1 Haziran 2016 Çarşamba

Kesilen İneğin Bir Parçası İle Ölüler Nasıl Dirilir ?

Bakara s. 67. ve 74. ayetleri arasında bizlere , "Bakara kıssası" adı ile bildiğimiz bir kıssa anlatılmaktadır. Bu kıssada , Allah (c.c) nin Musa (a.s) ın kavmine bir sığır kesmelerini emretmesi ve onların bu emri defalarca yokuşa sürmeleri , ve neticede sığırı kesmeleri anlatılmaktadır. İsrailoğullarının sığırı kesmeleri sonucunda surenin 73. ayetindeki "İşte böylece Allah ölüleri diriltir " ifadesinin, kıssanın ana temasını oluşturduğu düşüncesinden hareketle , kıssanın sonuç ifadesi olan bu cümlenin , kıssa içindeki anlatımı dahilinde ,bizler için ne anlama gelebileceğini okumaya çalışacağız.

İsrailoğullarından kesilmesi istenilen sığırın bir parçası ile ölüye vurulması neticesinde , ölünün dirilmesini mesaj içerikli okumak gerektiğini düşünmekteyiz. Kıssayı sadece literal bir anlamda okuduğumuz zaman , mesele bir et parçası ile ölü bir insanın dirilmesinin mümkün olup olmadığı noktasında dönüp dolaşacak ve içinden çıkılmaz tartışmalara kapı açacaktır. 

Kıssa içinde geçen kesilen ineğin bir parçası ile ölünün dirilmiş olmasının gerçekte olup olmadığını tartışmak ,bu yazının konusu değildir bu tartışmaya gerek te yoktur. Ancak, Kur'anın kıssaların yaşanmışlığı üzerinden vermek istediği mesajın evrensel olduğu düşüncesinden yola çıkarak , yaşanmışlık zaman ve mekan dahilindeki anlatımı ret etmeden ve orada takılı kalmadan , o anlatım üzerinden verilmek istenilen mesajı okumaya çalışmak , kıssaların bize dönük mesajlarını okumayı kolaylaştıracaktır. 

Kur'an kıssalarındaki ana mesajın Allah (c.c) nin yasalarında, yani Sünnetullah'ta değişme olmayacağının anlatılması olduğuna göre, kıssalarda yaşanan olaylar bir kereliğine mahsus yaşanmış bitmiş olaylar olarak anlaşılmamalıdır. Konuyu Bakara kıssası çerçevesinde değerlendirdiğimiz zaman , ölülerin dirilmesi sadece yaşanmışlığı zamanına has bir olay olarak değil , her zamana has bir olay olarak okunması ve anlaşılması gerektiğini düşünmekteyiz. 

Yazının konusu, Kur'anın diğer ayetlerinde geçen "Ölü-Diri" kavramlarının, mecazi anlamda kullanılışları ile kıssada anlatılan dirilmenin alakasını kurmaya çalışmak olacaktır. Bu tür bir alaka kurma , kıssayı sadece yaşanmışlığında kalmaktan çıkararak , mesaj içerikli bir okumaya dönüştürerek , Allah (c.c) nin sünnetinde bir değişme olmadığını gösterecektir.

Kur'an kıssalarında önemli olan nokta , sadece o kıssanın yaşanmışlığı değil , yaşanmışlığı üzerinden verilmek istenilen mesajdır. Kıssa içinde anlatılan kişi ve objeleri, sadece o zamana ve mekana has, kişi ve objeler olarak değil , onların temsil ettikleri anlamları dikkate alarak okumaya çalıştığımızda , kıssalar masal olmaktan çıkarak , yaşanan zamana dair mesajları olan anlatımlara dönüşecektir.

Kıssada anlatılan sığır'ın , sadece etinden , sütünden , derisinden faydalanılan bir hayvan olmasından ziyade , yine İsrailoğulları ile ilgili anlatımlarda karşımıza çıkan buzağı heykeli ve bunu yapan Samiri ile alakasının kurulması gerektiğini düşünmekteyiz. Bu noktayı dikkate aldığımızda , İsrailoğullarından kesilmesi istenilen sığır'ın anlamı daha kolay anlaşılacaktır.

40 günlüğüne Tur dağına çıkan Musa (a.s) ın ardından , İsrailoğullarına buzağı dan bir heykel yapan Samiri ve yandaşları ,yaptığı heykeli kavmine, "İşte sizin de, Musa'nın da ilâhı budur, ama o unuttu" diyerek tanıtmaktadır.

Buzağının, geldikleri Mısır'da  ilah olarak kabul edilen bir ve tapınılan bir varlık olduğunu düşündüğümüzde , buzağı veya boğa gücü temsil eden , Allah (c.c) nin dışında ilah olarak kabul edilen evrensel bir şirk objesi olarak bugün dahi varlığını korumaktadır. 

Bakara kıssasını okumadan önce , Samirinin yapmış olduğu buzağıyı ve bu heykelin İsrailoğullarının hayatındaki yerini öğrendiğimizde , Allah (c.c) nin İsrailoğullarına bir sığır boğazlama emri sadece onlarla ilgili bir emir değil , Allah (c.c) dışında kulluk edilen her şeyin boğazlanması gerektiğine dair bir emir olarak evrensel bir anlama kavuşacaktır. 

Allah (c.c) nin İsrailoğullarından boğazlanmasını istediği "Bakara" , artık sadece etinden , sütünden , derisinden yararlanılan bir hayvan olmaktan ziyade evrensel ve sembolik bir anlama kavuşarak , Allah (c.c) nin hükümranlık alanını ihlal ederek , ilahlığa ve rablığa soyunan her kişi , kurum , kuruluş , fikir , ideoloji v.s nin boğazlanarak yok edilmesi anlamına gelecektir.

"Bakara" ismi üzerinden temsil edilen , Allah (c.c) dışında ilah ve rablığa soyunan her kim ve ne olursa olursa olsun, boğazlandığında yani ÖLDÜRÜLDÜĞÜNDE , "Ölü" bir halde olan kişi DİRİLECEK ve , Allah (c.c) nin ölüleri mecazi anlamda nasıl dirilttiği de ortaya çıkacaktır. 

Kıssaya dönecek olursak , kıssa içinde adı geçen Bakara , Allah (c.c) nin elçisi Musa (a.s) aracılığı ile bildirmiş olduğu emrin neticesinde kesilmiş , yani netice olarak Allah (c.c) nin emri yerine getirilmiştir. Bu emrin yerine gelmesi neticesinde ise, Musa (a.s) ın kavmi kendilerini Allah (c.c) ye kulluktan alıkoyan ve "İnek sevgisi" olarak temsil edilen engeli ortadan kaldırarak vahye teslim olmuşlar, ve ölü halden diri hale geçmişlerdir. 

Bu olay , kendisini vahye teslim etmeyerek "Ölü" duruma düşenlerin, ne şekilde "Diri" konumuna geçeceklerini anlatmaktadır. Kıssanın ana teması , gerçek bir ölünün üzerine et parçasının vurulması neticesinde dirilip bazı şeyleri haber vermesi değildir. 

[035.022]  Dirilerle ölüler de bir değildir. Doğrusu Allah, dilediği kimseye işittirir. Sen, kabirlerde olanlara işittiremezsin.
[027.080]  Sen, ölülere şüphesiz ki işittiremezsin; dönüp giden sağırlara da çağrıyı duyuramazsın.

Kur'an bir insanda ortaya çıkan "Ölü" olma halini, sadece hakiki anlamda onun hayati canlılığının sona ermesi olarak değil , mecazi anlamda da kullanarak , vahye karşı duyarsız olma hali olarak ta anlatmaktadır.

Bu bağlamda , Allah (c.c) nin ölüden diriyi çıkardığını beyan eden ayetler de anlamını bulacaktır. 

[030.019] O, ölüden diri çıkarır, diriden ölü çıkarır; yeryüzünü ölümünden sonra O canlandırır. Ey insanlar! İşte siz de böylece diriltileceksiniz.

Allah (c.c) nin ölüden diriyi , diriden ölüyü çıkardığını beyan eden ayetler için tefsirlerde farklı yorumlar bulunmaktadır. Bu ayetlerin konumuz ile alakalı olarak yorumunu yapmaya çalıştığımızda , vahyin hayata pratize edildiğinde , ölülerin dirileceği , hayata prtize edilmediğinde ise , dirilerin öleceği şeklinde bir yorum getirmek mümkündür.

[002.072]  Siz bir kimseyi öldürmüş ve bunu birbirinize atmıştınız; oysa Allah gizlemekte olduğunuzu ortaya çıkaracaktır. (muhricun).
[009.064]  Münafıklar, kalplerinde olanı kendilerine haber verecek bir sûrenin müminlere indirilmesinden çekinirler. De ki: Siz alay edin! Allah o çekindiğiniz şeyi ortaya çıkaracaktır (muhricun).

Kıssanın anlatıldığı 72. ayet içindeki "Muhricun" kelimesinin , Tevbe s. 64. ayetinde de kullanılmış olduğunu görmekteyiz. Bu ayette , Allah (c.c) münafıkların kalplerinde gizlediklerini, indireceği bir sure ile haber vererek kalplerindeki nifağı ortaya çıkaracağını beyan etmektedir.

Kesilen ineğin bir parçası artık , sadece yenilecek bir et parçası olmaktan çıkarak, doğruyu yanlıştan ayıran vahyi temsil etmektedir. Vahiy nasıl insanların gizlemekte olduklarını açığa çıkaran bir işlev görüyor ise , kesilen parça da aynı işlevi görmektedir.


[002.073] «Onun bir parçasıyla ona vurun» dedik. İşte böylece Allah ölüleri diriltir ve aklınızı kullanasınız diye size ayetlerini gösterir.

Bütün bunlardan sonra , Bakara s. 73. ayetinde haber verilen olayın sadece literal bir okuma yöntemi ile okunmayacak ve o literalliğe hapsedilmeyecek kadar geniş bir anlama sahip olduğu anlaşılacaktır. Kur'an "Ölü" ve "Diri" kavramlarını sadece bedenen yaşayan ve yaşamayanlar için değil , mecazi anlam çerçevesinde de kullanarak , vahyi kendisine rehber edinmemiş olanları "Ölü" , vahyi kendisini rehber edinmiş olanlar ise "Diri" olarak tasvir etmektedir.

[002.074] Sonra kalbleriniz yine katılaştı, taş gibi, hatta daha da katı oldu. Nitekim taşlar arasında kendisinden ırmaklar fışkıran vardır; yarılıp su çıkan vardır; Allah korkusundan yuvarlananlar vardır. Allah yaptıklarınızı bilmez değildir.

Bu ayet ise , vahyin insan hayatında yaptığı değişimi görmezden gelenlerin düştükleri durumu tasvir etmektedir.

Sonuç olarak ; Bakara kıssası , eski tefsirlerde sadece ölünün dirilmesi mucizesi çerçevesinde okunmaya çalışılarak , öldürülenin kim olduğu , neden öldürüldüğü , dirilince neler dediği gibi , bizlere mesaj yönü olmayan yorumlar çerçevesinde okunmaya çalışılmıştır. 

Biz ise olayın mesaj yönünü okumaya çalışarak , yaşanmışlığı içinde anlatılan olayın, "Sünnetullah" denilen yasaların devamlılığı esasına dayalı olarak , her zaman yaşanacak bir olay olması üzerine bir düşünce bina etmeye gayret ettik. 

Yaşanmışlığı içine hapsedilerek yapılan bir kıssa okuması , bizlere dönük herhangi bir mesaj ihtiva edip etmediği noktasında tefekküre kapı açmadığı için , biz olayın yaşanmışlığının anlatılması üzerinden , Kur'an bütünlüğüne dikkat etmeye çalışarak , bize dönük mesajını okumaya çalıştık. 

Bakara kıssası içinde anlatılan ölünün dirilmesi olayı , "Bakara" adı ile temsil edilen şeyin, kişiyi Allah (c.c) ye kulluk etmenin önündeki engel olanların tümünün sembolik adı şeklinde okuduğumuzda bu engellerin insanları "Ölü" konumuna düşürdüğü , bu engellerin kaldırılması sonucunda ise ölü konumundan "Dir" konumuna geçildiği haber verilmektedir. 

Vahyin hayatımızın her anında karşılaştığımız sorunlara çözüm getirici yönünün vurgulanmaya çalışıldığı bu kıssada , vahyin her şeyin değerinin , kalitesinin , doğruluğunun ve yanlışlığının ölçüleceği bir mihenk taşı olduğu vurgusu da yapılmaktadır.

                                 EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.

1 yorum:

  1. Allah aynı anda insanları sınayabilir, mucize gösterebilir, olayı yaşayanlara ders verebilir, sonradan gelenlere de örnek göstererek ders verebilir.
    Tüm bunları birkaç ayetle kutsal kitabında yapması kadar doğal birşey olamaz.
    Aklını kullanan her insan zaten bu okuduklarından bu dersleri "akli derecesi oranında" çıkarabilir. Hatta Allah'ın üstün ilim verdiği birileri de daha başka anlamlar çıkarabilir.
    Fakat tüm bunların ortak özelliği HAK olmaları, faydalı olmaları, ibretlik olmaları, düşünmeye ve araştırmaya sevketmeleridir. Yani hepsi müsbet bir fayda içerir.
    Kimi (Z)alimler de var ki, "Şu ayette Allah aslında şöyle söylemek istedi, şu ifade sünnetullaha aykırıdır, şuradaki ifade mecazidir" gibi cümleler kurup Kur'an ayetlerinden farklı farklı anlamlar çıkarıyorlar. İşte bu yaklaşım, birbirinden farklı, birbiriyle çelişen Kur'an mealleri ve tefsirlerini doğurur. Bu yaklaşım insanların aklıyla alay etme durumuna da girer, hatta (Z)alim kendisini yüceltip aklı zayıf olanları küçümsemiş olur. Son olarak da bu yaklaşım Allah'ın dinini Allah'a öğretmek gibi sapıkça bir deyimin vebalini üstlenmektir.
    Haşa o (Z)alimler Allah'ın ilmine - hükmüne ortak mı oluyorlar. Yoksa Allah bunları verriken şahit mi oldular.
    İşte bu islam (Z)alimi insanlar kendi eserlerini kendilerini üstün göstermeye çalışırken nasıl alçaldıklarının farkına varamıyorlar.

    YanıtlaSil