27 Şubat 2016 Cumartesi

TEVBE s. 14. Ayeti : Allah Kafirleri Nasıl Cezalandırır? ,Onları Nasıl Rezil Eder ?

Bugün yeryüzünde en fazla zulme , ve baskıya maruz kalan topluluklarının başında biz Müslümanların geldiği acı bir gerçek olup , şu anda dünyanın bir çok yerinde yaşayan Müslüman coğrafyasında akan kan ve gözyaşı bu acı gerçeğe şahitlik etmektedir. Kafirler tarafından bize reva görülen bu zulüm ve göz yaşına sebep olanların, cezalandırılması , rezil edilmesi , bizi onlara galip kılması için , ve kalplerimizi ferahlatması için Allah (c.c) ye dualar etmekteyiz , fakat bu dualar kabule şayan olmamakta , Müslüman coğrafyasında kan , zulüm ve gözyaşı hız kesmek şöyle dursun , daha da artarak devam etmektedir.

Acaba nerede yanlış yapıyoruz ki , "Bana dua edenin duasına icabet ederim" (2.186) buyuran Rabbimiz , neden bizim bu dualarımıza icabet etmiyor ?. 

Bu sorumuza cevap olabilecek bir çok ayet mevcut olup , bu ayetlerden birisi Tevbe s. 14. ayetidir.

[009.014]  Onlarla SAVAŞIN ki, Allah sizin ellerinizle onları CEZALANDIRSIN; onları REZİL ETSİN; sizi onlara GALİP KILSIN ve mümin toplumun KALPLERİNİ FERAHLATSIN.

Tevbe s. 14. ayeti , Allah (c.c) ye yaptığımız , kafirleri cezalandırması , onları rezil etmesi , bizi onlara galip kılarak kalplerimize ferahlık vermesi yönündeki dualarımızın kabul edilmesinin şartını, ONLARLA SAVAŞMAK olarak belirlemiştir. 

[002.251]  Allah'ın izniyle onları hemen hezimete uğrattılar. Davud da Calut'u öldürdü. Allah ona mülk ve hikmet verdi. Dilemekte olduğunu da ona öğretti. ŞAYET ALLAH'IN İNSANLARI BİRBİRİ İLE DEF EDİP SAVMASI OLMASAYDI YERYÜZÜ MUHAKKAK FESADA UĞRARDI. Ancak Allah, alemler üzerinde lutuf sahibidir.

[022.040]  Onlar «Rabbimiz Allah'tır» demelerinden başka bir sebep olmaksızın haksız yere yurtlarından çıkarıldılar. EĞER ALLAH İNSANLARIN BİR KISMINI BİR KISMI İLE DEF ETMESEYDİ İÇİNDE ALLAH'IN ADININ ANILDIĞI KİLİSELER, HAVRALAR, MESCİDLER, ELBETTE YIKILIRDI. Şüphesiz Allah kendi (dini) ne yardım edene yardım edecektir. Şüphesiz Allah çok güçlüdür, çok izetlidir (her şeye galiptir).

Bakara s. 251. ve Hac s. 40. ayetlerinde, yeryüzünden fesadın kaldırılmasının yollarından birisinin "Savaşmak" olduğu belirtilerek , bunun yapılmaması neticesinde , insanların en kutsal olarak bildikleri şeylerin bile ayaklar altında çiğneneceği beyan edilmektedir. 

İnsanların kutsal olarak bildikleri değerlerinin , bu kutsallara karşı saygıları olmayan,diğer insanlar tarafından ezilmesini , ayaklar altında çiğnenmesini önleme yollarından  birisi, silahlı mücadeledir.

Bugün İslam coğrafyasında yaşayan Müslümanların kutsal bildikleri değerler olan , kan , mal , can , ırz , namus , din, nesil , ibadethane gibi kutsal değerler , bu değerlere saygıları olmayanlar tarafından ayaklar altına alınmış vaziyettedir.

Bu durumdan olan rahatsızlığımızı Allah'a arz ederek , bizleri bu sıkıntılardan kurtarması için dualar etmekte fakat bu dualar kabul olmamaktadır. Bu duaların kabul edilmemesi bizleri ,  "Nerede yanlış yapıyoruz?" sorusunu sorarak, bunun cevabını aramaya çalışmamıza sevk etmesi gerekmektedir.

Nerede yanlış yapıyoruz ki yaptığımız dualar kabul olmuyor?.

Yaptığımız en büyük yanlış , bizim şu andaki başımıza gelenlerin bir benzerinin , bizden öncekilerin başlarından geçtiği zaman , onların bu sıkıntılardan kurtulma yollarının anlatıldığı ayetlerden ibret almayı amaçlayan bir okuma yapmamış olmamızdır.

Bakara s. 251. ayeti , 246. ayetten başlayan bir bağlam içinde okunması gereken bir ayet olup , İsrailoğullarının bizim şu anda içine düştüğümüz bataktan kurtulma yolu anlatılarak , bu anlatılanların bizlere örnek olması amaçlanmaktadır.

Yurtlarında sürülmüş , çocuklarından uzaklaştırılmış olan İsrailoğulları , uğradıkları bu zulümden Talut'un komutasında bir ordu ile , onları bu zulme uğratan Calut'a karşı savaşmışlar , neticede galip gelerek , bu zulme son vermişlerdir.

Kur'anın beyan etmiş olduğu bu durum , evrensel bir yasa olup , dün zulme insanların bu zulümden kurtulmak için yaptıkları , bugün , yarın ve kıyamete kadar zulme insanların uygulamaları gereken bir kural olup , bu kuralı uygulamayan hiçbir topluluk , içinde bulunduğu zulümden kurtulamaz.

[008.060]  Siz de onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve bağlanıp beslenen atlar hazırlayın ki bununla Allah'ın düşmanı, sizin düşmanınız ve bunlardan başka sizin bilmeyip te Allah'ın bildiği diğerlerini korkutasınız. Allah yolunda ne harcarsanız, size ödenir ve siz asla zulüm olunmazsınız.

Enfal s. 60. ayeti , savaşmak için gerekli olan şartın , zamanın en modern savaş gereçleri ile zulme karşı koymak olduğunu beyan etmektedir. Dün modern bir savaş gereci olan at , yerini daha modern , tank , top , uçak v.s gibi savaş araçlarına terk etmiştir. 

Bu araçların üretilmesi elbette , "Kevni Ayetler" dediğimiz Mushaf dışındaki ayetlerin okunması sonucunda mümkün olacaktır. Bugün , İslam dünyasında ağırlıklı olarak "Ayet" kelimesi telaffuz edildiğinde akla ilk  maalesef Kur'an ayetleri olup , Kur'an dışında yaratılmış olan ayetler akla gelmemektedir.

"Allah (c.c) her dert ve sıkıntı için çaresini yaratmıştır" sözünün, bugün biz Müslümanlar arasında karşılık bulma şekli , herhangi bir derdin şifa bulması için , herhangi bir ayet veya surenin okunması şeklindedir. Kur'an dertlere şifa sunan bir reçete olup , hiç bir hastalığın , sadece reçetenin okunması ile şifa bulması gibi bir durum asla söz konusu değildir. Hastalığın şifa bulması ancak ve ancak reçete içinde muhteviyatın tatbiki ile mümkün olacaktır.  

Kafirlerin İslam coğrafyasında yaşayan Müslümanları, kan gözyaşı ve zulme boğmuş olmasını bir HASTALIK veya DERT olarak değerlendirirsek , bu hastalık veya dert'ten kurtulmanın yolu , REÇETE OKUMALARI ile değil , REÇETE MUHTEVİYATININ TATBİKİ ile mümkün olacaktır.

"Kafirlerin helak edilmesi için yaptığımız dualar neden kabul edilmiyor?" sorusunun cevabı işte buradadır. Bizler kafirlerin helakı için gerekli olan reçeteyi tatbik yerine , reçete okumaları ile bu işin olacağı zannına kapıldığımız için , dualarımız kabul edilmemektedir.

Allah (c.c) , bizlerin "Kafirlerin zulüm ve baskıları altında inlemek" derdimize karşı şifa için yazdığı reçete SAVAŞMAK şeklinde olup , bizler bu reçeteyi tatbik etmek yerine sadece okumak şeklinde bir yol takip ettiğimiz için , bırakın dertlere deva olmak , dertler daha da müzminleşerek artmaktadır. 

Kafirlerin dünya üzerinde yapmış olduğu zulüm ve fesat hareketinin , önlenmesi onlardan teknolojik yönden daha ileri bir seviyede olmak ile gerçekleşecektir. Kafirlerin kevni ayetleri okumaları sonucunda elde ettikleri başarılar onları şımartarak, "Bizden büyük yok" vehmine kapılmalarına sebep olmuştur. 

Onlar kevni ayetleri okuyarak elde ettikleri teknolojik üstünlüğü , bu ayetlerin kullanma klavuzu olan "Kur'an" ile birlikte okumadıkları için , sadece dünya merkezli bir hayatın getirileri peşinde koşarak, bu konuda herhangi bir sınır tanımamaktadırlar. 

