Kur'an'ın Türkiye genelinde son yıllarda daha fazla gündeme gelmesi, bu kitabın bizlere neler emrettiği veya emretmediği konusunda, bazı tartışmaların açılmasına yol açmıştır. Bu tartışmalardan bir tanesi de, başörtüsünün Allah (c.c) tarafından emredilip emredilmediği konusunda yapılmaktadır. Kur'an'da kadınlara başörtüsünün emredilip emredilmediği ile ilgili yapılan bazı tartışmalarda, başörtüsünün Kur'an'da olmadığı şeklinde bazı iddialara rastlamaktayız.
Yazımızın amacı, Kur'an'da başörtüsünü ispatlamaya çalışmak değil, bu tartışmalarda yapılan yöntem yanlışlığına dikkat çekmeye çalışmak, Kur'an'ın bizlere dair olan mesajının anlaşılmasında nasıl bir yol izlenerek, daha sağlıklı bir çıkarım yapılabileceği üzerinde olacaktır.
Kur'an'da başörtüsü yoktur şeklinde yapılan bir iddia, öncelikle bir konuda kesin bir hüküm vermek anlamına geleceğinden ötürü, bu tür kesin iddialar ile bu konuya yaklaşılmaması, doğru düşünmenin ilk basamağı olacağını düşünmekteyiz. Kur'an okuduğunu iddia eden kimselerin, Kur'an hakkında konuşurken, herhangi bir konuda kesin hüküm vermeye soyunmaya dikkat etmesi önemli bir konudur.
Kur'an'ın mealini bir kaç defa okumak sureti ile Kur'an'ı anladığını zanneden bazı kimselerin, bazı konularda müçtehitliğe soyunmaları, kendilerini maalesef gülünç duruma düşürmekte, bu durum ise Kur'an'ı öncelleyen insanlara karşı olan muhalefet konusunda bazı kimselerin elini güçlendirmektedir.
Kur'an okuyan bir kimse, öncelikle bu kitabın yaşanan bir hayatın içine indirildiğini bilmesi gerekmektedir. Yaklaşık 1500 sene önce Mekke ve Medine şehirlerinde yaşayan insanlara inen bu kitap, o insanların yaşadığı hayat içinde yaptıkları bazı yanlışları ret etmekte, bazı doğruları ise tasdiklemektedir. Bu kitabın, İlk Muhataplar olarak bildiğimiz bu topluluklara ne dediği anlaşılmadan, bize dair neler demiş olabileceği konusunda yürütülen fikirlerde isabet etme imkanı az olacaktır.
Kur'an mealini okuyarak bazı konularda Kur'an'da şu yoktur bu yoktur şeklinde çıkarımlar yapmaya soyunan kimselerdeki en büyük eksiklik, bu kitabın nüzul ortamındaki sosyokültürel şartları dikkate almayarak, bu kitap sanki bugün dağ başına indirilmiş gibi bir okuma yöntemi takip etmeleri, kitap içindeki bazı kelimeleri, bağlı bulunduğu cümleden çekip çıkartarak tek başına anlamlandırmaya çalışmaları, nuzül ortamında yaşayan insanların o kelimeye nasıl anlam verdiklerini hiçe saymalarıdır.
Kur'an okumalarında ön yargılı yaklaşımlar sonucunda varılan neticenin yanlış olma ihtimalinin daha yüksek olacağı unutulmamalıdır. Yaşadığı hayat ile Kur'an arasında çelişki olduğunu gören bazı Kur'an okuyucularının, kendilerini Kur'an'a uydurmak yerine, Kur'an'ı kendilerine uydurmaya çalıştıkları, veya bu konuda yapılan çalışmalara destek verdiğini görmekteyiz.
Örneğin; Faiz karşılığında kredi almak zorunda kalan bir kimse, kendisini temize çıkarmak için, faiz konusunda haram olan noktanın faiz almak olduğu, faiz vermenin haram olmadığı, veya bankalardan alınan kredilerin haram olmadığı gibi bir düşünce içine girebilmekte, veya bu türden düşüncelere destek çıkarak, haramdan kurtulduğunu zannedebilmektedir.
Nefsine ağır gelmesinden, aile, çevre, çalıştığı ortam gibi etkenlerden ötürü, başını örtmek konusunda zorlanan bazı kimseler ise, Kur'an'da başörtüsünün olmadığı, başı örtmenin değil göğsü örtmenin emredildiğini öne sürerek, başörtüsü konusunda yapılan bazı önyargılı yorumlara can simidi gibi yaklaşmaktadır. Bu konuda da nuzül ortamı dikkate alınarak yapılacak olan bir anlama çalışması, bizleri daha doğru sonuçlara götürecektir.
Kur'an'da kadınların örtünmesi ile ilgili olarak Ahzab s. 59. ve Nur s. 31. olmak üzere iki ayet bulunmaktadır. Kur'an'da başörtüsünün emredilmediğini savunan bazı kimselerin sadece Nur s. 31. ayeti üzerinden bir sonuca varmaya çalışarak, diğer ayet olan Ahzab s. 59. ayetini hiç gündeme getirmemeleri, bu konuda önyargılı bir sonuca varmaya yönelik çalışmalar olduğunu söyleyebiliriz. Eğer bir konuda Kur'an'ın ne dediği öğrenilmek isteniliyor ise, o konu ile ilgili ayetlerin tamamının ve Kur'an bütünlüğünün dikkate alınması gerekmektedir.
Başörtüsünün Kur'an'da olmadığı konusundaki yaklaşımlarda yapılan yanlış, bu kitabın binlerce yıllık insanlık tarihinin bireyleri olan ve o tarihin getirdiği sosyokültürel birikimleri ile hayatlarını sürdüren insanlara indiğini dikkate almamaktan kaynaklanmaktadır. Kadının ve erkeğin örtünmesinin fıtrattan gelen bir özellik olduğu hesaba katılarak yapılmaya çalışılan yaklaşımlar, bizleri daha doğru sonuca götürecektir.
Kur'an hayat sahasına ilk defa inen, yaşadığı dünyada ne yapacağından, nasıl yaşayacağından habersiz bir topluma inmemiştir. Örtünmenin insan fıtratından gelen bir özellik olduğunu bilen, kadını ve erkeği ile örtülü gezen bir topluma inmiştir. Bu toplumun kadınları da Arap dilinde Hımar olarak isimlendiren bir örtü kullanarak başlarını örtmekteydiler. Bu durumu Nur s 31. ayetinden anlamak mümkündür. Çünkü bu ayet kadınlara başlarını örtmelerini değil, başlarını örtmekte kullandıkları kumaşı nasıl kullanmaları gerektiği yönünde hatırlatmada bulunmaktadır.
Nur s. 31. ayetinde geçen Humurihinne kelimesinin kökü olan El Hamru, Bir nesneyi örtmek gizlemek, saklamak anlamındadır. Hımar, örtünmede ve gizlemede kullanılan bir şeye verilen isim olarak kadınların başlarını örtme ve gizlemede kullandıkları örtünün ismi olmuştur. Nur s. 31. ayetindeki, Baş örtülerini yakalarının üzerine koysunlar şeklindeki emirden, bu emre muhatap olan kadınların başlarının örtülü olduğu, veya başlarını örtmek için kullandıkları objeye bu ismi verdiklerini anlayabiliriz.
Kur'an'ın böyle bir arka plan dahilinde, zaten başlarını örten kadınlara, Başınızı örtün şeklinde bir emir vermesi beklenemez. Kur'an'da başı örtme emri bulamadıklarını iddia edenler, eğer bu durumu dikkate almış olsalardı, böyle bir emrin olmasının zaten gerekmediğini anlayabilir, kadınların başlarını örtmelerinin, fıtratlarının gereği olduğunu, bu konudaki ayetin ise, var olan ve bilinen başörtüsü konusunda bir hatırlatma yapmış olduğunu düşünebilirlerdi.
Örtünmenin fıtri olduğu, çıplaklığın arızi olduğu ilk insandan beri bilinmektedir. Kur'an'ın insanlara Çıplak gezmeyin , giyinik gezin şeklinde bir emir vermemesinin sebebi, insanların zaten giyinik gezmelerindendir. Kur'an'da başörtüsü emri olmadığını ileri süren kadın veya erkekler, acaba giyinik gezmeleri gerektiğine dair olan emri Kur'an'ın hangi ayetinden almaktadırlar?.
Bu yazıyı yazma amacımız, başta söylediğimiz gibi, başörtüsünü ispatlamaya çalışmak değil, bu konuda yapılan yöntem yanlışlığına dikkat çekmek idi. Kişisel kanaat olarak, Ahzab s. 59. ayetini dikkate alan bir okuma yaptığımızda, kadınların ev içindeki kıyafetleri ile dışarı çıkmamaları gerektiği, dışarı çıkarken Arapların Cilbab olarak bildikleri, yabancı bakışların dikkat çekmediği başı da örten dış elbiselerini almalarının gerekli olduğunu düşünmekteyiz.
Kimseyi başını örtmediği gerekçesi ile kınama veya tahkir amacımız olmadığını hatırlatarak, başını örtmeyen kimselerin ise gerekçe olarak Kur'an'ın böyle bir emri olmadığını iddialarını yeniden gözden geçirmelerini tavsiye ederiz.
EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.
Okuduğumuz ayeti doğru anlamak için, "Ayetten ne anlamak istiyoruz?" sorusunun değil, "Ayet bize nasıl bir mesaj veriyor?" sorusunun cevabı aranmalıdır.
Başörtüsü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Başörtüsü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
9 Mayıs 2017 Salı
14 Temmuz 2015 Salı
Başörtüsü Örneğinde Kitaba Değil Kitabına Uydurma Çalışmaları
Allah (c.c) yaratmış olduğu kullarına , yaşamış oldukları hayat
içinde bir takım kurallar koyarak , bu kurallar dahilinde yaşamaları ile
ilgili emirleri Elçi ve Kitap lar göndererek bildirmiştir. İnsanların
bir çoğu Elçi ve Kitapları red ederek inkarcı bir hayat tarzı üzerine
devam ederken , bir kısım insanlar Elçi ve Kitaplara uyan bir hayatı
tercih etmektedirler. Elçi ve Kitaplara uyduğunu iddia eden bir kısım
insanlar da , Kitap içindeki bir takım kurallara uymak noktasında
sıkıntılar başgöstermiş ve bu sıkıntıları bir şekilde aşmak yoluna
gitmeyi tercih ettiklerine şahid olmaktayız.
"Kitaba değil kitabına uydurmak" deyimine uygun olarak Kitap içindeki bazı konular "O öyle değil böyle" denilerek uygun hale getirilmeye çalışılmış ve çalışılmaktadır. Yazımızda "Baş örtüsü" konusunu ele alarak bu kuralı bir şekilde delme çalışmaları olarak niteleyebileceğimiz ilgili Ayetlerin yorumlarında kullanılan argüman ve Ayetleri anlamada izlenilmesi gereken yolu ele almaya çalışacağız.
Bu konu ile ilgili düşünceleri kısaca hatırlayacak olursak ; Kur'anda böyle bir emir olmadığı , bu konu ile ilgili Ayetlerin başı örtme ile ilgili olmadığı gibi sözler edilerek bu düşünceler bazı Kur'an çevirilerine yorum olarak sokulmuş olması , bazı okuyucular tarafından bunun Allahın emri olduğu gibi bir düşünce içine girmelerine sebeb olmaktadır.
Şurası unutulmamalıdır ki , Kur'an yaşayan bir topluma inmiştir. Bu toplum günlük hayatı içinde bir takım bilgilere sahip olup , Kur'an bu bilgilerin bir kısmını kabul , bir kısmını red ederek doğrusunu yerleştirmeye çalışmıştır. Dil olarak indiği toplumun dilini kullanan Kur'anı bu gün doğru anlamak için indiği toplumda kullanılan dili , kelimelerin o günkü anlamını bilmek gerektiğini düşünüyoruz.
İndiği zaman ve mekan şartları göz önüne alınmadan , bu gün inmiş gibi okunmaya çalışılan Kur'andaki bazı emir ve yasakların ne anlama geldiği veya nasıl anlaşılması gerektiği konusunda bir takım sıkıntılar baş göstermesi kaçınılmazdır. Kur'anı doğru anlamak için, önce okunan Ayetin tarihi bağlamı (özellikle Medine de inen Ayetler için sözkonusu olduğunu düşünmekteyiz), sonra o Ayetin bize dönük mesajının okunması şeklinde yapılan bir okuma doğru bir anlayışa götüreceğini düşünmekteyiz.
Bu gün özellikle kendisini "Kur'an Müslümanı" olarak ifade eden kesimini bir kısmında arız olan hastalık Kur'anı bu gün inmiş gibi okumaya çalışarak tarihi bağlamını hiçe saymaktan kaynaklanmaktadır. Baş örtüsü ile bir takım farklı çıkarımlar , yanlış olduğunu düşündüğümüz metodun bir yansıması olarak karşımızda durmakta ve bazılarımız baş örtmeme gerkeçelerini Kur'anda böyle bir emrin olmamasına bağlamaktadırlar.
Önce Ahzab s. 59. Ayeti üzerinde durmaya çalışarak , Ayetin tarihi bağlamı ve mesajını okumaya çalışalım.
Yâ eyyuhen nebîyyu kul li ezvâcike ve benâtike ve nisâil mu’minîne yudnîne aleyhinne min celâbîbihinn(celâbîbihinne), zâlike ednâ en yu’refne fe lâ yu’zeyn(yu’zeyne) ve kânallâhu gafûren rahîmâ(rahîmen).
[033.059] Ey nebi; eşlerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına söyle: Üstlerine cilbablarını alsınlar. Bu, onların tanınıp da incitilmemeleri için daha elverişlidir. Ve Allah; Gafur, Rahim olandır.
Ayetin indiği zaman içinde yaşamadığımız veya o zamanı belgelendirecek görsel kaynaklara sahip olamadığımız için kaynak olarak sözlükler ve Kur'ana müracaat etmek zorundayız. Dolayısı ile Kur'anda bir kelimeye anlam bindirirken kişisel kanaatlere değil o kelimenin nuzül çağı toplumu içinde bilinen anlamı üzerinden hareket etmek daha doğru sonuçlar verecektir.
Bu Ayette anahtar kelimemiz , "Cilbab" tır ; Kökü "Ce-le-be" olan bu kelimenin sözlük anlamları ; "Bir nesneyi bir yerden bir yere sevk etmek , Deve semerinin üzerine örtülen deri parçası , yaranın üzerinde oluşan kabuk " tur.
Bu anlamları toplayacak olursak Kur'anda geçen "Cilbab" kelimesinin ne anlama geldiği ve nazil olduğu zamanda yaşayanlar tarafından nasıl bir anlama sahip olduğunu anlamak kolaylaşacaktır.
"Yara üzerindeki kabuğun yaranın tamamını kaplaması , Deve semerinin üzerine örtülen örtüye bu kelimeden türemiş bir anlam verilmesi , bir nesnenin bir yerden bir yere sevkedilmesi" anlamlarını toplayacak olursak ; "Cilbab" adı verilen nesnenin "Kadınların bir yerden bir yere giderken yani evlerinden dışarıya çıkarken kendilerini TAMAMEN örten nesneye verdikleri ad "CİLBAB" tır.
Bu nesnenin, başı açıkta bırakması gibi bir durum sözkonusu olamaz , olursa başı açıkta bırakan nesnenin adı "Cilbab" olamaz.
Eski tefsirlere baktığımızda , bu kelime ile ifade edilmek istenen emrin bütün vucüdu örten bir nesne olduğunda herhangi bir ihtilaf olmayıp , ihtilaf konusu yüz'ün ne kadar kısmının kapatılması gerektiği noktasındadır.
Kur'anın nazil olduğu zaman içinde yaşayan kadınların "Cilbab" adı ile bildikleri nesne, bütün vücudu kaplayan bir giysi olup Allah (c.c) nin onlara evlerinin dışında giymelerini emrettikleri örtünün o günkü toplum içinde bilinen adıdır.
Ahzab s. 59. Ayetinde anahtar kelime olarak gördüğümüz "Cilbab" kelimesinin anlamını doğru bir zemine oturttuktan sonra bu Ayetin tarihsel yorumu hakkında şunları söyleyebiliriz.
Kur'anın nazil olduğu zaman içinde toplum içinde kadınlar 1- Hür 2- Köle olmak üzere 2 farklı statüye sahiptiler, köle statüsüne dahil olan kadınlara "Cariye" denilmekteydi.Bu durum Kur'an öncesi Arap toplumunda geçerli olan bir statü olup böyle bir sınıfsallaştırmayı Kur'an emretmiş değildir. Kur'an bu sınıfsallaştırmayı karşısında bulmuş , içki yasağı gibi kökten kaldırmak yerine düzenleyici ve durumlarını iyileştirici tedbirler vaaz etmiştir.
Nur s. 33. Ayetine baktığımızda nuzül çağı toplumunda , "Cariye" sınıfına dahil olanların fahişelik gibi işlerde kullanıldıklarını görmekteyiz. Ayet'in , hür kadınların açık bir vaziyette gezerek bu tür kadınlarla karıştırılarak eziyet görmelerini önlemek gibi bir amaca matuf olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Ayetin tarihsel bağlamını bu şekilde okuduktan sonra, bu gün için bizi bağlayıcılığı konusunda nasıl bir düşünce içinde olmak gerektiğinin sorusunun cevabının aranması gerekmektedir.
Ayetin illetini sadece Hür ve Cariye sınıfına mensup kadınların birbiri ile karıştırılmaması için böyle bir örtünme emredilmesi olarak okuduğumuz zaman , bu gün böyle bir durum sözkonusu olmadığı için yani Hür ve Cariye sınıflarının kalkmış olması sözkonusu olduğu için Ayetin hüküm otomatikman kalkmış yani Ayet NESH olmuştur gibi bir durum ortaya çıkmaktadır.
Kur'anın tarihsel bir hitap olmadığı , Ayetlerinin hükmünün kalkması şeklindeki bir nesh'in vaki olmasının söz konusu olmadığını düşünürsek Ahzab s. 59. Ayetinin bu gün için kadınlara , dışarı çıkarken vücutlarını başları dahil olmak üzere örten bir nesne ile kapatmaları gerektiğini emretmektedir.
"Eziyet görmek" şeklinde ifade edilen şey , erkeklerin bakışları veya tacizkar davranışları olup , böyle bir durumun her zaman vaki olma tehlikesi mevcuttur. Allah ;(c.c) böyle bir durumun önlenmesine matuf olarak , kadınlara örtünme emrini vaaz etmiştir.
Bu konu ile alakalı olarak diğer bir Ayet olan , Nur s. 31. de şöyle buyurulmaktadır;
Ve kul lil mu’minâti yagdudne min ebsârihinne ve yahfazne furûcehunne, ve lâ yubdîne zînetehunneillâ mâ zahera minhâ, vel yadribne bi humurihinne alâ cuyûbihinne, ve lâ yubdîne zînetehunne illâ li buûletihinne ev âbâihinne ev âbâi buûletihinne ev ebnâihinne ev ebnâi buûletihinne ev ıhvânihinne ev benî ıhvânihinne ev benî ehavâtihinne ev nisâihinne ev mâ meleket eymânuhunne evit tâbiîne gayri ulîl irbeti miner ricâli evit tıflillezîne lem yazharû alâ avrâtin nisâi, ve lâ yadribne bi erculihinne li yu’leme mâ yuhfîne min zînetihinn(zînetihinne), ve tûbû ilâllâhi cemîan eyyuhel mu’minûne leallekum tuflihûn(tuflihûne).
[024.031] Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini (Humuruhinne), yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden, ailenin kadınına şehvet duymayan hizmetçi vb. tâbi kimseler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar (Dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler). Ey müminler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.
Bu Ayet'te anahtar kelimemiz "Humur" kelimesidir. Bu Ayet ile ilgili bazı yorumlarda bu kelimenin "Örtü" anlamında olduğu fakat başı örten bir örtü anlamına gelmediği , dolayısı ile başı örtmek gibi bir farziyetin bu Ayetten çıkmayacağı şeklinde ifadelere rastlamaktayız.
Bir kelimenin nuzül çağı toplumu içinde bilinen anlamını doğru öğrenmenin sözlükler ve o kelimenin Kur'anda kullanılış alanlarıdır. Kanaatlerimizi bu dorultuda kullanarak yapacağımız yorumlar bizleri daha doğru bir sonuca götürecektir. Aksi takdirde ön kabuller neticesinde oluşmuş düşünceleri Kur'ana kabul ettirmek gibi bir amaca matuf olarak okunan Ayetler bizleri doğru sonuca götürmeyecektir.
"Humur" sözcüğünün türemiş olduğu "Elhamru" kelimesi sözlükte ; " Bir nesneyi örtmek gizlemek" anlamına gelir. Örtünme de ve gizlenme de kullanılan şeye "Hımarun" denilmektedir, çoğulu "Humur" dur.
Alkollu içkinin "Hamr" olarak adlandırılmış olmasının sebebi , aklı örterek akıllı bir insanın yapmayacağı ve söylemeyeceği şeylere sebeb vermiş olmasından ötürüdür.
"Cilbab" kişiyi tamamen örten bir nesnenin ismi iken "Humur" kişinin başını örten bir nesnenin adı olup bu gün adına "Eşarp" dediğimiz nesne ile aynı işlevi gördüğünü söylemek sanırım yanlış olmayacaktır.
Ayet , "Humur" olarak bilinen baş örtülerinin yekpare olarak göğüs bölgesini de içine alacak şekilde örtülmesini belirtmektedir.
Sonuç olarak; Hayat içinde inancımızı yaşamakta karşılaştığımız bazı durumlar bizleri mücadele etmek yerine teslimiyete sevketmiştir. Özellikle bayanların evlerinin dışındaki yaşamlarında farklı bir şekilde olma zorunlulukları, yani tesettür kuralına uymak zorunda olmaları onları tercih noktasında bırakmış ve bir kısım kadın teslimiyeti seçerek baş örtü noktasında çıkış arama veya böyle bir çıkışı gösteren düşünceleri tasdik etme durumuna düşmüşlerdir.
"Kur'anda baş örtüsü emri yoktur" şeklinde ortaya atılan düşüncelere bazılarımız bir can simidi gibi sarılmış ve bu konuda bir rahatlığa düşmüşlerdir. Kanaatimiz o dur ki ; Başörtüsü emri en ufak bir tereddüte mahal bırakmayacak açık ve net olup bu konudaki farklı düşünceler "Kitaba değil Kitabına uydurmak" tabir edebileceğimiz bir düşüncenin ürünüdür. Kimsenin kimseye başını örtmesi konusunda bir dayatmada bulunmaya hakkı yoktur , ancak baş örtüsünü Kur'anda böyle bir emir olmadığı düşüncesinden hareketle kullanmayan bayan kardeşlerimize bu düşüncelerini yeniden gözden geçirmelerini tavsiye ederiz.
"Müslüman" ismine sahip olmak demenin , "Teslim olmak" anlamı taşıdığı akıldan çıkarılmadan , "Teslim almak" şeklinde çalışmalar içine girmenin bizleri iman zaafiyetine sokacağı unutulmamalıdır.
EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.
"Kitaba değil kitabına uydurmak" deyimine uygun olarak Kitap içindeki bazı konular "O öyle değil böyle" denilerek uygun hale getirilmeye çalışılmış ve çalışılmaktadır. Yazımızda "Baş örtüsü" konusunu ele alarak bu kuralı bir şekilde delme çalışmaları olarak niteleyebileceğimiz ilgili Ayetlerin yorumlarında kullanılan argüman ve Ayetleri anlamada izlenilmesi gereken yolu ele almaya çalışacağız.
Bu konu ile ilgili düşünceleri kısaca hatırlayacak olursak ; Kur'anda böyle bir emir olmadığı , bu konu ile ilgili Ayetlerin başı örtme ile ilgili olmadığı gibi sözler edilerek bu düşünceler bazı Kur'an çevirilerine yorum olarak sokulmuş olması , bazı okuyucular tarafından bunun Allahın emri olduğu gibi bir düşünce içine girmelerine sebeb olmaktadır.
Şurası unutulmamalıdır ki , Kur'an yaşayan bir topluma inmiştir. Bu toplum günlük hayatı içinde bir takım bilgilere sahip olup , Kur'an bu bilgilerin bir kısmını kabul , bir kısmını red ederek doğrusunu yerleştirmeye çalışmıştır. Dil olarak indiği toplumun dilini kullanan Kur'anı bu gün doğru anlamak için indiği toplumda kullanılan dili , kelimelerin o günkü anlamını bilmek gerektiğini düşünüyoruz.
İndiği zaman ve mekan şartları göz önüne alınmadan , bu gün inmiş gibi okunmaya çalışılan Kur'andaki bazı emir ve yasakların ne anlama geldiği veya nasıl anlaşılması gerektiği konusunda bir takım sıkıntılar baş göstermesi kaçınılmazdır. Kur'anı doğru anlamak için, önce okunan Ayetin tarihi bağlamı (özellikle Medine de inen Ayetler için sözkonusu olduğunu düşünmekteyiz), sonra o Ayetin bize dönük mesajının okunması şeklinde yapılan bir okuma doğru bir anlayışa götüreceğini düşünmekteyiz.
Bu gün özellikle kendisini "Kur'an Müslümanı" olarak ifade eden kesimini bir kısmında arız olan hastalık Kur'anı bu gün inmiş gibi okumaya çalışarak tarihi bağlamını hiçe saymaktan kaynaklanmaktadır. Baş örtüsü ile bir takım farklı çıkarımlar , yanlış olduğunu düşündüğümüz metodun bir yansıması olarak karşımızda durmakta ve bazılarımız baş örtmeme gerkeçelerini Kur'anda böyle bir emrin olmamasına bağlamaktadırlar.
Önce Ahzab s. 59. Ayeti üzerinde durmaya çalışarak , Ayetin tarihi bağlamı ve mesajını okumaya çalışalım.
Yâ eyyuhen nebîyyu kul li ezvâcike ve benâtike ve nisâil mu’minîne yudnîne aleyhinne min celâbîbihinn(celâbîbihinne), zâlike ednâ en yu’refne fe lâ yu’zeyn(yu’zeyne) ve kânallâhu gafûren rahîmâ(rahîmen).
[033.059] Ey nebi; eşlerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına söyle: Üstlerine cilbablarını alsınlar. Bu, onların tanınıp da incitilmemeleri için daha elverişlidir. Ve Allah; Gafur, Rahim olandır.
Ayetin indiği zaman içinde yaşamadığımız veya o zamanı belgelendirecek görsel kaynaklara sahip olamadığımız için kaynak olarak sözlükler ve Kur'ana müracaat etmek zorundayız. Dolayısı ile Kur'anda bir kelimeye anlam bindirirken kişisel kanaatlere değil o kelimenin nuzül çağı toplumu içinde bilinen anlamı üzerinden hareket etmek daha doğru sonuçlar verecektir.
Bu Ayette anahtar kelimemiz , "Cilbab" tır ; Kökü "Ce-le-be" olan bu kelimenin sözlük anlamları ; "Bir nesneyi bir yerden bir yere sevk etmek , Deve semerinin üzerine örtülen deri parçası , yaranın üzerinde oluşan kabuk " tur.
Bu anlamları toplayacak olursak Kur'anda geçen "Cilbab" kelimesinin ne anlama geldiği ve nazil olduğu zamanda yaşayanlar tarafından nasıl bir anlama sahip olduğunu anlamak kolaylaşacaktır.
"Yara üzerindeki kabuğun yaranın tamamını kaplaması , Deve semerinin üzerine örtülen örtüye bu kelimeden türemiş bir anlam verilmesi , bir nesnenin bir yerden bir yere sevkedilmesi" anlamlarını toplayacak olursak ; "Cilbab" adı verilen nesnenin "Kadınların bir yerden bir yere giderken yani evlerinden dışarıya çıkarken kendilerini TAMAMEN örten nesneye verdikleri ad "CİLBAB" tır.
Bu nesnenin, başı açıkta bırakması gibi bir durum sözkonusu olamaz , olursa başı açıkta bırakan nesnenin adı "Cilbab" olamaz.
Eski tefsirlere baktığımızda , bu kelime ile ifade edilmek istenen emrin bütün vucüdu örten bir nesne olduğunda herhangi bir ihtilaf olmayıp , ihtilaf konusu yüz'ün ne kadar kısmının kapatılması gerektiği noktasındadır.
Kur'anın nazil olduğu zaman içinde yaşayan kadınların "Cilbab" adı ile bildikleri nesne, bütün vücudu kaplayan bir giysi olup Allah (c.c) nin onlara evlerinin dışında giymelerini emrettikleri örtünün o günkü toplum içinde bilinen adıdır.
Ahzab s. 59. Ayetinde anahtar kelime olarak gördüğümüz "Cilbab" kelimesinin anlamını doğru bir zemine oturttuktan sonra bu Ayetin tarihsel yorumu hakkında şunları söyleyebiliriz.
Kur'anın nazil olduğu zaman içinde toplum içinde kadınlar 1- Hür 2- Köle olmak üzere 2 farklı statüye sahiptiler, köle statüsüne dahil olan kadınlara "Cariye" denilmekteydi.Bu durum Kur'an öncesi Arap toplumunda geçerli olan bir statü olup böyle bir sınıfsallaştırmayı Kur'an emretmiş değildir. Kur'an bu sınıfsallaştırmayı karşısında bulmuş , içki yasağı gibi kökten kaldırmak yerine düzenleyici ve durumlarını iyileştirici tedbirler vaaz etmiştir.
Nur s. 33. Ayetine baktığımızda nuzül çağı toplumunda , "Cariye" sınıfına dahil olanların fahişelik gibi işlerde kullanıldıklarını görmekteyiz. Ayet'in , hür kadınların açık bir vaziyette gezerek bu tür kadınlarla karıştırılarak eziyet görmelerini önlemek gibi bir amaca matuf olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Ayetin tarihsel bağlamını bu şekilde okuduktan sonra, bu gün için bizi bağlayıcılığı konusunda nasıl bir düşünce içinde olmak gerektiğinin sorusunun cevabının aranması gerekmektedir.
Ayetin illetini sadece Hür ve Cariye sınıfına mensup kadınların birbiri ile karıştırılmaması için böyle bir örtünme emredilmesi olarak okuduğumuz zaman , bu gün böyle bir durum sözkonusu olmadığı için yani Hür ve Cariye sınıflarının kalkmış olması sözkonusu olduğu için Ayetin hüküm otomatikman kalkmış yani Ayet NESH olmuştur gibi bir durum ortaya çıkmaktadır.
Kur'anın tarihsel bir hitap olmadığı , Ayetlerinin hükmünün kalkması şeklindeki bir nesh'in vaki olmasının söz konusu olmadığını düşünürsek Ahzab s. 59. Ayetinin bu gün için kadınlara , dışarı çıkarken vücutlarını başları dahil olmak üzere örten bir nesne ile kapatmaları gerektiğini emretmektedir.
"Eziyet görmek" şeklinde ifade edilen şey , erkeklerin bakışları veya tacizkar davranışları olup , böyle bir durumun her zaman vaki olma tehlikesi mevcuttur. Allah ;(c.c) böyle bir durumun önlenmesine matuf olarak , kadınlara örtünme emrini vaaz etmiştir.
Bu konu ile alakalı olarak diğer bir Ayet olan , Nur s. 31. de şöyle buyurulmaktadır;
Ve kul lil mu’minâti yagdudne min ebsârihinne ve yahfazne furûcehunne, ve lâ yubdîne zînetehunneillâ mâ zahera minhâ, vel yadribne bi humurihinne alâ cuyûbihinne, ve lâ yubdîne zînetehunne illâ li buûletihinne ev âbâihinne ev âbâi buûletihinne ev ebnâihinne ev ebnâi buûletihinne ev ıhvânihinne ev benî ıhvânihinne ev benî ehavâtihinne ev nisâihinne ev mâ meleket eymânuhunne evit tâbiîne gayri ulîl irbeti miner ricâli evit tıflillezîne lem yazharû alâ avrâtin nisâi, ve lâ yadribne bi erculihinne li yu’leme mâ yuhfîne min zînetihinn(zînetihinne), ve tûbû ilâllâhi cemîan eyyuhel mu’minûne leallekum tuflihûn(tuflihûne).
[024.031] Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini (Humuruhinne), yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden, ailenin kadınına şehvet duymayan hizmetçi vb. tâbi kimseler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar (Dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler). Ey müminler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.
Bu Ayet'te anahtar kelimemiz "Humur" kelimesidir. Bu Ayet ile ilgili bazı yorumlarda bu kelimenin "Örtü" anlamında olduğu fakat başı örten bir örtü anlamına gelmediği , dolayısı ile başı örtmek gibi bir farziyetin bu Ayetten çıkmayacağı şeklinde ifadelere rastlamaktayız.
Bir kelimenin nuzül çağı toplumu içinde bilinen anlamını doğru öğrenmenin sözlükler ve o kelimenin Kur'anda kullanılış alanlarıdır. Kanaatlerimizi bu dorultuda kullanarak yapacağımız yorumlar bizleri daha doğru bir sonuca götürecektir. Aksi takdirde ön kabuller neticesinde oluşmuş düşünceleri Kur'ana kabul ettirmek gibi bir amaca matuf olarak okunan Ayetler bizleri doğru sonuca götürmeyecektir.
"Humur" sözcüğünün türemiş olduğu "Elhamru" kelimesi sözlükte ; " Bir nesneyi örtmek gizlemek" anlamına gelir. Örtünme de ve gizlenme de kullanılan şeye "Hımarun" denilmektedir, çoğulu "Humur" dur.
Alkollu içkinin "Hamr" olarak adlandırılmış olmasının sebebi , aklı örterek akıllı bir insanın yapmayacağı ve söylemeyeceği şeylere sebeb vermiş olmasından ötürüdür.
"Cilbab" kişiyi tamamen örten bir nesnenin ismi iken "Humur" kişinin başını örten bir nesnenin adı olup bu gün adına "Eşarp" dediğimiz nesne ile aynı işlevi gördüğünü söylemek sanırım yanlış olmayacaktır.
Ayet , "Humur" olarak bilinen baş örtülerinin yekpare olarak göğüs bölgesini de içine alacak şekilde örtülmesini belirtmektedir.
Sonuç olarak; Hayat içinde inancımızı yaşamakta karşılaştığımız bazı durumlar bizleri mücadele etmek yerine teslimiyete sevketmiştir. Özellikle bayanların evlerinin dışındaki yaşamlarında farklı bir şekilde olma zorunlulukları, yani tesettür kuralına uymak zorunda olmaları onları tercih noktasında bırakmış ve bir kısım kadın teslimiyeti seçerek baş örtü noktasında çıkış arama veya böyle bir çıkışı gösteren düşünceleri tasdik etme durumuna düşmüşlerdir.
"Kur'anda baş örtüsü emri yoktur" şeklinde ortaya atılan düşüncelere bazılarımız bir can simidi gibi sarılmış ve bu konuda bir rahatlığa düşmüşlerdir. Kanaatimiz o dur ki ; Başörtüsü emri en ufak bir tereddüte mahal bırakmayacak açık ve net olup bu konudaki farklı düşünceler "Kitaba değil Kitabına uydurmak" tabir edebileceğimiz bir düşüncenin ürünüdür. Kimsenin kimseye başını örtmesi konusunda bir dayatmada bulunmaya hakkı yoktur , ancak baş örtüsünü Kur'anda böyle bir emir olmadığı düşüncesinden hareketle kullanmayan bayan kardeşlerimize bu düşüncelerini yeniden gözden geçirmelerini tavsiye ederiz.
"Müslüman" ismine sahip olmak demenin , "Teslim olmak" anlamı taşıdığı akıldan çıkarılmadan , "Teslim almak" şeklinde çalışmalar içine girmenin bizleri iman zaafiyetine sokacağı unutulmamalıdır.
EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)