30 Eylül 2015 Çarşamba

Kur'an Muhammed (a.s) a Nasıl Ulaştı ?

Allah (c.c) sadece kendisine kul olmaları için yaratmış olduğu biz insanlara , bu kulluğun nasıl olması gerektiğini yine kendisi tarafından seçilen biz gibi insanlar aracılığı ile bizlere bildirmiş, bu bildirme şekline "Vahy" denilmiştir. Yazımızın konusu seçilen elçilere nasıl bir yolla vahyedildiği olup , Muhammed (a.s) a elimizdeki kitabın nasıl vahyedildiği hakkında olacaktır. 

[042.051] Bir beşer için Allah'ın kendisiyle konuşması olacak şey değildir. Meğer ki bir vahy ile veya perde arkasından, yahut bir elçi gönderip de izni ile dilediğini vahyetsin. Muhakkak ki O; Aliyy'dir, Hakim'dir.

Şura s. 51. ayetinde Allah (c.c) nin insanlarla konuşmasının 3 türü anlatılmakta olup , bizim konumuz "Elçi gönderme" yolu olarak bildirilen ve Muhammed (a.s) a gelen vahy'i de içine alan kısmı ile ilgili olacaktır. 

Öncelikle "Elçi" olarak çevrilen , " Resul" kelimesinin anlamı üzerinde durmak istiyoruz. 

"Raslün" sözcüğü ; "Acele etmeden gönderilmek , yollanmak" anlamındadır. 
"Negatün Rasletün" ; kolay ve yumuşak yürüyen dişi deve.
"İblün Merasilü" ; Kolay bir şekilde gönderilen develer.

"Resul" sözcüğü ıstılahi olarak ; "Başkalarına aktarılmak üzere söz yüklenen kişi " anlamındadır. (El Müfredat)

[022.075] Allah meleklerden de elçiler seçer, insanlardan da. Şüphesiz Allah işitendir, görendir.

Hac s. 75. ayetinde , Allah (c.c) sözünü başkalarına aktarmak üzere "Melek" ve "İnsan" dan elçi seçtiğini beyan etmektedir. "Melek elçi" olarak tavsif edilenler , Allah (c.c) nin sözünü "Beşer elçi" olarak bildiğimiz insanlara aktarmak için seçilmiş elçiler olup, nasıllığı hakkında herhangi bir bilgi sahibi değiliz. "Melek" adı verilen her ne ise onun sadece gaybe ait bilgiler ihtiva ettiğini ve ne liği konusunda bizlere herhangi bir bilgi verilmediğine dikkat çekmek, vahyedilmenin keyfiyetini bilmek sadece elçilere has bir durum olup , bizlere bu konuda verilen bilgiler kadar yetinip, bunun ilerisine gitmenin doğru olmadığını hatırlatmak istiyoruz. 

[017.036] Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur.
[017.085]  Bir de sana ruhtan soruyorlar, de ki: ruh rabbımın emrindendir ve size ılimden ancak az bir şey verilmiştir

[016.002] Kullarından dilediklerine, melekleri emrinden olan ruh ile indirir: Benden başka ilah yoktur, şu halde benden korkup-sakının, diye uyarıp-korkutun.»

Hacc s. 75 ve Nahl s. 2. ayetlerinde, Allah (c.c) nin genel olarak vahyini ulaştırma yolu anlatılmaktadır. Bundan sonraki ayetlerde bu iki ayetin yol göstericiliğinde, vahyin Muhammed (a.s) a gelişi ile ilgili ayetler üzerinde durmaya gayret edeceğiz.

[002.097-98]  De ki: «Her kim Cibrîl'e düşman olmuş ise» o Kur'an'ı önündeki kitapları musaddık ve mü'minler için bir hidâyet ve bir beşaret olmak üzere Allah ın izniyle senin kalbin üzerine indiren, şüphe yok ki O'dur.Kim Allah’a, meleklerine, resullerine, Cibrile, Mikâil’e düşman ise, iyi bilsin ki Allah da kâfirlerin düşmanıdır.

Bakara s. 97 de , vahyi Muhammed (a.s) a indiren "Cibril" den bahsedilmektedir , bu Cibril kim veya nedir?.

Bakara s. 97. ayetinde "Cibril" ismi verilen şey, Hacc. 75 ve Nahl 2. ayetlerinden öğrendiğimiz , Allah (c.c) nin sözünü başkasına (Muhammed a.s) aktarmak ile görevli olan "Melek elçi" dir. Bu elçinin mahiyeti hakkında herhangi bir bilgi sahibi değiliz , bu elçiyi sadece göz ile (o da her defasında değil) Muhammed (a.s) görmüştür.

[016.101-2]  Bir ayeti bir ayetin yerine bedel yaptığımız zaman Allah indirdiğini  en iyi bilirken onlar : «Sen yalnızca bir iftiracısın!» dediler. Hayır, onların çoğu bilmezler.De ki: «Onu Rabbinden hak olarak Rûhu'l Kudüs indirmiştir ki, imân edenleri sabit kılsın ve müslümanlar için bir hidâyet ve beşaret olsun.»

Nahl s. 102. ayetinde kitabın "Ruhul Kudüs" tarafından indirilmiş olduğu beyan edilmektedir. Bu terimin Allah (c.c) nin kendisini ifade ettiği şeklinde bir düşüncenin doğru olmadığını düşünmekteyiz. Bu terim ile ifade edilen her ne ise , Kur'anın Allah (c.c) den ona verilerek yani elçi seçilerek verildiği , onunda Muhammed (a.s) a getirdiği anlaşılmaktadır. Bu kimdir ? diye sorulacak olursa cevabımız , Hacc s. 75. ve Nahl s. 2. ayetlerde bahsedilen vahyi beşer elçiye aktarmakla yükümlü olan "Melek elçi" dir. Yine tekrar ediyoruz bu elçinin mahiyeti hakkında herhangi bir bilgi sahibi değiliz, bu elçinin ne liği konusu bizim için gayb olup üzerinde spekülasyonlar yapmak gaybı taşlamaktır.

[026.192-5] Muhakkak ki o (Kur'an) âlemlerin Rabbinin indirmesidir.Onu Ruh el-Emin indirmiştir. Senin kalbine ki uyarıcılardan olasın.Apaçık arab diliyle.

Şuara suresindeki bu ayetlerde , Kur'anı Rabbimizin ve Ruhul emin'in indirdiğinden bahsedilmektedir. Ruhul emin terimi ile ifade edilen şey Allah (c.c) nin kendisi olarak okumanın doğru olmadığını söylemek istiyoruz. Bu ayeti de yine Hacc s. 75 , Nahl s. 2. ayetlerin delaletinde okumak bizleri doğruya götürecektir.

[053.001-18] İnmekte olan necme yemin ederim ki, arkadaşınız şaşırmadı, azıtmadı da!O hevadan konuşmuyor.O başka değil, ancak bir vahiydir, vahyolunuverir. Onu kuvvetleri pek şiddetli olan öğretmiştir.Bir kuvvet sahibi ki, hemen dosdoğru göründü. Ve o, en yüksek bir sema kıyısında idi. Araları iki yay aralığı kadar veya daha da yakın oldu. Hemen kuluna vahyettiğini vahyetti.Onun gördüğünü kalb(i) yalanlamadı. Gördüğü hakkında şimdi siz, onunla tartışıyor musunuz? Andolsun onu bir kez daha görmüştü.Sidretu'l-Munteha'nın yanında. Orada Me'va cenneti vardır.Sidre'yi bürüyen bürüyordu. Andolsun ki o, Rabbinin âyetlerinden en büyüğünü gördü.

Necm suresi ayetlerinde , Muhammed (a.s) ın Mekkelilere okuduklarının kendi hevasından olmadığı, ona vahyedilenleri okuduğu belirtilmekte ,ilerleyen ayetlerde ona bu vahyin kim tarafından ilka edildiği anlatılmaktadır. Bu ayetler klasik tefsir algısında miraç baz alınarak okunmaya çalışılmış olup, olmayan bir olayın Kur'an tarafından onaylatılma ameliyesi her açıdan duvara toslamıştır. Vahyin gelişi ile ilgisi bakımından okuyanların bir kısmı "Melek Elçi" olgusunu göz ardı ederek onların da ayrı bir duvara tosladıklarını söyleyebilirz.

5. ayetteki "Onu kuvvetleri pek şiddetli olan öğretmiştir." cümlesinde kast edilenin "Melek elçi" değil de , Allah (c.c) olduğunu iddia edenlerin bu iddialarının ne derece olduklarını onların söylediklerini doğru kabul ederek okumaya çalışalım.

Necm s. ayetinde "Onu kuvvetleri pek şiddetli olan öğretmiştir." cümlesindeki öğretenin Allah (c.c) olduğunu varsayalım , 6-7-8-9. ayetlere baktığımızda Allah (c.c) ile Muhammed (a.s) ın arasının "İki yay aralığı" kadar olduğu söylenmektedir. 10. ayette vahyedenin Allah (c.c) olduğunu yine varsayalım, 11 ve 12. ayetlerde Muhammed (a.s) ın Allah (c.c) yi gördüğü , 13. ayette Allah (c.c) yi bir başka inişinde yine gördüğü yani bu görüşün ilk olmadığı , 14-15-16-17. ayetlerde Allah (c.c) yi gördüğü yer ve görmesinin nasıl olduğu anlatıldıktan sonra , 18. ayette "Andolsun ki o, Rabbinin âyetlerinden en büyüğünü gördü." buyurulmaktadır, yani Allah (c.c) kendi ayetlerinin en büyüğünü görmüş.

Bu ayetleri böyle okuduğumuz zaman ortaya şu sorular çıkıp, bunun cevabının verilmesi gerekmektedir. 

1- Allah (c.c) ile Muhammed (a.s) ın arasının "iki yay aralığı" kadar olmasını nasıl izah edebiliriz ?. 
2-Allah (c.c) yere inermi ?.
3-Muhammed (a.s) Allah (c.c) yi bir başka inişinde ne zaman görmüştür?.
4- Allah (c.c) kendi ayetlerinin en büyüğünü nasıl görür ?. 

Bu sorular , "Melek elçi" olgusunun göz ardı edilerek okunması sonucunda ortaya çıkmakta olup, bu iddiada olanlara bu soruları sorduğumuzda bataklığa düşmüş kimse misali debelendikçe battığını, vermeye çalıştığı cevaplar ile red ettikleri geleneksel anlayıştan daha beter yanlışlar içine girdiklerini maalesef gördük. 

İlgili ayetler şayet , Nahl s. 2 ve Hacc s. 75. ayetlerinin delaleti ile okunmaya çalışılsaydı böyle sıkıntılı bir durum içinde düşülmez ve ilgili ayetler daha doğru okunabilirdi.

[081.019-25] Şüphesiz o kerim bir elçinin sözüdür.Arş'ın sahibi katında değerlidir ve güçlüdür.Kendisine uyulandır, emindir.Arkadaşınız (Muhammed) de mecnun değildir.Andolsun ki; onu, apaçık ufukta görmüştür. O, gayb hakkında cimri de değildir. Bu, kovulmuş şeytanın sözü değildir.

Tekvir suresindeki bu ayetlerde "Kerim elçi" olarak vasfedilen kişi Muhammed (a.s) değildir, ilerleyen ayetlerde bunun böyle olmadığı açıkça görülmektedir. Muhammed (a.s) ın onu yani "Kerim elçi" yi apaçık ufukta görmesinden bahsedilmekte ve bu görüşü , Necm suresindeki "Andolsun onu bir kez daha görmüştü.Sidretu'l-Munteha'nın yanında. Orada Me'va cenneti vardır.Sidre'yi bürüyen bürüyordu." mealindeki ayetlerden "Melek elçi" yi önceki görüşü anlatılmaktadır.

Tekvir s. 19. ayetinde geçen "Kerim elçi" ibaresi , Hakka s. 40. ayetinde de geçmektedir. Bu suredeki "Kerim elçi" Muhammed (a.s) olup ilerleyen ayetler bunu göstermektedir.

Sonuç olarak ; Allah (c.c) biz kullarına olan emir ve yasaklarını, seçtiği beşer elçilere vahyetmek sureti ile bildirmiştir. Muhammed (a.s) bu zincirin en son halkası olup , kendisine vahy edilen kitap, Allah (c.c) nin Nahl s. 2 ve Hacc s. 75. ayetlerinde buyurduğu şekli ile "Melek elçi" ile ona vahyedilmiştir. Bizler "Melek elçi" nin nasıllığı hakkında bir bilgi sahib olmadığımız için bu konuda herhangi bir yorumda bulunmak bizi yanlışa götürebilir. 

Bilmemiz gereken şey , Allah (c.c) nin yeryüzünde seçmiş olduğu beşer elçiye vahyetmek için melek elçi seçmiş olduğudur. Bu elçinin kimliği veya ne liği bizim için gayb olup , vahyin Muhammed (a.s) a nasıl geldiği hakkındaki bilgiler bu kadardır. Sadece Muhammed (a.s) ın şahid olduğu bir durum olup böyle bir elçinin olmadığı iddiasında bulunmak bu konudaki ayetleri bütünlük içinde okuduğumuzda hatalı bir okuma yöntemi olacağını ifade etmek isteriz. 

                                      EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder