KABE etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
KABE etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Nisan 2016 Salı

Kabe ve Putların İnsandaki Tapınma Psikolojisi Açısından Karşılaştırılması

İnsan yaratılış itibarı ile, kendisinden ulu ve yüce olarak bildiği ve kabul ettiği varlıklara karşı ta'zim de bulunma , onlara sığınarak kendisine gelecek olan tehlikelerden korunma ihtiyacı hisseden  bir varlıktır. Araf s. 172 ve 173. ayetleri bizlere, insanın yaratılış hamuruna böyle bir özelliğin yüklendiğini anlatmaktadır. 

[007.172] [ON] Ve o zaman ki, Rabbin ademoğullarından, onların sırtlarından zürriyetlerini aldı. Ve onları kendi nefisleri üzerine şahit tuttu. «Ben sizin Rabbiniz değil miyim?» dedi, (onlar da) «Evet. Şahidiz» dediler. (Bu da) Kıyamet günü, «Biz bundan muhakkak ki gâfiller idik,» demeyesiniz içindir.
[007.173]  Veya demeyesiniz ki, «Muhakkak babalarımız daha evvel şerik koşmuşlardı. Ve biz ise onlardan sonra bir zürriyet olduk. Bizi mubtıl olanların yaptıkları ile helâk mı edeceksin?»

İnsanın böyle bir fıtrat üzere yaratılmış olması , onun aciz ve başkasına muhtaç bir bir durumda olduğunu göstermektedir. İnsanın topraktan ve değersiz bir sudan yaratılmış olduğunu beyan eden ayetler , insanın acziyetini ona hatırlatarak yerini bilmesini , kendisine biçilen "Kul" gömleğini çıkararak, ilahlık veya rablik gömleğini giymeye kalkamamasını , veya sadece onu yaratana kul olması gerektiğini öğütlemektedir. 

Allah (c.c) kendisini bizlere, sığınılması ve ta'zim de bulunulması gereken yegane "İlah" ve "Rab" olarak tanıtarak , bu kelimelerin insan hayatı içindeki ifade ettiği anlamların sadece kendisine has olması gerektiğini , başkalarına hasredildiği takdirde , çok feci akıbetlere yol açacağını bildirmiştir.

Yine insanın yaratılışında , birlikte yaşamak ve aynı düşünce ve inanç içinde olanların bu düşünce ve inançlarını dışa vurmakta kullandığı bir takım aidiyet gösterilerinde bulunmak vardır. İnsanların belirli gün ve zamanlarda ihdas ettikleri bayramlar , festivaller , ayinler , kutlama günleri v.s gibi toplanma vesileleri , bu aidiyet duygusunun bir sonucudur.

İstisnası olmaksızın bütün insanlar , yaratılışlarından gelen tapınma ve aidiyet duygusunun kendilerine yön vermesi neticesinde, kendisini bir topluluğa , düşünce ve inanca ait hissederek , onlar ile beraber olduğunu göstermek için , o topluluğun aidiyetlerini gösterdikleri ritüel ve objeleri benimseyerek , icra edilmesi gerekli olan amelleri, onlarla birlikte olduklarını göstermek için yerine getirirler.

Allah (c.c) , her şeyin yegane yaratıcısı olması nedeniyle , kendisinin "Tek İlah" ve "Tek Rab" olarak benimsenmesini , bu teklik inancının hayata yansımasını, insanların yaşadığı dünya hayatlarında pratikte gösterilmesini istemiştir. Ancak çeşitli saikler, insana yaratılış amacını unutturmuş , ve onun dışında ilah ve rabler edinerek onlara kullukta bulunmaya başlamışlardır. Kur'an , insanların düştüğü bu yanlışın adına "Şirk" diyerek , bu cürmün dünya ve ahirette insanlara nasıl zarar verdiğini bir çok yerinde beyan ederek, bundan sakınılmasını istemiştir.

İnsanların düşmüş oldukları yanlışı haber vermek için çağlar boyunca gelen elçi ve kitaplar aracılığı ile , Allah (c.c) dışındaki kulluk edinilenlerin , böyle bir şeye layık olmadıkları bildirilerek , doğru yola gelmeleri için gerekli olan mücadeleyi yaptıkları beyan edilmektedir. 

Elçilerin geldiği bu kavimlerin, "Müşrik" konumuna düşmelerine sebep olan en büyük unsur , Allah (c.c) yi bırakarak tapmış oldukları putlardı. Elçiler o kavimlere , bu putların onlara hiç bir fayda ve zarar veremeyeceklerini , onların ibadetlerini duymadıklarını , kendilerine bile faydası olmayan taştan oyulmuş şeylerin insanlara nasıl fayda verebilecekleri konusunda, kavimlerini sorgulamaya yönelterek yapmış olduklarının yanlışlığını onlara göstermeye çalışmışlardır. 

Bu kavimler , tapmış oldukları putların , kendilerine fayda ve zarar vermeye güçleri olmadıklarını , bu putların kendilerini duymadıklarını ve görmediklerini elbette biliyorlardı. 

Peki onları tahtadan ve taştan yapılmış olan cansız putlara yöneltmeye sevk eden amil ne idi? 

Bu soruya verilecek olan cevap , putçuluğun ve şirkin kadim bir hastalık olduğunu, ve aynı durumun bugün de devam ettiğini göstererek , İslamın tevhid eksenli olan çağrısının, evrensel bir boyuta sahip olduğunu da gösterecektir.

Allah (c.c) , ilk insandan itibaren bizlere , sadece kendisine kul olan bir yaşam sürmemiz için gerekli olan bilgileri, elçileri aracılığı ile ulaştırarak bu konuda yapmamız ve yapmamamız gerekenleri bildirmiştir. Allah (c.c) , yarattığı insanın fıtratından gelen tapınma ve aidiyet duygusunun dışa vurumu için gerekli olan toplu gösterilerin yapılması için bir mekan belirleyerek , burasını insanlık için merkezi bir yer haline getirmiştir. 

[003.096]  Gerçek şu ki, insanlar için ilk kurulan Ev, Bekke (Mekke) de, o, kutlu ve bütün insanlar (alemler) için hidayet olan (Kâbe) dir.

Al-i İmran s. 96. ayeti , insanların fıtri özelliği olan aidiyet gösterilerinin, ve ortak bir noktada buluşmanın sembolik adresi olarak olması gereken doğru yeri bildirmektedir. Mekke şehrinde inşa edilen , ve adına "Beyt" (Ev) denilen bu yapı , sadece Allah (c.c) ye kul olma noktasında ortak bir inanç ve düşünce içinde bulunanların bu aidiyetlerini ve ortak noktalarını göstermek için toplandıkları ve yöneldikleri bir yapıdır. 

İnsanın fıtri özelliğinden gelen , Allah (c.c) yi rab olarak tanıması fıtri bir durum olup , fıtrat dışı olan durum, onun Allah (c.c) dışındakileri rab olarak tanımasıdır. Kabe adındaki yapının yeryüzünde yapılan ilk ev olması , tevhidin fıtri bir durum olduğunu bizlere göstermektedir. Arızi (sonradan oluşan) olan şirk inancının, insanları kendi yanlarından ürettikleri inançlar etrafında toplamak için meydana getirdikleri yapı ve objeler , Kabenin insanlar nezdindeki işlevinin dikkate  alınarak ve ona nazire olarak yapılmış obje ve binalardır. 

Yeryüzünün neresinde olursa olsun , dini inanç adına yapılmış ne kadar merkez varsa , bu merkezlerin tamamı, yeryüzünün ilk evi olan Kabenin tevhide dayanan işlevine karşı çıkmak amacı ile yapılarak, şirke dayalı işlev görmesi için ihdas edilmiştir.

Kabenin , insanların sadece Allah (c.c) ye kul olduklarını gösterdikleri sembolik bir yapı olarak yeryüzünde belirlenmesine karşılık , Allah (c.c) dışındakileri ilah ve rab olarak benimseyenlerin de , Allah (c.c) yi ilah ve rab olarak benimseMEdiklerini , ve bu noktada ortak bir merkezde buluştuklarını gösteren, kendi elleri ile yaptıkları, ve etrafında toplanarak aidiyetlerini gösterecekleri bazı objelere ihtiyaç duymuş ve bu ihtiyacı karşılamak için , insanların rağbet ettikleri merkezler ve objeler oluşturmuşlardır. 

Tarih boyunca insanlar, yaşadıkları beldelerin en görkemli binalarını "Tapınak" adı altında oluşturarak , insanların buralara rağbet etmelerini sağlamışlar hala da sağlamaktadırlar. Bu yapıların oluşturulmasına sebep olan en büyük etken ise , Kabe adındaki yapının tarih boyunca gördüğü işlevin dikkate alınması ve  insanlar tarafından rağbet görmesidir. Bu tapınaklarda bulunan çeşitli maddelerden yapılmış bir takım objeler , insanların fıtri olan ibadet ihtiyaçlarının karşılanması için onlara sunulmaktadır. 

Adına "Put" denilen, ve insan eli ile meydana getirilen bu objeler , Allah (c.c) ye kul olmaMAnın ilan edildiği , ve bu ilanın dışa vurumu olarak etrafında toplanıldığı , Allah (c.c) ye yapılması gereken belirli kulluk gösterilerinin (Kıyam-Rüku-Secde gibi) onun dışında kul olunanlara hasredildiğini göstermek için kullanılan sembolik öğeler haline getirilmiştir. 

Bu noktada Kabe ile putların , birbirleri ile ortak olan , ve olmayan hatta taban tabana zıt olan özellikleri olduğunu söyleyebiliriz şöyle ki ; 

Kabe ve putların birbiri ile ortaklık arz eden tarafı , insanların yaratılışlarından gelen, ve kendilerinden yüce olan bir varlığa kulluk etme , bu noktada ortak bir inanca sahip olduklarını göstermek için insanların etrafında toplandıkları ve yöneldikleri sembolik yapı ve objeler olmasıdır. 

Kabe ve putların birbiri ortaklık arz etmeyen tarafı ise , Kabenin gerçek ilah ve rab olan Allah (c.c) ye kulluğun gösterildiği ve insanların bu noktada ortak bir inanca sahip olduklarını dışa vurdukları bir mekan olmasına karşılık , putlar ise Allah (c.c) nin dışındakileri ilah ve rab olarak bilen ve buna inananların bu inançlarını dışa vurdukları objelerdir. 

Kabeye yönelerek , hayatının her anında onu ilah ve rab olarak kabul ettiğini ilan eden ve bunu hayatında pratiğe döken kişinin adı "MÜ'MİN" olurken , putlara yönelerek onların sembolize ettiği değerleri kendisine ilah ve rab olarak kabul ettiğini ilan eden kimsenin adı ise "MÜŞRİK" olmaktadır. 

"Mü'min" ismini, hayatında pratiğe dökerek gereklerini yerine getiren kişiler, kıyamet gününde ebedi cennet ile mükafatlandırılırken , "Müşrik" ismini, hayatında pratiğe dökerek bunun gereğini yerine getirenler ise , ebedi cehennem ile mükafat göreceklerdir.

Buna göre "PUT" kelimesi , Allah (c.c) nin kendileri için yegane ilah ve rab olduğunu kabul etmeyenlerin oluşturduğu düşünce ve inancın , dışa vurumu için meydana getirilmiş ve insanların aidiyetlerini onlar  üzerinden gösterdikleri objelerin ortak ismi olurken, "MÜŞRİK" kelimesi ise, kulluğunu bu putlar üzerinden gösteren insanların ortak ismidir.

Şirk ve putçuluk psikolojisi , Kabe içinde bulunduğu rivayet edilen 360 adet putun Mekke fethi sırasında Muhammed (a.s) tarafından kırılması ile sona eren bir durum değil , aksine insanlığın kadim bir sorunu olup , bugünde devam etmektedir. Hele ki şirk ve putçuluğun, kendisini "Müslüman" olarak ifade edenler tarafından yerine getirilmeye , şirki ortadan kaldırmak temelli bir söylemi olan din mensuplarınca ayakta tutulmaya çalışılıyor olması , ayrıca trajikomik bir durumdur.

İnsanlar Allah (c.c) ye kul olmadıklarını ilan etmek, ve bu noktada ortak bir düşünce ve inanca sahip olduklarını göstermek için, taştan yapılmış olan heykellere, veya böyle bir kulluğun merkezi olarak ihdas edilmiş yapılara yönelerek bunu ilan etmektedirler. 


Ne örümcek ne yosun, Ne mucize ne füsun; Kabe Arap’ın olsun , Çankaya bize yeter..
Kemalettin Kamu nun bu dizeleri , söylemek istediklerimizin daha kolay anlaşılmasını sağlayacaktır.
                             
Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunun dayandığı ideoloji ve bu ideolojiyi insanlara empoze etmek için kullanılan bazı argümanlar , insanın tapma psikolojisini açığa çıkararak , bu tapmanın Allah (c.c) dışındakilere nasıl hasredilebileceğini göstermektedir. Allah (c.c) dışındakilere kul olmayı tercih edenler ise, Allah (c.c) ye kul olmadıklarını açıkça ifade etmekten çekinmeyerek şirk psikolojisinin gereğini yerine getirmektedirler. 

"Put" kelimesinin ifade ettiği anlamı tam olarak karşılayan ülkenin her tarafındaki Atatürk heykelleri, ve onlar üzerinden yerine getirilmeye çalışılan aidiyet gösterileri ,kadim bir hastalık olan putçuluk ve şirkin Türkiye deki versiyonu olarak karşımızdadır.

Bu heykellerin karşısında kıyama duranlar , bunların taştan yapılmış objeler olduğunu , kendilerini duymadıklarını pekala bilmektedirler. Böyle yapmakla o kişinin "Kemalizm" adı ile ortaya koyduğu düşünce ve inanç sistemine bağlılıklarını bu şekilde gösterdiklerini ifade etmiş olmaları , putçuluğun ve şirkin ne anlama geldiğini çok net ifade etmektedir.

Sonuç olarak ; İnsanın fıtri bir özelliği olan kendisinden ulu olduğunu kabul ettiği bir varlığa kulluk etme özelliği iki yönde tezahür etmektedir. Kulluğun ilk yönü kendisini yaratan ve yegane ilah ve rab olan Allah (c.c) ye karşı yapılırken , ikinci yönü ise onun dışındakilere yapılmaktadır. 

İnsanın kulluğa meyyal olan yaratılışı ile paralel olarak, bu kulluğunu gösterdikleri ortak sembolik  objelere yönelmek gibi bir itiyatları vardır. Kabe , insanın Allah (c.c) ye karşı olan kulluk bilincini gösterdiği , ortak bir sembolik öğe olarak dünyada var olurken , Kabenin ifade ettiği anlam ve düşünceye alternatif olarak ortaya konan ve insanların aidiyet gösterisinde bulundukları objelerin ortak ismi "PUT tur.

Allah (c.c) yi tek ilah ve rab olarak bilen ve bu yolda hayatını yönlendirenlerin akıbetleri ebedi cennet olarak , onun dışındakileri ilah ve rab olarak bilerek bu yolda hayatını yönlendirenlerin akıbetleri ise ebedi cehennem olarak belirlenmiştir.

Kur'an temel çağrı olarak , kulluğa meyyal bir fıtratta yaratılan insanın, bu kulluğunu kime ve nasıl göstermesi gerektiğini beyan eden bir kitap olarak kıyamete kadar bizlere yol gösterecektir. Allah (c.c) bizleri kendisini tek ilah ve rab olarak bilen ve bu yolda yürüyen kullarından kılsın. 

                                    EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.

21 Nisan 2016 Perşembe

KABE ve İBRAHİM AİLESİ : Bizlere Sunulan Model ev Model Aile

Kur'an, bir insanın dünya hayatı içinde nasıl yaşaması veya yaşamaması gerektiğini , geçmiş yaşantılar içinden seçilmiş model karakterler sunarak , bizlerin bu modelleri örnek almasını veya almamasını amaçlayan anlatımlar ile bizlere hatırlatmaktadır. Aile , bir toplumu oluşturan en küçük yapı taşı olması, ve bir toplumun düzelmesi veya bozulmasının ilk başlangıcının aileden başlıyor olması nedeniyle bu kurum, insan hayatı için büyük bir önem  arz etmektedir. Kur'an ailenin bu önemini dikkate alarak "Model Aile" ve "Model İnsan" örnekleri sunmakta, yaşantımız içinde bu aile ve insanları örnek almamızı bizlere önermektedir. 

Evlerde ve bu evlerden meydana gelen beldelerde yaşamak , insanın fıtri bir olgusu olup , insanların hayatını yönlendiren , yetiştirilme ve terbiye edilmeleri bu evlerdeki ebeveynlerin vasıtası ile gerçekleşir. Ebeveynler terbiye etmekle yükümlü oldukları çocuklarını , sahip oldukları inançları doğrultusunda yetiştirmeye çalışır ve ağırlıklı olarak , çocuklar ebeveynlerinden aldıkları inanç ve düşünceler ile hayatlarına yön verirler.

Bu bakımdan Kur'an, insan hayatındaki "Ev" ve "Aile" nin önemini dikkate alarak,  buradan yetişecek nesillerin topluma faydalı sağlıklı bireyler olması içini gerekli olan hatırlatmaları içinde barındırmaktadır.

"Beyt" (Ev) kelimesinin, aile gibi insan hayatı içinde önemli bir yeri bulunmaktadır. Bu kelimenin Arap dilindeki sözlük anlamı "Gecenin tehlikesinden ve karanlığından sığınılan yer" anlamında olup , Allah (c.c) bu kelimeye özel bir anlam yükleyerek , Mekkede bulunan , İbrahim ve oğlu İsmail (a.s) lar tarafından yapılan Kabe adındaki yapıya "Beytim" (Benim evim) diyerek, küfür ve şirk tehlikesinden sığınılacak model bir ev örneği bizlere sunmuştur. 

Bu anlamda artık Kabe, sadece namazlarda yöneldiğimiz bir kıble değil , herkesin yaşadığı evi tevhidi bir mekan olarak oluşturmakla yükümlü olduğu, daha geniş bir anlama sahip olan model bir ev olarak karşımızdadır.

[003.096-97] Muhakkak ki insanlar için konulmuş ilk ev;  mübarek olarak kurulan ve alemler için hidayet olan Bekke'deki dir.Orada apaçık nişâneler, İbrahim'in makamı vardır. Oraya giren emniyette olur. Yoluna gücü yetenlerin o evi haccetmesi, Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse bilmelidir ki, Allah bütün âlemlerden müstağnîdir.

Ayet içindeki "Oraya giren emniyette olur" ifadesi , üzerinde durulması ve düşünülmesi gereken bir ifadedir. Beyt yani Kabe , insanın korunmaya olan fıtri ihtiyacını dikkate alan alan bir yaklaşım sonucu ,"İnsanların oraya girdiğinde emniyette olduğu bir yer" olarak anlamını bulmuştur. 

