Kur'an kıssaları , geçmiştekilerin yaşanmış hayat örneklerini bizlere göstermek sureti ile , gelecek olan yaşanacak hayatlar için ibretler alınmasını amaçlayan anlatımlardır. Kur'an içinde zikri geçen elçiler , insanlığın öğretmenleri olmaları hasebi ile , aldıkları vahyi en doğru şekilde önce kendi hayatlarında uygulamak sureti ile, insanlara örnek ve rehber olmuşlardır.
Yazımıza konu edeceğimiz 3 elçi, bu örnek ve rehberlerdendir. Bu elçilerin Sad suresi içinde anlatılan kıssası içindeki ortak özellikleri ise "Evvab" olmalarıdır. Bu elçilerin ellerinde olan muhteşem imkanlar ve imkansızlıklar, onları hiç bir zaman isyana sürüklememiş , her halükarda evvab bir kul nasıl olunabileceğini yaşantılarında göstererek , bizlere de örnek ve rehber olmuşlardır.
[038.017] Şimdi sen onların dediklerine sabret de güçlü kulumuz Davud'u an!
Çünkü o evvab idi.
[038.030] Biz Davud'a Süleyman'ı armağan ettik. O, ne güzel kuldu. Çünkü o, evvab idi.
[038.044] «Ve eline bir deste (sap) al, böylece onunla vur ve hanis olma.» Gerçekten, biz onu sabredici bulduk. O, ne güzel kuldu. Çünkü o, evvab idi.
Adı geçen elçilerin ortak özellikleri görüldüğü üzere "Evvab bir kul" olmalarıdır. Sure içinde ve diğer surelerde bu elçilerin kıssaları bizlere anlatılarak örnek yaşamları bizlere gösterilmektedir.
Evvab ; " Her türlü günahı terk ederek , Allah'a olan kulluk görevlerini yerine getirmek sureti ile Allah'a dönen kimse" anlamındadır.
Davud ve Süleyman (a.s) lar , ellerinde güç ve servet bulunan hükümdar elçi olmaları nedeniyle her insanın ulaşmak istediği mülke sahipler iken Eyyub (a.s) ise, içine düştüğü hastalık sebebi ile , hiç bir insanın yaşamak istemediği bir hayatı yaşamak zorunda kalan bir elçidir. Davud ve Süleyman (a.s) ların ihtişamlı bir hayat sürmelerine karşın , Eyyub (a.s) ın meşakkatli bir hayat sürmesi her 3 elçinin de "Evvab bir kul" olarak anılmalarına engel olmamıştır.
Evvab , "Dönmek" anlamına gelen e-ve-be kelimesinden türemiştir. Dönmek yani evvab olmak, yapılan bir hatadan dönmeyi de ifade etmektedir. İnsan olmanın getirdiği bazı zaaflar , bizleri bir takım günah ve hatalara sürükleyebilir. Önemli olan hatada ısrar etmeden , geri dönerek tevbe etmek olmalıdır. Bu 3 elçinin Sad suresi içindeki kıssasının ortak özelliklerinden bir tanesi , yaptıkları hatadan dönmek olduğu görülmektedir.
Sad suresi içinde okuduğumuz 3 elçinin kıssasını kısaca özetleyecek olursak şunları söyleyebiliriz.
Davud (a.s) ın kıssasının anlatıldığı Sad s. 17-26. ayetlerine baktığımızda , onun kendisine gelen davacılar arasında verdiği hüküm konusunda her iki davacıyı da dinleyerek karar vermek yerine , sadece ilk davacıyı dinlemek sureti ile verdiği karardan dolayı hataya düştüğünü görmekteyiz. Ancak Davud (a.s) her iki davacıyı da dinlemek sureti ile karar vermesi gerekirken , tek davacıyı dinleyerek, her ikisinin arasında verdiği karar konusunda hata yaptığını anlayarak hatasından geri dönmüş "Evvab bir kul" olarak anılmayı hak etmiştir.
Davud (a.s) ın başından geçen bu olay , insanlar arasında hüküm verme konumunda olanlara da mesajlar içermektedir. İnsanlar arasında verdikleri kararda adil olunması , ayrımcılık yapılmaması , verilen kararın adil olmaması neticesinde mesuliyet sahibi olunacağı , her hakimin üzerinde hakimlerin de hakimi olan Allah (c.c) nin olduğunun hatırdan çıkarılmaması gerektiğine dair mesajlar , bu kıssadan çıkarılabilir.
Süleyman (a.s) ın kıssasının anlatıldığı Sad s. 30-40. ayetler arasında , Süleyman (a.s) ın atlar üzerinden mala olan tutkusu konusunda yaptığı bir hatayı görmekteyiz. Ölümün ona hatırlatılması sureti ile , yaptığı hatadan dönmüş olması, onun da babası Davud (a.s) gibi "Evvab bir kul" olarak anılmasını hak ettiğini göstermektedir.
Süleyman (a.s) kıssası , bir devletin nasıl yönetilmesi gerektiği konusunda önemli mesajlar içeren bir kıssadır. Kendisini insanların ilahı ve rabbı olarak gören Firavun örneğine baktığımızda , Süleyman (a.s) ın sergilediği yönetim daha kolay anlaşılacaktır. Yönetim sahiplerinin özellikle ölümü her an hatırda tutarak ölüm sonrasında, yaşadığı hayat içindeki yapmış olduğu tasarruflardan dolayı hesaba çekileceğini unutmayan bir yaşam ve yönetim sergilemeleri , yönetimi altında tuttukları topraklarda yaşayanların daha mesut ve müreffeh bir yaşam sürmesini sağlayacaktır.
Eyyub (a.s) ın kıssasının anlatıldığı Sad s. 41-44. ayetler arasında, onun dayanılmaz bir hastalığa düçar olduğunu ve hastalığı içinde hataya düşerek isyan etmiş olabileceği , 44. ayet içindeki "ve la tahnes" ifadesinin, günah işlemekten men etmeyi emreden bir ifade olduğunu düşündüğümüzde , mümkün görülmektedir.
Her insan yaşadığı hayat içinde bir takım hastalıklara düçar olabilir. Onların başına gelen bu musibetler , onları isyana değil tedavi imkanlarını araştırmaya ve sabırlı bir kul olmalarını gerektirmektedir. Eyyub (a.s) ın kıssası bizlere bu mesajı içeren bir kıssadır.
Bu 3 elçi örneği bizlere hatadan dönmenin erdemini ve ellerinde olan imkanlar ve imkansızlıklar konusunda nasıl bir davranış sergilenmesi gerektiğini öğretmektedir. Allah (c.c) kitabının bir çok yerinde, hata yapan kullarını tevbe ettikleri takdirde bağışlayacağını vaat etmektedir. Bu yaşanmış hayat örnekleri bizlere, Allah (c.c) nin bağışlayıcılığını da göstermesi bakımından önemli bilgiler sunmaktadır.
Bazı insanlar işlemiş oldukları günahlardan dolayı yaptıkları tevbenin, kabul olup olmadığı konusunda vesveseye kapılarak büyük tereddütler yaşamaktadırlar. Bu örnekler, Allah (c.c) nin bağışlayıcılığını canlı ve yaşanmış belgelerini sunması açısından okunduğunda , insanların bu gibi vesveseye kapılmalarının ne kadar yersiz olduğu da ortaya çıkacaktır. Çünkü Allah (c.c) tevbe eden hiç bir kuluna "Ey kulum seni affettim için rahat olsun" şeklinde bir vahiy ile seslenmeyecektir. Yaşanmış elçi örnekleri bizler için, Allah (c.c) nin af edici olduğuna dair yaptığı iddianın ispatı olarak karşımızda durmaktadır.
Davud ve Süleyman (a.s) lar bilindiği gibi hükümdar elçilerdendir. Onların ellerinde büyük bir güç ve servet bulundurmuş olmaları , onları hiç bir zaman kibre ve gurura kaptırmamış , ellerindeki bu gücü onlara Allah (c.c) nin verdiğini her zaman hayatlarında canlı ve diri tutarak , bu yönde bir yönetim sergilemişlerdir. İnsanlar hakkında hüküm verirken , "Ben istediğim hükmü vermekte serbestim" diyerek , Allah'ın her an üzerilerinde gözetleyici olduğunu bilerek adil karar vermişler , hata yaptıklarını anladıkları anda da geri dönerek "Evvab" olmasını bilmişlerdir.
Eyyub (a.s) ise Davud ve Süleyman (a.s) ların aksine hastalıklar ile uğraşan meşakkatli bir hayata sahip olan elçidir. Onun başına gelen bu meşakkatler , onu asi ve nankör bir kul haline sokmamış , hastalığından kurtulmak için mücadele eden bir kul olarak hem hastalıktan kurtulmuş hem de "Evvab" olarak anılmayı hak etmiştir. Dünyada evvab bir kul olarak hayat sürenler ise , hesap gününde cennet ile karşılık bulacaklardır.
[050.031-34] Ve cennet muttakîler için uzak olmaksızın yaklaştırılmıştır. Onlara: «İşte bu cennet, Allah'a dönen, O'nun buyruklarına riayet eden;
görmediği Rahman'dan korkan, Allah'a yönelmiş bir kalble gelen sizlere, hepinize
söz verilen yerdir. Oraya esenlikle girin; işte sonsuzluk günü budur» denir.
Kaf suresindeki bu ayetler , yaşamlarında evvab bir kul olanların , alacakları karşılığı beyan etmektedir.
Peki bu kıssalar bizlere neden anlatılmaktadır ?.
[011.120] Nebilerin başlarından geçenlerden, sana anlattığımız her
şey, senin gönlünü pekiştirmemizi sağlar; sana bu belgelerle gerçek; inananlara
da öğüt ve hatırlatma gelmiştir.
Sorunun cevabını Hud s. 120. ayetinde anlamaktayız. İndirilen kitabın ilk muhatabının Muhammed (a.s) olması hasebiyle , onun başına gelen olaylar hakkında geçmişlerden örnekler verilerek , onun motivasyonu sağlanmaktadır. Elbette ayetler sadece ona hitap etmemekte , bizlere dair mesajlarda ihtiva etmektedir.
Sad s. 17. ayetinde "Şimdi sen onların dediklerine sabret " şeklinde buyurulması , Muhammed (a.s) a karşı yapılan baskılar sonucunda bir anlık hataya düşse dahi , bu hatasından dönmesi, başına gelenlere sabretmesi gerektiği önce ona sonra bizlere öğretilmektedir.
Sonuç olarak ; İnsanlar yaşadıkları hayat içinde eşit imkanlara sahip olmayabilir. Kimi insanlar zengin ve iktidar sahibi bir hayat sürerken , kimi insanlar ise fakirlik ve hastalıklar içinde bir hayat geçirebilir. Bu kıssalar insanların hangi durumda ve halde olursa olsun , asla isyan , kibir , sabırsızlığa kapılmamalarını da bizlere öğretmektedir.
Hatanın insana mahsus bir özellik olması , peygamber de olsa herkesin hataya düşebileceği , asıl olanın hatada ısrar değil , hatadan dönmek olduğu bizlere bu kıssalar içinde verilen mesajlardandır.
EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder