Tevbesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tevbesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Şubat 2015 Cuma

Maide s.33-34. Ayeti: Fesadçıların Cezası ve Tevbesi

Allah (c.c) Alemlere rahmet ve hidayet olarak gönderdiği Kitabında bir takım had, yani işlenen suça uygulanacak dünyevi cezaları vaz etmiştir. Bu had cezalarının uygulanması , İslam hükümlerinin tatbik edildiği bir devlet sistemi içinde olması gerekmektedir. Had cezalarının uygulanması bu devlet içinde yaşayan insanların, o cezayı hak edecek fiileri yapmak zorunda kalmasının önünü kapattıktan  sonra uygulanabileceğini hatırlattıktan sonra konumuz olan Maide s. 33-34. Ayetlerine geçebiliriz.

[005.033]  Allah ve Resulüne karşı savaşan ve yeryüzünde fesat çıkarmaya çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri veya asılmaları yahut ayak ve ellerinin çaprazlama kesilmesi, ya da yeryüzünde başka bir yere sürgün edilmeleridir. Bu, dünyada onlar için bir zillettir. Ahirette ise onlar için büyük bir azab vardır.

[005.034]  Ancak, siz kendilerini ele geçirmeden önce tevbe edenleri olursa, biliniz ki, Allah bağışlayan ve merhamet edendir.

Ayetler , Allah ve Resulune karşı savaşan ve fesada koşanların İslami bir devlet çerçevesinde nasıl bir cezaya çarptırılacaklarına dair hükümleri ihtiva etmekte olup bu cezalar , 1- öldürülmeleri , 2- asılmaları , 3- elleri ve ayaklarının çapraz vari kesilmesi, 4- bulundukları yerden sürülmeleridir. 

Ayet içinde , öldürülmek ve asılmak şeklinde iki ayrı cezanın geçtiği dikkati çekmektedir. Bu Ayeti okuyan birisi haklı olarak " ikisi de aynı şey değilmi? diye soracaktır . Evet aynı şeydir ama "öldürülmek" şeklindeki cezayı savaş alanında yapılacak karşılıklı muharebe çerçevesinde , asılmayı ise ele geçirildikten sonra uygulanacak ceza olarak düşünürsek , sorunun cevabı bulunacaktır. 

 Bu suçları işleyenlerin çarptırılacakları cezalar , suçun derecesine göre değişkenlik arz edebileceği ve suçun ağırlığına  Ayet içindeki cezaların belirlenmesi hukukçuların içtihadına bırakılmıştır.

"Ellerin ve ayakların çapraz kesilmesi" cezası ile ilgili olarak bir takım meallerde farklı çeviriler olduğunu hatırlatarak , bu çevirilerin doğru olmadığını düşündüğümüzü ve bu düşüncemizi, verilen mealleri ele almaya çalıştığımız bir yazımızda belirtmeye çalıştığımız için bu yazıda  konuya değinmeyeceğiz. 

Bu cezayı, Firavun'un iman eden sihirbazlara karşı uyguladığını görmekteyiz. Bu uygulamanın Firavun uygulaması olduğundan hareketle , Allah (c.c) nin böyle korkunç bir ceza uygulamasını nasıl emrettiği şeklinde bir takım tereddütlerin olduğu görülmektedir. 

Bu ceza için bakılması gereken taraf , Firavun uygulaması olduğu değil , Firavunun bu cezayı haksız yere uygulaması olmalıdır. Başkaları uygulamış diye bu cezanın Allah (c.c) tarafından uygulamasının emredilmesini hümanist bakışla değil, caydırıcılık olması bakımından okunmasının daha doğru bir bakış açısı olduğunu düşünmekteyiz. Firavunun uygulamış olmasına bakılarak , haşa Allah (c.c) nin zalim olduğunu düşünmek yerine , Firavunun böyle bir ceza ihdas etmekle İlahlığa soyunmuş olmasının yanlışlığı görülmelidir. 

34. Ayet , bu suçu işleyenlerin tevbe etmesi ile ilgili bir Ayet olup, edilen tevbenin had cezasını kaldırıp kaldırmayacağı tefsirlerde tartışılan konulardandır. 

Bazı tefsirci ve fıkıhçıların, 33. Ayet içindeki belirtilen suçu işleyenlerin ele geçirilmeden önce tevbe ettikleri takdirde, had cezasının düşeceği yani uygulanamayacağı yönündeki görüşlerine katılmadığımızı baştan söyleyerek bu konudaki düşüncelerimizi paylaşalım.  

33. Ayette işlenen suça verilecek cezalar beyan edildikten sonra "Bu, dünyada onlar için bir zillettir." buyurularak bu cezaların Dünyadaki karşılığı olduğu , Ayetin devamında "
Ahirette ise onlar için büyük bir azab vardır." buyurularak , Dünyadaki cezalarından sonra Ahirette de onlara ayrı bir ceza olduğu beyan edilmektedir. 

34. Ayette  istisna edilen ceza Ahiretteki ceza olup , Ayetin "Allah bağışlayan ve merhamet edendir." şeklindeki son cümlesi buna işaret etmektedir. Allah (c.c) nin bağışlayıcılığı Ahiretteki karşılık için geçerli olup , Dünyadaki had cezasının uygulamasını kaldırmaz. Suçu işleyen kişi eğer yakalandıktan sonra tevbe ederse , bu tevbesi ahirette de makbul olmayacaktır. Tevbenin makbul olması için gerekli şartları Rabbimiz şu Ayetlerde beyan etmektedir.

[004.017-18]  Allah kötülüğü bilmeyerek yapıp da, hemen tevbe edenlerin tevbesini kabul etmeyi üzerine almıştır. Allah işte onların tevbesini kabul eder. Allah Bilen'dir, Hakim olandır.Kötülükleri işleyip dururken, ölüm kendisine geldiği zaman; «şimdi tevbe ettim» diyenler ile kafir olarak ölenlerin tevbesi makbul değildir. İşte onlara elem verici azab hazırlamışızdır.

 Tevbe edilmiş olması şayet , Dünyadaki verilecek cezanın kalkmasına sebeb olsaydı , had cezalarındaki asıl amaç olan "Caydırıcılık" unsuru deformasyona uğrar , cezadan kurtulmak için herkes tevbe eder ve kurtulurdu, kimsenin kalbini yarıp bakma imkanı olmadığı için yapılan bu tevbe ile cezaların uygulaması iptal edilir ve bu noktada art niyetlilerin istismarına kapı aralanmış olurdu. Kişi ,eğer suçu işlediği sabit olduğu takdirde tevbe etmiş olsa da işlediğinin Dünyadaki cezasını çekmekten kurtulamaz , ancak ettiği tevbe gerçekten samimi ise Ahiret cezasından kurtulur. Had cezalarının caydırıcılık ve başkalarına ibret olma yönü bu şekilde hayatiyetini sürdürme imkanı bulabilir. 

                                   EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.