10 Mart 2017 Cuma

Veli Kelimesinin Dost Olarak Çevirilmesinin Getirdiği Bazı Sorunlar Üzerine Bir Mülahaza

Kur'an'ın bazı ayetlerinde bizlere Kafirleri - Hristiyanları - Yahudileri - Münafıkları VELİ edinmeyin şeklinde emirler verilmektedir. Bu ayetlerde geçen Veli - Evliya gibi kelimelerin genellikle Dost edinmeyin şeklinde çevrilmiş oldukları , meal okuyucularının gözünden kaçmamaktadır. Herhangi bir dile ait metnin, başka bir dile çevrilmeye çalışılmasında elbette bir takım sıkıntıların olması kaçınılmazdır. Hele bu metin Allah (c.c) nin Arap dili ile indirdiği bir kitap Kur'an olduğunda bu kitabın başka dile çevirisinde bir takım sıkıntılar ile karşı karşıya kalınmaktadır. Bu kitap içindeki bazı kavram ve kelimelerin başka bir dilde karşılığının tam olarak meallere yansıtılamaması, bu kitabın çevirisini yapanlar tarafından, o kelimenin en yakın anlamını bulmaya yöneltmiştir.

Bir işte tasarrufa yetkili olmak, idare etmek, düzenlemek, işin idaresini birisine bırakmak gibi anlamlara gelen Veli, Kur'an'ın odak kavramlarından bir tanesidir. Bu kelimenin geçtiği ayetlerin, meallerde en yakın anlamı olan Dost şeklinde çevrilmiş olması, Türkiye dışındaki ülkelerde yaşayan ve Müslüman olmayan dost ve arkadaşlara sahip olanlar tarafından, Acaba bu ayet bizlere Müslüman olmayan kimselerle ilişki kurmamızı yasaklıyor mu? şeklinde sorulara, veya Türkiye içinde yaşayan fakat en yakın akrabaları İslam inancına karşı olan bazı kimseler de ise bu kimselerle nasıl bir ilişki içinde olunması gerektiği noktasında sorulara sebep olmaktadır.

Şurasını önemle hatırlatmak isteriz ki, Veli  kelimesinin Dost şeklinde bir anlam verilerek çevrilmesi, bu kelimenin tam anlamını karşılamamaktadır. Mealler bu kelimeye başka anlam vermeden orjinal olarak bırakmış, ne anlama geldiğini ise dip not olarak belirtmiş olsa daha isabetli olabilirdi. 

Allah (c.c) nin Kafir, Hristiyan, Yahudi, Müşrik, Münafık olarak tanımladığı, ve Onları veliler edinmeyin şeklinde verdiği emirler, onlarla veli kavramının anlam alanına giren konulardaki ilişkileri yasaklamaktadır. Allah (c.c) İslam inancına sahip olmayanların inançlarını sahiplenmek ve onların inanç esas ve kaidelerini kendi hayatlarına aktarmayı yasaklamıştır. 

Peki bu insanlarla hiç mi ilişki kurulmayacak ?. 

[005.005] Bugün, size, iyi ve temiz olanlar helal kılındı. Kitab verilmiş olanların yemeği size helaldir, sizin yemeğiniz de onlara helaldir. Mü'min kadınlardan iffetli olanlar ve sizden önce kitab verilenlerdenb iffetli kadınlar, zina etmeksizin, gizli dost tutmaksızın ve mehirlerini verdiğinizde size helaldir. Kim de imanı inkar ederse; yaptıkları boşa gitmiştir ve o, ahirette hüsrana uğrayanlardandır.

Maide s. 5. ayetini okuduğumuzda, Kitap Ehli olarak tanımlanan kimselerin yemeğini yemekte, onların da Müslümanların yemeğini yemelerinde, yine bu kimselerin kadınları ile evlenilmesinde herhangi bir sakınca olmadığı beyan edilmektedir. 

Bu beyanlar ne anlama gelmektedir ?. 

Bu beyanlar, Müslüman olmayanlarla velayet ilişkisi içine girilmeden insani anlamda ilişkiler kurulabileceği anlamına gelmektedir. Çünkü insanların birbirleri ile yemek yemeleri ve evlenmeleri, insani anlamda ilişkiler kurulması demek olup , Allah (c.c) Müslümanların kendilerinin dışındaki insanlar ile bu tür ilişkiler kurmasına izin vermiştir.

Ayrıca Kur'an içinde geçen bazı ayetlerde Müslümanlar ile Müslüman olmayanlar arasındaki ilişkilerin ip uçlarını görmek mümkündür. 

[018.032] Onlara iki adamı örnek ver ki; birisine iki üzüm bağı verip çevresini hurmalıklarla çevirmiş ve aralarında ekinler bitirmiştik.
[018.033] Her iki bahçe de ürünlerini vermişlerdi, hiçbir şeyi de eksik bırakmamışlardı. İkisinin arasından bir de ırmak akıtmıştık.
[018.034] (İkisinden) Birinin başka ürün (veren yer) leri de vardı. Böylelikle onunla konuşurken arkadaşına dedi ki: «Ben, mal bakımından senden daha zenginim, insan sayısı bakımından da daha güçlüyüm.»
[018.035] Adam, bu şekilde kendine zulmederek bağına girdi ve şöyle dedi: «Bunun hiç yok olacağını sanmıyorum»
[018.036] «Kıyamet-saati'nin kopacağını da sanmıyorum. Buna rağmen Rabbime döndürülecek olursam, şüphesiz bundan daha hayırlı bir sonuç bulacağım.»
[018.037] Arkadaşı da ona karşılık vererek dedi ki: «Sen, seni topraktan, sonra bir damla sudan yaratan, sonra da insan şekline koyan Rabbini inkar mı ediyorsun?
[018.038] «Fakat, O Allah benim Rabbimdir ve ben Rabbime hiç kimseyi ortak koşmam.»
[018.039]  «Bağına girdiğin zaman, 'Maşallah, lâ kuvvete illâ billah' demeli değil mi idin, eğer beni malca ve evlatça daha az görüyorsan?»
[018.040] «Belki Rabbim senin bağından daha hayırlısını bana verir, (seninkinin) üstüne de gökten 'yakıp-yıkan bir afet' gönderir de kaygan bir toprak kesiliverir.»
[018.041]  «Yahut, bağının suyu dibe çekilir de bir daha onu arayıp bulamazsın.»

Yukarıdaki Kehf suresinde geçen Bahçe Sahipleri  kıssasında iki kişi arasında geçen konuşmalara dikkat ettiğimizde bir kişinin Kafir, diğer kişinin ise Mümin olduklarını görmekteyiz. Ayet onların arasındaki ilişkiyi Sahibuhu  (arkadaşı) olarak ifade etmektedir. 

Burada dikkat çekmek istediğimiz husus, Mü'min bir kimsenin Kafir bir kimse ile arasındaki arkadaşlık ilişkisidir. Mü'min kişi Kafir olan kişi ile velayet ilişkisi içine girmeden arkadaşlık sınırları dahilinde ilişkisini yürütmekte, onu yaptığı yanlışa karşı uyarmaktadır.

Saffat s. ayetlerinde, cennet ehli bir kimsenin, cehenneme düşmüş bir kimse ile olan konuşmasına baktığımızda, aralarında yine bir arkadaşlık ilişkisi olduğunu görmekteyiz. 

[037.051] İçlerinden biri: «Benim, bir arkadaşım vardı» dedi.
[037.052]  Derdi ki: Sen de mi tasdik edenlerdensin?
[037.053]  Öldüğümüz ve bir toprakla bir yığın kemik olduğumuz zaman gerçekten biz cezalanacak mıyız?»
[037.054]  (Konuşan yanındakilere) Der ki: «Sizler (onun şimdi ne durumda olduğunu) biliyor musunuz?»
[037.055] Derken, bakıverdi, onu 'çılgınca yanan ateşin' tam ortasında gördü.
[037.056] Ona der ki: «Allah'a and olsun ki, az kalsın beni de mahvedecektin.»
[037.057]  «Eğer Rabbimin lütfu olmasaydı ben de oraya götürülenlerden olurdum.»

Bu ayetlerdeki konuşmalar bizlere, ahirette cennet ve cehennem ile karşılık gören iki kişinin, dünyada iken arkadaşlık ilişkisi içinde birbirleri ile olan yakınlığını da göstermektedir. Cennet ehli olan kişi, cehennem ehli olan kişi ile velayet ilişkisi içinde değil, arkadaşlık ilişkisi içinde dünya hayatlarında birbirleri ile olan arkadaşlığını sürdürmüşlerdir. 

Tebliğ konusu ile ilgili olarak düşündüğümüzde, inandığımız dinin doğrularını başkalarına, yani inanmayanlara tebliğ etmek için, onlarla bir şekilde ilişki kurmak kaçınılmaz hatta gereklidir. Karşınızdaki kimseye tebliğ etmek için ona karşı olan yaklaşımımız insan olmanın gerekleri göz önünde bulundurularak olması gerektiğine göre, inanmayanlar ile ilişkilerin tamamen kesilmesi gibi bir durum da söz konusu olamaz. İnanmayanlar ile olan ilişkilerin kesilme emri onlar ile velayet ilişkisi içine girilmemesi noktasındadır.

Sonuç olarak ; Kur'an'ın odak kavramlarından olan Veli nin , meallerde Dost olarak çevrilmesi, inanmayanlar ile ilişkileri olan bazı kimselerde, Allah bizleri bu kimseler ile dostluk kurmamayı mı emrediyor? şeklinde sorulara sebep olmaktadır. Allah (c.c) bizleri kafir, münafık, müşrik olarak nitelediği kimseler ile Veli kavramının anlam alanına dahil olan konularda ilişki kurulmasını yasaklamış olup, onlarla insani ilişkiler kurulmasını yasaklamamıştır. 

Mü'min bir kimse, Mü'min olmayan bir kimse ile arkadaşlık bazında ilişkilerini yürütebilir, ancak bu ilişki Mü'min olmayan kimsenin inancını sahiplenmek, onun inancını savunmak noktasına geldiği zaman tehlike arz etmeye başlayacaktır.

                                     EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder