"Kıble" kavramı, Kur'anın en önemli kavramlarından birisi olmasına rağmen , bir çok Müslümanın hayatında, sadece namaz ve hac ibadeti ile ilişkisi kurulan , fakat bu kurulan ilişki dahi, olması gereken anlamın dışında bırakılarak , hayata yansıtılmayan kuru bir kavram haline getirilmiştir.
Bu kavram terim olarak , "Kişinin yüzünü döndüğü , düşüncesinin ve inancının kaynağını aldığı yer" anlamında olup , bu anlamın Müslüman hayatında şu anda nasıl yansıma bulduğu ve Kur'ani anlamda Müslüman hayatına nasıl yansıması gerektiği , bu yazının konusu olacaktır.
Bugün dünya genelindeki tüm Müslümanlar, namazlarını Kabeye yönelerek kılmaktadır. Kabeye olan bu yönelim , bütün Müslümanların inanç ve düşüncelerinin kaynağını Allah (c.c) den yani onun kitabından aldığını gösteren sembolik bir yönelimdir. Ancak bir çok Müslüman, bu yönelimin ifade ettiği anlamın dışına çıkarak , düşünce ve inançlarını Allah (c.c) nin dışındakilerden almaktadırlar.
Bu durum, farklı kıblelere yönelmek anlamına gelerek , Kabeye olan yönelimden hasıl olması gereken maksadın hasıl olmaması anlamına gelmektedir. Müslümanların çeşitli fırkalar haline gelerek , düşüncelerini farklı yerlerden almaları , Müslümanlar arasında birlik ve beraberliği baltalayan en başta gelen etkendir Allah (c.c) , kitabının bir çok yerinde bizlere bölünmememizi , birbirimize düşman hale gelmememizi emrederek , saf halinde durmamızı istemektedir.
Kabe adı ile anılan yapı , Müslümanların inanç ve düşünce beraberliğinin bir sembolü olarak binlerce yıldır hac için ziyaret edilen , ve namazlarda ona yönelinen bir yapı olmasına rağmen , bugün gerçek işlevinin yeniden canlanmasına her zamankinden daha büyük ihtiyaç vardır.
Her toplum düşünce ve inançta birlik olduğunu gösteren sembolik öğelere sahiptir. Sıradan bir bez parçasının "Bayrak" haline gelmesi ile o bayrak topluluklar için uğrunda ölünecek bir obje haline gelmiştir. Mesele o bez parçasının uğrunda ölmek değil , o bez parçasının ifade ettiği anlam uğrunda ölmektir.
İşte Kabe, Müslümanlar için böyle bir işleve sahiptir. Mekke şehrinde inşa edilen taş yapı , bütün Müslümanların oraya yönelmesi ile dost düşman herkese , "Biz hepimiz aynı fikir ve inanç etrafında tek yumruk halinde birlikteyiz" mesajını veren sembolik bir yapıdır.
Bu yapının işlevi ,sadece ritüel olarak yapılan namaz , hac gibi ibadetler bazında kalmayarak , en geniş anlamı olan "Tek seslilik" anlamının işleve geçirilmesi ile meydana gelecek uyanış, İslam düşmanlarının korkulu rüyasıdır. Bugün Müslümanların yeniden uyanması , yöneldikleri kıble olan Kabenin gerçek işlevini yeniden okumaları ve bu işlevi hayata yansıtma noktasında ameller gerçekleştirmesi ile mümkün olacaktır.
[002.148] Herkesin (her toplumun) yüzünü kendisine doğru çevirdiği bir yön
vardır. Öyleyse hayırlarda birbirinizle yarışınız. Her nerede olursanız, Allah
sizleri bir araya getirecektir. Hiç şüphesiz Allah, her şeye güç
yetirendir.
Ayete baktığımızda, her toplumun kendisine bir hedef belirlediği , bizlere de hedef olarak "Hayırlarda yarışmak" şeklinde bir hedef gösterildiğini okumaktayız. Dünya hayatı içinde yaşayan birey ve toplumların ulaşmak istedikleri bir amacı mutlaka vardır.
"Müslüman" adını tercih eden toplumların ulaşması gereken amacı onlara , Allah (c.c) belirlemiştir.
[008.039] Fitne kalmayıp din de yalnız Allah için oluncaya kadar onlarla
savaşın. Eğer vazgeçerlerse; muhakkak ki Allah, yaptıklarını görendir.
"Yeryüzünde fitne kalmayıncaya ve din sadece Allah (c.c) nin oluncaya kadar" şeklinde belirlenen hedef, bütün Müslümanların ortak hedefi olmalıdır. Hedef belirleme noktasında ortak bir konsensüs sağlayanlar , bu hedefe varmak için yapmaları gerekeni yine onlara bu hedefi gösteren kitaplarından öğreneceklerdir.
[002.149] Her nereden yola çıkarsan, yüzünü Mescid-i Haram semtine çevir,
şüphesiz bu Rabbinden bir haktır. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.
Yüzü Mescidi Haram yönüne çevirmek demek , inancın ve düşüncenin kaynağının alınacağı yeri göstermektedir. Mescidi Haram ismi, vahiyle özdeşleşmiş bir isim olduğu için böyle bir ifadenin kullanılmış olduğunu hatırlatmak isteriz. İman iddiasında bulunanların, hayatlarının her safhasında, vahiyden beslenmeleri ve yollarının vahyin çizgisinde belirlemeleri gerektiği hatırlatılmaktadır.
"Kabe" yeryüzünde kurulan örnek bir ev olarak, herkesin yaşamı içinde oluşturmakla yükümlü olduğu model bir ev dir. Bu model evin en önemli özelliği, vahyin belirlediği hayat tarzının, insanların oluşturduğu toplumun en küçük temel taşı olan aileden başlaması gerektiğine ve aile içinde başlayan bir yaşamın toplum bazında dair olan bir hatırlatmadır. İbrahim (a.s) oğlu İsmail ile bu model evi oluşturarak , örnek bir aile nasıl olmalıdır sorusunun cevabını yaşam içinde göstererek vermişlerdir.
Belirlenen hedefe varmak için farklı yollar denemek , bu hedefe varmayı güçleştiren hatta imkansız hale getiren bir durumdur. Eğer bize bir hedef belirlenmiş ise, bu hedefe varan yol yine bize o hedefi gösteren tarafından belirlenmiştir.
İsrailoğullarına firavun zulmünden kurtulmaları şeklinde belirlenen hedefe giden yol, yine o hedefi gösteren tarafından bildirilmiştir. Yunus s. 87. ayetinde , hedefe varmak için önerilen yollardan birisi "Evlerin kıble haline getirilmesi" dir.
"Evleri kıble yapmak" demek , her evin aynı hedef üzerinde birleşmesi anlamına gelmektedir. Tek bir hedefe , tek bir yol ile varmaya çalışan Musa (a.s) önderliğindeki İsrailoğulları, ancak bu yolla firavun zulmünden kurtulmuşlardır.
Bugün bir çok fırkaya bölünmüş olan biz Müslümanların, bize yüklenen görevi yerine getirebilmemiz için , öncelikle nasıl bir görev yüklenmiş olduğumuzun farkına varmamız gerekmektedir. Bugün bir çok Müslüman, daha yaratılış amacının ne olduğunun ve kendisine yüklenen görevin bile farkında olmayan hayat tarzı ile günlerini geçirerek , yöneldiği vahiy harici kıblesinden memnun bir halde yaşamaktadır.
Yapılması gereken ilk iş , bütün Müslümanların ortak bir kıbleye yani bir hedefe yönelmeleri gerektiği yönünde bilinç oluşturulması olmalıdır. Ortak bir amacı olmayanların dünyaya verecekleri hiç bir mesaj olamaz , ancak dünya üzerinde başkalarının verdiği mesajları okumak ve onları yaymak gibi bir sevda peşinde günlerini geçirebilirler.
Müslümanlar olarak "Belirlenen" olmaktan çıkarak , "Belirleyici" olmak konumuna geçtiğimizde, dünyadaki dengeler de bizim lehimize değişmeye başlayacaktır. Müslümanların lehine değişmeye başlayan dengeler ise , en fazla düşmanlarımızı rahatsız edecektir.
Ortak bir amaç etrafında birleşmek isteyenler , bu ortaklıkları bozabilecek unsurları fark ederek , kendilerini birbirlerine bağlayan en üst değeri dikkate alarak bu üst değer üzerinden bir ortaklık oluşturmak zorundadırlar.
Müslüman olarak hepimizin en üst ortak değeri Kur'an olup , bu değer etrafında bütün Müslümanlar toplanarak , farklılıklarını unutmalı , sahip oldukları görevi yerine getirmek için var güçleri ile gayret etmelidirler. Bunun altında olan farklı kitap , mezhep , meşrep , tarikat gibi oluşumlar, en üst değer olan Kur'anın belirleyiciliğinde yeniden gözden geçirilerek , eğer Kur'an etrafında birleşebilmeye engel teşkil ediyorsa hiç gözümüzü kırpmadan , mezhebimizi , meşrebimizi , tarikatımızı terk edebilmeliyiz.
Farklı kıbleler etrafında oluşturulmuş küçük topluluklar olmak yerine , tek kıble etrafında birleşmiş olan büyük bir topluluk olmak, bugün içinde bulunduğumuz bütün olumsuzlukları yok ederek , Müslümanları nesne olmaktan çıkarıp , özne olmak durumuna getirecek zalimlerin korkulu rüyası , mazlumların umudu olacaktır.
Bu günlerde, kendisinin "Kur'an Merkezli İslam" söylemine sahip olduğunu iddia edenler içinde bir kısım kimselerden "Namazda Kabeye yönelmek şartı yoktur" şeklinde sözleri işitmekteyiz. Bu sözlerin "Kıble" kavramının Müslüman lügatında ifade etmesi gereken anlamı dikkate alarak tahlili yapıldığında , akıl almaz bir şeytanlık ve fitnenin eseri bir iddia olduğunu görmemek ve anlamamak mümkün değildir şöyle ki ;
Kıble , birlik ve beraberliği oluşturan önemli bir kavram olup Müslüman lügatında önemli bir yere sahiptir. Bizlerin birlik ve beraberlik içinde olmamız ne kadar önemli ise ,hizip ve düşmanlık içinde olmamız düşmanlarımız için de o kadar önemlidir. Düşmanlarımız hizip ve düşmanlık için olarak birbirimizi kırmamızı gerçekleştirmek için her türlü yola baş vurmaktan çekinmemektedir. Birlik ve beraberliği bozmak için uyguladıkları yollardan birisi ise , içimize sokulan truva atları ile "Kur'ani düşünce" adı altında , Kabenin fonksiyonunu ortadan kaldırmaya yönelik şeytani düşünceleri empoze etmeye çalışmaktır.
Müslümanları tek bir kıble etrafında toplanmasına karşı çıkan ve onları hiziplere bölünmesine sebep olan her türlü , fikir , eylem ve söylemler, kesinlikle şeytanın eseri olan sözler ve düşüncelerdir. Bu konuda özellikle kuzu postuna bürünmüş kurtlara çok dikkat etmek gerektiğini hatırlatmak isteriz.
Sonuç olarak ; "Kıble", ortak bir değere sahip olmayı ifade eden önemli bir Kur'an kavramı olmasına rağmen , biz Müslümanlar tarafından gereği gibi anlaşılmamaktadır. Bu kavram Kur'ani anlamda anlaşıldığı takdirde , dünya üzerinde dengeler Müslümanlar lehine değişerek , kafirlerin fesadının önlemesine yönelik büyük bir adım atılmış olacaktır. Bunun gerçekleştirilmesi için ise farklı kıblelere yönelmiş olan Müslümanların tek kıble etrafında düşünce ve eylem planı oluşturması gerekmektedir. Farklı kıbleler olarak telaffuz ettiğimiz fırka ve hizipler haline bölünmüşlüğümüz , bizlerin zelil hale gelmemize zemin hazırlayan en büyük etkendir.
Kabenin kıble olmasının ne anlama gelmesi gerektiği etrafında fikir ve düşünceler geliştirilerek , tek kıble , tek hedef sloganının içselleştirilmesi , tabandan başlayarak tavana doğru doğru yükselen bir dalga olarak bütün Müslümanlar tarafından hayata aktarılması , bizlerin yeniden dünya üzerinde ses getiren bir topluluk olmamıza yol açacaktır.
EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder