Ayet ve kitab kelimeleri gündeme geldiğinde hemen elimizde olan kur'an akla gelmektedir. Bu iki kelimenin kur'an içindeki anlamlarına baktığımız zaman sadece kur'anı kapsamadığı hemen görülecektir.Bu iki kelimenin sadece kur'anı kapsadığı şeklinde düşünce ile hareket edildiğinde çok büyük yanlışlar ortaya çıkmakta olup, bu yanlışların ceremesini hem düşünce bazında, hemde okuma hatasına düşmemiz nedeni ile müstekbirlerin elinde sömürge olmak şeklinde ödemekteyiz. Düşünce bazında, kitab ve ayet kelimelerini mushafa hapsettiğimiz zaman yaptığımız okumalar sathi bir okuma olup, o kitap içindeki anlatımlarda kainat ayetlerinin okunması sonucu elde edilen kazanımların bizlere örneklik olarak anlatılması ve bizim onlardan bir örnek almamız diye bir şey hatıra dahi gelmemekte , maalesef sadece masal okumaktan başka bir işleve dönüşmemektedir. Bu yazımızda ayet ve kitab kelimelerinin mushaf içindeki ayetler delaleti ile ne anlama geldiğini anlamaya çalışacağız.
"Ayet" kelimesi , açık alamet işaret anlamına gelen bir kelime olup kur'an içinde bu kelimenin geçtiği ayetler , kelimeyi daha doğru anlamamızı sağlayacaktır.
[016.011] Onunla size ekinler, zeytin ve hurma ağaçları, üzümler ve türlü
türlü ürünler bitirir. Düşünen bir kavim için bunda ayetler vardır.
[016.068-69] Rabbın bal arısına da şöyle vahyetti: dağlardan ve ağaçlardan ve
kuracakları köşklerden göz göz evler edin.Sonra her tür üründen ye. Sonra da Rabbının işlemen için gösterdiği yoldan yürü.
Karınlarından insanlara şifa olan, renkleri çeşit çeşit bir içecek çıkar. Bunda
düşünen bir kavim için şüphesiz bir ayet vardır.
[002.164] Şüphesiz ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün
değişmesinde, insanlara yararlı şeylerle denizde akan gemilerde, Allah'ın gökten
indirip, yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her türlü canlıyı orada
yaymasında, rüzgarların değiştirilmesinde, gökle yer arasında emre hazır
bekleyen bulutta elbette akleden bir kavim için ayetler vardır.
[006.097] Karanın ve denizin karanlıkları içinde size yıldızlardan
yararlanıp yol bulma imkânı veren O’dur. Gerçekten bilmek, öğrenmek isteyen
kimseler için âyetlerimizi açıkça bildirdik.
[006.099] O'dur; gökten su indirmiş olan. Onunla her bitkiyi çıkardık.
Ondan yeşillikler çıkardık. Ondan yığın yığın taneler, hurmaların
tomurcuklarından sarkan salkımlar, birbirine hem benzeyen, hem benzemeyen
üzümlerden, zeytinden ve nardan bahçeler yapıp çıkarıyoruz. Meyvesine; bir meyve
verdikleri zaman, bir de olgunlaştıkları zaman bakın. Şüphesiz ki bunlarda; iman
eden bir kavim için ayetler vardır.
[011.001] Elif, Lam, Ra. Bu, hikmet sahibi ve herşeyden haberdar olan Allah
tarafından ayetleri sağlamlaştırılmış,sonra da ayrıntılı olarak açıklanmış bir
Kitaptır,
Ayet kelimesi ve türevlerinin geçtiği ayetlerin tamamını bu yazı içine almak yazının hacmini büyülteceği için bir kaç örnekle yetiniyoruz, örnek ayet meallerinden anlaşılacağı üzere, Allah cc nin ayetleri sadece mushaf içindeki surelerin bölümleri olarak anladığımız kısım değildir. Kısaca ayet kelimesini onun yaratmış oldukları olup onun kudretini delalet eden her şey olarak anlamak daha doğru bir yaklaşım olacaktır.
[018.109] De ki: «Eğer Rabbimin kelimeleri için deniz mürekkep olsa,
elbette Rabbimin kelimeleri tükenmeden deniz tükenir biter. Velev ki denizin bir
mislini de yardımcı getirecek olsak.»
[031.027] Muhakkak ki eğer yerde olan herbir ağaçtan kalemler olsa, deniz
de (mürekkep olsa da) ona arkasından yedi deniz de yardım eylese yine Allah'ın
kelimeleri (yazılmakla) tükenmez. Şüphe yok ki Allah azîzdir, hakîmdir.
"Kitap" kelimesi ise , aynı şekilde sadece elçilere inen ayetlerin toplandığı mushaf olmayıp , Allah cc nin bütün ayetlerinin toplandığı daha geniş anlamı olan bir kelimedir. Gözlerimizin şahid olduğu evren ve içindekilerin tamamı ayet olup ve bu ayetlerin toplanmış olduğu alem ise bir kitab'tır. Kehf s. 109. ayeti ,lukman s 27. ayeti bu kelimeyi anlamamızda yardımcı olacak iki ayettir. Yazmakla tükenmeyen rabbimizin kelimelerinin toplandığı bu kainat içindeki her şey kitab'ın içindeki kelimeler mesabesindedir , onları doğru okuyarak dünya hayatımız içinde Allah cc nin istediği gibi bir kul olmak zorundayız.
Esas mesele, elçilere inen sözlü ayetlerin toplandığı mushaf ile kainat ayetlerini bir bütünlük içinde okumak meselesidir, bugün bu ayetlerin farklı insan gurupları tarafından birbirinden ayrılarak okunduğu görülmektedir. Batılılar kitabın bir kısmı olan kainat ayetlerini okuyarak kazançlar elde etmekte, biz müslümanlar ise sadece vahy kısmı olan mushafı okuyarak cenneti elde etme peşinde olmamız her iki tarafın kitabı bütün olarak okumama durumuna düşmesine sebeb olmaktadır. Muhammed as a inen ilk ayet ona "rabbinin adıyla oku" emri olması ve bu ayet ile ilgili yapılan yorumlar ve rivayetler bizim okuma konusunda yaptığımız hataların bir örneğini sergilemektedir.
Alak s. ayetlerinin tefsirlerine baktığımızda, ilk inen ayetler olan "seni alaktan yaratan rabbinin adıyla oku" ayetini getiren Cibril'in ,Muhammed as ı sıkarak bunları söylediği , o da buna karşılık " ben okuma bilmem" cevabını verdiği görülmekte , bu konuya ilaveten Muhammed as ın okuma yazma bilip bilmediği gibi kısır bir tartışma konusu başlatılmıştır. Kitab kelimesini sadece yazılı bir materyali okuma şeklinde anlamak bizleri kainat kitabını okumaktan alıkoymuş olup bu kitabı yazılı vahiy kitabına iman etmeyenler okuduğu için " kitabın bir kısmına inanıp bir kısmına inanmamak durumuna düşülmüştür.
Allah cc Adem as dan Muhammed as kadar sayısını kendisinin bildiği elçilerine sözlü vahiyler indirmiş olup bu sözlü vahiylere FURKAN - ZİKR gibi genel isimler vermiştir. Hakkı batıldan ayırmak , hatırlatmak gibi anlamları olan kelimeler ile ifade edilen sözlü vahiy kitaplarını, kainat kitabını doğru okuma klavuzu olarak adlandırmak mümkündür.
Olayı şöyle misalle anlamaya çalışalım; evimize aldığımız herhangi elektronik bir eşyanın kullanma klavuzu olup , bu klavuza göre eşyayı kullanmamız gerekmektedir,bu klavuza uymadan yapılacak bir çalıştırma ameliyesinde doğacak olan kulllanım hatalarından üretici firma sorumluluk kabul etmez. Aleti götürdüğümüz servisçi ,klavuza uygun kullanmadığımız için sorumluluğun bize ait olduğu ve garanti kapsamına dahil olmadığını söyleyerek tamirden doğan maliyeti bizden talep eder.
Yaşadığımız hayat içinde bize yüklenen görevleri evimize aldığımız bir elektronik alet olarak düşünürsek , hayat içindeki görevlerimizi bize hatırlatan yazılı vahiy kitabı yani kur'an bu hayat içindeki olayları nasıl kullanacağımızı bize öğreten bir klavuzdur. Bu klavuza uymadan yürünen yolda doğacak hataların bedeli hesap gününde ağır bir biçimde ödenecektir.
Allah cc nin tarih boyunca göndermiş olduğu elçiler çok önemli görevler yüklenmiş olup insanlığın öğretmenleridir. Elçiler ile ortak yönümüzün beşer olduğu bir çok ayette hatırlatılmış, yine bir çok ayette elçilerin beşer oluşları yadırganmış ve müşrikler tarafından inkara gerekçe olarak gösterilmiştir. Elçiler ile olan ortak yönümüz önemli ayrıntılara sahiptir elçilerin ve bizlerin , doğuştan gelen kitab bilgisine sahip olmamız nedeniyle ortak bir tarafımız olması bize gönderilmeleri için yetrli bir sebebtir.
Bakara s. içinde anlatılan Adem kıssasına baktığımız zaman Adem' e isimlerin öğretildiği anlatılmaktadır, bu anlatılmanın ne demek olduğundan yola çıkacak olursak kitap ve elçiler arasındaki bağlantı ortaya çıkacaktır. Ademe isimlerin öğretilmesi, onun yaşamı içinde gerekli olan bilgiler ile donatılması anlamına gelmektedir. Hepimiz Ademoğulları soyundan gelem nesiller olduğumuza göre Allah cc bizlerede yaşam içinde gerekli olan bilgileri fıtratımıza yerleştirmek sureti ile bir çeşit kitab bilgisine haiz kılmıştır.
Kainat kitabı da diyebileceğimiz bilgi yüklemesi bütün insanların fıtratında mevcut olup, elçilerin bizden farkı onlara ayrıca sözlü vahiyler indirilmiş olmalarıdır. Birçok ayette "ben sizin gibi bir beşerim bana ilahınızın tek bir ilah olduğu vahyolunuyor" şeklindeki ayetler bu durumu izah eden ayetlerdir. Elçiler dahil bütün insanlara verilmiş olan kainat kitabı bilgisine ek olarak, elçiler bu kainat kitabının nasıl kullanılacağını , yani nasıl kulluk yapılacağını öğreten öğretmenler olarak bizlere gönderilmişlerdir.
Kıssa yollu anlatımlar ile, kulluk noktasında hakkı ve batılı birbirinden ayırma konusunda acze düşenlere FURKAN ve ZİKR ler ile bu elçiler gönderilmiş ve kulluk bilinçleri yeniden onlara hatırlatılmış ve ta'lim ettirilmiştir. Elçiler hayat içindeki dinamikleri iyi okuyarak bu dinamikleri vahye uygun olarak kavimlerine tebliğ ederek bir nevi kullanma klavuzlarını onlara sadece okumakla kalmamışlar bunu nasıl kullanacaklarını öğretmişlerdir.
"Kitabın bir kısmına inanıp bir kısmına inanmamak" tabiri israiloğulları ile ilgili anlatımlarda yer alan bir ifadedir. Bizler kitab kelimesini sadece Allah cc nin elçilerine indirmiş olduğu vahiyler çerçevesinde değerlendirdiğimiz için, amentü içinde geçen şekli ile ifade edildiğinde bütün kitaplara iman ettiğimizi ifade etmiş olduğumuzu zannetmekteyiz.
"Kitab" kelimesinin çerçevesini genişleterek "kainat kitabı" dediğimiz ayetlere de inanmayı kitabın hepsine inanmak şeklinde anlamaya çalıştığımız takdirde kur'an düşüncemizde önemli değişiklikler olacaktır. Son elçi ile inen kur'ana ve öncekilere inandığımız ifade etmek kitabların hepsine iman etmek anlamına gelmemektedir. Çünkü elçiler ile inen vahiy kitapları kainat kitabını okumanın bir klavuzudur. Kainat kitabını okumaktan aciz olanların, sadece mushaf içindeki ayetleri okumaları, hasta olan birisinin gittiği doktordan aldığı reçeteyi uygulamadan sadece ilaç adını okuyarak iyileşeceğini zanneden hastaların durumuna benzer. Böyle bir okumayı sadece gelenekçi dediğimiz insanlar yapmıyor , "sadece kur'an" söylemine sahip olan insanlarında bu tür ayrımcı bir okuma hatasına düştüklerini görmekteyiz.
Elçiler, insanlığın kainat kitabı bilgisini Allah cc nin düzenlemesi konusunda insanlara öğretmenlik yaptıklarını ve bu durumun kıssalar ile bizlere anlatıldığını söylemiştik, Şuayb as kıssası üzerinden onun öğretmenliğinin nasıl gerçekleştiğini görelim. Medyen kavmi sahip oldukları kitab bilgisini kullanarak , ekonomik ve sosyal refahı gerçekleştirmiş , ancak bu ekonomik ve sosyal refahı gerçekleştirecek kitab bilgisi ile ,bu refaha karşı nasıl bir tavır sergileyecekleri konusundaki vahiy kitabı bilgisini arkalarına atarak ölçü ve tartıda yani ticari hayatta sapkınlığa düşmüşlerdir. Allah cc bu durumda olan kavme, kardeşleri Şuayb as ı göndermiş , bu hallerine son vermelerini her iki kitabı yani kainat ve vahiy kitabını birbirinden ayırmadan okuyarak kullanma klavuzuna uymaları, uymadıkları takdirde ağır bir sona uğrayacaklarını tebliğ etmiştir. Kullanma klavuzuna uymayarak atalarının uydurdukları şirk klavuzlarına uymakta direnen kavim bilindiği gibi helak olmuştur.
Şuayb as ve benzeri elçilerin kavimlerinin ortak noktaları, kendilerindeki kitab bilgisi dahilinde elde ettikleri kazançları ,vahiy kitabı bilgisi ile yoğurmayıp atalarından devraldıkları ve Allah cc nin dışındakilerin hükümleri ile yoğurmayı tercih ettikleri şirke düşmüşler ve helaka uğramışlardır.
Bugün müslüman dünyasına baktığımız zaman , yüzyıllar önce kainat kitabını okuyarak bilim , teknik , fen , matematik,tıp gibi bilim dallarında önemli eserler ve kadrolar yetiştirmiş , ne zamanki bu kitabı hakkı ile okumayı terkedip sadece yazılı mushafı okumaya yönelmiş işte o zaman gerileme başlamıştır. yazılı mushafı şayet doğru okusalar kainat Ayetlerininde asla terkedilmeyeceği zaten anlaşılmış olurdu. Sadece mushafı okuyarak cennete gidileceğini zannedenler etraflarında dönen dolaplara kayıtsız kalarak sahayı sadece kainat kitabını okuyarak ilim ve teknikte ilerleyen batıya bırakmışlar , kainat kitabını vahiy kitabı ile birlikte okumayan batını zulmu altında ezilmeye başlamışlar ve bu durum hala devam etmektedir , bu durumdan kurtulmanın yolu nedir?
Önce Allah cc nin ayetlerinin sadece mushaftakiler olmadığı, onun yaratmış olduğu herşeyi bir ayet , bu ayetlerin toplandığı kainatı bir kitap olarak görüp elimide olan kur'anı kainat kitabını okurken bize klavuz olacak bir rehber olarak görmemiz gerekmektedir. Allah cc nin yaratmış olduğu ayetleri kullanarak elde edilen gücün, nerede ve nasıl ve ne şekilde kullanılacağını bize kur'an öğretecektir. Kainat ayetlerinden bağımsız olarak okunan bir kur'anın hiç bir faydası olmayacak olup , günümüzdeki halimizden bellidir.
Müslümanlar olarak Allah cc nin arz üzerindeki ayetlerini okuyarak elde edeceğimiz kazançlar vahiy kitabını okuyarak,bu kazançları nerede, nasıl ve ne şekilde kullanacağımızı bize öğreten klavuz rehberliğinde bütün insanların emniyet ve faydası için kullanılacaktır. Kainat kitabını okumadan , sadece vahiy kitabını okumak bize canlı bir hayat içinde yaşanmış kitap olarak değil ,bir ütopya kitabı , ölülere okunan bir kitap gibi bugünkü hurafe inançlara kurban edilmiş bir kitap haline dönüşecektir. Eve aldığınız elektronik aletin kullanma klavuzunu nasıl belli günlerde okumayıp ihtiyaç anında okuyup içindeki bilgileri kullanıyorsak kur'anda aynı işlevi görmesigereken bir kitabtır.
Sonuç olarak; ayet ve kitap kelimelerini dar bir alana hapsedip, sadece kur'an ve içindekiler olarak düşünmemiz bizlerin kainat kitabı diye bir kitabın daha var olduğunu ve elimizde olan bu kitabın, o kitap ile birlikte okunduğunda Allahın kitaplarına tam olarak bir imanın sağlanmış olacağı bilinci bugün terkedilerek, kitap okuması sadece kur'ana indirgenmiş ve sadece bu kitabı okuyarak cennete gidileceği zannına kapılınmıştır. Halbuki kur'an adı verilen kitap, kainat kitabını doğru okuma klavuzu olarak indirilmiş olup tek taraflı bir okumanın "kitabın bir kısmına inanıp diğer kısmına inanmamak" anlmına geldiği unutulmuştur. Batılılar kitabın bir kısmını , müslümanlar kitabın bir kısmını okuyarak , batı refah seviyesi yüksek ancak zalim bir toplum olmuş , müslümanlar ise refah seviyesi düşük ve mazlum bir toplum olarak batının sömürü çarklarında ezilmeye mahkum olmuştur. Müslümanlar bugün Allahın ayetlerini bir bütünlük içinde okuyup batını eriştiği refah seviyesine erişseydi kendilerinden aşağı olan toplumları ezmek değil onlara yardım etmenin yollarını arayacaklardı. Batı bu düşünceden uzak sadece "hep bana" düşüncesi içinde bir litre petrolun bir insanın kanından daha değerli olduğu şiarından hareketle, yıllardır müslüman topraklarında zulum , baskı ve sömürüye devam etmektedir, buna engel olmak bizlerin görevi olup bunun yolu Allah cc nin ayetlerini birbirinden ayırmadan okumaktan geçmektedir.
EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.
Okuduğumuz ayeti doğru anlamak için, "Ayetten ne anlamak istiyoruz?" sorusunun değil, "Ayet bize nasıl bir mesaj veriyor?" sorusunun cevabı aranmalıdır.
kitabı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kitabı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
27 Haziran 2014 Cuma
10 Kasım 2013 Pazar
Vay Kitabı Elleri İle Yazanlara
Yazımıza başlık olarak seçmiş olduğumuz cümle alemlere rahmet ve hidayet olarak muhammed as a indirilen kitab'ın bakara s. 79. ayetinden alınmış olup siyak ve sibak içinde okuduğumuz zaman israiloğulları ile ilgili bir durumu anlatmaktadır. İsrailoğullları'nın yapmış olduğu zulümlerden biriside "kitabı elleri ile yazıp bu Allah katındandır" demeleri olduğunu kitab'tan öğrenmekteyiz. İsrailoğulları ile ilgili anlatımların sebebi ne olabilir? şeklinde bir soru aklımıza takıldığında bunun cevabını sadece o ırkın ne menem bir ırk olduğunun öğrenilmesi sadedinde olmadığı görülecektir. İsrailoğullarının geçmişte elçilerine ve kitab'larına karşı uygulamış oldukları muamele insan olmalarından kaynaklanan olumsuz yönlerinin bir tezahürü olup, bu durum bugün kendisine " ben müslümanım" diyenlerin bir çoğundada görülmektedir.
Kur'anı okurken genel olarak bize hitab ettiğini düşündüğümüz ayetlerin cennet ve oradaki nimetler olduğunu düşündüğümüz için israiloğulları ile ilgili anlatımlar bizleri hiç ilgilendirmemekte olduğunu sanırız, bugün yeni bir kitap ve yeni bir elçi gelseydi o kitabın ayetleri içinde kur'andaki " ey israiloğulları" diye başlayan ayetlerin yeri "ey müslümanlar" diye değişir içeriğinde herhangi bir değişiklik olmazdı nedenmi? maalesef israiloğullarının elçilerine ve kitablarına karşı uyguladıkları zulmün aynısı biz müslümanlar tarafından'da icra edilmektedir.
