23 Ekim 2016 Pazar

Nisa s. 64. Ayeti : Muhammed a.s Bizim İçin Bağışlanma İsteyebilir mi ?

Hristiyanların İsa a.s hakkında uydurdukları yalan ve iftiraların bir benzeri ne yazık ki, İslam düşüncesi içinde de  neşvünema bularak , Muhammed a.s insan üstü bir seviyeye çıkarılmış , onun insan üstülüğü merkeze alınarak ,hakkında bir çok yalan ve iftiralar üretilmiştir. Üretilen yalan ve iftiralardan bir tanesi , onun ölmediği , kabrinde diri olduğu hatta namaz dahi kıldığı gibi daha bir çok yalan ve iftira, özellikle rivayet kültürünün hakim olduğu din algısına sahip olan kesim tarafından kabul edilmektedir. 

Onun ölmediğine dair bazı ayetlerin delil olarak sunulması, daha feci bir durumdur. Herhangi bir konuda delil getirmek için ön kabullerden sıyrılınması gerektiğinin  , rivayetler kanalı ile dine sokulmuş olan bazı fikirlerin desteğinin, Kur'andan aranması çalışmalarını gördüğümüzde, ne kadar önemli olduğu bir kere daha ortaya çıkmaktadır. 

Konumuz ile ilgili ayetin meali şöyledir : 

[004.064]  Biz resulden hiç kimseyi ancak Allah'ın izniyle kendisine itaat edilmesinden başka bir şeyle göndermedik. Onlar kendi nefislerine zulmettiklerinde şayet sana gelip Allah'tan bağışlama dileselerdi ve resul de onlar için bağışlama dileseydi, elbette Allah'ı tevbeleri kabul eden, esirgeyen olarak bulurlardı.

Bu ayetin Nisa s. 60. ayetinden başlayan bir bağlamı bulunmaktadır. İman ettiğini iddia ettikleri halde , imanlarının gereğini yerine getirmeyen münafıkların yaptıklarını konu alan bu ayetlerin 64. de , o münafıkların yaptıklarından pişman olarak Muhammed a.s a gelip , pişman olduklarını Allah c.c ye tevbe ederek beyan ettiklerinde , bu tevbelerine karşılık , Muhammed a.s ın da onlar için Allah c.c den bağışlama istediği takdirde Allah'ın onları af edeceği bildirilmektedir. 

Bir kimsenin yaşayan bir kimseden kendisi için dua istemesi veya dua etmesi ,yanlış bir şey değildir. Böyle bir dua istediğini , Yakup a.s ın oğulları babalarından istemekte ve babaları oğullarının bu isteğini kabul etmektedir. Yine bir çok ayet Muhammed a.s a iman edenler için istiğfar etmesini öğütlemektedir.

[012.097]  (Çocukları da:) «Ey babamız, bizim için günahlarımızın bağışlanmasını dile. Biz gerçekten hataya düşenler idik» dediler.
[012.098]  O şöyle cevap verdi: «Sizin için Rabbimden af dileyeceğim. Gerçekten O gafurdur, rahîmdir.»

[047.19 ] Şimdi şunu bil ki, Allah'tan başka hiç bir ilah yoktur. Bil de günahına, inanan erkeklere ve inanan kadınlara bağışlanma dile. Allah, dolaştığınız yeri de bilir, durduğunuz yeri de.
Dirinin bir diğer diriden dua istemesinin ,Kur'ani delili mevcut iken , dirinin ölü olan birisinden dua istemesinin onu işitmemesi nedeni ile ,Kur'ani bir delili maalesef bulunmamakta , dahası böyle bir isteğin aracılık kurumunun devreye girmesi anlamına gelmesi demek olup , bu yola tevessül edenleri şirk içine dahi düşürmektedir.

