Kur'an kıssa yollu anlatımları ile , bizden öncekilerin yaşantılarından kesitler sunarak , onlardan ibretler çıkarmamızı amaçlamaktadır. Kur'an kıssaları ile ilgili yazılarımızda,dikkat edilirse kıssanın yaşandığı zaman ve mekan çerçevesindeki anlatımların bize dönük nasıl bir mesajı olabilir sorusunun cevabını arayarak bu konudaki düşüncelerimizi paylaşmaya çalışıyoruz. Musa (a.s) kıssası Kur'anda hacim olarak en fazla yer tutan kıssa olarak önümüzde durmakta ve kıssa ile ilgili yapılan anlatımlardan bir çok mesajlar okumak mümkündür. Bu yazımızda kıssanın Yunus s. içindeki bölümünün Sihirbazların imanı sonrası başlayan ve Firavunun boğulma süreci ile son bulan kısmındaki Ayetleri ele almaya çalışacağız.
Musa (a.s) a karşı toplanan Sihirbazların yenilgileri sonucunda, Firavun yeni bir soykırım başlatarak İsrailoğulları üzerindeki baskılarını artırmıştır(7.127).
[010.083] Sonunda Musa'ya kendi kavminin bir zürriyetinden (gençlerinden)
başka -Firavun ve önde gelen çevresinin kendilerini belalara çarptırmaları
korkusuyla- iman eden olmadı. Çünkü Firavun, gerçekten yeryüzünde büyüklenen bir
zorba ve gerçekten ölçüyü taşıranlardandı.
Bu Ayetten anlaşıldığı üzere, Firavun ve Mele si baskılarını iyice artırmış ve İsrailoğulları üzerinde üzerinde büyük bir korku oluşturmuştur. Baskılardan korkan İsrailoğulları kavmine mensup bir çok kişinin Musa (a.s) a iman etmediği bildirilmektedir. Burada ortaya çıkan durum , Dünya hayatında her hangi bir sıkıntıya düşme korkusunun Ahiret hayatına tercih edilmiş olmasıdır. Allah (c.c) bir çok Ayetinde bu tür tercih yapma durumunda kalanlara Ahireti tercih etmeleri Dünya hayatının geçici bir yer olduğu , Ahiret hayatının ebedi olduğunu beyan ederek doğru tercihi göstermiştir.
İsrailoğulları bu baskılardan dolayı Musa (a.s) suçlayarak "Sen bize gelmeden önce de, geldikten sonra da eziyet çektik" (7.129) diyerek nankör bir tavur takınmışlar , Musa (a.s) onlara "Rabbinizin düşmanlarınızı yok etmesi ve yeryüzünde sizi onların yerine
geçirmesi umulur. O zaman nasıl davranacağınıza bakar" diyerek umutvar olmalarını öğütlemiştir.
[010.084] Mûsâ: «Ey kavmim!» dedi, «Siz Allah’a iman ettiniz, O’na tam bir
teslimiyetle bağlandınızsa, öyleyse yalnız O’na dayanıp güvenin!»
Musa (a.s) ise Elçilik görevi olan Kavmine karşı tebliğine devam ederek onlara kime dayanılması ve kimin vekil kılınması gerektiğini anlatmaktadır. Allah (c.c) kullarına kendisine tevekkül etme şartlarına uygun harekt ettikleri takdirde onları başarıya ulaşrıcağına dair söz vermiş olup , bu sözün yerine gelmesi Kur'an içindeki örneklerde görülmektedir.
[010.085] Onlar da dediler ki: «Allah’a dayandık. Ey Rabbimiz! Bizi o
zalimler topluluğu için deneme konusu kılma!
[010.086] Ve bizi rahmetinle o kâfirler topluluğundan kurtar!»
Bu Ayetlerden , Firavun korkusu ile iman etmekten korkanların büyük ihtimalle bir kısmının daha iman ettiği anlaşılmaktadır. Bu demektir ki , Musa (a.s) ın yılmadan , bıkmadan devam ettiği tebliğ çalışmaları onun bu gayreti neticesinde karşılık bulmuş ve İsrailoğullarından olan insanlar bu korkularını yenerek ona iman etmişlerdir. Buradan bize mesaj olarak, tebliğ çalışmalarında canlı bir örneklik olarak Musa (a.s) ın izlediği yol ve aldığı olumlu karşılığın dikkate alınarak onun izlediği yolun doğruluğu çıkabilir.
85. Ayet içinde İsrailoğullarının " Ey Rabbimiz! Bizi o
zalimler topluluğu için deneme konusu kılma!" şeklindeki duası üzerinde biraz durmak istiyoruz. Bu duanın bir benzeri Mümtehine s. 5. Ayetinde de karşımıza çıkmaktadır , İbrahim ve onunlar birlikte olanların bir duası olarak orada da okuduğumuz bu duanın kabul olması için sadece el açıp yalvarmak yeterli olabilir mi ? .
Dua şeklinde yakarışlar ile kulun Allah (c.c) den olan isteklerini ona bildirmesi Allah (c.c) nin bizlere öğrettiği bir yoldur. Ancak bu yolun bazı kuralları vardır ki bu kuralları uygulamadan bu dualar asla kabul olmaz. Zalimler ile deneme yapılmaması duasının kabulu için önce mazlumların o zalimlere karşı koymaları gerekmektedir. Mazlumlar sadece el açarak dua ettikleri takdirde bu dua asla kabul olmayacaktır. Zalimlere karşı mazlumların nasıl davranış sergiledikleri Elçi kıssaları ile bizlere örneklik olarak gösterilmiş , Musa (a.s) ve kavmi böyle bir duayı yaparken zalim Firavundan nasıl korunacaklarına dair olan bilgileri Musa (a.s) dan öğrenerek hayata pratize etmişlerdir.
Duanın en önemli adabı , abdest alarak kıbleye yönelmek veya her hangi bir şahsı vesile edinerek değil , Allah tan istenen şeyin gerçekleşmesi için fiili olarak çalışmaktır. Bizler bu gün aynı şekilde "Ey Rabbimiz! Bizi o
zalimler topluluğu için deneme konusu kılma!" diye ettiğimiz duaların kabul edilmemesinin sebebi, bu duanın kabulu için gerekli olan o zalimlere karşı koymaktaki gösterdiğimiz zaafiyettir.
[010.087] Mûsâ’ya ve kardeşine: «Kavminiz için Mısır’da evler hazırlayın,
evlerinizi kıble edinin, salatı hakkıyla ifa edin ve ey Mûsâ müminleri
müjdele!» diye vahyettik.
85. Ayette ki " Ey Rabbimiz! Bizi o
zalimler topluluğu için deneme konusu kılma!" duasının kabulu için gerekli şartların vaz edildiği bir Ayet olarak karşımızda duran 87. Ayet , Firavunlarla nasıl bir mücadele ederken uygulanacak stratejiyi anlatması bakımından evrensel mesajlar taşımaktadır. Dün nasıl İsrailoğulları bu yöntem ile Firavunu alt etti ise , bu gün aynı yöntem çağdaş Firvaunların yıkılması içinde geçerli ve uygulanmak zorundadır. Bu konuyu daha geniş bir biçimde "Yunus s. 87. Ayeti Firavunlarla Mücadele Yöntemi" başlıklı yazımızda ele almaya çalışmıştık.
[010.088] Mûsa da dedi ki: «Ey Rabbimiz! Şüphe yok ki, sen Fir'avun'a ve melesine dünya hayatında ziynet ve mallar verdin. Ey Rabbimiz! Senin
yolundan sapıtsınlar diye. Ey Rabbimiz! onların mallarını mahvet ve gönülleri
üzerini şiddetle mühürle. Tâ ki onlar acıklı azabı görünceye kadar imân
etmesinler.»
88. Ayette , Firavun ve Melesi nin ellerindeki güç ve serveti zalimliklerinin devamı için kullandıklarını görmekteyiz. Halbuki Allah (c.c) kullarına verdiği hiç bir şeyin kendilerinin olmadığı , onların üzerinde geçici olarak halife kılınmış olduklarını hatırlatarak göndermiş olduğu klavuza göre onları kullanmalarını emretmiştir. Bu klavuza uymayanlara örnek olarak Firavun ve Melesi karşımıza çıkmakta olup ,yanlış kullanım sonucu başlarına neler geleceği ilerleyen Ayetlerde görülecektir.
Bu Ayet içinde ki , "«Ey Rabbimiz! Şüphe yok ki, sen Fir'avun'a ve melesine dünya hayatında ziynet ve mallar verdin. Ey Rabbimiz! Senin
yolundan sapıtsınlar diye." şeklindeki nidanın başka yapılan meallerinde "Diye mi?" şeklinde geçtiğini görmekteyiz. Bu nidanın Allah (c.c) ye , Musa (a.s) tarafından sanki bir kafa tutma gibi algılanması doğru değildir. Bu nida zulm artık canlarına tak etmiş olan birisinin nidası olup "Bu verdiklerin ile bizlere zulm ediyorlar" şeklinde bir şikayet ve boyun bükerek yardım istemenin dile getirilmiş bir halidir.Kulun Rabbine karşı olan acziyetinin bir ifadesi olan bu uslubu Nuh (a.s) ın duasında ve Araf s. 155 ve 173. Ayetlerde de görmekteyiz.
Yine bu Ayet içindeki , " Ey Rabbimiz! onların mallarını mahvet ve gönülleri
üzerini şiddetle mühürle. Tâ ki onlar acıklı azabı görünceye kadar imân
etmesinler.»" şeklindeki dua hakkında kısa bir izahta bulunmak istiyoruz. Musa (a.s) ın bu bedduasına benzer bir bedduayı Nuh (a.s) kıssasının anlatıldığı Nuh s.26-27. Ayetlerinde görmekteyiz. İlk okunuşta sanki, "Firavun ve melesinin iman etme isteklerini red et , onlar iman etmek isteseler bile ettirme" şeklinde bir istek gibi görünen bedduanın anlamını "Müşrik Sünneti" olarak tarif edebileceğimiz durum ile izah edebiliriz.
Firavunun boğulma anında görüleceği üzere, Kur'anın pek çok Ayetinde kendilerine Elçiler tarafından yapılan tebliğlere ve tehditlere boyun eğmeyerek inkarcılıkta direnen Müşriklerin, iman etmelerinin helak anında gerçekleştiği ve helak olma anına kadar küfürde direnenlerin helak anı geldiği zaman imanlarının kabule değer bir iman olmadığı anlatılmaktadır.
[010.096] Haklarında Rabbinin hükmü kesinleşenler asla iman etmezler. Velev ki, onlara her âyet gelsin. Pek acıklı azabı görünceye kadar
[040.083-85] Resulleri onlara açık açık delilleri getirdikçe, bunlar kendilerinde bulunan
bilgi ile şımarıp böbürlendiler . Sonunda alaya almalarının cezası, kendilerini her taraftan
kuşatıverdi.Şiddetli azabımızı gördüklerinde: «Yalnız Allah'a inandık; O'na koştuğumuz
eşleri inkar ettik» dediler.Ama baskınımızı görüp de öylece inanmaları kendilerine fayda vermedi. Bu;
Allah'ın kulları hakkında öteden beri cari olan sünnetidir. Ve işte kafirler
burada hüsrana uğramışlardır.
Musa (a.s) ın bu bedduasının ne anlama geldiği yukarıda mealini verdiğimiz diğer Ayetler yardımı ile anlaşılması kolaylaşacaktır. Kalpleri mühürlenmiş olanların iman etme zamanlarının, o imanın fayda getirmediği zaman olan son nefeslerini verecekleri an olduğunu bilen Musa(a.s) böyle bir dilekte bulunmuştur.
[010.089] (Allah) Dedi ki: «İkinizin duası kabul olundu. Öyleyse dosdoğru
yolda devam edin ve bilgisizlerin yoluna uymayın.»
Allah (c.c) bu duanın kabulu için gerekli şartın durmaksızın yola devam etmeleri yani mücadele sürecini asla bırakmamalarını olduğunu beyan etmektedir. Musa ve Harun (a.s) ettikleri bu duanın kabul olduğunu bilerek, "nasıl olsa helakları garanti" deyip bir kenara çekilmemiş ve aynı mücadele sürecini kesinti yapmadan sürdürmüşlerdir.
Firavun ve Melesi nin Sünnetullah gereği helaklarının gerçekleşmesi onların zulmu altında inleyen mazlumların direnişleri ile gerçekleşmiş olduğu asla unutulmamalıdır. Sünnetullahın gerçekleşmesi için gerekli şartlardan birisi mazlumların mücadele süreci içinde hiç bir zaman taviz vermeden yola devam etmeleridir. Allah (c.c) Elçilerinin bu dualarını kabul ettiğini bildirdikten sonra bile yola devam etmelerini emretmiş olması bu sürecin kesintiye uğratılmaması gerektiğine dair önemli bir vurgudur.
[010.090] İsrailoğulları'nı denizden geçirdik. Firavun ve askerleri saldırı
ve düşmanlık amacı ile peşlerine düştüler. Sonunda Firavun boğulmanın eğişine
geldiğinde, «İsrailoğulları'nın inandıkları ilahtan başka ilah olmadığına
inandım, ben de O'na teslim olanlardan (müslümanlardan) biriyim» dedi.
[010.091] Şimdi mi? Oysa bundan önce hep isyan etmiştin ve fesatçılardan
idin.
[010.092] «Senden sonrakilere bir ibret teşkil etmesi için bugün sadece
senin cesedini çıkarıp (sahile) atacağız» dedik. Doğrusu insanların çoğu
ayetlerimizden habersizdir.
Musa (a.s) ın , 88. Ayette gördüğümüz duasının kabulu 90. Ayette gerçekleşmiştir. Firavun da diğer Müşrik atalarının sünnetine uyarak , kendisine fayda getirmeyecek bir zamanda iman etmiş fakat bu imanı ona fayda getirmemiştir.
91.ve 92. Ayetlerde ki hitap şekline baktığımızda, yapılan hitabın Firavuna yapılmış bir konuşma gibi bir uslubu olduğunu görürüz. Yapılan hitabın sanki Firavunun duyması gibi bir durum gibi görünmesine rağmen , bu hitabı Firavunun duyması gibi bir durum asla sözkonusu değildir. Bu şekil bir konuşma uslubu içinde onun imanının artık fayda getirmediği ibret olması gerekenlerin anlamasını sağlama amacına matuftur.
Cesedin sahile atılması ile , kendisini her şeyin üzerinde İlah ve Rab olarak niteleyen birisinin nasıl aciz bir duruma düştüğünün görülerek sonraki sahte İlah ve Rab adaylarına, onlarında nasıl bir son ile hayatlarının son bulabileceği yönünde mesajlar verilmektedir. Kendisini suyun boğmasından dahi koruyamayan birisinin İlahlık ve Rablık iddiasının nasıl trajikomik bir son ile noktalacağını görmek isteyenler Firavunun bu sonunu iyi okumalıdırlar.
Allah (c.c) Arz üzerine koymuş olduğu yasalardan bir tanesi , Arz üzerinde yaşayanların yaptıkları zulmün ilelebet payidar kalmamasıdır. Tarihin hangi devrinde olursa olsun zulüm ile abad olmak isteyenlerin akıbetleri berbat olmuştur. Ancak bu zalimlerin akıbetlerini mazlumların mücadelesinin belirleyici olması yine Arz üzerine konan yasalardandır. Hiç bir zalim karşısına bu zulmünün yıkılması için mücadele eden birileri çıkmadıkça asla yıkılmaz , aksine daha da abad olur. Musa (a.s) kıssasının öne çıkan en önemli mesajı zalimlerin nasıl yıkılabileceğine dair gösterilmiş müsadelenin örnekliğidir.
[010.093] And olsun ki, İsrailoğullarını iyi bir yere yerleştirdik, onlara
temiz rızıklar verdik, kendilerine bir bilgi gelene kadar ayrılığa
düşmediler.
93. Ayette ,İsrailoğullarının denizin karşı kıyısına geçtikten sonraki durumları ile bilgi verilmektedir. Denizin karşı kıyısına geçtikten sonra Musa (a.s) ve İsrailoğulları ile ilgili anlatımlarda öne çıkan taraf , İsrailoğullarının kendilerine verilen bu nimetlere karşı olan olumsuz tavırlarıdır. Bu Ayet içinde de bu duruma kısaca değinilmiştir. Olması gereken ise kendilerini büyük bir zulumden kurtarana karşı olan şükrü yerine getirmek iken , denizin karşı kıyısına geçer geçmez oluşan rahatlık psikolojisinin etkisi eski hallerine dönme itiyadında olduklarını beyan etmişlerdir.
Sonuç olarak; Musa (a.s) kıssası içinde yer alan Firavun ile olan mücadelenin anlatıldığı Yunus s. 83-93. Ayetlerini ele almaya çalıştığımız yazımızda öne çıkan mesaj , zulum altında inleyen mazlumların bu zulumden nasıl kurtulabileceklerine dair bir yaşanmışlık örneğidir. Her türlü baskı altında yılmadan yapılan mücadelenin er veya geç başarıya ulaşacağı Allah (c.c) nin Sünneti olup bu Sünnetin çalışma kuralında başrolu insan oynayacaktır. Zulum altında olan her kim olursa olsun sadece kuru dua seansları ile bu zulumden kurtulmasının imkansız olduğu bir çok Ayette görüldüğü gibi , yukarıda okumaya çalıştığımız Ayetlerde de görülmektedir. Musa (a.s) kıssasında önemli bir aktör olan Firavun ve ordusunun sonları da onların yolundan gidenler için bir ibret vesikasıdır. Kendilerine gelen iman etme teklifine sırt çevirenlerin helak olma noktasına geldiklerinde imana gelmeleri bir Müşrik sünnet olup bu Sünneti Firavun da uygulamış ancak diğer atalarının imanı nasıl kabul görmedi ise onun imanı da kabul görmemiştir.
EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder