Yapacağımız okumanın amaçlarından bir tanesi de, aynı zamanda Kur'an'ın birbiri içinde nasıl muhteşem bir anlam örgüsüne sahip olduğunu da göstermeye çalışmaktır. Nahl s. 41. ayetini belki çoğu zaman üstünkörü okur geçeriz. Fakat Arapça metindeki bazı kelimelerin birbiri ile olan alakasını kurarak okumaya çalıştığımız bir Kur'an, ayetlerin birbiri ile olan anlam bağını da görmemizi sağlayacaktır.
وَالَّذِينَ هَاجَرُواْ فِي اللّهِ مِن بَعْدِ مَا ظُلِمُواْ لَنُبَوِّئَنَّهُمْ فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَلَأَجْرُ الآخِرَةِ أَكْبَرُ لَوْ كَانُواْ يَعْلَمُونَ
[016.041] Zulme uğradıktan sonra Allah uğrunda hicret edenlere gelince, kesinlikle onları dünyada güzel bir yere yerleştireceğiz; ahiret mükafatı ise daha büyüktür, eğer bilseler.
الَّذِينَ صَبَرُواْ وَعَلَى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ
[016.042] Onlar sabredenler ve Rablerine tevekkül edenlerdir.
Nahl s. 41. 42. ayetlerini okuduğumuzda, Allah (c.c) zulme uğrayan kullarını, sabrederek mücadele ettikleri takdirde, DÜNYADA güzel bir yere yerleştireceğini vaad etmektedir. Kur'an kıssaları Allah (c.c) nin bu vaadinin canlı bir şekilde yerine gelmiş olduğunu bizlere anlatan ibret vesikalarıdır. Allah (c.c) nin sabreden kullarına vaad ettiği dünyada güzel bir yer, Yusuf (a.s) ın yaşamında canlı olarak bizlere gösterilmektedir. Allah (c.c) nin bu vaadini Sünnetullah yani değişmez yasa olarak anladığımız zaman, bu vaadlerin gerekli şartlar yerine geldiği tüm zamanlarda yerine geleceğini anlayabiliriz.
Nahl s. 41. ayetindeki vaadin yaşanan hayat içinde yani DÜNYADA gerçekleşeceğinin vaad edilmiş olması önemli bir noktadır. 42. ayette bu karşılığa ulaşmanın yolunun sabır ve tevekkül olduğunu dikkate alarak yapılacak okumalarda, biz kulların dünya hayatında karşılaştığımız sıkıntıları nasıl aşabileceğimizin de yolu gösterilmektedir.
Başına gelen sıkıntılara karşı sabır ve tevekkül etmek konusunda acze kolayca düşebilen insan, eğer bunu başardığı takdirde bunun karşılığını ahirette alacağı gibi, Allah'ın bir vaadi olarak dünya hayatında da alacaktır. Yusuf (a.s) yaşamı içinde bunu başarmış bir kimse olarak, sabrının karşılığını dünya hayatında almış, onun aldığı bu karşılık ise, değişmez bir yasanın sonucu olarak bizlere de örnek olmaktadır.
[012.056] Ve işte böylece Yusuf'u o ülkede yerleştirdik; neresinde isterse makam tutuyordu. Biz rahmetimizi dilediğimize nasip ederiz. Ve iyi davrananların mükafatım zayi etmeyiz.
Yusuf s. 56. ayeti, Yusuf (a.s) ın o ana gelene kadar çektiği çile ve ızdırabın bittiğini, başına gelenlere karşı gösterdiği davranışların karşılığını aldığını beyan etmektedir. Bu beyan ile Nahl s. 41. ve 42. ayetlerini birlikte okuduğumuzda ise, Allah (c.c) nin biz kullarına yapmış olduğu vaadin, Yusuf (a.s) örneğinde gerçekleştiği görülmektedir.
Yusuf (a.s) ın hayatına baktığımız zaman, kardeşleri tarafından kuyuya atıldıktan sonra, onu bulan kervancılar tarafından Mısır'da satılmış, satın alan kişinin onu yetiştirerek gençlik çağına gelmesini sağladığını görmekteyiz (Yusuf s. 1-21). Onu satın alan kişinin karısı onun nefsinden murat almak istemesi, Yusuf'un hayatında yeni bir dönemin başlamasına sebep olmuştur.
Yusuf (a.s) ın başına gelen bu olay genellikle ters biçimde gerçekleşerek, erkeğin kadını arzulaması şeklinde cereyan etmektedir. Bir kadının erkeğe yaptığı zina teklifinin ret edilmesi nadir görülebilecek durumlardan bir tanesi olup, bu konuda Yusuf (a.s) ın dahi bir an için bocaladığını görmekteyiz (Yusuf s. 24). Hele bu kadın ret edildiği takdirde o kişiye bazı yaptırımlar uygulayabilecek bir güce sahip ise, ret edilmesi daha güçtür.
Fakat Yusuf (a.s) kendisine yapılan ahlaksız teklifi ne pahaya olursa olsun geri çevirmek sureti ile gençliğinin hapislerde çürümesine razı olmuştur. İşte Yusuf (a.s) tarafından bize öğretilen ders bu dur. Eğer o kadının teklifini kabul etmiş olsaydı, gençliğinin hapislerde geçmesine engel olacak ve güzel bir hayat sürebilecekti. Fakat böyle bir hayata razı olmak yerine hapsolunmayı seçen Yusuf (a.s), dünya hayatının geçici nimetleri ile ahiret hayatının ebedi nimetleri arasında tercih yapılması gerektiğinde, nasıl bir tercihte bulunmak gerektiğini yaşantısı ile öğretmektedir.
Yusuf (a.s) gençliğinin hapislerde geçtikten ve sıkıntılara göğüs gerdikten sonra, Mısır ülkesine sultan olacağını da bilmiyordu. O sadece doğru bildiğini hayatına geçirmek sureti ile dik bir duruş sergilemiş, sonu neye mal olursa olsun her şeye razı gelmişti.
İnsan olarak hepimizin hayatı, dünya hayatının geçiciliğini veya ahiret hayatının ebediliğini seçmek noktasında yapacağımız tercihler ile geçecektir. Ebedi hayatı seçmek noktasında yapacağımız tercihler belki bizlerin dünya hayatında büyük sıkıntılara düşmesine sebep olacaktır, fakat bunun bize ileride daha güzel günleri getireceğini bilmiş olmamız, bu sıkıntılara katlanmamızı kolaylaştıracaktır.
İşte Nahl s. 41 ve 42. ayetleri, bizlere bu müjdeyi vermektedir. Yusuf (a.s) ı aynı surenin 56. ayetindeki sonucu götüren süreç, onun Nahl s. 41. ayetinin gereğini hayatına yansıtması sonucunda gerçekleşmiştir.
Nahl s. 41. ve 42. ayetlerinin yine dünya hayatında gerçekleşmiş şekli İsrailoğulları ve İbrahim (a.s) örneğinde görülebilir.
[010.093] Biz, İsrailoğullarını güzel bir yere yerleştirdik (bevve'ne). Onlara
tertemiz şeylerden rızıklar verdik. Kendilerine ilim gelinceye kadar hiç
ihtilafa düşmediler. Şüphesiz Rabbın, kıyamet günü aralarındaki ihtilaflar
hakkında hükmünü verecektir.
[022.026] «Bana hiçbir şeyi ortak koşma; tavaf edenler, orada kıyama duranlar, rüku edenler ve secdeye varanlar için Evimi temiz tut» diye İbrahim'i El beyt'in yerine yerleştirdik (bevve'ne).
Yunus s. 93. ayeti, İsrailoğullarının Firavun zulmünden kurtularak denizin karşı kıyısına geçtikten sonraki hallerini anlatmaktadır. İsrailoğulları bu sonuca erişmek için uzun yıllar süren bir mücadele içine girmiş, Nahl s. 41. ve 42. ayetlerdeki şartları yerine getirerek, dünyada güzel bir yere yerleştirilmeyi hak etmişlerdir.
Hac s. 26. ayeti, İbrahim (a.s) ın kavminden kurtularak başka topraklara hicret etmesinden sonraki hayatını anlatmaktadır. İbrahim (a.s) bilindiği üzere müşrik kavmi ile büyük bir mücadeleye girişmiş, onların kendisine karşı kurduğu tuzaktan kurtularak onlardan ayrılmıştır. Onun kavmi ile giriştiği mücadele, yine Nahl s. 41. ve 42. ayetindeki şartları yerine getirmesi sonucunda dünya hayatında güzel bir yere yerleştirilme vaadinin gerçekleşmesine sebep olmuştur.
Kur'an kıssalarını Sünnetullah'ın toplumlar üzerinde nasıl işlediğini gösteren anlatımlar olarak okuduğumuz zaman, elçilerin ve onlara inanmayanların başlarından geçenler, sadece onlara has olmaktan çıkarak, tüm zamanlara mesajlar içeren gerçekler olarak karşımıza çıkacaktır.
[022.026] «Bana hiçbir şeyi ortak koşma; tavaf edenler, orada kıyama duranlar, rüku edenler ve secdeye varanlar için Evimi temiz tut» diye İbrahim'i El beyt'in yerine yerleştirdik (bevve'ne).
Yunus s. 93. ayeti, İsrailoğullarının Firavun zulmünden kurtularak denizin karşı kıyısına geçtikten sonraki hallerini anlatmaktadır. İsrailoğulları bu sonuca erişmek için uzun yıllar süren bir mücadele içine girmiş, Nahl s. 41. ve 42. ayetlerdeki şartları yerine getirerek, dünyada güzel bir yere yerleştirilmeyi hak etmişlerdir.
Hac s. 26. ayeti, İbrahim (a.s) ın kavminden kurtularak başka topraklara hicret etmesinden sonraki hayatını anlatmaktadır. İbrahim (a.s) bilindiği üzere müşrik kavmi ile büyük bir mücadeleye girişmiş, onların kendisine karşı kurduğu tuzaktan kurtularak onlardan ayrılmıştır. Onun kavmi ile giriştiği mücadele, yine Nahl s. 41. ve 42. ayetindeki şartları yerine getirmesi sonucunda dünya hayatında güzel bir yere yerleştirilme vaadinin gerçekleşmesine sebep olmuştur.
Kur'an kıssalarını Sünnetullah'ın toplumlar üzerinde nasıl işlediğini gösteren anlatımlar olarak okuduğumuz zaman, elçilerin ve onlara inanmayanların başlarından geçenler, sadece onlara has olmaktan çıkarak, tüm zamanlara mesajlar içeren gerçekler olarak karşımıza çıkacaktır.
Sonuç olarak; Kur'an kendi içindeki anlam örgüsü ile, kendisini açan bir kitap olma özelliğini taşımaktadır. Bu çalışmamızda Nahl s. 41. ve 42. ayetlerinde Allah (c.c) tarafından verilen vaadin gerçekleşmiş şeklini Yusuf (a.s) ın hayatı üzerinden okumaya çalıştık.
Kur'an kıssaları, Sünnetullah olarak bildiğimiz değişmez toplumsal yasaların, geçmiş kavimler üzerinde nasıl işlediğini göstererek, gelecek topluluklar üzerinde de nasıl ve hangi şartlarda işleyebileceğini gösteren anlatımlardır. Bu nokta dikkate alınarak yapılan okumalar, bizlere Kur'an'ın gerçek hayatın tam ortasına hitap ettiğini gösterecektir.
EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.
Kur'an kıssaları, Sünnetullah olarak bildiğimiz değişmez toplumsal yasaların, geçmiş kavimler üzerinde nasıl işlediğini göstererek, gelecek topluluklar üzerinde de nasıl ve hangi şartlarda işleyebileceğini gösteren anlatımlardır. Bu nokta dikkate alınarak yapılan okumalar, bizlere Kur'an'ın gerçek hayatın tam ortasına hitap ettiğini gösterecektir.
EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.