İnsanlar arasında en çok tartışılan dini konuların başında insan neslinin nasıl çoğaldığı konusundaki tartışmalar gelmektedir . Bu konuda yaygın olan kanaat , insan neslinin Adem ile eşinden türeyen çocukların birbiri ile evlenmesi neticesinde çoğaldığı şeklindedir. Fakat bu kanaat , Kur'anın kardeşler arası evliliği yasaklamış olması üzerinden yanlış olduğu delillendirilerek böyle bir çoğalmanın mümkün olamayacağı yönünde , bir takım itirazlara sebep olmaktadır.
Kardeşler arası evlilik ile insan neslinin çoğalması mümkün olamayacağına göre , geriye tek bir seçenek kalmakta , dolayısı ile insan neslinin bir çok insanın birden yaratılarak bu şekilde çoğalmış olduğu , ve bu görüşe delil olarak Kur'an içinden ayetler getirilerek , kardeş evliliği yolu ile çoğalmış olduğumuz görüşü mahkum edilmekte , bir çok insanın yaratılarak insanlığın bu güne kadar geldiği iddiası dile getirilmektedir.
Bu yazının konusu , insan neslinin nasıl çoğaldığı konusunda dile getirilen iki görüşten birisini kabul edip diğerini ret etmek değil , bu konuda delil olarak sunulan her iki görüşün bazı açmazlarını ortaya koymaya çalışarak , insan neslinin çoğalması konusunda, Kur'anın net olarak bir bilgi verip vermediğini anlamaya çalışmak , özellikle Nisa s. 1. ve benzeri ayetlerin nasıl anlaşılabileceği yönündeki düşüncelerimizi paylaşmak olacaktır.
[004.001] Ey insanlar; sizi bir tek nefisten yaratan, ondan eşini var eden
ve ikisinden bir çok erkek ve kadın üreten Rabbınızdan korkun. Kendisi adına
birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'dan korkun da, akrabalık bağını
kesmekten sakının. Muhakkak ki Allah; sizin üzerinizde tam bir gözeticidir.
[039.006] Sizi bir tek nefisten yaratmış, sonra ondan eşini varetmiştir;
sizin için hayvanlardan sekiz çift meydana getirmiştir; sizi annelerinizin
karınlarında üç türlü karanlık içinde, yaratılıştan yaratılışa geçirerek
yaratmıştır; işte bu Rabbiniz olan Allah'tır. Hükümranlık O'nundur, O'ndan başka ilah yoktur. Öyleyken nasıl olur da O'nu bırakıp başkasına yönelirsiniz?
[049.013] Ey insanlar! Muhakkak ki, Biz sizi bir erkek ile dişiden yarattık
ve sizleri şubelere ve kabilelere ayırdık ki birbirinizi tanıyasınız. Şüphe yok
ki, sizin ind-i ilâhide en mükerrem olanınız en ziyâde müttakî olanınızdır.
Muhakkak ki Allah Teâlâ alîmdir, habîrdir.
İnsan neslinin nasıl çoğaldığı sorusunun cevabının aranmasına yönelik bir okumada , yukarıda verdiğimiz ayetlerde , ilk bakışta klasik yorum olan insanlığın Adem ve eşinden türediği düşüncesi desteklenmektedir. Fakat bu düşünce , Nisa s. 23. ayetinde gördüğümüz evlenilmesi haram olanlar listesinde kardeşler arası evliliğinde olması , 26. ayette öncekilere de bu yolun uygulandığını beyan edilmiş olmasına binaen yanlış olarak görülmektedir.
Kardeşler arası evlilik yolu ile çoğalmış olduğumuz düşüncesinin bu şekilde kapatılması , insan neslinin nasıl çoğaldığı sorusuna farklı bir cevap aranmasının yolunu açmıştır.
[002.030] Bir zamanlar, Rabbin meleklere: «Muhakkak Ben, yeryüzünde bir halife kılacağım.» dediği vakit, «Biz seni tesbih ve takdis edip dururken orada
fesat çıkaracak ve kanlar akıtacak olanımı kılacaksın?» dediler. «Her
halde Ben sizin bilmeyeceğiniz şeyleri bilirim!» buyurdu.
[007.011] And olsun ki, sizi yarattık, sonra şekil verdik, sonra meleklere,
«Adem'e secde edin» dedik; İblis'ten başka hepsi secde etti, o secde edenlerden
olmadı.
[071.017] Allah sizi yerden bir bitki bitirir gibi bitirdi.
Yukarıda meallerini verdiğimiz ayetlere dayanarak , ilk yaratılan insanın Adem olmadığı , ondan önce yaratılmış olan insanlar olduğu yönünde bir takım görüşler serd edilerek, insan neslinin nasıl çoğaldığı konusunda cevaplar verilmeye çalışılmaktadır.
Ancak ne var ki , insan neslinin Adem ile eşinden doğan çocukların birbiri ile evlenerek çoğaldığı görüşünün yanlışlığına dair getirilen bu karşıt görüş , yine bir takım müşkilatlar arz etmektedir şöyle ki ;
Bakara s. 30. ayette geçen kelime "Cailun" (kılacağım) kelimesinin, bazı meallerde "Yaratacağım" şeklinde anlamlandırılmasının yanlış olduğu , "Ceale" kelimesinin yaratılıştan sonra gelen bir aşamayı ifade ettiği , dolayısı ile Ademden önce yaratılan insanların var olduğu yönünde bir takım görüşler serd edilmektedir. Ceale kelimesinin anlamı ile ile ilgili olarak herhangi bir itirazımız olmamakla birlikte , Ademin yaratılışının anlatıldığı başka ayetlerde "Halaka" ( yaratmak) fiilinin kullanıldığını görmekteyiz.
[015.028] Hani Rabbin meleklere demişti: «Ben, kuru bir çamurdan,
şekillenmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım,»
[038.071] Bir vakit Rabbin meleklere: «Ben,» dedi, «çamurdan bir beşer
yaratacağım.»
Meallerini verdiğimiz bu ayetlerde, Ademin yaratılması "Halaka" fiili ile anlatılmakta , bu fiil ilk yaratmayı ifade etmesi dolayısı ile , sadece Bakara s. 30. ayetinden yola çıkılarak varılmaya çalışılan sonuç, yukarıdaki ayetlere çarpmaktadır.
Araf s. 11. ayetinde Ademin yaratılmasından önce, "Sizi yarattık" şeklinde bir ibare kullanılmasından ötürü , Ademden önce insanların var olduğu düşüncesinin delil ayeti olarak sunulmaktadır.
Adem kıssasının Araf suresi içinde geçen ayetlerinde ve diğer surelerdeki bazı ayetlerde , "Ey Ademoğulları" şeklindeki hitapların , Ademden önce yaratılan insanlar olduğu düşüncesini yine iptal ettiğini düşünmekteyiz. "İsrailoğulları" şeklindeki hitapların , İsrail yani Yakub (a.s) ın neslinden türeyen insanlar için kullanılmış olmasını dikkate aldığımızda , "Ademoğulları" hitabına muhatap olan bizlerin , Ademden türemiş olduğumuz görüşleri daha doğru bir yaklaşım olacaktır.
Ayrıca "Sizi yarattık" ifadesi , anlatılan kıssanın belirli kişilere has bir kıssa değil , bütün insanlığın her an yaşanan ve yaşanacak olan bir kıssası olarak okunması ve ibret alınması gereğine dair bir ifadedir. Ademin başına gelenlerin bir benzeri her an bizlerin başına gelme ihtimali olduğu için , şeytanın Ademi kandırma yolu bizlere gösterilerek , bizlerinde aynı tuzağa düşmemesi öğütlenmektedir.
Nuh s. 17. ayeti , birden fazla Ademin yaratıldığına dair getirilmeye çalışılan bir ayettir. Bu ayete dayanarak bir çok insanın yaratılarak insan neslinin üremesinin sağlandığı yönünde görüşler ileri sürülmektedir. Kanaatimiz o dur ki ; Bu ayet böyle bir görüşe delil olmaktan ziyade , insanın bitkiye ve çiçeğe karşı olan ihtimamı benzetme yapılarak, Allah (c.c) nin bizlere olan ikramı anlatılmaktadır. Aynı anlatımı Meryem'in doğumu ile ilgili olarak Al-i İmran s. 37. ayetinde de görmekteyiz. Meryem topraktan değil , annesinin karnından doğmuş , Allah (c.c) onu güzel bir şekilde yetişmesi için nimetler bahşetmiştir.
Maide s. 27-32. ayetler arasında anlatılan Ademin iki oğlunun kıssasında , öldürdüğü kardeşini ne yapacağını bilmemesi , onu gömmeyi bir kargadan öğrenmesi , bu olayın insanın daha bilgi birikimine sahip olmadığı bir zamanda yaşanmış olduğunu göstermektedir. Gömmeyi bilmeyen insanın öldürmeyi nasıl öğrendiği sorusuna ise , yine yaşayan hayvan neslinin birbirini öldürmesinden öğrenmiş olduğunu söyleyebiliriz.
Bizler bir kısım insan tarafından eleştiri konusu yapılarak, ayıplama vesilesi görülen bazı konular hakkında , başkalarına illaki akli bir izah getirmek, veya onları inandırmak zorunda değiliz. Bu satırların yazarı, insan neslinin nasıl çoğaldığı konusunda eğer , Ademin çocuklarının birbirleri ile evlenerek çoğaldığı düşüncesini kabul etmiş olsaydı şöyle bir delil getirerek bu düşünceyi savunabilirdi ;
İnsan yaşantısında, yapılması haram olarak beyan edilen kuralları koyma yetkisi Allah (c.c) ye aittir. Haram olarak beyan edilen herhangi bir konuda , o haramlığın bizler tarafından mantıki izahının aranması gibi mecburiyeti ve gereği yoktur. Sadece Allah (c.c) tarafından yasaklandığı için bizler o yasağa tabi olmak zorundayız. Kardeş evliliği , Allah (c.c) tarafından "Haram" olarak beyan edilmiş olmasına rağmen , belirli bir zaman için böyle bir yasak konulmamış ve helal olmuş olabilir.
Eğer Allah (c.c) böyle bir geçici helallik koymuşsa , kim kalkıp "Neden böyle bir hüküm koydun" diyebilir ?.
Ayrıca İsrailoğullarının yapmış oldukları bir takım hatalar nedeniyle önceden helal olan bazı yiyeceklerin onlara haram kılınmış olması (4.160), akli ve mantıki olarak nasıl izah edilebilir ?. Bu cezaları hak edenlerden sonra gelenler , "Ey Rabbimiz bizim kabahatimiz neydi ki bize de bunlar haram kılındı?" şeklinde bir akli ve mantıki bir izaha giderek sorgulamak yerine , İsrailoğullarından bu cezayı hak edenlerden sonraki gelen iman edenlerin tamamı bu yasaklara itiraz etmeden tabi olmuşlardır.
Ayrıca Salih (a.s) kıssasına baktığımızda , ayet olarak gönderilen dişi devenin su içme hakkı ile ilgili, akli ve mantıki bir izah getirmemiz mümkün değildir. Kıssayı okuduğumuzda, su içme hakkının deve ile kavim arasında paylaştırıldığı görülmektedir. Olaya akli ve mantıki olarak baktığımızda , tek başına bir deve ile , bir kavmin su içme hakkının ikiye bölünmesi adaletsiz bir durumdur.
Böyle bir taksimi bir köy ağası yapmış olsaydı, ve köyün çeşmesinden akan suyun bir gün devesine , bir günde bütün köy ahalisine ait olduğunu ilan etseydi , bu köy ağasının adı "Zalim Ağa" olacaktı.
Şimdi biz Allah (c.c) için "Semud kavmine böyle bir uygulama yapmak ile zalimlik etti" diyebilir miyiz? . Haşa ve kella asla böyle bir sözü Allah (c.c) için kullanamayız. Çünkü Allah (c.c) yaptığı bir işten dolayı asla sorgulanamaz ve kınanamaz.
Şimdi kalkıp "Allah (c.c) Ademin çocuklarının birbirleri ile evlenmesini belirli bir süre için serbest bırakarak helal kılmış olabilir" dersek , kim "Hayır böyle bir şey mümkün olamaz" diyebilir ?.
Bu örnekleri vermemiz , Ademin çocuklarının birbiri ile evlenerek insan neslinin çoğalmasını sağladığına olan inancımızdan dolayı değil , bu düşüncenin bazıları tarafından horlanarak bakılmasından doğan sıkıntıları düzeltmek amacı ile yapılan farklı yorumların çelişki arz etmesi , ve yanlış olarak görülen kardeşler arası evlilik düşüncesinin izah edilebilir bir yönü olabileceğinin gösterilmesi amaçlıdır.
Düşüncemiz o dur ki ; Kur'an insan neslinin nasıl çoğaldığına dair net olarak bilgi vermemekte, verdiğini düşündüğümüz bilgiler , ilgili ayetlerden yapılan yorumlar neticesinde varılan zanni yorumlardır. Her iki düşünce yanlıları da , kendi düşüncelerinin hak , karşı düşüncenin batıl olduğunu iddia edebilecek , net bir delili Kur'an içinden bulduklarını iddia etmeleri mümkün değildir. Bulduklarını düşündükleri deliller , ilgili ayetlerin yorumlanması sonucunda varılmış olup , hata ihtimali hiç bir zaman göz ardı edilmemeli, varılan sonuç mutlaklaştırılarak , karşı tarafın sonucu mahkum edilmemelidir.
Görülmektedir ki her iki delilde, beraberinde bazı soruları veya itirazları getirerek , insan neslinin nasıl çoğaldığı konusunda Kur'an içinden net bir bilgi bulabilmemize maalesef olanak vermemektedir.
[017.036] Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme; çünkü kulak, göz ve
kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.
Bizler bize verilen bilgiler ile yetinerek , verilmemiş bilgilerin peşinden koşmak, veya bazılarını hoşnut etmek üzerine kurulu bir söylem üretmek için, zorlama yorumlar yapmak gibi bir mecburiyet içinde değiliz.
"Öyleyse Nisa s. 1. ayeti gibi ayetleri nasıl yorumlayabiliriz ?" sorusuna cevap aramak gerekmektedir.
Kur'an , fizik , kimya , biyoloji v.s gibi ilimleri kapsayan bir bilim kitabı değildir. Bu kitap içindeki bazı bilgiler bugünkü bilimsel veriler ışığında bakıldığında, yanlış olarak dahi görülebilir. Çünkü 1500 sene önce yaşayan insanların bilgi birikimleri üzerinden , onları tek bir ilah olan Allah (c.c) ye kulluk etmeleri gerektiğini öğütleyen ayetleri ihtiva etmektedir. Bazı kevni ayetlere dikkat çekilerek verilen mesajlar bilime değil , o ayetlerin yaratıcısına dikkat çekilerek , Allah (c.c) her şeyin üzerinde yegane mülk sahibi olduğuna dair mesajları , ve sadece ona kulluk yapılması esasına dayanmaktadır.
Nisa s. 1 , Zümer s. 6 , Hucurat s. 13. ayetlerinde, insanın yaratılışı ile ilgili verilen bilgileri , sadece insanlığın nasıl türediği konusunda verilen salt bir bilgi olarak okumak yerine , dünya üzerinde yaşayan bütün insanların birbirleri ile olan ilişkilerinde , birbirlerine karşı olan davranışlarında esas almaları gereken, en üst kimliğe dikkat çekildiğine dair bir mesaj olarak okuduğumuzda, "Parmak ayı gösterirken aya değil parmağa bakmak" misali bir okuma yönteminden de kurtularak ,Kur'anın genel anlam örgüsüne uygun bir okuma gerçekleştirilmiş olacaktır..
Gelmiş ve gelecek bütün insanlarla en geniş anlamdaki ortak olan paydamızın , aynı rahimden türemiş olduğumuza dikkat çekilerek , insanlar arasındaki ortak paydanın onların birbirleri ile düşman olmalarını gerektirecek değil , düşmanlığa dayanmayan daha yakın ilişkiler kurmaya gerektirecek bir yakınlıkları olduğu vurgusu yapılmaktadır.
Eğer birisi kalkıp "Hem insanlığın Adem ile eşinden türediği görüşlerine katılmadığınızı , hem de insanlığın Adem ile eşinden türediği gibi bir düşünce üzerinden yola çıkarak ilgili ayetleri yorumlamaya çalışıyorsunuz" diyecek olursa şöyle bir cevap verebiliriz ;
Biz ilgili ayetleri , insan neslinin nasıl çoğaldığı konusunda bilgi vermesi açısından değil , insanlığın en geniş anlamda nasıl bir ortak paydaya sahip olduğu yönünden okumaya çalıştığımız için böyle bir yorumda bulunuyoruz. İnsanlığın nasıl çoğaldığı hakkında bilgi verilmemiş olması , bizi bu konuda bilgi arayışlarına giderek , zorlama tevillerle bir takım çıkarımlarda bulunmamız yerine daha gerçekçi mesajlar çıkarmaya çalışmaya sevk etmelidir.
Ademin iki oğlunun kıssası, insanlık tarihinin belki ilk düşmanlık örneği olup , insanlar arasında süren bu düşmanlık kıyamete değin sürecektir. Allah (c.c) insanlar arasında düşmanlığın yerine daha güzel ilişkilerin almasına yönelik bir mesaj olarak , Kur'anda bütün insanların aynı anne babadan türediği dolayısı ile , insanların tamamının birbirleri ile düşmanlığa dayanmayan ilişkiler kurması gereğine vurgu yapmış olduğunu söyleyebiliriz.
Nisa s. 1. ayetinde " Ey insanlar" şeklindeki hitabın en geniş çerçeveye hitap ettiği dikkate alındığında , rahim yakınlığını gözetmeye dair yapılan hatırlatma , bütün insanların birbirleri ile olan ilişkilerinde gözetmesi gereken bir yakınlık , dolayısı ile bütün insanların böyle bir yakınlığı olması , onların birbirleri ile olan yakınlık derecesini hatırlatarak , birbirleri ile olan ilişkilerinde gözetilmesi gereken nokta olarak karşımıza çıkmaktadır.
Asıl nokta ise , sakınılması gereken yegane varlık olan Allah (c.c) nin insanları yaratmış olmasının onun ne kadar güçlü ve kudretli olduğunun vurgusunun yapılması olduğu hatırlanmalıdır.
Hucurat s. 13. ayetinde, Nisa s. 1. ayetinde yapılan "Ey insanlar" hitabı yine karşımıza çıkmaktadır. Bir kadın ve bir erkekten türeyerek , çeşitli ırk , renk , kavimlere ayrılan insanların bu ayrılıklarının düşmanlık vesilesi değil , birbirleri ile tanışma ve kaynaşma vesilesi olması gerektiği , üstün olmanın kriterinin renk , ırk , kavimde değil , kendisine karşı olan takvalı davranışlarda olduğunu beyan etmektedir.
İnsanlar birbirleri ile olan ilişkilerini en alt kimlik üzerinden değil , en üst kimlik üzerinden değerlendirdiklerinde, birbirleri ile aralarında daha ortak değerler bularak , birbirlerine olan yakınlıkları artacak ve düşmanlık yaratabilecek bir takım unsurlar geri planda kalacaktır. Kur'an bu tür ayetlerle , insanlar arasındaki bağı en üst kimlik üzerinden hatırlatarak , onların birbirleri ile olan ilişkilerinde insan olmak ortak paydasını dikkate almalarını amaçlamaktadır.
Sonuç olarak ; Bir çok insan tarafından merak edilen bir konu olan , insanlığın nasıl çoğaldığı konusuna Kur'andan aramaya çalıştığımız cevaplar , beraberinde bazı soruları ve itirazları getirmektedir. İnsanlığın Adem ile eşinden doğan çocukların birbiri ile evlenmesi neticesinde türemiş olduğu yönünde bazı görüşlerin alay etmeye kadar varan bazı itirazlara sebep olması , bazı kimseleri , Kur'an içinden farklı görüşler aramaya yöneltmektedir.
Ancak ne var ki bu farklı görüşler , yine diğer Kur'an ayetleri ile çelişki arz eden bir duruma düşmektedir. Bizler kimseye karşı şirin görünmek veya bazıları tarafından yanlış olarak görülen şeyleri düzeltmek için bir çaba içinde olmak zorunda değiliz. "Adem ile eşinden doğan çocukların birbiri ile evlenmesini nasıl izah edebiliriz" ezikliği içinde yapılan ilgili ayetleri anlama ve yorumlama çabaları , gerçeği aramanın değil , bazılarına şirin görünme çabalarının bir ürünüdür.
Kur'an insan neslinin nasıl çoğaldığı hakkında kesin bir bilgi vermemektedir. Verdiği düşünülen bilgiler biyoloji ilmine ait veriler olarak değil , insanları yaratan Allah (c.c) nin gücü , kudreti , azameti ve yüceliğinin bilinmesine dair anlatımlar olarak okunduğunda , insan neslinin üremesi ile ilgili üretilen bilgiler arasında çelişkiler ortadan kalkarak , ortak bir bilgiye ulaşmak mümkün olacaktır.
Bizler Kur'anın insan neslinin çoğalması konusunda bilgi verip vermediğini araştırmak yerine , ilgili ayetlerin Kur'anın genel anlam örgüsü dahilinde nasıl bir mesajı olabileceği yönünde okumalar gerçekleştirerek , bazılarını ikna çabasından kurtulmak zorundayız.
İnsan neslinin çoğalması ile ilgili olarak bilgi verdiğini düşündüğümüz ayetleri , böyle bir bilgi yerine , bütün insanların en üst ortak kimliğinin hatırlatılması üzerinden verilen bir mesaj olarak okuyarak , bütün insanların önce rahim yakınlığı bakımından birbirleri ile olan ilişkilerini düzenleme gereğine vurgu yaptığını özellikle Nisa s. 1. ayetinde görebiliriz.
EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.
aynen katılıyorum.insanlar ademden yaratılmıştır. bu da tek kişidir.havvanın yaratılışı ademin belinden(meni) bitki şeklinde olabilir. o zaman adem de kızıyla evlenmiş olabilir. o zaman tek yasak vardı o ağaçtan yememek...
YanıtlaSilSelamunaleyküm Ali imran 59.ayet isa (a.s) ve adem (a.s) durumunun aynı olduğunu söylüyor.Ademin annesi olmalı değil mi yoksa nasıl aynı durum olur hocam ?
YanıtlaSilAleyküm selam kardeşim. Olaya o yönden değil İsa a.s. in Hristiyanlık tarafından ilah olarak kabul edilmesi yönünden bakin, yani İsa ilah değil bit beserdir mesajı verilmektedir.
YanıtlaSilSelam üstad Ali İmran 33 /34 ve bakara 213 gibi ayetleri nasıl anlayacağız ayrıca Ali İmran 59 da kemeseli edatı var. Ne rr ilahlık. Değilde yaradılış yönünden Bahs ediyor.
YanıtlaSil