İslam düşüncesi içinde en yanlış olarak bilinen konuların başında Muhammed a.s ın nasıl bir konuma oturtulması gerektiği gelmektedir. Bütün Müslümanlar, onun beşer bir elçi olduğunu bildikleri halde , bir kısım Müslüman onun beşer olmasını içine sindiremeyerek , onu beşer üstü bir konuma çıkarmış böylelikle bir çok yanlışın kapısı açılmıştır.
Her nefsin ölümü tadacağını (Ankebut s. 57), onunda öleceğini (Zümer s. 30)bildiren ayetlere rağmen , Allah yolunda öldürülenlerin diri olduğunu beyan eden ayetlerin literal olarak yorumlanması sonucu , onun da Allah yolunda ölen birisi olduğu için ölmediği , diri olduğu düşüncesi yaygınlaşarak , bu düşünce üzerinden bir çok yalan , iftira ve hurafe uydurulmuştur.
Bu yazımızda , onun yaşayan biri olarak ümmeti üzerinde hala gözetmen olduğunu iddia edenlerin dayanak olarak sunmaya çalıştığı , Nisa s. 41. ve Nahl s. 89. ayetlerinde geçen şahitlik konusunu ele alarak , Muhammed a.s ın kimler üzerinde şahit olabileceğini , onu şahitliğinin ölümünden sonra devam edip etmeyeceğini ele almaya çalışacağız.
فَكَيْفَ إِذَا جِئْنَا مِن كُلِّ أمَّةٍ بِشَهِيدٍ وَجِئْنَا بِكَ عَلَى هَؤُلاء شَهِيدًا
يَوْمَئِذٍ يَوَدُّ الَّذِينَ كَفَرُواْ وَعَصَوُاْ الرَّسُولَ لَوْ تُسَوَّى بِهِمُ الأَرْضُ وَلاَ يَكْتُمُونَ اللّهَ حَدِيثًا
[004.041-42] Her ümmetten bir şahid getirdiğimiz ve bunların da üzerine seni
şahid olarak getirdiğimiz zaman nasıl olacak? .İşte o gün, küfredip Rasul'e asi olanlar, isterlerdi ki; yerle
bir olsalardı da Allah'dan o bir sözü gizlememiş bulunsalardı.
وَيَوْمَ نَبْعَثُ فِي كُلِّ أُمَّةٍ شَهِيدًا عَلَيْهِم مِّنْ أَنفُسِهِمْ
وَجِئْنَا بِكَ شَهِيدًا عَلَى هَؤُلاء وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ
تِبْيَانًا لِّكُلِّ شَيْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً وَبُشْرَى لِلْمُسْلِمِينَ
[016.089] O gün her ümmetin içinden kendilerine birer şahit göndereceğiz.
Seni de bunların üzerine şahit olarak getireceğiz. Ayrıca bu Kitab'ı da sana,
her şey için bir açıklama, bir hidayet ve rahmet kaynağı ve Müslümanlar için bir
müjde olarak indirdik.
Ayetler , kıyamette gerçekleşecek olan bir sahneyi canlandırmaktadır. Ayetlerde altını çizdiğimiz, "bunların" kelimesinin, Muhammed a.s misyonunun ölümü ile bitmediğini, hayatiyetini halen devam ettiğine inanan rivayet kültürünün etkisi altında kalınması sebebi ile bir çok mealde, "onların" , "ümmetinin" veya "hepsinin" şeklinde çevrilmiş olması sonucunda , Muhammed a.s ın şahitliğinin daha geniş bir zamanı ve kişileri kapsadığı düşüncesi hakim olmuştur. Halbuki yapılan çeviriler "bunların" şeklinde yapıldığı zaman , bu kelime ile kast edilen kimselerin ilk muhataplar olan , Muhammed a.s ın hayatta iken tebliğini ulaştırmış olduğu kişiler olduğu daha kolay anlaşılacaktır.
Ayetlerdeki "haulai" zamirinin "bunların" yerine "onların" olarak çevrilmesi ne gibi yanlışları beraberinde getirebilir ?.
Öncelikle bu ayetteki "haulai" zamirinin, rivayet kültürünün eseri olan Muhammed a.s ın şahitliğinin kıyamete kadar devam edeceği düşüncesinden kaynaklanan bir ön kabul doğrultusunda, "bunların" yerine "onların" şeklinde çevrildiğini söylemek istiyoruz. Bazı meal yapıcıları , bu zamire doğru anlam vermiş olsalar dahi, ağırlıklı olarak bu zamirin "onların" şeklinde veya, şahitliğin vefatı sonrasında da geçerli olduğu düşüncesini çağrıştıran anlamlar verilerek yapılmış olduğunu söyleyebiliriz.
Hatta bazı meal yapıcıları bu iki ayetin konu bütünlüğünün aynı olmasına dikkat etmeyerek bir ayette "onların" şeklinde çevirdikleri zamiri, diğer ayette "bunların" olarak çevirerek , Kur'an çevirisi yapılır iken konu bütünlüğüne dikkat edilerek anlam verilmesinin gereğine riayet etmemenin örneklerini sergilemişlerdir. Halbuki her iki ayetteki ibareler sadece "şehiden" kelimesinin yer değişmesi farkı ile aynıdır.
Konu bütünlüğü dikkat edilmeden aynı zamirin farklı anlam verilerek çevrildiği bir kaç meal örneği vererek, söylediklerimizin daha kolay anlaşılmasını sağlamak istiyoruz.
Bayraktar Bayraklı :
-Nisa s. 41 -- Her ümmetten bir şahit getirdiğimiz ve seni de ONLARA şahit olarak tutacağımız zaman, halleri nice olacaktır.
- Nahl s. 89 -- O gün her ümmetin içinden kendilerine birer şâhit göndereceğiz. Seni de HEPSİNİN üzerine şâhit olarak getireceğiz. Ayrıca bu kitabı da sana,
herşey için bir açıklama, bir hidayet ve rahmet kaynağı ve Müslümanlar
için bir müjde olarak indirdik.
Ali Fikri Yavuz :
- Nisa s. 41--Her ümmetten peygamberlerini birer şahid
getirdiğimiz ve seni de ONLARIN üzerine bir şahid yaptığımız zaman
bakalım kâfirlerin hali ne olacak!...
- Nahl s. 89 -- Kıyamet günü, her ümmet içinden kendileri üzerine Peygamberlerini bir
şâhid göndereceğiz ve SENİ DE ŞU ÜMMETİN üzerine şâhid getireceğiz (Ey
Rasûlüm). Sana bu kitabı (Kur’an’ı), her şeyi beyan etmek için ve bir
hidayet, bir rahmet, müminlere de bir müjde olarak perderpey indirdik.
Diyanet Vakfi :
- Nisa s. 41-- Her bir ümmetten bir şahit getirdiğimiz ve seni de ONLARA şahit olarak gösterdiğimiz zaman halleri nice olacak!
- Nahl s. 89 -- O gün her ümmetin içinden kendilerine birer şahit göndereceğiz. Seni de HEPSİNİN üzerine şahit olarak getireceğiz. Ayrıca bu Kitab'ı da sana,
her şey için bir açıklama, bir hidayet ve rahmet kaynağı ve müslümanlar
için bir müjde olarak indirdik.
Şaban Piriş :
-Nisa s. 41 --Her toplumdan bir şahit getirdiğimiz ve seni de ONLARA şahit kıldığımız zaman nasıl olacak?
- Nahl s. 89-- Her topluma, kendi içlerinden bir şahid getirdiğimiz gün, seni de BUNLARA şahid olarak getireceğiz. Çünkü, sana her şeyi açıklamak için ve
müslümanlara yol gösterici, rahmet ve müjde olarak kitabı indirdik.
Muhammed a.s ın şahitliği ile ilgili bu ayetleri anlamanın anahtar ayetlerinden bir tanesi , Maide s. 117. ayetinde İsa a.s ın sorgulanma sahnesinin anlatıldığı cümlelerdir.
[005.117] «Ben onlara bana emrettiklerinin dışında hiç bir şeyi söylemedim.
(O da şuydu:) 'Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin.'
Onların içinde kaldığım sürece, ben onların üzerinde bir şahidim. Beni vefat ettirdiğinde, üzerlerindeki gözetleyici Sen oldun. Sen her şeyin
üzerine şahid olansın.»
Maide s. 117. ayeti , bir elçinin şahitliğinin yaşadığı hayat içinde, muhatap olduğu kişiler ile sınırlı olduğunu gösteren bir ayettir. Bir elçinin vefat ettikten sonra şahitliğinin devam ettiği iddiası, itikadi yönden bir takım sıkıntılara yol açması açısından büyük bir hatadır. Bu elçi kim olursa olsun böyledir. İsa a.s ın Allah c.c indindeki yeri ile Muhammed a.s ın Allah c.c indindeki yeri asla farklı değildir. İsa a.s için geçerli olan durum ne ise , aynısı Muhammed a.s içinde geçerlidir. İsa a.s ın şahitliği vefatı ile nasıl bitti ise , Muhammed a.s ın da şahitliği vefatı ile sona ermiştir.
Bu konudaki düşüncemizi bundan önce, https://kuranimuminceanlamak.blogspot.com.tr/2016/10/maide-s-117-ayeti-muhammed-as-kabrinde.html adresindeki yazımızda belirtmeye çalışmıştık.
Bu konudaki bir başka sıkıntı , konumuz olan ayetlerdeki şahitliğin, sınırlı bir zaman için geçerli olduğunu iddia etmenin , Kur'anın evrenselliğine gölge düşürmek anlamına geleceği noktasındadır, şöyle ki :
"Muhammed a.s ın şahitliğinin vefatı ile kesilmiş olması , onun şahitliğinden bahseden Nisa s. 41. ve Nahl s. 89. ayetlerinin tarihselliğe gömülmesi anlamına gelecek , bu ise "Kur'anın bütün ayetleri evrenseldir" söylemine ters düşecektir" denilmektedir.
"Kur'anın bütün ayetleri evrenseldir" söyleminin, önce kendisinin ters ve ayakları yere basmayan bir söylem olduğunu söylemek isteriz. Kur'an içinde bazı ayetler dikkatlice okunduğunda, bugün için bize dair söyleyecek bir şeyi olmadığı görülecektir. Bu iddiamız , Kur'anın bütünü ile tarihsel bir kitap olduğunu iddia etmek anlamına gelmemektedir.
Kur'an, önce "İlk Muhataplar" dediğimiz Muhammed a.s ve onunla aynı zaman ve mekanda yaşayanlara inen bir kitaptır. O muhataplara inen ayetlerin anlaşılabilmesi , önce onlara ne dediğinin anlaşılmasından geçecektir. İlk muhataplara seslenen Kur'an ayetlerinin bize neler söyleyebileceği ise işin ikinci aşamasıdır. Birinci aşamayı geçmeden yapılacak okumalar, ilk muhatapların yaşadıkları şartları göz önüne alarak inen bir kitabın doğru anlaşılmamasını da beraberinde getirecektir.
Konumuz olan Nisa s. 41. ve Nahl s. 89. ayetlerinde , Muhammed a.s ın haklarında şahitlik edeceği, "heulai" (bunların) zamiri ile işaret edilen kişiler , Muhammed a.s ın birebir muhatap olduğu kişilerdir. Bu ayetlerde bahsedilen kişilerin ilk muhataplar olmuş olması , dolayısı ile Muhammed a.s ın şahitliği konusunun evrensel bir durum yani kıyamete kadar geçerli değil tarihsel bir durum, yani yaşadığı zaman ve mekan ile sınırlı olduğunu göstermektedir.
Bu ayetlerdeki şahitliğin sınırlı bir zamana ve kişilere has olmasını, Kur'anın evrenselliğine gölge düşürmemek adına kıyamete kadar geçerli olduğunu iddia etmeye kalkmak "Kaş yaparken göz çıkarmak" misali bir duruma düşmek anlamına gelecektir. Böyle bir duruma düşmemek için , Muhammed a.s ın yaşamının artık son bulduğu , onun vefatı sonrası bizlerin yaptıkları konusunda herhangi bir bilgi sahibi olmasının mümkün olmadığını düşünmek , ve bu doğrultuda bazı ayetleri yorumlamak en doğru tutum olacaktır.
Sonuç olarak : Muhammed a.s ın vefatı sonrasında gelişen olaylar , farklı bir peygamber algısını da beraberinde getirerek , yüzlerce yıldır bir çok sorunun ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Onun beşer olmasını hazmedemeyen bazı kimseler onun ölmediğini , ümmeti ile olan alakasının kıyamete değin devam edeceğini iddia ederek , kişileri şirk'e düşüren düşünceler ortaya atmışlardır.
Onun hakkında ortaya atılan bu yanlış düşünceler , bazı Kur'an ayetlerinin bu ön kabul doğrultusunda çevrilmesine ve yorumlanmasına sebep olmuştur. Yazımıza konu ettiğimiz ayetler , bazı meal yapıcıları ve yorumcular tarafından , böyle bir ön kabule uygun olarak çevrilerek , yanlış anlamalara sebep olmaktadır.
Bu gibi yanlışların önünün alınabilmesi , Kur'anın rivayet kültürü esas alınarak çeviri ve yorumlarının yapılmaması ile mümkün olacaktır. Kur'an meali yapmaya soyunanların , konu bütünlüğüne ve aynı ibareye sahip olan cümleleri bir yerde farklı , bir yerde farklı çevirmeleri , onların bu konudaki dikkatsizliğinin ve acemiliğinin bir sonucudur.
Nisa s. 41 ve Nahl s. 89. ayetlerindeki şahitliğin , onun herkes gibi bir beşer olmasınını getirdiği durum gereği , insanlar hakkında olacak olan şahitliğinin , yaşadığı zaman ve mekan ile sınırlıdır . Vefatı sonrasında oluşan olaylar ve insanlar ile herhangi bir şahitliğinin olması mümkün değildir.
EN DOĞRUSUNU ALLAH C.C BİLİR.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder