Hikmet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hikmet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Kasım 2014 Çarşamba

Kitap ve Hikmet Üzerine Kur'anda Bir Gezinti

Bazı yazılarımızda vurgulamaya çalıştığımız üzere Kur'an'ı doğru anlamanın önündeki en büyük engellerden birisi; oluşturulmuş olan ön kabullerin delilini aramak amacı ile okunması ve ayetlerin bu ön kabuller doğrultusunda anlaşılmaya çalışılmasıdır. Bu yöntem ile okunan Kur'an ayetleri alakasız konulara delil olarak sunulmuş ve "Allah böyle diyor" denilerek kitleler aldatılmıştır.

Geleneksel İslam düşüncesi içinde Hadis ve Sünnet'in vahiy olduğu, bunların da aynen Kur'an ayetleri gibi indirildiği şeklinde bir söylemin olduğu hepimizin malumudur. Bu ön kabullü düşünceye delil olması için bir takım Kur'an ayetleri o düşünce doğrultusunda te'vil edilerek, sonradan oluşma bu düşünceyi Kur'an'a onaylatma girişimlerinde bulunulduğu da hepimizin malumudur.

Kur'an'ın bazı ayetlerinde Muhammed(a.s)'a indirilen Kitap ile birlikte Hikmet'in de zikredilmiş olması, Hadis ve Sünnet'in vahiy olduğu düşüncesine sahip olanlar için bir delil olarak görülmüştür. Böylece Hikmet'in Sünnet olduğu, dolayısı ile "Sana Kitap ve Hikmet indirdik" şeklindeki ayetlerden; indirilen Kitap'ın Kur'an, indirilen Hikmet'in Sünnet olduğu düşüncesi hakim olmuştur.

En baştan söylediğimiz gibi; ön kabullu bir okuma ürünü olan bu düşünceyi Kur'an bütünlüğünde değerlendirdiğimiz zaman, Muhammed(a.s)'a indirilen tek bir şeyin olduğu konusundaki bir çok ayetin mevcudiyeti, inen şeyin sadece Kur'an olduğunu anlatmaktadır.

Yazımızın ana gayesi Hikmet'in ne olmadığı üzerine değil, ne olduğu üzerinedir. Hikmet'in ne olmadığı ile ilgili olarak Hikmet Kur'an'dan Ayrı Olarak İndirilmiş Bir Vahiy midir? başlıklı bir yazımız mevcuttur.

Burada "Hikmet nedir?" sorusunun cevabının, Kur'an ayetlerinden bulunarak ne olduğunun ortaya konulması gerekmektedir.
   
Hikmet kelimesi; "ıslah etmek, düzeltmek maksadı ile men etmek, engellemek" anlamlarına gelen "Ha-Ke-Me" kelimesinden türemiş olup, sözlükteki anlamı dahilindeki işlemleri yapmanın ismidir.

HİKMET; EŞYANIN TABİATINA HAKİM OLMAK VE ONU YÖNETMEK KABİLİYETİNİN ADIDIR.

Bu bağlamda yaratılan bütün insanlara Hikmet verilmiş olup, asıl mesele verilen bu Hikmetin yani "ıslah etmek, düzeltmek maksadı ile men etmek" şeklindeki amellerin dayandığı ölçünün ne olacağıdır.

[006.136] Allah'ın yarattığı ekinlerle hayvanlardan Allah'a pay ayırıp zanlarınca, bu Allah'a, bu da ortaklarımıza (putlarımıza) dediler. Ortakları için ayrılan Allah'a ulaşmıyor, fakat Allah için ayrılan ortaklarına ulaşıyor! Ne kötü hüküm veriyorlar?

EN'AM 136 ayetinde Mekkeli müşriklerin verdikleri HÜKMün ne kadar kötü olduğunun bildirilmesindeki mesajlardan birisi de; onlara verilmiş olan doğruyu ve yanlışı birbirinden ayırma melekesini doğru kullanmadıkları, dolayısı ile yapmış oldukları şirk amellerinin kendilerine doğru göründüğü, bunun yanlışlığını haber vermeye gelen Elçiye var güçleri ile karşı çıkma amaçlarının kendi doğrularına göre hareket etmeleri olduğudur.

[038.004-6] Aralarından bir uyarıcı gelmesine şaşırdılar. İnkârcılar; «bu yalancı bir sihirbazdır» dediler.İlâhları hep bir ilâh mı kılmış? Bu cidden şaşılacak bir şey: çok tuhaf. İçlerinden ileri gelenler fırladılar ve dediler ki: «İlâhlarınız üzerinde sabır ve sebat edin. Bu, gerçekten arzu edilen bir murad!»

Burada Allah(c.c) tarafından gönderilen Elçi ve Kitapların fonksiyonu öne çıkmaktadır. Şöyle ki; insanda yaratılıştan gelen bir özellik olan Hikmet yeteneği, ona verilen kullanma kılavuzuna göre yönetilmelidir ki insana verilen Hikmet onun elinde bir silah olup zulüm ve fesada dönüşmesin.

[002.011-12] Onlara: Yeryüzünde fesat çıkarmayın, denildiği zaman, «Biz ancak ıslah edicileriz» derler. Bilesin ki onlar, fesadçıların ta kendileridir de bunun farkında değiller.

Allah(c.c)'nin Elçilerine verdiği Kitap, hem onlara verdiği Hikmeti, hem de diğer insanlara verdiği Hikmeti nasıl kullanacaklarına dair gerekli olan kılavuzdur. Olayı teşbihî bir misalle anlatacak olursak; herhangi bir yerden aldığımız beyaz eşya türünden bir elektronik aleti, eğer o aletin içinde bulunan kullanma kılavuzuna göre çalıştırmaz isek alet doğru çalışmaz ve arıza çıkarır. Tarih boyunca gönderilen Kitaplar işte böyle bir kullanma kılavuzu olup bu kılavuzu kullanmayıp, kafasına göre kılavuzlar icat edenlerin akıbetlerinin ne olduğu ve olacağı bir çok ayet içinde haber verilmiştir.

Hikmet kelimesi ile yakından alakalı olduğunu düşündüğümüz "Ayet" ve "Kitap" kelimelerinin de bu konu içinde açıklığa kavuşması gerektiğini düşünüyoruz.

"Ayet" kelimesini kısaca; "Allah(c.c)'nin yaratmış olduğu ve onun kudretine delalet eden her şeyin genel adı" olarak tarif edebiliriz. "Kitap" kelimesini de; "bu ayetlerin toplanmış olduğu yerin adı" olarak tarif edebiliriz. "Kainat Kitabı" deyimi bu anlamda kullanılmış olup, gördüğümüz ve görmediğimiz yaratılmış olan şeylerin bütünü için söylenen bir deyimdir.

"Kitap verilmek" deyimini 2 ayrı açıdan değerlendirmek mümkündür.
  1. Yaratılan bütün insanlara, yaşadığı dünyada ayakta kalmak için kendisine verilen doğuştan gelen bazı özellikler,
  2. İnsanlar içinden seçilen Elçilere Allah(c.c)'nin vahy etmesi şeklinde verilen "okunan Kitap".
Bu bağlamda yaratılmış olan bütün insanlara Kitap verilmiş olup, beşer Elçilere bizden farklı olarak vahyedilmek sureti ile verilmiş ilave bir "okunan Kitap" mevcuttur.

[002.031] Allah, Adem'e bütün isimleri öğretti. Sonra bütün nesneleri meleklere göstererek, «Haydi, eğer davanızda haklı iseniz, bunların isimlerini bana söyleyin» dedi.

BAKARA Suresi içinde anlatılan Adem kıssası içinde "Adem'e bütün isimlerin öğretilmesi"ndeki mesaj; bütün insanlara hayatı okumaları için gerekli olan bilginin onlara doğuştan kodlandığını anlatmaktadır.

"Kitap ve Hikmet" ikilisi, yaratılmış olan insanların hepsinde var olan bir olgu olup, insan doğuştan kendisinde var olan Kitap bilgisini yine kendisinde var olan Hikmet bilgisi ile yani doğruyu yanlıştan ayırt etme kabiliyeti ile okuyarak hayat içinde yönünü çizer. Elçiler bu noktada çok önemli bir role sahiptirler ve insanlığın bir nevi öğretmenleri olup, beşer olarak yaratılışlarında bulunan Kitap ve Hikmet bilgilerini, Allah(c.c)'nin onlara indirdiği Kitap ile yönlendirerek diğer insanlara örnek olmuşlardır.

[004.113] Eğer sana Allah'ın bol nimeti ve rahmeti olmasaydı, onlardan bir takımı seni sapıtmaya çalışırdı. Halbuki onlar kendilerinden başkasını saptıramazlar, sana da bir zarar vermezler. Allah sana Kitap ve hikmet indirmiş, sana bilmediğini öğretmiştir. Allah'ın sana olan nimeti ne büyüktür.

[033.034] Ve hanelerinizde Allah'ın âyetlerinden ve hikmetten tilâvet olunanları hatırlayınız. Şüphe yok ki, Allah latîf, habîr bulunmaktadır.

Elçilere indirilmiş olan Hikmet, onlara indirilen okunan Kitap gibi inen bir şey olmayıp, insan olmaları nedeniyle yaratılışlarında bulunan bir özelliktir. Bu bağlamda Hikmete sahip olma açısından Elçilerin diğer insanlar ile farkı olmayıp, tek farkları; kendilerine inmiş olan okunan vahiy Kitabının onlara çizdiği yol üzerinden giderek kendilerinde bulunan Hikmeti, okunan vahiy Kitabı doğrultusunda hayata pratize etmeleridir.

Doğuştan kendisine Kitap bilgisi verilen insan yine kendisine verilen Hikmet sayesinde, "Kainat Kitabı"nı okur. Ancak bu okuma Hikmete göre olacağı için, Hikmetin neye göre şekillendiği önem arz eder. Hikmeti vahye göre mi yoksa şeytana göre mi şekillendireceği meselesi, insanlık tarihi boyunca problem olmuştur. Hikmeti Allah'a göre şekillendirmek isteyenler ile şeytana göre şekillendirmek isteyenler arasındaki mücadele binlerce sene boyunca sürmüş olup, kıyamete dek de sürecektir.

Bu izahlardan sonra diyebiliriz ki; Muhammed(a.s)'ın şahsında ona atfedilen ve "Sünnet" olarak bildiğimiz, yaşadığı hayat içinde yapmış oldukları vahiy değil, vahiy kaynaklıdır. Bunu sloganlaştıracak olursak; "SÜNNET VAHİY DEĞİLDİR ANCAK VAHİY KAYNAKLIDIR" şeklinde söylemek mümkündür.

[002.128-129] Ey Rabbimiz! Bizi sana boyun eğenlerden kıl, neslimizden de sana itaat eden bir ümmet çıkar, bize ibadet usullerimizi göster, tevbemizi kabul et; zira, tevbeleri çokça kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin. Ey Rabbimiz, içlerinden onlara senin ayetlerini okuyacak, Kitab'ı ve hikmeti öğretecek, kendilerini kötülüklerden arıtacak bir Resul gönder. Hiç şüphesiz sen azizsin ve hikmet sahibisin.»

BAKARA Suresi ayetlerinde; İbrahim(a.s)'ın, oğlu İsmail(a.s) ile Beyt'in temellerini yükseltirken yapmış olduğu duada, kendi nesillerinden olanlara Kitabı ve Hikmeti öğretecek bir resul gönderme duasının nasıl karşılık bulduğu şu ayetlerde görülmektedir.

[002.151] Nitekim Biz size, ayetlerimizi okuyacak, sizi her kötülükten arıtacak, size kitabı ve hikmeti öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek aranızdan, bir Resul gönderdik.

[003.164] And olsun ki Allah, inananlara, ayetlerini okuyan, onları arıtan, onlara Kitap ve hikmeti öğreten, kendilerinden bir Resul göndermekle iyilikte bulunmuştur. Halbuki onlar, önceleri apaçık sapıklıkta idiler.

[062.002] Ümmiler arasından kendilerine Allah'ın ayetlerini okuyan, onları arındıran, onlara kitabı ve hikmeti öğreten bir Resul gönderen Allah'tır: Halbuki onlar daha önceleri apaçık bir sapıklık içindeydiler.

Bu ayetler bizlere Resullerin görevlerinin ne olduğu hakkında bilgi vermekte olup, kısaca onlara İNSANLIĞIN ÖĞRETMENLERİ diyebiliriz. Allah(c.c)'nin kullarına vermiş olduğu yetenekleri hem nasıl kullanacaklarına dair mesajları getirmiş olmaları, hem de o mesajların hayata nasıl yansıyacağını kendileri pratize ederek göstermeleri açısından Elçiler bizler için örneklik teşkil etmektedir.

Bu öğretmenlik, fıtratta bulunan Allah(c.c)'yi Rab olarak bilme itiyadını kaybederek, onun dışında rablere kul olan insanlara, bu sahte rab ve ilahlara karşı nasıl mücadele edileceği şeklinde ortaya çıkarak diğer insanlara örneklik oluşturmuştur.

Bu bağlamda özellikle bu örnekliğe karşı çıkmak şeklinde tezahür eden Kur'an anlayışlarının bir çok ayeti inkar etmek olduğunu hatırlatmak yerinde olacaktır.

Kur'an, kendisine verilen Kitap ve Hikmeti vahyin veya şeytanın hizmetinde kullanan insanların örneklerini vererek olumlu ve olumsuz örneklerden hangisini seçersek onların akıbetlerinin benzeri ile karşılacağımızı haber vermiştir. Bu konuda iki örnek olarak Davud(a.s), Süleyman(a.s), Yusuf(a.s), Zülkarneyn(a.s) ve isim verilmeyip fakat imana çağıran mü'minler; Firavun, Haman, Karun, Nemrut, Kur'an'da "Mele" olarak bildirilen önde gelen müşrikleri gösterebiliriz.

[002.251] Allah'ın izniyle onları hemen hezimete uğrattılar. Davud da Calut'u öldürdü. Allah ona mülk ve hikmet verdi. Dilemekte olduğunu da ona öğretti. Şayet Allah'ın insanları birbiriyle def'edip savması olmasaydı yeryüzü muhakkak fesada uğrardı. Ancak Allah, alemler üzerinde lutuf sahibidir.

[038.020] Ve O'nun (Davud'un) mülkünü kuvvetlendirmiştik ve O'na hikmet ve fasl-ı hitap vermiş idik.

Davud(a.s) kıssasını hatırlayacak olursak; mülk sahibi bir elçi olup elindeki bu gücü, kendisine verilen Hikmet'i Allah(c.c)'nin vahyi doğrultusunda kullanmasına örnek olarak demiri işlemesi ve o demiri kullanarak elde ettiği savaş gücünü, kuşların ve dağların tesbihini bozmama yolunda yani arz üzerindeki dengeyi bozmama yolunda kullandığı görülür.

Aynı şekilde mülk sahibi olan bir başka insan olan Firavun, kendisinde olan Hikmeti vahyin doğrultusunda kullanmayı red ederek kendisi İlahlık ve Rablik iddiasında bulunmuştur. Kendi koyduğu ölçüleri Hak kabul etmiş ve bunun karşısındaki düşünceleri fesad olarak nitelemiştir.

[040.026] Bir de Firavun: bırakın beni, dedi: öldüreyim Musâyı da o rabbına duâ etsin, zira ben onun dininizi değiştirmesinden ve yâhud Arzda bir fesad çıkarmasından korkuyorum

[040.029] «Ey Kavmim, bugün mülk sizindir, yeryüzünde de hüküm sahibi kimselersiniz. Fakat bize Allah'tan dayanılmaz bir azab gelecek olursa bize kim yardımcı olabilecek?» Firavun dedi ki: «Ben, size yalnızca gördüğümü (kendi görüşümü) gösteriyorum ve ben sizi doğru olan yoldan da başkasına yöneltmiyorum.»

Firavun bu sözleri söylerken gayet samimi ve kendi koyduğu ölçüler dahilinde kendisini doğru yolda ve ıslahçılardan görüp, Musa(a.s) ve Harun(a.s)'ı sapık müfsid görüp, onların dalalet yolunda olduklarını söylüyordu. Bunun sebebi; kendisindeki Hikmeti bağlamış olduğu şeyin vahiy olmamasıdır.

[004.058] Hiç şüphesiz Allah size, emanetleri ehline teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz Allah işitir ve görür.

NİSA 58 ayeti, insanlar arasında hüküm verme konusunda uyulması gereken evrensel kuralın "Adalet" olmasını beyan ederek, bunun nasıl gerçekleşeceğini Davud(a.s) kıssasının anlatıldığı SÂD 21-26 ayetleri arasında kendisine gelen davacılar arasında nasıl hüküm vermesi gerektiğini öğreten ayetlerde görmekteyiz.

Muhammed(a.s) ile ilgili olarak kullanılan Hadis ve Sünnet adlı malzemeyi nereye koyacağımız meselesi açıklığa kavuşmaktadır. Şöyle ki;

Muhammed(a.s) insan olması nedeni ile diğer insanlara verildiği gibi ona da doğuştan gelen yetenek olarak Kitap ve Hikmete ek olarak, Elçi olarak seçilmiş olması nedeni ile ona okunan vahiy kitabı verilmiştir.

Bütün insanlarda olan Kitap ve Hikmet yeteneğinin nasıl kullanılacağı meselesi en son Elçi Muhammed(a.s)'a indirilen tek şey olan, okunan vahiy kitabı yani KUR'AN'da beyan edilmiş ve kendisi de bu beyan dahilinde bir hayat yaşayarak örnek olmuştur.

Hadis ve Sünnet dediğimiz şeyler onun Elçilik safhasında söylemiş olduğu sözler ve yapmış olduğu fiiller olup, tartışılması gereken husus bu malzemelerin bize ulaşmış olan halinin Kur'an'la uyuşup uyuşmadığıdır. Çünkü onu görenlerden aktarılanlar, onu görmeyenlere gelene kadar yolda bazı kazalara uğramış olma ihtimali yüksektir.

Hadis ve Sünneti, Kur'an gibi indirilmiş bir vahiy olarak görmek; yapılabilecek en büyük hata olup bu şekil bir delil ancak kelimeleri yerinden oynatmak sureti ile olup Kur'an bütünlüğünden asla böyle bir delil çıkması mümkün değildir.

Sonuç olarak; Kitap ve Hikmet kelimeleri çerçevesindeki ayetler maalesef bir takım ön kabullu okumalara kurban edilmiş, özelikle Hikmet kelimesi Kur'an çerçevesinden çıkarılmıştır. Böylece Muhammed(a.s)'a indirilmiş olan Kur'an ile eş tutularak Hadis ve Sünnet ile alakalandırılmıştır. Yaratılmış olan bütün insanlara yaşadığı hayat içinde ayakta kalması için sahip olduğu bilgiler olarak tarif edebileceğimiz Kitap ve Hikmeti, diğer Elçilere verilen okunan vahiy Kitabı doğrultusunda kullanmanın gerektiğini beyan eden Rabbimiz bu doğrultuda bir çok Elçi ve Kitap göndererek insanlara doğru ile yanlışı ayırt etmede kullanacakları ölçünün ne olması gerektiğini öğretmiştir. Tarih boyunca olan mücadelenin özetini, insanlara doğuştan verilen bu Hikmetin vahye bağlanmasını isteyenler ile vahye bağlanmasını istemeyenlerin savaşı olarak nitelemek herhalde yanlış olmayacaktır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.

11 Şubat 2014 Salı

Hikmet , Kur'andan Ayrı Olarak İnen Bir Vahiy midir?

Hikmet kelimesi , lügatte ha-ke-me kökünden türeyen bir kelimedir. Ha-ke-me kelimesi anlam olarak , "ıslah etmek,düzenlemek maksadı ile menetmek" , " ata gem takmak" anlamına gelir.
-Hakemtühü=(ıslah etmek düzeltmek maksadıyla) onun kötü bir iş yapmasına veya dilediğini yapmasına mani oldum engel oldum . 
-Hakemtüddabbete= ata gem ile mani oldum, engel oldum. 
-Ahkemtüha= ata gem taktım.
-Ahkemtüssefihe= sefih birinin arzuladığı şeyi yapmasına mani oldum , engel oldum.(el müfredat)

Bu kelimenin lügat anlamı olarak kullanışlarını gördükten sonra aynı kelimeden türeyen "hikmet" şu anlama gelmektedir. İlim ve amel ile hakka isabet etme ulaşma, bu kelime Allah cc için kullanıldığında , "eşyanın bilgisine vakıf olmak, onu en muhkem biçimde var etmek,yaratmak" anlamında, insan için olduğunda ise "yaratılmışların bilgisine vakıf olmak,
(bu vukufiyeti Allah cc nin kitabından almak şartı ile) hayırlı fiilerde bulunmak" anlamındadır. Bu kelime kur'anda 20 kadar yerde geçmekte olup önce kelimenin geçtiği ayetleri verip sonra bu kelimenin ifade ettiği anlam ve bu kelimeye hadis ve  sünnet şeklinde yüklenen anlam üzerinde durmaya çalışacağız.   

[002.129]  Ey bizim Rabbimiz! Onların içinden öyle bir resul gönder ki; Kendilerine Senin âyetlerini okusun, onlara kitabı ve hikmeti öğretsin Ve onları tertemiz kılsın. Muhakkak ki azîz sensin, hakîm sensin!
 [002.151] Nitekim, size âyetlerimizi okuması, Sizi tertemiz hale getirmesi, size kitap ve hikmeti ve bilmediğiniz nice şeyleri öğretmesi için sizden birini elçi gönderdik.
[002.231]  Kadınları boşadığınızda, müddetleri sona ererken, onları güzellikle tutun, ya da güzellikle bırakın, haklarına tecavüz etmek için onlara zararlı olacak şekilde tutmayın; böyle yapan şüphesiz kendisine yazık etmiş olur. Allah'ın ayetlerini de alaya almayın; Allah'ın üzerinize olan nimetini, öğüt vermek üzere size indirdiği Kitap ve hikmeti anın, Allah'tan sakının, Allah'ın her şeyi bildiğini bilin.
 [002.251002.251]  Onları Allah'ın izniyle bozguna uğrattılar; Davud Calut'u öldürdü, Allah Davud'a hükümranlık ve hikmet verdi ve ona dilediğinden öğretti. Allah'ın insanları birbiriyle savması olmasaydı yeryüzünün düzeni bozulurdu. Fakat Allah alemlere lütufkardır.
[002.269]  Hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse şüphesiz ona çokça hayır verilmiştir. Bundan ancak akıl sahipleri ibret alır.
 [003.048] Allah O'na Kitab'ı, Hikmet'i, Tevrat'ı ve İncil'i öğretecek.
[003.081]  Hani Allah nebilerden 'kesin bir söz (misak) ' almıştı: «Andolsun size Kitap ve hikmetten verip sonra size beraberinizdekini doğrulayan bir resul geldiğinde, ona kesin olarak iman edecek ve ona yardımda bulunacaksanız.» Demişti ki: «Bunu ikrar ettiniz ve bu ağır yükümü aldınız mı?» Onlar: «İkrar ettik» demişlerdi de «Öyleyse şahid olun, ben de sizinle birlikte şahid olanlardanım» demişti.
[003.164]  Gerçekten Allah, kendi içlerinden birini, onlara âyetlerini okuması, Onları her türlü kötülüklerden arındırması, Kendilerine kitap ve hikmeti öğretmesi için resul yapmakla, müminlere büyük bir lütuf ve inâyette bulunmuştur. Halbuki daha önce onlar besbelli bir sapıklık içinde idiler.
 [004.054]  Yoksa Allah'ın bol nimetinden verdiği kimseleri mi çekemiyorlar? Oysa İbrahim ailesine kitap ve hikmet verdik, onlara büyük hükümranlık bahşettik.
 [004.113] Eğer sana Allah'ın bol nimeti ve rahmeti olmasaydı, onlardan bir takımı seni sapıtmaya çalışırdı. Halbuki onlar kendilerinden başkasını saptıramazlar, sana da bir zarar vermezler. Allah sana Kitap ve hikmet indirmiş, sana bilmediğini öğretmiştir. Allah'ın sana olan nimeti ne büyüktür.
 [005.110]  Allah, «Ey Meryem oğlu İsa! Sana ve anana olan nimetimi an» demişti, «Seni Ruhul Kudüs ile desteklemiştim; beşikte ve yetişkin iken insanlarla konuşuyordun; sana Kitap'ı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim. Sen iznimle, çamurdan kuş gibi bir şey yapmış ona üflemiştin de iznimle kuş olmuştu; anadan doğma körü, alacalıyı iznimle iyi etmiştin. Ölüleri iznimle diriltiyordun. İsrailoğullarına belgelerle geldiğinde, onlardan inkar edenler, 'Bu apaçık bir büyüdür' demişlerdi de Ben onların sana zarar vermelerini önlemiştim.»
 [016.125] Rabbinin yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır; onlarla en güzel şekilde tartış; doğrusu Rabbin, kendi yolundan sapanları daha iyi bilir. O, doğru yolda olanları da en iyi bilir.
[017.039] Bunlar Rabbinin sana bildirdiği hikmetlerdir. Sakın Allah'la beraber başka tanrı edinme. Yoksa yerilmiş ve kovulmuş olarak cehenneme atılırsın.
[031.012]  And olsun ki, Lokman'a, Allah'a şükretmesi için hikmet verdik. Şükreden kimse ancak kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük eden ise, bilsin ki, Allah her şeyden müstağnidir, övülmeğe layık olandır.
033.034]  Ve hanelerinizde Allah'ın âyetlerinden ve hikmetten tilâvet olunanları hatırlayınız. Şüphe yok ki, Allah latîf, habîr bulunmaktadır.
[038.020]  Hem mülkünü kuvvetlendirmiştik, hem de kendisine hıkmet ve faslı hıtab vermişti
[043.063] İsa, belgeleri getirdiği zaman demişti ki: «Size hikmetle ve ayrılığa düştüğünüz şeylerin bir kısmını açıklamak üzere geldim. Allah'a karşı gelmekten sakının, bana itaat edin.»
[054.005] Bu büyük bir hikmettir. Fakat (yüz çevirene) uyarılar ne fayda verir!
 [062.002]  Odur ki: ümmîler içinde kendilerinden bir Resul gönderdi, üzerlerine onun âyetlerini okuyor ve onları temize çıkarıp parlatıyor, kendilerine kitab ve hikmet öğretiyor, halbu ki bundan evvel açık bir dalâl içinde idiler

Yukarda meallerini verdiğimiz "hikmet" kelimesi ile ilgili ayetlerin mesajını anlama konusunda müslümanlar maalesef hemfikir değillerdir. Özellikler "kitab ve hikmet" ile birlikte zikredilen ayetlerden, hikmet'in kur'andan ayrı olarak inen bir vahiy olduğu konusunda, özellikle hadis ehli mensupları tarafından iddialar serdedildiğine şahid olmaktayız. Bu düşüncenin sebebinin Muhammed as dan gelen kur'an harici bilgilerin yani hadis ve sünnet'in kaynağını vahye dayamak düşüncesidir.  

Yukardaki ayetlerin mesajını kısaca özetleyecek olursak şöyle bir mesaj çıkarabiliriz; Allah cc yaratmış olduğu kullarına emir ve nehiylerini bildirmek için kendi cinslerinden elçiler gönderip o elçilere "kitab" vermiştir. Elçiler kendilerine indirilen kitabı muhataplarına okuyarak hayatlarına geçirmişlerdir. Muhammed as a inen kitab'ta diğer elçilere indirilenlerin muhteviyat bakımından aynısı olup o'da kendisine indirilen kitabı tebliğ etmiş ve bu tebliği, kendisine indirilen vahyi hayatına geçirerek yani yaşantı safhasında göstererek (usvetün hasene) güzel örnek olmuştur. Elçilerin vazifesi olan " onlara kitab ve hikmeti ve bilmediklerini öğretmek" şeklinde kur'anda ifadesini bulan cümlenin içeriği konusunda fikirbirliği sağlanamadığı görülmektedir. Muhammed as ın vahyi hayatına tatbik etmesi sırasında söylemiş olduğu sözler (hadis) ve fiiliyatı (sünnet) nı nereye ve nasıl oturtacağımız konusundaki ehli hadis'ten gelen teklife baktığımızda imam şafiinin literatüre sokmuş olduğu bir terim olan "gayri metluv vahiy" teklifini görmekteyiz. Bu terim, hadisi ve sünneti vahiyleştirerek kur'an ile eşdeğer bir seviyeye getirme ameliyesine dayanak teşkil etmektedir. İkinci aşama olarak, oluşturulmuş olan bu terime kur'andan dayanak olabilecek ayetlerin aranmasına geçilmiştir.  

Necm s. ilk ayetleri bağlamından koparılarak Muhammed as ın sözlerinin tamamının vahiy olduğu, "kitab ve hikmet"in birlikte zikredildiği ayetlerden'de hikmet kelimesinin kur'andan ayrı olarak zikredilmesinden hareketle bunun ayrı bir vahiy yani "hadis ve sünnet" olduğu kanaatına varılmıştır. Mesele bu kanaatın doğruluğunun kur'an tarafından onay alıp almadığıdır, başkalarını önkabullere uygun olarak okuma yapmaları ile suçlayıp kendimiz aynı hataya düşmemek için hikmet kelimesini ne kur'andan ayrı olarak inen vahiy şeklinde nede kur'andan başka bir şey indirilmemiştir şeklinde bir ön kabul olmadan bu kelimenin ne ifade ettiğini kur'andan öğrenmek zorundayız. Öncelikle kur'an ve ........ indirdik diye geçen ayetleri okumak ile işe başlayalım. 

[002.053]  Ve bir vakit Musaya o kitabı ve fürkanı verdik, gerekti ki doğru gidecektiniz.
 [021.048]  Andolsun biz, Musa ve Harun'a, takvâ sahipleri için bir ışık, bir öğüt ve Furkan'ı verdik.
Bu ayetlerdeMusa ve Harun' a kitab'tan ayrı olarak "furkan" verildiği bildirilmektedir, ancak diğer ayetlerde "Musa'ya kitabı verdik" şeklinde ayetleride okumaktayız o zaman furkanı ayrı olarak inen bir şey değil ona inen kitabın ayırdedici bir özelliği olarak görmek gerekmektedir. 

 [002.185]  O Ramazan ayı ki, insanları irşad için, hak ile batılı ayırt eden (furkan), hidayet ve deliller halinde bulunan Kur'an onda indirildi. Onun için sizden her kim bu aya erişirse oruç tutsun. Kim de hasta veya yolculukta ise tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde kaza etsin. Allah size kolaylık diliyor, zorluk dilemiyor. Bir de o sayıyı tamamlamanızı ve size gösterdiği doğru yol üzere kendisini yüceltmenizi istiyor. Umulur ki, şükredesiniz!
025.001]  Alemleri uyarmak üzere kuluna Furkan'ı indiren ne yücedir.

Furkan kelimesi ile kitabın bir özelliği olması kastedildiği yukardaki ayet meallerinden anlaşılmaktadır.

[042.017]  Kitab'ı ve mizanı hak olarak indiren Allah'tır. Ne biliyorsun, belki de kıyamet saati yakındır!
[057.025]  Andolsun biz peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik ve insanların adaleti yerine getirmeleri için beraberlerinde kitabı ve mizanı indirdik. Biz demiri de indirdik ki onda büyük bir kuvvet ve insanlar için faydalar vardır. Bu, Allah'ın, dinine ve peygamberlerine gayba inanarak yardım edenleri belirlemesi içindir. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, daima üstündür.

Yine üstteki iki ayette kitaba ilaveten "mizan" indirildiği beyan edilmektedir, indiği beyan edilen mizan için hiç kimse, kitab'tan ayrı olarak inen bir şey olduğunu iddia etmemiş olup aksine, kitabın özelliklerinden olduğu herkesçe malumdur. Allah cc nin kur'anın dışında başka şeylerde indirdiği iddiasında bulunanların "mizan" adı altında inen şeyin ne olduğunu açıklamak zorundadırlar.

Kur'anın bir çok ayeti , Allah cc nin elçilerine "kitab" indirdiğini bildirir, kitabın haricinde indiği bildirilen şeyler kitab'tan ayrı olarak inen ayrı bir vahiy değil inen kitabın özelliklerini bildiren kelimeler olup "hikmet" kelimesi ile ifade edilmek istenende budur. Allah eğer birden fazla vahiy indirmiş olsaydı aşağıda örneklerini vereceğimiz ayetlerde neden tek bir şey indiğinin izahını nasıl yapacağız ?

[002.004]  Onlar, sana indirilen Kitap'a da, senden önce indirilenlere de inanırlar; ahirete de yalnız onlar kesinlikle inanırlar
[005.067]  Ey Resûl! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O'nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Doğrusu Allah, kâfirler topluluğuna rehberlik etmez.
 
[004.162]  Fakat onlardan ilimde derinleşmiş olanlara, sana indirilen Kitap'a ve senden önce indirilen Kitap'a inanan müminlere, namaz kılanlara, zekat verenlere, Allah'a ve ahiret gününe inananlara, elbette büyük ecir vereceğiz.
 [002.091]  Onlara, «Allah'ın indirdiğine inanın» denildiğinde «Bize indirilene inanırız» deyip ondan sonra gelen Kuran'ı inkar ederler; halbuki o, ellerinde bulunan Tevrat'ı tasdik eden hak bir Kitap'dır. Onlara «Eğer inanıyor idiyseniz niçin daha önce Allah'ın peygamberlerini öldürüyordunuz?» diye sor.
[007.003]  Rabbinizden size indirilen Kitap'a uyun, O'ndan başka dostlar edinerek onlara uymayın. Pek az öğüt dinliyorsunuz.  

Aşağıda mealini verdiğimiz maide s.15. ayete dikkat edelim , "nur VE apaçık kitap" şeklinde geçen kelimede ifade edilen iki ayrı şeymidir yoksa tek bir şeymidir? eğer "VE" bağlacı iki ayrı şeyi ifade etmek için kullanılmış dyen varsa inen nur'un ne olduğunu açıklamak zorundadır.

 
[005.015]  Ey Kitap ehli! Kitap'dan gizleyip durduğunuzun çoğunu size açıkça anlatan ve çoğundan da geçiveren peygamberimiz gelmiştir. Doğrusu size Allah'tan bir nur ve apaçık bir Kitap gelmiştir.

Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür , kur'anın hiçbir ayetinde kur'anın haricinde inen ayrı bir vahiy olduğunu destekleyecek şekilde "indirilenler" veya " iki indirilen" şeklinde çoğul olarak hiçbir kelime bulunmaz. İndirilen şeyin tek olduğu ve tek olarak inen şeyin adının "kur'an" olduğu , onunda elimizde iki kapak arasındaki mushaf'ta olduğu açık iken acaba neden indirilen şeyin birden fazla olduğu iddiaları yapılmaktadır?. Bu ayetlere rağmen şayet yine , "Muhammed as a indirilen tek değildir birden fazladır" şeklinde yapılacak olan itirazlara ,bir çok ayette tekil olarak bahsedilen indirilen şey ile hikmet'inde indirilmiş olmasına dayanarak indirilenlerin iki olduğunu söyleyenler , dolayısı ile ayetlerdeki doğan çelişkinin!! nasıl izah edileceğini söylemek durumundadırlar.

Bunun cevabı şudur; EHLİ HADİS İNANCININ HADİS VE SÜNNETİN VAHİY OLDUĞU DÜŞÜNCESİNİN KAYNAĞINA DELİL TEŞKİL EDECEK AYETLERİ ARAMAKTIR. EĞER BÖYLE BİR ÖN KABUL OLMADAN BU AYETLER OKUNCAK OLURSA KUR'AN DIŞINDAKİ ELÇİNİN SÖYLEMİŞ OLDUĞU SÖZLER VE FİİLLER İÇİN BÖYLE BİR YAKLAŞIM MÜMKÜN DEĞİLDİR. Mesele hikmet kelimesinin nasıl bir temel oturtup bu kelimenin ihtiva ettiği mesajı anlamaktır.


                                                           HİKMET NEDİR?

Hikmet kelimesinin yukarda vermiş olduğumuz anlamı " ilim ve amelde hakka isabet etmek" şeklinde olduğunu hatırlayacak olursak Muhammed as a indirilen kur'an onun ve bizim için bir ilim ve amel kaynağı olup onu hayatımızda tatbik etmemizdir. isra s. 39. ayetinde " Bunlar Rabbinin sana bildirdiği hikmetlerdir. Sakın Allah'la beraber başka tanrı edinme. Yoksa yerilmiş ve kovulmuş olarak cehenneme atılırsın." buyurulmasından önce 22. ayetten itibaren 1-Allah ile başka ilahlar edinme 2-ondan başka kimseye kulluk etme 3-anne ve babaya iyilik et 4-onlara öf bile deme 5-onlara karşı alçakgönüllü ol 6- onlar için dua et 7-akrabaya yoksula yolda kalmışa hakkını ver 8- israf etme 9-onlara yumuşak söz söyle 10-cimrilik etme 11-yoksulluk endişesi ile çocuklarınızı öldürmeyin 12-zinaya yaklaşmayın 13-haklı bir neden olmadan bir cana kıymayın 14-yetimin malına el uzatmayın 16- ahde vefa gösterin16-ölçüyü tam tutun 17-hakkında bilginiz olmayan şeyin ardına düşmeyin 18-yeryüzünde böbürlenerek yürümeyin şeklinde buyurluna emirlere baktığımız zaman bu emirlerin hayat içinde uygulanması emredilen emirler olduğu görülmektedir. Aynı hikmetleri lokman suresinde lokman as ın oğluna yapmış olduğu öğütlerde görmekteyiz. Hikmet'in vahyin hayata geçirilmesi noktasında yapılan eylemler olduğu, vahyin sadece okunan değil okunup hayata geçirilen eylemleri muhteva ettiği görülür , bu noktada Muhammed as ında bunları tatbik ettiği hatırlanacak olursa hikmeti yine vahiyden alıp hayata geçirdiği görülür. 

Allah cc nin elçi gönderme sebeblerini hikmet kelimesinin içinde geçtiği ayetlerden öğrenmekteyiz. 

[002.129]  Ey bizim Rabbimiz! Onların içinden öyle bir resul gönder ki; Kendilerine Senin âyetlerini okusun, onlara kitabı ve hikmeti öğretsin Ve onları tertemiz kılsın. Muhakkak ki azîz sensin, hakîm sensin
[002.151] Nitekim, size âyetlerimizi okuması, Sizi tertemiz hale getirmesi, size kitap ve hikmeti ve bilmediğiniz nice şeyleri öğretmesi için sizden birini elçi gönderdik.
 [062.002]  Odur ki: ümmîler içinde kendilerinden bir Resul gönderdi, üzerlerine onun âyetlerini okuyor ve onları temize çıkarıp parlatıyor, kendilerine kitab ve hikmet öğretiyor, halbu ki bundan evvel açık bir dalâl içinde idiler
[004.113] Eğer sana Allah'ın bol nimeti ve rahmeti olmasaydı, onlardan bir takımı seni sapıtmaya çalışırdı. Halbuki onlar kendilerinden başkasını saptıramazlar, sana da bir zarar vermezler. Allah sana Kitap ve hikmet indirmiş, sana bilmediğini öğretmiştir. Allah'ın sana olan nimeti ne büyüktür.

Ayetleri dikkatli okuyacak olursak, Allah cc nin kendilerine indirmiş olduğu ayetler ile kitabı , hikmeti ve bilmediklerini öğrenen elçiler bu öğrendiklerini diğer insanlara tebliğ ve ta'lim etmişlerdir. Muhammed as ekseninde bu öğretilenler söz olarak hadis fiili olarak sünnet adı altında bizlere ulaşmıştır. Ancak hadis adı altında gelen sözler arasında ciddi miktarda uydurmalar olması bu konuda çok daha titiz bir çalışma yapılmasını gerekli kılmaktadır. 

 Hikmet'in kitab'tan ayrı bir şey olmadığı kur'anın bu hikmeti içinde bulundurduğu yine şu ayetlerden bizlere bildirilmektedir.
[003.058]  İşte bu sana okuduğumuz, âyetlerden ve hikmetli Kur'ân'dandır.[010.001]  Elif, Lâm, Râ. Bunlar, hikmetli Kitabın ayetleridir.
[031.002] Bunlar, o hikmetli kitabın âyetleridir.
[036.002]  Hikmetli Kur'an'a andolsun. 
[043.004]  O, Bizim nezdimizdeki ana kitapta saklı olup çok yücedir, hikmet doludur.
 

Muhammed as a indirilen kitabın muhtevasında bulunan bu hikmetli ayetler onun öğretmenliğinde ashabına öğretilmiş ve bu öğretilme bizlere hadis ve sünnet adı altında ulaşmıştır. Bütün mesele hadis ve sünnetin nasıl bir zemine oturtulacağı ve bizler tarafından nasıl bir şekilde kabul edilmesi gerektiğidir.

Sadece iki ayetten yola çıkarak "sana kitabı ve hikmeti indirdik" şeklinde buyurulmasını " bak kitab ayrı hikmet ayrı inmiş" gibi bir delille kuran dışı bilgileri vahiy kapsamına sokmak kur'anın mesajını okumak değil oluşturulmuş olan ön kabule destek sağlanması olarak yapılan bir okumanın ürünü olup kitab bütünlüğü gözetilmeden yapılan bir okumanın ürünüdür.  

 [002.231] Kadınları boşadığınız zaman iddetlerini bitirdiklerinde, artık kendilerini ya iyilikle tutun veya güzellikle salın. Yoksa haklarına tecavüz için zararlarına olarak onları tutmayın. Her kim bunu yaparsa nefsine zulmetmiş olur. Sakın Allah'ın âyetlerini alay konusu edinmeyin, Allah'ın üzerinizdeki nimetini, size kendisiyle öğüt vermek üzere indirdiği kitap ve hikmeti hatırlayıp, düşünün. Hem Allah'tan korkun ve bilin ki Allah her şeyi bilir.

Bakara s. 231. ayeti içinde zikredilen Kitabın ve Hikmetin birlikte kullanılması bunların birbirinden ayrı olmadığını göstermesi açısından önemli bir ayettir. Ayet içinde kullanılan "bihi" edatı Kitap ve Hikmetin ayrı şeyler olmadığını göstermektedir. Şayet birbirinden ayrı şeyler olsaydı tesniye yani ikili şeklinde gelip "bihima" olması gerekirdi.

Şimdide ayrı bir mesele olarak hadis ve sünnetin nasıl bir zemine oturtulacağı meselesidir. Resullerin görevi gereği kendilerine inen kitabı söz ve fiil ile hayata geçirmek gibi bir mecburiyetleri olduğu red edilemez bir gerçek olduğu ortadadır. Muhammed as a atfedilen sözlerin doğru olup olmadığının kriterlerinin belirlenmesi konusunda metod farklıkları mevcut olup , rivayet zincirindeki kişilerin üzerinden hadisin sahih olup olmadığının belirlenmesi sağlıklı bir belirleme metodu olmadığı bellidir. Hadisin bizim için önemli olan metni herhangi bir kritere tabi tutulmadan varılan sonucun sağlıklı olmadığı, bugün geleneksel din anlayışı üzerine kurulmuş olan anlayışa baktığımızda ortadadır.

Hadis denilen sözlerin evrensel doğrular olarak görülüp üstüne birde vahiy gibi bir değer bindirildiği zaman bu konuda ihtilafa düşüldüğü takdirde ehli hadis yandaşları karşı tarafı küfürle suçlayabilmektedir. Hadis adı altında gelen bazı sözlere baktığımız zaman Muhammed as ın günlük hayatında yapmış olduğu bazı uygulamaların diğer sahabeler tarafından aktarılan sözler olduğunu görmekteyiz . El ile yemek ,oturarak yemek , oturarak bevletmek gibi o zamanın şartları dahlinde yapılmış olan eylemler bazıları tarafından yapılması mecburi olan ameller olarak algılanmış olup üstüne vahiy damgasıda vurularak özel bir kutsiyet atfedilmiştir. 

Sünnet adı altında gelen uygulamaların bir kısmı özellikle ibadet sahasında olan bazı uygulamalar bizlere örneklik taşıması açısından değerlidir. Bilmediklerimizi öğretmesi hasebiyle ondan din adına gelen uygulamaları müslümanlar olarak bizlerinde uygulaması birlik ve beraberlik açısından önem arzetmektedir. Örneğin namaz vakitleri ve rekatları konusundaki örnekliği bizler için önem arzetmekte olup herkes kendi canının istediği doğrultuda vakit ve reakt belirlemesi yapma hakkı yoktur.

 Kur'ana baktığımız zaman Muhammed as dahil adı geçen bütün elçilerin kavimlerin tebliğ ettikleri vahyi yaşadıkları bir gerçektir. Yaşadıkları o vahiy tevhid akidesini sağlamlaştırmak şirki bertaraf etmek şeklinde özetlenebilir. Muhammed as ın yaşantısında bunu uyguladığı ve bu uygulamadaki metodu bizler için örnek olması gerektiği bir çok kur'an ayeti ile sabit olmasına rağmen maalesef sünnet adı altında gelen uygulamalar esas anlamından uzak saç sakal uzatmak veya sarık sarmak veya misvak kullanmak şeklinde kur'ani anlamda bir örnekliği ihtiva etmeyen şekillerle doldurulduğu görülmektedir.  

Muhammed as üzerinde yapılan bu tür yanlış anlamalar sünnet dediğimiz örnekliğin , bazı kimseler tarafından tamamı ile atılması gerektiği gibi bir düşünceya sevketmesi bazılarının yanlışları red edelim derken ayrı bir yanlışa düşmek anlamına gelmekte olup bir çok kur'an ayetini red etmek anlamınada gelmektedir. Bize düşen görev başkalarının yanlışlarına karşı çıkıp ayrı bir yanlışa düşmeden elçilerin temel vazifeleri olan tevhidi hakim kılma şirki yıkmak şeklindeki sünnetlerini uygulamak olmalıdır. Hadisi ve sünnet'i toptan almak şeklindeki anlayış ne kadar yanlış ise, toptan atmak şeklindeki anlayışta bir o kadar yanlıştır.

 033.034  Ve hanelerinizde Allah'ın âyetlerinden ve hikmetten tilâvet olunanları hatırlayınız. Şüphe yok ki, Allah latîf, habîr bulunmaktadır.

Ahzab s. 34. ayetinin mealindeki " kitab'tan ve hikmetten okunanlar" şeklindeki ibareden yola  çıkılarak okunan kitab'ın kur'an , okunan hikmet'in hadis'tir şeklinde bir yorumuna gidilmiştir. Elçinin insan olması hasebiyle elbette bir aile hayatı vardır ve bu aile içinde bazı hoş olmayan durumlarda olmuştur , ahzab s. 34. ayet öncesi ayetlere baktığımızda bunu görürüz. Muhammed as ın ailesinden sorumlu olması onlara Allah cc nin mesajını tebliğ etmek gibi bir görevide vardır. Varsayalımki hikmet kelimesinden hadis kast ediliyor , bu hadisleri eşleri harhangi bir ravi zinciri olmadan acaba sahihmi değilmi bir kaygıdan uzak olarak bunlarıda duyuyorlardı , mesela Aişe validemizden rivayet olarak Muhammed as dan gelen bir söz için kesinlikle, bize kur'an gibi korunarak kelimesi kelimesine geldiğini iddia edemeyiz.   

Sonuç olarak ;Kur'anda geçen hikmet kelimesine hadis ve sünnete vahiy gibi bir eşdeğer vermek suretiyle bindirilmiş olan anlam kur'andan onay alan bir anlam değil, parçacı bir okuma sonucu varılmış ön kabullere kurban edilmek istenen bir anlam olarak karşımıza çıkmaktadır.Örneklerini verdiğimiz ayetlerde, Muhammed as a inen şeyin sadece kur'an vahyi olduğu hikmet'in ise inen ayrı bir vahiy olmadığı görülmektedir. Hikmet kelimesine kur'anın verdiği mesaj çerçevesinde bir anlam yükleyecek olursak bu kelime yaşam rehberi olan kitabın hayata geçirilmesi şeklinde bir anlam olarak görülecektir. Ehli hadisin bu kelimeye bindirmek istediği anlam bu kelimenin taşıdığı mesajın ne olduğu şeklinde değil, hadis ve sünnete imam şafii tarafından yüklenen "gayri metluv vahiy" şeklindeki tarifin delilinin kur'andan aranması sonucu parçacı bir okuma sonucu varılmış bir netice olduğu ortadadır. Hadis ve sünnete ayrı bir vahiy olarak görmenin vahim sonuçlara götürdüğünü bugün müslümanlar arasındaki düşünce farklılıklarının nelerolduğuna bakarak görebiliriz.  

                                       EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.