Peki Beyt'e (Kabe) giren nasıl bir tehlikeden emin olacaktır?.

[002.125] Beyti, insanlar için toplanma ve güven yeri kılmıştık. İbrahim'in makamını salat yeri edinin, dedik. Evimi ziyaret edenler, kendini ibadete verenler, rüku ve secde edenler için temiz tutun diye İbrahim ve İsmail'e ahd verdik.

Kabenin İbrahim (a.s) ile özdeşleştirilmiş olması, onun işlevinin okunması noktasında önemli bir ayrıntıdır. İbrahim suresi içinde anlatılan İbrahim ( a.s) ın duası bizlere bu konuda ışık tutabilir.

[014.035] Hani İbrahim şöyle demişti: «Bu beldeyi güvenli kıl, beni ve çocuklarımı putlara kulluk etmekten uzak tut.»
[014.036] Ey Rabbim, o putlar çoğu insanı yoldan çıkardı. Bundan böyle kim bana uyarsa bendendir, kim bana karşı çıkarsa, hiç kuşkusuz sen bağışlayıcısın, merhametlisin.
[014.037]  Ey Rabbimiz, ben çocuklarımdan bir kısmım senin Beyti Haram'ının yanında, ekin bitmez bir vadiye yerleştirdim. Ey Rabbimiz, salatı ikame etsinler diye; bundan böyle insanlardan bir kısminin gönüllerim onlara doğru akit ve ortan bazı ürünlerden rızıklarıdır; umulur ki şükrederler.
[014.038] «Rabbimiz! Doğrusu Sen gizlediğimizi de, açığa vurduğumuzu da bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey Allah'tan gizli kalmaz.»
[014.039] «Kocamışken, bana İsmail ve İshak'ı veren Allah'a hamdolsun. Doğrusu Rabbim duaları işitendir.»
[014.040]  «Rabbim! Beni ve çocuklarımı salatı ikame edenlerden eyle. Rabbimiz! Duamı kabul buyur.»
[014.041] «Rabbimiz! Hesap görülecek günde, beni, anamı babamı ve inananları bağışla.»

Allah (c.c) nin beytine giren , küfür ve şirk tehlikesinden emin bir hale gelerek , dışarıdan gelecek olan saldırılara karşı korunaklı bir mekana sığınmıştır.

İbrahim (a.s) ın "Bu beldeyi güvenli kıl" şeklindeki duasının gerçekleşmesi için , önce belde içindeki evlerin emin ev , beldede yaşayan insanların emin insanlar olması gerekmektedir. 

İbrahim (a.s) bir beldenin emin olması için gereken adımı atarak model bir ev , model bir aile örneğini bizlere göstermektedir. 

[002.126]  Hani, İbrahim demişti ki: Rabbım burasını emniyetli bir şehir yap. Ve halkından Allah'a, ahiret gününe iman etmiş olanları mahsullerle rızıklandır Allah da: Kafir olanı kısa bir zaman için geçindiririm. Sonra onu cehennem azabına zorlarım. Bu ne kötü bir sonuçtur, buyurmuştu.
[002.127]  Ve o zaman ki, İbrahim Beyt'in temellerini yükseltiyordu. İsmail ile birlikte şöyle dua ettiler: «Ey Rabbimiz, bizden kabul buyur. Çünkü daima işiten, daima bilen Sensin ancak Sen!
[002.128]  «Rabbimiz! İkimizi Sana teslim olanlardan kıl, soyumuzdan da Sana teslim olanlardan bir ümmet yetiştir. Bize ibadet yollarımızı göster, tevbemizi kabul buyur, çünkü tevbeleri daima kabul eden, merhametli olan ancak Sensin».

Allah (c.c) ye kulluğun , ve bu kulluk yolunda her türlü fedakarlığa katlanmanın sembol ismi olan İbrahim (a.s), çocuklarını son nefesine kadar bu şuur üzerinde yetiştirmeye gayret etmiş , torunu Yakup (a.s) aynı yolu kendi çocukları üzerinde devam ettirmiştir. 

[002.131]  Rabbi ona: «Teslim ol» buyurduğunda, «Alemlerin Rabbine teslim oldum» demişti.
[002.132]  İbrahim bunu oğullarına vasiyet etti. Yakub da: «Oğullarım! Allah dini size seçti, siz de ancak O'na teslim olmuş olarak can verin» dedi.

Şirkten arınmış ve Tevhidi bir hayatın hakim olduğu evlerde ikamet eden bireyler , yaşadıkları toplumun en güvenilir bireyleridir. Kabe böyle bir evi temsil ederek , bu evin temsil ettiği Tevhidi yapının bütün evlerde hakim olması gerektiğini hatırlatır. Yani toplumun sıhhat ve selameti için bütün evlerin Kabe haline sokulması, yani şirkten arınmış ve Tevhidin hakim olduğu bir ortam haline getirilmesi elzemdir. 

Aile , toplumu meydana getiren en küçük yapı taşı olması nedeniyle aile içi eğitim insan ve toplum için önemli bir unsurdur. Aile içi eğitimi şirkten arınmış ve Tevhidi boyutta almış olan bireylerin oluşturdukları toplumlar, emin ve güvenilir toplumlar olarak hayatiyetlerini sürdürürler. İbrahim (a.s), örnek bir baba olarak böyle bir aile oluşturmanın örneklerini bizlere sunmaktadır. 

Evlerini ve ailelerini şirkten arındıramamış olan insanların oluşturduğu toplumlar ise zaman içinde yıkılmaya mahkumdur.

Kur'an kıssalarındaki anlatımlara bakıldığında, kavimlerin helak edildiğinden bahsetmektedir. Bahsi geçen kavimlerin yıkımlarına sebep olan ortak neden , o kavimler içinde yaşayan insanların oluşturduğu toplumların, şirk temelli sistemleri hayata geçirmeleri olduğu görülmektedir.

Şirki hayat düsturu edinmiş olan , Salih , Şuayb , Lut (a.s) lar gibi elçilerin kıssalarını okuduğumuzda , Tevhidi hayatlarından çıkararak, şirki hayatlarına yerleştiren kavimlerin, yaşadıkları topraklar üzerinde, bitki ve hayvan hayatına saygı duymayan , ekonomik ve sosyal hayatta ölçü ve tartıya riayet etmeyen , insan hayatına değer vermeyen , ahlaki değerleri hiçe sayarak hevalarına uygun bir yaşam peşinde koşanların, yaşadıkları dünyayı fesada boğdukları görülmektedir.


Bu insanların oluşturduğu toplumlar, dün nasıl yıkıma uğramış ise , bugünde, yarında , kıyamete kadar aynı fiili işleyen topluluklar yıkıma uğramaya mahkumdurlar. 

Kur'an olumsuz örnek olarak gösterdiği , şirki hayat düsturu yapmış kavimlerin örnekliğine alternatif olarak , Tevhidi hayat düsturu yapmış olanları örnek olarak göstererek, onları bizlere "Rol Model" olarak sunmaktadır.

Tevhidi yaşamı hayat tarzı yapanların örnekliği evrensellik arz eden bir durum olup , bu tür bir yaşamı sürdürenler dün nasıl dünya ve ahiret saadetini garantilemiş ise , bugün , yarın kıyamete kadar aynı saadeti garantilemiş olacaklardır. 

Bugün insanlık olarak dünyanın neresinde fesat , zulüm , bozgunculuk , kan ve gözyaşı varsa müsebbipleri ,  Allah (c.c) ye karşı hesap vereceklerine inanmayan ve sadece dünya merkezli bir yaşam inancı içinde olan müşriklerdir. 

Bugün dünyanın fesat içinde olmasına sebep olan bu insanlar eğer ,dünyada yaşam hakkının kendileri kadar bütün insan ve diğer canlı hayatlarının da hakkı olduğuna inanan bir düşünce içinde olmuş olsalardı , bir karıncayı dahi incitmeye çekinen bir hayat tarzı dünya yüzünde hakim olarak kan , zulüm , gözyaşı gibi insan hayatını zindana çeviren kelimeler , lügatlardan çıkardı.

Kur'an insanlara , temeli Allah (c.c) ye kulluk olan bir yaşam sistemi önererek , onun dışında olanlara kulluk edilmemesini , onun dışında olanların ilahlık ve rabliğe kalkışmamalarını , geçmişte böyle bir şeye kalkışanların feci sonunu yaşanmış örnekleri ile göstererek , gelecektekilere ayaklarını denk almalarını öğütlemektedir.

Bugün Kabenin Kur'ani anlamda olması gereken işlevi , bir çok Müslüman tarafından unutularak, Tevhidin sembolü olan o yapı, sadece taşının kutsandığı bir şirk sembolü haline getirilmiştir. Bu yapının gerçek işlevinin unutulmuş olması, o yapı etrafında oluşturulmuş olan Kur'ani bazdaki düşünceleri terk etmek anlamına gelmemeli , aksine bu anlamın yeniden hayat bulması için gerekli olan ameller harekete geçirilmelidir.

[029.041]  Allah'ın dışında başka veliler edinenlerin örneği,kendine ev edinen örümcek örneğine benzer. Gerçek şu ki, evlerin en dayanıksız olanı örümcek evidir; bir bilselerdi.

Ankebut s. 41. ayetinde , Allah (c.c) dışında veli edinmenin , evin insan hayatındaki önemi dikkate alınarak , çürük bir eve benzetildiğini görmekteyiz. Bunun tersi olarak , Allah (c.c) yi veli edinenlerin evlerinin sağlam bir temel üzerine kurulduğu , her türlü şirk tehlikesine korunaklı bir yapı içinde ikamet etmiş olduklarını da anlayabiliriz.

Aile kavramı insanın fıtratı ile yakından alakalı bir kavram olduğunu tekrar hatırlatarak , bu kavramı insan hayatından çıkarmak adına yapılan şeytani faaliyetleri görmek gerektiğini söylemek istiyoruz. Şeytani güçlerin kontrolü altındaki bir çeşit çağdaş sihirbazlık ürünü olan yayın organlarında , bu kavramın insan hayatından çıkarılması için yarışmalar , dizi filmler gibi göz boyama yolları ile insanların şuur altlarında, böyle bir kavramın insan hayatında artık gereksiz olduğu işlenerek hayvani bir yaşamı insanlara empoze etmek isteyenlerin yaptıkları programlar , maalesef reytinglerde üst sıralarda yer almaktadır.

Sonuç olarak ; Ev ve Aile kavramları insan hayatının en önemli kavramları olup , toplum hayatının ayrılmaz bir parçasıdır. Kur'an bu önemi dikkate alarak "Model Aile" , "Model Ev" örnekleri sunarak , bizlerin bu modelleri hayata örnek almamızı istemektedir. Geçmişte yaşanmış insan hayatlarında verilen örnekler bu kişilerin yaşamları üzerinden iyi ve kötü örneklikler olarak sunularak , iyilerin örnek alınması ve yaşanan hayatlara pratize edilmesi istenilmektedir. 


Model eve örnek Kabe , model aileye örnek bu binayı yapan İbrahim (a.s), Kur'anın bizlere örnek olarak gösterdiği yapı ve aile modelleridir. Bizler evlerimizi Kabe gibi Tevhidin sembolü , ailelerimizi İbrahim ailesi gibi şirke karşı duruşun önderleri olarak yetiştirmeye gayret ettiğimiz müddetçe , yaratılış amacımıza uygun bir hayat sürerek , dünya ve ahiretimizi garanti altına almış olacağız. 
                                    EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.