Nuzül dönemi insanının konuştuğu dile göre inmiş olan bir kitap içinde ayet ve kelimeler, o gün insanı çerçevesinde anlama yönünden herhangi bir problem teşkil etmemesine rağmen, ilerleyen zamanlarda kitabı sadece metinden okuyarak anlamak durumunda olan bizler, okuduğumuz ayeti anlamakta bir takım güçlüklerle karşılaşabiliriz. Ortaya çıkan bu güçlüklerin izalesi ise, ayetin siyak sibakı ve o günkü ilk muhataplara ne demek istemiş olabileceği dikkate alınması yolu ile mümkün olabilir.
Bakara s. 134 ve 141. ayetlerinin çevirileri, metne bağlı yapıldığında anlaşılması güçleşen ayetlerdendir.
تِلْكَ أُمَّةٌ قَدْ خَلَتْ ۖ لَهَا مَا كَسَبَتْ وَلَكُمْ مَا كَسَبْتُمْ ۖ وَلَا تُسْأَلُونَ عَمَّا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Bu ayetlerin ikisi de metin olarak aynı olup, çevirileri şu şekilde yapılmaktadır:
Onlar geçmiş birer ümmettir. Kazandıkları kendilerine, sizin kazandıklarınız da
sizedir. Onların yapmış olduklarından sorumlu değilsiniz.
Ayetlerin bu şekilde yapılan çevirilerinde herhangi bir hata olduğunu iddia etmemekle birlikte, وَلَا تُسْأَلُونَ عَمَّا كَانُوا يَعْمَلُونَ cümlesine verilen, "Onların yapmış olduklarından sorumlu değilsiniz" şeklinde bir meal, kafalarda bazı soru işaretlerine sebep olabilecektir. Şöyle ki:
Ayetlerin bu şekilde yapılan çevirilerinde herhangi bir hata olduğunu iddia etmemekle birlikte, وَلَا تُسْأَلُونَ عَمَّا كَانُوا يَعْمَلُونَ cümlesine verilen, "Onların yapmış olduklarından sorumlu değilsiniz" şeklinde bir meal, kafalarda bazı soru işaretlerine sebep olabilecektir. Şöyle ki:
Bizim kullandığımız anlamda sorumlu olmak demek, bir kimsenin işlemiş olduğu herhangi bir eylemden ötürü bir başkasının da suçlu bulunması ve o suça o kişinin de ortak olması anlamındadır. Bu anlamı göz önünde bulunduran bir meal okuyucusu haklı olarak, "Onlar ile ifade edilen kimseler önceki ayetlerde adı geçen elçilerdir, onlar ne gibi bir suç işlemiş olabilir ki sonrakiler o suçtan sorumlu olmasın?" şeklinde bir soru sorabilecektir.
Ayetlerde "Onlar" olarak bahsedilenlerin kim oldukları önceki ayetlerden anlaşılmaktadır.
[002.130] Benliğini aşağılığa mahkûm edenler dışında İbrahim'in dininden
kim yüz çevirir. Andolsun ki, biz onu dünyada seçkinlerden kıldık. O Ahirette de
salihler arasındadır.
[002.131] Rabbi ona: «Teslim ol» deyince (o:) «Alemlerin Rabbine teslim
oldum» demişti.
[002.132] İbrahim bunu oğullarına da tavsiye etti. Ya'kub da: Ey oğullarım,
Allah sizin için dinini seçti. Onun için siz de yalnız Müslüman olarak can
verin, dedi.
[002.133] Yoksa Ya'kub'a ölüm geldiği zaman siz orada mı idiniz? O zaman
(Ya'kub) oğullarına: Benden sonra kime kulluk edeceksiniz? demişti. Onlar: Senin
ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın ilâhı olan tek Allah'a kulluk edeceğiz;
biz ancak O'na teslim olmuşuzdur, dediler.
[002.140] Yoksa İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarının Yahudi veya
Hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? Peki, siz mi yoksa Allah mı daha iyi
bilir? de. Allah tarafından kendisine bildirilen bir gerçeği gizleyenden daha
zalim kim vardır? Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.
Ayetinüçüncü ve son cümlesine verilecek olan anlam ayetin ilk iki cümlesi olan, "Onlar geçmiş birer ümmettir. Kazandıkları kendilerine, sizin kazandıklarınız da sizedir." cümlesi ile uyum arz etmesi gerekmektedir.
Bu iki cümlede dikkat çekilen şey, kimsenin kendisinden önce yaşamış olan kimselerin yaptığı iyi amelleri sahiplenerek onlardan kendisini de pay çıkarmaya kalkmamasıdır. Geçmiştekilerin yaptığı iyi amellerin, hesap gününde bizlere herhangi bir fayda getirmeyeceği, fayda getirecek şeyin kendimizin yapmış olduğu hayırlı ameller olduğu vurgusu yapılmaktadır. Bugün bile bazı kimselerin dilinden düşürmediği, "Benim babam hacı, amcam hoca, dedelerim seyyid" gibi kendisini ahirette temize çıkaracağına inanılan sözlerin boş sözler olduğu da hatırlatılmaktadır.
Yahudi ve Hristiyanların ayetlerde adı geçen elçilerin kendilerinin sahip olduğu inanca sahip olduklarını iddia ettikleri, ayetlerin siyak ve sibakından anlaşılmaktadır. Fakat yine aynı kitap içindeki bazı ayetler Yahudi ve Hristiyanların sahip oldukları mevcut inançlarının, sahiplendikleri elçiler ile uzaktan yakından alakası olmadığını da bildirmektedir.
Bakara s. 134. ve 141. ayetlerin bu arka plan dikkate alınarak okunması, bizi ayetler hakkında daha sağlıklı bir sonuca götürecektir.
Bu iki cümlede dikkat çekilen şey, kimsenin kendisinden önce yaşamış olan kimselerin yaptığı iyi amelleri sahiplenerek onlardan kendisini de pay çıkarmaya kalkmamasıdır. Geçmiştekilerin yaptığı iyi amellerin, hesap gününde bizlere herhangi bir fayda getirmeyeceği, fayda getirecek şeyin kendimizin yapmış olduğu hayırlı ameller olduğu vurgusu yapılmaktadır. Bugün bile bazı kimselerin dilinden düşürmediği, "Benim babam hacı, amcam hoca, dedelerim seyyid" gibi kendisini ahirette temize çıkaracağına inanılan sözlerin boş sözler olduğu da hatırlatılmaktadır.
Yahudi ve Hristiyanların ayetlerde adı geçen elçilerin kendilerinin sahip olduğu inanca sahip olduklarını iddia ettikleri, ayetlerin siyak ve sibakından anlaşılmaktadır. Fakat yine aynı kitap içindeki bazı ayetler Yahudi ve Hristiyanların sahip oldukları mevcut inançlarının, sahiplendikleri elçiler ile uzaktan yakından alakası olmadığını da bildirmektedir.
Bakara s. 134. ve 141. ayetlerin bu arka plan dikkate alınarak okunması, bizi ayetler hakkında daha sağlıklı bir sonuca götürecektir.
Bakara s. 134. ve 141. ayetleri, Yahudi ve Hristiyanlara hitap ederek onların yani elçilerin, dünya hayatlarında imtihanlarını tamamladıklarını, yaşadıkları hayat içinde yapmış oldukları amellerin sadece kendilerine fayda vereceğini, Yahudi ve Hristiyanların başka kimselerin kazandıklarından herhangi bir pay sahibi olamayacaklarını, sahip olacakları payın sadece kendi amelleri olduğu bildirilmektedir.
Ayetlerin son cümlesi olan, "Onların yapmış olduklarından sorumlu değilsiniz" şeklinde çevrilen cümleye gelince: Cümle içinde geçen sorumlu olmak ifadesi, aynı zamanda pay sahibi olmayı da çağrıştırmaktadır. Yani birisinin yaptığı işten bir başkasının sorumlu olması demek, o kişinin de o işten gelecek olan karşılıktan bir pay sahibi olması demektir.
Bu noktayı dikkate alarak son cümleye, "Onların yapmış olduğu amellerden siz herhangi bir pay sahibi olmayacaksınız" şeklinde bir anlam vermek, sanırım yanlış olmayacaktır.
Bu noktayı dikkate alarak son cümleye, "Onların yapmış olduğu amellerden siz herhangi bir pay sahibi olmayacaksınız" şeklinde bir anlam vermek, sanırım yanlış olmayacaktır.
Hasan Elik tarafından Tevhit Mesajı adındaki Kur'an çevirisinde ilgili ayetler şu şekilde anlamlandırılmaktadır:
Ey ataları ile övünen fakat onların tevhit çizgisinden uzaklaşan Medine Yahudileri! işte bunlar geçmişte tevhit inancına bağlı olan kimselerdi. Onların erdemleri kendilerine ait olup, size bir şey kazandırmaz. Size ancak kendi erdemleriniz bir şey kazandırır. Nasıl ki onların hatalarından sorumlu değilseniz, onların faziletlerini de üstlenmezsiniz.
Bakara s. 134. ve 141. ayetlerine verilebilecek makul bir meal önerimiz ise şöyledir:
"Onlar bir topluluktu geldi geçti. Onların kazandıkları sadece kendileri içindir, sizin kazandıklarınız da sadece kendiniz içindir. Siz onların yapmış oldukları amellerden (hesap gününde) herhangi bir pay sahibi olmayacaksınız."
EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.
Ey ataları ile övünen fakat onların tevhit çizgisinden uzaklaşan Medine Yahudileri! işte bunlar geçmişte tevhit inancına bağlı olan kimselerdi. Onların erdemleri kendilerine ait olup, size bir şey kazandırmaz. Size ancak kendi erdemleriniz bir şey kazandırır. Nasıl ki onların hatalarından sorumlu değilseniz, onların faziletlerini de üstlenmezsiniz.
Bakara s. 134. ve 141. ayetlerine verilebilecek makul bir meal önerimiz ise şöyledir:
"Onlar bir topluluktu geldi geçti. Onların kazandıkları sadece kendileri içindir, sizin kazandıklarınız da sadece kendiniz içindir. Siz onların yapmış oldukları amellerden (hesap gününde) herhangi bir pay sahibi olmayacaksınız."
EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.