İBRAHİM etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İBRAHİM etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Ağustos 2024 Pazar

İBRAHİM SURESİ MEALİ

1- Elif, Lâm, Ra. Bir kitap ki Efendilerinin duyumuyla insanları karanlıklardan ışığa, güçlü övgüye lâyık (Allah)ın yoluna iletmen için, onu sana indirdik.

2- Allah, göklerde olanlar ve yerde olanlar O'nundur. Ve şiddetli azaptan dolayı yazıklar olsun o (gerçeği) örtücülere.

3- Onlar ki, şimdiki yaşamı sonrakinin üzerine tercih ederler  ve Allah'ın yolundan uzaklaştırırlar ve onda eğri büğrü arama peşine düşerler. İşte onlar, uzak sapkınlık içindedirler.

4- Ve elçiden hiçbirini onlara açıklaması için kendi topluluğunun dilinden başkası ile göndermedik. Böylelikle Allah dilediğini saptırır ve dilediğini doğru yola iletir. Ve O, çok güçlüdür en bilgedir.

5- Ve and olsun ki Musa'yı: "Topluluğunu karanlıklardan ışığa çıkar ve onlara Allah'ın günlerini hatırlat" diye, ayetlerimizle gönderdik. Şüphesiz ki bunda çokça direnerek gayret eden şükreden için işaretler vardır.

6- 7- Ve bir zaman Musa topluluğuna: "Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Bir zaman sizi, oğullarınızı boğazlamak, kadınlarınızı yaşatmak suretiyle azabın kötüsüne süren Firavun yoldaşlarından kurtarmıştı. Ve bunda sizin için Efendinizden büyük bir yıpratma vardı. Ve bir zaman Efendiniz - Eğer şükrederseniz, kesinlikle size artırırım ve eğer (gerçeği) örterseniz, şüphesiz ki benim azabım kesinlikle şiddetlidir- diye duyurmuştu" demişti.

8- Ve Musa (devam ederek): "Eğer siz ve yeryüzünde olanlar toplu halde (gerçeği) örtecek olursanız, durum şu ki; Şüphesiz ki Allah kesinlikle zengindir övgüye lâyıktır" demişti.

9- Size, sizden önceki Nuh ve Ad ve Semud ve onların ardındaki topluluğunun ki onları Allah'tan başkası bilmez, haberi gelmedi mi? Elçileri onlara apaçık delilleri getirmiş, buna karşılık onlar da ellerini ağızlarına doğru döndürerek: "Şüphesiz ki biz sizin onunla gönderildiğinizi (ret ederek) örttük ve şüphesiz ki biz, sizin bizi kendisine çağırdığınıza karşı kuşkulu bir belirsizlik içindeyiz" dediler.

10- Elçileri de (onlara): "Göklerin ve yerin yarıp çıkarıcısı Allah'ta kuşku mu var? Sizi suçlarınızdan bir kısmını bağışlaması için ve sizi isimlenmiş bir süre sonuna kadar sonralaması için çağırıyor" dedi. (Onlar da elçilerine): "Siz bizim örneğimiz gibi bir beşerden başkası değilsiniz. Siz bizi atalarımızın kulluk etmekte olduklarından uzaklaştırmak istiyorsunuz. Öyleyse bize apaçık bir yetki getirin" dediler.

11- 12- Elçileri de onlara: "(Evet) biz sizin örneğiniz gibi bir beşerden başkası değiliz. Allah kullarından dilediğine büyük iyilikte bulunur. Ve bizim için Allah'ın duyumu olmadıkça size yetki getirmemiz olamaz. Ve inananlar artık yalnızca Allah'ı üstlenici edinsin. Ve bize ne oluyor ki, O bizi yollarımıza iletmişken Allah'ı üstlenici edinmeyelim. Ve biz, sizin bize verdiğiniz rahatsızlığa karşı kesinlikle direnerek gayret edeceğiz. Ve üstlenici edinenler artık yalnızca Allah'ı üstlenici edinsin" dedi.

13- 14- Ve (gerçeği) örtenler de elçilerine: "Sizi kesinlikle toprağımızdan çıkaracağız ya da hemen bizim ortak değerimize geri döneceksiniz" dediler. Bunun üzerine Efendileri onlara: "Haksızlık yapanları kesinlikle yok edeceğiz. Ve onların ardından sizi kesinlikle o toprağa yerleştireceğiz. İşte bu, benim mevkimden kaygı duyan ve tehdidimden kaygı duyan içindir" diye vahyetti.

15- Ve (elçiler) açıklık istediler. Ve her zorba inatçı perişan oldu.

16- Onun (perişanlığın) ardından da cehennem vardır. Ve irinli sudan suvarılır.

17- Onu yutmaya çalışacak, fakat neredeyse onu boğazından geçiremeyecektir. Ve ölüm ona her taraftan gelecek, oysa o ölemeyecektir. Ve onun ardından daha da sert azap vardır. 

18- Efendilerini (nden gelen gerçeği) örtenlerin işlediklerinin örneği, fırtınalı bir günde onu rüzgârın savurduğu kül gibidir. (Bu kimseler) kazandıklarından hiç bir şey elde edemezler. İşte bu, uzak sapkınlığın ta kendisidir.

19- 20- Allah'ın gökleri ve yeri gerçek (bir neden)le takdir ettiğini görmedin mi? Eğer dilerse sizi giderir ve yeni takdir ediliş getirir. Ve bu da Allah'ın üzerine güç değildir.

21- Ve toplu halde Allah'ın huzuruna belirdiler. Zayıflar büyüklenenlere: "Biz size uymuş durumda idik. Şimdi siz bizi Allah'ın azabına karşı bir şeyden zenginleştirici misiniz?" dedi. (Büyüklenenler): "Eğer Allah bizi doğru yola iletmiş olsaydı, biz de sizi doğru yola iletirdik. Artık sızlansak ta dirensek te bizim için aynıdır. Bizim için kaçacak bir yer yok" dediler.

22- Ve buyruk yerine getirildiğinde şeytan: "Şüphesiz ki Allah, size sözün gerçek olanını söz verdi. Ve ben de size söz verdim, fakat ben size karşı aykırı davrandım. Benim sizin üzerinizde bir yetkim yoktu. Ancak ben sizi sadece çağırdım, siz de bana (olumlu) cevap verdiniz. Artık beni kınamayın, benliğinizi kınayın. Ben size imdat edici değilim ve siz de bana  imdat ediciler değilsiniz. Şüphesiz ki ben, sizin beni ortaklaştırmanızı önceden (ret ederek) örtmüştüm. Şüphesiz ki haksızlık yapanlar için acı azap vardır" dedi.

23- Ve inanan ve düzgün işler işleyenler, Efendilerinin duyumuyla orada ölüm görmemek üzere kalıcı olacakları altından nehirler akar cennetlere girdirildi. Oradaki esenlik temennileri "Selâm" dır. 

24- 25- Görmedin mi Allah nasıl örnek olarak ortaya koydu? Temiz kelime, onun kökü kalıcı ve onun dalı gökte olan temiz ağaç gibidir. Kendisinin Efendisinin duyumuyla yemişini her vakit verir. Ve Allah insanlara hatırlamaları için örnekleri böyle ortaya koyar.

26- Ve murdar kelimenin örneği ise, gövdesi yerin üstünden koparılmış kararı olmayan murdar ağaç gibidir. 

27-Allah inananları şimdiki yaşamda ve sonrakinde kalıcı sözle kalıcılaştırır. Ve Allah haksızlık yapanları saptırır ve Allah dilediğini yapar.

28- 29- Allah nimetini (gerçeği) örtmeyle değiştirenleri ve topluluklarına yıkım yurdunu serbest hale getirenleri görmedin mi? Cehennem. Ona yaslanacaklar. Ve ne sıkıntılı karar yeridir.

30- Ve O'nun yolundan saptırmak için Allah'a denkler kıldılar. De ki: "(Şimdilik) yararlanın. Şüphesiz ki dönüşünüz artık ateşedir."

31- İnanan kullarıma de ki; Onda ne alışverişin ve ne de dostluğun olacağı gün gelmeden önce, kulluk görevlerini ayakta tutsunlar ve onları rızıklandırdığımızı şeylerden, saklı olarak veya açık olarak dağıtsınlar.

32- 33-  Allah, gökleri ve yeri takdir eden ve gökten su indirerek onunla size rızık olmak üzere ürünlerden çıkaran ve O'nun buyruğu ile denizde akması için gemileri size boyun eğdiren ve nehirleri size boyun eğdirendir. Ve güneşi ve ayı, aynı minval üzere size boyun eğdiren ve geceyi ve gündüzü size boyun eğdirendir.

34- Ve sorduğunuzun hepsinden size verdi. Ve eğer Allah'ın nimetini sayacak olsanız, onu sayılandıramazsınız. Şüphesiz ki insan çok haksızlık yapan çok nankördür.

35- 36- 37- 38- 39- 40- 41- Bir zaman İbrahim: "Efendim, bu yöreyi güvenli bir hale getir ve beni ve oğullarımı putlara kulluk etmemizden uzak tut. Efendim, şüphesiz ki onlar insanlardan birçoğunu saptırdılar. Artık kim bana uyarsa, şüphesiz ki o artık bendendir. Ve kim bana karşı çıkarsa, şüphesiz ki artık sen çok bağışlayıcı çok merhamet edicisin. Efendimiz, şüphesiz ki ben soyumdan bir kısmını ekinsiz bir vadide, senin yasaklaştırılmış evinin yanında yerleştirdim. Efendimiz, kulluk görevlerini ayakta tutmaları için. Artık insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara yönelen kıl ve şükretmeleri için onları ürünlerden rızıklandır. Efendimiz, şüphesiz ki sen neyi saklıyoruz neyi açığa vuruyoruz onu bilirsin. Ve Allah'a ne yerde ve ne de gökte hiçbir şey gizli kalmaz. Övgü O Allah'a dır ki, bana (yaşça) büyüklüğümün üzerine İsmail'i ve İshak'ı bahşetti. Şüphesiz ki benim Efendim çağrıyı kesinlikle işiticidir. Efendim, beni kulluk görevlerini ayakta tutan kıl ve soyumdan da. Efendimiz, ve çağrımı kabul et. Efendimiz, hesabın gününde beni ve anne babamı ve inananları bağışla" demişti.

42- Ve Allah'ı haksızlık yapanların işlemekte olduklarından duyarsız halde olduğunu sakın hesap etme. Onları ancak ve ancak onda gözlerin donup kalacağı güne sonralamaktadır.

43- Başlarını dikerek (develer gibi) koşacaklar. Bakışları onlara geri döndürülmez (gözlerini açıp kapayamazlar). Ve gönülleri de bomboştur (kendileri için rahmet beklentileri yoktur).

44- 45- Ve insanları onlara azabın geleceği günle uyar. (O gün geldiğinde) haksızlık yapanlar: "Efendimiz, bizi yakın bir süre sonuna kadar sonrala da senin çağrına (olumlu) cevap verelim ve elçilere uyalım" derler. (Onlara karşılık olarak): "Önceden kendiniz için değişme olmayacağına dair yemin etmiş değil miydiniz? Ve sizler benliklerine haksızlık yapanların yerleşkelerine yerleşmiştiniz ve onlara (sizden önce) nasıl yaptığımız size apaçık belli olmuş ve sizlere örnekler de ortaya koymuştuk" (denir).

46- Ve onlar gerçekten tuzaklarını kurdular. Ve onların tuzakları (nın bilgisi ve karşılığı) Allah'ın yanındadır. Ve eğer ki onların tuzakları, o (tuzağın gücü)nden dolayı dağlar (yerinden) değişse de.

47- O halde sakın Allah'ı, elçilerine olan (yardım) sözüne aykırı davranıcı hesap etme. Şüphesiz ki Allah çok güçlüdür intikam sahibidir.

48- O gün yer, yerin başkasıyla değiştirilerek ve gökler de (değiştirilerek) tek olan boyun eğdirici güce sahip Allah'a belirdiler.

49- 50- Ve o dönem suçluların zincirlerle birbirlerine yaklaştırılmış halde görürsün. Giysileri eritilmiş bakırdandır ve yüzlerini ateş kaplar.

51- Allah (yanlış yapan) her benliğe kazandığının karşılığı vermesi için. Şüphesiz ki Allah, hesabı hızlı görendir.

52- İşte bu, insanlara onunla uyarılmaları ve O'nun ancak ve ancak tek tanrı olduğunu bilmeleri ve temiz akıl sahiplerinin hatırlaması için, bir ulaştırma duyurmadır.


21 Nisan 2016 Perşembe

KABE ve İBRAHİM AİLESİ : Bizlere Sunulan Model ev Model Aile

Kur'an, bir insanın dünya hayatı içinde nasıl yaşaması veya yaşamaması gerektiğini , geçmiş yaşantılar içinden seçilmiş model karakterler sunarak , bizlerin bu modelleri örnek almasını veya almamasını amaçlayan anlatımlar ile bizlere hatırlatmaktadır. Aile , bir toplumu oluşturan en küçük yapı taşı olması, ve bir toplumun düzelmesi veya bozulmasının ilk başlangıcının aileden başlıyor olması nedeniyle bu kurum, insan hayatı için büyük bir önem  arz etmektedir. Kur'an ailenin bu önemini dikkate alarak "Model Aile" ve "Model İnsan" örnekleri sunmakta, yaşantımız içinde bu aile ve insanları örnek almamızı bizlere önermektedir. 

Evlerde ve bu evlerden meydana gelen beldelerde yaşamak , insanın fıtri bir olgusu olup , insanların hayatını yönlendiren , yetiştirilme ve terbiye edilmeleri bu evlerdeki ebeveynlerin vasıtası ile gerçekleşir. Ebeveynler terbiye etmekle yükümlü oldukları çocuklarını , sahip oldukları inançları doğrultusunda yetiştirmeye çalışır ve ağırlıklı olarak , çocuklar ebeveynlerinden aldıkları inanç ve düşünceler ile hayatlarına yön verirler.

Bu bakımdan Kur'an, insan hayatındaki "Ev" ve "Aile" nin önemini dikkate alarak,  buradan yetişecek nesillerin topluma faydalı sağlıklı bireyler olması içini gerekli olan hatırlatmaları içinde barındırmaktadır.

"Beyt" (Ev) kelimesinin, aile gibi insan hayatı içinde önemli bir yeri bulunmaktadır. Bu kelimenin Arap dilindeki sözlük anlamı "Gecenin tehlikesinden ve karanlığından sığınılan yer" anlamında olup , Allah (c.c) bu kelimeye özel bir anlam yükleyerek , Mekkede bulunan , İbrahim ve oğlu İsmail (a.s) lar tarafından yapılan Kabe adındaki yapıya "Beytim" (Benim evim) diyerek, küfür ve şirk tehlikesinden sığınılacak model bir ev örneği bizlere sunmuştur. 

Bu anlamda artık Kabe, sadece namazlarda yöneldiğimiz bir kıble değil , herkesin yaşadığı evi tevhidi bir mekan olarak oluşturmakla yükümlü olduğu, daha geniş bir anlama sahip olan model bir ev olarak karşımızdadır.

[003.096-97] Muhakkak ki insanlar için konulmuş ilk ev;  mübarek olarak kurulan ve alemler için hidayet olan Bekke'deki dir.Orada apaçık nişâneler, İbrahim'in makamı vardır. Oraya giren emniyette olur. Yoluna gücü yetenlerin o evi haccetmesi, Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse bilmelidir ki, Allah bütün âlemlerden müstağnîdir.

Ayet içindeki "Oraya giren emniyette olur" ifadesi , üzerinde durulması ve düşünülmesi gereken bir ifadedir. Beyt yani Kabe , insanın korunmaya olan fıtri ihtiyacını dikkate alan alan bir yaklaşım sonucu ,"İnsanların oraya girdiğinde emniyette olduğu bir yer" olarak anlamını bulmuştur. 

Peki Beyt'e (Kabe) giren nasıl bir tehlikeden emin olacaktır?.

[002.125] Beyti, insanlar için toplanma ve güven yeri kılmıştık. İbrahim'in makamını salat yeri edinin, dedik. Evimi ziyaret edenler, kendini ibadete verenler, rüku ve secde edenler için temiz tutun diye İbrahim ve İsmail'e ahd verdik.

Kabenin İbrahim (a.s) ile özdeşleştirilmiş olması, onun işlevinin okunması noktasında önemli bir ayrıntıdır. İbrahim suresi içinde anlatılan İbrahim ( a.s) ın duası bizlere bu konuda ışık tutabilir.

[014.035] Hani İbrahim şöyle demişti: «Bu beldeyi güvenli kıl, beni ve çocuklarımı putlara kulluk etmekten uzak tut.»
[014.036] Ey Rabbim, o putlar çoğu insanı yoldan çıkardı. Bundan böyle kim bana uyarsa bendendir, kim bana karşı çıkarsa, hiç kuşkusuz sen bağışlayıcısın, merhametlisin.
[014.037]  Ey Rabbimiz, ben çocuklarımdan bir kısmım senin Beyti Haram'ının yanında, ekin bitmez bir vadiye yerleştirdim. Ey Rabbimiz, salatı ikame etsinler diye; bundan böyle insanlardan bir kısminin gönüllerim onlara doğru akit ve ortan bazı ürünlerden rızıklarıdır; umulur ki şükrederler.
[014.038] «Rabbimiz! Doğrusu Sen gizlediğimizi de, açığa vurduğumuzu da bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey Allah'tan gizli kalmaz.»
[014.039] «Kocamışken, bana İsmail ve İshak'ı veren Allah'a hamdolsun. Doğrusu Rabbim duaları işitendir.»
[014.040]  «Rabbim! Beni ve çocuklarımı salatı ikame edenlerden eyle. Rabbimiz! Duamı kabul buyur.»
[014.041] «Rabbimiz! Hesap görülecek günde, beni, anamı babamı ve inananları bağışla.»

Allah (c.c) nin beytine giren , küfür ve şirk tehlikesinden emin bir hale gelerek , dışarıdan gelecek olan saldırılara karşı korunaklı bir mekana sığınmıştır.

İbrahim (a.s) ın "Bu beldeyi güvenli kıl" şeklindeki duasının gerçekleşmesi için , önce belde içindeki evlerin emin ev , beldede yaşayan insanların emin insanlar olması gerekmektedir. 

İbrahim (a.s) bir beldenin emin olması için gereken adımı atarak model bir ev , model bir aile örneğini bizlere göstermektedir. 

[002.126]  Hani, İbrahim demişti ki: Rabbım burasını emniyetli bir şehir yap. Ve halkından Allah'a, ahiret gününe iman etmiş olanları mahsullerle rızıklandır Allah da: Kafir olanı kısa bir zaman için geçindiririm. Sonra onu cehennem azabına zorlarım. Bu ne kötü bir sonuçtur, buyurmuştu.
[002.127]  Ve o zaman ki, İbrahim Beyt'in temellerini yükseltiyordu. İsmail ile birlikte şöyle dua ettiler: «Ey Rabbimiz, bizden kabul buyur. Çünkü daima işiten, daima bilen Sensin ancak Sen!
[002.128]  «Rabbimiz! İkimizi Sana teslim olanlardan kıl, soyumuzdan da Sana teslim olanlardan bir ümmet yetiştir. Bize ibadet yollarımızı göster, tevbemizi kabul buyur, çünkü tevbeleri daima kabul eden, merhametli olan ancak Sensin».

Allah (c.c) ye kulluğun , ve bu kulluk yolunda her türlü fedakarlığa katlanmanın sembol ismi olan İbrahim (a.s), çocuklarını son nefesine kadar bu şuur üzerinde yetiştirmeye gayret etmiş , torunu Yakup (a.s) aynı yolu kendi çocukları üzerinde devam ettirmiştir. 

[002.131]  Rabbi ona: «Teslim ol» buyurduğunda, «Alemlerin Rabbine teslim oldum» demişti.
[002.132]  İbrahim bunu oğullarına vasiyet etti. Yakub da: «Oğullarım! Allah dini size seçti, siz de ancak O'na teslim olmuş olarak can verin» dedi.

Şirkten arınmış ve Tevhidi bir hayatın hakim olduğu evlerde ikamet eden bireyler , yaşadıkları toplumun en güvenilir bireyleridir. Kabe böyle bir evi temsil ederek , bu evin temsil ettiği Tevhidi yapının bütün evlerde hakim olması gerektiğini hatırlatır. Yani toplumun sıhhat ve selameti için bütün evlerin Kabe haline sokulması, yani şirkten arınmış ve Tevhidin hakim olduğu bir ortam haline getirilmesi elzemdir. 

Aile , toplumu meydana getiren en küçük yapı taşı olması nedeniyle aile içi eğitim insan ve toplum için önemli bir unsurdur. Aile içi eğitimi şirkten arınmış ve Tevhidi boyutta almış olan bireylerin oluşturdukları toplumlar, emin ve güvenilir toplumlar olarak hayatiyetlerini sürdürürler. İbrahim (a.s), örnek bir baba olarak böyle bir aile oluşturmanın örneklerini bizlere sunmaktadır. 

Evlerini ve ailelerini şirkten arındıramamış olan insanların oluşturduğu toplumlar ise zaman içinde yıkılmaya mahkumdur.

Kur'an kıssalarındaki anlatımlara bakıldığında, kavimlerin helak edildiğinden bahsetmektedir. Bahsi geçen kavimlerin yıkımlarına sebep olan ortak neden , o kavimler içinde yaşayan insanların oluşturduğu toplumların, şirk temelli sistemleri hayata geçirmeleri olduğu görülmektedir.

Şirki hayat düsturu edinmiş olan , Salih , Şuayb , Lut (a.s) lar gibi elçilerin kıssalarını okuduğumuzda , Tevhidi hayatlarından çıkararak, şirki hayatlarına yerleştiren kavimlerin, yaşadıkları topraklar üzerinde, bitki ve hayvan hayatına saygı duymayan , ekonomik ve sosyal hayatta ölçü ve tartıya riayet etmeyen , insan hayatına değer vermeyen , ahlaki değerleri hiçe sayarak hevalarına uygun bir yaşam peşinde koşanların, yaşadıkları dünyayı fesada boğdukları görülmektedir.


Bu insanların oluşturduğu toplumlar, dün nasıl yıkıma uğramış ise , bugünde, yarında , kıyamete kadar aynı fiili işleyen topluluklar yıkıma uğramaya mahkumdurlar. 

Kur'an olumsuz örnek olarak gösterdiği , şirki hayat düsturu yapmış kavimlerin örnekliğine alternatif olarak , Tevhidi hayat düsturu yapmış olanları örnek olarak göstererek, onları bizlere "Rol Model" olarak sunmaktadır.

Tevhidi yaşamı hayat tarzı yapanların örnekliği evrensellik arz eden bir durum olup , bu tür bir yaşamı sürdürenler dün nasıl dünya ve ahiret saadetini garantilemiş ise , bugün , yarın kıyamete kadar aynı saadeti garantilemiş olacaklardır. 

Bugün insanlık olarak dünyanın neresinde fesat , zulüm , bozgunculuk , kan ve gözyaşı varsa müsebbipleri ,  Allah (c.c) ye karşı hesap vereceklerine inanmayan ve sadece dünya merkezli bir yaşam inancı içinde olan müşriklerdir. 

Bugün dünyanın fesat içinde olmasına sebep olan bu insanlar eğer ,dünyada yaşam hakkının kendileri kadar bütün insan ve diğer canlı hayatlarının da hakkı olduğuna inanan bir düşünce içinde olmuş olsalardı , bir karıncayı dahi incitmeye çekinen bir hayat tarzı dünya yüzünde hakim olarak kan , zulüm , gözyaşı gibi insan hayatını zindana çeviren kelimeler , lügatlardan çıkardı.

Kur'an insanlara , temeli Allah (c.c) ye kulluk olan bir yaşam sistemi önererek , onun dışında olanlara kulluk edilmemesini , onun dışında olanların ilahlık ve rabliğe kalkışmamalarını , geçmişte böyle bir şeye kalkışanların feci sonunu yaşanmış örnekleri ile göstererek , gelecektekilere ayaklarını denk almalarını öğütlemektedir.

Bugün Kabenin Kur'ani anlamda olması gereken işlevi , bir çok Müslüman tarafından unutularak, Tevhidin sembolü olan o yapı, sadece taşının kutsandığı bir şirk sembolü haline getirilmiştir. Bu yapının gerçek işlevinin unutulmuş olması, o yapı etrafında oluşturulmuş olan Kur'ani bazdaki düşünceleri terk etmek anlamına gelmemeli , aksine bu anlamın yeniden hayat bulması için gerekli olan ameller harekete geçirilmelidir.

[029.041]  Allah'ın dışında başka veliler edinenlerin örneği,kendine ev edinen örümcek örneğine benzer. Gerçek şu ki, evlerin en dayanıksız olanı örümcek evidir; bir bilselerdi.

Ankebut s. 41. ayetinde , Allah (c.c) dışında veli edinmenin , evin insan hayatındaki önemi dikkate alınarak , çürük bir eve benzetildiğini görmekteyiz. Bunun tersi olarak , Allah (c.c) yi veli edinenlerin evlerinin sağlam bir temel üzerine kurulduğu , her türlü şirk tehlikesine korunaklı bir yapı içinde ikamet etmiş olduklarını da anlayabiliriz.

Aile kavramı insanın fıtratı ile yakından alakalı bir kavram olduğunu tekrar hatırlatarak , bu kavramı insan hayatından çıkarmak adına yapılan şeytani faaliyetleri görmek gerektiğini söylemek istiyoruz. Şeytani güçlerin kontrolü altındaki bir çeşit çağdaş sihirbazlık ürünü olan yayın organlarında , bu kavramın insan hayatından çıkarılması için yarışmalar , dizi filmler gibi göz boyama yolları ile insanların şuur altlarında, böyle bir kavramın insan hayatında artık gereksiz olduğu işlenerek hayvani bir yaşamı insanlara empoze etmek isteyenlerin yaptıkları programlar , maalesef reytinglerde üst sıralarda yer almaktadır.

Sonuç olarak ; Ev ve Aile kavramları insan hayatının en önemli kavramları olup , toplum hayatının ayrılmaz bir parçasıdır. Kur'an bu önemi dikkate alarak "Model Aile" , "Model Ev" örnekleri sunarak , bizlerin bu modelleri hayata örnek almamızı istemektedir. Geçmişte yaşanmış insan hayatlarında verilen örnekler bu kişilerin yaşamları üzerinden iyi ve kötü örneklikler olarak sunularak , iyilerin örnek alınması ve yaşanan hayatlara pratize edilmesi istenilmektedir. 


Model eve örnek Kabe , model aileye örnek bu binayı yapan İbrahim (a.s), Kur'anın bizlere örnek olarak gösterdiği yapı ve aile modelleridir. Bizler evlerimizi Kabe gibi Tevhidin sembolü , ailelerimizi İbrahim ailesi gibi şirke karşı duruşun önderleri olarak yetiştirmeye gayret ettiğimiz müddetçe , yaratılış amacımıza uygun bir hayat sürerek , dünya ve ahiretimizi garanti altına almış olacağız. 
                                    EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.