17 Ekim 2016 Pazartesi

Kölelik Cariyelik ve Çok Eşlilik Meselesi Üzerine Bir Mülahaza

Kölelik , cariyelik ve çok eşlilik , İslam denildiği zaman bazı kesimlerin ilk aklına gelen kelimeler olup , İslama düşman bir gözle bakanların elinde insan onuruna yakışmayan uygulamalar olduğu gerekçesi ile biz Müslümanlara karşı kullandıkları bir kılıç haline gelmiştir. İslam düşmanlarının bu kelimeleri ortaya atarak saldırması karşısında bir çoğumuz maalesef cevap vermekte zorlanmakta , ve karşı tarafın kendisini haklı zannetmesine sebep olmaktadır. 

Bu konuyu ele alma sebebimiz, İslam düşmanlarını ikna etmeye çalışmak gibi kaygıdan ziyade, biz Müslümanların bu konuda nasıl bir yaklaşım ve düşünce içinde olması gerektiğine dair olacaktır. 

Bu konuda yapılan ilk yanlış , kölelik , cariyelik ve çok eşliliğin , Kur'anın nazil olması ile hayata ilk defa geçmiş olan Allah (c.c) tarafından hayata geçirilmesi emredilmiş uygulamalar olduğu düşüncesidir. Bu düşünce kesinlikle yanlış olup , bu kurumlar Kur'an öncesi Arap toplumunda yaygın olan, ve sadece Araplara has bir uygulama değil , bir dünya gerçeği olarak bir çok toplum tarafından uygulama alanına sahipti. Araplar da yaşanan dünyanın örf , adet , ve kültüründen etkilenerek, dünya toplumlarının yaptıkları bazı uygulamaları hayatlarında icra etmekte idiler. 

Bu nedenle Kur'an , kölelik , cariyelik , ve çok eşliliğin bilindiği ve uygulandığı topluma nazil olmuş bir kitaptır. Bu bilgi , konunun doğru bir şekilde anlaşılabilmesi için anahtar mahiyetindedir. Maalesef , İslam düşmanları bu konuyu gündeme getirdiklerinde bir çok Müslüman bu noktayı bilmediği için, kendisi dahi tereddüt içine girerek , kafasında istifham oluşabilmektedir. 

Köle ve cariyeler ile ilgili ayetlere bakıldığında onların Kur'an öncesi yaşadıkları hayat şartlarının daha çetin olduğu görülecektir. Köle ve cariyeler ile ilgili ayetler alt alta konularak bir bütün halinde okunduğunda , kölelik ve cariyelik kurumunun işlevini sürdürdüğü toplumlarda sahip olmadıkları hakların onlara Kur'an tarafından verildiği de görülecektir. 

Bazı suçlarda köle azat edilmesi , kölelerin azat edilmesinin teşvik edilmesi gibi ayetler , kölelerin daha iyi hayat yaşamasına zemin hazırlayan ayetlerdir. Evlilik konusunda müşriklerin yerine mü'min köle ve cariyeler ile evlenilmesinin istenmiş olması da buna örnek olarak verilebilir. Onların özgürlükleri satın alabilmeleri için bazı kolaylıklar tanınmış olmasını , onlara zekattan pay verilmesi gerektiğin beyan edilmesini , onların insanca bir yaşam sürmesi için hazırlanmış olan alt yapı olarak görmek mümkündür. Onların ev halkından bir fert olarak muamele görmesi anlamına gelen örtünme ile ilgili istisnalar bu örneklerdendir.

Bu noktada İslam hukuku tarafından yapılan bazı köle ve cariye düzenlemelerinin , Kur'ana uygun olduğunu söylemek maalesef zordur. Cariyelerin cinselliklerinden faydalanılması için onlarla nikahsız beraberliğin serbest olduğu noktasındaki fetvalar ve görüşler, bu konuda yapılan önemli yanlışlardan birisidir. Kim olursa olsun , bir kimse ile cinsel ilişki kurmanın şartı , önce onunla nikah bağını kurarak hukuki bir zemin oluşturmaktır. 

Cariye olması bir kimsenin nikahsız, yani hukuki haklarının çiğnenerek onunla ilişki kurulmasının serbest olduğu anlamına gelmez. Cariyeler ile ilgili ayetlerin hiç birisinde böyle bir serbestiyete izin verilmemiştir. Nikahsız yapılan her türlü cinsel ilişkinin adı "Zina" olup , maalesef böyle bir uygulamanın İslami olduğu zannı da özellikle rivayet merkezli din algısında mevcuttur.

"Bazınız bazınızdansınız" diyerek , onlarla ortak noktamızın insan olmak olduğunu bize hatırlatan Allah (c.c), köle ve cariyeler ile ilgili yaptığı düzenlemeler ile onların da biz gibi insan olduğunu hatırlatarak , ona göre muamele yapılması istemektedir.

Bu noktada, "Kur'an neden direk olarak bu uygulamayı kaldırmadı?" sorusu mutlaka sorularak , cevabı aranacaktır. 

İnsanların hayat içindeki alışkanlıklarını bir anda kaldırmak en zor olan şeylerdendir. İnsanlar tarafından uzun seneler boyunda işlevini sürdüren köle ve cariyeliğin bir anda kaldırılması , o toplumda bazı sosyal sıkıntılara yol açması muhtemeldir. İçki yasağının dahi tedrici bir şekilde kaldırılmış olması bunu göstermektedir. Kişiler her ne kadar iman etmiş olsalar dahi , hayat içindeki alışkanlıklarından ve ihtiyaçlarından bir anda kurtulmaları çok zordur. Kur'an bu durumu göz önüne alarak , direk kaldırmak yerine , onların haklarını iyileştirici düzenlemeler getirmiştir.

Bazı kimselerin kölelik ve cariyeliğin Kur'an tarafından kaldırıldığı iddialarına katılmadığımızı burada belirtmek isteriz. Kölelik ve cariyeliğin kaldırılmamış olmasını iddia etmemiz , bugün eğer İslami bir sistem kurulduğunda bu kurumun yeniden hayata geçirilerek işlerlik kazanacağını veya işlerlik kazanması gerektiğini iddia ettiğimiz anlamına da gelmez.

Kölelik ve cariyelik , nasıl zaman içinde bazı toplumsal ihtiyaçların getirdiği bir sonuç olarak hayat alanında işlevlik kazanmış ise , zaman içinde yine toplumsal ihtiyaçların getirdiği sonuçlar ile artık hayat alanında işlevini yitirmiştir. Bugün eğer kendisine KUR'ANI REHBER EDİNEN ( rivayetleri rehber edinen bir devlet sistemi olursa ancak bu kurumu hayata geçirebilir) bir devlet sistemi hayata geçecek olursa , bu devletin kanunlarında kölelik ve cariyelik ile ilgili tek bir düzenleme dahi olmayacaktır , çünkü böyle bir devlet yapılanmasında köle ve cariye adında bir insan sınıfı olmayacaktır. 

Örneğin : Kur'anı referans alan bir devlet eğer savaşacak ve bu savaş sonunda düşman taraftan esir alacak olursa , alınan esirlerin köle olarak , savaşa katılan Müslümanların paylaştırılması  gibi bir durum artık söz konusu değildir. Yine eskiden beri geçerli olan fidye ve esir mübadelesi ile bu durum hal yoluna gidilecektir. Savaşlarda kadın köle edinilmesine sebep olan durum , geçmişte savaşlara kadınlarında katılmış olmasıdır. Savaşa katılmamış kadınların zaten cariye olarak muamele görmesi zaten mümkün değildir. 

Kölelik ve cariyelik konusu üzerinden İslama vurmaya çalışanlar , maalesef bu gerçeklerin farkında olmadıkları için , ellerine büyük bir koz geçirmiş edasıyla Allah (c.c) ile haşa güreş tutmaya çalışmaktadırlar. Allah (c.c) yarattığı kulunu bir başkasının ezmesini ve onun başka bir kulu hegemonya altına almasını önlemek için, sadece kendisinin ilah olarak tanındığı bir sistem önermiş , bütün siyasal , ekonomik ve sosyal yapılanmaların tek ilahın kendisi olarak bilinen bir sistemin merkeze alınarak yapılmasını emretmiştir. 

Kölelik ve cariyeliğin artık yaşadığımız dünyada geçerli olamayacağını iddia etmiş olmamız , bazılarına, bizim bu kitabın tarihsel bir kitap olduğunu iddia ettiğimizi düşündürebilir. "Kur'anın bütün ayetleri evrenseldir" şeklinde,bugün karşılığı olmayan romantik bir düşünce içinde olanlar , bu iddianın ayakları yere basmayan bir iddia olduğunu artık bilmelidirler. 

Kur'anın , içinde bazı tarihsel yani bugün uygulama alanı bulamayan ayetleri ihtiva eden bir kitap olması , onun tamamen tarihsel bir kitap olduğu anlamına gelmez. Kölelik ve cariyeliğin artık uygulanabilirliğinin olmaması , tarihselci düşünce sahiplerinin eline verdiğimiz bir koz olarak düşünülmemelidir. Kur'an içindeki diğer ayetler ile evrensel hükümler barındırmaya devam eden ve edecek olan bir kitaptır. 

Kölelik ve cariyeliği bu şekilde özetlemeye çalıştıktan sonra , İslam denildiği zaman bazılarının "4 karı alacağız" diyerek alaya aldığı, çok eşlilik meselesine kısaca değinmeye çalışalım. 

Çok eşlilik konusu da aynı şekilde daha önceden uygulama alanına sahip bir kurum olarak Arap toplumunda yaygındır. Yani Allah (c.c) Kur'an öncesi Arap toplumunda bir adam bir kadın ile evli iken "Bir kadın az siz 4 kadınla evlenebilirsiniz" şeklinde bir emir indirerek evlilikleri bir taneden 4 taneye kadar çıkmasını istememiştir.  

Çok evlilik konusu da köle ve cariyelik konusu gibi insan ihtiyaçlarının getirdiği sosyal, ekonomik ve kültürel konularla iç içe olan bir konudur. İslam dini, bir erkeğin sadece cinsel ihtiyaçlarını merkeze alarak, onların 4 kadın ile evlenilmesine izin veren bir kural vaz etmemiştir. Tersine, yetim kalarak kendisine kalan miras kalan bir kızın malının, onunla evlenmek sureti ile gasp edilmek istenilmesine kapıyı kapatan bir emir vaz etmiştir. 

Kadınların ekonomik ve sosyal olarak erkeklerin gerisinde kaldığı ve onlar tarafından himaye ve bakıma  muhtaç olduğu toplumlarda, onların himaye edilmesini ve bakımlarını sağlayan kurallardan bir tanesi, onların "Muhsan" hale gelmesi , yani bir başkası tarafından koruma altına alınması ile sağlanmaktadır. Bir erkeğin koruması altına giren kadın, ekonomik ve sosyal açıdan güvence altına girmiş ve dışarıdan gelebilecek bazı saldırılara karşı kendisini korumuş olacaktır. 

Zinayı yasaklayan Allah (c.c) bu yolun açılmasına sebep olacak bazı yolları da mutlaka kapacaktır. Özellikle savaşlar nedeniyle kadın ve erkek nüfus dengesinin bozularak , erkeklerin az kadınların çok nüfusa sahip olmaları , bazı sosyal dengesizlikleri de beraberinde getirecektir. Zina sadece Kur'an ile yasaklanmış bir fiil değil , bütün toplumlar tarafından hoş görülmeyen bir fiil olması itibarı ile , her toplum zinanın yayılmasını önleyici bazı tedbirler alınmasını zorunlu görmüştür. Erkek nüfusunun az ,kadın nüfusunun çok olması ile meydana gelen sosyal dengesizlik , zinanın yaygın hale gelmesini önlemek amacı ile erkeklerin birden fazla kadınla evlenebilmesi yolunu açmıştır. 

Yani olayı sadece İslam dininin 4 kadına müsaade etmesi şeklinde değil , çok eşliliğin daha önceleri toplumların ihtiyaçları sebebi ile hayat alanında işlevini koruduğu , bilindiği ve uygulandığı açısından değerlendirerek , Kur'anın hangi saiklerle bu yolu önerdiğini düşünmek gerekmektedir.

Nisa suresi ilk ayetlerini ve Kur'andaki yetim malları ve onların hakları ile ilgili diğer ayetleri salim bir kafa ile okuyanlar, olayın sadece cinsel boyutlu değil , daha çok sosyal ve ekonomik boyutlu olduğunu göreceklerdir. Çok eşliliğe izin veren Nisa s. 3. ayeti aslında direk böyle bir izin olarak değil , yetimlerin haklarının evlenme yolu ile gasp edilmesini önleyen bir ayet olarak okunması gerekmektedir.  

Yetim kızlarla onların malını yemek için evlenmek yerine, başka  kadınlarla , zaten sayı olarak bilinen ve geçerli olan bir yöntem olarak 2 şer - 3 er - 4 er tane o kadınlardan evlenin denilmektedir. Aynı surenin bir başka ayetinde ise , birden fazla evlilik yapanların eşler arasında adaleti sağlamakta zorlanacakları belirtilerek , bir eşe fazla ilgi gösterilerek , diğer eşin askıda bırakılmaması öğütlenmektedir.

Bugün çok eşlilik sisteminin amacı dışına çıkarılarak , bazı Müslümanlar tarafından "kılıfına uydurulmuş zina" şeklinde hayata geçirilmiş olması , Kur'anın değil Müslümanların ayıbıdır. Bugün bazı Müslümanlar tarafından yapılan çok eşlilik uygulaması , sadece cinsel istekleri tatmin amacına dayalı bir uygulamadır. Yanlış uygulamalar hiç bir zaman delil olarak kullanılarak , İslam aleyhine alay malzemesi yapılamaz. 

Yanlış uygulamaları bizim karşımıza delil olarak sunanlara karşı "İslamda çok evlilik yoktur" şeklinde bir antitez ortaya koymanın da doğru bir yöntem olmadığını hatırlatmak isteriz. Çok evliliği zaten İslam önermemiş , bazı gerekli durumlarda bilinen ve uygulanan  bu yolu kapatmamış açık tutmuştur. Bu yolun açık olmasından yararlanarak , cinsel ihtiyaçlarını tatmin yönünde kullananlara karşı böyle bir yol yok demekte doğru değildir.

Bugün eğer çok eşlilik uygulaması hayata geçirilecekse , olay sadece cinsel boyutlu değil , sosyal ve ekonomik şartların gerektirip gerektirmediği noktasında bakılmalıdır. Örneğin kadın ve erkek nüfusunun eşit olduğu bir zaman ve mekanda , erkeklerin bazılarının birden fazla kadınla evlenmesi sosyal dengesizlik doğuracaktır. Bu durum ise sosyal dengenin korunmasına yönelik bir uygulamanın , sosyal dengesizlik doğurmasına yol açacaktır.

Sonuç olarak : Kölelik , cariyelik ve çok eşlilik konusu İslam denildiğinde akla gelen ve yanlış anlamalara sebep olan konulardan birisidir. Bu kurumlar , asla daha önce kimse tarafından bilinmeyen , uygulanmayan kurumlar değil , Arap ve Arap olmayan toplumlar tarafından hayat içinde uygulama alanı mevcut olan kurumlardandır.

Kölelik ve cariyelik artık bugün hayat alanında çıkmış ve tekrar uygulama alanı bulması mümkün olmayan kurumlardandır. Uygulama alanı bulduğu zamanlarda , Kur'anın bu kurum ile ilgili bazı hükümler vaz etmiş olması , onun evrensel bir kitap olmasına gölge düşürerek , tarihsel bir kitap olduğu anlamına da gelmez. 

Çok eşlilik , aynen kölelik ve cariyelik gibi Arap ve Arap olmayan toplumlarda uygulama alanı bulan bir kurumdur. Kur'an bu kurumu cinsel açıdan değerlendirmemiş , yetimlerin sosyal ve ekonomik bakımdan mağdur edilmemesine yönelik bir amaca binaen yeniden hatırlatmıştır. Çok evlilik sadece yetim malları ile ilgili değil , hayatın getirmiş olduğu bazı sosyal ve ekonomik ve kişisel zorunluluklar karşısında da istismar edilmemek kaydıyla uygulanabilir.

                                 EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.



6 yorum:

  1. Katilmiyorum.uygulama ve sonuclar olmadan kabul ve red olmaz.reddettiklerin temel kurani muesseselerdir.bize gore...

    YanıtlaSil
  2. Şu anda kredi ve/veya kredi kartı borcu olan insanlar bir nevi bankaların kölesi olmuş değiller midir ve borçlu kişinin borçlarını ödeyerek kişiyi kölelikten azletmiş olamaz mıyız? Madem devir değişti o halde köleliğin de boyutu değişmiş olduğunu göz ardı etmememiz gerekir. Dolayısı ile kölelik artık yoktur demek yerine günümüz şartlarında köleliğin (ya da cariyeliğin) ne olduğunu tespit etmemiz gerekmez mi? Yazı için teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynı fikirde değilim borçlu duruma düşenin borçlarını ödeyerek ona büyük bir iyilik yapılmış olur bundan kimsenin şphesi olmasın ama onları köle veya cariye olarak görerek bunu yapmanın mnatığı yok

      Sil
  3. "Bu noktada, "Kur'an neden direk olarak bu uygulamayı kaldırmadı?" sorusu mutlaka sorularak , cevabı aranacaktır.

    İnsanların hayat içindeki alışkanlıklarını bir anda kaldırmak en zor olan şeylerdendir. İnsanlar tarafından uzun seneler boyunda işlevini sürdüren köle ve cariyeliğin bir anda kaldırılması , o toplumda bazı sosyal sıkıntılara yol açması muhtemeldir. İçki yasağının dahi tedrici bir şekilde kaldırılmış olması bunu göstermektedir. Kişiler her ne kadar iman etmiş olsalar dahi , hayat içindeki alışkanlıklarından ve ihtiyaçlarından bir anda kurtulmaları çok zordur." demişsiniz;

    "Evlatlık" Zeyd'in boşandığı eşi ile ilgili muamele olsun, başkaca konularda mushafta keskin ifadeler yok mudur?. "Birileri dinden çıkar korkusu" Allâh için söz konusu olabilir mi?. Böyle bir endişe, insanoğlunun zoruna giden her konuda gözetilir, insanlar dinden çıkacak diye hiçbir dini uygulama vahy yolu ile gelemezdi. Lut kavminin alışkanlıkları, kadın tüccarların bu gelen paraya ihtiyaç duymalar vs. gibi sebepler, haram olduğu halde ekonomik sarsıntı veya alışkanlıklarından vazgeçmek yerine dinden soğurlar korkusu, ne yazık ki İlâhi durmuyor. İnsani korkular ile Rahman'ı bir tutmak doğru değil... Kısacası, ni'yetinizde bir çok şeyi yazmak varken kısa tutmuş olacağınızı düşünerek, tedricen gelen uygulamaların sebebini "sırf buna bağlamak" doğru gelmiyor, diyeyim.

    YanıtlaSil
  4. Kadınlar savaşa katılıp esir düşerse cariye edinilebilir mi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayır, bu dinin emrettiği bir uygulama değildir artık zaman içinde bu uygulama kalkmıştır.

      Sil