10 Ağustos 2014 Pazar

Yusuf s. 35. Ayeti ve Adaletin Gücün Elinde Yön Bulması

Adalet kavramı insanlar arasındaki ihtilafların haklı olanın lehinde sonuçlanması şeklinde tezahür etmesi gereken bir kavramdır, ama bu kavram her zaman olması gerektiği şekilde tezahür etmeyerek gücü elinde bulunduranların istediği şekilde yön bulabiliyor. Bu şekil bir yön Yusuf as kıssasında da gözümüze çarpmakta olup , Yusuf as ın suçsuz olduğu ortaya çıktığı halde yönetim kademesindekilerin istekleri doğrultusunda ceza gördüğüne şahid olmaktayız. Yusuf s. 35. ayeti bu durumu anlatmakta olup , bu ayete kadar gelen süreç şu şekildedir. 

 [012.023]  Derken, evinde bulunduğu hanım, onun nefsinden murad alıp yararlanmak istedi. Kapıları kilitledi ve «Haydi beri gel!» dedi. Yusuf: «Allah'a sığınırım! Muhakkak ki, o (kocan), benim efendim, bana çok güzel baktı. Doğrusu zalimler hiç iflah olmazlar» dedi.
[012.024]  O hanım, ona gerçekten niyeti bozmuştu. Eğer Rabbinin burhanını görmese idi. Yusuf da ona özenip gitmişti. Aslında ondan fuhşu ve fenalığı uzak tutalım diye böyle olmuştu. Çünkü o bizim ihlasa erdirilmiş kullarımızdan biriydi.
[012.025]  İkisi de kapıya koştu, kadın arkadan Yusuf'un gömleğini yırttı; kapının önünde kocasına rastladılar. Kadın kocasına «Ailene fenalık etmek isteyen bir kimsenin cezası ya hapis ya da can yakıcı bir azab olmalıdır» dedi.
[012.026]  Dedi ki: O, beni kendisine ram etmek istedi. Kadının ailesinden biri de şehadet etti: Eğer gömleği önden yırtılmışsa; o (kadın) doğru söylemiştir. Bu (Yusuf) ise yalancılardandır.
[012.027]  «Eğer gömleği arkadan yırtılmışsa, kadın yalan söylemiştir. Bu ise doğru söyleyenlerdendir.»
[012.028]  (Kocası, Yusuf'un gömleğinin) arkadan yırtılmış olduğunu görünce, (kadına): «Şüphesiz, dedi; bu, sizin tuzağınızdır. Sizin tuzağınız gerçekten büyüktür.» 
[012.029]  Yusuf; sen bundan vazgeç. Ey kadın; sen de günahının bağışlanmasını dile. Çünkü sen, gerçekten suçlulardan oldun.

26. ve 27. ayetlere baktığımız zaman suçu kimin işlediği üzerinden değil , şuçtaki deliller üzerinden gidilerek şuçlunun belirlenmesi yöntemine gidildiğini görmekteyiz. Evrensel adalet kuralları diyebileceğimiz bu kural önce işlemiş fakat suçlunun konumu onun ceza görmesini engellemiştir. Olayın kapandığı zannedilmiş fakat şehirdeki kadınların dedikoduları başlamıştır , işte Yusuf as ın hapsedilmesine kadar varan süreç bu olay ile başlamıştır. 

[012.030] Şehirde (birtakım) kadınlar: «Aziz (Vezir') in karısı kendi uşağının nefsinden murad almak istiyormuş. Öyle ki sevgi onun bağrına sinmiş. Biz doğrusu onu açıkça bir sapıklık içinde görmekteyiz.» dedi.
 [012.031]  Kadınların kendisini yermesini işitince onları davet etti; koltuklar hazırladı; geldiklerinde her birine birer bıçak verdi. Yusuf'a: «Yanlarına çık» dedi. Kadınlar Yusuf'u görünce şaşıp ellerini kestiler ve «Allah'ı tenzih ederiz ama, bu insan değil ancak çok güzel bir melektir» dediler.
[012.032]  Kadın dedi ki: İşte hakkında beni kınadığınnız şahıs budur. Ben onun nefsinden murat almak istedim. Fakat o, (bundan) şiddetle sakındı. Andolsun, eğer o kendisine emredeceğimi yapmazsa mutlaka zindana atılacak ve elbette sürünenlerden olacaktır!
[012.033]  Yusuf: «Rabbim! Hapis benim için, bunların istediklerini yapmaktan daha iyidir. Eğer tuzaklarını benden uzaklaştırmazsan onlara meyleder ve bilmeyenlerden olurum.» dedi.
[012.034]  Rabbi onun duasını kabul etti ve kadınların tuzağına engel oldu. Zira O, işitir ve bilir.
[012.035]  Bu kadar delili gördükleri halde, sonra yine de Yusuf'u bir süre için zindana atma düşüncesi ağır bastı.

Şehirdeki kadınların dedikoduları yüzünden zor durumda kalan azizin karısı , kadınları toplayarak onlara bir ziyafet sofrası hazırlatarak Yusufa onların yanlarına çıkmalarına söyler, Yusuf onların yanına çıkınca şehir kadınlarıda Yusuf 'un güzelliği karşısında şaşkınlıktan ellerini keserler. Azizin karısı Yusufa olan aşkını itiraf ederek bu sevdadan vazgeçmediğini , Yusuf kendisini red etmeye devam ettiği takdirde ona neler yapabileceğini söyleyerek onu tehdit eder. Burada Yusuf  as örnek bir davranış sergileyip iki seçimden birini, yani ya dünya azabından yada ahiret azabından kurtulmak seçimini yapmak zorunda kalmış , sonunda ahiret azabından kurtulmayı seçerek dünya azabına razı olmuştur. 

35. ayet, adalet kavramının geçen yıllar içinde pek bir değişiklik arz etmediğini, iki davalıdan haklı olan değil elinde gücü bulunduranların haklı çıktığı bir mekanizmanın bizlerce yıldır varolduğunu bizlere göstermektedir. 26. ve27. ayetlerde evrensel adalet kurallarının bilindiği ve uygulandığı bir toplum olmasına rağmen , bu adaletin yönetici kademesi ve yakınlarına uygulanmadığını görüyoruz. 

Adalet kavramının tam olarak işlemesi için suçu işleyenin kimliği hesaba katılmadan suçlu veya suçsuz olduğu evrensel adalet kurallarına göre tesbit edilmeli ve sosyal , ekonomik , siyasal konumu hesaba katılmadan hakkındaki karar verilmelidir. Maalesef bu şekil bir adalet her zaman tecelli etmemekte gücü elinde tutanların yönlendirdiği bir mekanizma daha ağır basarak karar verilmektedir. 

Allah cc nin ahiretteki mahkemede kulları hakkında nasıl bir karar vereceğini beyan eden ayetler bizlere bu konuda örnek teşkil etmesi gerekmektedir. Kullarının peygamber olması bile onlara bir ayrıcalık tanınmayacağını beyan eden ayetlere , mal , servet , güç sahiplerinin bu güçlerinin onlar için herhangi bir önceliğe sebeb olmayacağını beyan eden ayetler biz kulların hakim konumuna geldiğimiz zaman ne şekil bir karar vermemiz gerektiği noktasında bilgiler vermektedir.  

Karar mekanizmasını elinde tutanlar insan olması nedeniyle davalı veya davacı taraftan birine karşı sevgi veya nefret besleyebilir , fakat bu durum onlar hakkında karar verirken asla göz önüne alınmaması gerekir. Davud as kıssası içinde anlatılan 99 koyunu olan birinin tek koyunu olan birisinden o koyunu istemesi şeklinde karşısına gelen davada, Davud as ın mağdur olduğunu iddia eden taraf lehine olarak , diğer tarafı dinlemeden karar vermesi onun hatası olarak anlatılarak , hakim durumunda olanların karar vermek için her iki tarafı dinleyerek adil bir biçimde karar vermeleri gerektiği bizlere beyan edilmektedir. 

Sonuç olarak; adalet ilkesi ilk insandan kıyamete kadar hepimiz için lazım olan bir ilke olup davalı veya davacıların sosyal , ekonomik , siyasal konumları ne olursa olsun sade bir vatandaş olarak kanunlar karşısında eşit olmalarını gerektirir. Yönetici kademelerinde oturanların işledikleri herhangi bir suç onların konumu gereği örtülmemeli , evrensel adalet ilkeleri gereği karar verilmelidir. Bugün yönetici makamında olanların adaleti kendi ellerinde yönetmeleri , yarın bu kademeleri ellerinden kaybettikleri zaman adalet adalet diye yalvarmaları "keser döner sap döner bir gün gelir hesap döner" atasözünü unutmamaları gerektiğini hatırlatır. Adalet mekanizması siyasi iktidarların elinde kaldığı müddetçe iktidardakilerin elinde bir silah halinde gelerek "haklı haksız" şeklinde bir ayrımdan çok, "bizden veya bizden olmayan" şeklinde bir ayrım yapılarak karar verilirki bu şekil kararlara her zaman ve her yerde şahitlik etmekteyiz. Kendi düşüncelerinden olan insanların kılına zarar gelmesini hazmedemeyenler , karşılarındaki insanların katledilmeleri karşısında kıllarını bile kıpırdatmamaları adalet ilkesinin yerlerde süründüğünü göstermektedir. Müslümanlar olarak Allah cc nin bizlere öğrettiği adalet ilkeleri doğrultusunda bir dünya kuramadıkça bu zulüm ve haksızlıklar her zaman üstelik adalet adına var olacak ve güçszüler her zaman haksız çıkarak ezilecektir.  

                                   EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder