Yazımızın başlığı, konuya aşina olmayanlar tarafından biraz garip karşılanarak "öyle şey olur mu? Bu ne biçim başlık?"
şeklinde yadırganacaktır. Ancak Kur'an merkezli söylem etrafında
konuşulan ve bizce gereksiz olduğunu düşündüğümüz konulardan birisi de
maalesef bu konudur. Dualarımızın sonunda söylediğimiz "amin"
kelimesinin kökünün Mısırlılar'ın putu olan "Amon" adlı puttan geldiği
iddiası dile getirilmekte, bu sözün söylenmesinin kişiyi şirke
götüreceği iddia edilmektedir.
Müslümanların
gündemlerini meşgul eden konuların bu tür konular yerine, daha ciddi
konular olması gerekirken, bize bir şey kazandırmayacağını düşündüğümüz
konular ile gündem doldurulması ve bu tür gereksiz konuların
tartışılması; bizlerin Kur'an'ın ne kadar ciddi meseleler içerdiğinin
daha farkında bile olmadığımızı göstermektedir.
Bu
kelimenin Kur'an'da olmadığı, dolayısı ile duaların sonunda
kullanılmasının şirke kapı açtığı gibi düşüncelerin ortalıklarda
gezmesi, bu konu ile ilgili olarak düşüncelerimizi yazma gereğini
hissettirdi.
"E-M-N" kelimesi; "birisini tasdik etmek, onaylamak, kabullenmek, itimat etmek, güvenmek, güvenilmek"
anlamlarına gelmektedir. "Amin" kelimesi de bu kökten gelmektedir. Bu
kelimenin ne anlama geldiğini görmek için AHKAF 17 ayetine gitmek
gerekmektedir ki dualarımızın sonunda söylediğimiz bu kelimenin ne
anlama geldiği doğru olarak anlaşılsın.
Vellezî
kâle li vâlideyhi uffın lekumâ e teidâninî en uhrece ve kad haletil
kurûnu min kablî ve humâ yestegîsânillâhe veyleke AMİN, inne va’dallâhi
hakk(hakkun), fe yekûlu mâ hâzâ illâ esâtîrul evvelîn(evvelîne)
[046.017]
Fakat o kimse ki anasına babasına: «Öf size, benden önce nice nesiller
gelip geçmiş iken benim öldükten sonra dirilip çıkarılacağımı mı bana
va'dediyorsunuz?» dedi. Onlarsa Allah'a sığınarak «Yazık sana, etme, gel
inan; Allah'ın sözü gerçektir» derken O; «Bu, eskilerin masallarından
başka birşey değildir» der.
AHKAF 17 ayetinde;
mü'min bir ebeveynin çocuklarına olan çağrısı ve çocuğun bu çağrıyı red
etmesi anlatılmaktadır. Mü'min ebeveynin çocuklarına "AMİN" şeklinde bir
hitapta bulunduğunu görmekteyiz.
Ebeveynin
çocuklarına bu şekildeki bir hitabı; ona söylemiş oldukları sözlerin
doğru olduğu, güvenilmesi gerektiği, asla yanlış olmadığı, onun bu
sözleri kabul etmesini yani iman etmesini istemeleri, sözlerine
güvenmelerini istemeleri anlamındadır.
Peki
duaların sonunda söylenen "amin" kelimesi ile biz ne demek istiyoruz?
Kul; Rabbi'ne ettiği duasında bütün samimiyeti ile O'na karşı acziyetini
ifade eder ve O'ndan isteklerini sıralar. Duasının sonundaki "amin"
kelimesi ise; kulun Rabbi'ne karşı söylediği sözlerinde son derece
samimi ve dürüst olduğunu ve bu samimiyet ve dürüstlüğünün bir ifadesi
olarak bunu söylediğini gösterir. Kul Rabbi'ne "Sana karşı bütün samimiyetimle bunları söylüyorum, buna inan" sözünü "amin" kelimesi ile ifade eder.
Hal
böyle iken bu sözün Mısırlıların putu olan "Amon"dan geldiği, dolayısı
ile bu kelimeyi söylemenin şirk içerdiği iddiası havada alan bir
iddiadır.
Bu tür suni gündemlerle muvahhidlik
iddiasında bulunan bir kısım Kur'an merkezli düşünce sahibi olan
kişilere tavsiyemiz şudur; bazı sözlerin, fiillerin, eylemlerin,
düşüncelerin şirk olduğu konusunda gösterilen titizliği takdir etmekle
birlikte, neyin şirk olup olmadığının adresi Kur'an olmalıdır. Elçilerin
kıssaları ile onların nasıl bir şirk düşüncesine karşı kıyama kalktığı
çok dikkatli okunarak asıl bunlar gündem edilmelidir.
Elçi
kıssalarında öne çıkan tevhidî eylem; o kavmin sahte ilahları olup,
gelen elçiler tek İlah olarak Allah(c.c)'nin tanınmasını ve O'nun
kulları için çizdiği hayat sistemini kabul etmeleri için yaptıkları
mücadeledir. Bizlerin bu tür mücadeleleri ıskalayıp basit gündemler
ihdas ederek muvahhidcilik oynamaya kalkışmasının, kendimizi oyalamaktan
başka bir işe yaramayacağını hatırlatalım.
Kendisini
"Kur'an Müslümanı" olarak niteleyen birçok kişinin, geleneksel İslam
anlayışına sahip olanlar ile ortak yönleri; araştırmadan kabul etmek
gibi bir yanlış içinde olmalarıdır. Bu tür iddiaları okuyup da, sadece
bu iddiaları paylaşanların kendilerini "Kur'an Müslümanı" olarak lanse
etmeleri; bizleri onların her dediği doğrudur mantığına götürmemelidir. "Bu konu hakkında Kur'an acaba ne diyor?"
şeklinde sorgulama yapan birisi, AHKAF 17 ayetini dikkatli bir okuyuşla
kelimenin dışardan ithal değil, öz be öz Kur'an malı olduğunu
görecektir.
Sonuç olarak; "amin" kelimesi
Mısırlıların putu olan "Amon"dan gelme bir kelime değil, Kur'an içinde
açık ve net olarak bulunan ve öz be öz Kur'an'a ait olan bir kelimedir.
Duaların sonunda bu kelimenin kullanılması tabi ki farz değildir,
isteyen kullanır istemeyen kullanmaz. Bu konu da muhayyerdir ancak
Kur'an'a bakmadan ortaya atılan bu tür sözler, ortaya atanın cehaletini
ortaya koyduğu gibi araştırmadan hemen kabullenenleri de cehalete ortak
olmaya iter. Bizlere düşen muvahhid olmanın anlamını bu tür gereksiz
gündemlerle doldurmaya çalışmak yerine, Kur'an'ın bize gösterdiği
çizgiyi takip etmek olmalıdır.
EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.