erkek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
erkek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Ocak 2018 Pazartesi

Kur'an'ın Erkek Merkezli Dili ve Cennette Erkeklere Verileceği Vaat Edilen Huriler Üzerinde Bir Mülahaza

Allah (c.c) yaratmış olduğu biz kullarının hayat sürdüğü dünyayı geçici bir mekan, ölüm ve yeniden diriliş sonrası sürecek olduğumuz hayatın ebedi olduğunu haber vermektedir. Yeniden diriliş sonrası geçecek olan hayatımızı, dünya hayatımızda yaptığımız ameller belirleyecek olup, bu amellerimizin karşılığı olarak gideceğimiz yerin cennet veya cehennem olacağı bildirilmektedir.

Kur'an'ın cennette geçecek olan hayatın anlatıldığı ayetlerine baktığımızda, o ayetlerde erkeklere Huri olarak isimlendirilen kadınlar verileceğinden bahsedilmekte, bu durum ise bazı kimselerde bir takım soru işaretleri bırakmakta, bazı kimselerde ise şüpheli ve alaycı tavırlara neden olmaktadır. Bu rahatsızlıklara karşı ise, bazı kimselerde savunmacı yaklaşımlar görülmekte, O ayetler aslında öyle değil meallerinde hata var şeklindeki sözlerle, bu alaycı engellenmeye çalışılmakta, biraz daha cesur olanlar ise ilgili ayet meallerinde bazı oynamalara dahi imza atabilmektedir.

Çoğunlukla kalplerinde hastalık olanlar tarafından sorulan bu tür alaycı sorulara bizler ne cevap vermeye çalışır isek çalışalım, onları ikna etmemiz asla mümkün olmayacak, onlar alaycı tavırlarını sürdürmeye devam edeceklerdir. Bizim amacımız bu konuda art niyet taşımayan, fakat bu konularda bilgi sahibi olmak isteyenler ile bildiklerimizi paylaşmaktır.

Kur'an belirli bir mekanda yaşayan Arap toplumuna nazil olmuş, bu insanlar Arap olmalarının yanı sıra öncelikli olarak insandır, ve her insan gibi dünya hayatının geçici nimetlerine karşı istekli olarak yaratılmışlardır.

[003.014] Kadınlara, oğullara, kantar kantar altın ve gümüşe, nişanlı atlar ve develere, ekinlere karşı aşırı sevgi beslemek insanlara güzel gösterilmiştir. Bunlar dünya hayatının nimetleridir, oysa gidilecek yerin güzeli Allah katındadır.

Al-i İmran s. 14. ayetinde görüldüğü üzere, insanlara kadınların güzel gösterildiğinden bahsedilmektedir. Burada geçen İnsanlara ifadesi, insanlardan kadın cinsini kapsam alanına almamakta, sadece erkek cinsini kapsam alanına almaktadır. Eğer kadınları da aldığı iddia edilirse, ki bu  iddia kadınların da birbirlerine karşı şehvet duyduğu gibi bir anlama gelir ki, bu asla doğru bir düşünce olamaz. 

Peki Allah (c.c) neden her iki cinsten de bahsetmeyip sadece erkekler ile ilgili olarak böyle bir ifade kullanmıştır?.

Bu sorunun cevabı, Kur'an'ın erkek merkezli bir dil kullanmış olmasıdır. Bu kullanıma ise Tağlip Sanatı denilmektedir. Kur'an'ın kullandığı bu dil üslubunu bilen birisi, Al-i İmran s. 14. ayetinde geçen ifadeyi karşılıklı olarak anlar, ve kadınların da erkeklere karşı şehvet duygusu ile yaratılmış olduğunu bilir. Yani Allah (c.c) kadın ve erkeği birbirine karşı şehvet duyacak bir fıtratta yaratmıştır. Öyleyse cennette verilecek olan nimetlerden kadınların da mahrum kalması gibi bir durum söz konusu olamaz.

[016.097]  Erkekten ve kadın, mümin olarak kim iyi amel işlerse muhakkak onu güzel bir hayat ile yaşatacağız ve yapmakta oldukları amellerin daha güzeliyle mükafatlarını elbette vereceğiz.

[040.040] «Kim bir kötülük işlerse ancak onun kadar ceza görür. Kadın veya erkek, kim, inanarak yararlı iş işlerse, işte onlar cennete girerler; orada hesapsız şekilde rızıklanırlar.»

Kur'an'ın cennette verilecek nimetlerden bahsederken erkek merkezli bir dil kullanması, bu nimetlerden kadınların mahrum olacağı anlamına gelmez. Çünkü dünya hayatında ortak mükellefiyetleri olan kadın ve erkeğin, ahiret hayatında da alacakları karşılıklar da aynı olacaktır. 

Cennet nimetleri ile ilgili ayetlere baktığımızda insanların yeme, içme, cinsellik gibi fıtri ihtiyaçlarının göz ardı edilmediğini görmekteyiz. İnsan olmuş olmamız bizleri her zaman lüks ve ihtişam içinde bir hayat sürme isteği içine sokmakta, cennet nimetleri ile ilgili ayetlere dikkat edildiğinde nazil olduğu Arap toplumunda zenginlik adına bilinen şeylerin cennettekilere verileceğinden bahsedilmektedir.

Yeme, içme, cinsellik gibi fıtri ihtiyaçların karşılanmasının nasıl olacağı konusunda fikir yürütmeye çalışmak, kanaatimizce gaybı taşlamaya çalışmaktır. Bizlerin bu konuda bilmesi gereken şey, dünya hayatında sevdiğimiz istediğimiz, ve zevk aldığımız bütün şeylerin en iyileri ve en güzellerinin bizlere ahiret hayatında verilecek olmasıdır. Çünkü bizler gaybi alana dair anlatılanları, yaşadığımız hayat içinde duyularımız ile şahit olduğumuz alana dair olan bilgilere benzetilme yolu ile anlayabiliriz. Gaybi alana ait olan cennet konusu da bizlere dünya hayatı ile ilgili konularda benzetme yolu ile anlatılmaktadır.

Kur'an'ın cennette erkeklere verilecek ve cinsellik çağrıştıran ayetlerinin, bu durum göz önüne alınarak okunması ve anlaşılması gerekmektedir. Eziklik psikolojisi içinde anlaşılmaya çalışılan bu ayetler gurubunun bazı kimseler eli ile yapılan çevirilerinde, tahrife kadar varabilen hatalar bulunmaktadır. Şurası hatırdan çıkarılmamalıdır ki bizim kimseye şirin görünmek gibi bir zorunluğumuz olmadığı gibi, kimsenin hatırı için Allah'ın ayetlerini onların hoşuna gidecek şekilde çevirmek ve yorumlamak hakkımız da yoktur.

Erkek nasıl bir takım fıtri ihtiyaçlara sahip olarak yaratılmış ise, kadın da aynı şekilde bir takım fıtri ihtiyaçlara sahip olarak yaratılmıştır. Erkek kullarının fıtri ihtiyaçlarını karşılayan Allah'ın, kadın kullarının fıtri ihtiyaçlarına sırt çevirmesi gibi bir durum, onun adil olması ile bağdaşmaz. Kullarına nasıl muamele edeceğini kullarından öğrenmeye ihtiyacı olmayan Allah (c.c), ahirette kadın ve erkek bütün kulları hakkında en doğru kararı verecektir.

                                           EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.

1 Ağustos 2014 Cuma

Nur s. 30-31. Ayetleri ve Toplumda Kadın Erkek İlişkileri

Kadın ve erkek Allah cc nin yaratmış olduğu insanın iki farklı cinsiyet gurubudur. Hayata dair her konuda bizlere yol gösteren elçi ve kitablar, kadın ve erkek ilişkilerini de bir düzen içinde olması gerektiğini beyan ederek bu düzenin nasıl olmasını   veya nasıl olduğunu önceki yaşanmışlıklardan örneklerle bizlere anlatmaktadır. Kur'an kıssaları bu konuda bizler için yol gösterici rol oynamakta olup Musa as ın mısırdan kaçtıktan sonra geldiği  medyen'de gördüğü iki kadının erkeklere karşı olan tavırları bizlere bu konuda bilgi vermektedir. 

[028.023] Musa, Medyen suyuna varınca, orada (hayvanlarını) sulayan bir çok insan buldu. Onların gerisinde de (hayvanlarını suyun olduğu yerden) geri çeken iki kadın gördü. Onlara «Derdiniz nedir?» dedi. Şöyle cevap verdiler: «Çobanlar sulayıp çekilmeden biz (onların içine sokulup hayvanlarımızı) sulamayız; babamız da çok yaşlıdır.»
[028.024]  Bunun üzerine Musa, onların yerine (davarlarını) sulayıverdi. Sonra gölgeye çekildi ve: Rabbim! Doğrusu bana indireceğin her hayra (lütfuna) muhtacım, dedi.
[028.025]  O sırada iki kızdan biri utana utana Musa'nın yanına geldi; «Babam sulama ücretini ödemek için seni çağırıyor» dedi. Musa kızların babalarının yanına gelerek başından geçen olayları anlatınca O; «Korkma, o zalim kavimden kurtuldun» dedi.

Ayetleri okuduğumuz zaman iki kadının erkeklerle bir arada durmaktan çekinmesi ve erkeklerin işi bittiği zaman hayvanlarını sulamasını görmekteyiz , kıssaları mesaj içerikli okuma metodu içinde olayı değerlendirdiğimiz zaman bizler için şöyle bir durum ortaya çıkacaktır. 

Hayvanları sulamak toplumda yerleşmiş olan örf gereği erkeklere ait olan bir iş olup babaları yaşlı olduğu için bu işi yapamamış olması hayvanları sulama işinin kadınlara düştüğü anlaşılmaktadır. Olayı sadece hayvan sulamak ile sınırlı tutmayıp bugünümüz içinde değerlendirecek olursak bir takım mecburiyetler kadını çalışma hayatının içine çekmiş olması gerçeğini görerek kadının toplum içindeki davranışının nasıl olması gerektiği konusunda bir örneklik çıkarmak mümkündür. 

Ayetlerdeki anlatımdan kadının toplum içinde aktif bir görev alabileceği şeklinde bir yorum çıkarmak pekala mümkündür. Kadın toplum içindeki erkeklerle belirli kurallar dahilinde ilişkide bulunması fıtri bir durum olup, iki kadının erkeklerin işinin bitmesine kadar beklemesini  onlarla aynı ortamda bulunma adabının  kadının fıtratı gereği olduğunu görmekteyiz. Kasas s. 25. ayetinde kadının , Musa as ın yanına gelirken kullanılan kelimede aynı şekilde bu fıtri durumun açığa çıkmış olmasını göstermektedir. 

Bu olay sadece tek taraflı bir durum değildir , aynı şekilde erkek'te kadınlara karşı daha dikkatli bir tutum içinde onlarla olan ilişkilerine dikkat edecek olup ayetlerde bunu görmekteyiz. Allah cc yaratmış olduğu kadın ve erkek cinsini birbirlerinden kesin bir şekilde ayırmamış onları belirli kurallar dahilinde toplum içinde hareket etmesini öngörmüştür. Nur s. 30-31. ayetlerini bu düzenlemelerin getirildiği ayetler olarak okumak mümkündür.

 [024.030]  Mü'minlere de ki, gözlerini sakınsınlar ve avret mahallerini muhafaza etsinler. Bu onlar için çok temizliktir. Şüphe yok ki, Allah ne yapar olduklarından haberdardır.
 [024.031]  Ve mü'min kadınlara da söyle, gözlerini sakınsınlar ve avret mahallerini muhafaza etsinler ve ziynetlerini açmasınlar, onlardan her zahir olanı müstesna ve başörtülerini yakalarının üzerine sarkıtsınlar ve ziynetlerini açıvermesinler. Ancak kocalarına veyahut kendi babalarına veya kocalarının babalarına veya kendi oğullarına veya kocalarının oğullarına veya kendi kardeşlerine veya kendi kardeşlerinin oğullarına veya kendi kızkardeşlerinin oğullarına veyahut kendi kadınlarına veya kendi ellerinin malik olduğu cariyelerine veyahut erkeklikten kesilmiş hizmetçilerine veya kadınların avret mahellerine muttali olmayan çocuklara (karşı açıverilmesi) müstesna. Ve ziynetlerinden gizledikleri bilinsin diye ayaklarını da birbirine vurmasınlar. Ve cümleten Allah'a tevbe ediniz, ey mü'minler! Tâ ki felaha erebilesiniz.

Bu iki ayet öncelikle birbirlerine mahrem olan kadın ve erkeklerin toplum içinde birbirleri ile ilişkileri olabileceğini göstermesi açısından okunmalıdır. Kadını dört duvar arasına hapseden zihniyetin  bu görüşünün delilini kur'andan almadığı açıktır, açık olan şudurki erkek merkezli arap düşüncesinin , bu düşüncesini dinleştirme ameliyesinden başka bir yansıması değildir.

Erkeklere ve kadınlara eşit şekilde "gözlerini haramdan sakınmaları" emri demekki kadın ve erkeğin bu duruma düşebilecekleri bir ortam içinde bulunmaları demek anlamına gelip , bu durumda olan kadın ve erkeklerin nasıl davranmaları gerektiği beyan edilmektedir. Bakara s.  282. ayetinde beyan edilen ticari hayat düzenlemeleri içinde kadının şahit tutulması meseleside bu açıdan değerlendirilmesi gerektiği halde istismar edilerek iki kadının şahitliğinin neden bir erkeğe bedel olduğu tartışılmaktadır,burada dikkat edilmesi gereken noktanın kadının dışlanmamış olması ve ticari hayat içinde yer alabildiği gerçeği olması gerekirken farklı bir noktanın gündeme gelmesi bazı insanların ayetlere iyi niyet gözlüğü ile bakmadıklarını göstermektedir.

Kadının evinin dışına herhangi bir vesile ile çıkmasında mahzur asla olmayıp ilgili ayetler çıkış düzenlemeleri ile ilgilidir. Burada haliyle başörtüsü konusu gündeme gelecektir. Özellikle baş örtüsü konusunda bazı tereddütler içinde olanlar için şunları söylemek isteriz; 

Başörtüsü emri ilk defa kur'an ile emredilmiş bir olgu değildir, nur s. 31. ayetinden bu anlaşılmakta olup olan ve bilinen ile ilgili bir düzenleme ve hatırlatma olarak düşünülmesi gereken bir ayettir. Bugün müslümanlar arasında başörtüsünün emir olup olmadığı şeklinde yapılan tartışmaları kur'an merkezli bir okuma sonucu olmayıp , nefse yenilmek neticesinde ortaya çıkan durumu kur'ana onaylattırmak kaygısı olduğunu düşünmekteyiz. 

Kadın ve erkeğin birbirlerine karşı olan ilgileri fıtratın bir gereği olup bu ilginin helal dairesinde olması gerektiği Allah cc nin koyduğu evrensel kurallardandır, yani bu durum kuran öncesinden beri süregelen bir yükümlülüktür. Zinetlerin açığa vurulmaması emri zinet takılan bölgelerin kapanması şeklinde anlaşılması gerekir. Zinetleri açığa vurmanın cahiliye kadınlarının yaptığı bir iş olduğu ve böyle yapılmaması emri ahzab s. ayetlerinden peygamber eşlerine yapılan hitabta görülmektedir.  

 
[033.032]  Ey Peygamber hanımları! Eğer Allah'tan sakınıyorsanız sizler herhangi bir kadın gibi değilsiniz. Sözü yumuşak, tatlı bir eda ile söylemeyin ki, kalbinde hastalık bulunan kimse kötü şeyler ümit etmesin, daima ciddi ve ağır başlı söz söyleyin.
 [033.033]  Hem vakarınızla evlerinizde durun da önceki cahiliyyet devri çıkışı gibi süslenip çıkmayın, namaz kılın, zekat verin, Allah'a ve peygamberine itaat edin! Ey Ehl-i Beyt (peygamberin ev halkı), Allah yalnızca sizden kiri uzaklaştırıp tertemiz pampak etmek istiyor.

Ahzab s. 32 ayetinde peygamber as ın eşlerinin diğer erkeklere karşı olması gereken tavrı bildirilerek diğer kadınlarında erkeklere olması gereken tavırları anlatılmaktadır. 33. ayette evlere hapsedilme gibi bir durumun anlaşılmaması gerektiğini hatırlatıp dışarı çıkarken bazı kadınların yaptığı gibi yapmamaları beyan edilmekte , 59. ayette dışarı çıkma adabı beyan edilmektedir. 

 [033.059]  Ey o Peygamber! Zevcelerine ve kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına hep söyle: cilbâblarından üzerlerini sıkı örtsünler, bu onların tanınmalarına, tanınıp da eza edilmemelerine en elverişli olandır, bununla beraber Allah bir gafûr rahîm bulunuyor.

Bu ayetleri tarihsel bir okuma ile yaşandığı zaman ve mekana hapsetmek imkanı yoktur, ayetler dünü , bugünü , yarını kapsamakta olup kadınların toplum içinde uyması gereken kuralları ihtiva etmektedir. Nur s. 31 ,ahzab s. 59. ayetlerinde kadının örtünme emrinin daha önceden uygulanan ve bilinen br durum olduğu anlaşılmaktadır. Kur'an nazil olmadan önce kadının örtünmek diye bir şeyden haberi olmadığını , bu bilginin kur'an ile ilk defa nazil olduğunu söylemek doğru bir yaklaşım değildir. "Cilbab" ve "humur" kelimeleri ile ifade edilen şeyin ne olduğu daha önceden bilinen bir şey olup kadının ev içinde dolaştığı kıyafet ile dışarda dolaşamayacağının beyan edilmiş olması açısından önemli bir bilgidir. 

Bugün özellikle kur'an merkezli düşünce söylemi etrafında oluşturulan "kur'anda başörtüsü yoktur" söylemi, kur'an ile örtüşen bir söylem değildir. Kimsenin kimseye zorla başını örttürmeye hakkı olmadığını burada yeniden hatırlatarak , kimseninde kur'anın böyle bir emrini yok saymaya hakkının olmadığını hatırlatmak isteriz. Kur'an öteden beri bilinen bir olguyu yeniden hatırlatarak kadınların toplum içinde uymaları gereken kuralları hatırlatmış olup bilinenin üstüne yeniden ayrı bir emir şeklinde bir bilgiye gerek duymamıştır. Kur'anı kendisine rehber edindiği iddia edip örtünme emri konusunda geri duran kişilerin bu düşüncelerinin kur'an merkezli değil nefis merkezli olduğunu , fakat bu durumu içlerine sindirmek amaçlı olarak kur'andaki örtünme ile ilgili ayetleri gözardı ettiklerini düşünüyoruz.  

Bugüne baktığımızda maalesef örtünün dikkat çekmeme özelliğinin kaybolarak, dikkat çekme malzemesi haline gelmiş olması , örtünme emrinden hasıl olması gereken durumun dışında bir hale gelerek cezbedici bir duruma dönüşmüş olması hepimizin şahid olduğu bir durumdur. Altı kaval üstü şişhane misali başı kapalı ama başka tarafları ortada olan kadınlarımızı gördükçe işin şuuruna vakıf olmadan yapıldığına üzülerek şahid olmaktayız, halbuki kadının örtünmesinde kasıt onların erkeklerin dikkatini çekmeyecek bir şekilde toplum içinde yer almaları gerektiği olması gerekirken onların örtülerini bu şekil dikkat çekme malzemesi yapması örtünmeden hasıl olması gereken durum ile örtüşmemektedir. 

Bu söylediklerimizin bazı kişilerin gücüne gideceğini biliyoruz fakat o kişileri sevindirmek için Allah cc yi gücendirmek yakışık alan bir durum değildir, müslüman olmak demek nefsi şeytanın iğvasından kuratarıp rabbe teslim olmak demek ise örtünme konusundaki kur'anın emirleri göz ardı edilmemelidir.

Kadın ile erkeğin toplum hayatında birbirleri ile olan ilişkilerinin düzenlenmiş olması ve bu düzene uyulması müslüman olmanın gereklerindendir, müslüman olmak demek teslim olmak anlamında olduğuna göre rabbimizin bizler için çizdiği kurallara uymak bizim keyfimize kalmış bir tercih değil uyulması gerekli olan kurallardandır. Kadın ve erkeğin toplum içinde belli kurallar dahilinde olan ilişkileri toplum sağlığı için gerekli bir durum olup bu kuralların çiğnenerek batılı ölçülere göre hareket edilmesi toplum sağlığının tehlikeye düşmesine yol açacaktır.  

Kadının örtünme kurallarına riayet etmesi sadece onun başını örtmesi şeklinde anlaşılıp karşı cinsle olan münasebetine etki etmiyorsa örtünmeden kast edilen hikmetin anlaşılmadığını gösterir. Aynı şekilde erkek'te kadın ile olan ilişkilerinde edeb dahilinde olması gerekir, bu durum sadece kadından beklenen bir şey değildir.

Sonuç olarak;kadın ve erkek yaratılışlarından gelen bir özellikle birbirlerine karşı ilgi duymaları yadsınamaz bir gerçektir. Bu gerçekliği en iyi bilen yaratıcı rabbimiz aralarındaki ilişkileri düzenleyici kurallar koymuştur. Kadın ve erkek toplum içinde birbirlerine karşı davranışlarında rabbimiz tarafından konulan kurallar uygun hareket etmeleri şartı ile iş hayatında yer almalarında herhangi bir sakınca yoktur.

                                        EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.