18 Kasım 2016 Cuma

Süleyman (a.s) ın Emrine Müsahhar Kılınan Rüzgarı Enfal s. 46. Ayetinden Anlamak

Süleyman (a.s) kıssası , diğer peygamber kıssalarına nazaran , daha gerçek dışı bilgilerle donatılmış , mitolojik hikayelerle bezenmiş , kerameti müritlerinden menkul sahtekarların elinde silah haline gelen bir kıssa olarak okunmaktadır. Halbuki bu kıssa, en az diğer peygamber kıssaları kadar gerçek , yaşanan hayat ile iç içe , masal ve mitoloji ile en küçük alakası bile olmayan bir kıssa olarak , elinde yönetim ve güç bulunduranlara örneklik teşkil eden bir kıssa olarak okunduğunda , tüm zamanlara dair mesajlar taşımaktadır.

Onun kıssasının anlatıldığı ayetlerde , bilindiği üzere rüzgarın onun emrine müsahhar kılındığından bahsedilmektedir. Tefsirlerde yapılan yorumlar ağırlık olarak, rüzgarları emri altına aldığı , istediği gibi estirmekte olduğu gibi absürt ve gerçek dışı bilgiler sayfaları doldurmaktadır. Bu bilgiler ise hayatın gerçekleri ile alakası olmayan bin bir gece masallarında yaşayan bir peygamber ortaya çıkmasına sebep olmuştur. 

Bu yazımızda, rüzgarın onun emrine müsahhar kılınması ile ilgili ayetlerin nasıl bir mesaj içermiş olabileceği yönünde bir düşünce çalışması yapmaya çalışacağız. Bu çalışmamızın temelinde, rüzgarın onun emrine verilmesini masal dünyası şeklinde değil , yaşanan hayatın gerçekleri ile ilgisini kurmaya çalışmak yatmaktadır.

[021.081]  Süleyman için de, fırtına biçiminde esen rüzgâra (boyun eğdirdik) ki, kendi emriyle, içinde bereketler kıldığımız yere akıp giderdi. Biz her şeyi bilenleriz.

[038.035-36]  Dedi ki: «Yarabbi! Bana mağfiret buyur ve bana bir mülk bağışla ki, benden sonra hiçbir kimseye lâyık olmasın. Şüphe yok ki, Sen'sin çok bağışlayan, Sen.» Bunun üzerine Süleyman'ın buyruğu ile istediği yere kolayca giden rüzgârı emrine verdik.

[034.012]  Gündüz estiğinde bir aylık mesafeye gidip, akşam da bir aylık mesafeden gelen rüzgarı Süleyman'ın buyruğu altına verdik. Onun için su gibi erimiş bakır akıttık. Rabbinin izniyle, yanında iş gören cinleri onun buyruğu altına verdik ki, bunlar içinde buyruğumuzdan çıkan olursa ona alevli ateşin azabını tattırırdık.

Bu ayetlerin tefsirleri ile ilgili verilen bilgilere baktığımızda , hayatın tam içinde olan anlatımlar , hayatın gerçekleri ile alakası olmayan anlatımlara dönüşmüş , Süleyman (a.s) ın bildiğimiz anlamda esen rüzgarları kontrol ettiği gibi bir anlam çerçevesinde okunarak, kıssa uçtu kaçtı masallarına dönüştürülmüştür.

"Rüzgar" olarak çevrilen "Errıhe" kelimesi , Kur'an içinde geçtiği bazı ayetlerde, bildiğimiz anlamda rüzgar olarak kullanılmış olmasına rağmen , Enfal s. 46. ayetinde mecaz anlam olarak "Güç , Kuvvet" anlamında kullanılmıştır. Süleyman (a.s) kıssasında kullanılan "Errıhe" kelimesinin , hakiki anlamda değil , mecaz anlamda kullanılmış olduğunu , ve bu kıssanın doğru anlaşılmasının anahtarının , "Errıhe" kelimesini Enfal s. 46. ayeti çerçevesinde okumak olduğunu düşünmekteyiz.

[008.046]  Allah'a ve elçisine itaat edin; çekişmeyin, yoksa korkar başarısızlığa düşersiniz ve kuvvetiniz (rihüküm) gider. Sabredin, doğrusu Allah sabredenlerle beraberdir.

"Rih" (Rüzgar - Esinti- Nefes) kelimesinin Enfal s. 46. ayetindeki kullanımı dikkat edilirse mecaz anlamdadır. Bu kelime ayette , rüzgarın etkisi dikkate alınarak "Güç - Kuvvet" anlamında kullanılmaktadır. Süleyman (a.s) ın emrine verilen rüzgar , bildiğimiz anlamda esen rüzgar değil , onun hükümdar ve mülk sahibi bir elçi olması ile paralellik arz eden bir anlam dahilinde okunması gereken güç , kuvvet anlamındadır. 

[021.081]  Süleyman için de, fırtına biçiminde esen rüzgâra (boyun eğdirdik) ki, kendi emriyle, içinde bereketler kıldığımız yere akıp giderdi. Biz her şeyi bilenleriz.

Enbiya s. 81. ayetinde , Süleyman (a.s) ın rüzgarından "Errıhe asıfeten" (Şiddetli rüzgar) olarak bahsedilmektedir.  Bu terkibin geçtiği ayetlere baktığımızda (10 .22 / 14.18) bu kelime ile ifade edilen rüzgarın, insana ve ekine verdiği zararlar söz konusudur. İnsana ve ekine zarar veren rüzgarın ayet içinde, "kendi emriyle, içinde bereketler kıldığımız yere akıp giderdi" şeklinde bir ifade edilmiş olması , bu rüzgarın insanlara ve ekinlere zarar vermediği anlaşılmaktadır.

Bu rüzgarın Süleyman (a.s) ile ilişkisine gelince , elinde askeri yönden büyük bir güç olmasına rağmen , ve bu güçle geçtiği her yeri, "Asıfeten" olarak ifade edilen rüzgar gibi talan etme gücüne sahip iken , geçtiği topraklar üzerindeki berekete halel getirmeyen bir kumandan her çağın özlediği bir kumandandır. 

Tarihte "Moğol istilası" olarak bildiğimiz , geçtikleri yerde taş üstünde taş , omuz üstünde baş bırakmayan orduların yaptıkları zulümler, yüzlerce yıldır hala unutulmamıştır. Yakın tarihte ve şu anda yaşanan savaşlarda, milyonlarca insanın katledildiğini ve bu savaşlar yüzünden yaşanan çevresel felaketleri düşündüğümüzde , Süleyman (a.s) ın askeri kumandanlık ve yöneticilikteki değeri ve kıymeti, bir kez daha ortaya çıkacaktır.

Neml s. içinde geçen kıssada onun karıncaları dahi incitmeyecek kadar canlı hayatına saygılı birisi olduğunu şu ayetten anlayabiliriz.

[027.018]  Sonunda, karıncaların bulunduğu vadiye geldiklerinde bir dişi (kraliçe) karınca: «Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin, Süleyman'ın ordusu farkına varmadan sizi ezmesin» dedi.Süleyman, onun sözüne hafifçe güldü ve: «Rabbim! Bana ve ana babama verdiğin nimete şükürde, hoşnut olacağın işi yapmakta beni muvaffak kıl. Rahmetinle, beni iyi kullarının arasına koy» dedi.

Her ne kadar bu ayet onun karıncaların dilini anladığı gibi bir düşünce içinde izah edilmeye çalışılsa dahi , bu ayetin gerçek hayatla olan ilgisi bir ordu komutanının geçtiği yerleri talan değil , karıncalara bile zarar vermemeye çalışmak olması gerektiğini anlayabiliriz. 

Karıncanın " farkına varmadan sizi ezmesin" sözü , Süleyman (a.s) ın bilerek böyle bir şey yapmayacak kadar merhametli bir kumandan olduğunu ifade etmektedir.

[038.035-36]  Dedi ki: «Yarabbi! Bana mağfiret buyur ve bana bir mülk bağışla ki, benden sonra hiçbir kimseye lâyık olmasın. Şüphe yok ki, Sen'sin çok bağışlayan, Sen.» Bunun üzerine Süleyman'ın buyruğu ile istediği yere kolayca giden rüzgârı emrine verdik.

Sad suresindeki bu ayetler yine rüzgarın yumuşak esmesini ifade etmektedir. Yumuşak esen rüzgar , Süleyman (a.s) ın elindeki gücü ve kuvveti talan , yağma , zulüm gibi insan ve diğer canlı hayatına zarar vermek sureti ile kötüye kullanmadığını ifade etmektedir. Orduların yaptığı savaşlarda dünya üzerinde yaşayan bütün canlı hayatının zarar gördüğü gerçeğinden yola çıkarsak , elinde büyük bir askeri güç bulunduran Süleyman (a.s) ın bu gücü nasıl kullandığı herkese örnek olması gerekmektedir. 

[034.012]  Gündüz estiğinde bir aylık mesafeye gidip, akşam da bir aylık mesafeden gelen rüzgarı Süleyman'ın buyruğu altına verdik. Onun için su gibi erimiş bakır akıttık. Rabbinin izniyle, yanında iş gören cinleri onun buyruğu altına verdik ki, bunlar içinde buyruğumuzdan çıkan olursa ona alevli ateşin azabını tattırırdık.

Sebe suresindeki bu ayet , Süleyman (a.s) ın hakim olduğu coğrafi alanın büyüklüğünü ifade etmektedir. Britanya imparluğunun sahip olduğu toprakları ifade etmek kullanılan "Üzerinde güneş batmayan ülke" deyiminin ifade ettiği anlamı dikkate alırsak , Sebe s. 12. ayeti daha kolay anlaşılabilir. 

Bu kadar geniş bir coğrafi alana sahip olmak , haliyle büyük bir nüfus yoğunluğunu da beraberinde getirecektir. Bir ülke içinde yaşayan halkın ekonomik ve sosyal her türlü insani ihtiyacını sağlamak,bir devletin ana görevlerindendir. Ayet , Süleyman (a.s) ın sahip olduğu insan nüfusunu , ülkenin sahip olduğu ekonomik ve sosyal imkanları onların refahı için kullandığını göstermektedir. 

Sonuç olarak : Bu çalışmadan amaç , Süleyman (a.s) kıssasının gerçek hayat ile ilgisini kurarak , kıssayı masal olarak okumak yerine , hayatın gerçekleri ile bağını kurarak okumanın örneğini göstermeye çalışmaktır. Yazıdaki konumuz , onun emrine müsahhar kılınmış olan rüzgarın , Enfal s. 46. ayetindeki anlamını dikkate alarak ,  kıssa ile ilgilisini kurmaya çalışmaktır.

Enfal s. 46. ayetinde geçen "Rüzgar" kelimesi hakiki anlamda değil , mecaz anlamda kullanılmış ve bir toplumun sahip olduğu güç ve kuvvet anlamında kullanılmıştır. Süleyman (a.s) bir hükümdar ve ordu komutanı olarak gücü ve kuvveti elinde bulundurması nedeniyle onun kıssasında geçen "Rüzgar" kelimesi eğer hakiki anlamda kullanılacak olursa , gerçek ile alakası olmayan yorumlar ile , kıssa buharlaşacak ve masala dönecektir. 

Allah (c.c) bize masal anlatmayacağına göre , bu kıssanın gerçek ile ilgili kurularak okunması gerekmektedir. Onun emrine verilen rüzgarın hakiki anlamda okunması, masalsı yorumları beraberinde getirerek , kıssayı bize dönük herhangi mesajı olmayan bir anlatım haline getirmiştir. 

Kıssaların mesaj içerikli okunması gerektiğine dair olan düşüncemiz dahilinde böyle bir okuma yapmaya çalışmamız , bazı kimselerde modernist bir okuma olarak görülebilir. Ancak Enfal s. 46. ayetini merkeze alarak aklı vahiy çerçevesinde kullanmaya çalışarak , bunu yapmış olmamıza dikkat edilmelidir. Vahyi akla göre yönlendirmek yerine , aklı vahye göre yönlendirmek okumalarımızın temelini teşkil etmektedir.

Süleyman (a.s) , bir hükümdar , bir ordu komutanı olarak , elinde güç ve servet bulunduranlara örnek teşkil eden bir kimsedir. Elinde askeri ve ekonomik güç bulunduranların bu gücü insanları katletmek ve dünyayı fesada boğmak için kullandıklarını dikkate aldığımızda , onun elindeki gücü nasıl hak yolunda kullandığı anlaşılacak ve tüm zamanlara dönük mesajlar olarak karşımıza çıkacaktır. 

                                  EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder