20 Şubat 2013 Çarşamba

li Naleme (Bilmek İçin) Kelimesinin Kur'an İçinde Kullanımları

Bugünlerde gündemimizi meşgul eden konulardan biriside sayın Abdülaziz Bayındır hocanın bir telefon konuşmasındaki soruya vermiş olduğu " Allah bazı şeyleri bilmeyebilir" şeklindeki cevabın devamında gelen ve bu düşüncesini desteklediğini düşündüğü ayetler üzerindeki sözleridir. 

Sayın hocanın bu düşüncesine katılmadığımızı daha önceden bir yazı halinde sunmuştuk, bu yazımızda Kur'andaki bazı ayetler ve kelimeler üzerinden bu düşüncesini desteklemek isteyen sayın hocamızın "li naleme" kelimesi ile ilgili olarak söylemiş olduğu " burada Allah cc bilmek için diyor bilseydi böylemi derdi " diyerek maalesef ön kabullerini Kur'ana tasdik amaçlı bir söylem üretmekte olduğunu düşünmekte olduğumuz için bu kelimenin geçtiği ayetleri kur'an bütünlüğünde tahlil ederek bu kelimeyi ve geçtiği ayetleri nasıl anlamamız gerektiği üzerinde bir çalışma yapmaya gayret edeceğiz.

                                                  1. ayet bakara s. 143. ayeti
 Ve kezâlike cealnaküm ümmeten vesetan litekunu şühedae alenNasi ve yekunerRasûlü aleyküm şehiyda* ve ma cealnel kıbletelletiy künte aleyha illâ Lİ  NA'LEME men yettebi’urRasûle mimmen yenkalibü alâ akıbeyh* ve in kânet lekebiyraten illâ alelleziyne hedAllah* ve ma kânAllahu liyudıy'a iymaneküm* innAllahe BinNasi leRauf’un Rahîym;  

 Böylece sizi insanlara şahid ve örnek olmanız için tam ortada bulunan bir ümmet kıldık. Peygamber de size şahid ve örnektir. Senin yöneldiğin yönü, Peygambere uyanları, cayacaklardan bilmek için kıble yaptık. Doğrusu Allah'ın yola koyduğu kimselerden başkasına bu ağır bir şeydir. Allah ibadetlerinizi boşa çıkaracak değildir. Doğrusu Allah insanlara şefkat gösterir, merhamet eder.

Bilindiği gibi bu ayetin konusu kıble değişimi ile ilgili olup bu değişimin münafıkların bilinmesi için yapıldığı beyan edilmektedir. Bu ayette "li na'leme (bilmek için) kelimesinin kullanılması acaba "burada bilseydi neden bilmek için kelimesinin kullanırdı?" sorusunu haklı çıkarabilir mi? dersek bunun cevabını şu ayet meallerinde buluyoruz.  

----- 009.101 Çevrenizdeki bedevî Araplardan ve Medine halkından birtakım münafıklar vardır ki, münafıklıkta maharet kazanmışlardır. Sen onları bilmezsin, biz biliriz onları. Onlara iki kez azap edeceğiz, sonra da onlar büyük bir azaba itileceklerdir.
-----047.030 Biz dileseydik onları sana gösterirdik de, sen onları yüzlerinden tanırdın. Andolsun ki sen onları konuşma tarzlarından tanırsın. Allah işlediklerinizi bilir.

Bu ayet mealleri bize, Allah cc nin kalplerinde nifak olanları bildiğinin , bakara 143. ayetinde "bilmek için" şeklindeki kullanımın onun bilmediğinin delili değil gerçek yüzlerinin ortaya çıkarılması için olduğunu bildirmektedir.  

                                            2. ayet Al-i İmran s 167. ayet 

 Ve Lİ YA'LEMElleziyne nafeku* ve kıyle lehüm tealev katilu fiy sebiylillâhi evidfeu* kalu lev na'lemu kıtalen letteba'naküm* hüm lilküfri yevmeizin akrebu minhüm lil iyman* yekulune Bi efvahihim ma leyse fiy kulubihim* vAllahu a'lemu Bi ma yektümun;  

Bir de münafıkları bilmesi içindi. Onlara «Geliniz, Allah yolunda savaşınız, ya da savunma yapınız» denince «Eğer savaşmayı bilseydik, mutlaka peşinizden gelirdik» dediler. O gün onlar imandan çok küfre yakındılar. Kalplerinde olmayan şeyi ağızları ile söylüyorlardı. Hiç kuşkusuz Allah, onların gizli tuttukları duyguları çok iyi bilir.

Bu ayet yine bakara 143. ayeti gibi kalplerinde nifak olanların ortaya çıkarılması için olup, haşa Allah cc nin bilmediğini iddia etmek yukarda mealleri verilen tevbes. 101. ayeti ile muhammed s. 30. ayetlerine ters bir düşüncedir .  

                                                  3. ayet kehf s. 12. ayet

Sümme beasnahüm Lİ NA'LEME eyyül hızbeyni ahsa lima lebisu emeda; 

Sonra onları uyandırdık; iki tâifeden hangisinin bekledikleri müddeti daha iyi hesab ettiklerini bilelim diye.

Bu ayette mağara ashabının uyutulduktan sonra uyandırılması ve mağarada ne kadar bir zaman geçirdiklerinin hesabını bilmeleri için uyandırdık demesi haşa Allah cc nin bilmediğini göstermez çünkü uyuyan hiç kimse uyuduğu müddeti bilmesine imkan yoktur bunun cevabı aynı surenin 19. ayetinde cevabını bulmaktadır. 

 Birbirlerine sorsunlar diye onları uyandırdık. İçlerinden biri: «Ne kadar kaldınız?» dedi. «Bir gün veya daha az bir müddet kaldık» dediler. «Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir. Paranızla birinizi şehre gönderin, sakın sizi kimseye duyurmasın» dediler.

                                                       4. ayet Sebe s 21.ayet

  Ve ma kâne lehu aleyhim min sultanin illâ Lİ NA'LEME men yu'minu Bil ahireti mimmen huve minha fiy şekk* ve Rabbüke alâ külli şey'in Hafiyz;  

Halbuki iblisin onlar üzerinde hiçbir nüfuzu yoktu. Ancak ahirete inananı, şüphe içinde kalandan ayırdedip bilelim diye . Rabbin gerçekten her şeyi koruyandır.

 Bu ayette de, Allah cc  iblisi bir imtihan vesilesi kılarak ona uyan ile uymayanı ayırt edip ahirette ona göre karşılık vermesi için iblise böyle bir mühlet verdiğini beyan etmektedir, iblise uyan ile uymayanı önceden bilmiyor demek doğru olmaz çünkü ahirette kişinin alacağı karşılık dünya hayatında somut olarak yaptıklarının karşılığı olacaktır buda bizim düşmanımız olan iblise uymak veya uymamakla  olacaktır.  

                                                             5. ayet Muhammed s. 31. ayet   

  Ve leneblüvenneküm hatta NA'LEMEL mücahidiyne minküm vessabiriyne, ve neblüve ahbareküm; 

 Andolsun, biz, sizden mücahid olanlarla sabredenleri bilinceye  kadar, sizi deneyeceğiz ve haberlerinizi de sınayacağız.

Medine de nazil olan ayetlere bakılınca genelde cihad konuları işlenmekte ve o cihada gitmekten kaçan münafıkların deşifre edilme metodları bizlere öğretilmektedir. Münafıklar islam toplumunda her zaman çıban başı olmaya devam edeceği için Allah onların ismini değil vasıflarını bildirerek her zamanda nasıl deşifre olacaklarının bilgisini vermektedir, 30. ayette " Eğer dileseydik, Biz onları sana gösterirdik; sen de onları yüzlerinden tanırdın. And olsun ki sen, onları konuşmalarından da tanırsın; Allah işlediklerinizi bilir." buyurularak münafıkların Allah cc tarafından bilindiği ancak münafık olduklarının toplum tarafından alenen bilinmesi için onların denendiği bir çok ayette bildirilmektedir. Haşa Allah cc , "ben bilmiyorum" da bilmek için bunları deniyorum dediğini iddia etmek daha önce o münafıkları tanıdığını bildiren ayetlere terstir.

                                               6-7. ayetler Al-i imran s. 142. ve tevbe s 16. ayet 

Em hasibtüm en tedhulül cennete ve lemma ya'lemillahulleziyne cahedu minküm ve ya'lemes sabiriyn;

Yoksa, Allah sizden mücahade edenleri bilmeden ve sabredenleri bilmeden cennete dahil olacağınızı mı sandınız?.

Em hasibtüm en tütrakû ve lemma ya'lemillahulleziyne cahedu minküm ve lem yettehızu min dunillahi ve la RasûliHİ ve lel mu’miniyne veliyceten, vAllahu Habîyrun Bi ma ta'melun;

Yoksa siz, Allah, sizden mücahade edenleri, Allah’dan, O’nun Rasûlü’nden ve mü’minlerden gayrısını veliyce (sırdaş, dost) edinmeyenleri bilmeden (izhar etmeden kendi halinize) terkedileceğinizi mi sandınız?... Allah yapmakta olduğunuz şeyleri Habiyr’dir.

Aynı şekilde, haşa " bak burada Allah bilmeden neden diyor , demekki bilmiyor " gibi sözler kur'an dan ilham aldığını iddia eden kimseye yakışmayacak bir sözdür. Ön kabulleri atarak yapılacak olan bir okumadan Allah cc nin bazı şeyleri önceden bilmediği zannı kesinlikle çıkmaz. Kişinin ahirette göreceği karşılığın dünyada iken yapmış olduğu ameller neticesinde olacağı için bu karşılığın hakkının verilmesi için kişilerin imanlarının ortaya konulması gerekmektedir , "bilmek" şeklinde ifade edilen kelimeden kasıt budur, haşa bilmiyorumda bilmek istiyorum şeklinde bir ifade kesinlikle değildir.   

Sonuç olarak, "Allah cc bazı şeyleri bilmez" düşüncesinin içini doldurmak amacı ile ortaya konulan yukarıdaki ayetler, böyle bir ön kabul olmaksızın okunduğu takdirde Allah cc nin kendisinin bunları önceden bildiği ancak Müslümanların da bilmesi için bu kişilerin münafıklıklarının ortaya çıkması gerektiğini bildiren ayetlerdir. Şuna kesinlikle eminiz ki sayın hocamızda böyle bir ön kabul olmasaydı ve bu ayetler sorulsaydı herhalde Allah cc nin önceden bilmediği gibi bir düşünceyi ortaya atmazdı. Süleymaniye vakfı sitesinde Tebbet suresinin tefsirine bakıldığı zaman o surenin Mekke de nazil olduğu , bayındır hocaya bakarsak o surenin Medine de nazil olduğu söylenmektedir vakıf sitesindeki tefsir bu düşünceler ortaya atılmazdan evvel konulduğu için Mekke, sonradan "Allah cc bazı şeyleri bilmez" düşüncesi ortaya atıldıktan sonra medeni olmuştur, ön kabullü okuma dediğimiz herhalde budur. Temennimiz odur ki sayın hocamız bu düşüncesini yeniden gözden geçirip yanılgısını anlar ve diğer ayetleri de bu düşüncesine kalkan ederek bağlamından koparmaya çalışmaz. 

                            EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.  

2 yorum:

  1. güzel bir yazı yazmışsın kardeşim.kimsin bilmiyorum ama aferin:D

    YanıtlaSil
  2. Selamün Aleyküm;
    Yorumum 1. Ayetle ilgili olan kısımla ilgilidir.
    Örnek verdiğiniz li naleme kelimesinin geçtiği ayet ve diğer iki ayet konusunda size katılmıyorum. 9-101 ve 47-30 ayetleri mevcut durumda yaşananları Allah'ın bilmesi ile ilgili bir durumdur. Yani münafıklık yapanlar var ve bunlar Rasüle karşı yalan konuşuyorlar. Bu ayetler tıpkı 2-14 de anlatılanların durumudur. Bunun yanında bir de ileride ortaya çıkabilecek münafıklar olabilir. İlk ayet onların ortaya çıkarılmasından bahsediyor. Diğer iki ayet bu ayeti desteklemiyor...

    YanıtlaSil