Hac s. 15. ayeti okunduğu zaman, bazı kimselerde bu ayetin nasıl bir mesaj içermiş olabileceği konusunda soru işaretleri doğuran bir ayettir.
مَنْ كَانَ يَظُنُّ أَنْ لَنْ يَنْصُرَهُ اللَّهُ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ فَلْيَمْدُدْ بِسَبَبٍ إِلَى السَّمَاءِ ثُمَّ لْيَقْطَعْ فَلْيَنْظُرْ هَلْ يُذْهِبَنَّ كَيْدُهُ مَا يَغِيظُ
Bu ayetin çevirileri genelde şu şekilde yapılmaktadır;
[022.015] [DI] Allah'ın peygamber'e dünyada ve ahirette yardım etmeyeceğini
sanan kimse, yukarı bağladığı bir ipe kendini asıp, boğsun; bir düşünsün
bakalım, bu hilesi kendisini öfkelendiren şeye engel olabilir mi?
[022.015] [DV] Her kim, Allah'ın, dünya ve ahirette ona (Resûlüne) asla yardım
etmeyeceğini zannetmekte ise, (Allah ona yardım ettiğine göre) artık o kimse
tavana bir ip atsın; (boğazına geçirsin); sonra da (ayağını yerden) kessin!
Şimdi bu kimse baksın! Acaba, hilesi (bu yaptığı), öfke duyduğu şeyi (Allah'ın
Peygamber'e yardımını) gerçekten engelleyecek mi?
[022.015] [E0] Her kim, ona Allah Dünyada ve Âhırette aslâ yardım etmez
zannediyorsa hemen Semâya bir ip uzatsın sonra nefesini kessin de baksın keydi
gayzını giderecek mi?
Bu ayetin çevirilerinde geçen İntihar etmek, kendini tavana asmak gibi deyimlerin, Arapça orjinal metinde karşılığının bulunmamasına rağmen, bir çok çeviride bu ibareleri veya bu doğrultuda yapılan çevirileri görmekteyiz. Ayrıca bu ayetin bazı kimseler tarafından yapılmış çevirilerinin ise, yardım etmek fiili ile kast edilenin elçi değil, inkarcı kimseler olduğu merkeze alınarak yapıldığını görmekteyiz.
Yardım etmek fiili ile kast edilenin ayet içinde açık olarak belirtilmemiş olması, böyle yorumlara yol açmakla birlikte, Len yensurehu kelimesindeki hu zamiri ile Muhammed (a.s) ın kast edilmiş olmasının daha muhtemel olduğunu söylemek istiyoruz. Bu ihtimali ise, Kur'an içinde geçen Allah'ın elçilerine yardım sözünün geçtiği ayetler güçlendirmektedir.
[006.034] Andolsun, senden önce nice resuller yalanlandı ve kendilerine yardımımız gelene kadar yalanlamalarına ve sıkıştırılmaya katlandılar. Allah'ın sözlerini değiştirebilecek yoktur; and olsun ki: Peygamberlerin haberi sana da geldi.
[008.062] Eğer sana hile yapmak isterlerse, şunu bil ki, Allah sana kâfidir. O, seni yardımıyla ve müminlerle destekleyendir.
[009.040] Eğer siz ona yardım etmezseniz; doğrusu Allah, ona yardım etmişti. Hani kafirler onu çıkarmışlardı da, o ikinin ikinicisydi. Hani onlar mağarada idiler ve hani o, arkadaşına; üzülme, Allah bizimledir, diyordu. Bunun üzerine Allah, ona sekinetini indirmişti, onu sizin görmediğiniz ordularla desteklemişti. Ve küfretmiş olanların sözünü alçaltmıştı. Allah'ın kelimesi ise en yüce olandır. Allah; Aziz'dir, Hakim'dir.
[012.110] Öyleki resuller, umutlarını kesip de, artık onların gerçekten
yalanladıklarını sandıkları bir sırada onlara yardımımız gelmiştir; biz kimi
dilersek o kurtulmuştur. Suçlu-günahkârlar topluluğundan zorlu-azabımız kesin
olarak geri çevrilmeyecektir.
[030.047] Andolsun ki, biz senden önce de elçileri kavimlerine gönderdik,
onlar belgeler getirdiler; dinleyip suç işleyenlerden öç aldık, zira inananlara
yardım etmek bize hak olmuştur.
[040.051] Şüphe yok ki, Biz elbette resûllerimize ve imân edenlere dünya hayatında ve şahitlerin kâim olacakları günde yardım ederiz.
[048.003] Böylece sana, kimsenin güç yetiremeyeceği bir şekilde yardım eder.
Elçilerine yardım etmeyi kendisi için bir görev olarak gören Allah (c.c), son elçisine de elbette bir çok yerde yardım etmiş ve bu yardımını kitabında haber vermiştir. Bu durumu dikkate alarak Hac s. 15. ayetini okumaya ve anlamaya başladığımızda Men kane yezunnü el ley yensurahüllahü fid dünya vel ahırati cümlesinin, "Kim Allah'ın ona (elçisine) dünya ve ahirette asla yardım etmeyeceğini zannediyorsa" şeklinde yapılan çevirilerinin daha isabetli olduğunu söyleyebiliriz.
Muhammed Esed:
Kim ki Allah’ın kendisine bu dünyada da, ahirette de yardım etmeyeceğini düşünüyorsa, göğe başka bir yolla ulaşmayı denesin de yol katetsin; ve böylece görsün, bakalım, bu hilesi onu sıkıntısından kurtaracak mı
felyemdüd bi sebebin iles semai sümmelyakta Semaya bir sebeb uzatsın sonra (o yardımı kesmeye gücü yetebiliyor ise) kessin
Sebeb: Bir amaca ulaşmada vasıta olarak kullanılan şey demektir. Yani "yolunu bir şekilde bulsun ve semaya çıksın" demektir. Bazı çevirilerde sema kelimesine, evin tavanı olarak verilen anlamın isabetli olmadığını düşünmekteyiz. Burada kesilmesi istenen şey, evin tavanına bağlanan ve boğaza geçirilen ilmik değildir. Kesilmesi istenilen şey, Allah'ın elçisine yaptığı yardımdır.
Allah (c.c) nin böyle bir ifade kullanmış olması, kullarının böyle bir işi asla başaramayacak olmasındandır. Böyle bir cüretin Firavun tarafından gösterilmeye çalışıldığını haber veren ayetleri okuduğumuz zaman, Hac s. 15. ayetinin anlamı biraz daha açılmaya başlayacaktır.
[028.038] Firavun dedi ki: «Ey önde gelenler, sizin için benden başka bir
ilah olduğunu bilmiyorum. Ey Hâmân, çamurun üstünde bir ateş yak da, bana
yüksekçe bir kule inşa et, belki Musa'nın ilahına çıkarım çünkü gerçekten ben
onu yalancılardan (biri) sanıyorum.»
[040.036-37] «Firavun dedi: Ey Haman, bana yüksek bir kule yap ki o sebeplere
(yollara) erişeyim.»«Göklerin yollarına. Böylelikle Musa'nın ilahına çıkabilirim. Çünkü ben, onun
yalancı olduğunu sanıyorum. İşte Firavun'a, kötü ameli böyle çekici kılındı ve
yoldan alıkonuldu. Firavun'un hileli-düzeni, 'yıkım ve kayıpta' olmaktan başka
(bir şey) olmadı.
Hac s. 15. ayetinde geçen sebeb kelimesinin Mümin s. 36 ve 37. ayetlerinde de geçmiş olması, önemli bir ayrıntıdır. Allah (c.c) elçisi olan Musa (a.s) a düşmanlık yapan Firavun'un sonunu hatırlatarak, elçilerine karşı düşmanlık yapanların, onlara yaptığı yardımı engellemeye çalışanların sonlarının ne olduğunu Firavun örneğinde göstererek, aynı şeyin Muhammed (a.s) a düşmanlık yapanlar içinde geçerli olacağını haber vermektedir.
Göğe yükselebilmek, kulların takatini aşan ve imkansız bir durum olması hasebiyle, Allah (c.c) bu şekilde inkarcılara meydan okumaktadır. Kendisinin elçi iman edenlere olan yardımını engelleyebilmek için böyle bir güç sahibi olmak gerektiğini hatırlatarak, böyle bir güce ise kimsenin sahip olma imkanı olamayacağını herkesin bilmesinden dolayı, elçisine ve iman edenlere yapacağı yardımı kimsenin engellemeye gücünün yetmeyeceğini bu şekilde haber vermektedir.
felyenzur hel yüzhibenne keydühu ma yeğıyz . Bir baksın (Allah'ın yardımını engellemek için) bu yaptığı hilesi onun öfke ve kinini giderebilecek mi.
Ayeti toparlayacak olursak; Ayet Allah'ın bir sünneti olan elçilerine ve iman edenlere yardım etmesinden kin ve nefret duyanlara eğer güçleri yetiyor ise bu yardımı engellemeleri konusunda meydan okuma yapılmaktadır.
Ayetin makul bir çevirisi ise şu şekilde yapılabilir;
Kim Allah'ın ona (elçisine) dünya ve ahirette asla yardım etmeyeceğini zannediyorsa
Semaya bir sebeb uzatsın sonra (o yardımı kesmeye gücü yetebiliyor ise) kessin
Bir baksın (Allah'ın yardımını engellemek için) bu yaptığı hilesi onun öfke ve kinini giderebilecek mi.
[003.160] Allah size yardım ederse, sizi yenecek yoktur; eğer sizi yardımsız bırakıverirse, O'ndan başka size yardım edecek kimdir? İnananlar yalnız Allah'a güvensinler.
[058.021] Allah: Elbette ben ve elçilerim galip geleceğiz, diye yazmıştır.
Şüphesiz Allah güçlüdür, galiptir.
Sonuç olarak; Allah (c.c) nin hak edişe bağlı olarak elçilerine ve onlarla beraber olan iman edenlere yardım etmesi onun bir sünneti olup, bu sünneti Muhammed (a.s) ve onunla birlikte olanlar için de işleyiş göstermiştir. Allah (c.c) nin elçi ve iman edenlere olan yardımı elbette inkarcılar tarafından hoş görülmemekte, onların kin ve nefretini artırmakta idi.
Allah (c.c), elçisine yaptığı bu yardımı engellemeye kimsenin gücünün yetmeyeceğini, bu yardımı engellemek için semaya çıkmaya güç yetirmek gerektiği, böyle bir cürete yeltenen Firavun'un akıbetinin ne olduğunu bir çok yerde hatırlatarak, kimsenin kendisi ile boy ölçüşmeye kalkmamasını ihtar etmektedir.
EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.