resul etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
resul etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Ocak 2013 Perşembe

Nebi Olmadan Resul Olunmaz

Ahzab s. 40. ayetinde "Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah'ın Resûlü ve nebillerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir." mealindeki ayetten yola çıkarak bazılarının , "bakın ayette nebilerin sonuncusu deniliyor resullerin sonuncusu denilmiyor" diyerek kendisinin veya bir başkasının resul olduğunu iddia ettiklerine şahid oluyoruz. Yada resulluğun kur'anı tebliğ ile memur olan herkesin ortak vasfı olduğunu iddia ederek tüm müslümanları resul ilan etme yoluna gittiklerini görmekteyiz. Kur'anı tebliğ tüm müslümanların mü'min olma gereğinin bir sonucu olması hasebiyle biz kendisini veya bir başkasını resul ilan etme yoluna gidenlerin kur'ani dayanaklarının ne kadar sağlam olduklarını ortaya koymaya gayret edeceğiz.    

Öncelikle iddiamız şudur , bugün kendisini veya bir başkasını resul ilan eden bir kişinin resul olmadan önce nebi olması gerekmektedir. Çünkü resul olmak demek bir başkasından aldığı haberi bir başkasına aktaran demektir ve o haberi aktaran kişinin önce o haberi bir yerden alması gerekir buda onun nebi olması ile gerçekleşir. Bu kişiler "biz kur'anın resuluyuz" diyerek önceki kitabın elçisi olduklarını iddia etmeleri ise "kaş yapayım derken göz çıkarma" mesabesinde bir hatadır. Önce nebi kelimesinin anlamı üzerinde durarak Allah cc nin insanlar içinden seçmiş olduğu vahyi iletmekle memur olan kişilerin ortak vasfının sadece resul değil "nebi resul" olduklarının kur'anda nasıl belirtildiğini görelim.

Ne-be-e kelimesi sözlükte , haber vermek,duyurmak anlamındadır . Bu kelimeye kur'anın bindirmiş olduğu anlam açısından bakacak olursak, Allah cc nin insanlar içinden seçtiği kişileri  hidayet ve rahmet olmak üzere göndermeden önce onlara vahy etmesi onlara kitap vermesi demektir. Öncelikle bu yanlış anlayışın temelinde gelenekteki "nebi ve resul" kavramlarının ve "kitap" kavramının yanlış anlaşılması yatmaktadır. Geleneksel anlayışta "nebi" demek kendisine kitap verilmeyen demektir bu anlayış kitap kelimesinin yanlış anlaşılmasından kaynaklanmaktadır . "Kitap" kelimesinin sözlükteki anlamına bakacak olursak , harflerin yazarak birbirine eklenmesi demek olup ağızdan çıkan sözlerinde kitap demek olduğunu görmekteyiz. (el müfredat,ketebe maddesi bk)  

Kitap kelimesinin anlamından hareketle "nebi" kavramı için kullanılan , "kendisine kitap verilmeyen" tabirinin yanlışın ötesinde büyük bir hata olduğu görülmektedir. Hiçbir resulun , Allah cc den vahiy almadan "ben resulum" diye ortaya çıkmasının mümkün olmadığına onun Allh cc den almış olduğu vazife ona vahyedilerek verilmiş ve o vahyi ağzından çıkan kelimelerle yani kitaplaştırarak muhataplarına aktarmıştır. Allh cc nin şeçiş olduğu insanlar resul olma vazifesinden önce bu vazifeyi yerine getirmek için ondan bir haber almakta yani nebi olmakta ve sonra o haberi muhataplarına aktarma vazifesini yüklenerek resul olmaktadır. Yani Allh cc insanlar içinden seçtiği kullarına kur'anda " RESUL NEBİ" adını vermektedir. Yanlış anlayışın aksine o kulların bir kısmı "nebi" bir kısmıda" resul" değildir.   

-----2-136- Deyiniz ki, "Biz, Allah'a iman ettik ve bize ne indirildiyse İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakup'a ve torunlarına ne indirildiyse, Musa'ya ve İsa'ya ne indirildiyse ve bütün nebilere Rablerinden ne verildiyse hepsine iman ettik. Biz onların arasında fark gözetmeyiz ve biz ancak O'na boyun eğen müslümanlarız."
 Bakara s. 136. ayetinde, musa ve isa as a verilenin diğer nebilerede verildiğini görmekteyiz.  

 -----2-213- İnsanlar tek bir ümmetti. Ayrılmaları üzerine Allah, rahmetinin müjdecileri ve azabının habercileri olmak üzere nebiler gönderdi ve beraberlerinde hak ile ilgili kitap indirdi ki, insanların, aralarında ihtilaf ettikleri şeyler hakkında hakem olsun. Bunda da sırf o kitap verilenler, kendilerine bunca deliller geldikten sonra tuttular, aralarındaki hırs ve kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah kendi izniyle, iman edenleri, onların hakkında anlaşmazlığa düştükleri hakka, ulaştırdı. Allah, dilediğini doğru yola iletir.   

Bakara s 213. ayetinde gönderilen nebilerin beraberlerinde hak kitapların indirildiği beyan edilmektedir. Bu ayete göre Allh cc insanlara beşir ve nezir olmak üzere gönderdiği bütün elçilerini "nebi" olarak vasıflandırmakta ve hepsine kitap verildiğini bildirmektedir. Kur'anda geçen elçilerin isimlerine baktığımız zaman bir çoğunun " resul nebi" olarak vasıflandırıldığı açıktır . Bazı elçilerin isimleri geçtiği yerde onların "nebi" olarak zikredilmemesi bizi resul ve nebi kavramlarının ayrı olduğu kanaatine götürmemelidir bakara s. 213. ayeti Allh cc nin insanlar içinden seçtiği ve adını bilmediğimiz bir çok insana vahyederek yani kitaplar indirerek insanlara hidayet yolunu göstermiştir. Kitap verilmesi demek nebilere vahyedilen sözlerin incil ,tevrat ,zebur veya kur'an gibi yazılı olmalarıda şart değildir. Kitap kelimesinin anlam alanının ağızdan çıkan sözlerinde bir kitap olduğunu yukarda söylemiştik, adını bilmediğimiz bir çok elçiye vahyedilmiş ve o elçilerin Allah cc nin kendilerine olan vahyini ağızları ile iletmeleri onların kendilerine verilen kitabı okumaları demektir.   


-----3.081 Allah, vaktiyle nebilerden: «Andolsun ki, size kitap ve hikmetten her ne verdiysem, sonra size beraberinizdekini doğrulayan bir resul geldiğinde ona kesinlikle inanacaksınız ve çaresiz ona yardım edeceksiniz.» diye söz almış ve: «Bunu kabul ettiniz mi? Bunun üzerine ağır ahdimi boynunuza aldınız mı?» demişti. Onlar: «Kabul ettik.» dediler. Allah da: «Öyle ise, şahit olun, ben de sizinle birlikte şahitlik edenlerdenim!» buyurdu.  

Al-i imran s 81 ayet her ne kadar ehli kitaba hitap etmesi ve muhammed as ın musa ve isa as ı tasdiklemesi açısından bakılması gerekir isede arka plan anlamlarından biriside Allh cc nin nebilere kitap ve hikmetten vermesi konusunuda kapsaması açısından bakılması gerekn ayetlerden biridir.   


-----4.163- Muhakkak biz, Nuh'a ve ondan sonra gelen nebilere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torunlarına, İsa'ya, Eyyûb'a, Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a da vahyettik. Davud'a da Zebur'u verdik. 
Nisa s 163. ayetinde nuh as ile muhammed arasındaki bütün vahye muhatap olan kişiler "nebi " olarak vasıflandırılmakta olup bunların diğer ortak vasfı resul olmalarıdır.    


----- 6.112- Biz böylece, her nebiye insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık. Bunlar birbirini aldatmak için süslü sözlerle vesvese verirler. Rabbin dileseydi onu yapamazlardı. Artık onları iftiraları ile başbaşa bırak. 

-----22.52-  Biz senden önce hiçbir resul ve nebi göndermedik ki o bir şey temenni ettiği zaman, şeytan onun arzusuna şüpheler karıştırmasın. Bunun üzerine Allah şeytanın karıştırdığı şüpheyi giderir. Sonra da Allah, âyetlerini tahkim eder (güçlendirir). Allah Alîm'dir (herşeyi bilir), Hakîmdir (Hikmet sahibidir) 

En'am s 112 ve hacc s 52 . ayetlerinde Allah cc nin insanlara vahyini iletmesi için göndermiş olduğu her nebinin muhataplarına şeytanların düşman olduğu ve o vahyi inkar etmeleri için onlara vesveseler verdikleri beyan edilmekte ve yine bu ayetlerin o eçilerin ortak vasfını "resul nebi" olduğu görülmektedir. 

Allah cc hacc s. 75. ayetinde meleklerden ve insanlardan resuller seçtiğini bildirmektedir. Resul kavramını genişleterek melekleride dahil edecek olursak "her resul nebi değildir" diyebiliriz çünkü melekler için "nebi" kavramı kullanılmaz. Ancak resul kavramının anlamını Allh cc nin seçmiş olduğu insanlar için kullanacak olursak " her nebi  resuldur her resul nebidir" diyebiliriz.

Sonuç olarak, bugün birisi kalkıp "ben resulum" veya "falan şahıs resuldur" diye bir iddiada bulunması onun bu iddiasına delil olarak Allh cc den aldığı bir haberi bize göstermesini gerektirir, yani elçiliğine delil olan vahyi iletmesi gerekir , "ben kuranın elçisiyim" demesi onun resul olmasına delil asla olmaz , bu kişi ya iskender evrenosoğlu gibi kendisinede vahyedildiğini iddia ederek en'am s. 93.94. ayetlerinin muhatabı olmaya hak kazanacak yada bu kavramların gelenekteki yanlış kullanımlarını kalkan ederek iddiasına devam edecektir. Kur'anın resulu olmak demek o kitaptaki kavramları ters yüz ederek yapılamayacağına göre bu kişi sade bir müslüman olma yolunu ister istemez tercih edecektir, aksi takdirde resulluk iddiası ya cehalet eseri yada yalancılıktan başka bir şey olamaz.    

                      EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.

4 Temmuz 2011 Pazartesi

Al-i imran s.81. Ayeti Çerçevesinde Nebi ve Resul Kavramları

Al-i imran suresi 81. ayetinde Allah cc nin nebilerden söz alıp gelecek olan resullere yardım etmeleri sözünü alması ile ilgili ayet kuran bağlamı gözetilmeden anlaşılmaya çalışıldığı için nebi ve resul ayrımına gidilerek "her nebi resuldur fakat her resul nebi değildir" şeklinde formuluze edilerek , ahzab suresi 40. ayetinde "o nebilerin sonuncusudur" ayetinde resul geçmediği için "muhammed as nebilerin sonuncusu imiş resullerin sonuncusudur  demediği için demekki resulluk devam etmektedir" şeklinde bir söylem geliştirilerek kerameti kendinden menkul resullerimiz mantar gibi yerden bitmeye başlamışlardır. Bu konu ile yazmış olduğumuz "her nebi resuldur her resul nebidir" isimli yazımızdada belirtmeye çalıştığımız gibi Allah cc nin yeryüzünde seçmiş olduğu , vahyi tebliğ ile sorumlu olan insanların ortak vasfı önce vahyi alması sebebiyle "nebilik" sonra o vahyi insanlara tebliğ etme görevini yüklenmeleri sebebiyle "resul" olmalarıdır. Yani nebi olmadan resul olmak mümkün değildir. 

3-81- Hani Allah nebilerden 'kesin bir söz (misak)' almıştı: "Andolsun size kitap ve hikmetten verip sonra size beraberinizdekini doğrulayan bir resul  geldiğinde, ona kesin olarak iman edecek ve ona yardımda bulunacaksınız." Demişti ki: "Bunu ikrar ettiniz ve bu ağır yükümü aldınız mı?" Onlar: "İkrar ettik" demişlerdi de "Öyleyse şahid olun, Ben de sizinle birlikte şahid olanlardanım" demişti. 

Ayetin mealinden anlaşılacağı üzere Allah azze ve celle konuyu bizlere görsel bir anlatım çerçevesi içinde anlatmaktadır. Sanki nebilerin hepsini bir anda toplamış ve onlardan hep bir ağızdan söz  almış şeklinde bizlere sunulmaktadır. Bu anlatım uslubu adem as dan muhammed as a kadar gelen bütün nebilerin bir silsile halinde tek bir görevi olduğu ve muhammed as ile son bulan vahyin daha önceki vahiy muhatapları olan yahudi ve hırıistiyanların tabi olduklarını iddia ettikleri musa ve isa as ın muhammed as ile aynı görevde oldukları ve musa ve isa tabi olduklarını iddia edenlerin son nebi ve resul olan muhammed as a tabi olmaları gerektiğini bildirmesi açısından anlaşılması gerektiği halde "parmak ayı gösterdiği halde aya değil parmağa bakmak" deyimine uygun olarak konuyla alakası olmayan fakat bir ön kabullu veya heva merkezli bir okumanın ürünü olarak "resulluğun devam ettiği" şeklinde anlaşılmıştır.Ayeti kuran bütünlüğünde anlamaya çalıştığımız zaman konu daha kolay anlaşılacaktır. 

Ayetin "Hani Allah nebilerden kesin bir söz almıştı" şeklinde başlaması "resulluk "yani haberi ulaştırma görevlerinden önce "nebilik" yani haber almaları gerektiği için "nebilerden söz almıştı" şeklinde başlamaktadır. Geleneksel anlayıştaki "kendisine kitap verilmeyip önceki resulun kitabını tebliğ eden kimse" olarak tarifi yapılan nebiliğin tersine olarak ayette görüldüğü gibi "size kitaptan ve hikmetten verdim" şeklindeki cümleden ve enam suresi 89. ayet öncesi sayılan isimlere "kitap. hikmet ve nübüvvet verdiklerimizdir" cümlesinden anlaşılacağı üzere Allah azze ve celle gönderdiği her elçisine resulluk belgesi olan kitab vermiştir.Ayetteki anahtar cümle "SİZE BERABERİNİZDEKİNİ DOĞRULAYAN BİR RESUL GELDİĞİNDE" cümlesidir. Acaba beraberlerindekini doğrulayan resul kim? bunun cevabını da kuranda bulmaktayız.    
                                                                                                      
2.089 Allah katından beraberlerinde olan (Tevrat) ı doğrulayıcı bir Kitap geldiği zaman, -ki bundan önce küfredenlere karşı fetih istiyorlardı- işte bilip-tanıdıkları gelince, onu inkâr ettiler. Artık Allah'ın laneti kâfirlerin üzerinedir.

 2.101]beraberlerindekini doğrulayan bir Peygamber, Allah katından onlara gelince Kitap verilenlerden bir takımı, bilmiyorlarmış gibi, Allah'ın Kitabı'nı arkalarına attılar.  

 
 46.12 Kuran'dan önce, Musa'nın kitabı (Tevrat), bir rahmet ve rehberdi. Bu Kuran da, zulmedenleri uyarmak ve iyi davrananlara müjde olmak üzere Arap diliyle indirilmiş, kendinden öncekileri doğrulayan bir Kitap'dır.  




6.92 Bu indirdiğimiz, kendinden öncekileri doğrulayan, Mekkelileri ve etrafındakileri uyaran mübarek Kitap'dır. Ahirete inananlar buna inanırlar, namazlarına da devam ederler[002.041] [DI] Yanınızdaki Tevrat'ı tasdik ederek indirdiğim Kuran'a, inanın; onu ilk inkar edenler siz olmayın, ayetlerimi hiçbir değere karşılık değiştirmeyin ve bile bile hakkı gizlemeyin  .
2.41 Yanınızdaki Tevrat'ı tasdik ederek indirdiğim Kuran'a, inanın; onu ilk inkar edenler siz olmayın, ayetlerimi hiçbir değere karşılık değiştirmeyin ve bile bile hakkı gizlemeyin[002.091] [DI] Onlara, «Allah'ın indirdiğine inanın» denildiğinde «Bize indirilene inanırız» deyip ondan sonra gelen Kuran'ı inkar ederler; halbuki o, ellerinde bulunan Tevrat'ı tasdik eden hak bir Kitap'dır. Onlara «Eğer inanıyor idiyseniz niçin daha önce Allah'ın peygamberlerini öldürüyordunuz?» diye sor.
  .

2.91Onlara, «Allah'ın indirdiğine inanın» denildiğinde «Bize indirilene inanırız» deyip ondan sonra gelen Kuran'ı inkar ederler; halbuki o, ellerinde bulunan Tevrat'ı tasdik eden hak bir Kitap'dır. Onlara «Eğer inanıyor idiyseniz niçin daha önce Allah'ın peygamberlerini öldürüyordunuz?» diye sor.                                                      
2.97 De ki, «Cebrail'e düşman olan kimse Allah'a düşmandır», çünkü O, Kuran'ı Allah'ın izniyle kendinden öncekini tasdik ederek, yol gösterici ve inananlara müjdeci olarak senin kalbine indirmiştir .
 3.3 Sana kitabı hak ile ve kendisinden öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. Ve Tevratt'ı ve İncil'i indirdi[003.039] [SY] Zekeriyya mihrapta namaz kılmakta iken melekler kendisine seslenip: «Allah sana, Allah’tan bir kelimeyi tasdik edecek, hem efendi, hem gayet zahid, hem peygamber olacak olan Yahya’yı müjdeler» dediler  .
3.39 Zekeriyya mihrapta namaz kılmakta iken melekler kendisine seslenip: «Allah sana, Allah’tan bir kelimeyi tasdik edecek, hem efendi, hem gayet zahid, hem nebi olacak olan Yahya’yı müjdeler» dediler.    

Bu ayette dikkatimizi çeken nokta yahya as ın kendisinden sonra  gelecek olan isa as ı tasdik edecek olmasının ifade edilmesidir.   
                  
4.47 Ey Kitap verilenler! Yüzleri silip arkaya çevirerek enseler gibi dümdüz yapmadan, yahut cumartesi güncüleri lanetlediğimiz gibi lanetlemeden önce, yanınızdakini tasdik ederek indirdiğimiz Kuran'a inanın; Allah'ın emri daima yapılagelmiştir.                       
5.46 Onların izi üzerine arkalarından Meryem oğlu İsa'yı, ondan önce gelmiş bulunan Tevrat'ı doğrulayarak gönderdik. Ona, yol gösterici, aydınlatıcı olan ve önünde bulunan Tevrat'ı doğrulayan İncil'i sakınanlara öğüt ve yol gösterici olarak verdik  .               
5.48 Kuran'ı, önce gelen Kitap'ı tasdik ederek ve ona şahid olarak gerçekle sana indirdik. Allah'ın indirdiği ile aralarında hükmet; gerçek olan sana gelmiş bulunduğuna göre, onların heveslerine uyma! Her biriniz için bir yol ve bir yöntem kıldık; eğer Allah dileseydi sizi bir tek ümmet yapardı, fakat bu, verdikleriyle sizi denemesi içindir; o halde iyiliklere koşuşun, hepinizin dönüşü Allah'adır. O, ayrılığa düştüğünüz şeyleri size bildirir  .                                                                                                     
35.31 Bu, sana vahyettiğimiz, öncekileri doğrulayan gerçek Kitap'dır. Allah şüphesiz kullarından haberdardır, görendir.                                                                  
46.30 Şöyle dediler: «Ey milletimiz! Doğrusu biz, Musa'dan sonra indirilen, kendinden öncekileri doğrulayan, gerçeği ve doğru yolu gösteren bir kitap dinledik.                   
61.6 Meryem oğlu İsa: «Ey İsrailoğulları! Doğrusu ben, benden önce gelmiş olan Tevrat'ı doğrulayan, benden sonra gelecek ve adı Ahmet olacak bir peygamberi müjdeleyen, Allah'ın size gönderilmiş bir peygamberiyim» demişti. Ama o elçi, kendilerine belgelerle geldiği zaman: «Bu, apaçık bir sihirdir» demişlerdi.                                                 
2.146 Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onu  oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Onlardan bir takımı, doğrusu bile bile hakkı gizlerler.
 

 
 Al-i imran suresinin bütünlüğüne dikkat ettiğimiz zaman surenin konularının ehli kitap ile ilgili olduğunu görürüz.Medinede yahudi ve hıristiyanlarla karşılaşan  muhammed as, yahudi ve hıristiyanların iman ettiklerini iddia ettikleri musa ve isa as ın hem kendilerini hemde getirdiği tevrat ve incili tasdik eden bir elçi olduğunu tevratta ve incilde vasıflarının belirtildiği dolayısi ile yahudi ve hıristiyanların imanlarında samimi iseler muhammed as a uymaktan başka yolları olmadığını yukarıda meallerini verdiğimiz ayetlerdende görmekteyiz.  


Bu ayetlerin ışığında al-i imran s. 81. ayetine döndüğümüz zaman bu ayet muhammed as ın geldiği zaman kuran ayetlerinin doğrultusunda ifade ettiği vechile kendisinden önce gelen musa, isa ve diğer bütün resulleri   ve  kendinden önce gelen tevrat ve incili  tasdikleyerek geldiğini görüyoruz. "ONA  İNANACAK VE ONA  YARDIM  EDECEKSENİZ " şeklindeki emir aslında musa ve isa as a iman ettiklerini iddia eden yahudi ve hıristiyanlara verilen bir emirdir. Allah azze celle demek yahudi ve hıristiyanlara hitaben şunu demek istiyor. "SİZ MUSA VE İSA AS A İMAN ETTİKLERİNİ İDDİA EDEN KULLARIM SİZİN İMAN ETTİĞİNİZ MUSA VE İSA AS LAR GETİRDİKLERİ KİTABI TASDİKLEYEN MUHAMMED AS A İNANIP VE YARDIM EDECEKLERİNE DAİR SÖZ VERMİŞLERDİR . SİZLERDE EĞER BU İMANLARINIZDA SAMİMİ İSENİZ MUHAMMED AS A İMAN VE YARDIM ETMENİZ GEREKMEKTEDİR. 

Kuran bütünlüğü doğrultusunda bu şekilde anlaşılması gereken bu  ayet görüldüğü   gibi  muhammed as ın nebilerin sonuncusu olduğu fakat resulluğun devam edeceğine dair ortaya atılan söylemin yanlış bir söylem olduğunu ortaya koymaktadır.Nebi ve resul kavramları ile ilgili olarak ortaya atılan ve iki kavramı birbirinden ayrı olarak anlama yolundaki bu düşüncenin geldiği nokta kerameti kendinden menkul "bende resulum" şeklinde ortaya çıkan meczuplardır.    Maalesef bu meczupların dışında kuran merkezli düşünce sloganı ile yola çıkan ve" bizde kuranı tebliğ etme görevi ile yükümlü olduğumuz için resul sayılırız" şeklinde bir düşünce ortaya atan bazı kişiler "resul" kelimesinin yusuf suresindeki lugat anlamındaki kullanımlarını öne sürerek bu iddialrını dile getirmektedirler . Kuranı tebliğ etmekle yükümlü olmak demek mümin olmanın gereklerinden biridir. Nebilik ve resulluk muhammed as  ile son bulmuştur. 
en doğrusunu Allah cc bilir.                                               

HER NEBİ RESULDÜR HER RESUL NEBİDİR

Kur'anda bazı kavramların bütünlüğünden koparılarak parçacı ve heva merkezli yaklaşımlara kurban edilme örneklerine maalesef "nebi ve resul kavramlarındada görmekteyiz. "Nebi ve resul"kavramları birbirinden ayrı düşünülerek. sloganik bir biçimde kategorize edilmeye çalışılmış ve sonucunda "her resul nebidir fakat her nebi resul değildir" veya "her nebi resuldur fakat her resul nebi değildir" (bu ikinci kategori evrenosçuların hevalarına öyle uyduğu için geliştirilmiştir) şeklinde söylemler üretilmiştir. Ancak kur'an bütünlüğüne baktığımızda nebi ve resul kavramlarının birbirinden ayrı olarak kullanılmasına rağmen bu iki kavramın birbiri içine girift kavramlar olduğunu ve biri olmadan öteki olamayacağını görmekteyiz. Ve bu yapılan ayrım neticesinde bazı hastalıklı insanların işi  kendilerini " resul ilan etmeye kadar götürdüklerine   şahit olmaktayız.

Nebi ve resul kavramları  kur'anın nuzulu öncesi arapların günlük dillerinde kullandıkları kelimelerdir. Kur'an inmeye başladığı zaman  arapların günlük kullandıkları bazı kelimelere lugat anlamlarının haricinde kur'ani anlamlar yüklenerek "ıstılahi" anlamlar yüklenmiştir. Bu kullanım örneklerini "nebi ve resul" kavramlarındada görmekteyiz. Bu kavramlar kur'anda hem sözlük, hemde ıstılah anlamları ile kullanılmıştır. Esas konumuz sözlük anlamı ile kullanılması olmadığı için bu kullanımlara   yazımızı uzun tutmamak amacıyla girmiyoruz.

"Nebi " kelimesi" Elmüfredat"ta."kendisiyle bir bilginin yada zannı galibin elde edildiği büyük bir faydası olan haber" şeklinde ifade edilmiştir. " resul " kelimesi ise, "acele etmeden gönderilmek yollanmak anlamındadır.Sözlük anlamları bu şekilde olan kelimeler kaynaklarımızda ıstılahi anlam olarak  şu şekilde verilmektedir. "kendisine kitap verilmiş olanlara "resul " denir. Kendisine kitap verilmeyipte önceki resulun getirdiği dini  tebliğ edenede "nebi " denir . Bu şekildeki  kendilerine kitap verilen veya verilmeyen şeklindeki bir tarif kur'andan onay almaktamıdır. ? Bu sorunun cevabını yine bize kur'an verecektir                                                                                                                                                               .40.078  And olsun ki, senden önce birçok RESULLER gönderdik; sana onların kimini anlattık, kimini anlatmadık; hiçbir RESUL, Allah'ın izni olmadan bir ayet getiremez. Allah'ın buyruğu gelince iş gerçekten biter. İşte o zaman, boşa uğraşanlar hüsranda kalırlar.                                                                                                                                                                       
                                                                                                                                                                4.164 Bir kısım RESULLERİ  sana daha önce anlattık, bir kısmını ise sana anlatmadık. Ve Allah Musa ile gerçekten konuştu.                                                                                                                                                              4.165  müjdeleyici ve sakındırıcı olarak RESULLER gönderdik ki insanların  RESULLERDEN sonra Allah'a karşı bir bahaneleri olmasın! Allah izzet ve hikmet sahibidir

 Mümin s. 78. ve nisa suresi 164.165. ayetlerinden anlamaktayızki, Muhammed as dan önce ve sayısını sadece rabbimizin bildiği  kişilerin ortak ismi istisnasız "RESUL" dur.                                                                                                                                                                                           43.6   Öncekilere nice NEBİLER göndermişizdir   . 43.7 Kendilerine gelen her NEBİYİ onlar mutlaka alaya  alırlardı . .......  .43.8 Bunun için Biz de, bunlardan daha kuvvetli olanları yok etmişizdir. Öncekilere dair nice misaller geçmiştir.

 
  6.10 And olsun ki, senden önce birçok RESULLER alaya alınmıştı, onlarla eğlenenleri, alaya aldıkları şey mahvetti.

 
  15.11 Onlara gelen her RESULU alaya alıyorlardı.  

21.41 And olsun ki, senden önce birçok RESUL  alaya alınmıştı da, alaya alanları, eğlendikleri şey mahvetmişti. 
36.30 Kullara yazıklar olsun! Kendilerine hangi RESUL  gelse, onu alaya alıyorlardı.  
40.83 RESULLERİ onlara belgelerle gelince, kendilerinde olan bilgiden gururlandılar da, alaya aldıkları şey kendilerini sarıverdi.

Örnek ayetlerden anlaşıldığına alaya alınan kişilerden bahsedilirken"NEBİ" ve "RESUL" kelimeleri ortak olarak  kullanılmıştır. Klasik "nebi" anlayışına  baktığımızda "kendisine kitap verilmeyip bir önceki resulun getirdiği kitabı tebliğ eden kişi"olarak tarifi yapılmıştır ancak bu tarif ne derece doğrudur?. Enam s.84 ile 89. arasındaki ayetler bu konuda bize doğru bilgiyi vermektedir. 6.84Biz ona(ibrahim'e) İshak'ı ve Yakub'u da hediye ettik: Hepsine de doğru yolu gösterdik. Nitekim daha önce Nuh'a ve onun soyundan Davud'a, Süleyman'a, Eyyub'a, Yusuf'a, Musa'ya ve Harun'a da yol göstermiştik. Biz güzel davrananlara böyle karşılık veririz. 6.85 Zekeriyya, Yahya, İsa ve İlyas'a da (hidayet ettik). Hepsi de salih kullarımızdandı.  6.86 İsmail, Elyesa, Yunus ve Lut'u da (hidayete erdirdik). Hepsini âlemlere üstün kıldık. 6.87Babalarından, çocuklarından ve kardeşlerinden bazılarını da (üstün kıldık). Onları seçtik ve doğru yola ilettik.   6.88 İşte bu, Allah'ın doğru yoludur. Kullarından dilediğini o doğru yola iletir. Eğer onlar Allah'a ortak koşsalardı, yaptıkları bütün amelleri boşa giderdi.  6.89 İşte onlar, kendilerine kitap, hüküm (hikmet ve hükümranlık) ve NÜBÜVVET  verdiğimiz kimselerdir. Bunlar, ona inanmayacak olurlarsa, yerlerine, onu tanımamazlık etmiyecek bir toplum getiririz .   
  .    

 
Bu ayetlerde bize göstermektedirki sayıları verilen 18 kişi ve bunlara dahil edilen "babaları,soyları,kardeşleri"ayeti ile bu ayetlerde isimleri geçmeyen ve diğer ayetlerde isimleri geçen kişilerin hepsine kitap verilmiştir."nübüvvet ve kitap" kelimelerinin bir arada zikredilmesinden klasik anlayıştaki nebi tarifinin kur'anla örtüşmediğini görmekteyiz.
 

 
3.81 Allah NEBİLERDEN  ahid almıştı: «And olsun ki size Kitap, hikmet verdim; sizde olanı tasdik eden bir  RESUL  gelecek, ona mutlaka inanacaksınız ve ona mutlaka yardım edeceksiniz, ikrar edip bu ahdi kabul ettiniz mi?» demişti. «İkrar ettik» demişlerdi de: «Şahid olun, Ben de sizinle beraber şahidlerdenim»  demişti.                                                
 
  .
Bu ayette geçen "nebi" ve "resul" kelimeleri bazı art niyetliler tarafından "biz nebi değiliz ama resuluz" şeklinde bir eğriltmeye maruz bırakıldığını  görmekteyiz . Dikkat edecek olursak gelecek olan resuller o nebilerden ayrı insanlar değillerdir. Kur'andaki diğer ayetlere baktığımızda Allah cc nin kullarına gönderdiği bütün insanlar tabiri caizse tren vagonları gibi birbirine bağlıdır. bir sonra gelen , öncekini tasdik ederek gelmektedir. Nebi ve resul arasında fark olduğuna dair getirilen ayetlerden biriside hac. 52. ayetidir.
 22.52 Senden önce gönderdiğimiz hiçbir resul ve nebi yoktur ki, birşeyi arzuladığı zaman, şeytan onun arzusuna vesvese karıştırmamış olsun. Fakat Allah, şeytanın attığını derhal iptal eder, sonra kendi ayetlerini sağlamlaştırır. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir  . ..  .   6.112 Böylece biz, her  nebiye  insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. (Bunlar), aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi onu da yapamazlardı. Artık onları uydurdukları şeylerle başbaşa bırak. Hac s. 52. ayetinden anlaşıldığı üzere muhammed as. dan önce gönderilenlerin bir kısmı resul veya nebi şeklinde ayrıma tabi tutulmadan "nebi ve resul" olarak vasfedilmiştir.(hac s 52. ayetinden yola çıkarak kur'anın nebi ve resul ayrımı yaptığına dair yazılan bir makalede "ve" bağlacına "ev" (veya) anlamı verilerek "nebi veya resul "şeklinde meallendirilerek bir zorlama yapıldığını burada belitmek isterim)
                                                                                    
                                                   
   4.136 Ey İnananlar! Allah'a, RESULLERİNE, RESULLERİNE indirdiği Kitap'a ve daha önce indirdiği Kitap'a inanmakta sebat gösterin. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, RESULLERİNİ ve ahiret gününu inkar ederse, şüphesiz derin bir sapıklığa sapmıştır.  2.213İnsanlar bir tek ümmetti. Allah  NEBİLERİNİ MÜJDECİ ve UYARICI  olarak gönderdi; insanların ayrılığa düşecekleri hususlarda aralarında hüküm vermek için onlarla birlikte hak Kitaplar indirdi. Ancak Kitap verilenler, kendilerine belgeler geldikten sonra, aralarındaki ihtiras yüzünden onda ayrılığa düştüler. Allah, inananları, ayrılığa düştükleri gerçeğe kendi izni ile eriştirdi. Allah dilediğini doğru yola eriştirir. 4.165 MÜJDELEYİCİ ve UYARICI olarak  RESULLER gönderdik ki insanların RESULLERDEN  sonra Allah'a karşı bir bahaneleri olmasın! Allah izzet ve hikmet sahibidir.  6.48 RESULLERİ ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderiyoruz. Kim inanır ve nefsini ıslah ederse onlara korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir             .   
 

    Bu ayetlerden anlaşıldığına göre   kendilerine kitap indirilenler nebi ve resul ayrımına tabi tutulmadan anlatılmaktadır. ortak vasıfları olan "müjdeleyici ve uyarıcı olma vasıfları yine nebi ve resul ayırımına tabi tutulmadan anlatılmaktadır.  "RESUL" olmanın önşartı  önce "NEBİ" olmaktır . Çünkü birisinin karşısına "resulluk" iddiası ile çıkan kişi  "resul" olmasının gereği olan ilettiği haberi bir yerden "nebi" olarak  alması gerekmektedirki  onun resulluğüne inanılsın .  9.70 Kendilerinden önce olan Nuh, Ad, Semud milletlerinin, İbrahim milletinin, Medyen ve altüst olmuş şehirler halkının haberleri onlara gelmedi mi? RESULLERİ onlara BELGELER getirmişlerdi. Allah onlara zulmetmemiş, onlar kendilerine yazık etmişlerdir.

 
   10.13 And olsun ki, sizden önce nice nesilleri, RESULLERİ onlara BELGELER getirmişken, haksızlık ederek inanmadıkları zaman yok etmiştik. İşte biz suçlu milleti böyle cezalandırırız. 

16.044 BELGELER ve kitaplarla gönderdik. Ey Peygamberim! Sana da Kur'ân'ı indirdik ki, insanlara vahyedileni açıklayasın. Belki onlar da düşünürler.  
30.47And olsun ki! Senden önce, birçok RESULU ümmetlerine gönderdik, onlara BELGELER  getirdiler; dinlemeyip suç işleyenlerden öç aldık, zira inananlara yardım etmek bize hak olmuştu.
 

 
"Ben size Allahın gönderdiği resulum" diyen bir kimsenin öncelikle yapması gereken Allahtan kendisine verilen belgeleri muhataplarına sunmasıdır.Hrehangi bir belge olmadan iddia edilen "ben resulum" sözünün sahipleri yalan bir söz ortaya atmış olmaktadırlar.
  5.70 And olsun ki İsrailoğullarından söz aldık ve onlara RESULLER gönderdik. Nefislerinin hoşlanmadığı bir şeyle onlara her RESUL  gelişte, bir kısmını yalanlarlar ve bir kısmını da öldürürlerdi  .    

2.87 And olsun ki, Musa'ya kitap verdik, ondan sonra ardarda RESULLER gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya belgeler verdik, onu Ruhul Kudüs ile destekledik. Size bir RESUL  nefsinizin hoşlanmadığı bir şey getirdikçe, büyüklük taslayarak, bir kısmını yalancı sayıp, bir kısmını öldürür müsünüz? 
3.21 Allah'ın ayetlerini inkar edenlere, haksız yere NEBİLERİNİ öldürenlere, insanlardan adaleti emredenleri öldürenlere elem verici bir azabı müjdele.  
3.112 Nerede bulunsalar Allah'ın ve inanan insanların himayesinde olanlar müstesna onlara alçaklık damgası vurulmuştur. Allah'tan bir gazaba uğradılar, onlara aşağılık damgası vuruldu. Bu, Allah'ın ayetlerini inkar etmeleri ve haksız yere NEBİLERİNİ  öldürmelerindendir. Bu, karşı gelmeleri ve taşkınlık yapmalarındandır 
 

  İsrailoğullarına kendilerine Allahın gönderdiği kişileri öldürmelerinden bahseden ayetlerdeki kişler "nebi" ve "resul" olarak anlatılmaktadır. Kur'anda "nebi ve resul" ayrımı yapılmadığını yukarıda sıralamaya çalıştığımız ve buraya alamadığımız birçok ayetin  delaletiyle görmekteyiz. Bunca ayete rağmen "kerameti kendilerinden menkul" bazı insanlar ahzab s. 40 ayetine dayanarak kendilerinin "resul" olduklarını idda etmektedirler. 


         " 33.40 Muhammed içinizden herhangi bir adamın babası değil, Allah'ın RESULU ve NEBİLERİN  sonuncusudur. Allah her şeyi bilendir."

Gönderdiği kitapta bir eğrilik olmadığını bildiren rabbimize rağmen kur'anda "nebi ve resul " kelimelerini sadece sözlük anlamlarını kullanarak , kur'andaki "nebi ve "resul" kavramlarının birisi olmadan öteli olmayacağını anlayamayan" Muhammed as nebilerin sonuncusudur.resulluk devam etmektedir "deyip kendi resullüklerini ilan eden kişileri ancak psikiyatrik bir tedavi önermekten başka diyeceğimiz olamaz. Çünkü "resul" olmanın yolu önce "nebi" olmaktan geçmektedir. "NEBİ OLMADAN RESUL OLUNMAZ". Ar, haya , iman ve akıl perdelerini yıkan evrenesoğlu bunu nebi olmadan resul olunamayacağını anladığı için kendi nebiliğini" risalet nurları" isimli kendisine indirildiğini iddia ettiği bir kitap ile taçlandırmaya çalışmaktadır.Ona sözümüz ancak enam s. 93.94  ayeti ile olur. 
   
 "Allah'a karşı yalan uydurandan veya kendisine bir şey vahyedilmemişken «Bana vahyolundu, Allah'ın indirdiği gibi ben de indireceğim» diyenden daha zalim kim olabilir? Bu zalimleri can çekişirlerken melekler ellerini uzatmış, «Canlarınızı verin, bugün Allah'a karşı haksız yere söylediklerinizden, O'nun ayetlerine büyüklük taslamanızdan ötürü alçaltıcı azabla cezalandırılacaksınız» derken bir görsen!Onlara: «And olsun ki, sizi ilk defa yarattığımız gibi size verdiklerimizi ardınızda bırakarak bize birer birer geldiniz; içinizde Allah'ın ortakları olduğunu sandığınız şefaatçılarınızı beraber görmüyoruz. And olsun ki aranızdaki bağlar kopmuş, ortak sandıklarınız sizden ayrılmışlardır» denecek."
 

 

 Sonuç olarak geleneksel anlayıştaki nebi ve resul kavramları birbirinden ayrı düşünülerek slogan haline gelen"   her resul nebidir fakat her nebi resul değildir" tarifinin . resulleri, kendilerine kitap verilenler , nebileri kendilerine kitap verilmeyenler olarak ayırmanın kur'ani bir tarafı yoktur. "Nebi ve resul" kavramlarının  birbirleri ile girift kavramlar olduğu, biri olmadan diğerinin olamayacağını yani  nebi olmadan resul olunamayacağı   kur'anda "ben resulum " diye ortaya  çıkan kişilerin Rablerinden bir belge ile geldiklerini bu belge olmadan muhataplarına herhangi bir tebliğde bulunamayacaklarını gördük. Böyle bir ayrımın ancak nebi ve resul kavramlarının kur'an bütünlüğü gözetilmeden yapılabileceği, veya "kerameti kendinden menkul şeyhler" misali "resullukleri kendinden menkul" psikiyatrik bozukluğu olan kişilerin iddia edebilecekleri, veya kur'an ayetlerini ve dillerini eğip bükme sonucu çıkarılabilecek neticeler olduğunu görmekteyiz.  Kur'an bütünlüğünü gözeterek anlaşılmaya çalışılan nebi ve resul kavramlarını kolay anlamak amacıyla şu şekilde formülüze edebiliriz " HER  RESUL   NEBİDİR   HER  NEBİ  RESULDUR  " en doğrusunu Allah cc bilir.