İSRA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İSRA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Kasım 2024 Pazar

İSRA SURESİ MEALİ

 1- Her türlü eksikten uzaktır. O'ki kulunu bir gece Yasak Mescit (Mekke) den, ona ayetlerimizi göstermemiz için çevresini bereketlendiğimiz En Uzak Mescit'e (Medine'ye) yürüttü. Şüphesiz ki O, her şeyi işiticidir her şeyi görücüdür.

2- Ve Musa'ya kitabı verdik ve onu "Benim aşağımdan üstleniciye tutunmayın" diye İsrailoğulları'na yol gösterici kıldık.

3-Ey Nuh'un beraberinde taşıdıklarımızın soyu, şüphesiz ki o, çok şükreden bir kuldu.

4- Ve İsrailoğulları'na kitapta: "Siz yeryüzünde kesinlikle iki defa bozuculuk yapacak ve kesinlikle büyük bir yücelenme ile yüceleneceksiniz" hükmünü yerine getirdik.

5- Ve iki (yücelenme) den ilkinin sözü geldiği zaman, sizin üzerinize şiddetli kötülük sahibi kullarımızı harekete geçirdik de yurtların arasını yokladılar. Ve bu yapılmış bir sözdü.

6- Sonra sizi onların üzerine bir kere daha geri döndürdük ve size mallar ve oğullar ile el uzattık. Ve sizi savaşçı sayısı olarak daha çok kıldık.

7- Eğer güzellik yaparsanız, benliğiniz için güzellik yapmış olursunuz. Ve eğer kötülük yaparsanız, artık o da benliğiniz içindir. Artık sonrakinin sözü geldiği zaman yüzlerinizi kötü duruma düşürmeleri için ve Mescide ilk defasındaki girdikleri gibi girmeleri için ve yücelenme sırası onlara gelerek her yeri darmadağın etmeleri için (üzerinize yine şiddetli kötülük sahibi kullarımızı harekete geçiririz).

8- Efendinizin size merhamet etmesi umulur. Ve eğer (kötülüğe) geri dönerseniz biz de (sizi kötü duruma düşürmeye) döneriz. Ve cehennemi (gerçeği) örtücüler için kısıtlama yeri kıldık.

9- Şüphesiz ki bu Kur'an en doğruya iletir ve düzgün işler işleyenlere şüphesiz ki büyük ödülün onlar için olduğunu müjdendirir.

10- Ve şüphesiz ki sonrakine inanmazlar için de onlara acı azap hazırladık.

11- Ve insan hayra olan çağrısı gibi şerri de çağırır. Ve insan çok hızlıcıdır.

12- Geceyi ve gündüzü iki delil kıldık. Gecenin delilini ortadan kaldırdık ve Efendinizden bir lütuf peşine düşmeniz ve senelerin sayısını ve hesabını bilmeniz için gündüzün delilini görünür kıldık. Ve her şeyi ayrıntılı olarak açıkladık.

13- 14- Ve her insanın kuşunu (işlediklerinden doğan sonuçları) boynuna yapıştırdık. Ve kalkışın gününde (işlediklerinden doğan sonuçları) onunla karşılaşacağı yayılmış kitap olarak ona çıkaracağız. (Ve ona): "Oku kitabını hesap görücü olarak bugün benliğin sana yeterlidir" (diyeceğiz).

15- Kim doğru yolu bulursa, ancak ve ancak kendi benliği için doğru yolu bulur. Ve kim saparsa ancak ve ancak kendi benliği için sapar. Ve hiçbir ağır yük taşıyıcı diğerinin ağır yükünü taşımaz. Ve biz bir elçi harekete geçirinceye kadar azaplandırıcı da olmadık.

16- Ve biz bir şehri yok etmek istediğimiz zaman, oranın rehahla şımartılmışlarına buyururuz da onlar orada itaatten çıkarlar, böylelikle oranın üzerine söz gerçek olur orayı yerle bir ederiz.

17- Ve Nuh'tan sonra nesillerden nicesini yok ettik. Ve senin Efendin kullarının suçlarını en iyi haber alıcı en iyi görücü olarak yeterlidir.

18- Kim hızlı olanı isterse, istediğimiz kimse için dilediğimizi orada ona hızlandırır, sonra ona cehennemi (yurt) kılarız. Oraya yerilmiş kovulmuş olarak oraya yaslanır.

19- Ve kim sonrakini ister ve onun için koşar, o koşmasını da inanmış olarak yaparsa, işte onların koşmaları şükre değerdir.

20- Her birine onlara da ve bunlara da senin Efendinin vergisinden el uzatırız. Ve senin Efendinin vergisi (tek tarafa) yığınlanmış değildir.

21- Bak, onların bazısını bazısının üzerine nasıl üstünleştirdik. Ve sonraki ise kesinlikle kademelerce daha büyük ve üstünlükçe daha büyüktür.

22- Allah'ın beraberinde diğer bir tanrı edinme, yoksa yerilmiş yüzüstü bırakılmış olarak oturup kalırsın.

23- Ve senin Efendin (başkasına) kulluk etmemenize yalnızca O'na (kulluk etmenizi) ve anne babaya güzel davranmaya hükmetti. Eğer ikisinden biri veya her ikisi senin yanında yaşlılığa ulaşırsa, artık her ikisine sakın "Öf" dahi deme ve ikisini azarlama ve ikisine değer veren söz söyle.

24- Ve ikisine rahmetten dolayı alçalmanın kanadını indir ve de ki: "Efendim, beni küçük iken büyüttükleri gibi ikisine merhamet et.

25- Efendiniz benliklerinizdekini en iyi bilendir. Eğer düzgünler olursanız, artık şüphesiz ki O, (suçlarından) dönenler için çok bağışlayıcıdır.

26- Ve yakınlık sahibine ve düşküne ve yolun oğluna (yolda kalmışa) hakkını ver ve savurganlıkla saçıp savurma.

27- Şüphesiz ki saçıp savuranlar şeytanların kardeşleridir. Ve şeytan ise Efendisine karşı (iyiliği) çok örtücüdür.

28- Ve eğer Efendinden beklemekte olduğun bir rahmet peşine düşerek onlardan kayıtsız kalacak olursan, artık onlara kolaylaşmış söz söyle.

29- Ve ne elini boynuna kelepçelenmiş (cimri) olarak kıl ve ne de onu (savurganlıkla) büsbütün genişlet, yoksa kınanmış pişman olmuş olarak oturup kalırsın.

30- Şüphesiz ki senin Efendin rızkı dilediği kimseye geniş tutar ve bir ölçüye göre verir. Şüphesiz ki O, kullarını (n işlerini) en iyi haber alıcı en iyi görücüdür.

31- Ve geçim darlığının kaygısıyla çocuklarınızı öldürmeyin. Biz onları da ve sizi de rızıklandırıyoruz. Şüphesiz ki onların öldürülmesi büyük hatadır.

32- Ve zinaya yaklaşmayın. Şüphesiz ki o, bir hayasızlık ve kötü yoldur.

33- Ve Allah'ın (öldürülmesini) yasaklaştırdığı bir benliği gerçek (bir neden) olmadan öldürmeyin. Kim haksızlık yapılmış olarak öldürülürse, artık onun yönelenini (kısas veya diyet konusunda) yetkili kılmışızdır. Artık o da öldürmede (bu yetkiyi kullanmada) savurganlık yapmasın. Çünkü o yardım olunmuştur.

34- Ve olgunluğa ulaşıncaya kadar o ki en güzel şekilde olması dışında yetimin malına yaklaşmayın. Ve antlaşmayı tastamam yerine getirin. Şüphesiz ki antlaşma sorumluluktur.

35- Ve ölçtüğünüz zaman ölçeği tastamam yerine getirin. (Tarttığınız zaman da) dosdoğru terazi ile tartın. İşte bu daha hayırlı ve geri dönüşümü bakımından en güzeldir.

36- Ve hakkında sana (vahyi) bilgi olmayan şeyin peşine düşme. Şüphesiz ki işitme ve görme ve gönül tamamı, işte onlar ondan sorumludur.

37- Ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Çünkü sen yeri asla delemez ve uzunlukça dağlara asla ulaşamazsın. 

38- İşte bütün bunların kötü olanı senin Efendinin yanında çirkin görülmüştür.

