tehlikesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tehlikesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Şubat 2018 Salı

ŞEFAAT YA RESULULLAH Sözünün Tehlikesi Üzerinde Bir Mülahaza

Şefaat ya Resulullah, bugün bir çok Müslümanın dilinden düşürmediği, hatta dini bir gereklilik olarak gördüğü, fakat kişiyi şirk batağına düşüren sözlerden bir tanesidir. Yazımızda bu sözün Müslüman itikadına verdiği zarar üzerinde durmaya çalışacağız.

Allah'ın elçilerini aşırı bir yüceltmeye tabi tutmak şayet meşru olsaydı, İsa (a.s) için yapılan aşırı yüceltme, Kur'an içindeki ayetlerde neden Küfür ve Şirk olarak nitelendirilmektedir?.

Allah (c.c) elçilerini insanlara dair olan emir ve yasaklarını onlara tebliğ etsinler diye göndermiş olmasına rağmen, zaman içinde bu elçiler getirdikleri vahyin önüne geçirilmek sureti ile maalesef putlaştırılma ameliyesine tabi tutulmuşlardır. Bu ameliyenin en bariz örneği ise, İsa (a.s) dır. 

Kur'an, Hristiyanlar tarafından yapılan ameliyeyi bir çok ayetinde ret etmekte, İsa (a.s) ın bir KUL ve ELÇİ olduğunu, üzerine basa basa vurgulamaktadır. Kur'an bu vurgu ile biz Müslümanlara da aynı ameliyeyi Muhammed (a.s) a uygulamamız için hatırlatmalar yapmış olmasına rağmen, maalesef bu hatırlatmalar kulak arkası edilmiş, Muhammed (a.s) bir nevi putlaştırılmaya tabi tutulmuştur.

Muhammed (a.s) ın putlaştırılmış olduğu iddiamız, bazı kimseler tarafından yadırganacak, hatta tepki ile karşılanacaktır. Ancak Kur'an içindeki ayetlerde gördüğümüz müşrik portresinde, onların putlardan beklentilerini gördüğümüz, ve bu putların nasıl bir işlevi olduğuna dair Kur'an içinde İbrahim (a.s) ın kavmini uyardığı ayetlerde geçen sözlerini dikkate aldığımızda, iddiamızın pek de haksız olmadığı görülecektir.

[026.072] (İbrahim) Dedi ki, «O putlar,'kendilerini imdada çağırdığınızda sesinizi işitirler mi?»

[007.194] Çünkü Allahtan başka taptıklarınızın hepsi sizin gibi kullardır, eğer da'vanızda sadıksanız haydi onlara çağırın da size icabet etsinler

[035.014] Onları çağırırsanız, çağrınızı işitmezler; işitmiş olsalar bile size cevap veremezler; ama kıyamet günü sizin ortak koşmanızı inkar ederler. Herşeyden haberdar olan Allah gibi, sana kimse haber vermez.

Yukarıda verdiğimiz örnek ayet mealleri, müşriklerin Allah dışında çağırdıklarının eleştirisini yapmakta, bu çağrıları ŞİRK olarak nitelemektedir. Bir çok Müslümanın doğru bilgi olarak bildiği fakat büyük bir yanlış olan bilgilerden bir tanesi de, Muhammed (a.s) ın ölmediği, kabrinde diri olduğu, kendisine yapılan çağrıları duyduğu şeklindedir. 

[039.030] Muhakkak sen de öleceksin, onlar da ölecekler.

Allah (c.c) nin kendisi için Ölü dediği bir elçisi için, bunun aksine bir iddiada bulunarak ona diri muamelesi yapmak, Müslümanları şirk batağına çeken sebeplerden bir tanesidir. Şefaat ya Resulullah şeklindeki sesleniş, onun diri olduğuna dair olan inancın bir tezahürüdür. Onun diri olduğunu ve ona yapılan çağrıyı işittiği düşünmek, geçmişteki müşriklerin kulluk ettikleri putlarına yükledikleri misyonun aynısının, bugün Muhammed (a.s) a yüklenmesi anlamına gelmektedir. 

[010.018] Onlar, Allah'ı bırakarak, kendilerine fayda da zarar da veremeyen putlara taparlar: «Bunlar, Allah katında bizim şefaatçılarımızdır» derler. De ki: «Göklerde ve yerde, Allah'ın bilmediği bir şeyi mi O'na haber veriyorsunuz?» Allah, onların ortak koşmalarından münezzeh ve yücedir.

Kur'an tarafından ŞİRK olarak nitelenen amellerden bir tanesi, Allah ile aralarında aracılık yaptıklarına inanılan putların şefaatçi olduğuna inanmaktır.

[039.043] Yoksa Allah'tan başka şefaatçiler mi edindiler? De ki: «Onlar bir şeye sahip olmadıkları, akıl da edemedikleri halde mi? (şefaat edecekler)»
[039.044] De ki: «Şefaatin tümü Allah'ındır. Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Sonra da O'na döndürüleceksiniz.>>

Bugün bir çok Müslümanın itikadi sorunlarından bir tanesi, Kur'an'ın müşrik inancı olarak gördüğü şefaat inancına sahiplenilmiş olmasıdır. Dün Mekke'deki taştan tahtadan yapılmış ve Allah ile arada şefaatçi olduğuna inanılan putların yerini bugün, başta Muhammed (a.s) olmak üzere, Allah'ın dışında edinilen şefaatçiler inanç dünyamızda yerini almış bulunmaktadır.
Şefaat ya Resulullah sözünün ne gibi sakıncaları bulunmaktadır?.

Öncelikle böyle bir sözü söylemek, Muhammed (a.s) ın ölmediğini, hayatta olduğunu, söylenenleri işittiğini iddia etmek anlamına gelmektedir. Halbuki Muhammed (a.s) biz gibi bir beşerdir, her beşer gibi ölümü tatmıştır (Ankebut s. 57), ölü olan bir kimsenin kendisine seslenildiğinde duyduğuna dair Kur'an merkezli bir bilgi asla mevcut değildir. Böyle bir iddia içinde bulunmak bizim itikadımıza derin yaralar vuracaktır. 

Şefaati Muhammed (a.s) dan beklemek, aynı zamanda Allah (c.c) dışında şefaatçiler edinmek anlamına gelmektedir. Onun Allah'ın elçisi olmuş olması, ahirette Allah (c.c) nin herhangi bir kişi hakkında vereceği ateş hükmüne karşı gelebilecek gücü olduğunu göstermez. 

[039.019] Hakkında azap sözü gerçekleşmiş kimseyi, ateşte olanı sen mi kurtaracaksın?

Muhammed (a.s) ın şefaat yetkisine sahip olduğunu haber veren rivayetleri nereye koyacağız?.

Kur'an şayet aramızdaki sorunları çözen bir hakem kitap olarak görülmediği ve raflardan indirilmediği sürece, bu tür soruların ardı arkası kesilmeyecektir. 

[006.114]  «Allah size Kitap'ı açık açık indirmişken O'ndan başka bir hakem mi isteyeyim?» Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onun gerçekten Rableri katından indirilmiş olduğunu bilirler. Öyleyse, sen şüpheye düşenlerden olma!

Kur'an'ın hakem olduğu şefaat konusunda, öncelikle bu konunun bir müşrik inancı olarak Kur'an tarafından kesinlikle ret edilmiş olduğu anlaşılacaktır. Rivayetlerin baskısı altında kalan konuların, ve rivayetler kanalı ile gelen bilgileri tasdiklemek amacı ile çevrilen ve yorumlanan ayetlerin başında gelen şefaat konulu ayetlerin, şefaate izin veren ve istisna getirenleri maalesef bu konuda bazı kullara açık kapı bırakıldığı gibi bir inancın oluşmasına sebep olmuştur. Halbuki bu ayetler Kur'an bütünlüğü gözetilerek ön yargısız bir şekilde okunduğunda gerçek ayan beyan ortaya çıkacaktır. 

Sonuç olarak; Yazımızın amacının kimseyi kafir veya müşrik olarak nitelememek olduğu bilinmelidir. Amacımız şefaat konusunda yanlış bilgi sahibi olduğunu düşündüğümüz ve bu konuda Muhammed (a.s) ın yetkili olduğuna inanan ve onun ölü bir kimse olduğu halde duyabileceğine inanan bazı kimselerin içinde bulundukları yanlışlara dikkat çekmeye çalışmaktır. 

Şurası hatırdan asla çıkarılmamalıdır ki, Muhammed (a.s) beşer bir elçidir, onun bu görevi Allah (c.c) nin ona ahirette ayrıcalık tanımasına bir sebep teşkil etmeyecektir. Her elçi gibi o da yaptıklarında sorulacaktır (Araf s. 6). Ahiret gününde onun şefaatçi olacağına inanılarak söylenen Şefaat ya Resulullah gibi sözler, o sözlerin sahiplerinin akidesinde derin yaralar açacaktır.

                                              EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.

11 Eylül 2016 Pazar

Muhammed (a.s) a İsnat Edilen Gaybi Rivayetlerin Tehlikesi Üzerine

Bilindiği üzere hadis ve rivayet kültürü içinde gaybe dair rivayetler mevcut bulunmakta ve bu rivayetlerin Muhammed (a.s) tarafından söylenmiş olduğu iddia edilmektedir. Hadis usulünde dahi, bu gibi rivayetlere iyi bir gözle bakılmadığı, en hafif deyimi ile "Zayıf" olarak görüldüğünü dikkate aldığımızda , bu gibi rivayetlerin hadisçiler tarafından dahi pek kabule şayan olmadığı görülmektedir. 

Ancak Muhammed (a.s) a gaybı bildiren rivayetlerin ona isnat edilmesinin 2 farklı yönü olduğunu söyleyebiliriz. "1- Aşırı yüceltmeci peygamber anlayışı , 2- vefatı sonrası gelişen siyasal olaylardaki aktörlerin, kendi haklılıklarını peygambere dayandırma niyetleri. 

Biz yazımızda , bu isnatların 1. yönü olan aşırı yüceltmeci peygamber anlayışını ele alarak , burada yapılan önemli bir hataya dikkat çekecek , ve "Kaş yapayım derken göz çıkarmak" misali bir duruma düşmenin getirdiği ve çoğu kimsenin aklının ucuna dahi gelmeyen önemli bir tehlikeye işaret etmeye çalışacağız. 

Kur'anın doğru anlamanın yollarından birisi , bu kitabın indiği zaman içinde yaşayan insanların düşünce ve inanç arka planlarının bilinmesidir. Çünkü bu kitap , yaşanan bir hayatın tam ortasına inen ve bu hayatlardaki bazı yanlışları ele alarak onları yeniden düzenlemeyi hedeflemektedir. 

"Gayp" konusunun doğru anlaşılması için bu konunun nuzül dönemi arka plan düşüncesinin bilinmesi son derece önem arz etmektedir. Bu arka plan bilinmeden gayp ile ilgili ayetlerin ve gayb bilgisinin kime ait olduğu konusunda nazil olan ayetlerin doğru anlaşılamayacağını düşünmekteyiz. 

Gayb, Duyular ile gözlenemeyen alan ile ilgili kullanılan bir kelimedir. Bu alan ile ilgili bilgi sahibi olduklarını iddia edenlerin cahiliyedeki ismi "KAHİN" dir. Bu kimseler gayb'tan haber aldıklarını iddia ederek , insanlar üzerinde kendilerine ayrıcalık yaratmakta ve toplumda kendilerine bu paye ile bir yer edinmekteydiler. 

[052.029]  O halde anlatıp öğüt vermeye devam et; çünkü sen, Rabbinin nimeti hakkı için, ne kahinsin ne de mecnun!

Cinlerden haber almak şeklindeki inanç, cahiliye Araplarının temel inançlarından bir tanesi olup , şiir okuyan şairlerin bu ilhamı cinlerden aldıkları düşüncesi, cahiliye Arapları arasında yaygın bir durumda idi. "Kahin" ve "Şair" denilen kişilerin, cinlerle olan irtibatları neticesinde gayptan haber verdikleri veya şiirler okudukları inancının vermiş olduğu ön yargı ile , Muhammed (a.s) da Kahin veya Şair olarak görülmekte idi, ve bu düşünceyi ret eden bir çok ayet bu arka plan düşüncesi dahilinde okunduğunda daha kolay anlaşılacaktır.

Kısacası , cahiliye Arapları arasında gayptan haber aldığını iddia eden kişilerin ismi "Kahin" dir. Kahin olmak demek , diğer insanlardan ayrıcalığa sahip olmak demek anlamına gelmekte ve Muhammed (a.s) ın kahin değil , "Beşer" olduğu vurgusu yine bu düşünce ile yakından alakalıdır.

Kur'an , Muhammed (a.s) a indirilen vahyin Allah (c.c) den olduğunu onun herhangi bir etki kalarak bu sözleri uydurmadığını defaatle hatırlatmaktadır. Onun gaybı bilmediğini , gayp bilgisinin Allah (c.c) katında olduğunu , ona verilen gayp bilgisinin sadece vahiy ile bildirildiği açık ve net biçimde vurgulamaktadır. 

[006.050]  De ki: «Size Allah'ın hazineleri elimdedir, demiyorum; gaybı da bilmiyorum; size, ben meleğim demiyorum, ben ancak bana vahyolunana uyuyorum.» De ki: «Görenle görmeyen bir midir? Düşünmüyor musunuz?»
[007.188]  De ki: Ben, kendime Allah'ın dilediğinden başka ne fayda verebilirim, ne de zarar. Eğer ben, gaybı bileydim; daha çok hayır yapmak isterdim. Ve bana, hiç bir fenalık da dokunmazdı. Ben, sadece iman eden bir kavme uyarıcı ve müjdeciyim.
 [011.031]  «Size, Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum; gaybı da bilmem; doğrusu melek olduğumu da söylemiyorum; küçük gördüklerinize Allah iyilik vermeyecektir diyemem; içlerinde olanı Allah daha iyi bilir. Yoksa şüphesiz haksızlık edenlerden olurum.»

[006.059]  Gaybın anahtarları O'nun katındadır, onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanı bilir. Düşen yaprağı, yerin karanlıklarında olan taneyi, yaşı kuruyu ki apaçık Kitap'tadır ancak O bilir.

[072.026-8]  O bütün gaybı bilir. Fakat gayblarına kimseyi vakıf etmez. Ancak, bildirmeyi dilediği bir elçiye bildirir. Bu durumda o elçisinin önüne ve arkasına gözetleyiciler yerleştirir, ta ki o elçiler Rab’lerinin mesajlarını, o gözetleyicilerin kendilerine hakkıyle tebliğ ettiklerini kesin olarak bilsinler. Doğrusu Allah, kullarının nezdinde ne var, ne yoksa herşeyi ilmiyle ihata etmiş, her şeyi bir bir kaydetmiştir.

Yukarıdaki ayet mealleri , gayp bilgisinin sadece Allah (c.c) katında olduğu , Muhammed (a.s) ın böyle bir bilgi sahibi olmadığı , onun sahip olduğu gayp bilgisinin sadece ona indirilen vahyin içinde  mevcut olduğu bildirilmektedir. Gayp bilgisine sahip olmanın ilah olmanın bir gereği olduğu vurgulanan ayetlerde , yetkilerini peygamber de olsa kimse ile paylaşmayacağını beyan eden Rabbimizin yetkilerini bizim , peygamber ile paylaştırmaya kalkmamız ona şirk koşmak anlamına gelecektir.

Bu ve benzeri ayetlerin ışığında şunları söyleyebiliriz ki ; Gayp bilgisine sahip olduğunu iddia edenler KAHİNLER ve ALLAH (c.c) dir . Gayp bilgisine sahip olduğunu iddia eden kahinlerin iddiası YALAN ve İFTİRAdan ibaret iken , gayp bilgisine sahip olan yegane kişi olan Allah (c.c) ise bizlere doğruyu söylemektedir.  

Kısacası, gayp bilgisine sahip olduğunu iddia etmek, ya KAHİN ya da İLAH olmak iddiasında bulunmak anlamına gelmektedir.

Muhammed (a.s) ın gayp bilgisine sahip olduğunu iddia eden cahiliye Arapları, onu kahin yerine koyarlar iken , onun gayp bilgisine sahip olduğunu iddia eden Müslümanlar ise onu ya KAHİN ya da İLAH konumuna getirmektedirler. İşte ona isnat edilen ve gaybı bildiğini iddia eden rivayetlerin böyle bir tehlikesi bulunmaktadır. 

MUHAMMED (a.s) ıYÜCELTMEK ADINA ONUN ADINA UYDURULAN GAYBİ RİVAYETLER ONU YA KAHİN YA DA İLAH KONUMUNA GETİRMEK ANLAMINA GELMEKTEDİR.

İşin bir de, kerameti müritlerinden menkul din baronları boyutu da bulunmaktadır. Muhammed (a.s) ile kapısı açılan gayb bilgisinin bir insan da bulunma düşüncesi , peygamberlerin varisleri !!!! olduğu iddia edilen bir takım sahtekarlara da verilebileceği düşüncesinin yolunu açarak o sahtekarları da KAHİN veya İLAH konumuna getirmektedir. 

Gaybı bildikleri iddia edilen bu din baronları , Muhammed (a.s) a bile verilmemiş olan gaybi alana dair bilgileri , önce onun bildiğini iddia ederek , kendileri için kapalı olan bu yolu bu şekilde açarak, kendileri için de hareket alanı sağlama yoluna gitmektedirler.

Gaybı bildikleri iddia edilen din baronlarının böyle gaybi bilgilere ulaşmaları imkansız olduğu için , bu bilgilere ulaştıklarını iddia edenler, olsa olsa ya KAHİN ya da kendilerine İLAHlıktan rol biçme niyetinde olan yalancı ve iftiracılardır. Çünkü gaybı gerçek olarak olarak Allah (c.c) den başkası bilmez , ve seçtiği elçileri haricinde de kimseye bildirmez . 

Sonuç olarak ;Aşırı yüceltmeci peygamber anlayışının bir sonucu olarak , Allah (c.c) nin tekelinde bulunan gaybi alana dair bilgilerin Muhammed (a.s) a da açıldığı yalanları maalesef İslam düşüncesi içinde epey taraftar toplamaktadır. Halbuki gayba dair bilgisi olduğunu iddia etmek, ya kahin olmak ya da ilah olmayı gerektirmektedir. 

Bir çok ayette yapılmış olan , Muhammed (a.s) ın kahin şair ve mecnun olmadığı , sadece beşer bir elçi olduğu vurgusunun temelinde , cahiliye Araplarındaki kahinliğin gayb ile olan ilgisi ve Muhammed (a.s) a okunan vahyin , Allah (c.c) den değil , kahinlik ve şairlik ile olan alakasından dolayı bu sözleri söylediği iddialarına karşı , bu sözlerin kahin ve şair sözü olmadığı , beşer bir elçi olan Muhammed (a.s) a , Allah (c.c) tarafından vahyedilen ayetler olduğu bildirilmektedir.  

"Muhammed (a.s) a gaybi bilgi verilmiştir" şeklindeki iddianın 2 vahim boyutu bulunmaktadır. 1- onu kahin olarak ilan etmek , 2- onu ilah olarak ilan etmek . Allah (c.c) onun kahin olmadığını , beşer bir elçi olduğunu özellikle vurgulamasının sebebinin , insanların onu  kahin ve ilah konumuna getirmemeleri olduğunu düşündüğümüzde , bugün Muhammed (a.s) ın biz Müslümanlar tarafından getirildiği nokta kahin veya ilah olduğudur. 

Onun böyle yalan ve iftiralardan beri tutulmasının yegane yolu ise , onu hurafe kitaplarının tanıttığı şekli ile değil, Kur'anın tanıttığı şekli ile bilmek ve iman etmek olmalıdır. 

                                  EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.

25 Ekim 2014 Cumartesi

"Ya Rabbim Ya Resulullahım" Sözünün Tehlikesi

Alemlerin Rabbi olan Allah (c.c) yaratmış olduğu bütün kullarına sadece kendisinin İlah ve Rab olarak tanınmasını , bunun tersi bir eylemin Şirk olduğunu , bunun cezasının ise asla af edilmeyeceğini ve ebedi cehennem olarak karşılık göreceğini bir çok ayetinde beyan etmiştir.

[016.051] Allah «iki ilah edinmeyiniz, o tek bir ilahtır, yalnız benden korkunuz» dedi.
[051.051]  Allah ile beraber başka bir ilah(ı ortak) kılmayın. Gerçekten ben sizi, O'ndan yana açıkça uyarıp-korkutmakta olanım.
[017.022] Allah ile birlikte başka bir ilah edinme ki, kınanmış, yalnız başına bırakılmış kalmayasın!
[028.088] Allah ile beraber başka bir ilaha yalvarma. O'ndan başka ilah yoktur. O'ndan başka her şey yok olacaktır. Hüküm O'nundur ve O'na döndürüleceksiniz.

Allah (c.c) yaratmış olduğu kullarına emir ve yasaklarını bildirmek için , yine o insanlar içinden elçiler seçerek onlara vahyetmiştir. Zaman içinde vahyi getiren elçiler vahyin önüne geçirilerek o Elçiler aşırı bir yüceltmeye tabi tutulmuş ve yarı ilah seviyesine çıkarılmışlardır. 

Bu durumun en bariz örneğini, Hıristiyanların İsa (a.s) ı"Allahın oğlu" şeklinde bir paye yükleyerek onu İlah edinmelerinde görmekteyiz. Hıristiyanlara özenen Müslümanlar aynı payeyi İsa (a.s) gibi direk olarak değil endirek olarak Muhammed (a.s) a yükleyerek onu da yarı ilah pozisyonuna sokmayı başarmışlardır!. 

Geleneksel İslam düşüncesinde, vahiy ve onu gönderenden ziyade o vahyi getiren Elçi öne çıkarılmış ve Hıristiyanvari bir düşünce şekli Müslümanlar arasında yaygınlaşmıştır. Bu yazımızda bu durumun dile düşmüş hali olan ve çoğumuzun dilinde pelesenk olan bir sözün tehlikesine dikkat çekmeye çalışacağız. 

"Ya Rabbim Ya Resulullahım" sözü bir çoğumuzun ağzında gezen bir kelime olup bazı durumlarda söylenen bir sözdür. Ancak ŞİRK dediğimiz durum bu sözün içinde saklı olup bir çok Müslüman bu sözün nasıl bir tehlike arzettiğinden habersiz her gün defalarca bunu tekrarlamaktadır. 

Bazı kişilerin "Peygamberimizin adını anmak ne zamandan beri şirk oldu?" diye soracaklarını ve bu düşüncemizi yadırgayacaklarını tahmin edebiliyoruz. 

Öncelikle "Kelimei Şehadet" teki "Abduhu ve Resuluhu" (onun kulu ve  elçisidir) sözündeki "KUL" olmanın Muhammed (a.s) içinde geçerli olduğunu , onunda diğer insanlarıdan farkı ona vahyedilmiş olması olduğunu , Elçi olmak demenin onu Allah (c.c) katında özel bir duruma sokmak demek olmadığını bilmemiz lazımdır. 

Tabiki İslam kültürü içindeki Elçi algısının böyle bir duruma pek müsaade etmeyeceğini bilerek , doğru bir Elçi algısı için müracaat edeceğimiz yegane merci o Elçinin getirdiği KUR'AN olması gerekmektedir ki doğruyu bulalım. 
 
[006.050]  De ki: «Size Allah'ın hazineleri elimdedir, demiyorum; gaybı da bilmiyorum; size, ben meleğim demiyorum, ben ancak bana vahyolunana uyuyorum.» De ki: «Görenle görmeyen bir midir? Düşünmüyor musunuz?»
 [041.006] De ki: «Ben, ancak sizin benzeriniz olan bir beşerim. Bana yalnızca, sizin ilahınızın bir tek ilah olduğu vahyolunuyor. Öyleyse O'na yönelin ve O'ndan mağfiret dileyin. Vay haline o müşriklerin.»
 [018.110] De ki: Ben, yalnızca sizin gibi bir beşerim. (Şu var ki) bana, İlâh'ınızın, sadece bir İlâh olduğu vahyolunuyor. Artık her kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, iyi iş yapsın ve Rabbine ibadette hiçbir şeyi ortak koşmasın.

Yukarıda vermiş örnek ayet mealleri Muhammed (a.s) ın beşer olduğunu özellikle vurgulayarak , İsa (a.s) a yapılan hataya düşülmemesini hatırlatmaktadır , malleseftirki ayetler sanki " böyle yapmayın" dememişte " böyle yapın" demiş gibi okunarak Muhammed (a.s) Allah (c.c.) nin yanına oturtulmuştur. 

 [017.046] Kuran'ı anlarlar diye kalblerine örtüler ve kulaklarına da ağırlık koyduk. Kuran'da Rabbini bir tek olarak andığın zaman, onlar ürkerek ardlarına dönerler.
[039.045]  Böyle iken Allah bir olarak anıldığı vakıt Ahırete inanmıyanların yürekleri burkulur da ondan berikiler anıldığı vakıt derhal yüzleri güler
 [040.012]  Onlara: «Yalnız Allah çağrıldığı zaman inkar ederdiniz de, O'na eş koşulunca inanırdınız. Bugün hüküm, yüce Allah'ındır» denir.

Müslümanlar olarak sadece cennet nimetleri ile ilgili ayetler bize hitap ediyor gibi bir hastalığımız olduğu için ,Müşrikler,Kafirler,Yahudiler,Hıristiyanlar v.s ile ilgili ayetlerden pay çıkarmak gibi bir okuyuşta maalesef bulunmadığımız için yukardaki ayetlerin Müslümanları nasıl ilgilendirdiği haklı olarak merak edilecektir.

Şirk ; Allah (c.c) nin yanına her nasıl olursa olsun , her kim olursa olsun konulan şeylerin genel tarifi olduğuna göre onun adını zikrederken onun elçisinide zikretmek kişiyi ŞİRK içine sokacaktır. 

Allah (c.c) Elçiside olsa hiç kimseye yanında özel bir yer ayırmamış Hıristiyanların yapmış olduklarının bir benzeri olan bu durumu asla affetmeyeceğini beyan etmiştir. 

 [004.048] Doğrusu Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz. Ondan başkasını ise dilediğine bağışlar. Kim Allah'a ortak koşarsa pek büyük bir cinayeti iftira etmiş olduğunda şüphe yoktur.

"Ya Rabbim" diye nida ederek çağırdığımız Rabbimiz bizim bu nidamızı elbette duyar ve hacetimizi ona ilettiğimiz zaman bu çağrımıza cevap verir.  Fatiha suresinde " yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden isteriz" şeklinde duamızı şuurlu bir şekilde yaptığımız zaman onu dışında hiç kimseden bir şey istenmemesi gerektiğini anlarız.

 [002.186]  Kullarım sana Beni sorarlarsa, bilsinler ki Ben, şüphesiz onlara yakınım. Benden isteyenin, dua ettiğinde duasını kabul ederim. Artık onlar da davetimi kabul edip Bana inansınlar ki doğru yolda yürüyenlerden olsunlar.

"Ya Rabbim" nidasının yanına "Ya Resulullahım" şeklinde bir söz eklediğimiz zaman Allah (c.c) nin "ESSEMİ" ismini onun Elçisine de vermiş oluruzki bunun adı ŞİRK tir. Çünkü onun Elçisi ölmüştür ve bizleri asla duymaz. Hurafe kaynaklarında onun ölmediği , kabirinde namaz bile kıldığı , ona okunan salavatların ona ulaştığı yolundaki rivayetler bu şirk inancının bir uzantısıdır. 

 [029.057]  Her can ölümü tadacaktır. Sonra döndürülüp Bize getirileceksiniz.
 [039.030] Şüphesiz sen de öleceksin, onlar da ölecekler.


Sonuç olarak ; Muhammed (a.s) ı Hıristiyanlık özentisi olarak aşırı bir yüceltmeye tabi tutarak Allah (c.c) nin yanına onun ismini de ekleyerek Allah ile beraber onun isminide zikretmek Rabbimizin asla kabul etmediği , asla af etmeyeceği suçlar kapasamına giren ŞİRK tir, Bir çok Müslüman bu şekil bir sözün şirk unsuru taşıdığından habersiz olarak dilinde alışkanlık olarak kullanmaktadır. Bu yazının amacı böyle bir sözün ne anlama geldiği konusunda Müslüman kardeşlerimiiz uyarmak amaçlı olup , söylemekte ısrar edildiği zaman kişiyi şirke sokacağı bilinmelidir. Rabbimize  olan Şahidliğimizi yerine getirmek düşüncesi içinde yazıya dökmeye çalıştığımız bu konu hakkında , bazı kardeşlerimizin bunu Peygamber düşmanlığı gibi görmemelerini istiyoruz, esas düşmanlığın Allah (c.c) istemediği Şirk olarak gördüğü bir konuma yükseltmek olduğu bilinmelidir. 

EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.