5 Şubat 2016 Cuma

TAHRİM s.1 : Muhammed (a.s) ın Haram Kılma Yetkisi OlMAdığını Beyan Eden Bir Ayet

Müslümanlar arasındaki ihtilafların temelinde , son elçi olan Muhammed (a.s) ın, beşer bir elçi olduğunun göz ardı edilmesi ve onun İsa (a.s) ile yarıştırılma gayretleri sonucunda getirildiği son nokta olan "İlah peygamber" algısı yatmaktadır. Böyle bir algının sonucunda oluşan peygamber , artık Allah (c.c) gibi haram ve helal tayini yapmakta , söylediği rivayet edilen sözler Kur'an ile eş değer, hatta Kur'an ayetlerini bile neshedebilecek bir kuvvete sahiptir. 

Halbuki Kur'an onun "Beşer bir elçi" olduğunu defalarca vurgulayarak , bu dinin merkezinde elçinin değil, Allah (c.c) nin olduğunu beyan ederek , Hıristiyanların İsa (a.s) ile düştükleri hataları tekrarlamamaları gerektiğini hatırlatmaktadır.

Ancak bu hatırlatmalar sanki hiç yapılmamış gibi okunan Kur'an, elçiyi merkeze alan bir okuma ve bazı ayetlerin bu okuma doğrultusunda yorumlanması ve bu yorumları destekleyen rivayetlerin uydurulması sonucunda , "Muhammed (a.s) da aynı Allah (c.c) gibi haram ve helal koyma yetkisine sahiptir" söylemi, dinin amentüsü haline getirilmiştir.

Muhammed (a.s) ın haram helal tayin etme yetkisinin olduğunu iddia eden , "Ehli hadis" fırkasının delil olarak getirdiği ayetleri ele aldığımız yazılarımızda , böyle bir düşüncenin Muhammed (a.s) ın , Allah (c.c) ile aynı konuma getirilmesi anlamında yani , "Şirk" olduğunu vurgulayarak , "Elçi" olmanın ne anlama geldiğinin üzerinden ilgili ayetleri anlamaya çalışmıştık.

Bu yazımızda da Tahrim s. 1. ayetini ele almaya çalışarak , bu konuda düşülen hatanın boyutunu , ilgili ayet üzerinden anlamaya ve hatırlatmaya çalışacağız.

يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ لِمَ تُحَرِّمُ مَا أَحَلَّ اللَّهُ لَكَ تَبْتَغِي مَرْضَاتَ أَزْوَاجِكَ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَّحِيم

[066.001] Ey Nebi! Eşlerinin rızasını arayarak Allah'ın sana helâl kıldığı şeyi niçin sen kendine haram ediyorsun? Allah çok bağışlayan çok esirgeyendir.

Ayeti okuduğumuzda , Muhammed (a.s) ın aile içi bir durumdan dolayı , kendisine helal olan bir yiyeceği artık yemeyeceğine dair vermiş olduğu kararın hata olduğunu, ve bu hatasının Allah (c.c) tarafından düzeltilmekte olduğunu görmekteyiz.

Bu ayet nazil olduğu zaman ve hitap ettiği kişiler çerçevesinde düşünüldüğü zaman, belki tarihsel bir ayet olarak görülerek , sadece Muhammed (a.s) ve eşleri arasında  olan bir olayı anlatmış olduğunu düşündürebilir. Fakat ayetin bize dönük öyle bir mesajı vardır ki , Muhammed (a.s) ın haram helal koyma yetkisi diye bir şey olmadığını, işiten kulaklara resmen bağırmaktadır.

Bilindiği üzere, kulları üzerinde yegane tasarruf sahibi ve onlar ile ilgili yaşam kurallarını yani "Din" i , düzenleme yetkisine sahip olan kişi sadece Allah (c.c) olup , onun dışında hiç kimsenin elçisi dahil böyle bir yetkisi yoktur. Tahrim s. 1. ayeti işte bu durumu açık ve net bir şekilde ifade ederek , Muhammed (a.s) ın bile Allah (c.c) tarafından belirlenmiş kurallara tabi olduğu , kendisi tarafından kural belirlemek gibi bir lüksü olmadığını ifade etmektedir.

Eğer Muhammed (a.s) ın aynı Allah (c.c) gibi haram helal yetkisi var idiyse ve bu yetkiyi Allah (c.c) ona tanımış ise , Allah (c.c) nin helal kıldığı bir şeyi , Muhammed (a.s) ın haram kılmasının hiç bir sakınca teşkil etmemesi gerekirdi. Çünkü Muhammed (a.s.) ın aynı Allah (c.c) gibi haram helal yetkisi olduğuna göre , helal olan bir şeyi haram kılmasında ne gibi bir beis olabilirdi?. 

Haram helal tayininde Allah (c.c) ile aynı hakka sahip olduğu iddia edilen bir kişinin , Allah (c.c) nin helal kıldığını rahatlıkla haram kılmasının mümkün olmasını icap ettirmektedir. Maalesef böyle olmamış , Allah (c.c) böyle bir yetkinin elçisinde bile olmadığını beyan ederek , elçisinin düşmüş olduğu hatayı onu ikaz ederek düzeltmiştir.

Muhammed (a.s) ın haram helal tayin etme yetkisi olduğunu iddia eden düşünce taraftarlarının nasıl bir yanlış içinde olduklarını sadece Tahrim s. 1. ayeti bile gören göze , işiten kulağa , akleden kafalara haykırmaktadır.

"Muhammed (a.s) ın haram helal yetkisinin, Allah (c.c) nin bir şeyin haram veya helal olduğunu beyan etmeyerek açık bıraktığı konularda olup, onun beyan ettiği konularda zaten söz sahibi değildir" şeklinde bir itiraza karşı şunları söyleyebiliriz ;

Bu itiraz ancak , "Özrü kabahatinden büyük" dedirtecek cinstendir. Allah (c.c) "Din" konusunda yani bizim hesap gününde sorumlu olacağımız konularda , her hangi bir konuda eksik bırakarak ,bu eksikliğin elçisi Muhammed (a.s) tarafından giderilebileceği gibi bir hüküm bildirmemiştir. "Ehli hadis" fırkasının bu eksiğin hadisler ile giderildiği iddiası , Allah (c.c) ve elçisine atılmış büyük bir iftiradır.

Allah (c.c) elçisini , açık bıraktığı konuları onun tamamlaması için değil , onun bize olan emir  ve yasaklarını bizlere hatırlatması için göndermiştir. Muhammed (a.s) Allah (c.c) nin haşa açığını kapatan birisi değildir.

Tahrim s. 1. ayeti , Muhammed (a.s) ın haram helal tayin etmek gibi bir yetkisi olmadığını , böyle bir iddia içinde olanların suratlarına şamar gibi çarpmasına rağmen , "Yavuz hırsız ev sahibini bastırır" misali , böyle bir iddia içinde olanlar , bu iddiaya karşı olanlara "Hadis sünnet inkarcısı" , "Peygamber düşmanı" , "Sapık" , "Zındık" v.s suçlamalar ile karşı çıkmaktadırlar.

Allah (c.c) nin kimseye vermediği ve vermediğini açık ve net olarak ifade ettiği bir çok ayete rağmen ,  Muhammed (a.s) ı "Din" konusunda Allah (c.c) ile aynı konumda görmenin literatürdeki adı "ŞİRK" tir. Bu şirkin içinde olanlar , kendi paçalarındaki pislikleri görmemeye özen göstererek , başkalarını suçlamak yerine önce kendi hatalarını düzelterek acilen tevbe etmeye yönelmeleri gerekmektedir.

Hükmünde kimseyi kendisine ortak kabul etmediğini beyan eden Allah (c.c)nin ,  elçisini bu beyandan istisna ederek hükümde onu ortak tanıması için ne gibi bir sebebi olacaktır?.
Kuluna indirdiği kitap içinde olması gereken bazı hükümleri koymayarak , bu hükümleri beyan etme görevini elçisine verdiği için olabilir mi ?.


Kur'anı eksik olarak indirerek , bu eksikliği ona tamamlatma gibi bir görev verdiği için olabilir mi ?.

Muhammed (a.s) ı özel bir statüye tabi tutarak , onu bu istisnadan muaf tutmuş olabilir mi ?.
Hıristiyanların İsa (a.s) a uyguladığı muameleden ötürü biz Müslümanların, peygamberleri yarıştırma konusunda geri kalmış olmasına karşı bizim elimizi güçlendirerek "Sizin İsanız varsa bizim de Muhammedimiz var" diyebilmek için olabilir mi ?.
Bunların hiç birine "Evet" demek mümkün değildir.

Şurası asla unutulmamalıdır ki ; Allah (c.c) hiç kimseye kendisine ait olan bir yetkiyi vererek , yetki paylaşımında bulunmaz. Böyle bir paylaşım yapmış olduğunu iddia etmek , Allah ve elçisine atılmış en büyük iftiralardan birisidir. Eğer bu konuda birilerinin suçlanması ve "Sapık" olarak ilan edilmesi gerekirse , onlar Muhammed (a.s) ın helal haram yetkisi olduğunu iddia eden fırka mensupları olmalıdır.

Tahrim s. 1. ayeti ayrıca, Muhammed (a.s) ın hata yapmadığını iddia edenlere tokat gibi bir cevap olup , onun insan olma yönünü ortay çıkarmaktadır. Kendilerinin ululadıkları zatları masum ilan edebilmek için , önce Muhammed (a.s) ı masum ilan etmenin şart olduğunu bilen bu kimseler , onun hata yapmadığını öne sürerek , kendi ululadıkları zatlarında masum olduğu tezini güçlendirmeye çalışmaktadırlar. Ancak Tahrim s. 1. ayeti böyle bir masumiyetin söz konusu olmadığını ifade etmesi açısından önemli bir delildir. 

Tahrim s. 2. ayeti , yapılan bir yeminden dönülebileceğini  öğreten bir ayettir. 

[066.002] Allah sizin için yemînlerinizin çözümlüğünü farz kılmıştır ve Allah sizin mevlânızdır, hem de alîm hakîm odur

Sonuç olarak ; Tahrim s. 1. ayeti , Muhammed (a.s) ın kendisi için helal olan bir şeyi , haram olarak  görmek ile düştüğü bir yanlışı düzelten bir ayettir. Şayet iddia edildiği gibi Muhammed (a.s) ın aynı Allah (c.c) nin gibi haram helal yetkisi bulunsaydı , bu ayette böyle bir ikazın yapılmasına gerek kalmaz , Muhammed (a.s) yetkisi dahilinde olan bir hakkı kullanmış sayılırdı. 

Ancak Allah (c.c) kimseye böyle bir yetki vermediği için , böyle bir eylemin hata olduğu ikaz edilerek , elçinin hatadan dönmesi sağlanmıştır. Bu ayet bizlere , haram helal tayini gibi konularda tek yetkilinin sadece Allah (c.c) olduğu , böyle bir yetki paylaşımının kimse ile yapılmadığı , yetki paylaşımı iddiasının ortaklı iddiası anlamına geldiğini hatırlatmaktadır.

Allah (c.c) nin böyle bir yetkiyi paylaştığını iddia ederek , yetkilerini kimse ile paylaşmadığını iddia edenlere yapıştırılan etiketlerin aynısı , bu yetkiyi paylaştığını iddia edenlere yapıştırılmaya daha layıktır. 

RABBİMİZ BİZLERİ ONA ELÇİSİNİ DAHİ ORTAK KILMAYAN KULLARINDAN KILSIN.


3 yorum:

  1. Onlar ki; yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de yazılı bulacakları; okuma, yazma bilmeyen ve nebi olan Rasule tabi olurlar. O, kendilerine ma'rufu emreder, münkerden nehyeder. Temiz şeyleri helal kılar, murdar şeyleri de haram eder. Onların ağır yüklerini ve üzerlerindeki bağları, zincirleri indirir. İşte ona iman edenler, onu ta'zim edenler, ona yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nura tabi olanlar, işte onlar; felaha erenlerin kendileridir. / Araf - 157

    O heva ve hevesine göre konuşmaz onun söylediği vahiyden başka birşey değildir ! (Necm 3-4 )

    “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, rasule itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin. Şayet bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz, Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve rasulüne havale edin. Bu ise, daha iyidir, sonuç bakımından da daha güzeldir.” (Nisa: 59)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Resul(elçi) ve nebi kavramlari uzerinde dusunmenizi nacizane tavsiye ederim

      Sil
  2. Hocam bu acıdan baktığımızda vitir namazı kuranda da geçmiyor ve delili hadislere dayanıyor Kuranı Kerim de gecmediği için vitir namazı diye bir namaz yok mudur hocam kalmayacak mıyız

    YanıtlaSil