Kader konulu tartışmalar ümmetin yüzyıllardır üzerinde tartıştığı , fakat fikirbirliğine varamamış olması nedeniyle gündemden düşmeyen konulardandır. İlk kur'an nesli bizlerin tartıştığı türden kader konulu bir tartışmaya girmemiş olup , bu tartışmaların başlangıcı Muhammed as ın vefatı sonrası meydana gelen olaylar sonrası diyebiliriz. Tarihimizde meydana gelen fitne olaylarının başını çekenler işlemiş oldukları cinayetleri örtbas etmek için bu cinayetlere kılıf uydurarak masum göstermek amacıyla "saray alimi" denilen kişileri kullanarak sultanlara uygun fetva vermelerini sağlamışlar, kendilerini temize çıkarmak amacıyla "kadere iman" başlığı altında imanın şartlarına yeni bir kategori ekleterek bu yanlış düşünceleri bu güne kadar taşımışlardır.
Maksadımız kader konusunu irdelemekten ziyade bu konuya delil getirilen ayetlerden olan hadid s. 22-23. ayetlerini, yaşanmış bir olay olan uhud harbi ile bağını kurarak kur'an tarafından bakarak nasıl okunabileceğini görmektir. Kur'an klasik anlamda kader konusuna getirilen tarifi asla kabul etmemekle birlikte , ayetlerde geçen "yazmak" kelimesinin istismar edilmesi nedeniyle çok farklı bir boyuta çekildiği görülmektedir.
Mâ esâbe min musîbetin fîl ardı ve lâ fî enfusikum illâ fî kitâbin min kabli en nebreehâ, inne zâlike alâllâhi yesîr(yesîrun).
[057.022] [E0] Ne Arzda, ne de nefislerinizde bir musıbet başa gelmezki biz onu
fi'le çıkarmazdan evvel bir kitabda yazılmış olmasın, şübhesiz bu Allaha göre
kolaydır.
Li keylâ te’sev alâ mâ fâtekum ve lâ tefrehû bi mâ âtâkum, vallâhu lâ yuhıbbu kulle muhtâlin fehûr(fehûrin).
[057.023] [E0] Şunun içinki gaybettiğinize gam yemeyesiniz ve size verdiğine de
güvenmiyesiniz, Allah çok öğünen kurulanın topunu sevmez.
Bu ve benzeri ayetler insanların haşa sanki Allah cc nin elinde bir kukla gibi onun istediği gibi , onların herhangi bir dahli olmadığı bir inanca yönlendirmiş ve büyük bir atalete düşürmüştür.
Kur'an yaşanan hayat içinde 23 sene içinde peyderpey inen bir kitap olması onun dinamik bir hayat içinden örnekleri olduğunu göstermesinin yanında , bizlerin bu örnekleri okuyarak hem itikadımızı hemde yol haritamızı çizmemizi sağlar. Uhud harbi yaşanmış bir örnek olup , bu harbin öncesi ve sonrası ile ilgili ayetler bizler için önemli mesajlar taşımaktadır.
Hadid s.22-23. ayetleri , Allah cc nin arz üzerinde koyduğu bir takım kurallar olduğunu , meydana gelen bütün olayların sebeb sonuç ilişkisi dahilinde cereyan ettiğini beyan etmesi bakımından okunduğu zaman, meydana gelen bazı olayların çalışma gayret etme gibi bir sebebe bağlanarak , başarı gibi bir sonuca nasıl gittiğini göstermesi açısından uhud harbi ile birlikte okunarak daha doğru anlaşılabilir. Uhud harbini en doğru olarak yine kur'andan al-i imran suresinde okuyabiliriz.
[003.121] Hani sen sabah erkenden müminleri savaş mevzilerine yerleştirmek
için ailenden ayrılmıştın. Allah, hakkıyla işiten ve bilendir.
[003.122] O zaman içinizden iki takım bozulmaya yüz tutmuştu. Halbuki Allah
onların yardımcısı idi. İnananlar, yalnız Allah'a dayanıp güvensinler.
[003.123] Andolsun, sizler güçsüz olduğunuz halde Allah size Bedir'de
yardım etmişti. Allah'tan sakının ki, O'na şükretmiş olasınız.
[003.124] O zaman sen müminlere: «Rabbinizin size, indirilmiş üç bin melek
ile yardım etmesi size yetmez mi?» diyordun.
[003.125] Evet. Sabreder, sakınırsanız ve onlar da üzerinize gelirlerse;
Rabbınız, size nişanlı beşbin melekle yardım edecektir.
[003.126] Allah, bunu size sırf bir müjde olsun ve kalpleriniz bu sayede
rahatlasın diye yaptı. Zafer, yalnızca mutlak güç ve hikmet sahibi Allah
katındandır.
[003.127] Küfredenlerden bir kolu kessin veya perişan etsin de hayal
kırıklığına uğramış olarak dönüp gitsinler diye.
[003.128] Bu konuda senin yapabileceğin birşey yok. Allah ya onların
tevbelerini kabul eder ya da zalimlikleri yüzünden onları azaba çarptırır.
[003.129] Göklerde olanlar da, yerde olanlar da Allah'ındır. Dilediğini
bağışlar, dilediğine azab eder. Allah bağışlayandır, merhamet edendir.
Uhud harbi öncesi diyebilecğimiz ayetler bu şekilde olup , harbin sonrasını anlatan ayetler şunlardır.
[003.140] Eğer siz (Uhud'da) bir yara almışsanız, (size düşman olan) o
topluluk da (Bedir'de) benzeri bir yara almıştı. Böylece biz, Allah'ın gerçek
müminleri ortaya çıkarması ve içinizden şahitler edinmesi için, bu günleri bazen
lehe, bazen de aleyhe döndürüp duruyoruz. Allah, zulmedenleri sevmez.
[003.141] Bu; Allah'ın iman edenleri seçmesi, kafirleri mahvetmesi
içindir.
[003.142] Yoksa içinizden Allah cihad edenleri ve sabredenleri bilmeden
cennete gireceğinizi mi sanıyordunuz?
[003.143] Andolsun ki, siz ölümü onunla karşılaşmadan evvel temenni
ediyordunuz. İşte siz bekleyip durduğunuz halde onu görüverdiniz.
[003.144] Muhammed; sadece bir elçidir. Ondan önce de nice elçiler gelip
geçmiştir. Şimdi o, ölür veya öldürülürse; geriye mi döneceksiniz? Kim geriye
dönerse; Allah'a hiç bir zarar vermez. Allah, şükredenlerin mükafatını
verecektir.
[003.145] Allah'ın izni olmaksızın hiç kimsenin ölmesi söz konusu değildir.
O süresi belirli bir yazıya bağlıdır. Kim dünya kazancını isterse ona ondan
veririz. Kim ahiret sevabını isterse ona da ondan veririz. Biz şükredenleri
ödüllendireceğiz.
[003.146] Nice peygamberlerin yanında Rabbe kul olmuş pek çok kimse
savaşmıştır. Allah yolunda başlarına gelenlerden ötürü gevşememişler,
yılmamışlar ve boyun eğmemişlerdi. Allah, sabredenleri sever.
[003.147] Dedikleri ancak şu idi: «Rabbimiz! Günahlarımızı, işimizdeki
aşırılıklarımızı bize bağışla, sebatımızı arttır, inkarcı topluluğa karşı bize
yardım et».
[003.148] Bu yüzden Allah onlara dünya nimetini de ahiret nimetini de
fazlasiyle verdi. Allah işlerini iyi yapanları sever.
[003.152] And olsun ki, Allah, size verdiği sözde durdu. Onun izniyle
kafirleri kırıp biçiyordunuz, ama Allah size arzuladığınız zaferi gösterdikten
sonra gevşeyip bu hususta çekiştiniz ve isyan ettiniz; sizden kimi dünyayı, kimi
ahireti istiyordu; derken denemek için Allah sizi geri çevirip bozguna uğrattı.
And olsun ki O, sizi bağışladı. Allah'ın inananlara nimeti boldur.
[003.153] Peygamber arkanızdan sizi çağırırken, kimseye bakmadan
kaçıyordunuz; kaybettiğinize ve başınıza gelene üzülmeyesiniz diye, Allah sizi
kederden kedere uğrattı. Allah, işlediklerinizden haberdardır.
[003.154] Kederden sonra, bir takımınızı kendinden geçirecek şekilde size
huzur ve emniyet indirdi; oysa bir takımınız da kendi derdlerine düşmüşlerdi.
Haksız yere Allah hakkında, cahiliye devrinde olduğu gibi inanıyorlar. «Bu işte
bizim bir fikrimiz var mı?» diyorlardı; De ki: «Buyruğun hepsi Allah'ındır».
Sana açmadıklarını içlerinde gizliyorlar. «Bu işte bizim fikrimiz alınsaydı,
burada öldürülmezdik» diyorlar. De ki: Evlerinizde olsaydınız, haklarında ölüm
yazılı olan kimseler, yine de devrilecekleri yere varırlardı. Bu, Allah'ın
içinizde olanı denemesi, kalblerinizde olanı arıtması içindir. Allah gönüllerde
olanı bilir.
[003.155] İki topluluğun karşılaştığı gün, içinizden yüz çevirenlerin,
yaptıklarının bir kısmından ötürü şeytan ayaklarını kaydırıp yoldan çıkarmak
istemişti. Allah, and olsun ki, onları affetti. Allah bağışlayandır.
Halim'dir.
[003.156] Ey İnananlar! Yolculuğa çıkan veya savaşa giden kardeşleri
hakkında: «Onlar yanımızda olsalardı ölmezler ve öldürülmezlerdi» diyen
inkarcılar gibi olmayın ki, Allah bunu onların kalblerinde bir hasret olarak
bıraksın. Dirilten de öldüren de Allah'tır. Allah işlediklerinizi görür.
[003.157] Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, size Allah'tan onların
topladıklarından hayırlı bir mağfiret ve rahmet vardır.
[003.158] And olsun ki, ölseniz de, öldürülseniz de Allah katında
toplanacaksınız.
[003.159] Allah'ın rahmetinden dolayı, sen onlara karşı yumuşak davrandın.
Eğer kaba ve katı kalbli olsaydın, şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi.
Onları affet, onlara mağfiret dile, iş hakkında onlara danış, fakat karar verdin
mi Allah'a güven, doğrusu Allah güvenenleri sever.
[003.160] Allah size yardım ederse, sizi yenecek yoktur; eğer sizi
yardımsız bırakıverirse, O'ndan başka size yardım edecek kimdir? İnananlar
yalnız Allah'a güvensinler.
[003.165] (Bedir'de) iki katını (düşmanınızın) başına getirdiğiniz bir
musibet, (Uhud'da) kendi başınıza geldiği için mi «Bu nasıl oluyor!» dediniz? De
ki: O, kendi kusurunuzdandır. Şüphesiz Allah'ın her şeye gücü yeter.
[003.166] İki ordu karşılaştığı gün size gelen musibet, Allah'ın
emriyleydi. Bu; mü'minleri belirtmek içindi.
[003.167] hem de münafıkları belli edeceği için ki, bunlara «Gelin, Allah
yolunda savaşın veya savunma yapın!» denilmişti. Onlar: «Savaşmayı bilsek
arkanızdan gelirdik» dediler. Onlar, o gün imandan çok küfre yakındılar,
ağızlarıyla kalplerinde olmayanı söylüyorlardı, Allah onların kalplerinde ne
sakladıklarını en iyi bilendir.
[003.168] Onlar oturup, kardeşleri için: «Bize itaat etselerdi
öldürülmezlerdi» dediler. De ki: «Eğer doğru sözlü iseniz, ölümü kendinizden
savın».
[003.169] Sakın Allah yolunda öldürülenleri ölmüşler sanmayın! Aksine onlar
hep hayattadırlar, Rablerinin katında rızıklandırılırlar.
[003.170] Allah'ın keremiyle kendilerine verdiklerinden sevinerek
arkalarından henüz kendilerine katılmayanlara; kendilerine korku olmadığını ve
üzülmeyeceklerini, müjdelemek isterler.
[003.171] Onlar Allah'tan olan bir nimeti, bolluğu ve Allah'ın, müminlerin
ecrini zayi etmeyeceğini müjdelemek isterler.
[003.172] Kendileri savaşta yara aldıktan sonra Allah ve Peygamberin
çağrısına koşanlara, hele onlardan iyilik edip sakınanlara büyük ecir
vardır.
[003.173] İnsanlar onlara: «Düşmanınız olan insanlar size karşı bir ordu
topladılar, onlardan korkun» dediler. Bu, onların imanını artırdı da: «Allah
bize yeter. O ne güzel Vekil'dir» dediler.
[003.174] Sonra da kendilerine hiçbir keder dokunmaksızın Allah'tan bir
nimet ve lütuf ile geri döndüler ve Allah'ın hoşnutluğunun ardınca gittiler.
Allah, daha da çok bir lütuf sahibidir.
Yukardaki ayet meallerine sadece uhud harbinin gidişatını öğrenmek açısından bakmayıp , Allah cc nin harb ile ilgili olarak koymuş olduğu evrensel kuralın nasıl işlediği açısından baktığımız zaman önemli mesajların olduğu görülecektir. Bedir de galip gelen müslüman ordusunun , uhud yenilgisini hazırlayan olaylar ilgili ayetlerde anlatılarak galibiyet için gerekli olan şartların yerine getirilmeyerek gevşemek ve isyan etmek sureti ile mağlubiyetin geldiği anlatılmaktadır. Gevşeyen ve isyan eden müslüman ordusunun bu zaafından faydalanan müşrik ordusu müslümanlara galebe çalarak onları yenilgiye uğratmış olmalarını hadid s. 22-23. ayetlerine bağlayarak bu iki ayeti anlamak kolaylaşacaktır.
Hadid s. 22. ayeti arz üzerinde veya bizim üzerimizde meydana bir olayın belirli bir kural dahilinde sebeb sonuç ilişkisi kuralı dahilinde meydana geldiğini beyan ederek uhud harbi ayetleri örneğinde bunları göstermekte , 23. ayet ise kaybedilene üzülüp birbirini suçlamak yerine mağlubiyeti getiren sebebleri anlayıp böyle bir hatanın tekrar edilmemesi gerektiğini anlatmaktadır.
Hadid s. 22. ayetinde başımıza gelen olayın "bir kitapta olması" demek, bu olayın böyle olacağının önceden ezeli olarak yazılmış olduğu şeklinde anlaşılmasını gerektirmez. Burada Allah cc nin başımıza gelen olayları önceden bilmiş olması tartışmaları gündeme gelecek olup onun başımıza gelecek olanları önceden bilmesi ile olaylara müdahil olmaması birlikte düşünülmelidir, aksi takdirde madem böyle bir olayın başımıza geleceği önceden yazılmış bizim bu olayda herhangi bir suçumuz neden olsun deyip başımıza gelen olaylardaki suçu direk Allah cc ye yüklerizki bu çok yanlış bir durumdur.
Hadid s. 23. de "Şunun içinki gaybettiğinize gam yemeyesiniz ve size verdiğine de
güvenmiyesiniz, Allah çok öğünen kurulanın topunu sevmez" şeklinde buyurulması ile al-i imran 153-154. ayetleri ile bağlamak mümkündür. Bedir harbinde galip gelen ordunun bu savaştaki galibiyetinin onları kuru bir güvene sevketmemesi gerektiği sebeblere riayet etmemenin sonucunda böyle bir durum başlarına geldiği , ancak uhud yenilgisininde bitiş olarak görülmemesini hatırlatır. Al-i imran s. 140 da "günlerin insanlar arasında tedavül edilmesi" demek seçilmiş bir insan gurubu olmadığı müslüman ve kafir ayrımı olmadan oyunu kuralına göre oynayanın başarılı olacağı haberi verilmektedir. Rum s. ilk ayetleri bunun yaşanmış bir örneğini vererek iki kafir ordudan birinin Allah cc nin yardımı ile galip gelmiş olmasını ancak böyle izah edebiliriz.
Allah cc nin başımıza gelen olayları önceden bilmesi onun kendi sahasına giren bir durum olup , bizlerin bunu tartışmaktan ziyade kainat yasalarını okuyarak sebeb sonuç ilişkisi dahilinde olayların geliştiğini unutmadan sebeblere yapışmak olmalıdır. Allah cc ye "bilmezlik" gibi sıfat yakıştırmak kabul edilir bir şey olmamakla birlikte , kur'an ayetlerinde "kitab"(yazma) kelimesi ile ifade edilen ayetleri ezelden başımıza gelecek olan şeyin yazılması olarak değil kuralların konulmuş olması olarak anladığımızda bu tür tartışmalara gerek bile olmadığı görülecektir.
Hadid s. 22-23. ayetini, klasik anlamda başımıza gelenlerin ezelde yazıldığı şeklinde anlayarak uhud harbi ile ilişklendirecek olursak uhud harbi sonrası başımıza gelenlerde bizlerin bir suçu olmadığı nasılsa böyle bir mağlubiyetin önceden yazılmış olduğu siz ne yaparsanız yapın bu mağlubiyetin kaçınılmaz olduğunun bildirilmesi gerekirdi , ama ayetlerde böyle bir anlatım asla görülmemekte , gelen yenilginin müslüman ordusunun zaafı neticesinde yani ordunun içindeki askerlerin gevşemesi neticesinde geldiği beyan edilmektedir.
Başımıza gelen herhangi iyi bir şeyi kendimizden , kötü bir şeyi kendi dışımızdaki birine yüklemek şeklinde işin içinden sıyırılarak mesuliyetten kaçmak insanın genel karaktedir. Kur'an geneline baktığımızda başımıza gelen herhangi bir olayın mesuliyetinden sıyrılmak için suçu başkasına atmayı müşriklerin bu şirklerini Allah cc ye yüklemelerinden anlamaktayız.
[006.148] Müşrikler, «Allah dileseydi babalarımız ve biz şirk koşmaz ve
hiçbir şeyi haram kılmazdık» diyecekler; onlardan öncekiler de, Bizim şiddetli
azabımızı tadana kadar böyle demişlerdi. Onlara «Bize karşı çıkarabileceğiniz
bir bilginiz var mı? Siz ancak zanna uyuyorsunuz ve sadece tahminde
bulunuyorsunuz» de.
Allah cc sanki onlara müşrik olun şeklinde bir zorlamaya tabi tutmuş, onlarında bu zorlama neticesinde müşrik olduklarını beyan etmeleri , yaptıkları zulmü kendilerinin değil Allah cc nin ezelde yazdığı için işlediklerini söyleyen zalim emevi sultanlarının fikir babalarının kim oldukları enam s. 148 ve benzeri ayetlerde ortaya çıkmaktadır.
Allah cc insanları yaptıkları karşısında ahirette cennet veya cehennem ile karşılıklandırması , o insanların hak etmeleri sayesinde olduğu bir çok ayette beyan edilmektedir. Allah cc insanların cennete ve cehenneme gideceğini ezelde yazmış demek kişinin iradesini ortadan kaldırıcı bir düşünce olup haşa Allah cc nin adaleti ile bağdaşır bir durum değildir. Kullarının yaptıkları karşılığında nereye gideceğini önceden bilip bilmediği konusu bizlerin alanına giren bir konu olmayıp tartışmanın herhangi bir getirisi yoktur. Bu durum onun kendi alanına has bir durum olup oturup bunları konuşmak gereksiz fikir ayrılıklarını beraberinde getirecektir.
Kader konusunda yapmış olduğumuz hatalardan biriside kelimenin anlamının, "her şeyin üzerine konulmuş olan kurallar bütünü" olduğunu unutarak , Allah cc nin bilgisinin sınırları üzerinde mütalaalar yapmaktır. Bizler önce kul olarak sınırlarımızı tesbit etmek sonra bu sınırlara riayet etmek durumundayız. Allah cc nin yapacaklarımız önceden bilip bilmemesi tartışmalarını bu sınırları zorlamak olarak düşündüğümüzü , bu konu ile ilgili bilgilerin yine kur'anda mevcut olduğunu , yunan felsefesinden etkilenerek ortaya atılan düşüncelerin kur'ana onaylatılması olarak gördüğümüz zorlama düşünceler ile vakit kaybedilmemesi gerektiğini düşünmekteyiz.
Hadid s. 22-23 ve benzeri ayetleri doğru anlamaya en büyük engel kur'ana rağmen ortaya atılmış kader inancını kur'ana onaylatma çabası çerçevesinde bir okumaya tabi tutup , bu düşüncelere payanda yapılmaya çalışılmasıdır. Herhangi bir dış fikir baz alınmadan sadece kur'an genelinde ayetleri tefekkür etmeye çalıştığımızda kaçamak düşünceleri onaylayan bir noter kitabı değil , yaşanan hayatı okumaya yarayan bir klavuz ortaya çıkacaktır.
Uhud harbi tarih içinde kalmış yaşanmış bitmiş hadise değil , o hadise içindeki olayların her zaman başımıza gelmesi muhtemel olaylar olup geçmişten ders çıkarmak şeklinde bir mesajı olduğu unutulmamalıdır. Müslümanlar olarak kendimizi seçilmiş has kullar olarak görmeyi bırakıp dünyadaki bütün insanlar için geçerli olan kuralların bizler içinde geçerli olduğunu unutmadan dün uhud harbini ve elimizdeki mushafta yazılı olan hadid s. 22. 23 ayetlerini bugünde birlikte okumamız gerekmektedir.
Yaşadığımız bu günler içinde özellikle israil tarafından filistinli müslümanlara uygulanan zulüm bizlerin uhud ve benzeri yenilgilerden ders çıkarmadığımızı göstermektedir. Bedir harbinde kurallara riayet ederek galip gelen ordunun , uhud harbinde kurallara riayet etmediği için yenilmesi kurallar dahilinde hareket eden kim olursa müslüman veya kafir farketmeden galip gelen tarafın o taraf olacağı hatırdan çıkarılmış, bugün israil ve benzeri müstekbirlerin nasıl alt edileceği ,kur'andan alınan örneklerle değil sadece sözlü dualar ile yapılabileceği şeklinde bir düşünce hasıl olmuş, fakat bu tür tek taraflı bir eylem oyunun kuralına uygun olmadığı için lafla peynir gemisi yürütülmeye çalışılır olmuştur.
Sonuç olarak ; hadid s. 22-23. ayetleri insanı başına gelenlerden Allah cc nin sorumlu olduğu inancına götüren ayetler değil , aksine başına gelenlerden insanın sorumlu olduğu ve arz üzerinde geçerli olan yasalar çerçevesinde cereyan eden olaylar olduğunu anlatmaktadır. Allah cc nin herşey üzerine bir kader koymuş olması demek geçerli olan yasalar anlamına gelmekte olup , bu yasalar onun "Errahman" ismi mucibince müslüman ve kafir ayrmı yapmadan bütün insanlar üzerinde geçerlidir. Geçmişimizdeki kara sayfaları yazanlar Allah cc nin ayetleri üzerinde oynamalar yaparak kendi karalıklarını örtmek için kullanmış olmaları kendi karalarını örtmemiş , ama bu güne bizlere öyle bir itikad düşüncesi aşılamışki silmek mümkün olmamaktadır. Allah cc kainata koymuş yasalarda en ufak bir boşluk olmadığı yaş kuru ne varsa bir kurala bağlı olduğunu hatırlatması bizlerin o kurallar çerçevesi içinde hareket etmemizi gerektirmektedir. Kur'anın canlı hayat içinden verilen örneklerle dolu mesajlar içermesi dikkate alınarak okunması sonucunda uhud harbi yaşanmış bitmiş bir harb değil sebeb sonuç ilişkisi içinde meydana gelmiş canlı örnek olarak evrensel mesajları olan bir olay , hadid s. 22-23. ayetlerinin bu ve benzeri olayların belirli yasalar içinde cereyan ettiğini anlatan ayetler olarak okumak kitabımızı ölü bir metin olarak değil canlı bir hayat klavuzu olarak okumamızı sağlayacaktır.
EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.