39- İşte bu senin Efendinin sana bilgelikten vahyettiğidir. Allah'ın beraberinde diğer bir tanrı edinme, yoksa kınanmış kovulmuş olarak cehenneme atılırsın.

40- Yoksa Efendiniz oğulları size seçkinleştirdi de kendisi de meleklerden kızlara mı tutundu? Şüphesiz ki siz kesinlikle büyük söz söylüyorsunuz.

41- Ve and olsun ki bu Kur'an'da hatırlamaları için evire çevire açıkladık. Oysa (bu açıklamalar) onlara nefretten başkasını artırmıyor.

42- 43- De ki: "Eğer söylemekte oldukları gibi O'nun beraberinde tanrılar olsaydı, o takdirde (tanrılar) tahtın sahibine karşı yol peşine düşerlerdi. O, her türlü eksikten uzaktır ve söylemekte olduklarından büyük yücelikle yücedir."

44- Yedi gökler ve yer ve onlarda olan kimseler, O'nu her türlü eksikten uzak tutmaktadır. Ve hiçbir şey yoktur ki, O'nu övgü ile her türlü eksikten uzak tutmasın. Fakat siz onların her türlü eksikten uzak tutmalarını kavrayamazsınız. Şüphesiz ki O, yumuşak davranıcıdır çok bağışlayıcıdır.

45- Ve Kur'an okuduğun zaman, senin aran ve sonrakine inanmazların arasına gizlenmiş bir engel koyarız.

46- Ve onu kavrarlar diye kalplerinin üzerine korunak ve kulaklarına da ağırlık koyduk. Ve Efendini Kur'an'da tek olarak andığın zaman, nefretle arkalarına yönelirler.

47- Onlar seni dinleyecekleri zaman ne sebeple dinleyeceklerini ve onlar gizli konuştukları zaman o haksızlık yapanların: "Siz sihirlenmiş adamdan başkasına uymuyorsunuz" diyeceğini biz en iyi bileniz.

48- Bak, sana karşı nasıl örnekler ortaya koydular da böylelikle saptılar. Artık (doğru) yola güç yetiremezler.

49- Ve: "Biz kemikler ve ufalanmış topraklar olduğumuz zaman mı, gerçekten biz mi yeni takdir edilişle harekete geçirileceğiz?" dediler.

50- 51- 52- De ki: "Taşlar veya demir olun veya göğüslerinizde büyüyen bir takdir ediliş olun." Buna karşılık: "Bizi kim (yeniden) geri döndürecek?" diyecekler. De ki: "Sizi ilk defasında yarıp çıkaran (geri döndürecek)." Ve: "O ne zaman?" diyorlar. De ki: "Yakın olması umulur. Sizi çağıracağı gün O'na övgü ile cevap verecek ve (ölü olarak) az bir süreden başka kalmadığınız kanaatine varacaksınız."

53- Ve kullarıma de ki: O ki en güzel olanı söylesinler. Şüphesiz ki şeytan aralarını dürtükler. Şüphesiz ki şeytan insan için apaçık düşmandır.

54- Sizin Efendiniz sizi en iyi bilendir. Eğer dilerse size merhamet eder veya eğer dilerse size azap eder. Ve seni onların üzerine üstlenici göndermedik.

55- Ve senin Efendin göklerde ve yerde olan kimseleri en iyi bilendir. Ve bazı nebileri bazılarının üzerine üstünleştirdik. Ve Davud'a Zebur'u verdik.

56- De ki: "O'nun aşağısından iddia ettiklerinizi çağırın. Fakat onlar sizden ne zorluğu kaldırma ve ne de değiştirme gücüne sahip olabilirler."

57- İşte onların çağırmakta oldukları da Efendilerine hangisi en yakın olacak diye fırsat peşine düşerler ve O'nun rahmetini beklerler ve O'nun azabından kaygı duyarlar. Şüphesiz ki senin Efendinin azabı çekinilmiştir.

58- Ve şehirden hiçbiri yoktur ki, kalkışın gününden önce onu yok etmeyelim veya ona azap etmeyelim. İşte bu, kitapta satırlanmıştır.

59- Ve bizi delilleri göndermekten, öncekilerin onu yalanlamış olmasından başka bir şey alıkoymadı. Ve Semud'a dişi deveyi görünür (delil) olarak verdik de ona haksızlık yaptılar. Ve delilleri kaygılandırmaktan başka amaçla göndermiyoruz.

60- Ve bir zaman sana: "Şüphesiz ki senin Efendin insanları çevrelemiştir" demiştik. Ve sana gösterdiğimiz rüyayı ve Kur'an'daki dışlanmış ağacı insanlara denemeden başka bir amaçla kılmadık. Ve biz onları kaygılandırıyoruz, fakat bu (kaygılandırmamız) onlara büyük taşkınlıktan başkasını artırmıyor.

61-Ve bir zaman meleklere: "Adem'e boyun eğin" demiştik. İblis dışında hemen boyun eğmişlerdi. (İblis): "Çamur olarak takdir ettiğin kimseye ben boyun eğer miyim?" demişti.

62- (İblis devamla): "Bu benim üzerime değerlileştirdiğini görüyor musun? Eğer beni kalkışın gününe kadar sonralarsan, onun soyunu pek azı hariç yularlayacağım" demişti.

63- 64- 65- (Allah): "Git, içlerinden kim sana uyarsa, artık şüphesiz ki cehennem bollaştırılmış bir karşılık olarak sizin karşılığınızdır. Ve içlerinden güç yetirebildiğin kimseyi sesinle tedirgin et, atlılarını ve yayalarını onların üzerine görevlendir ve mallarda ve çocuklarda onlara ortaklaş ve onlara söz ver. Ve şeytan onlara aldatmadan başka söz vermez. Şüphesiz ki benim kullarım üzerinde senin bir yetkin yoktur. Ve senin Efendin üstlenici olarak yeterlidir" demişti.

66- Sizin Efendiniz sizin için O'nun lütfundan (olan nimetlerin) peşine düşmeniz için gemileri denizde sürükleyendir. Şüphesiz ki O, size karşı çok merhamet edicidir.

67- Ve size denizde zorluk dokunduğu zaman, (O'nun aşağısından) çağırdıklarınız kaybolur yalnızca O'ndan başkası (kaybolmaz). Fakat sizi karaya (çıkarıp) kurtardığında ise, (O'na) kayıtsız kalırsınız. Ve (Allah'a ortak koşan) insan (iyiliği) çok örtücüdür.

68- Karanın tarafını sizin için yerin dibine sokmasından veya üzerinize taş yağdıran bir fırtına göndermesinden güvende mi oldunuz? Sonra kendiniz için bir üstlenici de bulamazsınız.

69- Yoksa sizi diğer bir kere daha oraya geri döndürüp, üzerinize rüzgârdan kırıp geçiren fırtına göndererek, böylece (iyiliği) örtmeniz nedeniyle sizi batırmasından güvende mi oldunuz? Sonra kendiniz için bize karşı (size yapılanın) arkasını arayan da bulamazsınız.

70- Ve and olsun ki Ademoğullarını değerlileştirdik ve onları karada ve denizde taşıdık ve onları temizlerden rızıklandırdık ve onları takdir ettiklerimizin çoğundan bir üstünlükle üstünleştirdik.

71- O gün bütün insanları önderleri ile çağırırız. Artık kimin kitabı sağ eline verilirse, işte onlar kitaplarını okurlar ve çekirdek lifi kadar dahi haksızlığa uğratılmazlar.

72- Ve kim bunda kör ise, artık sonrakinde de kördür ve yolca da daha şaşkındır.

73- Ve neredeyse bizim sana vahyettiğimizin başkasını ortaya atman için seni kötüye düşürecekler, ve o takdirde de kesinlikle sana dost olarak tutunacaklardı.

74- Ve eğer seni kalıcılaştırmamış olsaydık, and olsun ki neredeyse sen onlara az da olsa yanaşacaktın.

 75- O takdirde yaşamın zaafını ve ölümün zaafını sana tattırırdık, sonra da kendin için bize karşı bir yardımcı da bulamazdın.

76- Ve neredeyse seni oradan (Mekke'den) çıkarmaları için seni tedirgin etmeyi isteyeceklerdi. Ve o takdirde onlar da senin ardından (Mekke'de) az bir süreden başka kalamazlardı.

77- Senden önce gönderdiğimiz elçilerimizden (bazılarının toplumlarına) uygulanan yasadır. Ve sen bizim yasamız için değiştirme bulamazsın.

78- Güneşin batıya yönelmesinden gecenin karanlığına kadar kulluk görevini ayakta tut ve şafağın okumasını da. Şüphesiz ki şafağın okuması tanık olunandır.

79- Ve geceden de sana fazlalık olarak onunla (Kur'an ile) uyan. Senin Efendinin seni övülmüş konuma* (Mekke'ye tekrar geri) harekete geçirmesi umulur.

*Makam-ı Mahmud, tefsirlerde her ne kadar "Şefaat makamı" olarak anlaşılmış olsa da. Biz "Makam" kelimesinin Bakara s. 125. ve Al-i İmran s. 97. ayetinde İbrahim (a.s.) ve Mekke ile bağlantılı olarak kullanılmasından hareketle Makam-ı Mahmud ifadesini Mekke olarak anlamayı tercih ettik ve 80. ve 81. ayetlerin de hicret ile alâkasını dikkate alarak, 79. ayetin Muhammed (a.s.)ın bulunduğu şehirden başka bir şehre hicret etmesini ve sonra o şehre tekrar muzaffer olarak geri dönmesini ifade ettiğini düşünüyoruz. En doğrusunu Allah (c.c.) bilir.

80- Ve de ki: "Efendim, beni girdirilecek yere (Medine'ye) doğrulukla girdir ve çıkarılacak yerden de (Mekke'den) doğrulukla çıkar ve katından benim için yardımcı güç yetki kıl."

81- Ve de ki: "Gerçek geldi ve gerçek olmayan ise perişan oldu. Şüphesiz ki gerçek olmayan perişan olucudur.

82- Ve Kur'an'dan öyle şeyler indiriyoruz ki o inananlar için şifa ve rahmettir. Oysa o haksızlık yapanlara ziyandan başkasını artırmaz.

83- Ve insanı nimetlendirdiğimiz zaman, kayıtsız kalır ve yanlayarak uzaklaşır. Ve ona şer dokunduğu zaman ise, ümitsiz haldedir.

84- De ki: "Herkes kendi biçimi üzerine işler. Ve sizin Efendiniz o doğru yolda olan kimseyi en iyi bilendir."

85- Ve sana esintiden soruyorlar. De ki: "Esinti, benim Efendimin buyruğundandır. Ve size (bunun hakkında) bilgiden az bir şey dışında verilmemiştir." 

86- Ve and olsun ki eğer dilersek, sana vahyettiğimizi kesinlikle gideririz, sonra da o konuda kendin için bir üstlenici de bulamazsın. 

87- Senin Efendinden bir rahmet olması başka. Şüphesiz ki O'nun üzerindeki lütfu büyüktür.

88- De ki: "And olsun ki eğer insan ve cin bu Kur'an'ın bir örneğini getirmeleri üzerine toplanmış olsa, ve eğer onların bazısı  bazısına da arka çıksa, onun bir örneğini getiremezler."

89- Ve and olsun ki insanlara bu Kur'an'da her örnekten evire çevire açıkladık. Fakat insanların çoğu (inanmak yerine) sadece (gerçeği) örtmekte diretti.

90- 91- 92- 93- Ve dediler ki: "Bizim için yerden kaynak fışkırtmana kadar sana asla inanmayacağız veya senin için hurmalıklardan ve üzümden bahçe olmalı da onun arasından nehirler fışkırtmalı veya iddia ettiğin gibi göğü üzerimize parça parça olarak düşürtmeli veya Allah'ı ve melekleri önümüze getirmelisin veya senin için altından bir ev olmalı veya göğe yükselmelisin. Ve  senin (göğe) yükselmene de sen üzerimize onu okuyacağımız bir kitap indirene kadar asla inanmayacağız." De ki: "Efendimi her türlü eksikten uzak tutarım. Ben beşer bir elçiden başkası mı oldum?"

94- Ve insanları, onlara doğru yol geldiği zaman inanmalarına onların: "Allah bir beşer elçiyi mi harekete geçirdidemelerinden başkası alıkoymadı.

95- De ki: "Eğer yeryüzünde rahat rahat olarak yürüyenler melekler olsaydı, kesinlikle onların üzerine gökten melek elçi indirirdik."

96- De ki: "Benimle sizin aranızda tanık olarak Allah yeterlidir. Şüphesiz ki O, kullarını (n işlerini) en iyi haber alıcı en iyi görücüdür."

97- Ve Allah kimi doğru yola iletirse, artık o doğru yolu bulmuştur. Ve kimi saptırırsa, artık onlar için O'nun aşağısından yönelenler asla bulamazsın. Ve kalkışın gününde onları yüzleri üzerine körler ve dilsizler ve sağırlar olarak sürüp toplayacağız. Onların sığınakları cehennemdir. Her ne zaman ateş yavaşlarsa, alev olarak onlara artırız.

98- İşte bu, onların karşılığıdır. Çünkü onlar ayetlerimizi örttüler ve: "Biz kemikler ve ufalanmış topraklar olduğumuz zaman mı, gerçekten biz mi yeni takdir edilişle harekete geçirileceğiz?" dediler.

99- Onlar şüphesiz ki Allah'ın gökleri ve takdir ettiğini ve onların örneğini takdir etmeye de güç yetirici olduğunu görmediler mi? Ve onlar için kendisinde belirsizlik olmayan süre sonu tayıin etti. Fakat haksızlık yapanlar (inanmak yerine) sadece (gerçeği) örtmekte diretti.

100- De ki: "Eğer sizler benim Efendimin rahmet depolarına sahip olsaydınız, o takdirde dağıtmanın kaygısıyla onu kesinlikle sımsıkı tutardınız. Ve (gerçeği örten) insan cimridir.

101- Ve and olsun ki Musa'ya artık İsrailoğulları'nı (Firavun'dan) sor (diye) apaçık dokuz ayet vermiştik. Onlara geldiği zaman Firavun ona: "Şüphesiz ki ben seni kesinlikle sihirlenmiş kanaatine varıyorum Ey Musa" demişti.

102- (Musa'da ona): "And olsun ki bunları gözünüzü açacak deliller olarak göklerin ve yerin Efendisinden başkasının indirmediğini sen de bildin. Ve şüphesiz ki ben seni kesinlikle yok olmuş kanaatine varıyorum ey Firavun" demişti.

103- Böylece (Firavun) onları o ülkede tedirgin etmeyi istemişti. Böylelikle onu ve onun beraberinde olanları toplu halde batırmıştık.

104- Onun (boğulmasının) ardından İsrailoğullarına: "O yere (denizin karşısındaki topraklara) yerleşin. Artık sonrakinin sözü geldiği zaman, sizi birbirine geçmiş halde (hesap için) getirireceğiz" demiştik.

105- Ve onu gerçekle indirdik ve o da gerçekle indi. Ve seni müjdeleyici ve uyarıcı olmaktan başka (bir görevle de) göndermedik.

106- Ve bir okunan olarak onu insanların üzerine, durup bekleyerek (zaman içinde) okuman için onu ayırdık. Ve onu peyderpey olarak indirdik.

107- 108- De ki: "Ona inanın veya inanmayın. Şüphesiz ki ondan önceki bilgi verilmiş olanların üzerine okunduğu zaman, boyun eğerek çeneleri üzerine yere kapanırlar. Ve 'Efendimizi her türlü eksikten uzak tutarız. Şüphesiz ki Efendimizin sözü kesinlikle yapılmıştır' derler."

109- Ve ağlayarak çeneleri üzerine kapanırlar ve (o okunan) onların saygısını artırır.

110- De ki: "Allah'ı çağırın veya Rahman'ı çağırın. Hangisiyle çağırırsanız, en güzel isimler O'nundur." Ve kulluk görevini ne açıkça ve ne de onu gizli kapaklı yap ve bunun arasında bir yol peşine düş.

111- Ve de ki: "Övgü o Allah'a ki çocuğa tutunmadı ve O'nun hükümranlıkta ortağı da  olmadı ve O'nun aşağı olmaktan dolayı yöneleni de olmadı." Ve O'nu büyüklendirdikçe büyüklendir.