24 Şubat 2016 Çarşamba

Çağdaş Büyücü ve Sihirbazlara Karşı Musa'nın Asasını Yeniden Canlandırmak

Kur'anın kıssa yollu anlatımları içinde yaşayan kişi ve nesneler , sadece o kıssa içinde yaşayan kişi ve nesne olarak kaldığı zaman , bu kıssalar "Eskilerin masalları" na dönüşerek , hurafeler ile bezenmiş masallara dönüşerek, köy kahvelerinin vazgeçilmezleri olarak kalacaktır. Ancak kıssalardaki kişi ve nesnelerin, bize dönük mesajlarının olup olmadığı yönünde yapılacak okumalar , kıssaları ölü anlatımlar olmaktan çıkararak , diri, yaşanan ve yaşanacak hayatlara dair mesajları olan anlatımlara dönüştürecektir.

"Asa" , güç sahiplerinin elinde , onların güçlerini sembolize eden bir nesne olarak evrensel bir anlama sahiptir. Bu asa , Musa (a.s) ın elinde vahyi sembolize eden bir güç olarak, Kur'anda da karşımıza çıkmış , bizlere evrensel bir mesaj veren nesne olarak okunmayı beklemektedir.

Musa (a.s) ın asasının güncel mesajını okuyabilmek için , Firavun tarafından Musa (a.s) ın karşısına çıkarılan sihirbazların , Musa nın karşısına çıkarılış amaçlarını anlamak , ve firavunun o günkü yapmak istediğini bu güne taşımak gerektiğini düşünüyoruz.

Firavun karakteri , yeryüzünde Allah (c.c) den rol çalarak ilah ve rab olmaya soyunanların sembolik bir ismi olarak evrensel bir anlam taşımaktadır. Firavunlar , mevcut iktidarlarının devamı için her türlü yola başvurarak, yeryüzünde  fesat  zulmün hakim olmasına dayanan bir sistemi hayata hakim kılmak için var güçleri ile çalışmışlar , hala da çalışmaktadırlar. Firavunlar her devirde , saltanatlarını sürdürebilmek için , askeri , ekonomik ve sosyal olarak her türlü yolu kullanmışlar , hala kullanmaktadırlar.

[007.116] Siz atın, dedi. Atınca; halkın gözlerini büyülediler, onlara korku saldılar ve büyük bir sihir getirmiş oldular.

Büyü ve Sihir, insanlar üzerinde baskı ve hegemonya kurmanın kadim bir yolu olarak, binlerce senedir hala kullanılmaktadır. Büyü ve sihir yolu ile, insanlar üzerinde korku ve baskı kurarak onları sömürmek ve kendilerine kul etmek , firavunların kullandığı bir yol olarak Musa (a.s) kıssasında da karşımıza çıkmaktadır. 

Bilindiği üzere , firavun sihirbazlarının yapmış olduğu sihir , Musa (a.s) ın elindeki asa tarafından yok edilerek , firavun büyük bir yenilgiye uğratılmıştır.

Firavunların binlerce yıldır kullandığı büyü ve sihir yolu ile insanları sindirme ve kendilerine kul etme yolları , bugünde kullanılarak,  bu kimseler tarafından kurulan iktidarlar ayakta tutulmaya çalışılmaktadır. Bu iktidarların yıkılabilmesi , dün Musa (a.s) ın elinde vahyi sembolize eden asanın yeniden canlandırılarak , yapılan büyü ve sihirlerin yok edilmesi ile mümkün olacaktır.

Çağdaş firavunların kullandıkları sihir ve büyü ile insanlar üzerinde baskı kurma yolunun bir bölümü , bugün "Kitle İletişim Araçları" ile yapılmakta olup, çağdaş firavunlar bu araçları kullanarak, insanlar üzerinde zihni baskı kurmakta ve onları her yönden ifsad etmeye çalışmaktadır. 

Bu araçlar yolu ile yapılan ifsadın Türkiye boyutuna baktığımızda , korkunç bir boyuta ulaştığını görebiliriz. Bu ifsad hareketi ,  TV dizileri ile yıllardır yapılmaya çalışılmaktadır. Türkiye genelindeki en çok izlenen TV kanallarının yayınladıkları dizilere baktığımızda, bu dizlerin neredeyse tamamı , zinaya dayalı bir hayat ve bu hayattan doğan çocuklar üzerine yapılmış senaryolar üzerine kurulmaktadır.

 Namazlı abdestli muhafazakar insanlarının bile izlediği bu dizilerin sayesinde , artık şuur altımızda zina fiili gayet normal bir fiil haline getirilmiştir. Dizileri izlerken , o kişilerin zina temelli hayatlarına , bizler tarafından en küçük bir tepki bile gösterilmemekte , aksine o dizilerin insanlara sunduğu sahte dünyalara heves edilerek , böyle hayatlara kavuşmak için kendisini paralayan insanların yaptıkları, gazetelerin 3. sayfa haberlerini doldurmaktadır.

Bu senaryolar çerçevesinde oluşmuş olan dizilerdeki olaylar, bizlerin günlük muhabbetlerini oluşturmakta , ve bir çoğumuz, bu kişilerin sunduğu sahte hayatlara heves etmektedir. İnsanların şuur altlarında haramın helalleşmesini amaçlayan bu diziler , Türk film sektörünün önemli bir ihraç ürünü olup , bu diziler en fazla halkı Müslüman olan Arap ülkeleri tarafından rağbet görmekte olması , Müslüman dünya üzerinde oynanan bir oyunun göstergesidir. 

Sağlam bir aile yapısı , sağlam bir toplumun temelidir. Sağlam bir aile yapısına sahip olmayan toplumlar zamanla yıkılmaya mahkum topluluklardır. Bu gerçeği göz önüne aldığımızda , tv dizileri ile aile yapısını bozmayı amaçlamak , ancak insanları zulüm ve fesat ile yönetmek isteyen firavunvari yönetimlerin tevessül edeceği bir yöntem olup , bu yıkımı emrindeki sihirbazlar ile film endüstrisini devreye sokarak yapmaktadırlar.

"Moda" kelimesi etrafında oluşturulan giyim tarzının insanlara empoze edilmesi, çağdaş bir sihir olarak karşımızdadır. İnsanlar , kendilerine yapılan bu sihir sayesinde , kendisine empoze edilen giyim tarzı ile giyinmek zorunda olduğu hissettirilerek aptallaştırılmaktadır.
"Yarışma Programları" altında , giyim tarzı yarışma programları ile bu aptallaştırma ameliyesi kitleler üzerinde gerçekleştirilerek, insanlar batılı hayat tarzının en önemli unsuru olan çıplaklığa teşvik edilmekte , bunun sonucunda Allah (c.c) nin örtünme emri ayaklar altına alınmaya çalışılmaktadır.

Aralarında nikah bağı olamayan , bir eve veya bir adaya doldurulan kadınlı erkekli insanlar , hiç bir sınır gözetmeden birbirleri ile aynı çatı altında yaşamaya çalışarak , temeli birbirlerinin ayağını kaydırmaya çalışarak , en son kişi kalarak büyük ödülü kapmak olan , hırs , düşmanlık , kin , haset , aç gözlülük , küfür , hakaret v.s kötü hasletleri sergileyerek, sadece üç kuruş için kendilerini rezil etmekten çekinmemektedirler.

Bu tür programlarla empoze edilen hayat tarzında insanlar, birbirine güvenmeyen , kendi menfaatini düşünen , kendisinin menfaati için başkasını ezmenin şart olduğuna inanan , güvenilmez bir kimse olarak hayat içinde yerini almaya teşvik edilmektedirler.

İşin daha kötüsü, temeli insanları aptallaştırmak , fırkalara bölmek , düşmanlık oluşturmak olan bu tür yarışmalar Türk halkı tarafından büyük bir rağbet görerek , günlük işler bu diziler ve yarışma programlarına göre ayarlanarak , bu programların yayın saatlerinde kitleler TV başında toplanmaktadır.

Bu dizileri ve yarışma programlarını izleyenler, artık hayatlarına bu dizi ve yarışma programları tarafından şuur altlarına yerleştirilmiş olan duygular ile yön vermektedirler. Bu dizileri izleyen insanlar , karşısındaki kadını veya erkeği sadece cinsel bir meta olarak görerek , ondan faydalanmaya çalışmaktadır. 

