Kur'an bilindiği üzere , yaklaşık 1500 yıl kadar önce Mekke ve Medine şehirlerinde Muhammed (a.s) a inmiş bir kitaptır. Bu kitabın en önemli özelliği , indiği zaman ve mekan dahilinde yaşayan insanların dil , kültür , örf , gibi unsurlarını göz önünde bulundurmuş olmasıdır. Bizler bugün Kur'anı okurken , bu unsurları göz ardı ederek, yani yaşanmışlığını ret ederek okumaya kalktığımızda, karşımıza bir çok anlama sorunu çıkacaktır.
Kur'anın 1500 sene önce inmiş olması , bugün bu kitabın bizlere dair mesajlarının olup olmadığı noktasında bazı tartışmaları beraberinde getirmiştir. Biz bu tartışmalara girmeden "Tarihsel arka plan" olarak nitelenen ve Kur'anın anlaşılmasında önemli bir faktör olan durumu göz önüne alarak , dün Medinede inen bir ayetin , bugün bizler için nasıl bir mesaj içerebileceğini ,Ahzab s. 37. ayetini ele alarak okumaya çalışacağız.
Bu yazıyı kaleme alma amacımız , Kur'anın evrensel bir kitap olduğunu ispatlamak olmadığını hatırlatmak isteriz. Tarihselcilik - Evrenselcilik gibi kavramlar etrafında yapılan tartışmaların hiç bir tarafında olmadığımızı , bu konuda daha önce yazmaya çalıştığımız yazılarda belirtmeye çalışmıştık. Ancak bir ayetin bize dönük bir mesajının olup olmadığı , eğer bir mesajı varsa bu mesajı doğru okumanın yolunun , ilgili ayetin ilk muhataplara ne dediğini tespit etmekten geçtiğini söylemek istiyoruz.
Konumuz olan ayetin meali şu şekildedir ;
[033.037] Allah'ın nimet verdiği ve senin de nimetlendirdiğin kimseye:
«Eşini bırakma, Allah'tan sakın» diyor, Allah'ın açığa vuracağı şeyi içinde
saklıyordun. İnsanlardan çekiniyordun; oysa Allah'tan çekinmen daha uygundu.
Sonunda Zeyd eşiyle ilgisini kestiğinde onu seninle evlendirdik, ki evlatlıkları
eşleriyle ilgilerini kestiklerinde onlarla evlenmek konusunda müminlere bir
sorumluluk olmadığı bilinsin. Allah'ın buyruğu yerine gelecektir.
Ayet , Muhammed (a.s) ın evlatlığı olan Zeyd'in evlendiği bir kadını boşamasından sonra , onun boşadığı kadının Muhammed (a.s) ile evlendirilmiş olduğunu beyan etmektedir. Bu evlendirmenin amacı ise, yine ayet içinde beyan edilmiş olmasına rağmen , bazı kimseler tarafından Muhammed (a.s) ın o kadına aşık olduğu gibi spekülasyonlar yapılarak , ayetin vermek istediği mesaj maalesef ıskalanmaktadır.
Bu ayetin istismar edilerek , Muhammed (a.s) ın gayri ahlaki bir duruma düştüğünü iddia edenlere karşı , Muhammed (a.s) ın ahlakını savunmak gibi bir gayemiz olmadığını , onun üstün bir ahlak sahibi olduğunu zaten bizlere Allah (c.c) nin beyan etmiş olduğunu (68.4) hatırlatarak , bu ayet ile yapılan tartışma ve anlama çalışmalarının sadece Zeynep validemiz ile olan durum çerçevesine sıkıştırılmasını da yanlış bulduğumuzu söylemek istiyoruz.
Tarihselcilik - Evrenselcilik münakaşalarına kurban edilmeye çalışılan bu ayet , özellikle tarihselcilik yanlıları tarafından , Kur'anın bütün ayetlerinin evrensel bir hüviyete sahip olmadığına dair bir delil olarak öne sürülen ayetlerden bir tanesidir. Kur'anın bütün ayetlerinin evrensel bir hüviyete sahip olduğunu iddia etmenin doğru olmadığını hatırlatarak , Kur'anın tarihsel bir kitap olduğunu ispat etmek için , bu ayeti sadece tarihsel bağlamında bırakarak yapılan bir okumanın da yanlış olduğunu düşündüğümüzü söylemek istiyoruz.
Kur'anı doğru anlamanın yollarından bir tanesi ilgili ayetin sure ve Kur'an bütünlüğünde bir bağlam dahilinde okunmasıdır. Ahzab s. 37. ayetini bu yöntem ile okuyacak olursak öncelikle surenin ilk ayetlerini dikkate almamız gerekmektedir.
[033.001] Ey nebi, Allah'tan kork, kafirlere ve münafıklara itaat
etme. Muhakkak ki, Allah bilendir, hikmet sahibidir.
[033.002] Ve sana Rabbinden vahyedilene uy. Şüphesiz Allah, yapmakta
olduklarınızı haber alandır
[033.003] Ve Allah'a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.
[033.004] Allah, bir adamın kendi (göğüs) boşluğu içinde iki kalp kılmadı
ve kendilerini annelerinize benzeterek yemin konusu yaptınız (zıharda
bulunduğunuz) eşlerinizi de sizin anneleriniz yapmadı, evlatlıklarınızı da sizin
(öz) çocuklarınız saymadı. Bu, sizin (yalnızca) ağzınızla söylemenizdir. Allah
ise, hakkı söyler ve (doğru olana) yola yöneltip-iletir.
[033.005] Onları (evlatlıklarınızı) babalarına nisbet ederek çağırınız.
Allah katında o daha doğrudur; eğer babalarını bilmiyorsanız dinde kardeşleriniz
ve dostlarınızdır. Bununla beraber hata ettiklerinizde üzerinize bir günah
yoktur. Fakat kalplerinizin kasdettiğinde (günah) vardır. Allah günahları örten,
çok merhamet edendir.
Ayetleri, Muhammed (a.s) gözü ile okuyacak olursak 1. 2. ve 3. ayetler, onu gelecek olan bir emre hazırlamaya yönelik ve alt yapıyı güçlendiren ayetler olduğunu anlayabiliriz. 4.ve 5. ayetlerin ise, o günkü Arap toplumunda yerleşik bir örfün yanlışlığına vurgu yapan ayetler olduğunu görmekteyiz.
Konumuzu yakından ilgilendiren 4. ve 5. ayetlerdeki evlatlıklar ile ilgili düzenlemeye yoğunlaştığımızda , 37. ayeti anlamak daha da kolaylaşacaktır.
Bu ayetler aynı zamanda , o günkü Arap toplumunda evlatlık olarak yetiştirilen bir kimsenin öz oğul olarak muamele gördüğü, ve bu görülme sonucunda ise, toplumda "Tabu" olarak niteleyebileceğimiz bazı durumların ortaya çıktığını anlatmaktadır. Bir kimse elbette evlatlık olarak aldığı bir çocuğa öz oğul gibi sevgi besleyebilir , ancak evlatlıkların öz oğuldan ayrı olarak bir takım hukuksal ayrıcalıkları olduğu yani öz oğul için geçerli olan bir takım hukuki konuların aynısının evlatlıklar için geçerli olamayacağı göz ardı edilmemelidir . Ayet böyle bir hukuksal ayrıcalığa dikkat çekerek , toplumda tabu haline gelmiş bir inancı, Muhammed (a.s) ın üzerinden pratiğe aktararak yıkacaktır.
Ahzab s. 37. ayetini böyle bir arka plan düşüncesi dahilinde okuduğumuz zaman , olayı sadece Muhammed (a.s) ve Zeynep validemiz etrafında kilitlenmekten çıkarmış , o günkü toplumda olan bir tabunun yıkılması noktasından bakarak , bu ayetin sadece o güne has bir ayet olarak okumaktan da kurtarmış olacağız.
Şurasını hatırlatmak isteriz ki ; Muhammed (a.s) ın Zeynep validemize olan ilgisini öne çıkararak bu ayeti okumaya çalışmak , Abese suresinin ilk ayetlerindeki amayı görmezden gelmesi ile ilgili ayetleri okurken olayı Muhammed (a.s) ın zenginleri tercih ettiğine dair bir düşünceye bağlamaya çalışmakla aynı durumdur.
Abese suresi ilk ayetlerini nasıl tebliğ metoduna dair bilgiler içermesi olarak okuyarak amayı terslemiş olmasını merkeze almıyor isek , Ahzab s. 37. ayetini okurken de , Zeynep validemize olan ilgilisini öne çıkarmadan , o ayetin vermek istediği mesajı öne çıkararak ayeti okumak zorundayız. Allah (c.c) , Muhammed (a.s) ın bu kadına aşık olduğunu bilerek , onun haşa kara sevda çekmesini önlemek için, Zeyd'in boşamasını sağlayarak onunla evlendirmemiştir.
Ahzab s. 37. ayetinin anlaşılmasında anahtar konuma sahip olan cümle , " evlatlıkları eşleriyle ilgilerini kestiklerinde onlarla evlenmek konusunda müminlere bir sorumluluk olmadığı bilinsin" cümlesidir. Allah (c.c) , bu cümle ile Muhammed (a.s) ı hangi sebeple, Zeyd'in boşadığı kadın ile evlendirdiğini net olarak beyan etmektedir. Ayeti okurken bu cümleyi merkeze alarak okumak , bu konudaki bir takım rivayetleri ve spekülatif düşünceleri merkeze almamak anlamına da gelecektir.
Bu ayetin sonrası olan 38.39. ve 40 ayetler de konu ile yakında alakalı olup , bu ayetin anlaşılması için okunması elzemdir.
[033.038] Allah'ın nebiye farz kıldığı şeylerde ona bir güçlük yoktur.
Bu, Allah'ın öteden beri, gelmiş geçmişlere uyguladığı yasasıdır. Allah'ın emri
şüphesiz gereği gibi yerine gelecektir.
[033.039] Onlar ki, Allah'ın risaletlerini (mesajlarını) tebliğ eder ve
O'ndan korkarlar; Allah'tan başka kimseden korkmazlardı. Hesap görücü olarak da
Allah yeter!
[033.040] Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat
o, Allah'ın Resûlü ve nebilerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla
bilendir.
Dikkat edilirse bu evlilik , Muhammed (a.s) ın istediği için değil , Allah (c.c) farz kıldığı için gerçekleşmiştir. Allah (c.c) nin seçtiği nebi resuller , onun kullarına olan emirlerini iletmek ve yerine getirmek ile vazifeli kimselerdir. Bu durumu 39. ayette daha açık bir şekilde görmekteyiz. Elçilerin , Allah'ın mesajlarını tebliğ etmeleri sadece söz ile değil , onların şahsında amel ile gerçekleşmekte olduğunu bu ayet bizlere göstermektedir.
Allah (c.c) neden böyle bir evliliği gerçekleştirmiştir ?.
Toplumlar , bünyelerinde yıllardan beri süre gelen yaşantılarından edinmiş oldukları ve adına "Örf" denilen bir takım adetleri yaşatırlar. Bu adetler bazı toplumlarda öylesine kemikleşmiş bir hale alabilir ki yıkılması neredeyse imkansızdır.
Evlatlıkların öz oğul gibi muamele görmesi Arap toplumunun bir örfü olup , bir takım yanlışlıkları içinde barındırması bakımından yıkılması gereken yanlış bir uygulama idi. Allah (c.c) bu uygulamayı sadece ayet indirmek sureti ile değil , Muhammed (a.s) ı evlatlığının boşamış olduğu kadın ile evlendirerek , evlatlık olarak alınan kişilerin öz oğul olarak muamele göremeyeceklerini pratik hayatta göstermiş oldu.
O günkü Arap toplumunda , evlatlıklar öz oğul gibi muamele gördüğü için , erkek evlatların boşadığı kadınlarla evlenmekte haram kılınmıştır (4.23). Evlatlıkların öz oğul olmadıklarının iyice bilinmesi için böyle bir uygulamaya gerek görülmüş ve bu evlilik gerçekleştirilmiştir.
Muhammed (a.s) Arap toplumuna mensup bir insan olarak o toplumun örf ve adetlerine uymak durumunda olan birisidir. Ancak vahiy ile yerleşik sistem arasında kalındığı zaman hangisinin tercih edilmesi gerektiği , işte bu olay ile ona ve bütün iman edenlere anlatılmaktadır.
Ayetin evrensel mesajı da işte buradadır.
Muhammed (a.s), yaşadığı toplumun kemikleşmiş hale gelen bir örfünü , Allah (c.c) nin emri ile yıkarak , kendisinin üzerinden bizlere , yaşadığımız toplumun bir takım yanlışları ile vahiy arasında kaldığımızda hangi tarafı seçmemiz gerektiğini öğretmektedir.
Surenin 39. ayeti , elçilerin görevinin mesajı sadece sözlü olarak iletmek değil , yaşadıkları hayat içinde pratize ederek onları kendi hayatlarında örneklemek olduğunu bildirmektedir. Bunları yaparken "Başkaları ne der" gibilerinden kaygıları asla taşımadan , sadece görevlerini yerine getirmek amacını taşıyan amelleri yaptıkları bildirilerek , aynı durumun bizler içinde geçerli olduğu mesajı verilmektedir.
Bizler yaşadığımız toplum içinde örf , adet , gelenek v.s gibi yaşantı şekillerini vahye göre değerlendirerek , hayatımızı vahiy ölçeğinde düzenlemek zorundayız. Yaşadığımız toplumun dini , milli , örfi değerleri ile vahiy arasında bir çatışma var ise , seçeceğimiz taraf , vahyin tarafı olmalıdır. Ahzab s. 37. ve bağlamı dahilindeki ayetler bizlere bunu öğretmektedir.
Sonuç olarak ; Ahzab s. 37. ayeti , Arap toplumunda tabu olarak bir uygulamayı , Muhammed (a.s) ın üzerinden uygulamalı olarak yıkan bir ayettir. Bu ayetin tarihsel bağlamında kalmadan yapılacak bir okuma , bu ayetin bize dönük mesajları da olduğunu gösterecektir.
Yaşadığımız toplumda vahye aykırı olarak yerleşmiş olan ve tabu olarak görülen uygulamalar eğer var ise , toplum baskısından çekinerek , bunlara karşı sessiz kalmamak bu ayetin bizlere öğrettiği bir yoldur. Yaşantısını vahyin belirlediği kriterler üzerine bina etmek zorunda olan bizlerin önünde en büyük engellerden biri olan , inandığımız din ile yaşadığımız toplumdaki insanların bir çoğunun inandığı arasında maalesef dağlar kadar fark vardır.
İşte böyle bir durumda nasıl bir vaziyet almamız gerektiğini Ahzab s. 1-5 ve 37-40. ayetleri bizlere göstermektedir.
Tarihsel bağlamın önemi elbette yadsınamaz , ancak ayeti tarihsel bağlamı içine hapsederek okumaya tabi tutmak ta yanlış bir tutum olacaktır. Kur'an ayetlerini okurken , yapılan anlatım üzerinden verilmek istenilen genel mesajı okumaya çalışmak , ayetin bizlere dönük olabilecek bir mesajını anlamakta yardımcı olacaktır.
EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.
Tesekkurler.sayin hocam malumunuz Ahzab 50 uzerinde spekülasyonlar çok fazla.bu ayetin anlaşılmasının elbette tarihsel arka planı var.bu ayetle alakalı yorumunuzu öğrenmek isterim.
YanıtlaSil[033.050] [DI] Mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak verdiği cariyeleri, seninle beraber hicret eden amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını, teyzelerinin kızlarını ve Peygamber nikahlanmayı dilediği takdirde müminlerden ayrı, sırf sana mahsus olmak üzere kendisinin mehrini Peygambere hibe eden mümin kadını almanı helal kılmışızdır. Bir zorluğa uğramaman için; müminlerin eşleri ve cariyeleri hakkında onların üzerine neyi farz kılmış olduğumuzu bildirmiştik. Allah bağışlayandır, merhamet edendir.
Silburadaki helal kılınanlar aslında bütün müminlerede helal kılınmıştır sadece mehir istemeden evlenmek isteyen kadınlr peygambere özel bir durum olarak bildirilmektedir yani bir kadınla evlenmek isteyen bir kişi kadının istediği mehir vermek zorundadır mehir kadının hakkıdır bunu erkek vermek zorundadır , kadın tayin edilen mehri erkeğe bağışlamdıkğı müddetçe bu erkek üzerine borçtur ama nikahta mehir tayini şarttır peygamber bundan istisna edilmiştir sadece
Teşekkür ederim.
Sil