4 Temmuz 2011 Pazartesi

Al-i imran s.81. Ayeti Çerçevesinde Nebi ve Resul Kavramları

Al-i imran suresi 81. ayetinde Allah cc nin nebilerden söz alıp gelecek olan resullere yardım etmeleri sözünü alması ile ilgili ayet kuran bağlamı gözetilmeden anlaşılmaya çalışıldığı için nebi ve resul ayrımına gidilerek "her nebi resuldur fakat her resul nebi değildir" şeklinde formuluze edilerek , ahzab suresi 40. ayetinde "o nebilerin sonuncusudur" ayetinde resul geçmediği için "muhammed as nebilerin sonuncusu imiş resullerin sonuncusudur  demediği için demekki resulluk devam etmektedir" şeklinde bir söylem geliştirilerek kerameti kendinden menkul resullerimiz mantar gibi yerden bitmeye başlamışlardır. Bu konu ile yazmış olduğumuz "her nebi resuldur her resul nebidir" isimli yazımızdada belirtmeye çalıştığımız gibi Allah cc nin yeryüzünde seçmiş olduğu , vahyi tebliğ ile sorumlu olan insanların ortak vasfı önce vahyi alması sebebiyle "nebilik" sonra o vahyi insanlara tebliğ etme görevini yüklenmeleri sebebiyle "resul" olmalarıdır. Yani nebi olmadan resul olmak mümkün değildir. 

3-81- Hani Allah nebilerden 'kesin bir söz (misak)' almıştı: "Andolsun size kitap ve hikmetten verip sonra size beraberinizdekini doğrulayan bir resul  geldiğinde, ona kesin olarak iman edecek ve ona yardımda bulunacaksınız." Demişti ki: "Bunu ikrar ettiniz ve bu ağır yükümü aldınız mı?" Onlar: "İkrar ettik" demişlerdi de "Öyleyse şahid olun, Ben de sizinle birlikte şahid olanlardanım" demişti. 

Ayetin mealinden anlaşılacağı üzere Allah azze ve celle konuyu bizlere görsel bir anlatım çerçevesi içinde anlatmaktadır. Sanki nebilerin hepsini bir anda toplamış ve onlardan hep bir ağızdan söz  almış şeklinde bizlere sunulmaktadır. Bu anlatım uslubu adem as dan muhammed as a kadar gelen bütün nebilerin bir silsile halinde tek bir görevi olduğu ve muhammed as ile son bulan vahyin daha önceki vahiy muhatapları olan yahudi ve hırıistiyanların tabi olduklarını iddia ettikleri musa ve isa as ın muhammed as ile aynı görevde oldukları ve musa ve isa tabi olduklarını iddia edenlerin son nebi ve resul olan muhammed as a tabi olmaları gerektiğini bildirmesi açısından anlaşılması gerektiği halde "parmak ayı gösterdiği halde aya değil parmağa bakmak" deyimine uygun olarak konuyla alakası olmayan fakat bir ön kabullu veya heva merkezli bir okumanın ürünü olarak "resulluğun devam ettiği" şeklinde anlaşılmıştır.Ayeti kuran bütünlüğünde anlamaya çalıştığımız zaman konu daha kolay anlaşılacaktır. 

Ayetin "Hani Allah nebilerden kesin bir söz almıştı" şeklinde başlaması "resulluk "yani haberi ulaştırma görevlerinden önce "nebilik" yani haber almaları gerektiği için "nebilerden söz almıştı" şeklinde başlamaktadır. Geleneksel anlayıştaki "kendisine kitap verilmeyip önceki resulun kitabını tebliğ eden kimse" olarak tarifi yapılan nebiliğin tersine olarak ayette görüldüğü gibi "size kitaptan ve hikmetten verdim" şeklindeki cümleden ve enam suresi 89. ayet öncesi sayılan isimlere "kitap. hikmet ve nübüvvet verdiklerimizdir" cümlesinden anlaşılacağı üzere Allah azze ve celle gönderdiği her elçisine resulluk belgesi olan kitab vermiştir.Ayetteki anahtar cümle "SİZE BERABERİNİZDEKİNİ DOĞRULAYAN BİR RESUL GELDİĞİNDE" cümlesidir. Acaba beraberlerindekini doğrulayan resul kim? bunun cevabını da kuranda bulmaktayız.    
                                                                                                      
2.089 Allah katından beraberlerinde olan (Tevrat) ı doğrulayıcı bir Kitap geldiği zaman, -ki bundan önce küfredenlere karşı fetih istiyorlardı- işte bilip-tanıdıkları gelince, onu inkâr ettiler. Artık Allah'ın laneti kâfirlerin üzerinedir.

 2.101]beraberlerindekini doğrulayan bir Peygamber, Allah katından onlara gelince Kitap verilenlerden bir takımı, bilmiyorlarmış gibi, Allah'ın Kitabı'nı arkalarına attılar.  

 
 46.12 Kuran'dan önce, Musa'nın kitabı (Tevrat), bir rahmet ve rehberdi. Bu Kuran da, zulmedenleri uyarmak ve iyi davrananlara müjde olmak üzere Arap diliyle indirilmiş, kendinden öncekileri doğrulayan bir Kitap'dır.  




6.92 Bu indirdiğimiz, kendinden öncekileri doğrulayan, Mekkelileri ve etrafındakileri uyaran mübarek Kitap'dır. Ahirete inananlar buna inanırlar, namazlarına da devam ederler[002.041] [DI] Yanınızdaki Tevrat'ı tasdik ederek indirdiğim Kuran'a, inanın; onu ilk inkar edenler siz olmayın, ayetlerimi hiçbir değere karşılık değiştirmeyin ve bile bile hakkı gizlemeyin  .
2.41 Yanınızdaki Tevrat'ı tasdik ederek indirdiğim Kuran'a, inanın; onu ilk inkar edenler siz olmayın, ayetlerimi hiçbir değere karşılık değiştirmeyin ve bile bile hakkı gizlemeyin[002.091] [DI] Onlara, «Allah'ın indirdiğine inanın» denildiğinde «Bize indirilene inanırız» deyip ondan sonra gelen Kuran'ı inkar ederler; halbuki o, ellerinde bulunan Tevrat'ı tasdik eden hak bir Kitap'dır. Onlara «Eğer inanıyor idiyseniz niçin daha önce Allah'ın peygamberlerini öldürüyordunuz?» diye sor.
  .

2.91Onlara, «Allah'ın indirdiğine inanın» denildiğinde «Bize indirilene inanırız» deyip ondan sonra gelen Kuran'ı inkar ederler; halbuki o, ellerinde bulunan Tevrat'ı tasdik eden hak bir Kitap'dır. Onlara «Eğer inanıyor idiyseniz niçin daha önce Allah'ın peygamberlerini öldürüyordunuz?» diye sor.                                                      
2.97 De ki, «Cebrail'e düşman olan kimse Allah'a düşmandır», çünkü O, Kuran'ı Allah'ın izniyle kendinden öncekini tasdik ederek, yol gösterici ve inananlara müjdeci olarak senin kalbine indirmiştir .
 3.3 Sana kitabı hak ile ve kendisinden öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. Ve Tevratt'ı ve İncil'i indirdi[003.039] [SY] Zekeriyya mihrapta namaz kılmakta iken melekler kendisine seslenip: «Allah sana, Allah’tan bir kelimeyi tasdik edecek, hem efendi, hem gayet zahid, hem peygamber olacak olan Yahya’yı müjdeler» dediler  .
3.39 Zekeriyya mihrapta namaz kılmakta iken melekler kendisine seslenip: «Allah sana, Allah’tan bir kelimeyi tasdik edecek, hem efendi, hem gayet zahid, hem nebi olacak olan Yahya’yı müjdeler» dediler.    

Bu ayette dikkatimizi çeken nokta yahya as ın kendisinden sonra  gelecek olan isa as ı tasdik edecek olmasının ifade edilmesidir.   
                  
4.47 Ey Kitap verilenler! Yüzleri silip arkaya çevirerek enseler gibi dümdüz yapmadan, yahut cumartesi güncüleri lanetlediğimiz gibi lanetlemeden önce, yanınızdakini tasdik ederek indirdiğimiz Kuran'a inanın; Allah'ın emri daima yapılagelmiştir.                       
5.46 Onların izi üzerine arkalarından Meryem oğlu İsa'yı, ondan önce gelmiş bulunan Tevrat'ı doğrulayarak gönderdik. Ona, yol gösterici, aydınlatıcı olan ve önünde bulunan Tevrat'ı doğrulayan İncil'i sakınanlara öğüt ve yol gösterici olarak verdik  .               
5.48 Kuran'ı, önce gelen Kitap'ı tasdik ederek ve ona şahid olarak gerçekle sana indirdik. Allah'ın indirdiği ile aralarında hükmet; gerçek olan sana gelmiş bulunduğuna göre, onların heveslerine uyma! Her biriniz için bir yol ve bir yöntem kıldık; eğer Allah dileseydi sizi bir tek ümmet yapardı, fakat bu, verdikleriyle sizi denemesi içindir; o halde iyiliklere koşuşun, hepinizin dönüşü Allah'adır. O, ayrılığa düştüğünüz şeyleri size bildirir  .                                                                                                     
35.31 Bu, sana vahyettiğimiz, öncekileri doğrulayan gerçek Kitap'dır. Allah şüphesiz kullarından haberdardır, görendir.                                                                  
46.30 Şöyle dediler: «Ey milletimiz! Doğrusu biz, Musa'dan sonra indirilen, kendinden öncekileri doğrulayan, gerçeği ve doğru yolu gösteren bir kitap dinledik.                   
61.6 Meryem oğlu İsa: «Ey İsrailoğulları! Doğrusu ben, benden önce gelmiş olan Tevrat'ı doğrulayan, benden sonra gelecek ve adı Ahmet olacak bir peygamberi müjdeleyen, Allah'ın size gönderilmiş bir peygamberiyim» demişti. Ama o elçi, kendilerine belgelerle geldiği zaman: «Bu, apaçık bir sihirdir» demişlerdi.                                                 
2.146 Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onu  oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Onlardan bir takımı, doğrusu bile bile hakkı gizlerler.
 

 
 Al-i imran suresinin bütünlüğüne dikkat ettiğimiz zaman surenin konularının ehli kitap ile ilgili olduğunu görürüz.Medinede yahudi ve hıristiyanlarla karşılaşan  muhammed as, yahudi ve hıristiyanların iman ettiklerini iddia ettikleri musa ve isa as ın hem kendilerini hemde getirdiği tevrat ve incili tasdik eden bir elçi olduğunu tevratta ve incilde vasıflarının belirtildiği dolayısi ile yahudi ve hıristiyanların imanlarında samimi iseler muhammed as a uymaktan başka yolları olmadığını yukarıda meallerini verdiğimiz ayetlerdende görmekteyiz.  


Bu ayetlerin ışığında al-i imran s. 81. ayetine döndüğümüz zaman bu ayet muhammed as ın geldiği zaman kuran ayetlerinin doğrultusunda ifade ettiği vechile kendisinden önce gelen musa, isa ve diğer bütün resulleri   ve  kendinden önce gelen tevrat ve incili  tasdikleyerek geldiğini görüyoruz. "ONA  İNANACAK VE ONA  YARDIM  EDECEKSENİZ " şeklindeki emir aslında musa ve isa as a iman ettiklerini iddia eden yahudi ve hıristiyanlara verilen bir emirdir. Allah azze celle demek yahudi ve hıristiyanlara hitaben şunu demek istiyor. "SİZ MUSA VE İSA AS A İMAN ETTİKLERİNİ İDDİA EDEN KULLARIM SİZİN İMAN ETTİĞİNİZ MUSA VE İSA AS LAR GETİRDİKLERİ KİTABI TASDİKLEYEN MUHAMMED AS A İNANIP VE YARDIM EDECEKLERİNE DAİR SÖZ VERMİŞLERDİR . SİZLERDE EĞER BU İMANLARINIZDA SAMİMİ İSENİZ MUHAMMED AS A İMAN VE YARDIM ETMENİZ GEREKMEKTEDİR. 

Kuran bütünlüğü doğrultusunda bu şekilde anlaşılması gereken bu  ayet görüldüğü   gibi  muhammed as ın nebilerin sonuncusu olduğu fakat resulluğun devam edeceğine dair ortaya atılan söylemin yanlış bir söylem olduğunu ortaya koymaktadır.Nebi ve resul kavramları ile ilgili olarak ortaya atılan ve iki kavramı birbirinden ayrı olarak anlama yolundaki bu düşüncenin geldiği nokta kerameti kendinden menkul "bende resulum" şeklinde ortaya çıkan meczuplardır.    Maalesef bu meczupların dışında kuran merkezli düşünce sloganı ile yola çıkan ve" bizde kuranı tebliğ etme görevi ile yükümlü olduğumuz için resul sayılırız" şeklinde bir düşünce ortaya atan bazı kişiler "resul" kelimesinin yusuf suresindeki lugat anlamındaki kullanımlarını öne sürerek bu iddialrını dile getirmektedirler . Kuranı tebliğ etmekle yükümlü olmak demek mümin olmanın gereklerinden biridir. Nebilik ve resulluk muhammed as  ile son bulmuştur. 
en doğrusunu Allah cc bilir.                                               

2 yorum:

  1. İyi de güzel kardeşim,
    Allah Bakara 129’da "Rabbimiz! İçlerinden onlara, senin ayetlerini okuyacak, kendilerine Kitap'ı ve hikmeti öğretecek, onları temizleyip arındıracak bir resul gönder." Ve İbrahim 4’te “Biz her resulü, ancak kendi kavminin diliyle gönderdik ki, onlara (Allah’ın emirlerini) iyice açıklasın.” diyor.
    Sence bu resul hangi kitabı okuyup, insanlara kendi öz dilinde kitaptaki hikmeti öğretecek, ayetleri anlatacak ve insanları temizleyip, doğru yolu gösterecek? Kendisine indirilen kitabı mı yoksa kendisinden daha önce yaşamış olan bir nebiye başka bir dilde indirilen kitabı mı? Yani sence peygamberler ölünce Allah’ın ayetlerini okuma, onları insanlara tebliğ etme, açıklama, doğru yolu gösterme bitiyor mu? Sence Allah insanları başıboş bırakır mı?

    YanıtlaSil
  2. Cüneyt Aktan arkadaşım bunlara delilerle göstersen de inanmazlar artık sözün bittiği yerdeyiz herkes susacak dört kitap kendisini tasdik edecek

    YanıtlaSil