Kevni ayetlerin kullanma klavuzu olan Kur'an , insanın yaşadığı "Dünya Hayatı" nın geçici , ölüm sonrası yeniden diriliş sonrası başlayacak olan "Ahiret Hayatı" nın ebedi olduğunu hatırlatarak , insanların yapmış oldukları amelleri bu gerçeği hatırdan çıkarmadan yapmalarını, tarih boyunca gelen elçiler aracılığı ile bildirmiştir. 

Kafirlerin , kevni ayetleri okumaları sonuç elde ettikleri teknolojik başarıyı , kullanma klavuzu olan Kur'anın kevni ayetlerin nasıl okunması gerektiği dair olan bilgilerin göz ardı edilmesi sonucunda , kevni ayetler ile yapılan teknoloji ve onun ürünü olan silahlar , mazlumlar üzerinde ölüm kusan korkunç araçlar haline gelmişlerdir. 

Biz Müslümanların ise kevni ayetleri okumayarak sadece kitabı ayetleri okuma sonucu , geri kalmışlık içine girerek , bir tarafın sadece kevni ayetleri okumak , diğer tarafın ise sadece kitabı ayetleri okumak sonucu elde ettikleri sonuç , dünyanın şu andaki içinde bulunduğumuz durumu beraberinde getirmiştir.

Kafirler eğer , Allah (c.c) nin hem kevni hem de kitabı ayetlerini beraber okuyarak, elde ettikleri araçları nasıl kullanmaları gerektiği yönündeki verilen tarife göre bir kullanım içine girerek , hem "Kafir" isminden , hem de zulüm ve baskının önderleri olmaktan kurtularak , dünyayı barış içinde yaşanan bir yer haline getirir , biz Müslümanları ürettikleri silahların etki derecesini ölçtükleri bir kobay ,ve silah reklamı yapılan canlı hedefler haline gelmekten kurtarabilirdi.

Gelgelelim durum maalesef böyle olmamakta , petrol zengini halkı Müslüman olan ülkelerin yöneticileri , bu silahları yapmaya gayret etmek şöyle dursun , ülke zenginliklerini bu kafirlerin ürettikleri silahlara akıtarak onların kasalarını doldurmalarına sebebiyet veren bir politika gütmektedirler.

"Dua" kelimesinin anlam alanı etrafında olması gerekenler ile , biz Müslümanların bu kelimenin anlam alanı etrafında yaptığı uygulama , Kur'an ile çeliştiği için , yaptığımız dualar karşılık bulmamaktadır. Eğer bizler dualarımızın karşılık bulmasını istiyor isek , Kur'anın bu konuda sunduğu reçeteyi aynen uygulamamız gerekmektedir.

Kur'anın kıssa yollu anlatımları , bir çok konuda olduğu gibi , dün zalimlerin baskılarından kurtulma yolunun nasıl olduğunu yaşanmış örnekleri ile anlatarak , bugün , yarın , kıyamete kadar bu yolun böyle olacağını ve olması gerektiğini bizlere mesaj olarak vermektedir.

Şurası asla unutulmamalıdır ki ; Allah (c.c) kendisine düşman olan kafirlerin cezalandırılmasını , kendisine "Müslümanım" diyen kullarına bırakarak , bizleri de bir çeşit denemeye bu yolla tabi tutmaktadır. Bizler Allah (c.c) nin bizler için seçtiği bu yolu terk ederek , meydanı kafirlere bıraktığımızda , şu anda içinde bulunduğumuz durumlar meydana gelerek , dünya büyük bir fesadın içine düşecektir.

Bizler bu görevi , maalesef bize bu görevi verenin kendisine tevdi ederek bizden önceki İsrailoğullarının yaptığı olan "Bizim yerimize sen savaş" diyerek , onun gökten melekleri ile inmesini beklemekteyiz.

Sonuç olarak ; Bizler Müslümanlar olarak eğer içinde bulunduğumuz sıkıntıların en büyüğü olan , kafirlerin zulüm ve baskıları altında inlemekten kurtulmanın yolunun , sadece reçete okumaları yapmak değil , reçete muhteviyatını hayata tatbik etmekten geçtiğini asla unutmamalıyız.

"Sünnetullah" denen yasalar , yeryüzünde her kul için eşit şekilde tecelli ettiği için , bu yasalar bugün biz Müslümanların kafir çizmesi altında inlememizi gerektiren hak edişlerimizin bir sonucu olarak bizim üzerimizde işlemektedir. Eğer bu durumdan kurtulmak istiyorsak , Rabbimizin bizlere çizmiş olduğu yolun önce okunarak  içselleştirilmesi, sonra gereğinin yapılması için topyekün bir harekete girişilmesi gerekmektedir.

Bunun dışında yapılacak olan fiile dayanmayan ve sadece söze dayanan kuru dua seansları bizleri bu durumdan kurtarmayacak , aksine daha kötü durumlara düşürecektir. 

                              EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder