Kur'an içindeki ayetleri guruplandıracak olursak , 1- gözle görülen aleme dair ayetler , 2- gözle görülmeyen aleme dair ayetler, olmak üzere 2 ye ayırmak mümkündür. 1. gruba dahil olan ayetlerin anlaşılması, okuyucu için herhangi bir sorun etmez iken , 2. guruba giren ayetler bizim müşahade alanımız sınırları dışında olması ve zihni kapasitemizin algılamasının mümkün olmaması nedeniyle, Kur'an bu alana dair bilgileri teşbih yani benzetme yolu ile bizlere anlatmaktadır.
Allah (c.c) aşkın bir varlık olması nedeni ile, bizlerin müşahede alanının sınırları kalmakta olup , onun ile ilgili bilgiler müşahede alanımıza ait bilgilere benzetilerek verilmektedir. Bu merkezde Allah (c.c) kendisini bizlere müşahede alanımız dahilinde olan hükümdar benzetmesini kullanarak tanıtmaktadır.
[023.116] Hak hükümdar olan Allah yücedir. O'ndan başka tanrı yoktur. O,
yüce arşın Rabbidir.
Hükümdar ile özdeşleşmiş olan "Arş" (Taht) kelimesi ,yine bizlerin zihninde hükümdarlık ile bağlantılı bir kelimedir. Kur'anda 2 yerde geçen Mele-i Ala (Yüce topluluk) terimi , Kur'anın benzetme yolu ile yaptığı anlatım uslubu çerçevesinde anlaşılabilecek bir terimdir.
[037.008] Onlar, artık Mele-i A'lâ'ya (yüce topluluğa) kulak veremezler.
Her taraftan taşlanırlar.
[038.069] «Mele-i A'lâ (yüce topluluk) tartışıp dururken, benim hiç bir
bilgim yoktur.»
"Mele" kelimesi ; Bir düşüncede , görüşte veya inançta birleşenlerin oluşturduğu topluluğa verilen isimdir. Bu kelime ağırlıklı olarak, gönderilen elçilere karşı gelen kavimlerin önde gelenleri olarak kullanılmaktadır.
[007.060] Kavminin önde gelenleri (Elmeleu): «Gerçekte biz seni açıkça bir
'şaşırmışlık ve sapmışlık' içinde görmekteyiz» dediler.
Musa ve Süleyman (a.s) kıssası içinde de kullanılan bu kelime, konumuz ile ilgili olan deyimi anlamamızda yardımcı olacaktır.
[027.038] (Süleyman) Dedi ki: Ey ileri gelenler (Elmeleu); kendileri bana müslüman olarak
gelmeden önce hanginiz onun tahtını bana getirebilir?
[027.029] (Sebe hükümdarı) Kadın dedi ki: «Ey ileri gelenler (Elmeleu) bana çok önemli ve saygıdeğer
bir mektup bırakıldı.
[027.032] (Sebe hükümdarı) Dedi ki: «Ey ileri gelenler! (Elmeleu)Bu işim hakkında bana fetva veriniz.
Siz hazır bulununcaya değin ben bir işimi kestirmiş değilim.»
[007.127] Firavun kavminin ileri gelenleri dediler ki (Elmeleu): «Seni ve ilâhlarını
terketsinler de yeryüzünde fesat çıkarsınlar diye mi Musa'yı ve kavmini serbest
bırakacaksın?» Firavun da dedi ki: «Onların oğullarını öldüreceğiz, kızlarını
sağ bırakacağız ve onlar üzerinde kahredici bir üstünlüğe sahibiz.»
Bu ayetlerde , Süleyman (a.s) , Sebe hükümdarı ve Firavun , yanında olanlara "Mele" şeklinde hitab etmektedirler. Hitab edilen bu kişiler, her hükümdarın yanında bulunan ve onların işlerini danıştıkları , fikir aldıkları , işlerini gördürdükleri kimselere verilen bir isimdir.
Allah (c.c) nin "Mele-i A'la" deyimini kullanma sebebinin, tabiki böyle bir ihtiyaca binaen olduğunu söylemek mümkün değildir.
Allah (c.c) nin böyle bir deyimi kullanması yanında danışmanları olduğu anlamında değil , hükümdar tasviri içinde yapılan bir anlatımın sonucudur. Allah (c.c) yapacağı herhangi bir iş için kimseye danışmaz veya yapacağı için nasıl bir sonuç doğuracağı konusunda kimseden talimat veya fikir almaz.
Allah (c.c) gaybi aleme ait verdiği bilgileri somut bir hale sokarak bizlerin algı dünyasına hitap etmektedir. Hükümdarlara has bir olgu olan "Mele" terimini kullanması, onun kendisini bizlere hükümdar olarak tanıtmasının bir sonucudur. Bizler ilgili ayetleri okurken Allah (c.c) nin yanındaki mele nin nasıllığı veya ne liğini değil, onun yüce bir hükümdar olarak bizlerin onun mülkü altında yaşayan kulları olduğumuzu hatırlamamız gerekmektedir.
Allah (c.c) nin melesinin "A'la" olarak vasıflandırılması , bir hükümdarın yanında bulunanların o hükümdarın haşmeti , azameti , büyüklüğü ile orantılı olması gerektiği için , onun yanında bulunanların , kendisinin azameti ,büyüklüğü ve yüceliğine yakışır olduğunun bilinmesi içindir.
Saffat suresi içinde geçen, Mele-i A'la teriminin öncesi ve sonrası ayetlerine baktığımızda , vahyin Muhammed (a.s) a ulaşması yolunda herhangi bir kazaya uğramadığının teşbihi bir yolla anlatıldığını görmekteyiz.
[037.006] Gerçekten biz dünya göğünü (o yakın göğü) bir zinetle,
yıldızlarla süsledik.
[037.007] Ve onu itaat etmeyen her şeytandan koruduk.
[037.008] Onlar, artık Mele-i A'lâ'ya (yüce topluluğa) kulak veremezler.
Her taraftan taşlanırlar.
[037.009] Uzaklaştırılırlar. Onlara ardı arkası kesilmez bir azab
vardır.
[037.010] Ancak çalıp çırpan olursa; onu da hemen delip geçen yakıcı bir
alev takib eder.
Sad suresi içinde geçen bu terimin öncesi ve sonrası ayetlerinin bağlamı ise , Muhammed (a.s) ın gayb bilgisinin ona verilen vahyin muhteviyatı ile sınırlı olduğu anlatılmakta , 70. ayet sonrası , ona ve bizlere gerektiği kadar bilgi verilmektedir.
[038.069] «Mele-i A'lâ (yüce topluluk) tartışıp dururken, benim hiç bir
bilgim yoktur.»
[038.070] «Bana sadece vahyolunuyor; doğrusu ben ancak apaçık bir
uyarıcıyım.»
Sad s. 70. ayet sonrasında Adem'in yaratılışı ile ilgili bilgiler verilmektedir. Adem kıssasının Bakara suresi içinde anlatılan ayetlerine baktığımız zaman , Allah (c.c) ile Melekler arasında bir konuşmanın anlatıldığını görmekteyiz. Allah (c.c) arz üzerinde bir halife kılacağını Meleklere haber ettiği zaman , Meleklerin bu habere itiraz ettiğini görmekteyiz. Allah (c.c) ye karşı bir itirazın mümkün olmadığını düşündüğümüzde , böyle bir konuşmanın temsili bir anlatım olabileceği , Meleklerin "Mele-i A'la" yani yüce topluluk olarak ifade edilenler olduğunu anlamak mümkündür.
Sad s. 70. ayetinden , Muhammed (a.s) ın gayba dair olan bilgilerinin Allah (c.c) den aldığı vahy ile sınırlı olduğu, bunun dışında ona herhangi bir gaygi bilgi verilmediği , onun gaybi aleme dair olan bilgisinin elimizde olan Kur'an ile sınırlı olduğu , bunun dışında onun adına atfedilen gayba dair bilgilerin güvenilmez bilgiler olduğunu anlayabiliriz.
Sonuç olarak ; Allah (c.c) nin gayba dair olan bilgileri , bizlerin anlayışına somutlaştırarak sunmasına örnek olarak, Kur'anda geçen "Mele-i A'la" deyimi ile ne kast edilebileceği doğrultusundaki düşüncelerimizi paylaşmaya çalıştığımız yazımızda ,bu ve benzeri deyimlerin anlaşılabilmesi için , Allah (c.c) nin kendisi için kullandığı "Hükümdar" benzetmesi dahilinde olan bilgileri dikkate almak gerektiğini düşündüğümüzü ifade etmeye çalıştık. Gayba dair olan bilgilerin ne veya nasıl oldukları konusunda bizlere verilen bilginin amacının , Allah (c.c) nin gücü ve kudretinin anlaşılması ve o güç ve kudret sahibi olana kul olmak gerektiğinin hatırlatılması olduğu , bunun dışında varılmaya çalışılan bazı sonuçların gaybı taşlamak sayılabileceği için dikkatli olunması gerektiğini düşünmekteyiz.
EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.