Müslümanların birbirleri ile yapmış olduğu tartışmaların , onları daha ileriye taşımak amaçlı olması gerekirken , gündem yapılmaması gereken , veya gündem edilmesi gereken daha acil ve önemli konular varken , "Suni Gündem" olarak tabir edebileceğimiz , kısır konuların gündem edilerek , bu konular etrafında tartışmalar yapılması , bizlere bir şey kazandırmamakta, hatta kazandırmak şöyle dursun , bizleri kayba uğrattırmaktadır.
"Suni Gündem" olarak tabir ettiğimiz konulardan bir tanesi , Adem'in babasının olup olmadığı noktasında yapılmakta olup , bu konuda iki görüş etrafında yoğunlaşan tartışmalar uzun yıllardır sürmektedir. Yazının konusu, Ademe baba bulmak veya babasız olduğunu ispat etmeye çalışmak değil , bu konularda yapılan tartışmaların kısırlığı ve gereksizliği üzerinde olacaktır.
Konuya girmeden önce kısaca , bu konuda yapılan tartışmaları hatırlatmak istiyoruz. Adem kıssası ile ilgili tefsirlere bakıldığında, insanın çoğalması ile ilgili verilen bilgilerde , insanların Adem ile eşinden türediği , Ademin eşinin her batında ikiz çocuk dünyaya getirdiği , onlardan doğan bu çocukların çapraz evlilik yaparak, bu yolla insan neslinin çoğalmasının sağlandığı yazmaktadır. İşlenen ilk cinayetin , bu evlilik modeline razı olmayan Kabilin, kendisi ile aynı batında doğan kardeşi ile evlenmek istemesi neticesinde meydana geldiği yönünde tefsirlerde bilgilere rastlamaktayız.
Tefsirlerdeki bu yazılanların, Kur'andan onay almayan ve "İsrailiyyat" denilen kirli bilgilerin ürünü olduğunu söyleyebiliriz. Tefsirlerde yer alan bu bilgileri istismar ederek , bazı kimselerin eleştiri , alay ve hakaretlerine maruz bırakılmamız neticesinde , eziklik psikolojisinin ürünü olduğunu söyleyebileceğimiz , farklı bir görüş olarak , Allah (c.c) nin bir çok ademler yaratarak , insanları böyle çoğalttığı iddialarını da görmekteyiz.
İşin garibi , bu iki zıt görüşün delilinin Kur'an içinden getirilmiş olmasıdır. Kardeş evliliğini savunan görüş , Nisa s. 1. ayetini delil olarak sunarken , bir çok Adem yaratıldığı görüşünü ileri sürenlerin ise, başta Araf s. 11. ayeti olmak üzere bazı ayetleri delil olarak sunduklarını görmekteyiz.
Bu görüşlerin hangisinin doğru olduğunu tartışmak veya , insan neslinin nasıl türediği konusu hakkında Kur'an ayetlerini incelemek bu yazının konusu olmadığı için , ortaya atılan görüşlerin her ikisinin "Kesin bilgi" olmadığını söylemek istiyoruz. Kardeş evliliğini veya bir çok Adem yaratıldığını iddia eden görüşler , delil olarak sundukları ayetler üzerinde vardıkları şahsi görüşler neticesinde bu bilgilere sahip olduklarını söyleyebiliriz. Varılan bu neticelerin doğruluğu elbette tartışılabilir, ancak savunulan bir görüşün, diğerini mahkum ederek kendi görüşünü üste çıkarmaya asla hakkı yoktur.
Burada şunu hatırlamakta fayda mülahaza etmekteyiz ; Kur'an bir biyoloji kitabı değildir , bu kitap bize insan neslinin nasıl çoğaldığını değil , onu çoğaltan Allah (c.c) nin kudretine işaret etmektedir. Bizler bu tarafı ıskalayarak , bu kitaptan biyolojik bilgiler çıkarmaya kalktığımız zaman , çıkardığımız bazı bilgiler bizi yanıltabilir.
Yazının konusunun , bu görüşlerden hangisinin doğru olabileceği değil , neden böyle bir gündem ortaya atılması noktasında olduğunu tekrar hatırlattıktan sonra konuya girelim ;
İslam düşmanları tarafından , Kur'an içindeki bazı ayetlerin istismar edilerek , biz Müslümanlara karşı alay ve hakaret konusu edildiği malumdur. İnsan neslinin kardeş evliliği ile çoğaldığı konusundaki Kur'anda olmayan, fakat tefsirlerde olan görüşlerin bahane edilerek , İslama ve Kur'ana hakaret edilmeye çalışıldığı, bir çoğumuzun malumudur.
Bu tür alay ve hakaretleri dikkate alarak , savunma psikolojisi içinde yapılmaya çalışılan bazı izahların temelinde , bu tür iddiaların ret edilmesine yönelik izah ve yorumlar olduğunu görmekteyiz. Ancak bu iddialar ret edilmeye çalışılırken yapılan yorumların , bu tür iddia sahiplerini ikna etmeyi amaçlayarak yapılmaya çalışıldığını görmekteyiz.
Yapılan bu ikna çalışmalarında , bazı Kur'an ayetlerinin yanlış şekilde tevil edilerek , sadece karşı tarafa "Biz sizin iddia ettiğiniz gibi değiliz" mesajını vermeyi amaçladığını görmekteyiz.
Veya , Kur'an içindeki ayetlerin bazı yorumlarının , bazı kimselere ters gelebileceğini düşünerek , bazı ayetlerin yorumunun "Onlara ne deriz" mantığı çerçevesinde yapılarak , şirin görünmek gibi bir amaca hizmet ettirilmeye çalışıldığını görmekteyiz.
Bu tür iddia ve görüşlerin ortaya atılma amacının , bizleri suni gündemler etrafında vakit kaybettirmeye yönelik olup , esas gündemi bizlerin oluşturmasına engel olmaya yönelik ve bizleri, başkaları tarafından oluşturulmuş olan suni gündemler etrafında dönüp dolaştırmaya amaçlayan atraksiyonlar olduğunu söylemek istiyoruz.
Müslümanların gündemleri , kimseye şirin görünmek veya bazıları tarafından yanlış olarak görülen bazı bilgileri düzeltmeye çalışmak olmamalıdır. Bizler kendi gündemimizi kendimiz tespit ederek , bizi fikri ve ameli olarak daha ileriye taşıyacak olan konular üzerinde gündem oluşturarak , başkalarının dümen suyunda gidenlerden olmaktan kurtulmalıyız.
Bu noktada özellikle, Türkiye genelinde Kur'anı merkeze alan sayın hocalarımızın sorumluluk alması gerektiğini hatırlatmak istiyoruz. Bizans papazlarının , İstanbul fethedilirken meleklerin kanadını tartışmaları misali , etrafımızdaki ateş tüm dünyayı kaplarken , biz hala geçmişte Muaviye ve Ali kavgasında kimin haklı , kimin haksız olduğu gibi, bize faydası olmayan konuları tartışmaktan geri durmalıyız.
Veya bazıları bizi öcü gibi gördüğü için "Biz öcü değiliz" kabilinden, müdahene içine girilmiş bazı yumuşatma hareketlerinden kaçınmalıyız. Yüzlerce yıldır bitmeyen kavgaların devamı olan , hadis -sünnet , şefaat , kabir azabı , İsa (a.s) ın nuzulü , mehdi , Allah (c.c) nin nerede olduğu gibi içinde yaşadığımız dünyanın gerçeklerinden soyutlanmış düşünceleri bir tarafa bırakarak , İslamın bu dünyaya neler söylediğini gündem etmeye gayret etmeliyiz.
Kur'anın bizden gündem etmemizi istediği şeyin ne olduğunu öğrenmek istersek , kıssalar yolu ile anlatılan hayatları okumak, bize gündem belirlemede yardımcı olacaktır. Nuh , Hud , Şuayb , Lut , Salih , İbrahim (a.s) ların yaşadıkları hayatlara baktığımızda, onların ağızlarından çıkan sözler , kavimlerinin yaşadıklara hayata dokunan sözler olup , o kavimlerin yaptıkları yanlışlara karşı , doğru olanın ikame edilmesi üzerine olduğunu görürüz.
Bugün yeni bir elçi gelmiş olsa. bu elçinin gündeme acaba ne olabilirdi ?.
Bu soruya verilecek cevap , bizlerin gündem belirlemesinde önemli rol oynayacaktır. Yeni bir elçi gelmiş olsa, bu elçi asla geçmişte yapılan kavgalarda kimin haklı kimin haksız olduğu gibi bugüne dair sözü olmayan konuları gündem etmezdi.
Şayet bugün yeni bir elçi gelse , kendisinden önceki elçi atalarının gündemi olan , "Şirk" i gündeme alarak , yaşadığımız dünyanın içinde olduğu duruma Tevhidi çareler sunmak olacaktır. Çünkü Kur'andaki elçi kıssalarına baktığımızda , bütün elçilerin gündeminde kavimlerinin şirk inanç ve yaşantıları olup , bu yaşantıları düzeltmeleri için onlara yaptığı çağrılar yer almaktadır.
Bize ne oluyor ki , elçi atalarımızın gündemini terk ederek , incir çekirdeğini doldurmayacak konular üzerinden birbirimize olan düşmanlığımızın daha da artmasına neden oluyoruz ?.
Yeni bir elçi gelse , o elçi önce bizleri düzgün bir gündeme sahip olmamız noktasında gerekli uyarıları yaparak , kendimize çeki düzen vermemizi isterdi. Bizim gibi daha kendisinin nasıl bir görevi yüklendiğinden habersiz , boş gündemler etrafında gezen Müslümanlar , bu halimizle o elçiye ayak bağı olmaktan başka bir işe yaramayız.
Fesat , zulüm , kan , göz yaşına boğulmuş olan bir dünyada , biz Müslümanların bu fesada karşı bir sözünün olmaması düşünülemez. Biz bu gidişe karşı bir söylem üzerinde değil , bu fesada devam edenlerin bizim için belirlediği gündemler üzerinde dönüp dolaştığımız müddetçe , bizlerden rahatsız olması gereken zalimler rahat nefes alarak , fesatlarına hız kesmeden devam edeceklerdir.
Rivayet kültürünün anlattığı din , maalesef bu konuları gündem etmekten uzak , veya vahşeti ve cinayeti esas alan bir söylem ve eylem üzerine kurulu olduğu için , insanların İslamdan kaçmasına sebep olduğunu unutmayalım.
Sonuç olarak ; Kendisini Kur'anı öne çıkarmaya adamış insanların gündem belirlemede örnek olmaları gerektiğini hatırlatmak isteriz. Bu kimselerin belirlediği gündemler , bizleri fikri ve ameli olarak ileriye götüren konuları tartışmamızı ve konuşmamızı sağlayarak , o konular etrafında bizlerin ufkunu açıcı fikirleri ve düşünceleri ile önder olmaları gerekmektedir. Ademin babasının olup olmadığı , onun ilk insan olup olmadığın tartışmanın bizlere herhangi bir faydası olmayacağı için , bu tür konuların gündeme alınması , yarardan çok zarar getirecektir.
Gündemimizi yine Kur'andan belirleyerek , tarih boyunca gelen elçilerin kavimlerine karşı gündem ettikleri konuyu bizimde devam ettirerek , şirkin hakim olduğu , kan ve gözyaşı selinde boğulan bir dünyanın , tevhide döndüğünde nasıl bir mutluluğa kavuşacağı , yine Kur'an içinden örneklerle anlatılmalıdır.
Bizler Kur'anı gündeme alan sayın hocalara , gündem belirleme konusunda yapacak olduğumuz taleplerle , onların daha doğru gündem belirlemelerine yardımcı olarak , bizlerin ufkunun açılmasında onlara ön ayak olabiliriz. Ademin babasının olup olmadığı türünden yapılan tartışmalar, bizlere boşa vakit kaybından başka bir işe yaramayacaktır.
RABBİMİZ BİZLERİ SUNİ GÜNDEMLER İLE VAKİT KAYBETMEYEN KULLARINDAN KILSIN.