13 Mayıs 2016 Cuma

Yusuf (a.s) a Verilen Hüküm ve İlmin Onun Hayatındaki Yansıması

Kur'an içinde zikri geçen elçilerin kıssalarının anlatılmasının amaçlarından bir tanesi, onların "Rol Model" olarak okunması , ve bizlerin hayatlarında onların yaşantılardan sunulan kesitlerin, örneklik oluşturmasına matuftur. 

"Ahsenel kasas" (Kıssaların en güzeli) olarak beyan edilen Yusuf suresinin 22. ayetinde Yusuf (a.s) için , "Erginlik çağına erince ona hikmet ve ilim verdik. İyi davrananları böyle mükafatlandırırız" buyurulmuş olmasının , onun hayatında nasıl yer bulduğunu, ilerleyen ayetlerde görmekteyiz. Onun hayatındaki hüküm ve ilmin yaşantıya yansıması, bizler içinde örneklik teşkil  etmesi gereği üzerinden hareketle, ilgili ayetler üzerinde bir okuma yapmaya çalışacağız.

Yusuf s. 22. ayeti içinde geçen "Hükmen" kelimesi , "Islah etmek ve düzeltmek maksadı ile ,men etmek , engellemek" anlamına gelen ha-ke-me kelimesinden türemiştir. 

"İlim" kelimesi ; "Bir şeyi hakikatı ile idrak etmek" anlamındadır.

"Hüküm" ve "İlim" kelimelerinin , insan üzerinde nasıl anlamını bulduğu , Kur'anın diğer ayetlerinde geçen bazı elçiler üzerinden anlatılmaktadır. Hüküm ve ilim verilmesi sadece elçilere has bir özellik olmayıp , bütün insanlara özel bir durumdur. Elçiler insana verilen bu hassaların nasıl kullanılacağını öğreten insanlardır.

Elçiler dahil bütün insanlar, doğuştan gelen bir takım fıtri özelliklere sahiptirler. Allah (c.c) bu fıtratı elçiler kanalı indirdiği vahiy ile destekleyerek, yanlışa düşülmesine engel olmak , düşülen yanlışları doğruya çekmeyi amaçlamaktadır. Elçiler "Rol model" insanlar olarak , aldıkları bu vahyi kendi hayatlarında örnekleyerek , gelecek nesillere önderlik yapmışlardır.

Yusuf (a.s) kendisinde bulunan ilim ve hikmeti gereği gibi kullanarak , kendisini kötü iş yapmaktan engellemiştir. Onun bu engellemesi , hüküm kelimesinin anlamı ile uygunluk arz etmektedir.

[012.023] Onun evinde kalmakta olduğu kadın, ondan murad almak istedi ve kapıları sımsıkı kapatarak: « gelsene» dedi. Dedi ki: «Allah'a sığınırım. (innehu rabbi ) o benim efendimdir, (ahsene mesvaye) yerimi güzel tutmuştur. Gerçek şu ki, zalimler kurtuluşa ermez.»

Kendisini insan tacirlerinden satın alarak , büyüten ve eğiten Mısır azizinin karısı , Yusuf (a.s) ın cinsel gücünden faydalanmak amacı ile, onunla bir odada yalnız kalmış ve bu isteğini alenen ona söylemiştir. 

Yusuf'un kadına verdiği cevap ise , ona verilen hüküm ve ilmin hayat içinde pratik bulmuş halini göstermektedir. Ayet içindeki "İnnehu rabbi" ( o benim efendimdir) ifadesinin kimin için kullanıldığı konusunda iki farklı görüşün ortaya çıktığını görmekteyiz. 

Bir kısım yorumcu, bu kelimenin Yusuf'u besleyip büyüten Mısırı azizi için kullanıldığını söylerken , diğer bir kısım yorumcu ise, Allah (c.c) için kullanıldığını söylemektedir. Mısır azizi için kullanıldığını söyleyenlerin delili , aynı surenin 21. ayetinde onu satın alan azizin karsına söylediği "ekrimi mesvahu" (onun yerini güzel tut) sözüne dayanmaktadır. Her iki yorumun da dayanağı olmasına dikkat ederek , bir yorumun kesin doğru , diğer yorumun kesin yanlış olduğunu söylemek pek mümkün görünmemektedir.

Yusuf'un kendisine yapılan bu teklifi geri çevirme gerekçesi üzerinde durduğumuzda, onun nefsi ve vicdanı arasında yaptığı tercihi görmekteyiz. İşte onun bu tercihi, bizlerin de nefsimiz ve vicdanımız arasında tercih yapmak arasında kaldığımızda, hangi tarafı seçmemiz gerektiği konusunda örneklik teşkil etmektedir.

[003.014] Kadınlara, oğullara, kantar kantar altın ve gümüşe, nişanlı atlar ve develere, ekinlere karşı aşırı sevgi beslemek insanlara güzel gösterilmiştir. Bunlar dünya hayatının nimetleridir, oysa gidilecek yerin güzeli Allah katındadır.

İnsan, "Dünya metaı" olarak beyan edilen şeylere karşı, sevgi besleme itiyadında yaratılmıştır , anca bu metaı elde etme yolunun, helal dairesinde olması gerekmektedir. İnsanın, karşısına çıkan bir harama karşı nasıl bir tavır takınması gerektiğini , yaşanmış örnek olarak öğreneceği kişilerden birisi Yusuf (a.s) dır. 

  [002.219] Sana içki ve kumarı sorarlar, de ki: «İkisinde hem büyük günah ve hem insanlara bazı faydalar vardır. Günahları faydasından daha büyüktür». Ne sarfedeceklerini sana sorarlar, de ki: «Artanı». Böylece Allah, dünya ve ahiret hususunda düşünesiniz diye size ayetleri açıklar.

Bakara s. 219. ayeti bizlere, karşımıza çıkan ve bizi helal - haramdan bir tanesini tercih noktasında yol ayrımında bırakan bir duruma karşı, nasıl bir tavır sergilememiz gerektiğini öğreten bir ayettir. "İçki ve Kumar" olarak beyan edilen şeyleri daha genelleştirerek, "Bütün haramlar" olarak değerlendirmeye tabi tuttuğumuzda , haram olan bir şeyin hem faydası ve bizi celbeden bir yanı mutlaka vardır.

Akıllı insan, kar-zarar hesabını doğru yapan insandır. 

"Haram" olarak beyan edilmiş olan şeyler dei insanın nefsine hoş gelen fayda tarafı mutlaka vardır. Ancak zarar tarafının daha ağır bastığının beyan edilmesine dikkat edilerek, haramlara yaklaşılmaması gerekmektedir. Haram işlendiğinde 1 birimlik fayda edilmiş olsa bile , o haramın bize getireceği zararı rakam ile ifade etmek mümkün değildir. 

Bundan dolayı , akıllı insan seçim yapmak zorunda kaldığında "Kar" olan tarafı seçen kişi olması gerektiği için , zararı terk etmesi onun menfaati icabıdır. Yusuf (a.s) işte böyle bir ikilem içinde kalarak karını zararını hesap etmiş ve "Kar" olan tarı seçerek kadının isteğini ret etmiştir.

[012.024]  Ve hakikaten kadın O'na kasdetmişti. O da eğer Rabbinin bürhanını görmemiş olsa idi kadına kasdetmekte bulunacaktı. İşte O'ndan fena bir kasdi ve fuhşa atılmayı defedelim diye öyle (bürhanımız gösterilmiş) oldu. Muhakkak ki o, Bizim ihlâsa erdirilmiş kullarımızdandır.

Yusuf (a.s) , insan olmasının ona getirdiği geçici dünya metaına olan heves nedeniyle , bir an için kadının isteğini kabul etmek gibi bir niyet içine girmesine karşın "Rabbinden gördüğü burhan" onu bu isteğinden geri çevirerek yanlışa düşmemesini sağlamıştır. 

Peki Yusuf'un Rabbinden gördüğü burhan ne idi ki onu bu isteğinden geri çevirdi ?. 

Bu konuda tefsirler de bazı yorumlar olmasına karşın , yapılan yorumların yaşanan hayatlara dair mesajlar vermekten uzak olduğunu söyleyebiliriz. "Rabbinden" ifadesinin Mısır azizini veya Allah (c.c) yi mi kast ettiğini bir kenara bırakarak , her ikisini de kast etmiş olmasını muhtemel olarak düşündüğümüzde , Yusuf (a.s) kendisine içinde olduğu nimetleri veren Aziz'i veya Allah (c.c) den hangisini kast etmiş olursa olsun , vicdanının sesini dinleyerek , kendisine verilen bu nimete karşı nankörlük yapmaması gerektiğini düşünerek doğruyu bulmuştur. 

Allah (c.c) nin Yusuf (a.s) ı zinaya düşmekten mucizevi bir şekilde koruduğunu iddia etmek , başkalarının bu konuda "Bizi neden korumuyor?" itirazlarını beraberinde getirecektir. Halbuki Allah (c.c) nin hiç bir kuluna torpilci bir yaklaşım sergilemediğini düşündüğümüzde , Yusuf (a.s) ın gördüğü burhanı herkes görmektedir. 

Yusuf (a.s) vicdanının sesinin dinleyerek , eğer zinaya saptığı takdirde yanlış bir iş yapmış olacağını bilmiş , bir anlık zevkin vereceği kar'ın , onu daha büyük zarara sevk edeceği bilgisiyle bu kötülüğü terk etmiştir.

Yusuf (a.s) kar- zarar hesabını yapan akıllı bir insan olarak , bu hesabın nasıl yapılması gerektiğini bizlere öğretmektedir. Kadının isteğini kabul etmekle belki bir anlık kar edebilecek iken , bir anlık faydanın ona büyük bir zarara mal olacağını bilerek , bir anlık faydayı elinin tersi ile itmiştir. 

[012.033] (Yusuf:) Rabbim! Bana zindan , bunların benden istediklerinden daha iyidir! Eğer onların hilelerini benden çevirmezsen, onlara meyleder ve cahillerden olurum! dedi.

Onun bu hareketi , bizler için yaşanmış bir örnek oluşturmaktadır. Kadının isteğine boyun eğmemekle , yıllarca hapishane hayatı yaşayan Yusuf (a.s) , dünyada geçici zindana razı olarak , ebedi zindan dan kurtulmayı seçmiştir. 

Sonuç olarak ; Hepimizin yaşadığı zaman içinde karşımıza yol ayrımında kalabileceğimiz ve iki yoldan birisini seçmemizi gerektiren olaylar çıkabilir. Böyle bir tercih yapma durumunda kaldığımız zaman , bu tercihin sonucunda elimize geçecek olan kar - zarar hesabını, bize verilmiş olan "Hüküm ve ilim" ile yaparak yanlışa düşmemeye çalışmak , kul olarak yapmamız gerekendir.      

Yusuf (a.s) , "Rol model" bir elçi olarak , böyle bir yol ayrımında kalmış , ve yapacağı tercihin sonucunda eline geçecek olan kar veya zararı doğru bir şekilde hesap ederek , yapılması gerekeni yapmıştır. Onun başına gelen bu olaydan bize düşen hisse ise , karşı karşıya kalabileceğimiz bu gibi durumlarda bizim yapmamız gereken şey onun yaptığı olmalıdır. 

                                  EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder