24 Kasım 2024 Pazar

İSRA SURESİ MEALİ

 1- Kulunu bir gece, ona ayetlerimizden bazılarını göstermemiz için kendi çevresini bereketlendiğimiz o Yasak Mescit (Mekke) den o En Uzak Mescit'e (Medine'ye) yürüten, her türlü eksiklikten uzaktır. Şüphesiz ki O, o en iyi işiticinin o en iyi görücünün ta kendisidir.

2- Ve Musa'ya o kitabı verdik ve onu "Benim aşağımdan bir dayanağa tutunmayın" diye İsrailoğulları'na bir doğruya ileten kıldık.

3-Ey Nuh'un beraberinde taşıdığımız soy, şüphesiz ki o, çok şükreden bir kuldu.

4- Ve İsrailoğulları'na o kitaptaki: "Siz o yerde kesinlikle iki defa bozuculuk yapacak ve kesinlikle büyük bir yücelenme ile yüceleneceksiniz" hükmünü (nün gereğini) yerine getirdik.

5- Ve iki (yücelenme) den ilkinin (hükmünü yerine getirme) sözü geldiği zaman, sizin üzerinize bir şiddetli sıkıntı vermeye sahip kullarımızı harekete geçirdik de o yurtların arasını yokladılar. Ve bu, bir  yapılmış söz olmuştur.

6- Sonra sizi onların üzerine o tekrar daha geri döndürdük ve sizi mallar ve oğullar ile uzattık. Ve sizi savaşçı sayısı olarak daha çok yaptık.

7- Eğer güzellik yaparsanız, benlikleriniz için güzellik yapmış olursunuz. Ve eğer kötülük yaparsanız, artık o da kendinizedir. Artık o sonraki (büyüklenme)nin (hükmünü yerine getirme) sözü geldiği zaman yüzlerinizi kötü duruma düşürmeleri için ve o Mescide ilk defasındaki girdikleri gibi ona girmeleri ve ele geçirdikleri şeyleri darmadağın etmeleri için (yine üzerinize şiddetli kötülük sahibi kullarımızı harekete geçiririz).

8- Efendinizin size merhamet etmesi umulur. Ve eğer yinelerseniz, biz de yineleriz. Ve cehennemi o (gerçeği) örtücüler için kısıtlama yeri kıldık.

9- Şüphesiz ki bu okunan (Kur'an) o en sağlama iletir ve o düzgün işleri işleyen o inananlara şüphesiz ki büyük bir ücretin onlar için olduğunu müjdeler.

10- Ve şüphesiz ki o sonrakine inanmazlar için de onlara bir acı azap hazırladık.

11- Ve o insan o hayra olan çağrısı gibi o şerri de çağırır. Ve o insan çok hızlıcıdır.

12- O geceyi ve o gündüzü iki ayet kıldık da o gecenin ayetini ortadan kaldırdık ve Efendinizden bir lütuf peşine düşmeniz ve o senelerin sayısını ve o hesabı bilmeniz için o gündüzün ayetini (her şeyi) bir gösterici kıldık. Ve her şeyi ayrıntılı olarak açıkladık.

13- 14- Ve her insanın kuşunu (işlediklerinden doğan sonuçları) mecbur tuttuk. Ve o kalkışın gününde (işlediklerinden doğan sonuçları) onunla karşılaşacağı yayılmış bir kitap olarak ona çıkaracağız. (Ve ona): "Oku kitabını hesap görücü olarak bugün benliğin sana yeterlidir" (diyeceğiz).

15- Kim doğruya iletilirse, ancak ve ancak kendi benliği için doğruya iletilir. Ve kim saparsa ancak ve ancak kendisi için sapar. Ve hiçbir ağır yük taşıyıcı diğerinin ağır yükünü taşımaz. Ve biz bir elçi harekete geçirinceye kadar, azaplandırıcılar da olmadık.

16- Ve biz bir şehri yok etmeyi istediğimiz zaman, oranın refahlılarına buyururuz da onlar orada itaatten çıkarlar, böylelikle oranın üzerine o söz gerçek olur da orayı yerle bir ederiz.

17- Ve Nuh'un arkasından o nesillerden kaçını yok ettik. Ve senin Efendin kullarının suçlarını bir en iyi haber alıcı bir en iyi görücü olarak yeterlidir.

18- Kim o hızlı olanı isterse, istediğimiz kimse için dilediğimiz şeyi orada ona hızlandırır, sonra ona cehennemi (yurt) kılarız. Yerilmiş kovulmuş olarak oraya yaslanır.

19- Ve kim o sonrakini ister ve orası için koşar, o koşmasını da bir inanan olarak yaparsa, işte onların koşmaları şükre değerdir.

20- Her birine onlara da ve bunlara da senin Efendinin vergisinden el uzatırız. Ve senin Efendinin vergisi (tek tarafa) yığınlanmış değildir.

21- Bak, onların bir kısmını bir kısmının üzerine nasıl lütuflandırdık. Ve o sonraki ise kesinlikle kademelerce daha büyük ve lütufça daha büyüktür.

22- Allah'ın beraberinde diğer bir tanrı edinme, yoksa yerilmiş yüzüstü bırakılmış olarak oturup kalırsın.

23- Ve senin Efendin (başkasına) kulluk etmemenize yalnızca O'na (kulluk etmenize) ve anne babaya güzel davranmaya hükmetti. Eğer ikisinden biri veya her ikisi senin yanında (yaşça) o büyüklüğe ulaşırsa, artık her ikisine de sakın "Öf" bile deme ve ikisini azarlama ve ikisine değer veren söz söyle.

24- Ve ikisine o rahmetten dolayı o alçalmanın kanadını indir ve: "Ey Efendim, beni bir küçükken büyüttükleri gibi ikisine merhamet et" de.

25- Efendiniz benliklerinizdeki şeyleri en iyi bilendir. Eğer siz düzgünler olursanız, artık şüphesiz ki O, (suçlarından) o dönenler için bir çok bağışlayıcıdır.

26- Ve o yakınlık sahibine ve o düşküne ve o yolun oğluna (yolda kalmışa) hakkını ver ve savurganlıkla saçıp savurma.

27- Şüphesiz ki o saçıp savuranlar o şeytanların kardeşleridir. Ve o şeytan ise Efendisine karşı (iyiliği) çok örtücüdür.

28- Ve eğer Efendinden beklemekte olduğun bir rahmetin peşine düşerek onlardan kayıtsız kalacak olursan, artık onlara kolaylaşmış söz söyle.

29- Ve elini boynuna bağlanmış yapma ve onu büsbütün de genişletme, yoksa kınanmış hayıflanmış olarak oturup kalırsın.

30- Şüphesiz ki senin Efendin o rızkı, kime dilerse geniş tutar ve bir ölçüye göre verir. Şüphesiz ki O, kullarını(n işlerini) bir en iyi haber alıcıdır bir en iyi görücüdür.

31- Ve geçim darlığının endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Biz onları da rızıklandırıyoruz ve sizi de. Şüphesiz ki onların öldürülmesi büyük bir hatadır.

32- Ve o zinaya yaklaşmayın. Şüphesiz ki o, bir hayasızlık ve kötü bir yoldur.

33- Ve Allah'ın (öldürülmesini) yasakladığı o benliği gerçek (bir neden) dışında öldürmeyin. Kim haksızlık yapılmış olarak öldürülürse, artık onun yönelenine (kısas veya diyette) bir yetki vermişizdir. Artık o da o öldürme (bu yetki) de savurganlık yapmasın. Çünkü o (bu kadarıyla) yardım olunmuştur.

34- Ve ergenliğine ulaşıncaya kadar, o en güzeli dışında o yetimin malına yaklaşmayın. Ve o antlaşmayı eksiksiz yerine getirin. Şüphesiz ki o antlaşma sorumluluktur.

35- Ve ölçtüğünüz zaman, o ölçeği eksiksiz yapın. (Tarttığınız zaman da) o dosdoğru terazi ile tartın. İşte bu, daha hayırlı ve geri dönüşümü bakımından en güzeldir.

36- Ve hakkında sana bir bilgi olmayan şeyin peşine düşme. Şüphesiz ki o işitme ve o görme ve o gönül hepsi, işte onlar ondan sorumludur.

37- Ve o yerde böbürlenerek yürüme. Çünkü sen yeri asla delemez ve uzunlukça o dağlara asla ulaşamazsın. 

38- İşte bütün bunların kötü olanı senin Efendinin yanında çirkin görülmüştür.

39- İşte bu senin Efendinin sana o bilgelikten vahyettiği şeylerdendir. Allah'ın beraberinde diğer bir tanrı edinme, yoksa kınanmış kovulmuş olarak cehennemde atılır kalırsın.

40- Yoksa Efendiniz o oğulları size seçti de kendisi de o meleklerden kızlara mı tutundu? Şüphesiz ki siz kesinlikle büyük bir söz söylüyorsunuz.

41- Ve ant olsun ki bu okunan (Kur'an)da hatırlamaları için evirip çevirdik. Ve (bütün bunlar) onlara bir nefretten başkasını arttırmıyor.

42- 43- De ki: "Eğer söylemekte oldukları gibi O'nun beraberinde tanrılar olsaydı, o takdirde (tanrılar) o tahtın sahibine karşı kesinlikle yol peşine düşerlerdi. O, her türlü eksiklikten uzaktır ve söylemekte oldukları şeylerden büyük bir yücelikle yücedir."

44- O yedi gökler ve o yer ve onlarda olan kimseler, O'nu her türlü eksiklikten uzak tutmaktadır. Ve hiçbir şey yoktur ki, O'nu övgü ile her türlü eksiklikten uzak tutmasın. Fakat siz onların her türlü eksiklikten uzak tutmalarını kavrayamazsınız. Şüphesiz ki O, bir yumuşak davranıcıdır, bir çok bağışlayıcıdır.

45- Ve okunan (Kur'an) ı okuduğun zaman, senin arana ve o sonrakine inanmazların arasına gizlenmiş bir engel koyarız.

46- Ve onu kavrarlar diye kalplerinin üzerine bir korunak ve kulaklarına da bir ağırlık koyduk. Ve Efendini okunan (Kur'an)da O'nu tek olarak andığın zaman, bir nefretle arkalarına yönelirler.

47- Onlar seni dinleyecekleri zaman neyi dinleyeceklerini ve onlar gizli konuştukları zaman o haksızlık yapanların: "Siz bir sihirlenmiş adamdan başkasına uymuyorsunuz" diyeceğini, biz en iyi bileniz.

48- Bak, sana karşı nasıl o örnekleri ortaya koydular da böylelikle saptılar. Artık (doğru) bir yola güç yetiremezler.

49- Ve: "Biz kemikler ve ufalanmış topraklar olduğumuz zaman mı, gerçekten biz mi yeni bir takdir edilişle harekete geçirilmişler (olacağ)iz?" dediler.

50- 51- 52- De ki: "Taş veya demir olun veya göğüslerinizde büyüyen şeylerden bir takdir ediliş olun (yine de harekete geçirileceksiniz)." Buna karşılık: "Bizi kim yineleyecek?" diyecekler. De ki: "Sizi ilk defasında yarıp çıkaran (yineleyecek)." Ve sana şaşkınca başlarını sallayarak: "O ne zaman?" diyecekler. De ki: "Yakın olması umulur. O gün sizi çağıracak da siz de O'na övgü ile cevap verecek ve (ölü olarak) az bir zamandan başka kalmadığınız kanaatine varacaksınız."

53- Ve kullarıma de ki: O en güzel olanı söylesinler. Şüphesiz ki o şeytan aralarını dürtükler. Şüphesiz ki o şeytan o insan için bir açıklayan düşmandır.

54- Sizin Efendiniz sizi en iyi bilendir. Eğer dilerse size merhamet eder veya eğer dilerse size azap eder. Ve seni onlara bir dayanak olarak göndermedik.

55- Ve senin Efendin o göklerdeki ve o yerdeki kimseleri en iyi bilendir. Ve ant olsun ki o bir kısım habercileri bir kısımın üzerine lütuflandırdık ve Davud'a da (vahyimizi) yazılı metin (Zebur) olarak verdik.

56- De ki: "O'nun aşağısından iddia ettiklerinizi çağırın. Oysa onlar sizden o zorluğu açma ve değiştirme gücüne sahip olamazlar."

57- İşte onların çağırmakta oldukları da Efendilerine hangisi en yakın olacak diye o yakınlık fırsatının peşine düşerler ve O'nun rahmetini beklerler ve O'nun azabından kaygılanırlar. Şüphesiz ki senin Efendinin azabı çekinilmiştir.

58- Ve hiçbir şehir yoktur ki, o kalkışın gününden önce onu yok etmeyelim veya ona şiddetli bir azapla azaplandırmayalım. İşte bu, o kitapta satırlanmıştır.

59- Ve bizi o (görünür) ayetleri göndermekten, o öncekilerin onları yalanlamış olmasından başka bir şey alıkoymadı. Ve Semud'a o dişi deveyi gösterici bir şekilde verdik de ona haksızlık yaptılar. Ve o ayetleri kaygılandırmaktan başka amaçla göndermiyoruz.

60- Ve bir zaman sana: "Şüphesiz ki senin Efendin o insanları kuşatmıştır" demiştik. Ve sana gösterdiğimiz o rüyayı ve o okunan (Kur'an)daki o dışlanmış ağacı o insanlara denemeden başka bir amaçla yapmadık. Ve biz onları kaygılandırıyoruz da bu (kaygılandırmamız) onlara büyük bir taşkınlıktan başkasını da artırmıyor.

61-Ve bir zaman o meleklere: "Adem'e boyun eğin" demiştik de İblis hariç hemen boyun eğmişlerdi. (İblis): "Ben çamur olarak takdir ettiğin kimseye boyun eğer miyim?" demişti.

62- (İblis devamla): "Bu benim üzerime çok değerli kıldığını görüyor musun? Ant olsun ki eğer beni o kalkışın gününe kadar sonralarsan, onun soyunu azı hariç yularlayacağım" demişti.

63- 64- 65- (Allah): "Git, içlerinden kim sana uyarsa, artık şüphesiz ki cehennem bollaştırılmış bir karşılık olarak sizin karşılığınızdır. Ve içlerinden güç yetirebildiğin kimseyi sesinle tedirgin et, atlılarını ve yayalarını onların üzerine görevlendir ve o mallarda ve o çocuklarda onlara ortak ol ve onlara söz ver. Ve o şeytan onlara aldatmadan başka söz vermez. Şüphesiz ki benim kullarım üzerinde senin bir yetkin yoktur. Ve senin Efendin bir dayanak olarak yeterlidir" demişti.

66- Sizin Efendiniz sizin için O'nun lütfundan (olan nimetlerin) peşine düşmeniz için o gemileri o denizde sürükleyendir. Şüphesiz ki O, size karşı çok merhamet edicidir.

67- Ve size o denizde o zorluk dokunduğu zaman, (O'nun aşağısından) çağırdıklarınız kaybolur yalnızca O hariç. Fakat sizi o karaya (çıkarıp) kurtardığında ise, (O'na) kayıtsız kalırsınız. Ve (Allah'a ortak koşan) o insan (iyiliği) çok örtücüdür.

68- O karanın tarafında sizi yerin dibine sokmasından veya üzerinize kızgın taş yağdıran bir fırtına göndermesinden güvende mi oldunuz? Sonra kendiniz için bir dayanak da bulamazsınız.

69- Yoksa sizi diğer bir kere daha oraya yineleyip, üzerinize o rüzgârdan kırıp geçiren fırtına gönderip de (iyiliği) örtmeniz nedeniyle sizi batırmasından güvende mi oldunuz? Sonra kendiniz için bize karşı ona (size yapılanın arkasını arayan) bir takipçi de bulamazsınız.

70- Ve ant olsun ki Ademoğullarını çok değerli kıldık ve onları o karada ve o denizde taşıdık ve onları o temizlerden rızıklandırdık ve onları takdir ettiklerimizden birçoğunun üzerine çokça lütuflandırdık.

71- O gün bütün insanları önderleri ile çağırırız. Artık kimin kitabı sağ eline verilirse, işte onlar kitaplarını okuyacaklar ve çekirdek lifi kadar dahi haksızlık yapılmaz.

72- Ve kim bunda kör ise, artık o sonrakinde de kördür ve yolca da daha şaşkındır.

73- Ve neredeyse bizim sana vahyettiğimizden başkasını bize karşı yakıştırman için seni kötüye düşürecekler ve o takdirde de kesinlikle sana bir dost olarak tutunacaklardı.

74- Ve eğer seni kalıcılaştırmamış olsaydık, ant olsun ki neredeyse sen onlara az da olsa yanaşacaktın.

 75- O takdirde o yaşamın kat kat (azabını) ve o ölümün kat kat (azabını) sana tattırırdık, sonra kendin için bize karşı bir yardımcı da bulamazdın.

76- Ve neredeyse seni o yer (Mekke) den çıkarmaları için seni tedirgin edecekler. Ve o takdirde onlar da senin ardından (Mekke'de) az bir süre hariç kalamazlar.

77- Senden önce göndermiş olduğumuz elçilerimizden (bazılarının toplumlarına) uygulanan bir yasadır. Ve sen bizim yasamız için bir değiştirme bulamazsın.

78- O güneşin batıya yönelmesinden o gecenin karanlığına kadar o kulluk görevini ayakta tut ve o şafağın okumasını da. Şüphesiz ki o şafağın okuması tanık olunmuştur.

79- Ve gecenin bir kısmında sana bir fazlalık olarak onunla (Kur'an ile) uyan. Senin Efendinin seni övülmüş bir konuma* (Mekke'ye tekrar geri) harekete geçirmesi umulur.

*Makam-ı Mahmud, tefsirlerde her ne kadar "Şefaat makamı" olarak anlaşılmış olsa da. Biz "Makam" kelimesinin Bakara s. 125. ve Al-i İmran s. 97. ayetinde İbrahim (a.s.) ve Mekke ile bağlantılı olarak kullanılmasından hareketle Makam-ı Mahmud ifadesini Mekke olarak anlamayı tercih ettik ve 80. ve 81. ayetlerin de hicret ile alâkasını dikkate alarak, 79. ayetin Muhammed (a.s.)ın bulunduğu şehirden başka bir şehre hicret etmesini ve sonra o şehre tekrar muzaffer olarak geri dönmesini ifade ettiğini düşünüyoruz. En doğrusunu Allah (c.c.) bilir.

80- Ve de ki: "Ey Efendim, beni (Medine'ye) doğru bir girdirişle girdir ve (Mekke'den) doğru bir çıkarışla çıkar ve katından bana yardımcı bir yetki ver."

81- Ve de ki: "O gerçek geldi ve o geçersiz perişan oldu. Şüphesiz ki o geçersiz perişan olucudur.

82- Ve o okunan (Kur'an) dan o inananlar için bir iyileştirme ve bir rahmet olan o şeyleri indiriyoruz. Oysa (indirdiklerimiz) o haksızlık yapanlara ziyandan başkasını artırmaz.

83- Ve o insanı nimetlendirdiğimiz zaman, kayıtsız kalır ve yan çizerek uzaklaşır. Ve ona o şer dokunduğu zaman ise, ümitsizliğe düşer.

84- De ki: "Herkes (işini) inandığı değerler üzerine işler. Ve sizin Efendiniz yolca daha doğruya iletilen o kimseyi en iyi bilendir."

85- Ve sana o esintiden soruyorlar. De ki: "O esinti, benim Efendimin buyruğundandır. Ve size (bunun hakkında) o bilgiden az bir şey dışında verilmemiştir." 

86- Ve ant olsun ki eğer dilersek, sana vahyettiğimizi kesinlikle gideririz, sonra kendine onun için bize karşı bir dayanak da bulamazsın. 

87- Senin Efendinden bir rahmet olması başka. Şüphesiz ki O'nun senin üzerindeki lütfu büyüktür.

88- De ki: "Ant olsun ki eğer o insan ve o cin bu okunan (Kur'an)ın bir örneğini getirmeleri üzerine toplanmış olsa, ve eğer onların bir kısmı bir kısmına da bir arka çıkan olsa da, onun bir örneğini getiremezler."

89- Ve ant olsun ki o insanlara bu okunan (Kur'an)da her örnekten evirip çevirdik. Buna rağmen o insanların daha çoğu ancak (gerçeği) örtmekte diretti.

90- 91- 92- 93- Ve dediler ki: "Bizim için o yerden bir kaynak fışkırtmana kadar, sana asla inanmayacağız veya senin hurmalıklardan ve üzümden bir bahçen olmalı da onun arasından o nehirleri fışkırttıkça fışkırtmalı veya iddia ettiğin gibi o göğü üzerimize bir parça olarak düşürmeli veya Allah'ı ve o melekleri önümüze getirmelisin veya senin altından bir evin olmalı veya o göğe yükselmelisin. Ve senin (o göğe) yükselmene de sen üzerimize onu okuyacağımız bir kitap indirene kadar, asla inanmayacağız." De ki: "Efendimi her türlü eksiklikten uzak tutarım. Ben bir beşer elçiden başkası mı oldum (ki bunları yerine getirebileyim)?"

94- Ve o insanları, onlara o doğru yol geldiği zaman inanmalarına, onların: "Allah bir beşer elçiyi mi harekete geçirdidemelerinden başkası alıkoymadı.

95- De ki: "Eğer o yerde rahat rahat yürüyenler melekler olsaydı, kesinlikle onların üzerine o gökten bir melek elçi indirirdik."

96- De ki: "Benimle sizin aranızda tanık olarak Allah yeterlidir. Şüphesiz ki O, kullarını (n işlerini) bir en iyi haber alıcıdır bir en iyi görücüdür."

97- Ve Allah kimi doğruya iletirse, artık o, o doğruya iletilmiştir. Ve kimi saptırırsa, artık onlar için O'nun aşağısından yönelenler asla bulamazsın. Ve o kalkışın gününde onları yüzleri üzerine körler ve dilsizler ve sağırlar olarak sürüp toplayacağız. Onların sığınakları cehennemdir. Her ne zaman ateş yavaşlarsa, alev olarak onlara artırırız.

98- İşte bu, onların karşılığıdır. Çünkü onlar, ayetlerimizi örtmüşler ve: "Biz kemikler ve ufalanmış topraklar olduğumuz zaman mı, gerçekten biz mi yeni takdir edilişle harekete geçirilmişler (olacağ)iz?" demişlerdi.

99- Onlar şüphesiz ki Allah'ın o gökleri ve o yeri takdir ettiğini ve onların bir örneğini takdir etmeye de güç yetirici olduğunu görmediler mi? Ve onlar için onda bir belirsizlik olmayan bir süre sonu tayin etti. Fakat o haksızlık yapanlar (inanmak yerine) sadece (gerçeği) örtmekte diretti.

100- De ki: "Eğer sizler benim Efendimin rahmet depolarına sahip olsaydınız, o takdirde o harcamanın endişesiyle onu kesinlikle sımsıkı tutardınız. Ve o insan bir cimridir.

101- Ve ant olsun ki Musa'ya apaçık dokuz ayet vermiştik. İsrailoğulları'na sor, (Musa) onlara geldiği zaman Firavun ona: "Şüphesiz ki ben seni kesinlikle sihirlenmiş biri olduğun kanaatine varıyorum Ey Musa" demişti.

102- (Musa'da ona): "Ant olsun ki bunları gözünüzü açacak deliller olarak o göklerin ve o yerin Efendisinden başkasının indirmediğini sen de bilmişsindir. Ve şüphesiz ki ben seni kesinlikle yok olmuş biri olduğun kanaatine varıyorum ey Firavun" demişti.

103- Böylece (Firavun) onları o yerde tedirgin etmeyi istemişti de biz de onu ve onun beraberinde olanları toplu halde batırmıştık.

104- Ve onun (batırılmasının) arkasından İsrailoğulları'na: "O yere yerleşin. Artık o sonrakinin sözü geldiği zaman, sizi birbirine geçmiş olarak (hesap için) getireceğiz" demiştik.

105- Ve onu o gerçekle indirdik ve o da o gerçekle indi. Ve seni bir müjdeci ve bir uyarıcı olmaktan başka (bir görevle de) göndermedik.

106- Ve bir okunan olarak onu o insanlara, durup bekleyerek (zaman içinde) okuman için onu ayırdık. Ve onu peyderpey olarak indirdik.

107- 108- De ki: "Ona inanın veya inanmayın. Şüphesiz ki bunun öncesindeki o bilgi verilmişlere okunmakta olduğu zaman, boyun eğerek çeneleri üzerine yere kapanırlar. Ve 'Efendimizi her türlü eksiklikten uzak tutarız. Şüphesiz ki Efendimizin sözü kesinlikle yapılmıştır' derler."

109- Ve ağlayarak çeneleri üzerine kapanırlar ve (o okunan) onların saygısını artırır.

110- De ki: "Allah diye çağırın veya Rahman (çok şefkatli) diye çağırın. Hangisiyle çağırırsanız, o en güzel isimler O'nundur." Ve kulluk görevini (insanlara çağrını) açıkça yapma ve onu yavaş sesle de yapma ve bunun arasında bir yol peşine düş.

111- Ve de ki: "O övgü o Allah'a ki bir çocuğa tutunmamıştır ve O'nun hükümranlıkta ortağı da  olmamıştır ve O'nun o alçalmışlıktan dolayı bir yöneleni de olmamıştır." Ve O'nu büyükledikçe büyükle.


13 Kasım 2024 Çarşamba

NAHL SURESİ MEALİ

 1- Allah'ın (elçilerini yalanlayanlar hakkındaki azap) buyruğu (önceki topluluklara) gelmiştir. Artık onu hızlı istemeyin. O, her türlü eksiklikten uzaktır ve onların ortaklaştırmakta oldukları şeylerden yücedir.

2- Kullarından kime dilerse: "Gerçek şu ki, benden başka tanrı yok, artık benden korunun" (diyerek insanları) uyarın diye kendi buyruğundan o esinti ile o melekleri indirir.

3- O gökleri ve o yeri gerçek (bir neden)le takdir etti. Onların ortaklaştırmakta oldukları şeylerden yücedir.

4- O insanı bir döllenmiş hücreden takdir etti. Buna rağmen o, bir açıklayan çekişmecidir.

5- Ve o hayvanlar, onları da takdir etti. Onlarda sizin için ısınma ve faydalar vardır ve onların bir kısmından da yiyorsunuz.

6- Ve sizin için onlarda (akşam) serinlediğiniz vakit (ağıla koyarken) ve (sabah ağıldan) salıverdiğiniz vakit bir güzellik vardır.

7- Ve ağırlıklarınızı o benliklerin ancak ayrışması olmadan ulaşabileceğiniz yöreye taşır. Şüphesiz ki sizin Efendiniz kesinlikle çok acıyıcıdır çok merhamet edicidir.

8- Ve o atları ve o katırları ve o eşekleri sizin onlara binmeniz için ve süs olarak (takdir etti). Ve sizin bilemeyeceğiniz şeyleri de takdir etmektedir.

9- Ve o yolun ılımlı olanı Allah'a aittir ve ondan bazısı da eğridir. Ve eğer dilemiş olsaydı, sizi toplu halde doğruya iletirdi.

10- O, sizin için o gökten bir su indirendir. Ondan size içecek vardır ve ondan sürülerinizi otlattığınız yeşillik yetişir.

11- Onunla sizin için o ekinleri ve o zeytinleri ve o hurmalıkları ve o üzümleri ve bütün o ürünlerden bitirir. Şüphesiz ki işte bunda, düşünen bir topluluk için kesinlikle bir ayet vardır.

12- Ve o geceyi ve o gündüzü sizin için boyun eğdirdi. Ve o güneş ve o ay ve o yıldızlar O'nun buyruğuna boyun eğdirilmişlerdir. Şüphesiz ki işte bunda, bağ kuran bir topluluk için kesinlikle ayetler vardır.

13- Ve o yerde o renkleri çeşit çeşit olan şeyleri de sizin için yaydı. Şüphesiz ki işte bunda, hatırlayan bir topluluk için kesinlikle bir ayet vardır.

14- Ve O, ondan taze bir et yemeniz ve ondan onu takınacağınız bir süs eşyası çıkarmanız için, o denizi size boyun eğdirdi. Ve O'nun lütfundan olanların peşine düşmeniz ve şükretmeniz için o gemileri, onda (suyu) yaranlar olarak (gittiklerini) görürsün.

15- Ve o yere sizi sarsar diye sabitlikler ve (gideceğiniz) doğruya iletilmeniz için de o nehirleri ve yollar attı. 

16- Ve (daha nice) bilmelikler. Ve o yıldızla onlar (gidecekleri) yolu bulurlar.

17- Takdir eden kimse, takdir edemez kimse gibi midir? Halâ hatırlamaz mısınız?

18- Ve eğer Allah'ın nimetini adetlemeye kalksanız, onu sayılandıramazsınız. Şüphesiz ki Allah, kesinlikle çok bağışlayıcıdır çok merhamet edicidir.

19- Ve saklamakta olduğunuz şeyleri ve açığa vurmakta olduğunuz şeyleri Allah bilir.

20- Ve onların Allah'ın aşağısından çağırmakta oldukları hiçbir şey takdir edemezler, (üstelik) onların kendileri takdir edilmektedirler.

21- Ölülerdir, yaşayanlar değildir. Ve ne zaman harekete geçirileceklerinin farkında bile olmuyorlar.

22- Sizin tanrınız tek bir tanrıdır. O sonrakine inanmazların kalpleri ise bunu yadırgayıcıdır ve onlar büyüklük taslayanlardır.

23- Hiç kuşkusuz şüphesiz ki Allah, onların saklamakta oldukları şeyleri ve açığa vurmakta oldukları şeyleri bilir. Şüphesiz ki O, o büyüklük taslayanları sevmez.

24- Ve onlara: "Rabbiniz ne indirdi?" denildiği zaman (onlar): "O öncekilerin söylencelerini" derler.

25- Bunun sonucunda o kalkışın gününde kendi ağır yüklerini eksiksiz olarak ve bir bilgi olmaksızın saptırdıklarının ağır yüklerinden bir kısmını taşırlar.  Dikkat edin, yüklenmekte oldukları şey ne kötüdür.

26- Onlardan öncekiler de kesinlikle hile kurmuştu da Allah onların yapılarına o temellerinden gelmiş, böylece o tavan üstlerinden üzerlerine kapaklanmış ve o azap onlara fark edemeyecekleri yerden gelmişti.

27- Sonra o kalkışın gününde onları rezil eder ve şöyle der: "Kendileri uğrunda (inananlarla) bir ayrışma içinde olduğunuz ortaklarım nerede?" Kendilerine o bilgi verilmiş olanlar: "Şüphesiz ki bugün o rezillik ve o kötülük, o (gerçeği) örtücülerin üzerinedir" dedi.

28- O meleklerin, kendi benliklerine haksızlık yapanlar oldukları halde ömürlerini tamamlamakta oldukları kimseler: "Biz hiçbir kötülük işleyen değildik" (diyerek onları) o teslimiyetle karşıladılar. Hayır şüphesiz ki Allah, işlemekte olduğunuz şeyleri en iyi bilicidir.

29- Orada sürekli kalıcılar olarak cehennem kapılarına artık girin. Kesinlikle ne sıkıntılıdır o büyüklenenlerin kalacak yeri.

30- Ve o korunanlara:"Efendiniz ne indirdi?" denildi. (Korunanlar): "Hayır (indirdi)" dediler. Güzel davrananlar için bu şimdikinde bir güzellik vardır. Ve o sonrakinin yurdu ise kesinlikle daha hayırlıdır. Ve o korunanların yurdu kesinlikle ne güzeldir.

31- Adn bahçeleri, oraya girerler. Altından o nehirler akar. Onlar için orada dileyecekleri şeyler vardır. Allah, o korunanlara işte böyle karşılık verir.

32- O melekler onların ömürlerini temizler oldukları halde tamamlamakta oldukları kimselere: "Esenlik üzerinize olsun, işlemekte olduklarınız nedeniyle o bahçeye girin" derler.

33- Onlar, kendilerine o meleklerin gelmesinden veya senin Efendinin buyruğunun gelmesinden başka bir şeye mi bakıyorlar? Onlardan öncekiler de işte böyle yapmıştı. Ve Allah onlara haksızlık yapmamış, fakat onlar benliklerine haksızlık yapıyorlardı.

34- Böylece işlemekte oldukları şeylerin kötülüğü, onlara erişti ve onu alaya almakta oldukları şey onları çepeçevre kuşattı.

35- Ve ortaklaştıranlar: "Eğer Allah dilemiş olsaydı, biz ve atalarımız, O'nun aşağısından hiçbir şeye kulluk etmez ve O'nun aşağısından (birinin buyruğu ile) hiçbir şeyi  yasaklamazdık" dedi. Onlardan öncekiler de işte böyle yapmıştı. Artık o elçilerin üzerine o apaçık ulaştırmadan başkası var mıdır?

36- Ve ant olsun her bir topluma: "Allah'a kulluk edin ve o taşkınlık yapandan uzaklaşın" (diyerek uyarsın) diye bir elçi harekete geçirdik. Bunun sonucunda içlerinden kimine Allah doğruya iletti ve içlerinden kimine de o sapkınlık gerçek oldu. Artık o yerde yürüyün de, o yalanlayanların sonu nasıl olmuş bir bakın.

37- Onların doğruya iletilmelerine ne kadar istekli olsan da şüphesiz ki Allah, saptırdığı kimseyi doğruya iletmez. Ve onların hiçbir yardımcıları da yoktur.

38- Ve: "Allah ölen kimseyi (yeniden) harekete geçirmez" (diyerek) güçlü yeminleriyle Allah'a yemin ettiler. Hayır, O'nun üzerine gerçek bir söz olarak (bunu yapacaktır). Fakat (bunu söyleyen) o insanların tamamı bunu bilmezler.

39- Hakkında ayrışmakta olduklarını onlara açıklaması için ve (gerçeği) örtenlerin kendilerinin kesinlikle yalancılar olduğunu bilmesi için (bunu yapacaktır).

40- Bir şey için onu(n olmasını) istediğimiz zaman ona sözümüz ancak ve ancak "Ol" dememizdir, o da hemen oluverir.

41- Ve haksızlık yapılmalarından sonra Allah'a göç edenleri, bu şimdikinde kesinlikle güzel bir şekilde yerleştireceğiz. Ve o sonrakinin ücreti ise daha büyüktür. Keşke biliyor olsalardı.

42- Onlar direnip gayret edenler ve Efendilerine dayananlardır.

43- Ve biz senden önce de kendisine vahyediyor olduğumuz adamlardan başkasını da göndermemiştik. Eğer bilmezlerseniz, artık o Hatırlatma'nın (Tevrat'ın) halkına sorun.

44- O apaçık deliller ve o yazılı metinlerle. Ve o insanlara kendilerine indirilmiş olan şeyi açıklaman ve onların da düşünmeleri için, sana bu Hatırlamayı indirdik.

45- O kötülükleri (yapmak için) hile kuranlar, Allah'ın onları o yerin dibine sokmasından veya o azabın kendilerine fark edemeyecekleri yerden gelmesinden güvende mi gördü?

46- Veya (normal yaşamları) içinde çevrilip dururlarken onları tutuvermesinden (güvende mi gördü?) Oysa onlar (Allah'ı) başarısız bırakıcılar değillerdir.

47- Veya kaygılandırma üzerine kendilerini tutuvermesinden (güvende mi gördü?) Oysa şüphesiz ki sizin Efendiniz, kesinlikle çok acıyıcıdır çok merhamet edicidir.

48- Allah'ın herhangi bir şeyden takdir ettiğinin gölgelerinin Allah'a boyun eğerek küçülenler oldukları halde o sağdan ve o sollardan dönmekte olduğunu görmediler mi?

49- Ve canlıdan o göklerdeki olan şeyler ve o yerdeki olan şeyler ve o melekler, Allah'a boyun eğer. Ve onlar büyüklük taslamazlar.

50- Kendilerinin üstünde olan Efendilerinden kaygılanırlar ve buyuruldukları şeyi yaparlar.

51- Ve Allah: "İki tanrıya tutunmayın. O, ancak ve ancak tek bir tanrıdır. Artık yalnızca benden çekinin" dedi.

52- Ve o göklerdeki ve o yerdeki olan şeyler O'na aittir. Ve o itaat nizamı da sürekli olarak O'na aittir. Artık Allah'tan başkasına karşı mı korunuyorsunuz?

53- Ve nimetten sizde olan şey, Allah'tandır. Sonra size o zorluk dokunduğu zaman, artık O'na feryat edersiniz.

54- 55- Sonra o zorluğu sizden açtığı zaman, içinizden bir bölük hemen Efendilerini ortaklaştırırlar. Bunun sonucunda verdiğimiz şeylere nankörlük ederler. (Şimdilik) yararlanın, ileride bileceksiniz.

56- Ve onları rızıklandırdığımız şeylerden, bilmez (görmez, işitmez) şeylere hisse ayırıyorlar. Allah'a yemin olsun ki yakıştırmakta olduğunuz şeylerden kesinlikle sorulacaksınız.

57- Ve o kızları Allah'a ayırıyorlar, O, her türlü eksiklikten uzaktır. Ve kendilerine de zevklendikleri şeyleri (erkek çocukları ayırıyorlar).

58- Ve onlardan biri o kız ile müjdelendiğinde (öfkesinden) yutkunarak yüzü simsiyah olur.

59- Kendisiyle müjdelendiği şeyin kötülüğünden dolayı o topluluktan gizlenir. Küçük düşmeyi göze alarak onu tutacak mı yoksa onu o toğrağa gömecek mi? Dikkat edin karar vermekte oldukları şey ne kötüdür.

60- Sonrakine inanmazlar için o kötülüğün örneği vardır. Ve Allah için ise o yücelik örneği vardır. Ve O, O çok güçlüdür O en bilgedir.

61- Ve eğer Allah o insanları haksızlıkları nedeniyle (hemen) tutmuş olsaydı, onun üzerinde (haksızlık yapan) hiçbirini canlı olarak bırakmazdı. Fakat onları isimlenmiş bir süre sonuna kadar sonralamaktadır. Artık süre sonları geldiği zaman, bir saat sonralayamazlar ve öne çekemezler.

62- Ve hem çirkin görmekte oldukları şeyleri Allah'a ayırıyorlar ve hem de o en güzeli şüphesiz ki kendilerinin diye dilleri o yalan nitelemeyi yapıyor. Hiç kuşkusuz şüphesiz ki  onlar için o ateş vardır. Ve hiç şüphesiz ki onlar ölçüyü kaçırmışlardır.

63- Allah'a yemin olsun ki senden önceki toplumlara da muhakkak (elçiler) göndermiştik de o şeytan onlara işlerini süslemişti. (Önceki ortak koşanların yöneleni olduğu gibi) artık o, bugün onların da (Mekke'li ortak koşanların) yönelenidir. Ve büyük bir azap onlar içindir. 

64- Ve sana da o kitabı hakkında ayrıştıkları konuları onlara açıklaman ve inanan bir topluluk için bir doğruya ileten ve bir rahmet olmasından başka (bir amaçla) indirmedik.

65- Ve Allah o gökten bir su indirdi de o yere onun ölümünden sonra yaşam verdi. Şüphesiz ki işte bunda işiten bir topluluk için kesinlikle bir ayet vardır.

66- Ve şüphesiz ki sizin için o hayvanlarda kesinlikle bir ders vardır. Onların karınlarındaki şeyden atık ile kan arasından o içenler için kolay yutulabilir olan katışıksız süt ile sizi suvarmaktayız.

67- Ve o hurmalıkların ve üzümlerin meyvelerinden de (sizi suvarıyoruz). Ondan (su çıkararak) bir sarhoşluk verici ve bir güzel rızık (ile hayata) tutunuyorsunuz. Şüphesiz ki işte bunda, bağ kuran bir topluluk için kesinlikle bir ayet vardır.

68- 69- Ve senin Efendin o bal arısına: "O dağlardan ve o ağaçlardan ve (yaptıkları) çardaklardan evlere tutun. Sonra o bütün ürünlerden ye, böylece senin Efendinin sana (bal yapmak için) boyun eğdirdiği yollarına sokul" diye vahyetti. Onların karınlarından renkleri ayrı ayrı bir içecek çıkar ki onda o insanlar için bir iyileştirme vardır. Şüphesiz ki işte bunda, düşünen bir topluluk için kesinlikle bir ayet vardır.

70- Ve Allah sizi takdir etti, sonra sizin ömrünüzü tamamlar. Ve içinizden kimi bilgiden sonra hiçbir şey bilmez olması için o ömrün en aşalığına geri döndürülür. Şüphesiz ki Allah, en iyi bilicidir en doğru ölçü koyucudur.

71- Ve Allah bir kısmınızı bir kısım üzerine o rızıkta lütuflandırmıştır. Artık lütuflandırılmış olanlar rızıklarını sağ elleriyle sahip olduklarına geri döndürücü değillerdir ki artık onlar onda denk olsunlar. Şimdi onlar ısrarla Allah'ın nimetini mi reddediyorlar?

72- Ve Allah size kendi benliklerinizden eşler kıldı ve sizin için eşlerinizden oğullar ve torunlar kıldı ve sizi o temizlerden rızıklandırdı. Şimdi onlar geçersize inanıyor ve Allah'ın nimetini mi örtüyorlar?

73- Ve Allah'ın aşağısından kendileri için o göklerden ve o yerden hiçbir şeyle rızka hükümran olamaz ve güç yetiremez şeylere kulluk ediyorlar.

74- Artık Allah için o örnekleri ortaya koymayın. Şüphesiz ki Allah bilir ve siz bilmezsiniz.

75- Allah, hiçbir şeye gücü yetmez sahiplenilmiş bir kulu ve kendisini bizden güzel rızıkla rızıklandırdığımız, ondan saklı ve açık olarak harcayan bir kimseyi bir örnek olarak ortaya koydu. Onlar denk midir? O övgü Allah'adır. Hayır, onların daha çoğu bilmezler.

76- Ve Allah iki adamı bir örnek olarak ortaya koydu: O ikiden biri dilsizdir hiçbir şeye gücü yetmez, sahibinin üzerine bir yüktür. Onu nereye yönlendirse hiçbir hayır getirmez. Şimdi o, o denkliği buyuran ve kendisi de bir dosdoğru yol üzerinde olanla denk midir?

77- Ve o göklerin ve o yerin algılanamayananı Allah'ındır. O saatin buyruğu da ancak o gözün açıp kapaması gibi hatta o (ondan) daha yakın (bir zaman)dır. Şüphesiz ki Allah her şeyin üzerine en doğru ölçü koyucudur.

78- Ve Allah sizi annelerinizin karınlarından hiçbir şey bilmezler olarak çıkardı. Ve şükretmeniz için size o işitmeyi ve o görmeleri ve o gönülleri kıldı.

79- O göğün boşluğunda boyun eğdirilmiş o kuşları görmediler mi? Onları Allah'tan başkası tutmuyor. Şüphesiz ki işte bunda, inanan bir topluluk için kesinlikle ayetler vardır.

80- Ve Allah sizin için evlerinizden bir sakinleşmelik yaptı ve sizin için o hayvanların derilerinden göçerlik gününüzde ve yerleşik gününüzde onlarla hafifleyeceğiniz evler yaptı. Ve onların yünlerinden ve yapağılarından ve kıllarından belirli bir vakte kadar eşyalar ve yararlanmalık yaptı.

81- Ve Allah takdir ettiği şeylerden sizin için gölgelikler yaptı. Ve sizin için o dağlardan korunaklar yaptı. Ve sizin için o sıcaktan koruyacak gömlekler ve savaşınızda sizi koruyacak gömlekler yaptı. Teslim olmanız için sizin üzerinize olan nimetini işte böyle tamamlıyor.

82- Eğer (başka tarafa) yönelirlerse, artık senin üzerinde olan ancak ve ancak o açıklayan ulaştırmadır.

83- Allah'ın nimetini tanıyorlar (ve faydalanıyorlar) sonra onu yadırgıyorlar. Ve onların tamamı o (gerçeği) örtücülerdir.

84- Ve o gün her bir toplumdan bir tanık harekete geçireceğiz. Sonra (gerçeği) örtenlere (özür dilemeleri için) onay verilmez ve (Allah'ı) hoşnut etme istekleri de kabul edilmez.

85- Ve haksızlık yapanlar o azabı gördüğü zaman, artık (o azap) onlardan hafifletilmez ve onlara bakılmaz.

86- Ve ortaklaştıranlar ortaklarını gördüğü zaman: "Ey Efendimiz, senin aşağından çağırmakta olduklarımız işte şunlardır" derler. Onlar da onları şu sözü atarlar: "Şüphesiz ki sizler kesinlikle yalancılarsınız."

87- Ve o gün o teslimiyeti Allah'a atmışlar ve yakıştırmakta oldukları şeyler de onlardan sapmıştır.

88- Onlar ki (gerçeği) örttüler ve Allah'ın yolundan uzaklaştırdılar, bozuculukta olmaları nedeniyle onlara o azabın üstüne azabı artırdık.

89- Ve her bir toplumun üzerine kendi benliklerinden bir tanık harekete geçireceğimiz ve seni de işte şunların (elçi gönderildiğin toplumun)  üzerine tanık olarak getirdiğimiz gün (halleri nasıl olacak). Ve sana o kitabı her şey için bir açıklama, o teslim olanlara bir doğruya ileten ve bir rahmet ve bir müjde olarak indirdik.

90- Şüphesiz ki Allah, o denkliği sağlamayı ve o güzelliği ve o yakınlık sahiplerine vermeyi ve o hayasızlıktan ve o yadırganandan ve o saldırganlıktan vazgeçirmeyi buyuruyor. Hatırlamanız için size öğüt veriyor.

91- Ve antlaşma yaptığınız zaman Allah'ın antlaşmasını eksiksiz yerine getirin ve Allah'ı üzerinize güvence kılarak onların pekiştirilmesinden sonra o yeminleri bozmayın. Şüphesiz ki Allah, ne yaparsanız bilir.

92- Ve bir toplumun diğer bir toplumdan sayıca fazla olmasından dolayı, yeminlerinize aranızda bozuculuk sebebi olarak tutunarak, ipliğini bir kuvvetle eğirmenin arkasından söküp bozan kadın gibi olmayın. Allah onunla sizi ancak ve ancak sizi yoklamaktadır. Ve o kalkışın gününde hakkında ayrışmakta olduğunuz şeyleri size kesinlikle açıklayacaktır.

93- Ve eğer Allah dilemiş olsaydı, sizi tek toplum yapardı. Fakat kimi dilerse saptırır ve kimi dilerse doğruya iletir. Ve işlemekte olduğunuz şeylerden sorulacaksınız.

94- Ve yeminlerinize aranızda bozuculuk sebebi olarak tutunmayın. Yoksa ayak onun kalıcılaşmasından sonra kayar ve Allah'ın yolundan uzaklaştırmanız nedeniyle o kötülüğü tadarsınız. Ve büyük azap sizin içindir.

95- Ve Allah'ın antlaşmasını az bir bedele satmayın. Eğer bilmekte olanlarsanız sizin için ancak ve ancak o Allah'ın yanında olan daha hayırlıdır. 

96- Sizin yanınızda olan şey tükenir ve Allah'ın yanında olan şey ise kalıcıdır. Ve direnip gayret edenlerin ücretlerini işlemekte oldukları şeylerin daha güzeli ile kesinlikle vereceğiz

97- Erkekten veya dişiden kim bir inanan olarak düzgün bir iş işlerse, artık onu güzel bir yaşamla yaşatacağız ve onların ücretlerini işlemekte oldukları şeylerin daha güzeli ile kesinlikle vereceğiz.

98- 99- 100- O okunan (Kur'an)ı okuyacağın zaman, artık o taşlanan şeytandan Allah'a sığın. Gerçek şu ki, onun inananlar üzerinde ve Efendilerine dayananlar üzerinde bir yetkisi yoktur. Onun yetkisi ancak ve ancak onu yönelen edinenler ve onu (Efendilerine) ortak koşanlar üzerindedir.

101- Ve biz bir ayetin yerini (başka) bir ayetle değiştirdiğimiz zaman -ki Allah neyi indireceğini en iyi bilendir- "Sen ancak ve ancak bir yakıştırıcısın" derler. Hayır, onların tamamı bilmezler.

102- De ki: "Onu senin Efendinden inananları kalıcılaştırmak için ve o teslim olanlara bir doğruya ileten ve bir müjde olarak o Kutsal'ın esintisi indirdi."

103- Ve ant olsun onların: "Ona ancak ve ancak bir beşer öğretiyor" demekte olduklarını şüphesiz ki biliyoruz. Kendisine eğrilmekte oldukları kişinin dili bir yabancıdır ve işte bu (Kur'an) ise bir açıklayan  Arabi dildir.

104- Allah'ın ayetlerine inanmazlar (var ya), şüphesiz ki Allah onları doğruya iletmez. Ve acı bir azap onlar içindir.

105- O yalanı ancak ve ancak Allah'ın ayetlerine inanmazlar yakıştırır. Ve işte onlar, o yalancıların ta kendileridir.

106- Kim inanmasının arkasından Allah'ı (ret ederek) örterse- zorlanmış ve kalbi o inançla rahatlamış olan başka- fakat kim (zorlama olmaksızın) o (gerçeği) örtmeye göğüs açarsa, artık Allah'tan bir hiddet onların üzerinedir. Ve büyük bir azap onlar içindir.

107- İşte bu, bu şimdiki yaşamı o sonrakinin üzerine tercih etmelerindendir. Ve şüphesiz ki Allah, o (gerçeği) örtücüler topluluğunu doğruya iletmez.

108- İşte onlar, Allah'ın kalplerine ve işitmelerine ve görmelerine damga vurmuş olduklarıdır. Ve işte onlar, o duyarsızların ta kendileridir.

109- Hiç kuşkusuz şüphesiz ki onlar o sonrakinde o ziyan edenlerin ta kendileridir.

110- Sonra şüphesiz ki senin Efendin baskı görmelerinin arkasından göç edenlerin ve güçlerini kullananların ve direnip gayret edenlerin (yardımcısıdır). Şüphesiz ki senin Efendin bunların arkasından kesinlikle çok bağışlayıcıdır çok merhamet edicidir.

111- O gün gelir her bir benlik benliğinden yana tartışır ve her bir benliğe işlediği şey eksiksiz ödenir ve onlara haksızlık yapılmaz.

112- Ve Allah bir şehri bir örnek olarak ortaya koydu. (Bu şehir) güvenlikte rahatlıkta idi, onun rızkı da her taraftan bol bol geliyordu. Durum böyleyken (o şehir) Allah'ın nimetlerine nankörlük etti de istekle yapmakta oldukları nedeniyle, artık Allah ona o açlığın ve o kaygının elbisesini tattırdı.

113- Ve ant olsun ki içlerinden bir elçi gelmişti de onu yalanlamışlardı, bunun üzerine o azap onları haksızlık yaparlarken tutuverdi.

114- Öyleyse Allah'ın sizi rızıklandırdığı şeylerden serbest temiz olarak yeyin ve eğer yalnızca O'na kulluk ediyorsanız, Allah'ın nimetine şükredin.

115- Size ancak ve ancak o ölü hayvanı ve o kanı ve o domuzun etini ve (kesilirken) kendisine Allah'tan başkasına ses yükseltilmişi yasaklamıştır. Artık kim (açlık sebebi ile) zorlanırsa, saldırganlık yapmaksızın ve sınırı aşmaksızın (yiyebilir), şüphesiz ki artık Allah, çok bağışlayıcıdır çok merhamet edicidir.

116- Ve dillerinizin o yalan nitelendirmesi dolayısıyla o yalanı Allah'a karşı yakıştırmak için "Bu serbesttir ve bu yasaktır" demeyin. Şüphesiz ki o yalanı Allah'a karşı yakıştıranlar, arzuladığına kavuşturulmazlar.

117- Az bir yararlanmadır. Ve acı bir azap onlar içindir.

118- Ve Dönenlerin* üzerine de önceden sana anlattığımızı yasaklaştırmıştık. Ve biz onlara haksızlık yapmadık. Fakat onlar benliklerine haksızlık yapıyorlardı.

*Hadu kelimesine "Dönenler" anlamı verme gerekçemiz, Araf s. 156. ayetindeki bağlamına binaendir.

119- Sonra şüphesiz ki senin Efendin düşüncesizce o kötülüğü işleyip sonra bunun arkasından (itaatle) dönmüş ve (durumlarını) düzeltmiş olanları (bağışlar). Şüphesiz ki senin Efendin bunun arkasından da kesinlikle çok bağışlayıcıdır çok merhamet edicidir.

120- 121-122- Şüphesiz ki İbrahim Allah'ın kurallarına bağlı (yaratılış ayarı üzerine) bir meyilli bir önder idi. Ve o, o ortak koşanlardan değildi. O'nun nimetlerine şükrediciydi. O, onu derleyip toplamış ve bir dosdoğru yola iletmişti. Ve ona şimdikinde bir güzellik vermiştik. Ve şüphesiz ki o sonrakinde de kesinlikle o düzgünlerdendir.

123- Sonra sana: "(Yaratılış ayarı üzerine) bir meyilli olarak İbrahim'in inancına uy. Ve o, o ortak koşanlardan değildi" diye vahyettik.

124- O dinlenme (günü) ancak ve ancak onun hakkında ayrışanların üzerine kılındı. Ve şüphesiz ki senin Efendin o kalkışın döneminde hakkında ayrışmakta oldukları şeylerde aralarında kesinlikle karar verecektir.

125- Senin Efendinin yoluna o bilgelikle ve o güzel öğütle çağır. Ve onlarla o en güzel yöntemle tartış. Şüphesiz ki senin Efendin O, kendisinin yolundan sapanı en iyi bilendir ve O, o doğruya iletilenleri de en iyi bilendir.

126- Ve eğer karşılık vereceksenız, artık size kendisiyle karşılık verildiğinin örneği kadar karşılık verin. Ve eğer direnip gayret ederseniz, ant olsun ki o direnip gayret edenler için daha hayırlıdır.

127- Ve direnip gayret et, senin direnerek gayretin Allah'tan başkasına değildir. Ve onlara da üzülme. Ve onların kurmakta oldukları tuzaklardan dolayı darlık içinde olma.

128- Şüphesiz ki Allah korunanların ve güzel davrananların beraberindedir.