Fil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Fil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Temmuz 2015 Pazartesi

Fil Suresi Üzerinde Bir Tefekkür Çalışması

Fîl Suresi, Kur'an'ın Mekke'de nazil olan surelerinden olup, kıssa yollu anlatım üslubu içinde sadece sonucu anlatması bakımından ilginç bir suredir. Kur'an kıssalarında yapılan anlatımlara bakıldığında; helak edilen kavmi helaka götüren sebepler anlatılmakta ve neticede bu kavmin helak edildiği haber verilmektedir. Ancak "fil sahipleri"ni bu sona götüren sebepler anlatılmadan sadece sonucunu görmekteyiz.

"Fil sahipleri" olarak bizlere anlatılan topluluk, rivayetlere bakıldığında Mekke'yi istila etmek isteyen bir ordu olup, bu ordunun yok edildiği anlatılmaktadır. Tefsirlerde, bu surede yapılan anlatımlar etrafında çok teferruatlı bilgiler olmasına rağmen, biz bu bilgileri değil, Kur'an'ı kullanarak sure hakkında bize dönük bir mesajın olup olmadığı konusunda fikir yürütmeye gayret edeceğiz. Olayın hikaye boyutundan çok, onları böyle bir sona hazırlayan sebepleri okumaya çalıştığımız zaman "eskilerin masalları" olmaktan çıkarılmış bir Kitap'ın mesajlarını okumuş olacağımızı düşünmekteyiz.

[105.001] Görmedin mi Rabb'in fil sahiplerine ne yaptı?
[105.002] Onların kötü planlarını boşa çıkarmadı mı?
[105.003] Ve onların üzerlerine bölük bölük kuşlar gönderdi.
[105.004] Onlara balçıktan pişirilmiş sert taşlar atıyorlardı.
[105.005] Böylece Allah onları yenilip çiğnenmiş ekine çevirdi.

Ayetlerden anlaşıldığı üzere "fil sahipleri" olarak bahsedilen topluluğu böyle bir sona götüren sebeplerden bahsedilmeden, direk sonları anlatıldığını yine hatırlattıktan sonra, ayetlerin ilk muhatabı olan Mekkeliler'in böyle bir olaydan haberlerinin olmuş olması kuvvetli bir ihtimaldir. Yani Mekkeliler "fil sahipleri" olarak anlatılan olaydan ve onların sonlarından haberdardırlar.

Biz sureyi rivayetler ile doldurulmuş bilgiler kanalı ile değil, Kur'an'ın vermiş olduğu bilgiler ile okumaya çalışarak, bu olayın öncelikle Mekkeliler'e bir gözdağı olarak anlatılmış olduğunu düşünmekteyiz.

"E lem tere" (görmedin mi?) kalıbı ile gelen ayetlere baktığımız zaman; önce bu sorunun sorulup, sonra görülmesi gereken şeyin ne olduğu anlatılmakta, dolayısı ile gösterilen yani bilgi sahibi kılınan şeyin göz ile görülmüş gibi bir durum söz konusu olmaktadır.

FECR Suresi'nde helak edilen kavimler örneğinde bunu yine görmekteyiz.

[089.006-10] Beldeler içinde benzeri yaratılmamış ve yüksek binalarla dolu İrem şehrinde oturan Âd halkına. Vâdideki kayaları oyup yontarak sağlam evler yapan Semud halkına Çadırlı ordugâhlar, piramitler sahibi Firavun’a, Rabbinin ne yaptığını görmedin mi?

FECR Suresi ayetlerinde gördüğümüz kavimlerin helak edilme sebebi; Allah(c.c)'yi Rab ve İlah olarak tanımayarak O'ndan başkalarına bu vasıfları yüklemiş olmaları olduğunu, onların kıssalarının anlatıldığı diğer surelerde okumaktayız. Bu kavimlerin ortak özelliklerinin; ellerindeki güç ve servet ile Allah(c.c)'ye kafa tutmaya kalkmış olmalarından hareketle "fil sahipleri"nin de böyle bir kafa tutma macerasına kalkışmış olmalarının cezasını ödemiş olmalarını anlamak mümkündür.

Peki bu olay Mekkeliler'e neden anlatılmaktadır? Olayın Mekkeliler'e anlatılma sebebini anladıktan sonra bize dönük mesajını okumak kolaylaşacaktır. Öncelikle bu olay Mekkeli muhataplar tarafından bilinen bir olaydır. Zamanı konusunda herhangi bir şey söylemenin doğru olmadığını söylesek de, bu olayın Muhammed(a.s)'ın doğumundan kısa bir zaman süresi içinde olduğu söylenmektedir.

[006.006] Onlardan önce nice nesilleri yok ettiğimizi görmediler mi? Onları, sizi yerleştirmediğimiz bir şekilde yeryüzüne yerleştirmiş, gökten bol yağmur yağdırmış, altlarından ırmaklar akıtmıştık. Fakat onları günahlarından ötürü yok ettik ve ardlarından başka bir nesil yetiştirdik.

Mekkeli müşrikler, kendilerine gelen elçiyi red ederlerken kullandıkları argümanlara baktığımızda bunu daha kolay anlayabiliriz. Mekkeliler ellerindeki güç ve servete dayanarak öyle bir gurur ve kibir içindedirler ki kendilerine kimsenin güç yetiremeyeceği zannına kapılmışlardır. Onların bu şımarık tutumlarını, Mekke döneminin ilk yıllarında inen surelerde açık ve net bir biçimde görmekteyiz.

Allah(c.c)'nin ilk dönem inen surelerde Mekkeliler'e "Ad" ve "Semud" kavimlerinin helakından bahsetmiş olmasının sebebi; bu kavimlerin akıbetlerinin Mekkeliler tarafından biliniyor olması idi. Bu ve benzeri kavimlerin akıbetlerini haber vererek Allah(c.c)'ye başkaldırmanın nasıl bir son ile cezalandırılacağı yaşanmış ve canlı örneklerle muhataplarına gösterilmektedir.

"Fil sahipleri"ne uygulanan helak modelinin nasıllığı konusunda tefsirlerde farklı görüşler olduğu, konu ile alakalı yazılanları okuyanların malumudur. Biz yazımıza bu yazılanları alıntılayıp kritiğini yaparak hacmi büyütmek istemediğimiz için helakın nasıllığı konusunda üretilen düşüncelerin "parmak ayı gösterirken, aya değil parmağa bakmak" misali olduğunu söylemek istiyoruz.

Surede gördüğümüz helakın bir benzerinin Lut kavmine uygulanmış olduğunu görmekteyiz.

[011.082] Emrimiz gelince, oranın altını üstüne getirdik ve üzerlerine (balçıktan) pişirilip istif edilmiş taşlar yağdırdık.

[015.074] Derhal şehirlerinin üstünü altına getirdik ve balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık üzerlerine.

[051.033-34] Onların üzerine çamurdan pişirilmiş sert taşlar yağdıracağız.«Müsrifler için Rabbin nezdinde alâmetlendirilmiş olarak o taşlar atılacaktır.»

Tefsirlerde bu helakın nasıllığının tartışılarak bu helake götüren sebeplerin göz ardı edilmiş olması, bu tür anlatımların "mesaj" içerikli olması yönünün bir tarafa bırakılarak, "masal" içerikli olarak okunmaya çalışılmasının bir tezahürü olduğunu söylemeden geçemeyeceğiz. Geleneksel tefsirlerdeki anlatımlar ile bu tefsirlerdeki anlatımlara karşı çıkan modernist tefsirlerin buluştukları nokta, her iki okuma şeklinin de sadece anlatıma odaklanarak verilmek istenen mesajı ıskalamış olmasıdır.

"Fil sahipleri" kıssasında yanlış bir bakış açısı olarak değerlendirdiğimiz nokta; onların Kabe'yi yıkmaya gelmiş olmaları ve bu amaçlarının başarıya ulaşamadan helak edilmiş olmalarıdır. Bu durum beraberinde şöyle bir soruyu akla getirmektedir; o gün Kabe'yi koruyan Allah(c.c), daha sonraki zamanlarda Kabe'nin, Müslümanların birbirleri ile yaptıkları savaşta yıkılma teşebbüslerine karşı neden onları helak etmedi?

Bu şekil bir soru, Kur'an kıssalarında helake sebep olan durumun tam anlaşılamamış olmasından kaynaklanan bir sorudur. Allah(c.c); Kabe'nin taşına herhangi bir kutsallık yükleyerek, orayı korumak gibi bir durum içine asla girmez. Şayet girmiş olsaydı Kabe'yi mancınıklarla yıkmaya çalışanları da aynı akıbete uğratırdı. Allah(c.c)'nin bir topluluğu helak ettiğini haber vermiş olması, kendilerini Allah(c.c)'den üstün görmek gibi bir kibir içine girenlerin ne kadar yanlış bir tutum içinde olduklarını, hem kendilerine hem de sonradan gelenlere göstererek ayaklarını denk almalarını ikaz etmeye yöneliktir.

Sonuç olarak; kendilerini yenilmez armada ve üstün güçlere sahip görenlerin, Allah(c.c)'nin gücü karşısında darmadağın olduğunu haber veren bir çok kıssadan birisi olan "fil sahipleri"nin kıssası; Kur'an'ın diğer kıssalarının aksine teferruatlı bir biçimde anlatılmadan, sadece yaptıklarının sonucunu göstermesi bakımından diğer kıssalardan ayrılmaktadır. Bu şekil ayrılma, kıssayı rivayetler aracılığı ile okumaya yöneltmiş ve bu yönelme kıssadan hasıl olması gereken ibreti okumayı maalesef ötelemiştir. "Fil sahipleri"nin kimliğinden çok, onların akıbetlerinin sebeplerini, bu şekil bir akıbete uğrayan diğer kavimlerin kıssası ile birlikte okumak, bizleri sureyi daha doğru bir anlamaya sevkedecektir. Kimsenin Allah(c.c)'nin gücü karşısında yenilmez bir güç olmadığının bilincinde olmasını, Kur'an'da anlatılan kıssalar aracılığı ile görerek, kendilerini yaratan yegane güç sahibinin önünde eğilmekten başka çareleri olmadığını bu kıssalardaki akıbetleri anlatılan kavimler örneğinde bilmek zorundadırlar.

EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.