aydınlatıcı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
aydınlatıcı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Şubat 2016 Pazar

Yol Gösterici ve Aydınlatıcı Vasfına Hangi Kitaplar Sahip Olabilir?

Sahip olduğumuz veya bize gelen bilgilerin doğru veya yanlış olduğu noktasında bir karara varılabilmesi için , elimizde o bilgileri değerlendirmek için kullandığımız bir "Kıstas" ın olması gerektiği malumdur. Bu kıstasa göre bize gelen bir bilgiyi ölçer , hakkında "Doğru" veya "Yanlış" şeklinde bir karara varabiliriz. 

Sahip olduğumuz bilgilerin doğruluğunu veya yanlışlığını ölçmekte kullandığımız bilgi kaynağının , bizim için "Eminlik" , "Güvenilirlik" , "Kesin Bilgi" gibi vasıflara sahip olması gerekmektedir ki , onun verdiği bilgiye olan inancımız tam ve bizim için savunulabilirliği olsun. Bu gerçeği Rabbimiz bize şu şekilde bildirmektedir.

[022.008]  İnsanlardan kimi, hiç bir bilgisi, yol göstericisi (HÜDEN) ve aydınlatıcı (MÜNİRİN) kitabı olmaksızın Allah hakkında tartışır-durur.

Allah hakkında bilgi sahibi olunur ve tartışılırken , bu tartışmada kıstas olarak kullanılan bilgi kaynağının HÜDEN ve MÜNİR  olması gerektiği, bize Rabbimiz tarafından bildirilmektedir. 

"Bu vasıflara hangi kitap sahiptir?" sorusunun cevabı bize Kur'an tarafından bildirilmektedir.

[002.002]  İşte bu kitab, onda hiç bir şüphe yoktur, müttekiler için hidayettir(HÜDEN).
[002.185]  Ramazan ayı; öyle bir aydır ki, insanlara doğru yolu gösteren (HÜDEN), hak ile batılı ayıran Kur'an, o ayda indirilmiştir. Sizden her kim ayı görürse oruç tutsun. Kim de hasta olur veya seferde bulunursa, diğer günlerde o kadar oruç tutsun. Allah, sizin için kolaylık ister, güçlük istemez. Bu sayıyı tamamlamanız; size hidayet ihsan etmiş olduğundan Allah'ı tekbir ile yüceltmeniz içindir ve umulur ki şükredesiniz.

[014.001]  Elif. Lâm. Râ. (Bu Kur'an), Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa (ENNURİ), yani her şeye galip (ve) övgüye lâyık olan Allah'ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır.
[064.008] Şu halde Allah'a, peygamberine ve indirdiğimiz nura (ENNURİ) iman edin. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
[004.174] [E1] Ey insanlar, bakın size Rabbinizden KESİN BİR DELİL  geldi; size açık bir nur(NUREN) indirdik.
[042.052]  İşte böylece Biz; sana da emrimizden bir ruh vahyettik. Sen kitab nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat Biz; onu, kullarımızdan dilediğimizi hidayete eriştirdiğimiz bir nur(NUREN) kıldık. Şüphesiz ki sen, dosdoğru bir yolu göstermektesin.

Allah (c.c) nin , kulu ve elçisi Muhammed (a.s) a indirdiği kitap olan KUR'ANın , Hacc s. 8. ayetinde bildirilen vasfa sahip TEK KİTAP olduğu bizlere beyan edilerek bu kitap, Allah hakkında yapacağımız tartışmalarda ve bilgi sahibi olma da yol gösterici (HÜDEN), aydınlatıcı (MÜNİR) bir kitap olarak bizlerin elinde bulunmaktadır.

Demek oluyor ki ; Din ve Allah (c.c) hakkında sahip olduğumuz veya bize gelen bilgilerin doğruluğunu veya yanlışlığını ölçmekte kullanacağımız yegane kitap sadece ve sadece KUR'AN olup , bu kitabın rehberliğinde ve aydınlığında, bize gelen bilgilerin "Doğru" veya "Yanlış" şeklinde bir ayrıma tabi tutulması gerekmektedir. 

Bilgilerimizin veya bize gelen haberlerin doğru veya yanlışlığını ayırt etmek için birden fazla ölçüte başvurduğumuzda, veya Kur'an dışı ölçütlerin de "HÜDEN" ve "MÜNİR" vasfına sahip olduğunu iddia ettiğimizde nasıl bir durum ortaya çıkacaktır ?.

[021.022] Eğer o ikisinde (gökler ile yerde) Allah'tan başka ilâhlar olsa idi elbette ikisi de fesada uğramış olurdu. Binaenaleyh Arş'ın rabbi olan Allah Teâlâ. Onların vasfettikleri şeylerden münezzehtir.
[023.091]  Allah evlat edinmemiştir ve O'nun yanısıra bir başka ilah yoktur. Yoksa her ilah, kendi yaratıklarını otoritesi altına alıp bir yana gider ve biri öbürüne karşı üstünlük kurmaya çalışırdı. Allah onların bu asılsız yakıştırmalarından münezzehtir.
[017.042] De ki: Allah ile beraber dedikleri gibi ilâhlar olsa idi o takdirde onlar o Arşın sahibine elbet bir yol ararlardı.

Verdiğimiz ayet örneklerine bakıldığında , "Tek İlah" hakimiyetinin gerekliliği , ve bunun dışında oluşabilecek olan çok başlılığın ortaya çıkaracağı fesat ortamına dikkat çekilmektedir.

[039.029] Allah şöyle bir misal verdi: Birbiriyle çekişen bir çok ortakların sahip olduğu bir adam (yani köle) ile yalnız bir kişiye bağlı olan bir adam. Şimdi bu ikisinin durumu bir oluyor mu? Hamd yalnız Allah'a mahsustur; fakat çokları bilmiyor.

Zümer s. 39. ayetinde ise bir mesel üzerinden ,  yaşanan hayat içinden örnek verilerek , tek sahibi olan bir köle ile, birden fazla sahibi olan kölenin durumu gözler önüne serilerek , tek sahipli bir kölenin , birden fazla sahibi olan köleye göre, daha rahat ve huzurlu olduğu gerçeği vurgulanmaktadır.

[030.028] O, size kendi nefislerinizden bir misal verdi: Size verdiğimiz rızıklarda sağ ellerinizin malik olduklarından ortaklarınız olmasını ister de onlarla, eşit olur ve birbirinizi saydığınız gibi bunları da sayar mısınız? İşte Biz, akleden bir kavim için ayetleri böyle açıklarız.

Rum s. 28. ayetinde ise , yine kendimizden örnek verilerek, emrimizin altında çalışanları işimizde nasıl ortak yapmıyor isek , Allah (c.c) nin de biz kullarını kendi işinde ortak olarak görmesinin imkansız olduğu hatırlatması yapılmaktadır. 

Verdiğimiz ayet örneklerindeki ortak nokta ,  "Tek İlah" ın hakim olduğu hayatların mutluluk ve huzur kaynağı , çift başlı bir yönetimin veya tek İlahın devreden çıkarıldığı hayatlarda ise fitne , fesat ve kaosun ortaya çıkacağı hatırlatılmaktadir.

Bu hatırlatmalar üzerinden analojik bir bağ kurarak , bize gelen herhangi bir bilginin doğruluk veya yanlışlığını ölçmek için kullandığımız kıstasın da, TEK olması gerektiğini okuyabiliriz.

Bize gelen bir bilginin doğruluk ve yanlışlığını eğer tek bir kaynak üzerinden değil de , birden fazla kaynağa başvurarak sağlamasını yapmaya kalktığımızda , bir kaynağın "Doğru" dediği bilginin , diğer kaynak tarafından "Yanlış" olarak belirlenmesi karşısında hangi kaynağın verdiği bilginin tercih edilmesi konusunda ortaya bir kaos çıkacaktır. 

Bu kaos durumunu daha canlı ve müşahhas bir örnek ile, yaşadığımız hayattan göstermek, konunun daha kolay anlaşılmasını sağlayacaktır. 

Herkesin malumu olduğu üzere "Din" konusunda mevcut olan bilgilerin doğruluk ve yanlışlık konusunda, hangi kriterlerin dikkate alınarak belirlenme yapılacağı konusundaki ihtilaflar ve tartışmalar , Müslümanlar arasında son yıllarda daha da belirginleşerek , bilgi kaynakları savaşı haline getirilmiştir.

Müslümanlar olarak bugün elimizde , bize gelen bilgilerin veya elimizde mevcut olan bilgilerin değerlendirmeye tabi tutulacağı tek bir kaynak değil , birden fazla kaynak bulunmakta olduğu , bu kavganın hangi kaynağın din konusunda belirleyici olması gerektiği üzerinde yoğunlaştığı malumdur.

Örneğin ; X konusu hakkında mevcut olan bir bilgi , Kur'ana bakıldığında "Yanlış" olarak kabul görürken , rivayet kitaplarının sembol ismi haline gelen "Buhari" veya "Müslim adlı kitaplarda "Doğru" olarak kabul görmektedir. Bu durumda ortaya bir kaos çıkmakta ve bu bilgilerin hangi kitabın beyanı dikkate alınarak alınacağı konusu gündeme gelmektedir. 

Bir konu hakkında , İslam dünyası tarafından belirleyici vasfa sahip olarak iki kaynağı karşısında gören , "İki arada bir derede kalmış" hangi kaynağı seçeceğini şaşırmış Müslüman tipleri maalesef ortalığı doldurmuş bir vaziyettedir. Bu kimseleri Kur'anı seçme konusunda tereddütte bırakan şey ise , rivayet kitapları üzerinden oluşturulmuş din algıdır. 

Bugün bir çok Müslümanın zihnindeki din ile ilgili konularda belirleyici olan kaynak, Kur'an değil , "Rivayet Kitapları" olarak ifade edebileceğimiz kitaplardır. Bu kitaplardaki bilgiler, Kur'an ile çakıştığında, "Yanlış" olarak değerlendirilmek yerine , Kur'an içindeki bilgilerin bu kitaplardaki veriler doğrultusunda düzenlenmeye (Tahrife) gidilerek, uyumlu !! bir hale getirilmeye çalışıldığı bilinmektedir.

Bu kitaplar dinde Kur'ana ortak tutulur iken kullanılan en önemli argüman , bu kitapların içinde bulunan hadislerin "Korunmuş" olduğu yönündedir. Dolayısı ile bu rivayetler ile ilgili herhangi bir şüphesiz gereksiz , hatta böyle bir şüphenin kişiyi küfre sokacağı iddiaları , konu ile alakalı olanların bilgisi dahilindedir.

Rivayet kutsayıcılığını "Din" haline getiren zihniyet sahipleri , rivayetler üzerine kurdukları dinin yıkılmaması için, binanın temelini sağlam atarak !! , bu rivayetlerin bulundukları kitapların "Korunmuş" oldukları düşüncesini yaymışlar , ve bu kitapları "La yus'el" (sorgulanamaz) bir konuma getirmişlerdir.

Bugün bu konuda yapılan  konuşmalara baktığımızda , rivayet kitapları üzerinden kurulan din saltanatının yıkılmaması için , bu kitapların Kur'an ile eşdeğer bir işleve sahip olduğunun pervasızca dile getirilmekten çekinilmediğine bile şahit olmaktayız.

Peki "Rivayet Kitapları" Kur'an ile eşdeğer , ve Kur'an ile aynı derecede bilgi kaynağı olabilir mi?. 

Elbette ki, bu kitaplar Kur'ana denk bir konumda asla olamazlar.  

Neden mi ? ;

Hac s. 8. ayetinde , Allah hakkında konuşmak için gerekli olan şartı, bu kitaplar ASLA taşımamaktadır. Bu kitapları dinde belirleyici kılmak adına oluşturulan "Korunmuşluk" perdesi , bu kitapların müdafilerinin ağızları tarafından uydurulmuş ve Allah (c.c) nin onun hakkında herhangi bir bilgi indirmediği bir iddiadır. 

Dinde belirleyici olması gereken kaynağın HÜDEN ve MÜNİR olması gerektiği , bize iman ettiğimizi iddia ettiğimiz kitap tarafından verilmiş olan bir bilgidir. Bu vasfa sahip olan tek kitap vardır ki o da sadece KUR'AN dır.

[022.071] Onlar, Allah'ı bırakıp da (Allah'ın) kendisine ispatlayıcı bir delil indirmediği ve haklarında kendilerinin (hiç bir) bilgileri olmayan şeylere kulluk etmektedirler. Zulme sapanlar için hiç bir yardımcı yoktur.

Hac s. 71 gibi ayetleri, sadece bizim dışımızdaki müşriklerle olan ilgisi çerçevesinde okuduğumuz için , Kur'an dışındaki kitapları , Allah (c.c) nin hakkında bir bilgi indirmiş olmamasına karşın ona denk tutma  ameliyesine girmenin , ayetteki durumdan fark yoktur.

Allah (c.c) nin indirdiği bilgi , Kur'anın yol gösterici ve aydınlatıcı vasfa tek kitap olduğu yönünde olup , bu kitap haricinde yol göstericiler edinmenin literatürdeki adı "Şirk" tir. 

Bugün rivayet kitaplarının dinde yol gösterici yani HÜDEN , ve aydınlatıcı yani MÜNİR olduğu düşüncesini oluşturarak , bu kitapların dinde belirleyici olduğunu söylemek , bu kitapları Kur'anlaştırmak , veya Kur'anı bu kitapların seviyesine düşürmek anlamına gelmektedir. 

"Şirk" olgusu sadece bizim dışımızdakiler için değil , bizler içinde her zaman tehlike arz etmektedir. Müslüman hayatında şirk , Allah (c.c) nin hakkı olan alanlarda kulların hakkı olduğunu düşünerek ve inanarak , bu alanlarda kul menşeli bazı kitap ve uygulamalara tabi olmak ve bunları savunmak şeklinde hayat sahasına girmektedir.

Kur'an haricindeki kitaplara HÜDEN ve MÜNİR vasfı yükleyerek onları Kur'ane denk tutmak düşüncesi , bir Müslüman için şirk batağına düşmek anlamına gelecektir.

Bugün İslam dünyasında fitne ve fesadın oluşmasına sebep olan , iki başlı kaynak ve bunun oluşturduğu düşünsel sorunların aşılması , iki başlı bir kaynak yerine , tek kaynak olan Kur'anın öne çıkarılması ile mümkün olacaktır. Bu kitabın öne çıkmaması , rivayet kitaplarının saltanatının sürmemesi için yapılan çalışmalar son yıllarda artmasına rağmen , Kur'anın belirleyiciliğinde bir din anlayışı ve yaşamı er veya geç Müslümanlar arasında rağbet görmeye başlayacaktır.

Sonuç olarak ; İnsanların sahip olduğu bilgilerin doğruluğu veya yanlışlığının tesbiti konusunda ellerinde güvendikleri bir kaynağa ihtiyaç duydukları muhakkaktır. Din konusundaki meselelerde de aynı gereksinme bulunmakta olup , bu gereksinimi karşılayacak olan kaynağın vasıfları Kur'anda belirtilmiştir. 

Kur'an tarafından bildirilen şartları taşımayan kitapların yol göstericiliği ve aydınlığında okunmaya ve yaşanmaya çalışılan din , bizleri ne dünya ne de ahirette huzura kavuşturmayacaktır. Ayrıca Kur'an dışı kitapların din belirleyicisi haline getirilmiş olması bu düşünce sahiplerinin akidesinde derin yaralar açacaktır.

Rivayet kitaplarının dinde kaynak olmasının devam etmesi gerektiği düşüncesinin yerini , Allah (c.c) nin kitabının dinde kaynak olması gerektiği düşüncesine terk etmediği müddetçe , Müslümanların geri kalmışlığı asla son bulmayacak , bu kavgalar içinde tarihin derinliklerinde yok olacaklardır. 

RABBİMİZ BİZLERİ , ÇOK BAŞLI KAYNAK SORUNLARI İÇİNDE BOĞULMAKTAN KURTARARAK TEK KAYNAK ÜZERİNDEN DİNİNİ ÖĞRENEN KULLARINDAN KILSIN.

7 Temmuz 2013 Pazar

Kur'anın Tahrif İddiaları Veya Aydınlatıcı Delil Olmadan Kur'an Hakkında Konuşmak

Alemlere rahmet ve hidayet olmak üzere Allah cc tarafından muhammed as a indirilen kur'ana iman ettiğini iddia edip, bu kitabın bazı ayetlerinin eksik veya fazla olduğu veya yanlış yazıldığı şeklinde iddialar yüzyıllardır gündemimizde yer tutmakta olup bundan sonrada yer tutmaya devam edecektir. Kur'ana iman etmeyenlerin bu kitabın tahrifi ile ilgili iddialarının kaynağı maalesef bizim kaynaklarımız olup haklı olarak "kardeşim ben demiyorum kendiniz diyorsunuz" şeklinde sözlerle bizleri muhatap etmektedir.   

Kitabın eksik olduğu konusundaki iddialar geleneksel anlayışta nasih mensuh teorisi adı altında yürütülerek,1- tilaveti mensuh hükmü baki (recm ayeti  örneği) 2- tilaveti ve hükmü mensuh şeklinde kategorize edilerek kitabın ayetleri olarak indirilen fakat kitaba alınmayan ayetlerin olduğu iddialarının devamı olarak bazı ayetlerin kurandan olmadığı veya bazı ayetlerin yanlış yazıldığı iddiaları konuşulmaya devam etmektedir.      

Bir kitabın doğru veya yanlış olduğunu iddia edebilmek için elimizde kesin doğru olduğuna inandığımız bir delilin olması ve o kitabın içeriğindeki bazı sözlerin  kesin doğru olduğuna inandığımız delil ile ispatlamak zorunluluğumuz vardır.    

Allah cc nin indirmiş olduğu kitabın doğruluğuna dair delilimiz yine kur'andan olup harici olarak bir delilimizin olması mümkün değildir. Kur'anın sahihliğini iddia etmek için kullandığımız kur'an harici deliller yaratılmış olan kulların koymuş olduğu deliller çerçevesinde olacağı için Allah cc nin kitabını yaratılmış olan kulların koymuş olduğu ölçüler dahilinde doğrulatmaya çalışmak bizi doğru bir sonuca götürmez.    

Allah cc nin kitabının matematiksel bir koruma ile çok mükemmel bir şekilde korunduğu iddiası ile yola çıkan bazıları tevbe s. son iki ayetinin bu matematiksel ahenge uygun olmadığı gerekçesi ile red etmektedirler. Allah cc hiç bir ayetinde " bu kitap 19 ve katlarının ahengi ile korunmuştur bu ahenge uymayan ayetler kitaba sonradan ilave dilmiştir" şeklinde bir beyanda bulunmamasına rağmen Allah cc nin kitabının kulların koyduğu ölçüler dahilinde sağlamaya gidilmesi kitabın korunmadığına dair düşüncelere sebeb olmuştur.     

Bu tür söylemlerin iyi niyetli olmayan düşünceler olduğu açıktır. Adı müslüman olan kimselerden sadır olması bu düşünceleri ortaya atanların bu sözleri iyi niyetle ortaya attığı zannına götürmemelidir. Bu tür düşüncelere karşı olan yaklaşımlarımız bunların isimlerine kanarak samimi oldukları yolundaki düşüncelerine kanmayıp belli bir projenin içerdeki tatbikçileri olarak görülmesi olmasıdır.     

Kitab üzerinde şüphe uyandırarak kitaba olan güveni sarsmak amacında olan yaklaşımlardan biriside kitabın imlası konusundadır. Bilindiği gibi kur'an sözlü olarak inmiş bir kitab olup vahiy meleğinin muhammed as vahyi bırakması ve o vahyin muhammed as ın ağzından çıkan sözler olarak muhatablarına tebliği şeklinde olmuştur. Muhammed as ın ağzından çıkan ayetler  vahiy katipleri tarafından yazıya geçirilmiştir. Bugün elimizde olan mushaftaki harflerin harekeler ve noktalama işaretleri okumayı kolaylaştırmak amacı ile ebu esved eddüeli tarafından sonraları yapılmıştır.   

Bu durumu fırsat bilen bazıları bu konuyu istismar ederek işlerine gelmeyen bazı ayetlere  kendi hevaları doğrultusunda anlam vererek o ayetin mushaftaki yazılışının yanlış olduğu doğru olanın! kendi yazdığı biçimde olduğu şeklinde  görüş beyanında bulunmaktadırlar. Mushafın putlaştırıldığını iddia ederek mushaf hakkında şüpheler ortaya atmaları mushafı putlaştırmama adına yaptıkları girişim kendi hevalarını putlaştırmaktan başka bir şey değildir.  

Kitab indiği zaman muhammed as ın katiplere yazdırır yazdırmaz hafızasından silinmiş değildir. Aksine onun haricinde bir çok kişinin hafızasında yer etmiş ve yazılışı anında yapılacak herhangi bir hata başkaları tarafından görülerek yanlışın düzeltileceği muhakkaktır. Yazılan kitabın Allah cc nin indirdiği ayetler olması ve kur'andan önce nazil olan kitabın ayetleri konusunda israiloğullarının yaptıklarınında o kitabta bahsedilmesi aynı hataya düşmemeleri konusunda müslümanlara verilen bir mesaj olarak algılanmasını  ve kitabı sonraki geleceklere miras bırakırlarken herhangi bir ihtilafa sebebiyet verecek hataları yapmamaları gerektiğini herhalde  çok iyi biliyorlardı. Hele hele kitabın anlamını değiştirecek şekilde bir harf hatası yaptıkları iddiası masum bir iddia olamaz.                     
        
Birileri kalkıp , " bu dedikleriniz kitabın tahrif olmadığı ön kabulu içinde yazılmış duygusal ifadelerdir" diye bir itirazda bulunabilir. O zaman bizde kendisinden duygusal olmayan ve delile dayanan bir karşı itiraz beklerizki kitabın tahrif olduğu konusunda bizleri inandırsın. 
  
-----031.020 Allah'ın göklerde olanları da, yerde olanları da buyruğunuz altına verdiğini, nimetlerini açık ve gizli olarak size bolca ihsan ettiğini görmez misiniz? İnsanlardan, Allah hakkında hiçbir bilgisi olmadan, doğruluk rehberi ve aydınlatıcı bir Kitap bulunmadan tartışanlar vardır.
-----022.003 İnsanlardan, bilgisi olmaksızın Allah hakkında tartışmaya giren ve her inatçı şeytana uyan birtakım kimseler vardır.
-----022.008 İnsanlardan kimi de vardır ki, ne bir bilgiye, ne bir yol göstericiye, ne de aydınlatıcı bir Kitab'a dayanmaksızın Allah hakkında tartışır.

Allah hakkında tartışmak için gerekli olan verilerden bir tanesi kişinin elinde aydınlatıcı bir kitabı olmasıdır. Bu aydınlatıcı kitab yine Allah cc nin indirdiği kitabtan başkası olamaz. Kur'andan önce nazil olan tevrat ve incilin tahrif olduğuna dair delilimiz o aydınlatıcı kitab olan kur'an iledir. Tevrat ve incilin tahrif edilerek içine vahiy harici bilgilerin karışmış olduğuna dair delilimiz yine Allah cc nin indirdiği son kitab olan kur'anın verileri ile o kitapları karşılaştırmak ve kur'ana aykırı olan bilgilerin tevrat veya incile sonradan dahil edildiği şeklindedir.   

Eğer biri kalkıp kur'ana bu tür ilavelerin veya yazılım hatalarının yapıldığı noktasında bir iddiada bulunacak olursa ondan isteğimiz Allah cc nin indirmiş olduğu aydınlatıcı bir kitabtan delil getirmesidir. Şayet kur'ana vahiy harici bir ilave olduğu yolunda bir iddiada bulunan kişi ya bize Allah cc nin indirmiş olduğu bir delil getirecek yada bu iddiasını bu şekilde delillendiremediği müddetçe müfteri olmaktan öteye gidemeycektir.  Allah cc ve onun kitabı hakkında söylenecek en doğru söz o kitabın doğrultusunda olacaktır, başka kitaplar referans alınarak Allah cc ve kitabı hakkında söylenecek her söz batıldır.  

"elkur'an mushafı" adını kullanarak elimizdeki iki kapak arasında sahifelenmiş olan kitabın levhi mahfuzdaki kur'an ile aynı olmadığı tahrif olmayan kur'anın levhi mahfuzdaki kur'an olduğu elimizde olanın tevrat ve incil gibi tahriften kurtulamayacağı düşüncesi yine adı müslüman! olanlar tarafından dile getirilen düşüncelerden biridir. Kur'ana korunmuş gözüyle bakanların onu putlaştırdığı iddiası ile yazılım hataları olabileceği ve bu yazılım hatalarını düzelten kur'an alimlerinin çalışmalarından !! örnekler vermek istiyoruz.     

Meryem s. 24. ayetine vermiş olduğu mealin gerekçesi olarak "tahtihe" kelimesinin hatalı yazıldığı hatasız! olanın hangisi olduğunu şu şekilde delillendirmektedir.

"Doğurduktan hemen sonra ona seslendi: “Sakın üzülme, Rabbin senin doğuruşunu meşru kılmıştır,
 Nuhhata, nahtuta, aramice de terk, teslim, çıkış, veriş, doğurma anlamlarına gelir. Min edatı aramice de ve arapça da -den, -dan olarak genel kullanımının yanında “that point in time” “yani o olayın olduğu an, o anda” manalarında da kullanılır. ” İza nudiye li el-salati MİN yevm el cumuati” Cuma/9  bu kullanımdır.benzeri bu surenin 37. Ayetinde “MİN meşhedi yevmin azim” HAALE Hud/43
“Min nahtiha” şeklinde okunursa anlamı “doğurduktan hemen sonra, doğruduğu anda” olur.Arapçada Nahte ( nun-ha-te ) yontmak, yonga, yontulan nesneden düşen şey, insanın üzerine yontulduğu tabiatı ( nuhita aleyha  – Müfredat ), Kuran mushafı harfleri çok sonradan noktalanırken büyük ihtimalle yazıcı bir nokta yerine iki nokta koyarak NUN olması gereken harfi TE yapmıştır ve kritik kelime NUHİTAHA dan TAHTİHA ya dönüşmüş olmuştur, Allahu alem.

Sin-ra-elif ( Lisan ) Asil, şerefli, soylu, yiğit, mert, Reculün seriyyun ( Müfredat ) yüce ve yüksek asil saygın onurlu cömert adam
Seriya nın arami köklü bir kelime olduğu çok açıktır. Aramice’de (SARYA), yasal doğum,asil, yüce şerefli adam manalarındadır. Kelimenin direkt anlamı özgürlük (hür) kökünden gelir. Kehf suresi 61. Ayetin sonundaki seraba okunan kelime de buradaki seriya olabilir."   demektedir .

Yine aynı şekilde bir başka kur'an alimi!  olan Hakkı Yılmaz'da bazı ayetlerdeki harflerin sehven! hatalı yazıldığını ve bu hatayı düzelterek! doğru olanı nasıl yaptığını bir çok yazımızda örneklerini vererek göstermeye çalışmıştık. Kur'an mushafını putlaştırmama adına yapılan bu çalışmalar kur'anı sanki herhangi bir kulun kitabı seviyesine indirmiş ve hevayı putlaştırmıştır.  
Sonuç olarak;

 Müslüman olarak kur'ana bakış açımız, şu anda elimizde olan "el kur'an mushafı" Allah cc den indirildiği şekli ile bozulmadan herhangi bir tahrife uğramadan elimizde olup kıyamete kadarda böyle kalacaktır. Aksine Allah cc nin katından olan bir kitapla delillendirilmesi gerekirki bunun böyle olduğuna inanalım. Eğer yeni bir elçi ve beraberinde yeni bir kitap gelecek olursa (ki bu kur'anın beyanıyma bu mümkün değil) yeni gelen kitap bizlere kur'andaki tahrifleri mutlaka beyan edecektir. Bunun dışındaki kur'anın bozulmuş olduğu yönündeki iddialar tamamen art niyetli belli bir proje ürünü olup, tek doğru ölçü olan kur'anıda yıkarak elde doğru ölçü adına hiç bir şey bırakmayarak müslümanları kaosa sürükleme çabalarından başka bir şey değildir. Adı müslüman dahi olsa bu tür kişilerin yapmış oldukları çalışmalar art niyet ürünü olup bilerek veya bilmeyerek olsun bir yerlere hizmet ederek onların ekmeğine yağ sürme çabalarıdır. Rabbimiz bizleri içimize sokulmuş olan truva atı mesabesinde olan bu tür insanlardan muhafaza buyursun.