Muhammed a.s ın şu anda bile onu vesile kılarak , bizler için bağışlanma isteyebileceği düşüncesi, Nisa s. 64. ayetinin evrensel bir hükmü olduğunu düşünmenin de bir sonucudur. Biz bu ayetten , ölmüş olan birisini vesile kılarak , Allah c.c ye olan hacetimizi ulaştırmanın delilini değil , diri olan birisini vesile kılarak bizim için onun Allah'a dua edebileceğinin delilini , Yakub a.s ile ve diğer ilgili ayetler ile bağını kurarak çıkarabiliriz

Çünkü diri olan kişi bizim isteğimizi duyarak , bizim için Allah'a dua edebilir. Fakat ölü olan birisinin türbesine veya onu vesile kılarak ondan dua etmesini istediğimizde , bu kimsenin bizim isteğimizi duyması mümkün değildir. Ölü olan birisinin işiten ve gören olduğunu düşünmek ve bu suretle onu aracı kılarak dua etmek , kişilerin itikadında derin yaralar açacaktır.  

Kur'anın Mekke müşriklerinin yaptıklarını şirk olarak bildirmesi , onların işitmek ve görmekten yoksun olan putları Allah'a aracı kıldıkları içindir. 

[010.018]  Allah'ı bırakıp kendilerine zarar vermeyecek, yararları da dokunmayacak şeylere kulluk ederler ve: «Bunlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir» derler. De ki: «Siz, Allah'a göklerde ve yerde bilmediği bir şey mi haber veriyorsunuz? O, sizin şirk katmakta olduklarınızdan uzak ve yücedir.»

[039.003] İyi bil ki; halis din, Allah'ındır. O'ndan başka veliler edinenler; onlara, sırf bizi Allah'a yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz, derler. Doğrusu Allah, ihtilafa düştükleri şeylerde, aralarında hüküm verecektir. Muhakkak ki Allah; yalancı ve kafir olan kimseyi hidayete eriştirmez.

Mekke müşriklerinin işitmeyen ve görmeyen cansız putlara tapmanın , Müslüman cenahtaki versiyonu , işitmeyen ve görmeyen kabirlerdeki ölüleri aracı kılarak Allah'tan istemek şeklinde gerçekleşmektedir. Muhammed a.s ın bu noktada ayrıcalığı bulunmamakta , onun da kabrinde kendisine seslenildiğinde duyması gibi bir durumu asla bulunmamaktadır. 

Maide s. 117. ayetindeki İsa a.s ın sorgulanma sahnesindeki söylediği sözler , bir elçinin öldükten sonra, artık yaşayanlar ile ilgisinin kesilmiş olduğuna dair vermiş olduğu bilgi , bu konuda yeterli olacaktır. Ancak dinlerini Kur'an ayetlerinin değil rivayetlerin belirleyiciliği üzerine kuranlar için bu maalesef böyle olmamaktadır. Ayetlerin üzerine yığılmış olan rivayet , yalan ve hurafe bulutları, maalesef Kur'an gerçeğini örterek, kişilerin yanlış bilgiler sahibi olmasına sebep olmaktadır.

"Sorularla İslamiyet" adlı siteden bir alıntı yaparak , o sitede sorulan bir soruya konumuz ile ilgili olan ayetin delil gösterilerek rivayetlerin belirleyici kılınmak sureti ile nasıl cevap verildiğini görelim: 

Soru= Nisa suresi 64. ayete göre , Efendimiz (asv) den dua istemek onun vefatından sonra da geçerli midir ? Konuyla ilgili anlatılan Arabi kıssası doğru mudur?. 

Soruya verilen cevabın Arabi kıssası ile ilgili bölümü şöyledir :

Ehl-i sünnet alimlerine göre, vefatından sonra da Peygamber Efendimiz (asv)'den himmet beklemek, onu duasına şefaatçi yapmak caizdir. Tevessül konusunda alimler özel kitaplar yazmışlardır.  İbn Teymiye çizgisinde olanlar dışındaki alimler“Resulullah hakkı için” gibi ifadeler kullanmayı caiz görürler ve kullanırlar.

Arabînin ilgili kıssası el-Utbî’den nakledilmiştir. Bu zat şöyle diyor: 

“Ben Resulullah (a.s.m)’ın kabrinin yanında oturuyordum, bir Arabî geldi ve şöyle dedi:

"Ya Rasulallah! Ben Allah’tan şunları duydum: ‘Eğer onlar kendilerine zulmettikleri vakit sana gelip de Allah’tan af dileselerdi sen de resul olarak onların affedilmesini dileseydin elbette Allah’ı tevbeleri kabul eden pek merhametli bulacaklardı.’ Bu sebeple günahlarımın bağışlanması, seni Rabbimin katında şefaatçi yapmak için sana gelmiş bulunuyorum.”
Daha sonra Resulullah’ı öven bir şiir söyledi ve dönüp gitti. O gittikten sonra gözlerime uyku bastı, rüyamda Resulullah (a.s.m)’ı gördüm, bana şöyle emretti. “Ya Utbî! Git Arabîye ulaş ve Allah’ın kendisini bağışladığını müjdele.”(bk. İbn Kesir, ilgili ayetin tefsiri; Nevevî, el-Mecmu’, 8/274).

Sorulan bir sorunun cevabına , "Ehli sünnet alimlerine göre" diye başlanıldığında akan suların durması misali , bu sözün üzerine sözün olmayacağını düşünen bir kafa yapısına sahip olan birisi için bu cevaba Kur'an ayetini delil getirseniz dahi karşınızdaki insana kabul ettirmeniz pek mümkün değildir. 

Türbelerden medet ummayı dinin bir gereği haline getiren bu insanlar verdikleri yanlış cevaplar ile , kendilerinin olduğu gibi bir çok insanın da şirk bataklığında boğulmasına sebep olmaktadır. Allah ile aralarına aracılar koyan Mekke müşriklerinin bu inançlarını düzeltmek için gönderilmiş olan bir elçinin ümmeti olarak, bugün Mekke müşriklerini dahi geride bırakın bir şirk batağının içinde boğuluyor olmak , hele bu batağa Kur'an ayetlerini delil olarak sunmaya çalışmak ne kadar acı bir şeydir. 

Menkibeler ile insanlara din anlatmanın bir örneği olan yukarıdaki satırları doğru olarak kabul edenlerin bir çoğuna , bu satırların yanlış olduğunu gösteren ayetler sunacak olsak alacağımız cevap "Siz o alimlerden daha mı doğru biliyorsunuz" şeklinde olacaktır. 

Aracılık kurumunun kapısının Muhammed a.s ın aracı yapılarak açılması sonucunda bu kapı, tasavvuf merkezli din anlayışına sahip olanların maddi ve manevi olarak cahil insanları sömürdüğü bir kapı haline gelmiştir. Allah c.c ye yapılan tevbelerin bu din baronlarının aracılığı ile kabul olacağına inanan binlerce cahil insan , bu insanların kapılarında kul köle olmayı kendilerine farz bir ibadet olarak telakki ederek , o şirk yuvalarına hem maddi hem de manevi olarak destek olmaktadırlar.

Sonuç olarak : Nisa s. 64. ayetinde Muhammed a.s ın başkaları için bağışlanma talep etmesi onun yaşadığı zaman ile alakalı olup , vefatı sonrası böyle bir istekte bulunması mümkün değildir. Vefat ettikten sonra diğer insanlar gibi dünya ile ilişiği kesilen birisinden böyle bir istekte bulunmak , Mekkeli müşriklerin putlarının yerine , Müslümanların Muhammed a.s ın ikame edilmesi anlamına gelecektir. 

Nisa s. 64. ayetinde Muhammed a.s ın bağışlama talebinde bulunması , bugün için geçerliğini yitirmiş bir durum olup , ölü birisinin kimseyi duyması bu elçi olmuş olsa da asla mümkün değildir. Bu ayetten delil olarak ancak , yaşayan birisinin bir başka yaşayan birisinden kendisi için dua etmesinin doğru olduğu delili çıkabilir. 

Biz Müslümanların , Ölülerden medet umulan, onların menkibelerinin ayetlerden daha değerli olduğu , yalan ve hurafelerden kurtularak aklımızı vahye bağlamadığımız müddetçe, üzerimize pislik yağmaya devam etmekten kurtulmamız asla mümkün olmayacaktır.

                                 EN DOĞRUSUNU ALLAH C.C BİLİR.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder