Müslümanlar arasındaki ihtilafların en başında gelen konu muhammed as ın elçilik görevinin sınırları ve onun nasıl anlaşılacağı konusudur. Muhammed as daha hayatta iken onun yapmış olduğu bazı şeyler sahabe tarafından farklı algılanmış ve bir gurup sahabe sırf o yaptı diye bazı şeyleri sünnet olarak benimsemiş bir başka gurup sahabe ise onun yapmış olduğu şeylerde maksadı gözetmiş ve her yaptığını sünnet olarak uygulamamıştır.
Zaman içinde bu iki akım fırkalaşmış "ehli hadis" ve "ehli rey" olarak isim almıştır. Ehli hadis düşüncesi rivayet ağırlıklı bir din anlayışına sahip olması nedeniyle muhammed as dan rivayet edilen sözleri kur'anın önüne çıkararak rivayet ağırlıklı bir din anlayışına sahip olmuştur. Bunu yaparken hadislere gereken ilginin sağlanması için onu vahiyleştirerek "vahyi gayri metluv" adı altında bir teori ortaya atılmış ve kur'an ayetleri "vahyi metluv" yani namazda okunan vahiy olmuş ,hadisler ise namazda okunmayan vahiy olmuştur.
Kur'an kaynaklı olmayan bu düşünceye gerekli olan ayet desteği necm s. ilk ayetlerinden çıkarılmaya çalışılmış ilgili ayetlerin devamı örtülerek gerekli desteğin sağlandığı zannedilmiştir.
"Sahibiniz şaşırmadı, ve bâtıla inanmadı. Ve hevâdan söz söylemez.Söyledikleri, kendisine indirilen bir vahiydir." mealindeki bu ayetlerin devamındaki "Onu müthiş kuvvetli olan öğretti." ve devam eden ayetler görmezlikten gelinmiş elçinin söyledikleri Allah cc nin indirdiği vahiy olduğu gerçeği bir tarafa atılmış söylemiş olduğu vahiy harici sözlerde bu ayet kapsamına katılarak namazda okunmayan vahiy teorisi için gerekli destek sağlanmıştır. Ayrıca hadis literatüründe "erike hadisi " adıyla bilinen bir hadis söylettirilerek kendisine kur'an benzeri ayrı bir şeyin daha verildiğini rahat koltuklarda oturarak bunların inkar edilmemesi emrettirilmiştir.
Kur'anın bazı ayetlerinin bu projeye uygun olarak te'vil edilmesi ile proje tamamlanmış ve uygulama sahasına konmuştur. Artık bir hadisi red etmek kişinin küfrüne sebeb olacaktır çünkü hadis'te artık bir ayettir ve inkarı küfürdür.
Muhammed as a kur'an harici bahiy gelmesi ile ilgile olabilecek ayetler seçilerek ayet içindeki bazı olaylardan "bak hani burda ayet?" sorusu çıkarılarak "ayet yoksa demekki gayri metluv vahiy ile haber verildi" cevabı verilmiştir. Tahrim s. 3. ayetinde anlatılan bir olay bu duruma verilen bir örnektir. İlgili ayetleri siyak ve sibakı dahilinde okusak böyle bir düşünce akla bile gelmeyecek "parmak ayı gösterirken aya değil parmağa bakmak" metodu ile yapılan okuma bu neticeyi çıkarmıştır. İlgili ayetlerin meali şu şekildedir.
1.
Ey nebi! Eşlerinin rızasını gözeterek Allah'ın sana helâl kıldığı şeyi
niçin kendine haram ediyorsun? Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
2.
Allah, (gerektiğinde) yeminlerinizi bozmanızı size meşru kılmıştır. Sizin
yardımcınız Allah'tır. O, bilendir, hikmet sahibidir.
3. Nebi, eşlerinden birine gizlice bir söz söylemişti. Fakat eşi, o sözü
başkalarına haber verip Allah da bunu ortaya çıkarınca, nebi bir
kısmını bildirmiş, bir kısmından da vazgeçmişti. Nebi bunu ona haber
verince eşi: Bunu sana kim bildirdi? dedi. Peygamber: Bilen, her şeyden haberdar
olan Allah bana haber verdi, dedi.
4.
Eğer ikiniz de Allah'a tevbe ederseniz, (yerinde olur). Çünkü kalpleriniz
sapmıştı. Ve eğer ona karşı birbirinize arka verirseniz bilesiniz
ki onun dostu ve yardımcısı Allah, Cebrail ve müminlerin iyileridir. Bunların
ardından melekler de (ona) yardımcıdır.
5.
Eğer o sizi boşarsa Rabbi ona, sizden daha iyi kendini Allah a veren, inanan,
sebatla itaat eden, tevbe eden, ibadef eden, oruç tutan, dul ve bâkire eşler
verebilir.
Burada bu ayetlerin nüzül sebebi üzerinde durmak istemiyoruz. 3. ayette nebi nin eşlerinden birine diğer eşlerinden gizli bir söz söylemesi ve bu gizli sözü o eşin diğer eşlere haber etmesi ile ortaya çıkan tatsız durum konu edilmektedir. Kendisine sır verilen eş bu durum ortaya çıkıp nebi bunu ona haber verince eşinin bunu kimin haber verdiği sorusu üzerine "bana her şeyden haberdar olan Allah haber verdi" cevabındaki ,bu haber vermenin gayri metluv vahiy ile olduğuna dair iddialar mevcuttur.
Öncelikle olayın bu iddiayı delillendirmek açısından değil Allah cc nin müteaddit ayetlerde belirtmiş olduğu elçisine yardım sözünün gerçekleşmesi açısından bakılması gerekir. Çünkü olay gayri metluv vahye değil eşlerinin elçiye karşı birlik olarak onu zor durumda bırakmasına karşın Allah cc nin bu oyunu bozmasına delalet etmektedir , devam eden 4 ve 5. ayetler bunu göstermektedir. Kur'an Allah cc nin elçilerine kurulmuş olan tuzakların nasıl bozulduğuna dair örneklerle dolu olup bu olayında eşlerinin şahsında elçiye kurulmuş olan tuzağın nasıl bozulduğunu göstermektedir.
Gelelim bu haberin veriliş şekline, muhammed as ın "bana Allah haber verdi" şeklindeki sözü bu haber verilme şeklinin cibril ile olduğunun bir kanıtı değildir, asla olamaz. Enfal s. 43. ayetindeki "Allah onları uykunda sana az gösteriyordu. Çok göstermiş olsaydı, yılacak ve bu
hususta çekişmeye başlıyacaktınız, fakat Allah sizi kurtardı; çünkü O kalblerde
olanı bilir." ayetinden bu olayında uykuda haber verme şekli ile olması daha kur'ani bir yaklaşım olarak düşünmekteyiz.
Kıblenin değiştirilmesi ile ilgili ayetlerde gayri metluv vahiy konusuna delil getirilmek istenmiştir. Muhammed as ın medinede iken kuduse yönelmesinin kur'an ayetiyle sabit olmadığı için bunun gayri metluv vahiy ile emredildiği iddia edilmiştir. Peki eğer gayri metluv vahiy ile emredilmişse neden başka bir gayri metluv ile kıble değiştirilmedi ? bakara s. 115. ayeti olan "Doğu da Allah'ındır, batı da. Her nereye dönerseniz Allah'ın yüzü"
orasıdır. Şüphe yok Allah, kuşatandır, bilendir." ayeti kuduse yönelmesi için gerekli olan ayet neden olmasın.
Ahzab s. 37. ayetindeki "zeyd'in ilişiğini kestiği hanımla evlendirilmesinin yine gayri metluv vahiy ile olduğuna dair bir iddia ortaya atılmıştır. Şimdi sorarız, ahzab s. 37. ayeti nazil olduğu zaman muhammed as ile zeynep validemizin karı koca olarak aynı evde kaldığına dair herhangi bir delil mevcutmudur? eğer varsa bu ayet onlar karı koca olduktan nazil olmuştur ve onların evliliği gayri metluv vahiy ile haber verilmiştir diyebiliriz ama böyle bir delil yoktur, dolayısı ile muhammed as ile zeynep validemizin evli oldukları ahzab s. 37. ayet ile haber verilip ayrı bir vahiy ile haber verilmemiştir.
Haşr s. 5. ayetinde hurma ağaçlarının kesilmesinin Allah'ın izniyle olduğunu bildiren ayetinde yine gayri metluv vahye delil oduğu ileri sürülerek, "hurma ağaçlarının kesilme emrinin gayri metluv vahiy ile izin verildiği" iddiası ileri sürülmektedir. Ağaçların kesilmesine tepki gösterenlere karşı bu kesimin Allah tarafından te'yid edildiğinin bir haberi olmasına rağmen ayet tam tersi bir anlayışla ön kabullere kurban edilmeye çalışmaktadır. Enfal s. 67. ayetinde , "Yeryüzünde savaşırken, düşmanı yere sermeden esir almak hiçbir peygambere
yaraşmaz. Geçici dünya malını istiyorsunuz, oysa Allah ahireti kazanmanızı
ister. Allah Güçlü'dür, Hakim'dir." şeklindeki ayete baktığımızda bu ayetin savaş sonrası yapılan bir esir alma işleminin yanlışlığını bildiren bir ayettir. Haşr s. 5. ayetide aynı şekilde savaş anında yapılan bir işlemin savaş sonrası Allah tarafından te'yid edildiğinin bir haberidir .
Vahiy meleğinin gelip muhammed asa "bu metluv vahiydir kur'ana koy" veya "bu gayri metluv vahiydir kur'ana koyma" şeklinde bir söz ile ona iki farklı vahiy getirmiş olması mümkün değildir. Bizlerin mes'ul olduğu vahiy sadece kur'an vahyi olup bunun dışında ayrı bir vahiy kategorisi olup bizleri kur'an gibi bağlaması söz konusu değildir.
Bilindiği gibi geleneksel düşüncede hadisler ikiye ayrılarak 1- nebevi hadis 2- kudsi hadis şeklinde ayrıma tabi tutulmuşlardır. Nebevi hadis muhammed as ın söylediği iddia edilen sözler , kudsi hadis ise manası Allah'tan sözleri ise muhammed as dan olduğu iddia edilen sözlerdir. Şimdi soruyoru; EĞER HADİSLER VAHİY İSE NEDEN KUDSİ HADİS DİYE AYRI BİR KATEGORİYE İHTİYAÇ DUYULMUŞTUR çünkü hadisler vahiy ise manasının hepsinin Allah cc den gelmesi gerekmezmiydi?
Muhammed as ın hadisleri ve Allah cc nin ayetleri iki farklı kategori olup gayri metluv vahiy adı altında birleştirilme işlemi kabul edilir bir durum olmayıp Allah cc nin indirmiş olduğu kitabın haricinde herhangi bir vahiy kitabı veya vahiy kabul edilen sözler olamaz.
Şimdi gelelim önkabuller neticesinde oluşturulmuş bir isim olan gayri metluv vahiy kategorisine giren hadislerin durumuna; Ehli hadis fırkasının inancına göre hadislerde vahiy olup inkarı kişinin küfre düşmesine sebeb olur, Yani ehli hadise göre hadisi red eden kafirdir. Ehli hadis fırkası mensubu birisine , "acaba sizin kabul etmediğiniz bir hadis varmı?" şeklinde bir soru sorsak cevabı "elbette var" olacaktır, şimdi bu hadisi ehli hadis fırkasına mensup birisi red ettiği zaman kafir olmuyormu? diye sorarız. Bunun cevabı "sahihlik şartlarına haiz olan bir hadisi red eden kafirdir sahih olmayan bir hadis red edilir " şeklindedir . Yine sorarız, "bu sahihlik şartları nasıl bir şeydir'ki birisi bir hadisi buna göre değerlendirip sahih değildir derse kafir olmaktan kurtulur?"
İşte zurna burada zırt demektedir, ehli hadis hadis fırkasına göre bir hadisin sahih olması için sened zinciri içindeki ravilerin cerh ve tadil sisteminden temiz olarak geçme şartı aranılır. Bu sistem nasıl ve kim tarafından oluşturulmuştur'ki bu sistemden geçen ravilerin rivayet ettiği hadisleri red etmek kişiyi kafir yapar. Ehli hadis fırkasına mensup iki ayrı hadisçinin bile, mesela buhari'nin sahih görüp müslim'in sahih görmediği hadisler mevcuttur. Cerh ve tadil dediğimiz sistemde ravilerin güvenilirliğini belirleyen yine hadisçilerdir. Buhari'nin güvenilir görüp hadislerini aldığı br çok ravi başka hadisçiler tarafından güvenilir olarak görülmemiştir.
Hadislerin namazda okunmayan vahiy kategorisine konularak tabiri caizse tayin edilen konsüller tarafından sahihlik şartlarının belirlenmesi üzerine kurulan bir din anlayışı kur'anın bizlerden istediği bir din anlayışı değildir. Kur'ana aykırı olup konsül tarafından belirlenen sahihlik şartlarına haiz olan bir çok hadisin üzerine kurulan din anlayışını red edenler ehli hadis mensubu kişiler tarafından kafir ilan edilme durumuna düşürülmüşlerdir.
Sonuç olarak hadisleri ayetleştirme projesinin adı olan "gayri metluv vahiy" düşüncesi kaynağını kur'andan değil kur'ana rağmen oluşturulmuş olan önkabullerin kur'andan destek bulma çalışmasının bir ürünüdür. Muhammed as a eğer Allah cc kur'ana harici bir vahyetmiş ise bu vahiy meleği ile değil enfal 43. örneğinde olduğu şekli rüya yolu ile olabilir ve tahrim s. ayetlerinde örneğinde olduğu gibi ayetler böyle bir vahiy olgusunu değil Allah cc nin elçilerine olan yardım sözünün nasıl gerçekleşebileceğinin bir işaretidir. Bu teori ile hadisleri ayetleştirme düşüncesi , bu düşünceyi oluşturanların dahi kendi kendilerini kafir duruma düşermektedir.
EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.
Ehli hadis fırkasının inancına göre hadislerde vahiy olup inkarı kişinin küfre düşmesine sebeb olur, Yani ehli hadise göre hadisi red eden kafirdir. Ehli hadis fırkası mensubu birisine , "acaba sizin kabul etmediğiniz bir hadis varmı?" şeklinde bir soru sorsak cevabı "elbette var" olacaktır, şimdi bu hadisi ehli hadis fırkasına mensup birisi red ettiği zaman kafir olmuyormu? diye sorarız. Bunun cevabı "sahihlik şartlarına haiz olan bir hadisi red eden kafirdir sahih olmayan bir hadis red edilir " şeklindedir . Yine sorarız, "bu sahihlik şartları nasıl bir şeydir'ki birisi bir hadisi buna göre değerlendirip sahih değildir derse kafir olmaktan kurtulur?"
YanıtlaSil***
Kişinin kafir olması için Muhammedin Allah tarifini RED etmesi lazım.
KAFİR NE DEMEK...İNCELE ARAŞTIR...SENDEKİ YANLIŞ BİLGİLERİN DOĞRUSUNU ÖĞREN.!
http://namenstr8bredahollanda.blogspot.nl/2017/02/kafir-ne-demek.html
ALLAH TARİFİ.MUHAMMED.GELECEĞİNİ,CENNETİNİ GARANTİ ALTINA AL KARDEŞİM......
http://meerstr11.blogspot.nl/2017/01/onemli-olaylar-geleceginicennetini.html
PEYGAMBER (SAV)'E KUR'AN'DAN BAŞKA VAHİY GELDİ Mİ?
http://www.islamdevleti.info/kitaplar/Sunnet_Vahy_iliskisi/index.htm
Panelin ikinci konuşmacısı Ahmed KalkanHoca idi.
Gayri Metluv Vahiy sonradan çıkmış yanlış bir isimlendirmedir.
İlk dönem vahiy algısına İbn Abbas´ın anlayışı örnek verilebilir. İbn Abbas, “Kur´ân´dan başka vahiy yok” demiştir.
https://plus.google.com/u/0/109838719669290377148/posts/HyhdNmnmGzt
XXXXX
“Kuşkusuz, Allah hiçbir toplumun durumunu, onlar kendilerinde olanı değiştirmedikçe değiştirmez.”(Rad 11)
Not.Kişinin kendisinde bulunan eski fakat yanlış olan bilginin,Yeni duyduğu doğru bilgiyi HAZMETME si zordur.Süt içen bebeğe yemek sunulması gibi.
Hatalı olmayan alim ve cemaat yoktur.Bizim dikkate alacağımız İslami akide konusu.Allâh, senin hakikatindir, özündür, varlığındır.
**Sözü çok tehlikelidir.Yanlıştır.*
https://www.facebook.com/permalink.php?story_fbid=313021395815935&id=100013242319421
https://kuranimuminceanlamak.blogspot.nl/2013/09/hadisleri-ayetlestirme-projesinin-ismi.html
Tahrim 5 ayetin günümüz karşılığı nedir üstad
YanıtlaSilNasıl anlamalıyız
Önder konumunda olan kişilerin yüklendikleri görev ile alakalı olarak aile fertlerin ona köstek değil destek olmaları gerektiği, aile ve görev arasında seçim yapmak gerektiğinde aileyi değil görevi seçmeleri gerektiği olarak bir karşılık mümkündür Allahu alem kardeşim.
Sil