5 Haziran 2016 Pazar

Neml s. 25. Ayeti Çerçevesinde Şirk ve Tapınma Psikolojisi Üzerine Bir Tahlil Çalışması

Şirk , Kur'anın odak kavramlarından bir tanesi olup , terim olarak "Sadece Allah (c.c) nin ilahlık ve rablik yetkisi alanına giren konularda başka yetki mercileri tanıyarak ilahlık ve rabliğin gereklerini onun dışındakilere tanımak" anlamına gelmektedir. Allah (c.c) nin dışında yetki mercileri tanıyanlar , bu tanımalarını bir takım ritüeller ile ve objelere tazimde  bulunarak şirklerini açıkça ilan etmekte ,  "Müşrik" olarak isimlendirilen bu kimselerin, şirklerini açığa vurmak için kullandıkları objelerin genel ismi ise , "Put" olarak isimlendirilmektedir. 

Taş , tahta , metal v.s gibi şeylerden yapılmış olan bu putların konuşmadığını , insana fayda ve zarar vermediğini, o putlara tapan müşrikler dahi bilmektedirler, yazımızda , bu halde olan putlara tapmaktaki ısrarcı tavırlarının altında yatan psikolojiyi , Neml s. 25. ayetinin beyanı üzerinden okumaya çalışacağız.  

 Konumuz olan ayet , Süleyman (a.s) ın kıssasının anlatıldığı bir bağlama sahiptir. Hüdhüd , Sebe ülkesinden getirdiği haberi Süleyman (a.s) a şöyle anlatmaktadır ; 

[027.022] Derken uzun zaman geçmeden geldi ve dedi ki: «Senin (bilgi gücünle) kuşatıp öğrenemediğin şeyi, ben kuşatıp öğrendim ve sana Saba'dan kesin bir haber getirdim.»
[027.023] «Muhakkak ki ben, bir kadın buldum ki onları hükümdarlık ediyor, ve kendisine her şeyden verilmiş ve onun için azim bir arşı da var.»
[027.024]  Onun ve kavminin, Allah'ı bırakıp güneşe secde eder olduklarını gördüm. Şeytan onların yaptıklarını güzel göstermiş ve onları doğru yoldan alıkoymuştur. Bu yüzden onlar doğru yolu bulamazlar.
[027.025]  Allah'a secde etmemeleri için (böyle yapmış). O Allah'a ki, göklerdeki ve yerdeki her gizliyi (meydana) çıkarır ve neyi gizlediğinizi ve neyi de âşikâre yaptığınızı bilir.
[027.026]  Allah O'ndan başka hiçbir ilah yoktur. O, yüce Arşın sahibidir.

Bu ayetlerde Hüdhüd , Sebe ülkesindeki durumu Süleyman (a.s) a haber vermektedir. Bu haberi verirken hükümdar ve kavminin güneşe taptıklarını , bunu onlara şeytanın güzel gösterdiğini anlatarak , 25. ayette önemli bir noktaya dikkat çekmektedir.

Hüdhüd, bu kavmin güneşe secde etmesinin sebebinin "ALLAH'A SECDE ETMEMEK İÇİN" olduğunu söylemektedir. Bu cümle, müşriklerin neden Allah (c.c) dışındaki varlıklara secde ettiklerini ifade eden , şirk'in kıyamete kadar değişmeyecek karakterini ifade eden veciz bir cümledir. 

Allah (c.c) nın ilk elçiden son elçiye kadar göndermiş olduğu vahiylerinin ortak mesajı KENDİSİNDEN BAŞKASINA SECDE EDİLMEMESİ gerektiğine dair emirlerdir. 

İnsanlar, Şeytanın onlara verdiği iğva ile, gerçek olarak kulluk edilmesi gereken yegane merciyi terk ederek , sahte ilahlar edinmiş ve onlara kulluk etmeye yönelmişlerdir. Günümüzde dahi bir çok insan, sahte ilahlara kulluk etmeye devam etmektedir. Bu yönü ile "Şirk" evrensel bir insan hastalığı olarak kıyamete kadar varlığını korumaya devam edecektir. 

Kendisinden yüce olarak bildiği bir varlığa karşı tazimde bulunmak sureti ile onu ilah ve rab olarak tanımak (7/ 172.173), insanın fıtratında var olan bir özelliktir. Bu özellik asla boşluk kabul etmez , bu boşluk eğer Allah'a kulluk etmek şeklinde doldurulmaz ize , başkalarına kulluk şeklinde doldurulacaktır.

Allah (c.c), ilah ve rab olarak tanınma hakkının sadece kendisine ait olduğunu beyan ederek , kendisi dışındakilere yapılan ilah ve rab olarak bilme şeklindeki yönelimin "Şirk", bu yönelimleri yapanların ise "Müşrik" olduğunu bildirmektedir. 

Kendisine nasıl kul olunması , ve bu kulluğun kendisine karşı nasıl gösterilmesi gerektiği konusundaki bilgileri tarih boyunca gönderdiği elçileri ile insanlara bildiren Allah (c.c), Kur'anda ki kıssa yollu anlatımlar ile, bize gerçek kulluğun nasıl ve kime olması gerektiğini öğretmektedir.

İbrahim (a.s) ın kıssasının anlatıldığı En am s. 75 -79. ayetler arasında onun, Güneş , Yıldız ve Ayın gerçek ilah olamayacağını , gerçek ilahın bunları yaratan olduğu vurgusu yapılarak , ilah ve rab olarak kimin tanınması gerektiği bildirilmektedir. 

[041.037] Gece, gündüz, güneş ve ay onun ayetlerindendir. Eğer Allah â kulluk ediyorsanız, güneşe ve aya secde etmeyin. Onları yaratan Allah â secde edin.

Secde kelimesi ; "Öne eğilme , aşağıya bükülme , kendini alçaltma , kibrini ve gururunu kırma" anlamındadır.

Bu kelimenin insan üzerindeki tezahürü , kişinin kendisinden yüce olarak bildiği ve tanıdığı kişi veya herhangi bir ojbeye karşı olan yönelimini bedensel veya düşünsel olarak göstermesi olarak ortaya çıkmaktadır. 

Yani insanlar kendilerinden yüce olarak kabul ettikleri herhangi bir kişi veya objeyi , hayatlarının merkezine aldıklarında , bu merkeze alışlarını , bedensel olarak dışa vurmakta , düşünsel olarak ise o kişi veya obje üzerinden üretilmiş yaşam biçimini hayatına pratize ederek secde etme halini göstermektedirler.

Bu durumu, ilah ve rab olarak Allah (c.c) yi tanıyanlar açısından değerlendirdiğimizde , onu ilah ve rab olarak tanıyanlar, bu tanımalarını ona hem bedenen hem de düşünsel olarak göstererek , sadece onu ve ilah ve rab olarak tanıdıklarını hayatlarına onun bize dair olan emir ve yasaklarını ikame ederek ortaya koymaktadırlar. 

Aynı durumu ilah ve rab olarak Allah (c.c) dışındakileri tanıyanlar açısından değerlendirdiğimizde , onlar da bu tanımalarını , hem bedenen hem de düşünsel olarak ortaya koymakta , ve bu tanımalarını hayatlarının merkezine sahte ilah ve rabler tarafından vaz edilen sistemleri ikame ederek göstermektedirler. 

Secde etme hali istisnasız olarak bütün insanlarda vaki olan bir hal olup , hiç bir insan bu halden beri değildir. Secde etme hali bir gösterge olup , insanlar ilah ve rab olarak tanıdıkları her ne veya kim ise bu tanımalarını bu şekilde göstermektedirler.

Secde etme halini insan fıtratında olan kulluk psikolojisinin bir tezahürü olarak değerlendirdiğimizde , bu halin ortaya konulmasına hak sahibi olan tek ve yegane kişi Allah (c.c) dir. Hiç bir kişi , kurum , kuruluş , düşünce ve ideoloji onun üzerinde yer alarak , insanların onun dışındakilere secde etmesini haklı gösteremez. 

Bir kısım insan, hayatlarında Allah (c.c) yi ilah ve rab olarak tanıdıklarını, ona secde ederek göstererek MÜ'MİN ismine layık olur iken , diğer bir kısım ise, onun dışındakileri ilah ve rab olarak tanıdığını göstermek için ilah ve rab olarak tanıdığı her ne veya kim ise ona secde ederek  MÜŞRİK ismine layık olmaktadır. 

"Mü'min" veya "Müşrik" ismini alan insanların birbirleri ile olan ortak yönleri , kulluklarını ilah ve rab olarak her ne veya kimi tanıyorlarsa ona karşı göstererek secde etmiş olmalarıdır. Boşluk kabul etmeyen insan fıtratı, mutlaka ilah ve rab olarak birisini tanıyarak ona secde edecektir. 

Şirk ve müşrik psikolojisi  , işte bu noktada ortaya çıkmaktadır. Allah (c.c) dışındakileri ilah ve rab olarak tanıyarak "Müşrik" ismini alanlar , ALLAH'I  İLAH VE RAB OLARAK TANIMADIKLARINI İLAN ETMEK İÇİN ONUN DIŞINDAKİLERE SECDE ETMEKTEDİRLER.

Sebe halkı ve hükümdarının Allah'ı bırakarak güneşe secde etmelerinin altında yatan temel saik , Allah'a secde etmediklerini ilan etmek esasına dayalı bir düşüncenin ürünü olarak , bu ilanlarını onun dışındakilere secde ederek göstermek istemelerine dayanmaktadır. 

Bu bağlamda, ilk insandan beri ortaya çıkan şirk'in altında yatan temel sebepte anlaşılmış olmaktadır. Bazı kaynaklarda, "ilkel insan" olarak tanımladıkları kabile ve uluslarda bazı gök cisimlerine tapınma şeklinde şeklinde ortaya çıkan şirk'in, o gök cisimlerinden korku sebebi ile olduğu ve bunların onlara vereceği zarardan korunmak için tapındıkları söylenmektedir. Bu tesbitin doğru bir tesbit olmadığını düşünmekteyiz. 

[025.055] Allah'ı bırakıp, kendilerine fayda da zarar da veremeyen şeylere kulluk ederler. İnkar eden, Rabbine karşı gelenin (şeytanın) yardımcısıdır.

Bu ve benzeri bir çok ayette , müşriklerin tapındıkları putların onlara fayda ve zarar vermeye güçleri yetmedikleri haber verilmektedir. Bu durumu müşriklerin kendileri de bilmekte ve puta tapmaya gerekçe olarak "Atalarımızı bunlara kulluk eder halde bulduk" demektedirler. 

Müşriklerde puta tapıcılığın altında yatan temel sebep, korkudan emin olma isteğinden doğan bir hal değil , Allah'a kul olmadıklarını bu şekilde izhar etme halidir.

Bu temel saik sadece Sebe halkına has bir durum değil, evrensel mahiyet arz eden bir durumdur. Sebe halkının şirkini izhar etmek için tapındıkları Güneş , bugün bile dünyanın bazı yerlerinde tapınma aracı olarak kullanılmasına karşın , insanların hayatında ortaya çıkan şirk olgusunun tezahürü, farklı tapınma araçlarını ortaya çıkarmıştır.

Çağdaş dünyada şirk olgusu taştan veya metalden yapılmış bir takım heykeller önünde saygı duruşu yapılarak ortaya çıkmaktadır. Bugünün çağdaş müşrikleri de  önceki ataları gibi, önünde kıyam ve secde ettikleri heykellerin kendilerine fayda ve zarar vermediklerini pekala bilmektedirler. 

Ancak bu heykeller önünde kıyam ve secde etme gerekleri heykelleri yapılmış kişilerin düşünce ideolojilerini hayatlarında hakim kıldıklarını aleme göstermek amaçlı olduğunu kendileri de itiraf etmektedirler. 

Örneğin ; Günümüz Türkiye sine baktığımızda her şehir ve kasabanın belirli yerlerine yapılmış olan Atatürk heykelleri önünde kıyama duranlar , o heykellerin taştan yapılmış objeler olduğunu ve kendilerini duymadıklarını pekala bilmektedirler. Onların, bu heykeller önünde kıyama durma gerekçeleri, hayatların merkezinde "Kemalizm" ideolojisinin hakim olduğunu ilan etmek amacına dayanmaktadır.

Şirk ve müşrik psikolojisi binlerce sene önce nasıl ise bugün de aynı şekilde işlemektedir. Allah'a kul olmadıklarını cümle aleme duyurmak için taş , tahta , metal gibi v.s den yapılmış şeylere tapınan müşrikler , aynı tapınmayı bugün de sürdürmektedirler. Bazı insanlar tarafından ihdas edilmiş düşünce ve ideolojileri hayatlarının merkezine alarak , hayatlarını bunlara göre yönlendiren kişiler , yaşam tarzlarını oluşturan kişilerin taş veya metalden yapılmış heykelleri önünde kıyam ve secde ederek , bu kişilerin sistemlerini Allah (c.c) nin sistemine tercih ettiklerini açıkça beyan etmektedirler.

Sonuç olarak ; Süleyman (a.s) ın kıssasının anlatıldığı Neml s. içindeki Sebe halkının güneşe taptığı haberine , bu tapmanın sebebi olarak hüdhüd tarafından söylenen "Allah'a secde etmemeleri için" ifadesi önemli bilgiler içermektedir. 

İnsan fıtratında olan kendisinden yüce bir varlığa secde etme itiyadı , gerçek secde edilmesi gereken merciden saptırıldığı zaman , bu secde etme başka mercilere yapılacaktır. Şirk psikolojisinde ortaya çıkan durum gereği , Allah (c.c) ye secde etmeyenler , ona secde etmediklerini ilan etmek için başka secde mercileri bularak ona secde etmektedirler.

                                    EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.


2 yorum:

  1. Kuranda müşrikler olarak isimlendirilenler, Allah'ı tanıyorlar ve inanıyorlardı. Kuran müşriklerin puta taptığını söylemez. Putlar müşrikler için sadece Allah'a şefaati kolaylaştırdığına inandıkları aracılar idi.
    Yoksa onlarda putların yaratıcı olmadığını biliyorlardı.
    Şu nokta da oldukça önemli: putlar olarak bilinenler bir kişiyi, evliyay vs. sembolize ediyordu. Allah nasıl ki insanlarla iletişim kurarken aracılar kullanıyorsa, insanlarda bu evliyaları Allaha ulaşmada aracı yapıyorlardı. Bu duruma şaşırmamak gerekir. Çünkü aracı koyma merakı doğrudan Allaha aittir. Ve Allahla olan iletişimlerinde aracı koymayı insanlar Allahtan öğrenmişlerdir.
    Allah'la doğrudan iletişim mümkün olmadığı için Allah'a yakın bildiklerini aracı yapmışlardır.
    Kuran'da bu ilahlaştırma olarak yorumlanır. Tıpkı sizin Atatürk heykelleri önünde kıyama duranlar diye yorumladığınız ve saygıyı bir ibadet olarak algıladığınız gibi.
    İyi işler yapmış bir insana saygı duyulamazmı? Herkes saygı duymayabilir ama en azından bazılarının saygısını şirk olarak yorumlamak haksızlıktır.
    "İyi bilin ki, halis din yalnız Allah’ındır. O’nun astlarından dostlar edinenler, “Biz onlara sadece, bizi Allah’a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz” diyorlar.(Zumer–3)
    Allah bile ayetinde sizin put dediklerinize Allahın astları demiş.
    put kelimesi kuranda sadece bir defa Musa ile ilgili ayette kullanılır. Mekke müşriklerinin puta taptığı yerleştirilmiş kanıksatılmış İslam yalanlarındandır.
    heykele, oduna tapmak insanlık tarihinde beyinsel gelişim oluşmadan önceleri belki olmuştur. Ama 1400 yıl önceki kültüre cahiliye damgasını vuranların o dönemde felsefenin en yaygın olduğu coğrafyanın Sümer, Arami, İran, Yahudi, Grek, Suriye, Mısır olduğundan zerre haberleri yok.

    YanıtlaSil
  2. http://www.iktibascizgisi.com/mekkeli-musluman-musrikler/

    YanıtlaSil