Bağlamından etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bağlamından etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Mayıs 2017 Cumartesi

Tevbe s. 41. Ayetindeki Hifafen ve Sikalen Kelimelerinin Anlamını Bağlamından Tesbit Etmek

Her dilde olduğu gibi Arap dilinde de bir kelimenin birden fazla anlama, birden fazla kelimenin ise tek anlama gelmesi söz konusudur. Tefsir de bu duruma Vücuh ve Nezair  adı verilmekte, ve bu türden örnekler Kur'an içinde bulunmaktadır. Birden fazla anlama sahip olan bir kelimenin hangi anlamda kullanılmış olabileceği ise, ayetin sahip olduğu bağlama dikkat edilerek anlaşılabilir. 

Tevbe s. 41. ayetine baktığımızda, bu ayet içinde geçen Hifafen ve Sikalen kelimelerinin birbirinden farklı anlamlarda çevrildiği görülecektir. Yapılan bu çevirilerden hangisinin daha doğru olabileceği ise, ayetin sahip olduğu bağlam dikkate alınarak tespit edilebilir.

İnfirû hıfâfen ve sikâlen ve câhidû bi emvâlikum ve enfusikum fî sebîlillâh(sebîlillâhi), zâlikum hayrun lekum in kuntum ta´lemûn(ta´lemûne).

Bu ayetin çevirilerine baktığımızda şu şekilde çevrildiğini görmekteyiz;

[009.041] [DI] İsteyen, istemeyen, hepiniz savaşa çıkın. Allah yolunda mallarınızla, canlarınızla cihat edin. Bilirseniz bu sizin için hayırlıdır.

[009.041] [FK] Kolayınıza da gelse zorunuza da gitse mutlaka sefere çıkınız, Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihad ediniz. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.

[009.041] [DV] (Ey müminler!) Gerek hafif, gerek ağır olarak savaşa çıkın, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edin. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.

[009.041] [E0] Sizler gerek sebükbar ve gerek ağırlıklı olarak seferber olunuz ve mallarınızla canlarınızla Allah yolunda cihâd ediniz, eğer bilir takımdan iseniz bu sizin için hayırdır.

Bu ayetin böyle farklı çevirilere sahip olmasına sebep olan kelime, ayet içindeki Hifafen ve Sikalen kelimeleridir. Bu kelimelerin çevirilerinin hangisinin daha isabetli olabileceğini ise, Tevde s. 38. ayetinden itibaren okumaya başladığımızda anlamak mümkündür. 


Yâ eyyuhellezîne âmenû mâ lekum izâ kîle lekumunfirû fî sebîlillâhissâkaltum ilel ard(ardi), e radîtum bil hayâtid dunyâ minel âhireh(âhireti), fe mâ metâul hayâtid dunyâ fîl âhireti illâ kalîl(kalîlun).

[009.038] Ey iman edenler! Size ne oldu ki, «Allah yolunda savaşa çıkın!» denildiği zaman yere çakılıp kalıyorsunuz? Dünya hayatını ahirete tercih mi ediyorsunuz? Fakat dünya hayatının faydası ahiretin yanında pek azdır.

Sekale; Ağırlık anlamında kullanılan bir kelimedir. Kişinin bir işi yapmaktaki isteksizliği de bu kelime ile ifade edilmektedir. Bu kelimenin karşıtı ise Hiffetün olup, bir işi yapmaktaki isteklilik te bu kelime ile ifade edilmektedir.

Tevbe s. 41. ayetinde geçen Sikalen  kelimesinden türeyen bir başka kelime, 38. ayet içinde de geçmektedir. 38. ayet içinde bu kelime, bir işi yapmaktaki isteksizlik yani savaşa gitmekten hoşlanmamak, dünya hayatına meyletmek anlamında kullanmaktadır. 41. ayet içinde geçen kelimenin anlamı, bu ayet içindeki anlam ile yakından alakalıdır.

[009.039] Eğer savaşa çıkmazsanız Allah sizi acıklı bir azaba uğratarak yerinize başka bir toplum getirir. Siz Allah'a hiç bir zarar dokunduramazsınız. Çünkü Allah'ın gücü her şeyi yapmaya yeter.
[009.040]  Eğer siz ona yardım etmezseniz; doğrusu Allah, ona yardım etmişti. Hani kafirler onu çıkarmışlardı da, o ikinin ikinicisydi. Hani onlar mağarada idiler ve hani o, arkadaşına; üzülme, Allah bizimledir, diyordu. Bunun üzerine Allah, ona sekinetini indirmişti, onu sizin görmediğiniz ordularla desteklemişti. Ve küfretmiş olanların sözünü alçaltmıştı. Allah'ın kelimesi ise en yüce olandır. Allah; Aziz'dir, Hakim'dir.

Ayetleri bağlamı dikkate alarak okuduğumuzda, 41. ayet içinde geçen iki kelimeye anlam isabetli bir verilmesi için, 38. ayette geçen anlamın dikkate alınması gerekmektedir. 38. ayet içinde bu kelimenin, bir işi yapmakta isteksiz olmak anlamında kullanılması, ikinci kelimenin de onun karşıt anlamlısı olduğu dikkate alınarak, bir işi yapmakta istekli olmak anlamında kullanılmasını gerektirdiğini söyleyebiliriz.

Buna göre Tevbe s. 41. ayetinde geçen Hifafen, bir işi yapmakta istekli olmayı, Sikalen ise bir işi yapmakta istekli olmamayı ifade etmek olarak çevrilmesi gerektiğini düşünmekteyiz.

[009.041] [DI] İsteyen, istemeyen, hepiniz savaşa çıkın. Allah yolunda mallarınızla, canlarınızla cihat edin. Bilirseniz bu sizin için hayırlıdır.

[009.041] [FK] Kolayınıza da gelse zorunuza da gitse mutlaka sefere çıkınız, Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihad ediniz. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.

Yukarıda verdiğimiz ayet çevirilerinin bağlam gözetilerek, isteklilik ve isteksizliği ifade eden bir anlam verilerek çevrildiğini, dolayısı ile bu anlamı dikkate alan çevirilerin daha isabetli olduğunu söyleyebiliriz. 

                                           EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR. 

22 Eylül 2011 Perşembe

Bağlamından Kopartılan Ayetler ( Hacc Suresi 52. Ayet Örneği)

Daha önceki yazılarımızda en fazla üzerinde durduğumuz bir konu ve yanlış anlama yolu olan, kur'anın bütünlüğü içinde anlaşılmaması meselesine örnek verebileceğimiz ayetlerden  biriside hacc suresi 52. ayetidir. Önce bu ayetin mealini verip , bu ayetin nasıl bir ters anlayışa kurban edildiğini ve ayetteki esas mesajın ne olduğunu görmeye çalışalım.


"Senden önce gönderdiğimiz hiçbir resul ve nebi yoktur ki, birşeyi arzuladığı zaman, şeytan onun arzusuna vesvese karıştırmamış olsun. Fakat Allah, şeytanın attığını derhal iptal eder, sonra kendi ayetlerini sağlamlaştırır. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir."

Bu ayet ile ilgili tefsirlere baktığımız zaman ayete iki ayrı açıdan yaklaşıldığını, ancak her iki yaklaşımında kur'an bütünlüğü ve ayetin siyak ve sibakı ile pek uygunluk arzetmediğine şahid olmaktayız. Sözünü ettiğimiz iki yaklaşımdan ilki ayetin başındaki "Senden önce gönderdiğimiz hiçbir resul ve nebi yoktur ki" cümlesindeki "resul" ve " nebi" kelimeleri üzerindeki yanlış yaklaşımın etkisinde kalınarak resul ve nebi ayrımına gidilmesidir. Biz bu konu hakkındaki düşüncelerimizi "her nebi resuldur, her resul nebidir" adlı  yazımızda paylaştığımız için burada kısa olarak geçeceğiz. Kur'anda Allah cc nin kullarına emir veya yasaklarını bildirmek için seçtiği insanların ortak vasıfları "nebi ve resul " olmalarıdır. Çünkü " ben size Allahtan gönderilmiş bir elçiyim" diyen hiç bir kimse bunu Allahtan herhangi bir vahiy almadan söylemez (yalancılar hariç). Bu vahiy alma durumu o kişinin önce "nebi " vasfını ortaya çıkarır . Sonra bu vahyi diğer kullara ulaştırmasıda onun "resulluk" vasfını ortaya çıkarır. Kısacası Allah cc nin kur'anda ismini zikrettiği veya zikretmediği , kullarına vahyini ulaştırması için seçtiği bütün adamların (enbiya 7, nahl 43) ortak vasıfları " nebi ve resul" olmalarıdır. Bazılarının ayrıma gittiği şekildeki gibi bir kısmı resul bir kısmı nebi değil hepside resul ve nebidir.

Ayet ile ilgili olarak bahsettiğimiz iki yaklaşımın biri kur'an bütünlüğü gözetilmeden anlaşılmaya çalışılan nebi ve resul kavramları , ikincisi ise, aynı ayetin " birşeyi arzuladığı zaman, şeytan onun arzusuna vesvese karıştırmamış olsun" cümlesinden hareketle vahye bazı şeytani vesveselerin sokulduğu ve tarihte adına " garanik olayı" denen ve bir çok tarihçi tarafından yalan olduğu konusunda ittifak edilen bir olay üzerine nazil olduğu dahi söylenmiştir. Bu vahim bir iddia olup kur'anın mevsukiyetine gölge düşüren bir iddiadır. 

Bu vahametin boyutunu kurtubi tefsirinden bir alıntı ile belgelemek istiyoruz.  "es-Sa'lebî der ki: Âyet-i kerîmede peygamberlerin şeytanın vesvesesi ile yanılmalarının, unutmalarının ve şaşırmalarının caiz olduğuna yahut ta şaşı­racak kadar kalplerinin meşgul olabileceğine delil vardır. Daha sonra pey­gamber uyarılır, dikkati çekilir ve doğru olana döner. îşte yüce Allah'ın: "O şeytanın katacağını Allah iptal eder. Sonra Allah kendi âyetlerini sapasağ­lam yerleştirir" (Hacc 52) buyruğunun anlamı budur. " Halbuki kur'anın bir çok yerinde şeytanların veya cinlerin vahye karşı herhangi bir karıştırmalarının olamayacağı açık bir şekilde vurgulanmasına rağmen "garanik olayı" gibi yalanlara karşı nazil olduğu söylenebilmiştir. Bizim asıl amacımız bu yanlış yaklaşımlar üzerinde durmak olmadığı için hacc suresi 52. ayetini siyakve sibak uygunluğu içinde okuduğumuz zaman bu yaklaşımların pek doğru olmadığı ortaya çıkacaktır. Bu surenin 51 - 57. ayetlerinin önce meallerini verip sonra bu  ayetlerdeki anlatılmak istenenin ne olduğunu görelim. 

51- Ayetlerimiz konusunda acze düşürücü çabalar harcayanlar, alevli ateşin halkıdır.

52- Biz senden önce hiçbir Resul ve Nebi göndermiş olmayalım ki, o bir dilekte bulunduğu zaman, şeytan, onun dilediğine (bir kuşku veya sapma unsuru) katıp bırakmış olmasın. Ama Allah, şeytanın katıp-bırakmalarını giderir, sonra Kendi ayetlerini sağlamlaştırıp-pekiştirir. Allah, gerçekten bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

53- Şeytanın (bu tür) katıp bırakmaları, kalplerinde hastalık olanlara ve kalpleri (her türlü) duyarlılıktan yoksun bulunanlara (Allah'ın) bir deneme kılması içindir. Şüphesiz zalimler, (gerçeğin kendisinden) uzak bir ayrılık içindedirler.

54- (Bir de) Kendilerine ilim verilenlerin, bunun (Kur'an'ın) hiç tartışmasız Rablerinden olan bir gerçek olduğunu bilmeleri için; böylelikle ona iman etsinler ve kalpleri ona tatmin bulmuş olarak bağlansın. Şüphesiz Allah, iman edenleri dosdoğru yola yöneltir

55- İnkar edenler ise, kıyamet-saati onlara apansız gelinceye veya kesintiye uğramış (akim, verimsiz) bir günün azabı onlara yetişinceye kadar ondan (Kur'an'dan) yana şüphe içinde sür-git kalacaklardır

56- Mülk, o gün yalnızca Allah'ındır. O, aralarında hükmedecektir. Artık iman edip salih amellerde bulunanlar; nimetlerle donatılmış cennetler içindedirler.

57- İnkar edip ayetlerimizi yalanlayanlar; artık onlar için aşağılatıcı bir azap vardır.

Meallerini vermiş olduğumuz ayetleri dikkatli bir okumaya tabi tuttuğumuz zaman gözümüze 4 unsur çarpmaktadır. 1- vahiy, 2-şeytan, 3- iman etmeyenler, 4- iman edenler . Ayetin başındaki " senden önce gönderdiğimiz hiçbir resul ve nebi yoktur ki" cümlesi o nebi ve resullerin şahsı ile ilgili  olmayıp onlara gelen vahiy ile ilgilidir.

51. ayetteki " ayetlerimiz konusunda acze düşürücü çaba harcayanlar "dan kasıt 52. ayetteki, gönderilen nebi ve resullerin getirdiği vahye karşı çıkarak Allahın ayetlerini inkar edenlerdir. Bu kişiler inkarlarını şeytanın onların içlerine kattığı vesvese ile yapmaktadırlar. Tabiri caizse şeytanın sünnetlerinden biride nebi ve resullerin getirdiği vahye karşı o vahyin muhataplarına inkar etmeleri için çeşitli yollar demesidir. Bunu nasıl yapacağının örneklerini kur'anda müteaddid ayetlerde verilmiştir.


Nisa suresi 119. ayetinde ise hacc suresi 52. ayetini birliktelik içinde okuduğumuz zaman konu daha kolay açıklığa kavuşmaktadır. Hacc suresi 52. ayetindeki  nebi ve resullerin isteklerine  (ümniyyetihi)   karşı, nisa suresi 119 da gördüğümüz gibi şeytan kendi isteklerini ( ümenniyenne) ortaya koyacaktır. 53. ayette şeytanın vesveseyi kime verdiği daha açık bir biçimde ortaya çıkmaktadır. Burada 52. ve 53. ayeti bir bütünlük içinde okumayan ve daha önce kafalarında oluşturulan düşünceye uygun olarak nebi ve resul kavramlarını birbirinden ayıranlar veya Allahın vahyine şeytanın vesevese karıştırabileceği düşüncesi içinde olanların düştüğü hata ortadadır. 


Nisa suresi 119. ayetinde gördüğümüz gibi Allahın kullarını saptırmak için elinden geleni yapacağını vaad eden şeytanın bu vaadinin nasıl ve kimler üzerinde gerçekleşebileceği veya gerçekleşmeyeceği  konusu hacc suresi 51. ve 57. ayetleri arasında konu edilmesine rağmen " parmak ayı gösterirken aya değil parmağa bakmak " misali tamamen konu ile alakası olmayan çıkarımlar yapılmıştır. 


Sonuç olarak ,kur'anı anlamak için en doğru yol olan " kur'anı kur'andan anlamak " metodu ile yapılan bir anlama çalışması neticesinde hacc suresi 52. ayetinden çıkarabilecek sonuçlar yukarda örneklerini verdiğimiz ve yanlış çıkarımlar olduğunu düşündüğümüz çıkarımların aksine olarak, ALLAH CC NİN NEBİ VE RESULLLERİ VASITASI İLE GÖNDERDİĞİ VAHYE KARŞI ŞEYTANIN O NEBİ VE RESULLERE KARŞI DEĞİL, O VAHYİN MUHATAPLARINA KARŞI , VAAD ETTİĞİ ŞEKİLDE ONLARA VESVESELER VEREREK VAHYİ İNKAR ETMELERİNİ SAĞLAMASI YOLUNDAKİ ÇALIŞMALARININ HABER VERİLMESİ, ŞEYTANIN BU ÇALIŞMASININ KİMLER ÜZERİNDE HAKİM OLDUĞU (53. AYET) KONUSU , KENDİLERİNE İLİM VERİLENLERİN BU VESVESELERE UYMADIĞI (54. AYET) , CEZA GÜNÜ ŞEYTANIN VESVESELERİNE UYANLARIN VE UYMAYANLARIN GÖRECEKLERİ KARŞILIKLARIN (56.57. AYET) ÇIKARIMLARIN YAPILMASI KUR'AN BÜTÜNLÜĞÜ VE AYETİN SİYAK VE SİBAKINA DAHA UYGUN OLDUĞUNU DÜŞÜNMEKTEYİZ

           EN DOĞRUSUNU ALLAH CC  BİLİR.