[002.079] Vay, Kitabı elleriyle yazıp, sonra da onu az bir değere satmak için, «Bu Allah katındandır» diyenlere! Vay ellerinin yazdıklarına! Vay kazandıklarına!
Bakara s. 79. ayetinin mealine göre israiloğulları elleri ile yazmış oldukları kitabı "bu Allah katındandır" diyerek ilahi bir şekle sokup insanları bu yolla kendilerine bağlamaktadırlar. Bu ayetin bu günkü versiyonu müslümanlar tarafından uygulanmakta olduğuna acı ile şahid olmaktayız.
Kur'an, kendisine "ben müslümanlardanım" diyenlerin tamamı tarafından kabul edilen bir kitab olmasına rağmen uygulama ve hayata geçirilme noktasında maalesef başka din kaynaklarının önüne geçirilmesi suretiyle geri planda bırakılmış bir kitap'tır.
Kur'anın haricinde hadis,fıkıh,tasavvuf vs gibi bir çok kitabın içindeki din ile ilgili hükümlerin doğruluğunu kur'an ile ölçmeye kalktığımızda ortaya çıkan feci durum ortadadır. Kur'anın ak dediğine kara veya kara dediğine ak diyen bir çok konu bu kitapların içinde olup bu muhteviyatın kur'ana uygun olduğu can siperane bir şekilde savunulmaya çalışılmaktadır.
Bir kısım müslümanların, "bu kitaplardakilerin doğruluğu kur'an ile ölçülmelidir" denildiği zaman bir kısım guruh elektrik çarpmışcasına irkilmekte ve "hangi kur'an" diye sormaktadır. Bu soruyu parça parça olmuş kur'an anlayışlarından cesaret alarak sorduklarınıda unutmadan bizde onlara "hangi sahihlik ölçüsü" diye sorarız.
Bilindiği üzere, "gayri metluv vahiy" teorisi ile kur'ana eşdeğer haline gelen hadislerin doğru olup olmadığı "cerh ve tadil" metodu ile, hadisin sened zincirinde adı geçen kişilerin güvenilir olup olmadığı üzerinden yapılmaktadır. Hadis zincirinde adı geçen kişiler bu metod ile cerh edilip güvenilirlilik onayı alındıktan sonra hadisin sahih olduğu kararına varılmakta veya kişiler günenilirlilik onayı alamazsa o hadisin sahih olmadığı kararına varılmaktadır. Bu metod'da hadisin metni önemli değildir eğer kişiler güvenilir ise hadis, şayet kur'anla uyuşmasa dahi sahihtir.
Kur'ana arz'etme düşüncesine karşı çıkan insanlar farklı kur'an anlayışlarını gündeme getirerek "hangi kur'an" sorusunu sormaları onların cerh ve tadil metodu ile ilgili çelişkilerini temize çıkarmaya yetmez.Bilindiği gibi cerh ve tadil metodu üzerinde'de hadis ehli tam bir düşünce birliği içinde değildir, hadisçilerin kendilerinin üretmiş olduğu kişileri cerh ve tadil etme metodları bu metodun vahiy ile belirlenmediğinin işareti olup önce "hangi kur'an" diye soracaklarına " hangi cerh ve tadil" diye sormaları gerekir . Buharinin güvenilir olarak hadis aldığı bir çok ravi başkaları tarafından güvenilmez olarak görülmüştür, veya buharinin güvenilir olarak görmediği şahıslar başkaları tarafından güvenilir görülmüştür.
Hadisçiler tarafından kişi merkezli güvenilirlik ölçüsü ile yazılan hadisler zamanla ayetleştirilmiş ve karşı çıkılması dahi yasaklanarak "biz ne dediysek onu kabul etmek zorundasınız" şeklinde bir dayatmayla bugüne kadar gelmiştir.
Hadis veya benzeri kitapları yazıp sonra bu kitaplara ilahi bir konum yükleyen müslümanlar bakara s 79. ayetinin muhatabı olmakla karşı karşıya gelmekten kurtulamazlar. Kur'an bugün metni tahrif edilmeden elimizde olmasına rağmen , "şu veya bu kitap olmazsa kur'anı anlayamazsınız" diyen zihniyet tarafından anlam tahrifine uğratılmaya çalışılmıştır.
Kur'an ayetleri, öne çıkan bu kitapların içinde yazılanlar ışığında anlaşılmaya çalışıldığı için ayetler o kitabın yazarı tarafından nasıl anlaşıldıysa herkesin o şekilde anlaması mecbur tutulmuş ve yanlış olup olamayacağı konusunda herhangi bir düşünce içine girilmesi dahi "haram" şeklinde bir yasaklama ile korunma yoluna gidilmiştir.
Eleştirilerimiz sadece geleneksel anlayış doğrultusunda dini anlama çabasında olup hadis ,fıkıh, tasavvuf vs kitapları öncelleyenler için değildir. Kur'anı öncellediğini iddia edip anlama metodunu kur'andan almadan yapılan çalışmalar sonucu kur'anın mesajını anlamak durumunda olmayıp kur'ana, ondan anlamak istediğini söyletme çabası içinde olanlar içinde geçerlidir. Bu kısımdaki insanlar kur'ana uymak mantığıyla değilde, kur'anı kendilerine uydurmak amaçlı çalışmalar ile kur'ana yaklaşıp ve o kitap'tan çıkardıklarını " işte Allah'ın muradı budur" şeklinde bir yaklaşımla sergiledikleri müddetçe "elleri ile kitap yazanlar" durumundan kurtulamazlar.
Kur'an harici yazılmış olan kitapların tamamı önce doğru bir kur'an anlayışına sahip olunduktan sonra kur'ana arz edilmeli yazılanların doğru olup olmadığı kur'ana göre sağlaması yapılmadan kabul veya red edilme yoluna gidilmelidir. Bu yolun dışındaki yollar bizleri her zaman başkalarının yorumuna muhtaç bırakarak dini anlama yoluna götürmesi içerdiği için bu yolun, elleri ile kitabı yazıp "bu Allah katındandır" diyen insanlar ile dolu olduğu hatırdan çıkarılmamalıdır.
"Doğru kur'an anlayışı" deyiminin içini ne şekilde dolduracağımızda bu konu ile birlikte gündeme gelmektedir. Malum olduğu üzere din adına konuşanların tamamı kur'an okumakta ama bir çok farklı düşünceye sahip olunmaktadır. Bu durumun izalesi için anlama metodunu bile kur'andan alıp kitabı o metod ile okunduğunda farklı bir çok düşüncenin orta bir yolda birleşeceği görülecek ve sahih bir kur'an anlayışı ortaya çıkarak eller ile yazılan ve Allah cc nin kitabının önüne geçirilen bir çok kitabın içindeki muhteviyat kur'an ölçeğinde sağlamaya tabi tutulacaktır.
EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.
Kur'anı okurken genel olarak bize hitab ettiğini düşündüğümüz ayetlerin cennet ve oradaki nimetler olduğunu düşündüğümüz için israiloğulları ile ilgili anlatımlar bizleri hiç ilgilendirmemekte olduğunu sanırız, bugün yeni bir kitap ve yeni bir elçi gelseydi o kitabın ayetleri içinde kur'andaki " ey israiloğulları" diye başlayan ayetlerin yeri "ey müslümanlar" diye değişir içeriğinde herhangi bir değişiklik olmazdı nedenmi? maalesef israiloğullarının elçilerine ve kitablarına karşı uyguladıkları zulmün aynısı biz müslümanlar tarafından'da icra edilmektedir.
[002.079] Vay, Kitabı elleriyle yazıp, sonra da onu az bir değere satmak için, «Bu Allah katındandır» diyenlere! Vay ellerinin yazdıklarına! Vay kazandıklarına!
Bakara s. 79. ayetinin mealine göre israiloğulları elleri ile yazmış oldukları kitabı "bu Allah katındandır" diyerek ilahi bir şekle sokup insanları bu yolla kendilerine bağlamaktadırlar. Bu ayetin bu günkü versiyonu müslümanlar tarafından uygulanmakta olduğuna acı ile şahid olmaktayız.
Kur'an, kendisine "ben müslümanlardanım" diyenlerin tamamı tarafından kabul edilen bir kitab olmasına rağmen uygulama ve hayata geçirilme noktasında maalesef başka din kaynaklarının önüne geçirilmesi suretiyle geri planda bırakılmış bir kitap'tır.
Kur'anın haricinde hadis,fıkıh,tasavvuf vs gibi bir çok kitabın içindeki din ile ilgili hükümlerin doğruluğunu kur'an ile ölçmeye kalktığımızda ortaya çıkan feci durum ortadadır. Kur'anın ak dediğine kara veya kara dediğine ak diyen bir çok konu bu kitapların içinde olup bu muhteviyatın kur'ana uygun olduğu can siperane bir şekilde savunulmaya çalışılmaktadır.
Bir kısım müslümanların, "bu kitaplardakilerin doğruluğu kur'an ile ölçülmelidir" denildiği zaman bir kısım guruh elektrik çarpmışcasına irkilmekte ve "hangi kur'an" diye sormaktadır. Bu soruyu parça parça olmuş kur'an anlayışlarından cesaret alarak sorduklarınıda unutmadan bizde onlara "hangi sahihlik ölçüsü" diye sorarız.
Bilindiği üzere, "gayri metluv vahiy" teorisi ile kur'ana eşdeğer haline gelen hadislerin doğru olup olmadığı "cerh ve tadil" metodu ile, hadisin sened zincirinde adı geçen kişilerin güvenilir olup olmadığı üzerinden yapılmaktadır. Hadis zincirinde adı geçen kişiler bu metod ile cerh edilip güvenilirlilik onayı alındıktan sonra hadisin sahih olduğu kararına varılmakta veya kişiler günenilirlilik onayı alamazsa o hadisin sahih olmadığı kararına varılmaktadır. Bu metod'da hadisin metni önemli değildir eğer kişiler güvenilir ise hadis, şayet kur'anla uyuşmasa dahi sahihtir.
Kur'ana arz'etme düşüncesine karşı çıkan insanlar farklı kur'an anlayışlarını gündeme getirerek "hangi kur'an" sorusunu sormaları onların cerh ve tadil metodu ile ilgili çelişkilerini temize çıkarmaya yetmez.Bilindiği gibi cerh ve tadil metodu üzerinde'de hadis ehli tam bir düşünce birliği içinde değildir, hadisçilerin kendilerinin üretmiş olduğu kişileri cerh ve tadil etme metodları bu metodun vahiy ile belirlenmediğinin işareti olup önce "hangi kur'an" diye soracaklarına " hangi cerh ve tadil" diye sormaları gerekir . Buharinin güvenilir olarak hadis aldığı bir çok ravi başkaları tarafından güvenilmez olarak görülmüştür, veya buharinin güvenilir olarak görmediği şahıslar başkaları tarafından güvenilir görülmüştür.
Hadisçiler tarafından kişi merkezli güvenilirlik ölçüsü ile yazılan hadisler zamanla ayetleştirilmiş ve karşı çıkılması dahi yasaklanarak "biz ne dediysek onu kabul etmek zorundasınız" şeklinde bir dayatmayla bugüne kadar gelmiştir.
Hadis veya benzeri kitapları yazıp sonra bu kitaplara ilahi bir konum yükleyen müslümanlar bakara s 79. ayetinin muhatabı olmakla karşı karşıya gelmekten kurtulamazlar. Kur'an bugün metni tahrif edilmeden elimizde olmasına rağmen , "şu veya bu kitap olmazsa kur'anı anlayamazsınız" diyen zihniyet tarafından anlam tahrifine uğratılmaya çalışılmıştır.
Kur'an ayetleri, öne çıkan bu kitapların içinde yazılanlar ışığında anlaşılmaya çalışıldığı için ayetler o kitabın yazarı tarafından nasıl anlaşıldıysa herkesin o şekilde anlaması mecbur tutulmuş ve yanlış olup olamayacağı konusunda herhangi bir düşünce içine girilmesi dahi "haram" şeklinde bir yasaklama ile korunma yoluna gidilmiştir.
Eleştirilerimiz sadece geleneksel anlayış doğrultusunda dini anlama çabasında olup hadis ,fıkıh, tasavvuf vs kitapları öncelleyenler için değildir. Kur'anı öncellediğini iddia edip anlama metodunu kur'andan almadan yapılan çalışmalar sonucu kur'anın mesajını anlamak durumunda olmayıp kur'ana, ondan anlamak istediğini söyletme çabası içinde olanlar içinde geçerlidir. Bu kısımdaki insanlar kur'ana uymak mantığıyla değilde, kur'anı kendilerine uydurmak amaçlı çalışmalar ile kur'ana yaklaşıp ve o kitap'tan çıkardıklarını " işte Allah'ın muradı budur" şeklinde bir yaklaşımla sergiledikleri müddetçe "elleri ile kitap yazanlar" durumundan kurtulamazlar.
Kur'an harici yazılmış olan kitapların tamamı önce doğru bir kur'an anlayışına sahip olunduktan sonra kur'ana arz edilmeli yazılanların doğru olup olmadığı kur'ana göre sağlaması yapılmadan kabul veya red edilme yoluna gidilmelidir. Bu yolun dışındaki yollar bizleri her zaman başkalarının yorumuna muhtaç bırakarak dini anlama yoluna götürmesi içerdiği için bu yolun, elleri ile kitabı yazıp "bu Allah katındandır" diyen insanlar ile dolu olduğu hatırdan çıkarılmamalıdır.
"Doğru kur'an anlayışı" deyiminin içini ne şekilde dolduracağımızda bu konu ile birlikte gündeme gelmektedir. Malum olduğu üzere din adına konuşanların tamamı kur'an okumakta ama bir çok farklı düşünceye sahip olunmaktadır. Bu durumun izalesi için anlama metodunu bile kur'andan alıp kitabı o metod ile okunduğunda farklı bir çok düşüncenin orta bir yolda birleşeceği görülecek ve sahih bir kur'an anlayışı ortaya çıkarak eller ile yazılan ve Allah cc nin kitabının önüne geçirilen bir çok kitabın içindeki muhteviyat kur'an ölçeğinde sağlamaya tabi tutulacaktır.
EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.
9 Mayıs 2013 Perşembe
Kitabı Tahrif Teknikleri Konusunda Bir İroni Denemesi (Geleneksel Metod)
Allah cc nin alemlere rahmet ve hidayet olarak göndermiş olduğu kitaplar zaman içinde şeytan ve askerleri vasıtası ile değişime uğratılıp insanların hevalarına uygun olarak yeniden tanzim edilmeye çalışıldığı bilinen bir gerçekliktir. Adını bildiğimiz iki kitab olan tevrat ve incil bu uygulamadan nasibini almış ve tabileri olduğunu iddia eden insanlar tarafından tahrif edilerek "Allah cc nin kitabı budur" denilerek az bir pahaya satılmaya çalışılmıştır. Konumuz tevrat ve incilin tahrifi değil kur'anın tahrifi olup bu yazı başlıktanda'da anlaşılacağı üzere bir ironi denemesidir. İroni anlam olarak "söylenenin tam tersinin kastedildiği ifadedir. Söylenen ya da yapılan
eylem, ciddi görüntüsü altında, karşıt söylenceyi ya da eylemi, çelişki
noktasına çekmeyi hedefler. Mizahdan farkı olarak, ironi daha eleştirel yaklaşır. İroni mimik, jest ve tonlama ile söylemek istenenin altını, dolaylı çizer." şeklinde tarif edilmiş olup bizde bu tarife uygun tahrif tekniklerini sıralamaya çalışacağız.
1- NASİH-MENSUH TEORİSİ İLE TAHRİF TEKNİĞİ
Önce bakara s. 106. ayeti,nahl s 101-102. ayeti ve ala s.6-7. ayetleri bağlamlarından koparılarak, kur'anda bazı ayetlerin yürürlükten kaldırıldığı düşüncesi ortaya atılır. Sonra bu teori kategorilere ayrılır. 1-metni baki hükmü mensuh ayetler, 2-metni mensuh hükmü baki ayetler, 3- metni ve hükmü mensuh ayetler gibi. Daha sonra kur'andaki zina cezasının evli ve bekar ayrımı yapmadan aynı olduğu kapatılır, 2. kategoriye uygun olarak recm cezasının evliler için taşlayarak öldürme şeklinde olduğunu belirten ayetin nazil olduğu fakat muhammed as ın vefatı sırasındaki karışıklıkta ayeti mübarek bir keçinin yediği rivayet kitaplarına sokulur ve böylelikle 2. kategoriye uygun olan bir ayet bulunmuş olur. Elimizdeki kur'anın içine alınmayan bir çok ayet olduğu aynı rivayet kitaplarına sokuşturularak 3. kategori oluşturulmuş olur. Bunları okuyan bir gayri müslim " yahu bu müslümanlar ne antika hem ellerindeki kitaplarının Allah'tan indirildiği gibi aynı derler hemde kur'ana alınmayan bir çok ayetten bahsederler" dedirtip bir taraflarıyla gülmeleri sağlanır.
Zina cezasının evliler için ayrı olduğu ile ilgili gerekli düzenlemeler yapılıp bunu kabul edenlerin KUR'AN İNKARCISI olduğu gizlenip, etmeyenlerin HADİS-SÜNNET İNKARCISI oldukları yaygaraları koparılır.
2. OLUŞTURULAN KUR'AN DIŞI İTİKADLARA UYGUN TAHRİF TEKNİĞİ
Cahiliye döneminden beri süregelen emevi- haşimi çekişmesinin adı, şia ve ehlisünnet olarak değiştirilip itikadi bir alana çekilip müslümanların kıyamete kadar birbirlerine düşman olmaları sağlanır.
Kur'an, yunan, hint, iran düşüncelerinden alınan felsefe ve tasavvuf düşünceleri ile yeniden yorumlanır. Artık kur'an Allahın indirdiği amacın dışına çıkarılmış ve herkesin kendi düşüncesini onaylayan bir noter olmuştur.
Şirk kavramı özellikle tasavvufçular tarafından mecraıından çıkarılarak insanlara hoş gösterilir ve din maskesi altında mekke müşriklerini aratacak müşrikler türetilir.
İtikadi mezhepler adı altında kur'an ile ilgisi olmayan meseleler üretilir ve bunların kur'andan delilleri çıkartılmaya çalışılarak kur'ani bir mesele olduğu zannı verilir.
3. KUR'ANA EŞDEĞER KİTAPLAR ÜRETİLEREK TAHRİF TEKNİĞİ
Muhammed as ın söylediği sözler önce necm suresi ayetleri bektaşi misali okunarak üsütü kapatılır ve "onun her söylediği vahiydir" teorisi üretilerek sözlerininde kur'an ile aynı olduğu dayatması yaplır. Bunlar yapılırken yine muhammed as a uygun sözler söyletilerek onun desteği sağlanır. Erike hadisi gibi rivayeler üretilerek " Süslü koltuğuna yaslanmış adama, benim hadislerimden biri okunur da o kişinin vaziyetini hiç bozmadan `Bizlerle sizler arasındaAllahu Teala`nın kitabı (Kuran-ı Kerim) vardır. Ondan bulduğumuz helal şeyleri helal sayıyoruz, haram olarak bulduğumuz şeyleri de haram kabul ediyoruz` deme zamanı yaklaşmıştır. Sizleri de ikaz ediyorum Kuran-ı Kerim`de bulunan bütün hükümler haktır ve Resulullah`ın haram kıldığı şeyler Allah`ın haram kıldığı şeyler gibidir.`" gibi sözler söyletilir.
Tevratın içine dahil edildiği gibi kur'an mushafına harici sözlerin ilave edilmesine gerek yoktur. Kütübü sitte adı altında oluşmuş olan külliyatı özellikle buhari ve müslimi "la yus'el" (sorgulanamaz) kitaplar haline getirerek gerektiği yerde onları kur'anın önüne geçirmek.
"Hadisleri kur'ana arz edelim" diyenleri sapkınlıkla suçlayalım ve "sahih hadisin kur'ana arzına gerek olmaz" tarzında bahaneler uyduralım, "sahih dediğiniz hadisin sahihliğinini deliline dair vahiymi var?" gibi soru soranları "hadis inkarcısı" veya "sünnet inkarcısı" gibi sözlerle damgalayalım. Çünkü "hadis" adı altında üretilen bir çok husus bu hadislerin sahih olmadığı anlaşıldığında temelinden sarsılacaktır.
4. KUR'AN MEALLERİNE GEREKLİ PARANTEZLER AÇARAK TAHRİF METODU
Kur'anın asıl metninde olmayıp hadis olduğunu söylediğimiz sözlerle oluşmuş olan din kurallarını kur'andanmış gibi göstermek için ayet aralarına parantezler açılarak oluşturmuş olduğumuz kurala uygun hale getirebiliriz. Örnek parantezler aşağıda verilmiştir. Mesela isa as ın yeniden dünyaya inmesi düşüncesi hıristiyan düşüncesi olmakla birlikte bu düşünceyi müslümanlar için bir inanç konusu haline getirip uygun rivayetlerle destekleyip bazı ayetlere parantez içi tahrif metodu yolu ile sanki ayet öyle diyormuş gibi bir hava verdirebiliriz örnek bir meal denemesini olarak zuhruf s. 61. ayeti üzerinde uygulayabiliriz .
" Gerçekten o, (İsâ'nın yere inişi) kıyâmetin yaklaştığını gösteren bir bilgidir. Sakın kıyâmet hakkında şüpheye düşmeyip, bana uyun, bu doğru yoldur."
Aynı metod ile müslümanların kur'an ile bağlarını koparabilmek için onu canları istediği zaman ellerine alamayacaklarını empoze edip "abdestsiz kur'ana el sürmek haramdır" şeklinde bir düşünceyi yayalım buna destek içinde vakıa suresi 79. ayetini bektaşi misali okumalarını sağlayarak sanki kur'andanmış gibi anlamalarını sağlayalım örnek bir tahrifi şu şekilde yapabiliriz. "Ona tertemiz (abdestli) olanlardan başkası dokunamaz."
Kendi kafalarınca düşünce üretmemeleri ve kafalarını başkalarına kiraya vererek onların doğrultusunda düşünmeleri için ayet meallerini ona göre ayarlayalım yine örnek bir çalışma olarak enbiya s. 7 ve nahl s.43. ayetlerinin meallerini şu şekilde ayarlayalım.
----- Eğer bilmiyorsanız bilenlerden sorunuz.
----- Eğer bu konuları bilmiyorsanız ilim adamlarına sorunuz.
Uyanık ve kur'andan haberi olanlar bu iki ayetin öncesinide okuyun derlerse o zaman işimiz yaş çünkü bu iki ayetin öncesi "Senden önce de, kendilerine vahyettiğimiz kişilerden başkasını peygamber olarak göndermedik." şeklinde olup sonrasının doğru meali ""Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline sorun." şeklindedir, ama içiniz müsterih olsun müslümanların çoğu kur'anın adına inanır içindekilerden iyiki haberi olmaz.
Müslümanlar arasında , kitaplarınındaki şefaat konusunun müşrik inancı olduğunun belirtilmesine rağmen onlara Allah cc den başka kimselerin şefaatçi olabileceklerine dair bir inancı yayarsak "garanti affedileceğiz" veya "bana ....... şefaat edecek nasıl olsa" diyerek onların günah işlemelerini kolaylaştırabiliriz. Bu inancı yaymamızda gerekli olan uydurmaların yanısıra kur'andaki şefaati red eden ayetler üzerinde gereki teviller veya meallerinde gerekli oynamalar yapılarak kur'anın red ettiği bu inancın müslümanlar arsında bir akide konusu olmasını sağlayabiliriz.
5. ALİMLERE TABİ OLMAK YOLU İLE TAHRİF METODU
Aklı çalıştırmamak için gerekli önlemler alındıktan sonra artık sıra düşünceleri tektip hale getirmek kolay olur. Özellikle dini hurafe anlatmaktan başka bir şekilde anlamayan alimleri! öne çıkarıp onların din tariflerinden başka tarifin olamayacağına inandırıp artık rahat rahat köşemize çekilebiliriz. "Sen ....... dan dahamı iyi biliyorsun?" şeklindeki sözlerle o kişilerin sorgulanamaz oldukları yayılmalıdır. Artık kendini müslüman zanneden ancak kur'andaki dini reddeden bir islam toplumu oluşmuştur şimdiden sizi tebrik ederim.
İmza
Şeytan
1- NASİH-MENSUH TEORİSİ İLE TAHRİF TEKNİĞİ
Önce bakara s. 106. ayeti,nahl s 101-102. ayeti ve ala s.6-7. ayetleri bağlamlarından koparılarak, kur'anda bazı ayetlerin yürürlükten kaldırıldığı düşüncesi ortaya atılır. Sonra bu teori kategorilere ayrılır. 1-metni baki hükmü mensuh ayetler, 2-metni mensuh hükmü baki ayetler, 3- metni ve hükmü mensuh ayetler gibi. Daha sonra kur'andaki zina cezasının evli ve bekar ayrımı yapmadan aynı olduğu kapatılır, 2. kategoriye uygun olarak recm cezasının evliler için taşlayarak öldürme şeklinde olduğunu belirten ayetin nazil olduğu fakat muhammed as ın vefatı sırasındaki karışıklıkta ayeti mübarek bir keçinin yediği rivayet kitaplarına sokulur ve böylelikle 2. kategoriye uygun olan bir ayet bulunmuş olur. Elimizdeki kur'anın içine alınmayan bir çok ayet olduğu aynı rivayet kitaplarına sokuşturularak 3. kategori oluşturulmuş olur. Bunları okuyan bir gayri müslim " yahu bu müslümanlar ne antika hem ellerindeki kitaplarının Allah'tan indirildiği gibi aynı derler hemde kur'ana alınmayan bir çok ayetten bahsederler" dedirtip bir taraflarıyla gülmeleri sağlanır.
Zina cezasının evliler için ayrı olduğu ile ilgili gerekli düzenlemeler yapılıp bunu kabul edenlerin KUR'AN İNKARCISI olduğu gizlenip, etmeyenlerin HADİS-SÜNNET İNKARCISI oldukları yaygaraları koparılır.
2. OLUŞTURULAN KUR'AN DIŞI İTİKADLARA UYGUN TAHRİF TEKNİĞİ
Cahiliye döneminden beri süregelen emevi- haşimi çekişmesinin adı, şia ve ehlisünnet olarak değiştirilip itikadi bir alana çekilip müslümanların kıyamete kadar birbirlerine düşman olmaları sağlanır.
Kur'an, yunan, hint, iran düşüncelerinden alınan felsefe ve tasavvuf düşünceleri ile yeniden yorumlanır. Artık kur'an Allahın indirdiği amacın dışına çıkarılmış ve herkesin kendi düşüncesini onaylayan bir noter olmuştur.
Şirk kavramı özellikle tasavvufçular tarafından mecraıından çıkarılarak insanlara hoş gösterilir ve din maskesi altında mekke müşriklerini aratacak müşrikler türetilir.
İtikadi mezhepler adı altında kur'an ile ilgisi olmayan meseleler üretilir ve bunların kur'andan delilleri çıkartılmaya çalışılarak kur'ani bir mesele olduğu zannı verilir.
3. KUR'ANA EŞDEĞER KİTAPLAR ÜRETİLEREK TAHRİF TEKNİĞİ
Muhammed as ın söylediği sözler önce necm suresi ayetleri bektaşi misali okunarak üsütü kapatılır ve "onun her söylediği vahiydir" teorisi üretilerek sözlerininde kur'an ile aynı olduğu dayatması yaplır. Bunlar yapılırken yine muhammed as a uygun sözler söyletilerek onun desteği sağlanır. Erike hadisi gibi rivayeler üretilerek " Süslü koltuğuna yaslanmış adama, benim hadislerimden biri okunur da o kişinin vaziyetini hiç bozmadan `Bizlerle sizler arasındaAllahu Teala`nın kitabı (Kuran-ı Kerim) vardır. Ondan bulduğumuz helal şeyleri helal sayıyoruz, haram olarak bulduğumuz şeyleri de haram kabul ediyoruz` deme zamanı yaklaşmıştır. Sizleri de ikaz ediyorum Kuran-ı Kerim`de bulunan bütün hükümler haktır ve Resulullah`ın haram kıldığı şeyler Allah`ın haram kıldığı şeyler gibidir.`" gibi sözler söyletilir.
Tevratın içine dahil edildiği gibi kur'an mushafına harici sözlerin ilave edilmesine gerek yoktur. Kütübü sitte adı altında oluşmuş olan külliyatı özellikle buhari ve müslimi "la yus'el" (sorgulanamaz) kitaplar haline getirerek gerektiği yerde onları kur'anın önüne geçirmek.
"Hadisleri kur'ana arz edelim" diyenleri sapkınlıkla suçlayalım ve "sahih hadisin kur'ana arzına gerek olmaz" tarzında bahaneler uyduralım, "sahih dediğiniz hadisin sahihliğinini deliline dair vahiymi var?" gibi soru soranları "hadis inkarcısı" veya "sünnet inkarcısı" gibi sözlerle damgalayalım. Çünkü "hadis" adı altında üretilen bir çok husus bu hadislerin sahih olmadığı anlaşıldığında temelinden sarsılacaktır.
4. KUR'AN MEALLERİNE GEREKLİ PARANTEZLER AÇARAK TAHRİF METODU
Kur'anın asıl metninde olmayıp hadis olduğunu söylediğimiz sözlerle oluşmuş olan din kurallarını kur'andanmış gibi göstermek için ayet aralarına parantezler açılarak oluşturmuş olduğumuz kurala uygun hale getirebiliriz. Örnek parantezler aşağıda verilmiştir. Mesela isa as ın yeniden dünyaya inmesi düşüncesi hıristiyan düşüncesi olmakla birlikte bu düşünceyi müslümanlar için bir inanç konusu haline getirip uygun rivayetlerle destekleyip bazı ayetlere parantez içi tahrif metodu yolu ile sanki ayet öyle diyormuş gibi bir hava verdirebiliriz örnek bir meal denemesini olarak zuhruf s. 61. ayeti üzerinde uygulayabiliriz .
" Gerçekten o, (İsâ'nın yere inişi) kıyâmetin yaklaştığını gösteren bir bilgidir. Sakın kıyâmet hakkında şüpheye düşmeyip, bana uyun, bu doğru yoldur."
Aynı metod ile müslümanların kur'an ile bağlarını koparabilmek için onu canları istediği zaman ellerine alamayacaklarını empoze edip "abdestsiz kur'ana el sürmek haramdır" şeklinde bir düşünceyi yayalım buna destek içinde vakıa suresi 79. ayetini bektaşi misali okumalarını sağlayarak sanki kur'andanmış gibi anlamalarını sağlayalım örnek bir tahrifi şu şekilde yapabiliriz. "Ona tertemiz (abdestli) olanlardan başkası dokunamaz."
Kendi kafalarınca düşünce üretmemeleri ve kafalarını başkalarına kiraya vererek onların doğrultusunda düşünmeleri için ayet meallerini ona göre ayarlayalım yine örnek bir çalışma olarak enbiya s. 7 ve nahl s.43. ayetlerinin meallerini şu şekilde ayarlayalım.
----- Eğer bilmiyorsanız bilenlerden sorunuz.
----- Eğer bu konuları bilmiyorsanız ilim adamlarına sorunuz.
Uyanık ve kur'andan haberi olanlar bu iki ayetin öncesinide okuyun derlerse o zaman işimiz yaş çünkü bu iki ayetin öncesi "Senden önce de, kendilerine vahyettiğimiz kişilerden başkasını peygamber olarak göndermedik." şeklinde olup sonrasının doğru meali ""Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline sorun." şeklindedir, ama içiniz müsterih olsun müslümanların çoğu kur'anın adına inanır içindekilerden iyiki haberi olmaz.
Müslümanlar arasında , kitaplarınındaki şefaat konusunun müşrik inancı olduğunun belirtilmesine rağmen onlara Allah cc den başka kimselerin şefaatçi olabileceklerine dair bir inancı yayarsak "garanti affedileceğiz" veya "bana ....... şefaat edecek nasıl olsa" diyerek onların günah işlemelerini kolaylaştırabiliriz. Bu inancı yaymamızda gerekli olan uydurmaların yanısıra kur'andaki şefaati red eden ayetler üzerinde gereki teviller veya meallerinde gerekli oynamalar yapılarak kur'anın red ettiği bu inancın müslümanlar arsında bir akide konusu olmasını sağlayabiliriz.
5. ALİMLERE TABİ OLMAK YOLU İLE TAHRİF METODU
Aklı çalıştırmamak için gerekli önlemler alındıktan sonra artık sıra düşünceleri tektip hale getirmek kolay olur. Özellikle dini hurafe anlatmaktan başka bir şekilde anlamayan alimleri! öne çıkarıp onların din tariflerinden başka tarifin olamayacağına inandırıp artık rahat rahat köşemize çekilebiliriz. "Sen ....... dan dahamı iyi biliyorsun?" şeklindeki sözlerle o kişilerin sorgulanamaz oldukları yayılmalıdır. Artık kendini müslüman zanneden ancak kur'andaki dini reddeden bir islam toplumu oluşmuştur şimdiden sizi tebrik ederim.
İmza
Şeytan
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)