Kur'anın doğru anlaşılması için gerekli olan şartlardan bir tanesi , indiği zaman ve mekan dahilinde yaşayan insanların kültür ve edebiyat alt yapılarının bilinmesi gereğidir. Kur'an nazil olurken muhatap kabul ettiği Arap toplumunun o günkü konuşma uslubu üzerine nazil olmuştur. Bu gün Kur'anı okuduğumuz zaman bize yabancı gelen bu uslubu göz ardı ederek , bizim sahip olduğumuz konuşma uslubu üzerinden okuduğumuz bazı Ayetlerin, bizim kültür alt yapımıza uygun olmadığı için bir takım müşkilatı barındırdığı , hatta bazı insanların elinde Kur'an da çelişkiler olduğuna dair bir delile! dönüştüğünü görmekteyiz.
Müşkil Ayetler olarak niteleyebileceğimiz bu durumun çözümü , bu gün bizim sahip olduğumuz kültür birikimi ile değil o günün Arab toplumunun sahip olduğu kültür birikiminin bilinmesi mümkün olabilir. Bu müşkilata örnek olarak verebileceğimiz Ayetler gurubu, Fussilet s. 9. ve 12. Ayetler arasında yerin ve göklerin yaratılışı ile Ayetlerdir.
[041.009] De ki: «Gerçekten siz mi yeri iki günde yaratana (karşı) küfre
sapıyor ve O'na birtakım eşler kılıyorsunuz? O, âlemlerin Rabbidir.»
[041.010] Yeryüzüne sabit dağlar yerleştirdi. Onda bereketler yarattı ve
orada rızıklarını arayanlar için dört günde düzene koydu.
[041.011] Sonra, duman halinde bulunan göğe yöneldi, ona ve yeryüzüne:
«İsteyerek veya istemeyerek buyruğuma gelin» dedi. İkisi de: «İsteyerek geldik»
dediler.
[041.012] Böylece Allah onları iki günde yedi gök olmak üzere yerine koydu.
Her göğe kendi işini bildirdi. Biz en yakın göğü kandillerle süsledik ve
koruduk. İşte bu çok güçlü ve her şeyi bilen Allah'ın takdiridir.
Bu Ayetleri okuduğumuzda yerin ve göklerin , 2+4+2= 8 günde yaratılmış olduğu gibi bir hesap çıkmaktadır. Kur'an 'da yerin ve göklerin yaratılışı ile ilgili Ayetlere baktığımızda bütün Ayetlerde bu yaratılışın 6 gün de olduğu beyan edilmektedir. Bu Ayetlerde bahsedilen "Gün" kelimesinden kast'ın bizim yaşadığımız 24 saatlik bir dilimin olmadığını hatırlatmak yerinde olacaktır. Ayrıca 11. Ayet içinde , bir konuşma uslubu içinde verilen yer ve göğün "İsteyerek geldik" demeleri , Allah (c.c) nin onlar için koymuş olduğu düzen içinde hareket edecek olmaları anlamında kullanılmıştır
[010.003] Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra
da işleri yerli yerince idare ederek arşa istiva eden Allah’dır. Onun izni
olmadan hiç kimse şefaatçı olamaz. İşte O Rabbiniz Allah’tır. O halde O’na
kulluk edin. Hâla düşünmüyor musunuz!
[011.007] Arş'ı su üzerinde iken, hanginizin daha güzel işi işleyeceğini
ortaya koymak için, gökleri ve yeri altı günde yaratan O'dur. And olsun ki, «Siz
gerçekten, ölümden sonra dirileceksiniz» desen, inkar edenler: «Bu, apaçık bir
sihirden başka bir şey değildir» derler.
Bir yerde 6 gün bir yerde 8 gün şeklinde gördüğümüz Ayetler içinde bir çelişki olduğu düşüncesi , kalplerinde hastalık olanlara mahsus olup , İman edenler Nisa s. 82 ve benzer Ayetlerde geçtiği üzere Allahın Kitabında herhangi bir çelişki olmadığını çok iyi bilirler . Peki bu Ayetleri nasıl anlamak gerekmektedir ? sorusunun cevabını şu şekilde vermek mümkündür.
A şehrinden , C şehrine gitmek için yola çıkan bir Arap yaptığı , B şehrinde mola verdikten sonra , yaptığı yolculuğu anlatırken şöyle söyler; "A şehrinden , B şehrine 10 günde , C şehrine 20 günde gittim" , onun bu sözü 10+20=30 günde, gitmek istediği mesafeye ulaştığı anlamına gelmez , A şehrinden , C şehrine 20 gün içinde gittiğini ifade eder.
Araplarda yaygın olan bu kullanım , Fussilet s. 9. ve 10. Ayetinde de kullanılarak yer'in yaratılışının 4 gün içinde tamamlandığını , 12. Ayette göklerin 2 günde yaratıldığını beyan eden Ayeti de hesap ettiğimizde, 4+2=6 gün şeklinde bir hesap ortaya çıkar ki bu hesap Kur'andaki yerin ve göklerin 6 günde yaratıldığını beyan eden Ayetlerle bir uyum sağlar.
Bu konu ile ilgili olarak , bazı Ayetlerde yer ve göklerin yaratılışını sıralamasının değişik olarak anlatıldığını görmekteyiz.
[002.029] Yerde olanların hepsini; sizin için yaratan O'dur. Sonra, göğe
doğru yönelerek yedi gök olarak onları düzenlemiştir. O her şeyi bilir.
Bakara s. 29 ve Fussilet s. 9. ve 12. Ayetlerinde , önce yer sonra göklerin yaratıldığının beyan edilmesine karşın , Naziat suresi 27. ve 33. Ayetlerinde önce gök sonra yerin yaratılmasından bahsedilmektedir.
[079.027] Siz mi yaratılışça daha çetinsiniz, yoksa gökyüzü mü? Onu O
«Allah» bina etti.
[079.028] Onun boyunu yükseltti, ona belli bir düzen verdi.
[079.029] Gecesini karanlık yapmıştır. Gündüzünü aydınlatmıştır.
[079.030] Ardından yeri düzenlemiştir.
[079.031] Ondan suyunu ve otlağını çıkarmıştır.
[079.032] Dağları yerleştirmiştir.
[079.033] Bunları sizin ve hayvanlarınızın geçinmesi için yapmıştır.
Bir surede yeri önce göğü sonra , bir başka surede ğöğü önce, yeri sonra yaratmış olması , haşa onun neyi ne zaman yarattığını bilmediği anlamına gelmez. Burada dikkat çekilen durum onun yaratıcılığı olup, sıralamayı takip etmesi gibi bir zorunluluğu olduğunu söyleyemeyiz. Göklerin ve yerin yaratılışı ile ilgili Ayetlere baktığımızda ilgili Ayetlerin "Gökler ve yer" şeklinde bir sıralama içinde gelmiş olmasına karşın , Taha s. 4. Ayetinde bu sıralamanın değiştiğini görmekteyiz .
[020.004] Yeri ve yüce gökleri yaratanın katından indirmedir.
Bizim için önemli olan nokta , öncelik sonralık sıralamasındaki farklı anlatımlar değil , onları yaratan Allah (c.c) nin gücü ve azameti olmalıdır. Kur'anın bazı Ayetlerinde bu tür anlatımlar mevcut olup, "Neden sıralama gözetilmedi?" şeklinde bir soru sormak abesle iştigaldir , Bu sıra gözetilmemeye , Enbiya s. 90 . Ayetini örnek olarak vermek mümkündür.
[021.090] Biz de ona icabet ederek, Yahya'yı bahşetmiş, eşini de doğum
yapacak hale getirmiştik. Doğrusu onlar iyi işlerde yarışıyorlar, korkarak ve
umarak Bize yalvarıyorlardı. Bize karşı gönülden saygı duyuyorlardı.
Enbiya s. 90. Ayetini dikkatli okuduğumuz zaman , Zekeriyya (a.s) ın eşi nin doğum yapacak hale getirilmiş olması , Yahya'nın bahşedilmesinden sonra anlatılmaktadır, halbuki sıralamaya göre önce doğum yapacak hale getirilmiş olması , sonra Yahya nın bahşedilmiş olmasının anlatılması gerekirdi.
Sonuç olarak ; Kur'anın doğru anlaşılması için gerekli olan şartlardan birisi , indiği zaman ve mekan içinde yaşayanların konuştuğu dilde kullanıldığı edebi uslupların göz önüne alınma gereğidir. Bu uslup göz önüne alınmadan , Kur'anı bizim sahip olduğumuz dil uslubu içinde okumaya çalıştığımız zaman ortaya çıkan bir takım müşkil Ayetleri anlamak zorlaşacaktır. Aynı şekilde Kur'an da bildiğimiz anlamda normal bir Kitap ta bulunan , giriş , gelişme , sonuç şeklinde bir sıralama çoğu zaman takip edilmez ,eğer böyle bir sıralama içinde olması gerektiği gibi bir düşünce içinde okuduğumuz takdirde yine kafamıza bir çok sorunun takılması muhtemeldir. Kur'anı bizim bildiğimiz ve olmasını düşündüğümüz anlamda bir usluba sahip olması gerektiğini düşünmekten ziyade , kullandığı uslubu anlayarak okumak daha doğru sonuçlar çıkaracaktır.
EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder