Yolları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yolları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Temmuz 2016 Cuma

MUHAMMED S. 30. Ayeti : Münafıkları Tanıma Yolları

Bir toplumun düşünce ve fikirlerini benimsemeyen , fakat benimsiyor görünerek onlardan olduğu izlenimini veren , aslında o topluma zarar vermek amacında olan kişilerin, Kur'andaki ismi MÜNAFIKtır. Bu karakterdeki insanların, içlerinde yaşadıkları topluma verdikleri zararlar , o topluma düşman olan ve düşmanlıklarını açıkça izhar eden insanlardan daha fazla olup , sakınılması gereken düşman guruplarının başında gelmektedir.  

Bu karakteri taşıyan insanlar ile ilgili olarak Kur'an tarafından verilen bilgiler , kitap içinde önemli bir yer tutmaktadır. Bu kimseler ile ilgili olarak verilen bilgilerin hicret sonrası Medinede inen ayetler gurubunda yer alması, ve "Kafir" olarak nitelenen guruplardan daha fazla yer tutması ayrıca dikkate değerdir. 

Medinede "Devlet" olarak niteleyebileceğimiz bir oluşum içine girmiş olan Müslümanların, bu oluşumlarını yıpratmak ve kırmak için yapılan tahribat çalışmalarından bir tanesi, nifak yolu ile o topluluğun içine girmiş olanlar marifeti ile gerçekleştirilmeye çalışılmış, ancak bu münafıklar , başta Muhammed (a.s) olmak üzere ashabım basiret ve feraseti sayesinde başarılı olamamışlardır. 

Münafıkların başarılı olamamalarının sebebi ise , onların Kur'an tarafından açığa vurulan yüzlerinin Müslümanlar tarafından doğru biçimde okunmuş ve hayata yansıtılmış olmasıdır. Devletleri yıkmak için kullanılan kadim bir yollardan biri olan münafıklık, dün olduğu gibi , bugün , yarın, ta ki kıyamete kadar kullanılacak bir yol olup , bize düşen görev ise , bunların yüzlerini açığa vuran ayetlerin güncel mesajlarını okuyarak içimizdeki münafıkları tanımak ve onları açığa çıkarmak olmalıdır. 

Muhammed (a.s) ve ashabının kendilerine Kur'an tarafından münafıklar ile ilgili verilen bilgileri doğru okumalarına karşın , sonraki gelenlerin bu bilgileri doğru okuduklarını söylemek maalesef mümkün değildir. 

[047.030]  Biz dileseydik onları sana gösterirdik de, sen onları yüzlerinden tanırdın. And olsun ki sen onları konuşma tarzlarından tanırsın. Allah işlediklerinizi bilir.

Muhammed s. 30. ayeti , 20. ayetten başlayan bir bağlama sahip bir ayettir. Biz öncelikle bazı rivayetlerde münafıkların isimlerinin Muhammed (a.s) a bildirilmesi , onun da başka bir sahabeye bu isim listesini vermesi ile ilgili rivayetleri tahlil ederek , bu ayetin bize dönük nasıl bir mesajı olabileceği yönünde düşüncelerimizi ortaya koymaya çalışacağız. 

Ayet , "İnsanlara her gün bir balık balık vermek yerine , balık tutmayı öğreten" bir anlama sahip olduğu halde , balık tutmak yerine , başkalarından gelecek balığı bekleyen bir hal içinde olan biz Müslümanlarca farklı algılanmış, ve Muhammed (a.s) ın yaşadığı zaman içinde , Medinedeki münafıkların isimlerinin kendisine bildirildiği, ve onunda bu isimleri Huzeyfe Bin Yeman adlı sahabeye verdiği , Muhammed (a.s) ın vefatı sonrasında bu sahabe kimin cenazesine katılmamış ise onun münafık olduğu , hatta Ömer'in bu sahabeye elindeki listede kendi isminin olup olmadığı yönünde soru sorduğu , ve "Yok" cevabı aldığı yönünde bazı rivayetler mevcuttur.

Bu rivayetlerin , Muhammed s. 30. ayetini baz alarak değerlendirdiğimizde güvenilirliğinin olmasının pek mümkün görünmediği açıktır şöyle ki ; Ayet münafıkların isminin özel olarak Muhammed (a.s) a verilmediğini açıkça beyan etmektedir. Münafıkların kim olduklarını kendisine indirilen ayetlerin verdiği bilgiler doğrultusunda sahip olduğu basiret ve feraset ile öğrenen Muhammed (a.s) ın böyle bir isim listesini Huzeyfe adlı sahabeye vermesi de pek mümkün değildir. 

İsim listesini Huzeyfe ye vererek vefat eden Muhammed (a.s) ın , kendisinin vefatı sonrasında yaptıklarından pişman olarak münafıklığından dönerek iman edenlerin olması ihtimalini göz ardı ederek böyle bir liste yapması asla mümkün değildir. Ömer'in kendi adının listede olup olmadığını sorması ise daha garip bir durum olup , kişi münafık olup olmadığını önce kendisi zaten bilmektedir. Ömer gibi bir sahabenin kendisinin münafık olup olmadığını Huzeyfeden sormuş olması asla mümkün değildir. 

Dolayısı ile Muhammed (a.s) yaşadığı zaman içinde münafık olarak bildiği kişileri vahiy ile değil , vahyin kendisine vermiş olduğu basiret ve feraset ile bilmiştir. Bizlerde onlar gibi aynı feraset ve basireti göstererek içimizdeki hainleri görebilme yeteneğine sahip olmak zorundayız.

Muhammed s. 30. ayeti dahil olmak üzere, evrensel bir karakter olan münafıkların nasıl tanınacağı yönündeki bilgileri , Kur'an içinde yayılmış ayetlerde vermektedir. 

Bu ayetlerin tamamını alt alta koyarak okuduğumuz zaman bütün ayetlerdeki münafık karakterinin ortak noktası , "İman ettim" sözünün hakkını vermeyerek , sözde bir iman sahibi olmaları , Müslümanların maslahatına uygun olan işlerde onlarla birlikte hareket etmemeleri , her fırsatta onların tekerine çomak sokmaya çalışmaları , Müslümanların düşmanları ile birlikte olmaları , olarak özetlenebilir. 

Muhammed s. 30. ayeti münafıkların en öne çıkan karakteristik özellikleri tek ayet içinde beyan eden bir ayet olması nedeniyle dikkati çekmektedir. Bu ayet feraset ve basiret sahibi olan bir kişinin , karşısındaki kişinin sözlerinden, onun nasıl bir karakter sahibi olduğunu anlaması gerektiğini hatırlatmaktadır.

Münafık karakteri , kendisini gizlemeyi çok iyi bilen bir karakter olduğu için , onların bu gizliliklerinin bir şekilde çözülmesi ve ifşa edilmesi büyük önem arz etmektedir. Gizliliklerini koruyarak bir toplum içinde nifaklarını sürdürmeyi başaran bu kişilerin , o topluma verdikleri zararların telafi edilmesi çok zordur.

Kur'an bu noktada balık vermeyerek balık tutmayı öğreten bir tutum içinde , münafık karakterinin evrensel boyutlarını bizlere vererek , dün Medinede , bugün Türkiyede , yarın başka bir yerde çıkabilecek münafıkların nasıl bir yöntem üzerinde olacaklarını bizlere öğretmektedir.

Hiç kimsenin kalbinin yarılarak münafık olup olmadığı anlaşılamayacağına göre , kişilerin münafık olup olmadıkları sözlerinin ve eylemlerinin kime ve neye hizmet ettiğine dikkat edilerek, ne oldukları konusunda bir karar verebilmek daha kolay olacaktır. 

Şurası bir gerçektir ki , hiç bir münafık "Ben münafığım" diyerek ortalıkta dolaşmaz , ancak onun münafık olduğu fitne yani deneme zamanlarında kimin yanında , kime hizmet ettiği , kimin yararını , kimin zararını düşündüğüne bakılarak ne olduğu ortaya çıkar. 

Bu karaktere sahip insanlar , uzaydan gelen ve bizden farkı olan yaratıklar değildir. Ancak onların bilinmesi ve ayrıştırılması bizler gibi Müslüman ismine , Müslüman bir cemaate mensup olmaları nedeniyle tanınmaları güçleşmektedir. 

Kimsenin adına , cemaatine , sakalına , sarığına gözünün yaşına aldanmadan yaptığının , ettiğinin , dediğinin kimin yararına olduğuna bakarak kim olduğunu kolaylıkla anlayabiliriz. 


“Batılı demokrasilerin ılımlı Müslümanlara ihtiyaç duydukları bir dönemde, “hizmet” içindeki ben ve arkadaşlarım Batının yanında yer aldık.” 

Yukardaki kelimeler , 50 yılı aşkın bir süredir Türkiye içinde İslamı referans aldığını iddia eden bir hareket liderinin ağzından çıkan kelimelerdir. Bu sözlerin samimi bir Müslümanın ağzından çıkma imkan ve ihtimali asla yoktur. Bu sözler , 50 yılı aşkın bir süredir Türkiye ve dünyanın çeşitli ülkelerinde faaliyet gösteren bir cemaatin neye ve kime hizmet ettiğini ve Kur'anın MÜNAFIK olarak nitelediği bir kişiden sadır olabilecek sözlerdir. 

Kendisine "Ben Müslümanım" diyen birisi batılı kafirlerin yanında yer alarak, onlara hizmet etmesinin asla mümkün olmadığına göre,  onlara hizmet eden birisi de asla Müslüman olamaz.

Bu kişinin başında olduğu örgütün sebep olduğu olayların Türkiyeye vermek istediği zararın boyutunu dikkate aldığımızda , kimlerle ne derece tehlikeli işbirlikleri ve ihanet içinde olduğu görülecektir.

Bir topluluk içinde olan münafıkların teşhis edilerek onların bertaraf edilebilmesi o topluluk içinde olan ve özellikle yönetici konumunda olan kimselerin BASİRET ve FERASET sahibi olmalarından geçmektedir . Basiret ve feraset sahibi olmayan yöneticilerin hakim olduğu topluluklar , başta münafıklar olmak üzere , her türlü düşmana açık bir durum sergileyeceklerdir. 

Yönetici kadroların ve toplulukların , münafıklıkları ayan beyan belli olan kişi ve cemaatlerle bir takım menfaat ilişkisi girerek , başında bulundukları toplulukların zarara uğramalarına sebep olması af edilemez bir durumdur. Özellikle İslamı referans alan toplulukların geçici dünya malı ve mevkisi için bu gibi kişi ve cemaatlerden gelecek bazı faydalara aldanarak , onların nifaklarını görmezden gelmeleri , ilerleyen zamanlarda önü alınamayacak felaketlere yol açacaktır.

Münafık oldukları ayan beyan açık belli olan bir topluluk ile yapılan işbirliği sonucunda başında bulunduğu topluluğun zarar görmesine sebep olan bir yöneticinin bahane olarak , aldatıldığını veya baştan bilemediğini öne sürerek yapılan yanlışı örtme yoluna gitmesi ise "Özrü kabahatinden büyük" deyimi ile ifade edilebilir.

İslamı referans alan hareket içinde münafıkların yer almaması , o hareketin İslamı sözde değil , özde referans alması ile mümkün olacaktır. Aksi takdirde o hareketin içine giren münafıklar çeşitli yollarla o hareketi asıl amacından sapmasına sebep olacak yönlendirmede bulunabilir. Medinede bulunan İslam devletinin içine sızmış olan münafıkların bertaraf edilmesinde en önemli nokta, bu hareketin vahyi merkeze alması ve vahiyden kaynaklanan hareket metodunu hayata pratize etmesi önemli rol oynamıştır.


Sonuç olarak ; "Münafık" adı ile bildiğimiz insan karakteri , bir toplum içindeki en zararlı karakter olup "Kafir" olarak bilinen insanlardan daha zararlı bir guruptur. Kur'anın Medinede inen ayetlerini guruplandıracak olursak , ilk sırada münafıklar ile ilgili ayetler gelmektedir. 

Bu ayetlerin daha fazla olmasının sebebi, münafık karakterinin ne kadar zararlı ve içten kemiren bir gurup olduğunun bilinmesinin zor olduğu , fakat bilinmesinin de o kadar elzem olduğu içindir. Münafık karakterli insanlar sözleri ile değil, eylemleri ile kendilerini belli ederek, ne olduklarını bu şekilde ortaya koymaktadırlar.

Bu karakterin bilinme ve tanınma yolları Kur'anın bir çok yerinde beyan edilmesine karşın , bu karakter sahibi olan kişi ve cematininin Türkiye boyutunda sebep olduğu olaylar, münafık karakterinin önceden bilinmesi ve tespit edilmesi yönünde Kur'an tarafından verilen bilgilerin göz ardı edildiğini göstermektedir. 

Eğer bu karaktere sahip olan kişi ve cemaati , baisret ve feraset sahibi yöneticiler tarafından çok önceden bilinip ve önlem alınsa idi , bu cemaatin sebep olduğu olayların boyutu bu kadar acı olmadan önlem alınacak ve zararları daha az olarak atlatılmış olacaktı.