Ülkemizde son yıllarda artan hırsızlık , cinayet , cinsel suçlar , bu dizi ve yarışma programlarının sundukları hayatlara öykünen , fakat ulaşamayan insanların , bu isteklerine ulaşmak için denedikleri iğrenç ve korkunç yollardandır. Bu kimselerin işledikleri suçların haberleri , yine onları bu suça teşvik eden tv ve gazetelerde haber şeklinde her gün yayınlanarak haber programlarının reytingini artırıcı malzeme olarak sunulmaktadır.

"Küresel Güçler" olarak ifade edilen çağdaş firavunların , dünya üzerindeki işledikleri fesadı kolaylaştırma çalışmalarının ürünü olan dizi ve yarışma programlarına ilave olarak , başta futbol olmak üzere, spor kulüpleri üzerinden suni gündem oluşturarak, insanları "Arena" , "Mabed" gibi adlandırılan alanlarda toplamak sureti ile aptallaştırma, fırkalaştırma ve düşmanlaştırma çabaları, tüm dünya üzerinde oynanan oyunlardan birisi olarak herkesi kuşatmış bir vaziyettedir.

Futbolun oluşturduğu bir deyim olan "Ezeli Rekabet" adı altında , aynı ülkenin , aynı şehrin , aynı ilçenin , aynı köyün insanlarını birbirine düşman hale getirmeyi başarmak , milyar dolarlar dökülse belki bu kadar kolay olamazdı. Futbol takımları üzerinden oluşturulmuş olan bu düşmanlığın bir çok ölümlü kavgaya sebebiyet verdiğini düşünürsek , küresel güçlerin bir ülkede kargaşa çıkarmak için hazır bir nedenleri, futbol kulüpleri üzerinden oluşturulmuş olan suni bir düşmanlıkta bulunmaktadır.  

Mahalle takımlarının taraftarları arasında dahi oluşturulmuş olan bu düşmanlık , bir ülkeye zarar vermek isteyen firavunların elinde hazır bir koz olarak her an kullanılabilir durumda beklemektedir.

Herhangi bir futbol takımını tutmanın "Allah emri" gibi algılanarak , takım tutmayanların farklı bir gözle bakıldığı ülkemizde , bu hastalıktan belli bir şuura sahip olan bazı Müslümanlarından da kurtulamamış olduğunu dikkate aldığımızda , çağdaş firavunların insanları nasıl bir etki altına almış olduğu görülecektir.

Müzik , çağdaş firavunların önemli bir büyü ve sihir aracı olarak kitleleri hakimiyetleri altına almakta kullandıkları bir yoldur. Dünyaca ünlü hale getirdikleri gurupların bireylerini sahte bir ilah haline getirerek , insanları onlara kul yaparak , Allah (c.c) ye kul olmayı unutturan bu firavunlar , bu yollarla insanların ceplerinden milyarlarca dolar çalarak kasalarını da doldurmaktadırlar. 

İsimleri, çeşitli algı yönetim metotları ile dünyaca ünlü hale getirilmiş bu insanlar üzerinden yapılan aptallaştırma yollarından birisi , ve o kişileri insanları idol olarak sunarak , onlar gibi yaşama ve onlar gibi olmaya özendirmektir. Dünyaca ünlü bu müzisyenlerin en başta gelen hasletleri , alkol ve uyuşturucu müptelası , ve her türlü cinsel sapkınlıkları hayat tarzı edinmiş olmalarıdır. Bu insanları kendilerine model edinen hayranları da onlar gibi , alkol , uyuşturucu ve fuhuş batağına saplanmış bir hayat sürerek , çağdaş firavunların kulları haline gelmiş bir hayat sürmektedirler. 

Çağdaş firavunların kullandığı bu tür büyü ve sihir ile insanları kendilerine kul etme yöntemleri , Musa nın asası ile bunların hepsinin yok edileceği günü beklemektedir. Gel gelelim bu asayı elinde taşıyan bizler , elimizdekinin değerini bilmeyen bir halde , hala Musa nın asasının hangi ağaçtan yapıldığını veya bu asanın yılan olup olmadığını tartışmaktayız.

Bizler , Allah (c.c) tarafından bize yüklenen "Marufu emr , münkerden nehiy" şeklindeki bir hayatın gereği olan , çağdaş firavunlara karşı sesimizi yükseltmek , insanların bu şekilde kendilerine kul edinmelerine "Dur" demek ile görevliyiz.

Bu gidişe "Dur" diyebilmek , öncelikle büyü ve sihir yolu ile aptallaştırılmış kitleler üzerinde farkındalık oluşturabilmek ile mümkün olacaktır. "Celladına aşık insanlar" haline gelmiş olan kitlelerin , çağdaş firavunların iktidarlarını devam ettirmek için kullanılan bir piyon olduklarının farkına varabilmeleri ,  kolaylıkla başarılabilecek bir iş değildir.

Çağdaş firavunların sihirbazları tarafından yapılan büyü ve sihrin, "Asa" tarafından yok edilmesi , önce bizlerin bu asanın farkında olmamız ve dünyada küresel güçler tarafından sahneye konulan bu oyunun sadece ve sadece dün Musa nın elinde olan asanın yeniden canlandırılması ile son bulacağını anlamamız ile mümkün olacaktır.

Dün Musa nın elinde olan ASA, bugün bizim elimizde olan KUR'AN dır. Mesele , elimizdeki bu Kur'anın nasıl kullanılarak yapılan büyü ve sihri yutacağı konusundadır.

Müslümanlar yaşadıkları hayatı , önce kendilerinden başlayarak , sonra daha geniş kitlelere Kur'anın önerdiği yaşam biçimini tebliğ ederek  kitlelerin , yaşamlarını firavunların empoze ettiği sistemlere göre değil , vahyin önerdiği sisteme göre yönlendirmeye başladıklarında , o zaman onların yapmış oldukları büyü ve sihir yok olmaya başlayacaktır.

Çağdaş firavunların büyü ve sihrine karşı kişisel olarak yapılabilecek en etkin eylemlerden birisi , dizi ve yarışma programları yolu ile yapılmaya çalışan ifsadı ortadan kaldırmaktır. Bunun yolu ise , o dizi ve programları izlemeyerek o programların izleyici sayısını düşürmekten geçer. Bu tür programları besleyen en büyük etken , o programları izleyen insanların sayısal çokluğudur. Bu sihirbazlar dizi ve yarışmalar ile insanları maddi olarak sömürerek , kendilerini zengin etmektedir. Gelir kaynakları azalan bu insanlar , artık getirisi olmadığı için bu tür programları yapmaktan vazgeçeceklerdir.

Kendilerinin küresel güçlerin bir oyuncağı haline getirilerek , sadece sırtından para kazanılan enayiler olarak görüldüklerini anlayan insanlar , onların para musluklarını kestiklerinde , onların yaptıkları sihir ve büyü yutulmuş olacaktır.

Vahyin emirlerini kendisine rehber edinenler  yaratılana değil , onları yaratana kul olunması gerektiğini bilirler. Bu bilince sahip olan bir kimse , kendisini kul edinmek isteyenler karşı her an uyanık durumda olur ve onların hile ve desiselerine en küçük bir prim dahi vermez. 

Bu emirleri hayatına geçirmiş bireylerden oluşmuş toplumların elinden "Asa" (Vahiy) düşmeyeceği için , firavunların ve onları iktidarda tutmaya çalışan sihirbazların yaptıkları büyü ve sihir yollu halkı aptallaştırma çalışmaları yok olacaktır.

"Musanın Asası" denilince , bir çoğumuzun aklına anında yılan olan ve sihirbazların yaptığı sihri yutan sihirli bir değnek , bir kısmımızın aklına da , asanın yılan olmasının imkansız olduğu düşüncesinden yola çıkılarak oluşmuş anlamlar gelmektedir. Ancak bu anlatımların yaşandığı zaman ve mekan dışına çıkarılarak , mesaj içerikli olup olmadığı , bir çoğumuzun aklına gelmemektedir. 

Asanın ağaç halinden değişime uğrayarak , yılan haline dönmesinin imkansız olduğunu savunan düşünce sahipleri , bilerek veya bilmeyerek vahyin insan hayatında yaptığı değişimi ret etmekte olduklarını hatırlatmak isteriz. Çünkü asanın yaşandığı zaman ve mekan dahilindeki bu değişimi, vahyin insan hayatına girdiğinde insanda yapacağı etkiyi ve bu vahye düşmanlık yapanların düşeceği durumu ifade etmektedir. 

"Asa değişime uğramaz" iddiası içinde olmak , vahyin insan hayatına dair herhangi bir söylemi olmadığı , onları "ÖLÜ" olmaktan çıkarıp , "DİRİ" bir hale getirmediği  ve insanları kendilerine kul etmek isteyen , çağdaş firavunların yaptırdığı büyü ve sihirleri yok etme gücüne sahip olmadığı iddiasını beraberinde getirmesi açısından sıkıntılar doğurmakta, Kur'anın onu okuduklarını iddia edenler tarafından doğru okunmadığı ve anlaşılmadığını göstermektedir.

Bizler eğer , Musa (a.s) kıssasındaki firavun ve onun sihirbazlarını güncelleştirerek , yaşayan bir hale getirdiğimiz takdirde , onları bugün dünyada dönün dolapların baş müsebbipleri olarak görerek , bunları yenecek bir Musa olması gerektiğini düşünmeye başlayacağız. Bu düşünce ile, onun elindeki "Asa" nın gördüğü işlevi hatırlayarak , dün Musanın elinde bir değnek olan asanın, bugün ne olabileceği arayışına giderek , ve elimizdeki olan Kur'anın dün Musanın elindeki asanın işlevini görebileceğini yeniden hatırlayacak , çağdaş firavun ve sihirbazlarının yaptıklarına karşı vahiy hayatımıza kuşanarak , onların yaptıkları sihir ve büyülerin bizlere etki etmemesini sağlamış olacağız.

Böyle bir okuma , bizlerin elinde olan Kur'anın şu andaki durumu olan "Ölü bir Kitap" (AĞAÇTAN BİR DEĞNEK) halinin değişime uğramasına sebep olarak , çağdaş firavunların sihirlerin yutan bir YILAN haline gelmesine sebep olacaktır.

Kur'anda geçen "Ölü" ve "Diri" kelimelerine baktığımızda , bu kelimenin mecaz anlamda kullanıldığı yerlerde , "Ölü" olarak vasfedilenlerin vahyi hayatına taşımayanlar , "Diri" olarak vasfedilenlerin ise ,vahyi hayatlarına taşıyanlar olduğunu net olarak görürüz. İşte bu kelimeleri "Asa" ile ilgisini kurarak okuduğumuzda , "Ölü" bir ağaç parçası olan sıradan bir değneğin , Musa nın elinde "Diri" bir nesneye dönüşerek Allah (c.c) nin düşmanlarını nasıl yenilgiye uğrattığını görürüz. 

Sonuç olarak ; Kıssalar üzerinde yapmaya çalıştığımız okumalarda, bu kıssaların yaşanan hayatlara dair mesajları olduğu üzerinden yola çıkarak , bu kıssalar içindeki nesnelerin dahi bizlerin hayatlarına dair mesajları olduğu yönünde okumalar yaparak, o nesnelerin bugün için bizlere neyi ifade edebileceğini anlamaya çalışmak yönündeki çalışmalarımıza örnek olarak "Musa nın Asası" nın bugün için neyin karşılığı olduğunu anlamaya çalıştık.

Musa nın asasının bugünkü karşılığının "Vahiy", yani Kur'an olduğundan yola çıkarak , firavunların ölmediği ve halen yaşamakta olduğuna dikkat çekmeye , onların paralı uşakları tarafından yapılan ve insanları kendilerine kul etmeyi amaçlayan büyü ve sihrin yok edilmesinin , ölü bir değnek halinden çıkarak , diri bir bir yılan haline dönüşen asanın bugünkü karşılığı olan Kur'anın, yeniden diriltilerek hayata hakim kılınması  ile mümkün olacağını vurgulamaya çalıştık.

Asanın yılan olup olmadığının tartışılması , havanda su dövmek misali boşa harcanan vakitler olacak , asıl konumuz bu anlatımlar üzerinden verilmek istenilen mesajların okunmaya ve hayata aktarılmaya çalışılması etrafında yoğunlaştığında ,  elimizdeki kitap ÖLÜ BİR DEĞNEK olmaktan çıkarak , firavunları alt eden DİRİ BİR YILAN a dönüşecektir.

                                  EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder