وَإِذْ قُلْتُمْ يَا مُوسَىٰ لَنْ نُؤْمِنَ لَكَ حَتَّىٰ نَرَى اللَّهَ جَهْرَةً فَأَخَذَتْكُمُ الصَّاعِقَةُ وَأَنْتُمْ تَنْظُرُونَ
ثُمَّ بَعَثْنَاكُمْ مِنْ بَعْدِ مَوْتِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
Arapça orjinal metinlerini verdiğimiz ayetler, Bakara s. 55. ve 56. ayetleri olup, Türkçe meallerde bu ayetler, ağırlıklı olarak şu şekilde anlamlandırılmaktadır.
[002.055] Hani bir zamanlar «Ey Musa biz Allah'ı açıkça görmedikçe senin sözünle asla inanmayacağız.» demiştiniz de bunun üzerine sizi yıldırım çarpmıştı ve siz de bakakalmıştınız
[002.056] Ölümünüzden sonra, şükredesiniz diye sizi tekrar diriltmiştik.
Bu ayetleri okuduğumuz zaman, Musa (a.s) dan kendilerine Allah'ı göstermelerini isteyen İsrailoğullarının öldüğü, ölümlerinin ardından yeniden diriltildiği anlaşılmaktadır. Fakat bir çok kimsenin aklına bu ölüm ve yeniden dirilmenin gerçek anlamda bir ölüm ve yeniden diriliş mi, yoksa mecazi anlamda bir ölüm ve diriliş mi olduğu sorusu takılmakta, ve bu sorunun cevabı aranmaktadır.
Öncelikle Kur'an içinde geçen bir kelime veya anlatımın mecaza hamledilebilmesi için, o kelime veya anlatılan olayın hakiki anlama sahip bir kelime veya olay olmasında bir takım soru işaretleri ve problemler olması gerekmektedir ki, kelime veya olay hakiki anlama değil, mecazi anlama hamledilebilsin. Yani Kur'an içindeki bir kelime veya olayın ilk anlamı, hakiki bir anlama sahip olmasıdır.
Öncelikle 55. ayet içinde geçen ve İsrailoğullarının Allah'ı görmek istemelerinin sonucunda karşılaştıkları olayı anlatan Essaika kelimesi üzerinde durulması ve bu kelimenin Kur'an içindeki anlam alanının dikkate alınması gerektiğini düşünmekteyiz.
Saika; Bir nesnenin yere düşmesi sonucunda ortaya çıkan ses anlamına gelmektedir. Saikanın sonucu ortaya çıkan 1- Azap, 2- Ölüm, 3- Ateş, 4- baygınlık, bu kelimenin Kur'an içinde geçtiği ayetlerde görülebilir.
[039.068] Sûr'a üfürüldü; böylece Allah'ın diledikleri dışında, göklerde ve yerde olanlar çarpılıp-yıkılıverdi(fesaika). Sonra bir daha ona üfürüldü, artık onlar ayağa kalkmış durumda gözetiyorlar.
[052.045] Öyleyse sen onları kendisinde (en dayanılmaz azabla) çarpılacakları (yus'ekune)günlerine kavuşuncaya kadar bırak.
[004.153] Ehl-i kitap senden, kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyor. Onlar Musa'dan, bunun daha büyüğünü istemişler de, «Bize Allah'ı apaçık göster» demişlerdi. Zulümleri sebebiyle hemen onları yıldırım çarptı(essaikatü).Bilâhare kendilerine açık deliller geldikten sonra buzağıyı (tanrı) edindiler. Biz bunu da affettik. Ve Musa'ya apaçık delil (ve yetki) verdik.
[041.013] Eğer yüz çevirirlerse onlara de ki: «İşte sizi, Ad ve Semud'un başına gelen yıldırıma(essaikatü) benzer bir azap ile uyardım.»
[041.017] Semûd'a gelince onlara doğru yolu gösterdik, ama onlar körlüğü doğru yola tercih ettiler. Böylece yapmakta oldukları kötülükler yüzünden alçaltıcı azabın yıldırımı(essaikatü) onları çarptı.
[051.044] Onlar Rablerinin buyruğundan çıkmışlardı; bunun üzerine kendilerini gözleri göre göre yıldırım(essaikatü) çarptı.
[002.019] Bir kısmı da, karanlıklarda, gök gürlemeleri ve şimşek arasında gökten boşanan sağanağa tutulup, yıldırımlardan(essevaika) ölmek korkusu ile parmaklarını kulaklarına tıkayan kimseye benzer.
[013.013] O'nu, gök gürlemesi hamd ile, melekler de korkularından tesbih ederler. Onlar pek kuvvetli olan Allah hakkında çekişirken, O, yıldırımları(essevaika) gönderir de onlarla dilediğini çarpar.
[007.143] Musa, tayin ettiğimiz vakitte gelip Rabbi onunla konuşunca, Musa: «Rabbim! Bana Kendini göster, Sana bakayım» dedi. Allah: «Sen Beni göremezsin ama dağa bak, eğer o yerinde kalırsa sen de Beni göreceksin» buyurdu. Rabbi dağa tecelli edince onu yerle bir etti ve Musa da baygın düştü(saikan); ayağa kalkınca «Yarabbi, münezzehsin, Sana tevbe ettim, ben inananların ilkiyim» dedi.
Araf s. 143. ayetinde Bakara suresinde geçen olayın bir benzeri geçmektedir. Bakara suresinde geçen olayda Allah'ı görmek isteyenler İsrailoğulları iken, Araf s. 143. ayetinde ise Musa (a.s) dır. Ayetlerde geçen ortak kelime Saika olup, bu kelimenin Bakara s. 56. ayetinde hangi anlama gelebileceğini, Araf s. 143. ayetinden anlamak mümkündür.
Araf s. 143. ayetinde Allah'ı görmek isteyen Musa (a.s) ın başına gelen olayın ardından gelen Felemma efaka (ayağa kalkınca) kelimesi, Bakara s. 55. ayetinde geçen Essaika kelimesinin Ölmek anlamına gelemeyeceğini göstermektedir. Bu kelime, yürüyen bir kimse için kullanılan bir kelime olup, saikanın baygınlık geçirmek şeklinde bir anlamına geldiğini göstermektedir.
Kur'an'da Mevt kelimesinin geçtiği geçtiği her yerde kelimenin hakiki anlamda kullanılmayarak, mecazi anlamda kullanılmış olduğunu da dikkate almak gerekmektedir.
[002.243] Binlerce kişinin memleketlerinden ölüm korkusuyla çıktıklarını görmedin mi? Allah onlara «Ölün» dedi. Sonra onları diriltti. Allah insanlara bol nimet verir, fakat insanların çoğu şükretmezler.
[002.164] Göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde, insanlara yararlı şeylerle denizde süzülen gemilerde, Allah'ın gökten indirip yeri ölümünden sonra dirilttiği suda, her türlü canlıyı orada yaymasında, rüzgarları ve yerle gök arasında emre amade duran bulutları döndürmesinde, düşünen kimseler için deliller vardır.
Bakara s. 56. ayetinde geçen Bease kelimesi; Bir şeyi kaldırmak, harekete geçirmek ve göndermek anlamına gelmektedir. Kelimenin ölümden sonra yeniden diriliş anlamına gelen kullanımları olsa da, geçtiği bütün ayetlerde bu anlama geldiğini söylemek mümkün değildir.
[018.012] Sonra da iki guruptan hangisinin kaldıkları müddeti daha iyi hesap edeceğini görelim diye onları uyandırdık (baasnahüm).
[006.060] Geceleyin sizi ölü gibi uyutan, gündüzün yaptıklarınızı bilen, mukadder olan hayat süreniz doluncaya kadar gündüzleri sizi tekrar kaldıran(yeb'asüküm) O'dur. Sonra dönüşünüz O'nadır, işlediklerinizi size bildirecektir.
Bakara s. 55. ayetinde geçen Essaika kelimesinin ölüm değil, baygınlık anlamına gelmiş olmasının daha muhtemel olduğunu, Araf s. 143. ayetinde aynı durumun Musa (a.s) ın başından geçtikten sonraki halinin anlatıldığı Efaka kelimesini dikkate alarak anlamak mümkündür.
Bakara s. 56. ayetinde geçen ثُمَّ بَعَثْنَاكُمْ مِنْ بَعْدِ مَوْتِكُمْ cümlesini anlayabilmek daha da kolaylaşacaktır. İsrailoğullarının Allah'ı görmek istemelerinin karşılığı olan Essaika kelimesi ile ifade edilen durumlarının, hakiki anlamda bir ölüm olmadığı anlaşılmaktadır. Öyleyse onların bu durumlarını Baygınlık veya Derin uyku hali olarak ifade etmek mümkündür. Bease kelimesini ise bu halden uyanmak olarak anladığımızda, ilgili ayetleri anlamak ve meal vermek daha kolaylaşacaktır.
Tetkik etme imkanı bulduğumuz Türkçe meallerde Bakara s. 56. ayetine bu doğrultuda anlam verenler bulunmaktadır. Bakara s. 55. ve 56. ayetleri için bizim yapmaya çalıştığımız ayet meali şöyledir;
Bakara s. 55- Bir zaman Musa'ya, "Ey Musa Allah'ı apaçık görünceye kadar sana asla iman etmeyeceğiz" demiştiniz de,(bu isteğinizden ötürü) gözleriniz göre göre sizi yıldırım çarpmıştı.
Bakara s. 56- (Allah'ı görmek istemenizden dolayı uğradığınız) yıldırım çarpmasının verdiği baygınlığın etkisinden şükretmeniz için, sizi yine ayağa kaldırmıştık.
Sonuç olarak;Kur'an içinde bulunan kelimelerin ilk anlamlarının hakiki anlam olması asıl olandır. Ancak bazı durumlarda hakiki anlam yerine mecaz anlama da gelebilecek kelimeler bulunmaktadır. Bu kelimelerin mecaz olarak anlaşılma gereği, o kelimelerin hakiki anlam kazandıklarında bazı problemlerin ortaya çıkmasıdır.
Yazımıza konu etmeye çalıştığımız Bakara s. 55. ve 56. ayetlerinde geçen ve İsrailoğullarının Allah'ı görmek istemelerinin sonucunda başlarına gelen olayın ölüm ve diriliş olarak anlatılması, ilgili ayetler içinde bu kelimelerin hakiki anlama hamledilmesinin getirebileceği bazı müşkiller gözönüne alınarak, bu kelimelerin mecazi olarak anlaşılmasının daha doğru bir yaklaşım olacağını düşünmekteyiz.
EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.
Yazımıza konu etmeye çalıştığımız Bakara s. 55. ve 56. ayetlerinde geçen ve İsrailoğullarının Allah'ı görmek istemelerinin sonucunda başlarına gelen olayın ölüm ve diriliş olarak anlatılması, ilgili ayetler içinde bu kelimelerin hakiki anlama hamledilmesinin getirebileceği bazı müşkiller gözönüne alınarak, bu kelimelerin mecazi olarak anlaşılmasının daha doğru bir yaklaşım olacağını düşünmekteyiz.
EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.