Dokunmasını etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Dokunmasını etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Eylül 2015 Salı

Eyyub (a.s)' a Şeytan'ın Dokunmasını Nasıl Okuyalım ?

Kur'an; kıssa yollu anlatım üslubu ile geçmiş yaşantılardan kesitler sunarak, bizlere o yaşantılardan örnekler çıkarmamızı ve yaşadığımız hayatı bu örnekler dahilinde şekillendirmemizi istemektedir. Elçi kıssaları bu noktada önemli bir örneklik olup, o kıssalar içindeki doğru ve yanlışların anlatılması, bizlerin yürüdüğü yolda o doğruların alınmasını, o yanlışların tekrarlanmaması amacına matuftur.

Eyyub(a.s); Kur'an'da zikri geçen elçilerden birisidir. Bu elçinin kıssasında; kavmi ile olan bir mücadelesinin anlatımı değil, onun hastalık ile olan mücadelesinin anlatımını görmekteyiz. Bu yazımızda onun kıssasının bize dönük nasıl bir okumaya tabi tutulabileceğini ele almaya çalışacağız.

[021.083-4] Ve Eyyûb'u da (an) o vakit ki, Rabbine nidâ etti, (dedi ki:) «Şüphe yok, beni zarar kapladı, ve Sen rahmet edenlerin en merhametlisisin.» Böylece onun duasına icabet ettik. Kendisinden o derdi giderdik; ona katımızdan bir rahmet ve ibadet edenler için bir zikir olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir katını daha verdik.

[038.041-4] Kulumuz Eyyub'u da an; Rabbine: «Doğrusu şeytan bana yorgunluk ve azap verdi» diye seslenmişti. «Ayağın ile vuruver, işte bu, soğuk, yıkanılacak ve içilecek bir su.»Katımızdan bir rahmet ve akıl sahiplerine bir öğüt olmak üzere, ona tekrar ailesini ve geçmiş olanlarla bir mislini daha vermiştik.Ey Eyyüb: «Eline bir demet sap al, onunla vur, yeminini bozma» demiştik. Gerçekten O çok sabırlı bir kulumuzdu, daima Allah'a yönelirdi

Görüldüğü gibi Eyyub(a.s)'ın kıssası iki sure içinde kısaca anlatılmaktadır. Kıssada onun sağlık yönünden sıkıntıya düştüğü anlatılarak ENBİYA Suresi'nde onun isyan haline girmediği, Rabbi'ne dua ederek O'ndan şifa istediği, SAD Suresi içindeki kıssada ise onun nasıl bir tedavi yöntemi kullandığı anlatılmaktadır. Bu iki sure içindeki ayetlerin bize dönük mesajını okumaya çalıştığımızda şunları söylemek mümkündür;

Bizlerin yaşadığımız hayat içinde sağlık ve sıhhat yönünden bazı aksaklıklar yaşamamız olağan bir durumdur. Öncelikle sağlık ve sıhhat yönünden sıkıntıya düşmemek için gerekli tedbirlerin alınması gerektiğini hatırlattıktan sonra, böyle bir sıkıntıya düştüğümüzde nasıl bir yol izlemek gerektiği bizlere Eyyub(a.s) üzerinden öğretilmektedir.

Kıssanın ENBİYA Suresi içindeki ayetlerinde, Eyyub(a.s)'ın Rabbi'ne sığındığı, isyan haline girmediği, bunun sonucunda eski sağlığını tekrar geri kazandığı anlatılmakta, SAD Suresi içindeki ayetlerde ise bu sağlığını geri kazanmak için uyguladığı yolu görmekteyiz.

Bu sığınmanın nasıl olduğunu görmek için önce «Doğrusu şeytan bana yorgunluk ve azap verdi» cümlesini tahlil etmemiz gerekmektedir. Eyyub(a.s); başına gelen hastalığı "Şeytan dokunması" şeklinde bir deyim ile ifade etmesini, "Şeytan"dan Allah(c.c)'ye sığınılması gereken ayetlerinin ışığında okunması gerektiğini düşünmekteyiz.

[007.200-1] Eğer sana şeytandan yana bir kışkırtma (vesvese veya iğva) gelirse, hemen Allah'a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir. Allah'tan korkanlar şeytandan gelen bir dürtmeye bir kışkırtmaya uğradıklarında, Allah'ın uyarılarını hatırlar ve hemen gerçeği görürler.

[041.036] Şeytan seni dürtecek olursa Allah'a sığın; doğrusu O, işitendir, bilendir.

[023.097-98] De ki: «Rabbim! Şeytanların kışkırtmalarından Sana sığınırım.»«Rabbim! Yanımda bulunmalarından da Sana sığınırım.»

İnsanın başına gelen maddi bir sıkıntının "Şeytan dokunması" olarak deyimlendirilmesi, bu sıkıntılardan kurtulmanın yolunun Allah(c.c)'ye sığınmaktan geçtiğini hatırlatmak amacına matuf olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Esas mesele; bu sığınmanın nasıl olması gerektiğinde olup, bu dokunmadan kurtulmak için üfürükçü hocalar veya sırlı dualar türü kitaplarda yazanlardan mı, yoksa Allah(c.c)'nin ayetlerinden mi yardım isteneceğindedir.

Cevabın "Allah(c.c)'nin ayetlerinden yardım isteneceği" şeklinde olacağı muhakkaktır ancak bu ayetlerin hangi ayetler olduğu konusunda biz Müslümanların büyük bir yanlış içinde olduğunu söylemek istiyoruz.

SAD 42 ayetinde "Ürkud bi riclike" (Ayağın ile yere vuruver) ibaresindeki "Urkud" kelimesi "Ayakla yere vurmak" anlamında bir kelime olup, yayaya nisbet edildiğinde "Yeri ayakla basıp çiğnemek" yani "YÜRÜMEK" anlamına gelir.

Allah(c.c), kulu ve elçisi Eyyub(a.s)'a içinde bulunduğu sıkıntıdan kurtulması için yürüyerek yani Allah(c.c)'nin yarattığı kevni ayetleri arayıp bularak çare aramasını öğütlemektedir. Bu öğüt ne bizler için ne anlama gelmektedir?

Bugün birçok Müslümanın herhangi bir hastalık yüzünden sıkıntıya düştüğü zaman, mushaf içindeki ayetlerin okunarak şifaya kavuşabileceği gibi bir zan içinde olduğu hepimizce bilinen bir olgudur. Bu zan öyle bir sektör meydana getirmiştir ki, hangi duanın hangi hastalığa iyi geldiği şeklindeki bilgileri kapsayan kitaplar, din istismarcılarının en büyük rant sağladıkları alan oluşturmuştur.

Alllah(c.c); Eyyub(a.s)'a "Yürü" diye emrederek, hastalığı için kevni ayetlerden şifa aramasını istemiştir. Bu yol bizler için önemli bir örnek teşkil etmesi gerekmektedir. Eyyub(a.s) bir elçi olduğu ve şifa aramak için yollara düştüğü halde, kerameti müritlerinden menkul bazı hoca kılıklı şeytanların, yaptıkları dua ile kişilerin kurtululacaklarını vehmettirmeleri hangi ayete, hangi kitaba sığar?

[026.080] Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur.

İbrahim(a.s)'ın bu sözünü, hasta olan bir kişinin şifa bulmasının yolunun, derdine çare aramaksızın yattığı yerden sadece dua ile gerçekleşeceği düşüncesi içinde okursak büyük bir yanılgı içine düşmüş oluruz. Bu sözü "Hastalandığım zaman O'nun yarattığı ayetler yardımı ile bana şifa veren O'dur" şeklinde okumak Kur'an'ın genel mantığına daha uygundur.

[016.068-9] Rabbin bal arısına: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan kendine evler (kovanlar) edin. Sonra meyvelerin her birinden ye ve Rabbinin sana kolaylaştırdığı yaylım yollarına gir, diye ilham etti. Onların karınlarından renkleri çeşitli bir şerbet (bal) çıkar ki, onda insanlar için şifa vardır. Elbette bunda düşünen bir kavim için büyük bir ibret vardır.

NAHL Suresi'ndeki bu ayetlerde, arı tarafından yapılan balın şifa olduğu haber verilmektedir. Bugün bile balın çeşitli hastalıklara nasıl bir şifa kaynağı olduğunu bilmeyen yoktur. Bal örneği Allah(c.c)'nin yarattığı kevni ayetlerden birisi olup, bu tür ayetlerin okunarak dertlere şifa aranması gerekmektedir.

[010.057] Ey insanlar! Rabbinizden size bir öğüt ve kalblerde olana şifa, inananlara doğruyu gösteren bir rehber ve rahmet gelmiştir.

[017.082] Kuran'dan inananlara rahmet ve şifa olan şeyler indiriyoruz. O, zalimlerin ise sadece kaybını artırır.

[041.044] Eğer biz onu, yabancı dilden bir Kur'an kılsaydık, diyeceklerdi ki: Ayetleri tafsilatlı şekilde açıklanmalı değil miydi? Arab'a yabancı dilden (kitap) olur mu? De ki: O, inananlar için doğru yolu gösteren bir kılavuzdur ve şifadır. İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır ve Kur'an onlara kapalıdır. (Sanki) onlara uzak bir yerden bağırılıyor.

Kur'an "Şirk"i bir hastalık olarak göstererek, bu hastalığın şifasının Kur'an'da olduğunu, yani şirkin ilacının "Tevhid" olduğunu beyan etmektedir. Gel gelelim zaman için değişen bakış açıları, Kur'an ayetlerinin okunup hastaya üflenerek hastanın iyileşeceği zannı hakim olmuş ve istismarcıların elinde büyük bir sektör haline gelmiştir.

Müslümanlar olarak yüzyıllardır en büyük eksikliğimiz "Ayet ve Kitap" kelimelerinin çağrıştırdığı anlamın sadece "Kur'an" için geçerli olduğu zannıdır. "Ayet" denildiği zaman Allah(c.c)'nin yaratmış olduğu her şey, "Kitap" denildiği zaman Allah (c.c) nin ayetlerinin içinde bulunduğu kainat aklımıza gelmiş olsaydı, herhangi bir hastalığa duçar olduğumuz zaman mushaf içindeki ayetleri okumak yerine Allah(c.c)'nin "Kainat Kitabı" içindeki "Ayet"lerinden yardım alarak tedavi yollarını aramak, Allah(c.c)'nin elçisine tavsiye ettiği, dolayısı ile bizlerin de böyle bir tavsiyeye uyarak aynı yolu takip etmemiz gerektiği yönündeki öğütler olarak okumak gerekmektedir.

"Ayağın ile vuruver, işte bu, soğuk, yıkanılacak ve içilecek bir su"

Allah(c.c); Eyyub(a.s)'a üfürükçü hocalara gitmesini veya din simsarlarının yazdıkları "Sırlı dualar" gibi aldatıcı isimler altında yazılmış olan kitapları alarak onların içinde yazanları okuyarak iyileşebileceğini asla SÖYLEMEMİŞTİR. Ona yürümesini yani tedavi usullerini aramasını emrederek, bir tedavi usulu ve kevni bir ayet olarak yerden fışkıran kaplıca veya termal su ile tedavi olmasını emretmiştir.

"Eline bir demet sap al, onunla vur,"

Bu cümle maalesef kainat ayetlerinden yardım almak şeklinde değil, İsrailiyyat kaynaklı bilgiler baz alınarak, Eyyub(a.s)'ın karısını dövmek için yemin ettiği, bu yeminini yerine getirmesi için ona bir tür "ŞER'İ HİLE" öğretildiği şeklinde okunarak, haşa Allah(c.c)'yi aldatmak isteyen bazı şarlatanların delil ayeti haline getirilmiştir.

Eyyub(a.s)'ın karısını dövmek için yemin etmiş olduğu düşüncesi Kur'an kaynaklı değil, Tevrat kaynaklı olup, bunun güvenilirliğinin olması mümkün değildir. Kafaları düzenbazlığa ayarlanmış olan bir takım zevat tarafından, bu düzenbazlıklarını Kur'an'a onaylattırmak gibi bir düşünce içinde okunan ayetler, maalesef bizlerin hilebaz ve düzenbazlıklarının desteğini Kur'an'da aramak gibi gayri ahlaki bir durum içine itmiştir.

Ayet içinde geçen "Dığsen" kelimesi "Yaş ile kurusu birbirine karışmış demet halindeki ot" anlamındadır. Allah(c.c), Eyyub(a.s)'a hastalığının tedavisi için "Kevni ayetler" grubuna giren "Su" ve "Bitki" kullanarak derdine şifa aramasını emretmektedir.

Su ve bitkilerden oluşan tedavi yöntemleri ve bu yöntemler ile gelişen tıp ilmi Allah(c.c)'nin "Kevni ayetler" grubuna dahil olan ayetlerinden olup, hastalıkların tedavisi bu ayetler grubunun okunarak şifa aranması gerekmektedir. Allah(c.c)'nin ayetlerini sadece Kur'an içindeki ayetler zannederek, bu ayetleri okuyarak veya okutarak hastalıklarına çare bulacaklarını zannedenler, şifa yerine ancak maddi ve manevi hastalıklarını artırmaktadırlar.

Bize ne oluyor ki; Allah(c.c)'nin elçisi olan bir zat, sadece "Kavli dua" yöntemini tercih etmeyerek, "Fiili dua" yöntemi ile derdinin çaresini aramak için yollara düşüp "Kevni ayetler"i okuyarak hastalığının tedavisini yaparken, bizler üfürükçü hocalardan veya din simsarlarının yazdığı dua kitaplarındaki yazılanları okuyarak dertlerimize çare bulmaya çalışıyoruz?

Sonuç olarak; kıssaların geçmiş yaşantılardan örnekler vererek, yaşanan güne dair bir mesaj olarak okunması gerektiğine dair düşüncelerimizi, Eyyub(a.s)'ın kıssası bazında değerlendirmeye çalıştığımız zaman, onun başına gelen hastalıktan nasıl bir yolla kurtulduğunu öğreten ayetleri okumaya çalıştığımızda karşımıza şunlar çıkmaktadır;

Hastalık, kişinin yaşadığı hayat içinde mutlaka başına gelen bir durum olup, öncelikle isyan etmeyerek bu hastalıktan kurtulmanın yolunu araması gerekmektedir. Hastalıktan kurtulmak için her konuda olduğu gibi bu duruma düşen birisinin yapması gereken şey; Allah(c.c)'ye sığınmaktır. Bu sığınmanın nasıllığı bizlere Eyyub(a.s) kıssasında anlatılmakta olup "Kevni ayetler" yardımı ile meydana getirilmiş ilaçların kullanılması Allah(c.c)'ye sığınmanın bir yoludur. Mushaf içindeki ayetleri hastalıklardan şifa bulmak için okuyanlar, bu hastalıklarına şifa bulmak şöyle dursun, hastalıklarına hem maddi, hem de manevi olarak yeni ilave hastalıklar eklemekten başka bir işe yaramayacaktır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.