Etmesinin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Etmesinin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Nisan 2016 Cumartesi

Dağların ve Kuşların Davud (a.s) İle Birlikte Tesbih Etmesinin Günümüze Dönük Mesajı

Davud (a.s) , kendisine mülk ve yönetim gücü verilmiş elçilerdendir. Onun böyle bir güce sahip olmasının Kur'an içinde anlatılmasının sebebi , kendisinden sonra gelen elinde mülk ve güç bulunduranların, bu gücü nasıl kullanmaları gerektiğine dair örneklik teşkil etmesidir. 

Davud (a.s) ın kıssası içinde , dağların ve kuşların onunla birlikte tesbih ettiğinden bahsedilmektedir. Onların bu tesbihi nasıl yaptığı konusunda tefsirlerde malumatlar olmasına rağmen , mesaj içerikli bir okuma yapılmadığı için , maalesef masal ve israiliyyat kaynaklı bilgiler verildiğini görmekteyiz. Yazımızda , Kur'anın bu anlatımının , bize dönük nasıl bir mesajı olabileceği konusundaki düşüncelerimizi paylaşmaya çalışacağız.

[021.079]  Biz bu hükmü hemen Süleyman'a belletmiştik. Her birine hüküm ve ilim verdik. Davud ile birlikte tesbih etsinler diye dağları ve kuşları buyruk altına aldık. Bunları yapanlar Bizdik.
[034.010]  Andolsun ki; Davud'a, katımızdan lutuf ihsan ettik. Ey dağlar; onunla birlikte siz de yönelin ve kuşlar da. Ona demiri yumuşak kıldık.
[038.017-19]  Onların söylediklerine sabret; güçlü kulumuz Davud'u an; o, daima Allah'a yönelirdi.Biz dağları onun emrine vermiştik, akşam ve işrak vakti onunla birlikte tesbih ederlerdi.Kuşları da toplu olarak. Her biri ona yönelmişti.

"Tesbih" ; Se-be-ha kökünden türeyen ve "Havada ve suda hareket etmek" anlamında bir kelimedir. Terim anlamı olarak , "Allah (c.c) nin yarattığı her şeyin onun koyduğu kurallar ve  yasalar çerçevesinden dışarı çıkamaması" anlamındadır. 

[024.041] Göklerde ve yerde olan kimselerin, sıra sıra uçan kuşların Allah'ı tesbih ettiğini görmez misin? Her biri kendi salatını ve tesbihini bilir. Allah, onların yaptıklarını bilendir.
[017.044]  Yedi gök, yer ve bunlarda bulunanlar O'nu tesbih eder; O'nu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur; fakat siz onların tesbihlerini anlamazsınız. Doğrusu O Halim olandır, Bağışlayan'dır.

Dağların ve kuşların tesbih etmesi , onların yaratılış amaçlarına uygun bir yaşam sürmesi, Allah (c.c) nin onlar için belirlediği yasalar dahilinde hayatiyet sürmeleri anlamındadır. Dağları ve kuşları , insan dışındaki canlı hayatının sembolize edilmiş ismi olarak okumaya çalıştığımızda , Davud (a.s) ile birlikte tesbih etmelerini şu şekilde anlamak mümkündür; 

Davud (a.s) kendisine mülk ve yönetim gücü verilmiş bir hükümdar olarak, dünya üzerindeki geniş bir kara parçası üzerinde hakimiyet sahibidir. Onun öncelikle Allah (c.c) nin bir kulu olması , bu kulluğunun gerektirdiklerini yerine getirmesini zorunlu kılmaktadır. Hükümdar bir kul olması ise , elinde bulundurduğu yönetim gücünü ona emredildiği şekli ile yerine getirmesini zorunlu kılmaktadır. 

Elinde yönetim gücü bulunan bir kimse , bu gücünü hakka uygun bir biçimde kullanarak , mülkü altında yaşayanlara zulmetmemek , onları hak ve adalete uygun bir biçimde yönetmek zorundadır. Davud (a.s) böyle bir yönetici portesine sahip, hak ve adalete uygun yönetim sergileyen bir hükümdar örneği ile karşımızda durmaktadır. 

Davud (a.s) hem kul , hem de yönetici olması nedeniyle , kulluğunun ve yöneticiliğinin gereklerini, hak ve adalet dairesinde uygulayarak, tesbihini yerine getirmektedir. Davud (a.s) ın mülkü içinde yaşayanlar sadece insanlar değildir. Onun mülkü içinde , insan emrine musahhar kılınmış olan dağlar ve kuşlar ismi ile sembolize edilmiş , insanın yaşamı için gerekli olan nimetler de bulunmaktadır.

[031.020] Görmez misiniz ki; Allah, göklerde olanları da, yerde olanları da size müsahhar kılmıştır. Gizli ve açık olarak nimetlerini size bolca vermiştir. İnsanlar arasında hiç bir bilgisi olmadan, hiç bir rehberi ve aydınlatıcı kitabı yokken Allah hakkında tartışanlar vardır.
[014.032]  Allah, o dur ki , gökleri ve yeri yarattı; yukarıdan su indirip onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı; emri gereği denizde seyretmesi için size gemileri hizmetinize sundu; nehirleri de size musahhar kıldı.
[045.013]  Ve göklerde ne varsa ve yerde ne varsa hepsini sizin için, tarafından musahhar kıldı. Şüphe yok ki, bunda düşünecekler olan bir kavim için elbette alâmetler vardır.

İnsanlar , Allah (c.c) tarafından kendilerine verilen bu nimetleri , nankörce , hoyratça , müsrifçe harcamayarak , bu nimetlerin kendilerine emanet verildiğini , bu nimetlerin kendilerinin ihtiyaçları olduğu gibi , kendilerinden sonra gelecek kuşakların da ihtiyaçları olduğunu , dolayısı ile yeryüzünden olan nimetlerin kullanım hakkına riayet edilmesi gerektiğini bilmek zorundadırlar.

İnsanlar yeryüzünde sadece kendilerinin değil , kendilerinin yaşamı için gerekli olan , kendilerinin dışındaki diğer varlıkların da yaşama hakkı olduğunu bilmek, ve ona göre davranmak zorundadırlar. Davud (a.s) kıssasında "Dağlar ve Kuşlar" ismi ile sembolize edilen, insan dışındaki varlıkların yaşam hakkına saygı duymak, yani onların da tesbih etmelerini sağlamak , insanların en temel görevlerinden birisidir.

[030.041]  İnsanların elleriyle işlediklerinden dolayı karada ve denizde Fesad belirdi. Ki yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın. Belki dönerler.

Daha çok yemek , kazanmak , eğlenmek için, başkalarının hakkına tecavüz etmekten çekinmeyen insan , emrine müsahhar kılınan, "Kevni Ayetler" olarak da ifade edebileceğimiz , yeryüzünde olan her şeyi ifsad etmekten çekinmemektedir. 

İnsan , kendisinin yaşamını sürdürebilmesi için , kendisinin dışında yaratılmış olan ve kullanımına sunulan nimetleri ölçülü ve dengeli bir biçimde kullanmak zorundadır. Sadece kendisini düşünerek , gelecek nesillerin haklarını gasp eden bir kullanımda bulunmaya kalktığında, yeryüzünde büyük bir fesat meydana çıkacaktır. 

Bugün yeryüzünde yaşadığımız ve adına "Çevre sorunları" , "Çevre Felaketleri" denilen bir çok sıkıntı , bizden öncekilerin bizlerin haklarını düşünmeyerek yaptığı hoyratça kullanımın bir neticesidir. Maalesef şimdiki yaşan insanlar da, aynı yolu izleyerek sorunları azaltmak amaçlı değil,  sorunların üzerine  sorun ilave etmek amaçlı kullanımlar yaparak , yeryüzünü büyük bir felakete doğru sürüklemektedirler.   

İnsanlığın kadim bir sorunu olan , kendisini düşünmek sureti ile başkalarının hakkına saygı göstermemek hastalığı , ve bu hastalığa karşı önlem alan bir yönetici hükümdar portresi olarak , kuşların ve dağların Davud (a.s) ile birlikte tesbih etmesinin anlamı şimdi daha kolay anlaşılacaktır.


Davud (a.s) hem kul hem yönetici olarak , mülkü altında bulunan insanların dışında olan ve Kur'anın "Dağlar ve Kuşlar" olarak genellediği , diğer yaşam sahiplerinin yaşama hakkına saygı duyan ve mülkü altında yaşayan insanların da bu yaşamlara saygı duymalarını sağlayan bir yönetim sergilemektedir.

Yönetici konumunda olan bir insanın görev ve sorumluluk alanı, sadece yönetimi altındaki insanlar ile sınırlı değildir. Yönetici konumunda olan bir insanın görev ve sorumluluk alanı, insanlar ve o insanların yaşamları için gerekli olan bitki ve hayvan neslini korumaktır. Bitki ve hayvan nesli yok olmaya başladığı zaman , insan nesli de yok olmaya başlayacaktır. İnsanlar hayatiyetini devam ettirebilmesi için , yemek , içmek , hava almak gibi ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır. 

İnsanlık eğer , yaşamı için gerekli olan unsurları kendi eliyle yok etmeye başladığı zaman , yemek , içmek , hava almak gibi ihtiyaçlarını karşılayamayacağı için, yok olma sürecine girecektir. Bugün dünyanın bir çok yerinde yaşanan çevre sorunları, bu yok oluşun bir habercisidir.

Kendisi dışındaki canlı hayatını koruma noktasında herkes , kendi çapında sorumluluk sahibi olup , yönetici konumunda olan kimselerin sorumluluk alanı ise , gerekli kural ve yönetmelikleri hazırlayarak , insan dışındaki canlı hayatının tesbihlerinin devam etmesini sağlamak olmalıdır.

Yönetici konumunda olan kimseler , böyle bir yönetim örneği sergileyerek , aynı zamanda kendilerinin de bu konuda tesbih etmiş olmalarını sağlayacaklardır. Çünkü insanın tesbih görevlerinden birisi de , kendisinin dışındaki hayatlara saygı duyan bir yaşam sürmesidir. 

Davud (a.s) , işte böyle bir yönetici hükümdar portesi çizerek , hem insan hayatına , hem de insan dışındaki hayatlara yaşama hakkı sunan bir yönetim sergilemiş , ve kendisinden sonra gelen yöneticilere örneklik teşkil edecek bir yönetim tarzı miras bırakmıştır. 

Kur'an , insan hayatı dışındaki canlılara saygı göstermemenin insanlığı nasıl bir sona götüreceğini Salih (a.s) kıssası örneğinde göstermiştir. 

İnsan dışındaki canlı hayatını sembolize eden "Dişi Deve" yi ayet olarak Semud kavmine gönderen Allah (c.c) , Semud kavminden bu deveye gereken saygının gösterilmesini istemiştir.

Fakat Semud kavmi deveye gereken saygıyı göstermeyerek helaka uğramıştır. Biz bu kıssayı okurken sadece devenin kayadan çıkıp çıkmadığını tartışmak yerine , mesaj içerikli bir okuma gerçekleştirdiğimiz takdirde , evrensel bir mesaj olarak insan dışındaki hayatlara saygı göstermemenin neticesini okuyabiliriz. 

İnsanlık her çağda Davud (a.s) gibi yöneticileri kendisine  örnek alan yöneticilere muhtaçtır. Bir yönetici düşünelim ki , kendisinin kul olduğunu bilir ve ona göre davranır , yöneticilik gücünü sadece hak ve adalet yolunda kullanır , mülkü altında bulunan bütün insanlara zulmetmeyen bir yönetim sergiler, mülkü dahilinde bulunan insan harici bitki ve hayvan neslinin yaşama hakkına saygı gösteren kararlar alır ve bunları uygular , böyle bir yöneticinin yönetimi altında yaşayan insanlar ve çevre nasıl bir durumda olacaklardır ?.

Sonuç olarak ; Davud (a.s) , kendisine mülk verilmiş bir elçi olarak , elinde yönetim gücü bulunduranlara üsvetün hasene (en güzel örnek) olan bir kimsedir. Mülkü altında bulunan dağlar ve kuşların onunla birlikte tesbih etmesini , onun gür sesli birisi ve okuduğu ilahileri dağlar ve kuşlar ile birlikte okuduğu şeklinde okumak yerine , evrensel mesajlar olarak okuduğumuz zaman , Davud (a.s) kıssası masal olmaktan çıkarak , yaşanan hayatlara , yaşanmış hayatlardan örnekler olarak bizlere dönecektir. 

İnsan ve onun dışındaki canlı hayatı, etle tırnak misali birbiri ile iç içe geçmiş bir şekilde sürmektedir. Bitki ve hayvan nesli olmadan , insanın yaşamını sürdürmesi mümkün değildir. İnsan , kendisinin yaşam hakkı kadar , kendisinin dışındaki canlılarında yaşam hakkı olduğunu düşünmeden yaşayarak , kendi dışındaki canlı hayatı yan ekolojik dengeyi yok ettiğinde ,kendisini de yok etmiş olacaktır.

İnsan hayatının var olması , kendi dışındaki canlıların da var olması ile mümkün olduğuna göre , yaşadığımız dünyada onların da yaşam hakkına saygı duyan yönetimler olması ve bu yönde kurallar ihdas ederek , onların hayatlarını garanti altına almak sureti ile , bizlerin de hayatlarını garanti altına almayı sağlamak , yönetimler asli görevi olmalıdır.

İnsan dışındaki canlı hayatının tesbihini sürdürebilmesi , biz insanların elinde olup , insan olarak tesbih etme görevlerimizden birisi de , bizim dışımızdaki canlı hayatına saygı duymaktır. Bu yönde bir yaşam sergileyen insanlar ve onları yönetenler , yükümlü oldukları tesbih görevini yerine getirmiş sayılacaklardır. 

                                   EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.