Alemlere rahmet ve hidayet kaynağı olan Kur'an kendisine indirilmesi sebebi ile, "Biz seni alemlere rahmet olarak gönderdik" (Enbiya s. 107) hitabına mazhar olan Muhammed (a.s) ın bu misyonu zaman içinde ters çevrilerek , Alemlere rahmet olması durumu sadece şahsı ile sınırlandırılmış "Levlake levlak lema halaktül eflak" (Sen olmasaydın bu alemi yaratmazdım) hitabına !!! mazhar olan bir kişi haline getirilmiştir.
Kur'an ile Muhammed (a.s) ın arasının ayrılması sonucunda, Kur'andan bağımsız bir kişilik haline sokulan elçi , sözleri ve fiilleri Kur'an ayetini nesh edebilecek derecede birisi haline getirilmiş , bütün yaptıkları ve söyledikleri "Vahy" olarak görülen bir kişi haline getirilerek onun elçi olmasından önce bir beşer olduğunun üstü örtülmüştür.
Bütün söyledikleri ve yaptıkları artık "Vahy" olarak görülmeye başlanan bir peygamberin, dünya hayatı ile ilgili söyledikleri de, yaptıkları da ilahi bir mesaj olarak görülmeye başlanmış, kendisini yaşadığı hayatın bilgi birikiminden soyutlamış ve o hayattan hiç bir şey öğrenmemiş bir peygamber portresi ortaya çıkmıştır.
Ortak hafıza , veya bilgi birikiminin Muhammed (a.s) ın hayatındaki katkısı .
[049.013] Ey insanlar! Muhakkak ki, Biz sizi bir erkek ile dişiden yarattık
ve sizleri şubelere ve kabilelere ayırdık ki birbirinizi tanıyasınız. Şüphe yok
ki, sizin ind-i ilâhide en mükerrem olanınız en ziyâde müttakî olanınızdır.
Muhakkak ki Allah Teâlâ alîmdir, habîrdir.
İnsanlar fıtrat olarak birlikte yaşama itiyadı içinde olan bir varlıktır. Yaşadıkları hayat içinde olan gereksinimlerimi sahip oldukları bilgilerin üzerine yeni bilgiler ekleyerek gidermeye çalışmak, bütün insanların takip ettiği bir yoldur. Bu gün insanlık olarak sahibi olduğumuz bilgiler binlerce yıllık insanlık tarihinin üyelerinin yaşadıkları zaman içinde ürettikleri bilginin bir ürünü olup kıyamete kadar gelecek olan insanlar , bu günkü bilgilerin üzerine yeni bilgiler ekleyerek bunu devam ettireceklerdir.
Hastalanmak, bütün insanlığın en önemli sorunlarından birisidir. Hastalıkların tedavi edilme yollarını aramak , ilk insanın hasta olması ile başlayan bir yol olup , bu gün hastalıkların tedavi edilme yöntemleri hakkındaki bilgi birikimimiz ilk insandan beri süregelen tedavi yöntemlerine yapılan bilgi eklemeleri sonucundadır.
Bu tarihi arka plan üzerinden gittiğimizde , Muhammed (a.s) ın doğduğu topraklar üzerinde yaşayan insanlar da , binlerce senedir süregelen insanlık tarihinin fertlerinden olup , hasta oldukları zaman kullandıkları yöntemler o zaman yaşayan insanların kullandıkları tedavi usulleridir.
Muhammed (a.s) böyle bir ortam içinde doğmuş ve büyümüş bir kişi olarak yaşadığı çevrenin kültür ve bilgi birikimine sahip bir insandır. Onun "Elçi" olmuş olması , "Beşer" olmasına engel değildir. Onun yaşadığı hayat içinde karşılaştığı hastalık nevinden sorunlara getirmiş olduğu rivayet edilen çarelerin ,onun beşer olması öne çıkarılarak değerlendirilmeyip elçi olması öne çıkarılarak değerlendirilmeye çalışılması sonucunda "Tıbbı Nebevi" deyimi ortaya çıkarak, Muhammed (a.s) ın uyguladığı veya tavsiye ettiği rivayet edilen tedavi uygulamalarının insanlığın bilgi birikiminin bir ürünü değil sanki vahyi bir tavsiye olduğu düşüncesi hakim olmuştur.
"Tıbbı Nebevi" nedir ?.
Bu deyim Muhammed (a.s) ın yaşadığı zaman içinde karşılaşılan hastalıklar ile ilgili söyledikleri veya yaptıklarını konu alan bir deyimdir. Muhammed (a.s) karşılaştığı hastalık nevinden sıkıntılara önermiş olduğu yol , insanlığın ortak hafızasının ve bilgi birikiminin bir ürünü olan "Kevni Ayetler" ile yapılmış olan tedavi usulleri olup maalesef sanki vahyi bir tedavi usulu gibi algılanarak muamele görmüş hala aynı muamele devam etmektedir.
Örneğin "Hacamat" adı verilen tedavi usulu, binlerce yıllık bir geçmişe sahip olduğu halde, bu yöntemin Muhammed (a.s) a Cebrail tarafından öğretilen bir usul olduğu iddiası, onun beşer oluşunun biz Müslümanlar tarafından hazmedilememesinin en büyük göstergesidir. Bu usul ilk defa onun tarafından uygulanması diye bir durum asla söz konusu olamaz. Arap toplumundaki hacamat ve başka tedavi yöntemleri, binlerce yıldır geliştirilen tedavi yöntemlerinin o günkü bir uygulaması olup bunun dini yönden herhangi bir hüküm yoktur. Yapılmasının zararlı olduğunu iddia etmemekle birlikte bu uygulamayı "Sünnet" olarak görüp , sadece sünnete uymak adına yapmak aptalca bir düşünceden başka bir şey değildir.
Muhammed (a.s) doktor mu idi ?.
Muhammed (a.s) ın elçilikten önce ticaret ile uğraştığı, siyer kitaplarındaki bilgilerden bilinmektedir. Onun insanlarla olan ilişkisi sonucunda , o insanların sahip olduğu bilgi birikimlerine onunda ulaşması anlamına gelir. Tedavi yöntemleri konusunda onun bu ilşkileri dikkate alınarak ,daha önce bilinmeyen bir yöntemi uyguladığı veya tavsiye ettiği iddia edilmiş olsa bile , onun bu usulu vahy olarak aldığını değil insanlarla olan ilişkileri sonucunda elde ettiği bilgileri değerlendirmesi olarak okumak gerekmektedir.
Genel kanı olarak yaygın olan "Gayri metluv vahiy" düşüncesi bu konuda da devreye girmiş , Muhammed (a.s) ın insan olması ve yaşadığı zamanın bilgi birikimine sahip olması nedeni ile sahip olabileceği tedavi usulleri ile bilgiler sanki ona Cebrail tarafından indirilmiş bilgiler olarak kabul görmüş hala öyle devam etmektedir.
Bazı televizyon kanallarında satılan çörek otu yağları ile ilgili yapılan reklamlara baktığımızda, bu facia net olarak ortaya çıkmaktadır. Muhammed (a.s) ın adını kullanarak ürünlerini satmak isteyen bu istismarcı guruh, ağına maalesef bir çok müslümanı düşürmüş , bu güruh derdine çare arayan Müslümanlara ürünleri alarak sevap işlemiş olacakları zannını vererek ceplerini doldurmaktadırlar.
Tıbbı nebevi ile ilgili rivayetlerin, bizleri aslında şöyle bir bilgi ve kanaat sahibi yapması gerektirir idi ; Muhammed (a.s) yaşadığı zamanın şartları ve bilgisi dahilinde hastalıktan kurtulmak için üfürükçülere değil , kevni ayetlere sığınmayı tavsiye etmiş ve kendisi bunu uygulamış ve tavsiye etmiştir. Bizde onun bu örnekliğini dikkate alarak din tüccarlarının tavsiye ettiği yola değil onun yoluna yani tıp ilminin tavsiye ettiği tedavi yöntemlerine baş vurmalıyız.
Ama maalesef öyle olmamış , onun kullandığı bu tedavi yöntemlerini kullanmak kişiyi sevaba sokacağı düşüncesi ile kullanılmaya başlanmış ve onun üzerinden büyük bir sektör oluşturularak istismar aracı haline getirilmiştir.
Deve sidiği ile ilgili rivayet ve bunun üzerinden yapılan yanlışlıklar .
Buhari ve bazı rivayet kitaplarında , Muhammed (a.s) ın bazı kimselere tedavi amacı ile deve sütü ve idrarı içmelerini tavsiye ettiğine dair kayıtlar mevcut olup , bu rivayetler günümüzde bazı kesimler tarafından sünnet olarak algılanarak bir başka kesimin alay konusu haline gelmektedir. Bu rivayeti eğer sahih olarak değerlendirirsek şunları söylemek mümkündür;
Muhammed (a.s) ın hastalıkların tedavisi için kullandığı , bildiği ve tavsiye ettiği tedavi yöntemleri , o gün için bilinen , kullanılan ve tavsiye edilen bilgiler olup deve sidiğinin tedavi amaçlı kullanılıyor olmasına dayanarak böyle bir tavsiyede bulunmuş olabilir. Muhammed (a.s) ın yaşadığı toplum içindeki bilgileri kullanarak böyle bir tavsiyede bulunması, ehli hadis kesim tarafından evrensel bir bilgi , bir başka kesim tarafından alay konusu haline getirilmiştir.
Her iki kesimin bu konudaki yaklaşımları yanlış olup, eğer böyle bir tavsiye varsa sadece tarihsel bir bilgidir ve bu gün için daha etkin tedavi yolları mevcut olup deve sidiğinin tedavi amaçlı kullanılmasına ihtiyaç yoktur.
Atalar ile övünmek hastalığı olarak ifade edebileceğimiz , tarihteki Müslüman ilim adamlarının fen, matematik , fizik , kimya , tıp v.s ilim dallarında yapmış oldukları buluşlar, sanki onların bu yapmış oldukları buluşları ilk defa yapıyor ve kendilerinden önce bu konularda çalışma yapmış başka bilim insanlarından faydalanmamış gibi bir hava oluşturulmak istenmektedir.
Müslüman bilim insanlarının yaptıklarını asla küçümsememekle birlikte onların yaptıkları şey , kendilerinden önce bu konularda çalışma yapmış bilim insanlarının ki bu insanlar başka dinlere mensupturlar , yaptıkları çalışmaların üzerine bir tuğlada onların koyması neticesindedir.
Bu gün maalesef batının yaptığı bilimsel çalışmalar karşısında sadece, "ne olacak canım bunları yüzlerce yıl önce müslümanlar bulmuş" demekten başka bir söz bulamamaktayız. Maalesef , yüzlerce yıl önce Müslüman bilim insanlarının yapmış oldukları çalışmaları devam ettirerek dünya üzerinde söz sahibi olmak gibi bir düşünce olmadan sadece geçmişteki fotoğraflarla avunmaya çalışan terkedilmiş aşıklar misali yerimizde saymaktayız.
Sonuç olarak ; Muhammed (a.s) tıp doktoru değil , şirk hastalığına tutulmuş olanlara şifa olacak bir kitabın elçisidir. Beşer olması nedeni ile yaşadığı zaman içerisindeki hayatın bilgisi ile kendisi de donanmış olup , tıp konusundaki rivayet edilen bilgiler , onun bu bilgileri elçi olması nedeni ile değil , insan olması sayesinde yaşadığı hayattan edinmiş olduğu tecrubi bilgiler sayesindedir. Bu nedenle, "Tıbbı Nebevi" şeklinde bir deyimin kullanılması doğru bir yaklaşım değildir. Bu deyimin kullanılma sebebi , Muhammed (a.s) ın beşer yönünün dikkate alınmaması veya beşer olduğu gözden tutulmak istenilmesi nedeniyledir.Bazılarımızın hoşuna gitmese de Muhammed (a.s) ın beşer olma yönü ve yaşadığı zaman içindeki bilgileri kullandığı hiç bir zaman göz ardı edilmemelidir.
EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder