Allah (c.c) alemlere rahmet ve hidayet olarak gönderdiği kitabının bir çok yerinde bizlere Allah'a ve resulüne itaat edin şeklinde emirler vermektedir. Bu emirlerde geçen ve bağlacının Allah ve resulü birbirinden ayırdığı, Allah'a itaat edin emri ile Kur'an'a itaatin emredildiği, Resule itaat edin emri ile onun söylediği rivayet edilen hadislere itaat etmenin emredildiği yönündeki düşüncelerin ağırlıkta olduğu bilinmektedir.
Fakat Allah (c.c) nin itaat konusunda kendisine ait yetkilerin bir kısmını, beşer cinsinden hiç bir kul ile paylaşmayacağı, beşer cinsinden elçi olarak seçtiği insanlara yüklediği vazifenin kendi emirlerini tebliğ etmek ve yaşamak ile sınırlı olduğunu dikkate aldığımızda, Muhammed (a.s) a yüklenen bu görev bazı sakıncalar doğurmaktadır.
İslam dünyasında Ehli Hadis düşüncesinin hakim olması, elçi merkezli din anlayışının öne çıkmasına sebep olmuş, elçi ile onu gönderen aynı kefeye konulmak sureti ile Kur'an'ın din de belirleyici olarak görülmediği bir din anlayışı geliştirilmiştir. Bu konuda en büyük yanlışlık, itaatin asıl kime olması gerektiği noktasında yapılmaktadır. Allah (c.c) kendisine itaat edilmesi için gerekli olan emirleri, biz insanlar içinden seçtiği elçiler yolu ile bildirmektedir. Elçilerin bu noktadaki görevi, elçi olmaları bakımından Allah'ın emir ve yasaklarını tebliğ etmeleri, insan olmaları bakımında ise aynı emir ve yasaklara uymanın nasıl gerçekleşmesi gerektiği insanlara yaşayışı ile örnek olmaktır.
Hal böyle iken Muhammed (a.s) ın vefatı sonrasında ortaya çıkan farklı algılar, mesajın değil mesajı getirenin öne çıkarılmasına sebep olmuş, ve bu noktada bazı ayetlein delil olarak sunulma ihtiyacı doğmuş ve Allah ve elçisine itaat edilmesine emredilen ayetlerin, elçinin ayrı bir hüküm koyucu konumuna sahip olduğu, ve aynı Allah (c.c) gibi haklara sahip olduğunun, bu ayetler ile beyan edildiği yönünde iddialar ortaya atılmıştır.
Nisa s. 80. ayeti, Allah ve resulüne itaat etmenin ne anlama geldiğini açık ve net olarak gösteren ve bu konudaki diğer ayetleri anlamanın anahtar bir ayetidir. Bu ayet doğru olarak anlaşıldığında, elçinin konumu hakkında ortaya atılan düşüncelerin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini düşünülecektir.
[004.080] Kim Resûl'e itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur. Yüz çevirene
gelince, seni onların başına gözcü olarak göndermedik!
Bu ayet, din de asıl olanın Allah'a itaat etmek olduğunu, bu itaatin yolunun ise, Allah'ın emir ve yasaklarını insanlara tebliğ eden resulden geçtiğini beyan etmektedir. Allah'a itaatın yolunun resul den geçmesi ise, onun aracılığı ile Allah tarafından vahyedilen emir ve yasaklara itaat etmekten geçmektedir. Elçilerin asıl görevlerinin Allah (c.c) tarafından kendilerine yüklenen görevi yerine getirmek olduğu anlaşıldığı zaman, ona yüklenen ilave görevlerin ne kadar yanlış olduğu da anlaşılacaktır.
Sonuç olarak; Yüzlerce yıl öncesi Allah'a ve resulüne itaat edin ayetlerinden iki başlı bir din anlayışı çıkarmak hatasına düşülmesinden ötürü, elçinin dinde ortak duruma gelmesi gerektiği gibi bir ön yargıya varılmış, bazı ayetleri bu yönde tevil etmekle ile, belki kıyamete kadar sürecek bir kargaşanın temelleri atılmıştır.
Nisa s. 80. ayeti, Kur'an içinde bir çok yerde geçen, Allah'a ve resulüne itaat edin ayetlerinin doğru anlaşılmasında anahtar konumda bir ayettir. Bu ayet, kul için asıl olanın Allah'a itaat etmek olduğu, bu itaatin yolunun ise onun seçtiği beşer elçiler ile kullarına ilettiği vahye uymaktan geçtiğini bildirmektedir.
Beşer cinsinden seçilmiş olan elçilerin Allah (c.c) ile herhangi bir görev ve yetki paylaşımı gibi bir durumda olmadıklarının anlaşılmadığı sürece, yüzlerce yıldır devam eden ve büyük sıkıntıların doğmasına sebep olan yanlış elçi anlayışının düzelmesi ancak hesap gününe kalacaktır.
EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.