Kur'an kıssalarının anlatım amacının önceki yaşanmışlıklardan ibret alınarak doğruların alınması , yanlışların tekrarlanmaması amacına matuf anlatımlar olduğunu kıssalar ile ilgili yazılarımızda vurgulamaya çalışmıştık. Yusuf as kıssası da "ahsenel qasas" (en güzel kıssa) olarak vasıflandırılarak bizlere okunmuş ve okuyanların ibret alarak hayatlarında yer bulması amaçlanmıştır. Yusuf as ın Mısır yönetimine geçmesinden sonra yapmış olduğu kıtlık ekonomisi yönetimi evrensel bir mesaj taşımakta olup her zaman için muhtemel olan darlıkta kaynakların nasıl kullanılacağı bizlere öğretilmiştir.
İktisat ,mal ve hizmetlerin üretimi , dağıtımı ve bölüşümü ile ilgili bir alan olup , sınırsız insan ihtiyaçlarının karşılanmasında kıt kaynakların kullanılmasını adil bir biçimde kullanılmasını sağlayan bir bilim dalıdır. İktisadi hayat insanlığın vazgeçilmez bir unsuru olup, kur'anın insan hayatı ile ilgili düzenlemeleri bu alan içinde geçerlidir ve Yusuf as örnekliğinde bu yönetimin devlet bazında nasıl olması gerektiğinin ipuçları verilmiştir.
Araf s. 31. ayetinde "yiyiniz içiniz israf etmeyiniz çünkü Allah israf edenleri sevmez" cümlesi kişisel bazdan taa devlet bazına kadar genişleyebilecek halkaya hitab eden bir cümle olarak kişilerin ve devletlerin uyması gereken kuralı beyan etmektedir.
İktisat yönetiminin örnekliğini gördüğümüz ayetler şu şekildedir.
[012.043] Bir gün melik (hükümdar) dedi ki: «Ben rüyamda yedi cılız ineğin
yedi semiz ineği yediğini ve yedi yeşil başakla yedi kuru başak görüyorum. Ey
ileri gelenler! Siz rüya tabir edebiliyorsanız benim bu rüyamın tabirini bana
bildirin.»
[012.044] Dediler ki: «Karmakarışık bir rüya ve biz karışık rüyaları
yormaya bilgi sahipleri değiliz.»
[012.045] (Zindandaki) iki kişiden kurtulmuş olan, uzun bir zaman sonra
(Yusuf'u) hatırlayarak dedi ki: Ben size onun yorumunu haber veririm, beni hemen
(zindana) gönderin.
[012.046] Hapishaneye varıp: «Ey doğru sözlü Yusuf! Rüyada görülen yedi
semiz ineği yedi zayıf ineğin yemesi; yedi yeşil başak ve bir o kadar kuru başak
nedir? Bize yorumla, ben de insanlara ulaştırayım da bilsinler» dedi.
[012.047] Dedi ki: Yedi sene alıştığınız biçimde ekin. Yediğiniz bir mikdar
dışında biçtiklerinizi başağında bırakın.
[012.048] Sonra bunun ardından yedi kurak yıl gelir. Saklayacağınız az bir
mikdar dışında biriktirdiklerinizi yer, götürür.
[012.049] Sonra onun arkasından hakin sıkıntıdan kurtulacağı, sıkıp
sağacağı bir yıl gelecek.»
Bu ayetleri sadece Yusuf as zamanı ile sınırlı olarak değilde, dünyada geçerli olan evrensel yasalar bazında okuduğumuz zaman tüm zamanlara mesajı olduğu görülecektir. Olayı meliğin gördüğü rüyanın tevilinin gerçekçi bir bir biçimde yapılması olarak görüp rüyaların gizemleri ile vakit geçirmeyi medyumlara bırakarak kıssayı mesaj içerikli olarak okumaya çalışalım.
[013.026] Allah dilediği kimsenin rızkını genişletir ve bir ölçüye göre
verir. Dünya hayatıyla övünenler bilsinler ki dünyadaki hayat ahiret yanında
sadece bir geçimlikten ibarettir.
Yukarda mealini vermiş olduğumuz rad s. 26. ayeti gibi ayetler kur'anın diğer surelerinde pek çok defa zikredilmiştir. Allah cc nin rızkı bir ölçüye göre vermek demesi keyfilik olarak değil koymuş olduğu evrensel yasalar dahilinde işlemekte olan kuralları hatırlatmaktadır. Rızkı elde etmek için çalışan mü'min veya kafir olsun bunlar arasında hiç bir şekilde ayrım yapmadan Errahman isminin tecellisi gereğince çalışana çalıştığı kadar karşılığını verir.
[015.021] Hazinesi Bizim katımızda olmayan hiçbir şey yoktur. Biz onu ancak
belli bir ölçüye göre indiririz.
[023.018] Gökten suyu ölçülü indirdik de, onu yerde durdurduk. Şüphesiz onu
gidermeye de kadiriz.
[042.027] Eğer Allah rızkı kullarının hepsine bol bol verseydi, yeryüzünde
azgınlık ederlerdi. Ama O, dilediğini bir ölçüye göre indirir. Doğrusu O,
kullarından haberdardır, onları görendir.
[043.011] O, suyu gökten bir ölçüye göre indirir. Biz onunla ölü memleketi
diriltiriz. İşte siz de böyle diriltileceksiniz.
[042.028] O’dur ki insanlar artık ümitlerini kestikten sonra yağmur
indirir, rahmetini her tarafa yayar. O, gerçek dost ve hâmidir, bütün övgülere
ve hamdlere lâyıktır.
[002.155] Muhakkak sizi biraz korku, biraz açlık ve mallardan, canlardan,
ürünlerden biraz eksiltmekle deneriz, sabredenleri müjdele.
Yukarda verdiğimiz ayet örneklerini dünyada geçerli olan evrensel kurallar olarak okuyarak kıt kaynakların her zaman aynı seviyede bol olarak insanlara verilmediği , bolluk zamanında gelebilecek olan darlığa karşı hazırlıklı olmak üzere birikim yapılması gerektiği şeklinde okumak gerekmektedir. Olayı en küçük birim olan kişiden en büyük birim olan devlet bazında düşünürsek bu olgu değişmez.
Hiç bir insan hayatı boyunca tek düze olarak sadece darlık veya bolluk içinde ,hiç bir devlette tek düze olarak sadece darlık veya bolluk içinde bir hayat idame ettirmez, kişilerin ve devletlerin hayatlarında inişler ve çıkışlar her zaman olmuş ve olacak olup bu evrensel bir kuraldır. Önemli olan bu inişler ve çıkışları doğru okumak ve doğru yönetmektir, kur'an bu iniş ve çıkışları Yusuf as örneğinde nasıl okunacağını ve nasıl yönetileceğini bizlere öğretmektedir.
Kur'an bu olaylarıda imtihan kelimesi çerçevesinde değerlendirmekte ve kişilerin başına gelen olmulu veya olumsuz olarak görülen ne varsa imtihan olduğu ve bu olayları bu şekil okuyarak isyan etmeyip sabredenlerin mükafatlanacaklarını beyan eder. İmtihan denilen olgu sadece darlık ile sınırlı olmayıp bollukta bir imtihandır. Kişilerin darlıkta sabretmeleri demek yan gelip yatmaları anlamında değil darlığı meydana getiren sebebleri ortadan kaldırmaya çalışmak şeklinde algılanmalıdır. Bolluk ile imtihan ise o bolluğu saçıp savurmak değil , verilen bolluğu doğru şekilde kullanmak şeklinde olur, bu doğru kullanımın nasıl olması gerektiği kur'anda bir çok ayette beyan edilmiştir.
Kişisel bazda iktisat yönetimi kişinin kazandığı kadar harcaması ve bu kazandığından belli bir miktarıda sıkıntılı anlarda harcamak için saklaması şeklinde olur. Bu saklama tevbe s. 35. ayetinde anlatılan şekli ile asla olmamalı , kişinin sahip olduğu birikimin bir kısmı zekat,sadaka,infak ayetleri doğrultusunda harcanmalıdır.
[009.034-35] Ey inananlar! Hahamlar ve rahiplerin çoğu, insanların mallarını
haksızlıkla yerler. Allah yolundan alıkoyarlar. Altın ve gümüşü biriktirip Allah
yolunda sarf etmeyenlere can yakıcı bir azabı müjdele. Bunlar cehennem ateşinde kızdırıldığı gün, alınları, böğürleri ve sırtları
onlarla dağlanacak, «Bu, kendiniz için biriktirdiğinizdir; biriktirdiğinizi
tadın» denecek.
[017.026] Akrabaya hakkını ver; yoksula, yolda kalmış olana da; bununla
beraber saçıp savurma!
[017.027] Saçıp savuranlar, şüphesiz şeytanlarla kardeş olmuş olurlar;
şeytan ise Rabbine karşı pek nankördür.
Verdiğimiz örnek ayet mealleri vermenin ne şekilde olmasını öğütlemektedir,ne infaktan geri duracak şekilde birikim yapılmalı, nede elindekinin tamamını saçıp savurarak başkasına muhtaç kalacak şekilde israf edilmelidir.
Kişiler kendi iktisadı hayatlarını bu şekilde düzenledikleri zaman toplumdada iktisadi yönden herhangi bir kriz durumu yaşanması şeklindeki olaylar zuhur etmez. Devlet yönetimi kişilerin iktisadi hayatını yönetmektende sorumlu olmaları gerektiğini düşünmekteyiz, günümüzdeki liberal ekonomi veya pazar ekonomisi deyimlerine pek uygun düşmesede, kişilerin harcamalarını teşvik ederek onları iktisadi yönden sıkıntıya sokabilecek durumlara düşmelerini engellemek devletin görevleri arasında olması gerekmektedir.
Yeniden kıssaya dönecek olursak,Yusuf as örneğindeki iktisad yönetiminde ekonomi yönetiminin tek elden yürütüldüğünü görmekteyiz. Meliğin rüyasını yorumlamak konusunda aciz kalan melesi rüyada belkide bir takım esrarlı hakikatler!! olabileceğini düşünerek altından kalkamamışlar , aynı rüyayı Yusuf as ın tevil etme yöntemi bizler için bir örneklik teşkil etmesi gerekmektedir. Hayatın gerçeklerini okumayı bilen Yusuf as ülkelerin kaderi şeklinde tarif edebileceğimiz iktisadi hayattati iniş ve çıkışların sünnetullah gereği olarak Mısır içinde geçerli olduğunu bilen birisi olarak rüyayı gerçekçi bir biçimde yorumlamış ve bu doğrultuda bir yönetim sergilemek için Melikten kendisini ülke yönetiminin başına geçirmesini istemiştir.
[012.047] Yusuf: «Devamlı yedi sene ekin ekip, biçtiğiniz ekinin
yediğinizden artanını başağında bırakın.»
[012.048] «Sonra bunun ardından yedi kurak yıl gelir, bütün
biriktirdiğinizi yer, yalnız az bir miktar saklarsınız.»
Yusuf as ın tevili sadece yerel bazda değil dün , bugün ve yarın kişilerin ve devletlerin uyması gereken evrensel yasaları ifade etmektedir. Hangi kişi veya hangi devlet olursa olsun bolluk anında , yarın meydana gelebilecek olan darlığa karşı önlem almadan bugün kazandıklarını bugün yedikleri takdirde ağustos böceği misali kışın aç kalmaya mahkumdurlar. Varlık anında yarını düşünerek yapılan yatırımlar darlık anında devreye sokularak darlık geçene kadar kişileri ve devletleri ele güne muhtaç olmaktan koruyacaktır.
[012.059] Onların yüklerini hazırlatınca şöyle dedi: «Baba bir kardeşinizi
bana getirin. Sizlere ölçüyü bol tuttuğumu ve benim misafir konuklayanların en
iyisi olduğumu görmüyor musunuz?»
59. ayetteki " ölçüyü bol tutmak ve misafirperverlik" şeklinde karşımıza çıkan durum darlık ekonomisini yönetmenin bir kuralı olarak yöneticilerin işi sıkı tutması ve muhtaç olanlara karşı nasıl davanmaları gerektiğinin ipuçlarını vermektedir.
[012.060] «Eğer onu bana getirmezseniz bundan böyle benden bir ölçek bile
alamazsınız ve bana artık yaklaşmayın da.»
60. ayeti mesaj içerikli okuduğumuz takdirde , cömert , misafirperver , muhtaç olana karşı müşfik davranan Yusuf as ın ipleri elinde sıkı skıya tuttuğu karşısındaki insandan ibr isteği karşısında tavizkar davranmadığını anlayabiliriz,insanları yönetmek demek onların başlarına vurarak yönetmek değil , onlara müşfik davranmamın yanısıra konulan kurallarada riayet etmelerini sağlamaktır, yöneticeler tarafından verilebilecek en küçük bir taviz iğne deliği kadar olsa , bu delik büyütülerek onarılması güç yıkımlara sebebiyet verebilir.
Hayatın inişli ve çıkışlı olmsı sadece Mısıra ve Yusuf as dönemine has bir durum değil evrensel bir yasa olduğunu daha önce hatırlatmıştık , bu yasaların işleyişini başka ayetlerdede görmekteyiz.
[007.094-96] Biz hangi memlekete bir peygamber gönderdiysek onun halkı
yalvarıp-yakarsınlar diye, mutlaka onları dayanılmaz bir zorluk (yoksulluk) ve
sıkıntıyla yakalayıvermişiz. Sonra kötülüğün yerine iyiliği koyduk, öyle ki, çoğalıp, «babalarımız da
darlığa uğramış, bolluğa kavuşmuşlardı» dediler. Bu yüzden onları haberleri
olmadan, ansızın yakalayıverdik.Eğer kentlerin halkı inanmış ve Bize karşı gelmekten sakınmış olsalardı, onlara
göğün ve yerin bolluklarını verirdik. Ama yalanladılar; bu yüzden onları,
yaptıklarına karşılık yakalayıverdik.
[006.042-45] Şüphesiz ki, senden önce ümmetlere peygamberler göndermiştik;
onları yalvarsınlar diye darlık ve sıkıntıya sokmuştuk. Hiç olmazsa, onlara bu şekilde azabımız geldiği zaman boyun eğselerdi! Fakat
kalpleri iyice katılaştı ve şeytan da onlara yaptıklarını câzip gösterdi.Kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında, onlara her şeyin kapısını açtık;
kendilerine verilene sevinince ansızın onları yakaladık da umutsuz
kalıverdiler. Böylece zulmeden kavmin kökü kesildi. Âlemlerin Rabbi olan Allah'a
hamdolsun.
Bu ayetleri yerel bazda değilde arz üzerinde geçerli olan evrensel kuralların işlemesinin örneği olurak okursak karşımıza şöyle bir manzara çıkacaktır. Darlık ve sıkıntılar insanların ve ülkelerin her zaman karşılaşabilecekleri olağan durumlardır. Kişiler ve uluslar darlık ile ilgili olarak Allah cc nin kendilerine öğütlediği amelleri yapmayıp aksi davranışlarda bulundukları ve , belli bir zaman sonra bolluğa kavuştukları takdirde eski darlıktan ders çıkarmadıkları takdirde aynı durum başlarına gelerek helake uğramaları evrensel bir kuraldır yani Allah cc nin sünnetidir. Bu durumu, en yakın örnek olarak ülkemiz üzerinde nasıl olabileceğini görelim.
Türkiyede hatırı sayılır bir kriz olarak "ecevit krizi" dediğimiz bir kriz yaşadık , bundan önce aynı şekilde bir çok krizler yaşadığımızı unutmadan yakın bir örnek olduğu için bu krizi örnek gösteriyorum. Hiç birimiz krizin oluşumundaki payını görmek istemeden bir yerleri suçlamaya ve kendisini bu krizin sorumlusu olarak görmek istemedi , halbuki ülkelerin krize girmesinde en önemli faktör o ülkeyi oluşturan halkın harcama konusundaki israflı tutumudur. İstisnaları olmakla birlikte bir çok insan krizden etkilendi ve bu durum harcamaların etkileyerek alışmış oldukları hayat tarzlarına bir süreliğine ara vermelerini gerektirdi. Bu ara vermede yine istisnaları olmakla birlikte bir çok insan bunun sebeblerini araştırarak başlarına gelenden ders çıkarmak ve bir daha böyle bir duruma düşmemek için gerekli olan önlemleri almayı hatırına getirmedi.
Ecevit krizinin etkileri belli zaman sonra kayboldu ve halk eski yaşadıklarını unutarak aynı şeyin başlarına gelebileceği tehlikesini hatıra getirmeden alışmış oldukları hayat tarzına dönmeye başladılar. Tv lerin ekonomi haberlerine baktığımız zaman ekonomistlerin ülkemizin kredi kartı borcu olanların veya tüketici kredisi alanların oranlarının tehlikeli boyutlara geldiğini her fırsatta dile getirmeleri yeni bir krizin kapıda olduğunu göstermektedir.
Arabalarının modelini her sene yükseltmek için kredi ile araba alanlar , yazın sahil kenarlarına tatile gitmek için tatil kredisi alanlar, bayramlarda eşten dosttan kaçmak için geleneksel bayram kredisi alarak hayatlarını bilmem kaç senesini bankalara ipotek edenlerin sayısı binler değil milyonlarla ifade edilen bir ülkenin helakı başımıza gökten taş yağması şeklinde değil yeniden bir ekonomik krize girerek halkın sıkıntıya düşmesi ülkemizin zengin ülkelerden borç alarak onların hegomonyası altına girmesi şeklinde olacaktır.
Yusuf as örneğinde görüldüğü gibi bir ülke kendi öz kaynaklarını kullanarak yarınlar için yatırım yapması sıkıntıya düştüğü zaman o özkaynakları kullanması şeklinde tezahür eden ekonomi, yönetimi bugün ülkemize baktığımızda dışa bağımlı ithalat ve ihracak dengesi ithalat lehinde bir dengesizlik gösteren bir halde olması özellikle ithal edilen malların ekonomiyi güçlendiren maddeler değil lüks tüketim maddeleri olması kriz çanlarının çalmasına vesile olan bir durumdur. Bankaların böyle bir tüketim tarzını körüklemesi özellikle tv reklamları yolu ile , kredi almayan veya kredi kartı olmayanların sanki çok büyük bir hata yaptıklarını empoze etmeleri ve bunlara kanarak ağlarına düşenlerin feryatları kulaklarımızdan hala gitmedi.
Özkaynakları kullanarak üretim yapmak ve dışa bağımlı olmadan bir hayat sürdürmek kişileri ve o kişilerin oluşturduğu ulusların iktisadi hayatları için önemli bir unsurdur. Dışardan ithal ettiğimiz lüks tüketim mallarını almak için , sahipleri yabancı olan bankalardan kredi alarak bunlara sahip olmamız için kurulan tezgahların altında ülkeleri köleleştirme planları yatmaktadır.
Sonuç olarak; kıssaları mesaj içerikli olarak okuma metodu içinde , Yusuf as ın Mısır ülkesinin iktisadi hayatını yönetmesi ve bu yönetim tarzının bizler için örneklik teşkil etmesi gerektiğini vurgulamaya çalıştık. Sünnetullah yasaları gereği kişilerin ve ülkelerin hayatları iniş ve çıkışlar göstererek bu iniş ve çıkışlara verdikleri cevaplar bizlere geçmişlerin örnekleri verilerek anlatılmakta ve o anlatımlardan örnekler alınarak olumlu ve olumsuz tarafları görmemiz istenmektedir. Geçim araçlarının her daim insanlar için aynı şekilde olmadıkları gerçeğinden yola çıkılarak "bollukta biriktirip darlıkta harcamak" diyebileceğimiz bir tutum ile darlık ekonomisinin idare edilebileceği Yusuf as örneğinde bizlere öğretilmiştir. Yusuf as örneği özellikle iktisadi hayatın devlet yöneticilerinin elinde olmasının tek sesli bir yönetimin daha kolay ve daha sonuç verici olduğunu göstermektedir. Bu tekelciliği devlet kademelerindeki kişilerin Allah cc nin kendilerine kıyamet günü yaptıklarının hesabını tek tek soracağını bilen kişiler olması gerektiği hatırdan çıkarılmamalıdır. Ahiret bilincinden yoksun insanların elindeki bir devlet yönetiminin ne hale gelebileceğini sanırım söylememize bile gerek yoktur.
EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder